aofsoru.com

Veteriner Hizmetleri Mevzuatı ve Etik Dersi 1. Ünite Özet

Mevzuat Ve Temel Kavramlar

Giriş

İnsanın toplumsallığı ile hukukun toplum içindeki fonksiyonu arasında yakın bir ilişki mevcuttur. İnsan içine doğduğu toplum denilen sosyal çevre içinde yaşar ve ölür. Bu süreç içinde insan toplumun içindeki diğer kişilerle ilişkiler kurar. Bu ilişkilere toplumsal ilişkiler adı verilir.

Toplum hayatının bir düzen içinde devam edebilmesi ve ilişkilerin sağlıklı ve düzenli bir şekilde geliştirilebilmesi, insanların bireysel ve toplumsal ilişkilerinde uymak zorunda kalacakları bazı kuralların varlığını zorunlu hale getirir. Bu kurallar manzumesine toplumsal kurallar denir.

Mevzuat ve Hukuk ile İlgili Tanımlar, Kavramlar

Mevzuat: Hukukun bilgi kaynaklarından birisi mevzuattır. Mevzuat, anayasa, kanun, KHK (kanun hükmünde kararname), uluslararası antlaşma, tüzük, yönetmelik ve diğer düzenleyici işlemlerden oluşur. Mevzuata ulaşmanın en güvenilir yolu Resmi Gazete’dir. Resmi Gazete’nin 7/2/1921 tarihinden itibaren yayımlanan tüm sayılarına ( www.resmigazete.gov.tr ) adresinden ulaşmak mümkündür. Resmi Gazete günlük çıkmakla birlikte, yayımlanmasında aciliyet olan bir metin için aynı gün ikinci bir daha yayımlanabilmektedir. Bu şekilde yayımlanan nüshaya “Mükerrer” adı verilmektedir. Kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük ve çeşitli yönetmelik ve tebliğlere internet üzerinden Mevzuat Bilgi Sistemi (MBS)’inden, ( www.mevzuat.gov.tr ) adresinden ücretsiz olarak ulaşmak mümkündür.

Resmi Gazete: Osmanlı Devleti’nin çıkardığı Takvim-i Vekayi gazetesi dünyadaki en eski resmi gazetelerden birisidir. II. Mahmut döneminde 11 Kasım 1831 yılında Takvim-i Vekayi olarak haftada bir gün yayınlanan Gazete’nin “resmi” olan bir bölümü bugünkü Resmi Gazete’nin nüvesini oluşturmaktadır. Resmi Ceride, 17 Aralık 1927 tarihini taşıyan 763. sayısından itibaren “Türkiye Cumhuriyeti Resmî Gazete” adını almış olup o günden bugüne değin düzenli bir şekilde yayınlanmaktadır.

Norm/Normlar: Sosyoloji, matematik, hukuk, felsefe disiplinleri ile bu disiplinlerin türevi olan alt disiplinlerde kullanım ve anlam alanı olan bir kavramdır. Fransızca kökenlidir ve aslı “norme”dir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “Kural olarak benimsenmiş, yerleşmiş ilke veya kanuna uygun durum, düzgü” olarak ifade edilen kavram, sosyoloji sözlüğünde “kural, kanun, kaide” olarak aktarılmaktadır. Kavramın hukuk sözlüğünde “kural, ölçü, kaide; bir hususta geliştirilen standartlar, kurallar”, felsefe ansiklopedisinde ise kavramın “belli bir kurala uygun olan” anlamına geldiği belirtilmektedir. Norm, sosyolojide, kültürel açıdan arzu edilir ve uygun olarak değerlendirilen davranışları akla getiren ortak davranış beklentisidir.

Hukuk: Yaygın olarak şu tanımlamalar kullanılmaktadır:

  • Hukuk, toplum hayatında kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve uyulması kamu gücü ile desteklenmiş bulunan sosyal kurallar bütünüdür.
  • Hukuk toplumun genel yararını veya bireylerin ve toplumun ortak iyiliğini sağlamak amacıyla birbirleriyle veya meydana getirdikleri toplulukların birbiriyle olan sosyal ilişkilerini düzenleyen, yetkili makamlar tarafından konulmuş ve devlet yaptırımlarıyla desteklenmiş sosyal düzen kurallarının (kural, norm, emir, yasak, vd.) bütünüdür.

Bu tanımlar şu unsurlardan meydana gelir:

Hukuk bir “kurallar bütünü”dür.

Bu kurallar, sosyal düzeni sağlamaya yönelmiş birer sosyal davranış kuralı olup, toplum hayatında kişilerin nasıl ve ne şekilde davranması gerektiğini belirtir.

Bu kuralların belirli davranışları emretmelerinden amaç, insanların birbirleriyle veya meydana getirdikleri topluluklarla ya da bu toplulukların birbiriyle olan sosyal ilişkilerini düzenler.

Sosyal ilişkileri düzenleyen kurallardan olan hukuk, toplumun genel yararını veya ortak iyiliğini sağlama amacı taşımaktadır. Burada genel yarardan kasıt yürürlükteki hukuk düzeninde o andaki toplumun genelinde geçerli olan ve yetkili organlar tarafından benimsenmiş olmasıdır.

Bu kuralların amacı doğrultusunda kendisinden beklenileni başarabilmesi için bu kuralların çiğnenmemesi, saygı duyulması ve yürürlüklerinin sağlanması gerekir. Bunu günümüz modern devlet anlayışında bizzat devlet sağlar.

Hukuk kuralları devlet yaptırımı ile desteklenmiştir. Diğer bir ifade ile hukuk kurallarının çiğnenmesi durumunda devlet maddi yaptırım uygular. Bu, hukuk kurallarını diğer sosyal kurallardan ayıran en önemli husustur.

Hukuk, kamu hukuku, özel hukuk ve karma hukuk olarak üç ana kola ayrılır;

Kamu Hukuku; Devletle kişiler arasındaki ve devletle başka devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Bu hukuk dalında taraflar arasında eşitlik ilkesi geçerli değildir.

Özel Hukuk: Kişiler arasındaki ilişkileri ve devletle kişilerin özel hukuk kuralları çerçevesinde girdikleri ilişkileri düzenler. Özel hukuk hukukun en eski ve önemli dalıdır. Bu dalda kamu hukukundan farklı olarak kişiler arasında eşitlik esastır.

Karma Hukuk: Ne tam olarak kamu hukukuna ne de tam olarak özel hukuka dâhil edilemeyen hukuk dalıdır.

Hukuk Devleti: Hukuk devleti, faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukukî güvenlik sağlayan devlet demektir. Devletin hukuka bağlı olması adaletle hareket etmesini gerektirmektedir. Hukuk devleti, kişilerin devlet baskısı karşısında korunmaları gereksinmesinden doğmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ikinci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasa Mahkemesi kararında hukuk devleti, “İnsan haklarına saygılı ve hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekte kendisini yükümlü gören, bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir” şeklinde tanımlanmaktadır.

Toplumsal Düzen Kuralları

Toplum halinde yaşayan insanların yerine getirmek zorunda oldukları yükümlülükleri ve sahip oldukları hakları belirleyen kurallar “toplumsal düzen kuralları” olarak adlandırılmıştır;

Din Kuralları

Din kuralları bir dine inanan insanların belli biçimde davranmalarını ya da birtakım adetleri ve törenleri yerine getirmelerini düzenler. Müslümanların namaz kılmaları, oruç tutmaları; Hristiyanların pazar günleri kiliselerde yapılan ayinlere katılmaları; Musevilerin cumartesi günleri sinagoglarda yapılan törenlere katılmaları bu kurallara verilebilecek örneklerdir. Her dinin kuralı bu dine özgü kaynaklarla belirlenir.

Ahlak Kuralları

Ahlak insanların davranışları hakkında bir toplumda oluşan değer yargılarına göre yapılması-yapılmaması gereken, iyi-kötü, doğru-yanlış, olumlu-olumsuz kurallar bütünüdür. Ahlak insanların dürüst, iyi olmalarını, başkalarını sevmelerini, iyilik yapmalarını tenbihler. Ancak insanlar bunlara uymayan kimseleri zorla bunlara uyduramazlar. Ahlak kurallarına uyulmasını sağlayan yaptırımlar ancak, toplumdan dışlanmak, kınanmak, sevilmemek şeklindeki toplumsal tepkilerle olur.

Ahlak kuralları genellikle iki kategoride ele alınır. Bunlardan biri “kişisel/sübjektif ahlak kuralları”dır ki bu kişilerin bizzat kendilerine karşı görevlerini gösteren ahlak kurallarıdır. Diğeri ise toplumsal/objektif ahlak kurallarıdır.

Görgü Kuralları/Adab-ı Muaşeret

Görgü kuralları daha çok insan görünümü ve davranışlarının şeklini düzenler. Bu kurallar, bir kimsenin davranışlarının yere, zamana ve duruma göre alacağı şekli belirler. İnsanların birbirleriyle karşılaştıkları zaman takınmaları gereken tavırlarını, konuşma, oturma, giyinme, yeme-içme usullerini, topluluklarda bayram ve düğünlerde nasıl hareket edeceklerini gösterir. Görgü kurallarının da yaptırımı manevidir.

Hukuk Kuralları

Toplum düzenini sağlayan kurallardan, devlet yaptırımıyla desteklenmiş olan kurallardır. Hukuk kuralları, toplumsal hayatta gerek kişiler ile kişiler, gerekse kişiler ile toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen maddi yaptırımlı, yani uyulması kamu otoritesi ile desteklenmiş bulunan zorunlu kuralların bütününden ibarettir.

Hukuk kuralları bireylerin davranışlarını daha çok dış görünüşleri bakımından düzenler. Örneğin öğrencinin sınav yönetmeliğine uymasını, satın alınan bir malın bedelinin ödenmesini, trafik suçu işleyen, hırsızlık yapan, cinayet işleyen kişinin cezalandırılmasını öngören kurallar hep hukuk kurallarıdır.

Niteliklerine ve Düzenleme Alanlarına Göre Hukuk Kuralları

Niteliklerine Göre Hukuk Kuralları

Niteliklerine göre hukuk kurallarının çeşitleri mevcuttur:

  • Buyurucu/Emredici Hukuk Kuralları; Herkes tarafından uyulması zorunlu olan kurallardır. Bu kuralların aksi hiçbir şekilde kararlaştırılamaz. Bu kurallar genellikle kamu düzenini, ahlak ve adabı, kişilik haklarını ilgilendiren kurallardır.
  • Tamamlayıcı Hukuk Kuralları; Tarafların yaptıkları hukuki işlemlerde önceden öngörmedikleri ve düzenlemedikleri hususları doldurmaya yarayan kurallardır.
  • Yorumlayıcı Hukuk Kuralları; Açığa vurulmuş olup da değişik anlamlara gelebilecek olan bir iradenin ya da bir davranış veya eylemin hangi anlama alınması gerektiğini ifade eden kurallardır.
  • Tanımlayıcı Hukuk Kuralları; Kanunların daha iyi anlaşılması için bazen belli hususların açıkça tanımlanması, anlamının ve içeriğinin belirlenmesi gerekir. İşte tamamlayıcı hukuk kuralları bu tanımları getiren düzenlemelerdir.

Ayrıca bu sınıflandırmaya bazı hukukçu ve yazarlar bir başka hukuk kuralını daha ilave etmektedirler. O da “yürürlükten kaldırıcı/ilga edici hukuk kuralları”dır.

Düzenleme Alanlarına Göre Hukuk Kuralları

Hukuk kurallarını birçok farklı açıdan tasnif etmek ve incelemek mümkündür. Bu tasniflerden en eskisi ve en çok kabul gören ayrım, “kamu hukuku”, “özel hukuk” ayrımıdır. Bu ayrım Roma hukukundan bu yana yapılmakta olan ayrımdır. Özel hukukun konusunu kişiler arasındaki ilişkiler oluştururken, kamu hukukunun konusunu kamu otoritesi ile donatılmış olan devlet kurum ve kuruluşlarını ve bunların işleyişleri ve devletin kişiler ve diğer devletlerle olan ilişkileri oluşturur.

Pozitif Hukukun Kaynakları

Hukukun kaynağı teriminin iki farklı anlamda kullanabildiği görülmektedir. Birincisine göre, hukuk kaynakları denildiği zaman hukuk kurallarının doğduğu/geldiği yer, menşei anlatılmaktadır. İkinci anlamına göre, hukukun kaynakları, hukuk kurallarının ortaya çıkış şeklini ifade eder. Hukuk kuralları hangi şekil içerisinde ortaya çıkar, dış görünüşü nedir gibi sorular bu ikinci anlamı bulmaya yönelik sorulan sorulardır. Bu anlamda hukukun kaynakları “şekli kaynaklar”, “meriyet/yürürlük kaynakları” veya “bildiren kaynaklar”dır. Şekli kaynaklar da kendi içinde “asli kaynaklar” ve “yardımcı kaynaklar” olarak ikiye ayrılmaktadır. Asıl kaynaklarla yardımcı kaynaklar arasındaki ayrım esas itibarıyla medeni hukuk kökenlidir ve Türk Medeni Kanunu’nun 1 inci maddesine dayanır.

Türkiye’de 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile kabul edilen ve 24 Haziran 2018 günü yapılan “Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı” seçimlerinden sonra yürürlüğe giren “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”’ ile birlikte hukukun kaynaklarında da değişiklikler meydana gelmiştir. Sözkonusu değişikler ders kitabınızdaki Şekil 1.2’de verilmiştir.

Asli/Asıl Kaynaklar

Hukukun asli/asıl kaynakları kendi içinde “yazılı kaynaklar” ve “yazısız kaynaklar” olmak üzere ikiye ayrılır. Yazılı kaynaklar, anayasa, kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik ve bireysel işlemlerden oluşur. Yazısız kaynak ise örf ve adettir.

Yazılı Kaynaklar

Pozitif hukukun, yani bir ülkede yürürlükte bulunan ve uygulanmakta olan hukuk kurallarının yazılı kaynakları, alanlarına göre ayrı ayrı düzenlenerek yazılı bir şekilde birer metin halinde bulunurlar. Bu kurallar hukuk sisteminin öngördüğü usul ve şekillere uygun olarak yetkili merciler tarafından kabul edilmişlerdir. Yürürlükte olan hukuk kurallarının bütününü ifade etmek üzere “mevzuat ya da “mevzu/konulmuş hukuk”, kavramı da kullanılmaktadır. Yazılı kaynaklar, anayasa, kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük ve yönetmeliklerdir. Ancak bu anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik bir hukuk düzeninde yan yana veya rastlantısal bir şekilde bulunmazlar. Bunlar arasında hiyerarşik bir sıralama vardır. Bu sıralamaya normlar hiyerarşisi adı verilir. Hukuk normlarının bu şekilde sıralanması ilk defa Hans Kelsen tarafından sistematik bir şekilde açıklanmıştır. Bu nedenle buna “ Kelsen normlar hiyerarşisi ” veya “ hukuk düzeni piramidi ” adı verilir.

Türkiye’de 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile kabul edilen ve 24 Haziran 2018 günü yapılan “Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı” seçimlerinden sonra yürürlüğe giren “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile birlikte Türkiye’de normlar hiyerarşisinde de değişiklik olmuştur. Buna göre yeni normlar hiyerarşisi, kitabınızdaki Şekil 1.3 ve Şekil 1.4’de gösterildiği gibi şekillenmiştir.

Anayasa: Anayasa devletin temel yapısını, yönetim biçimini, devlet organlarının birbirleriyle ilişkilerini, temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel yazılı hukuk kaynağıdır. Anayasa terimi, “maddi” ve “şekli” olmak üzere iki anlam ifade etmektedir. Maddi anlamda anayasa devletin kuruluşunu, işleyişini, mahiyetini, organlarını, bu organlar arasındaki ilişkileri kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin düzenleyen, hukuki kurum ve kuralların tümünü ifade eder. Şekli anlamda anayasa ise, faklı özelliklere sahip olmakla birlikte bir yasa niteliği taşıyan, sistematik olarak bir araya getirilmiş maddelerin bütünüdür. Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Buna Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü kuralı denilir.

Türkiye’de 16 Nisan 2017 Halkoylamasıyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda köklü değişiklikler oylandı ve halk tarafından kabul edildi. Bu değişikliklerin bazıları referandumu takiben yürürlüğe girmekle beraber sistemin temel taşı sayılabilecek değişiklikler, 24 Haziran 2018 günü yapılan “Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı” seçimlerinden sonra seçilen bu kişilerin göreve başladığı andan itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu yeni sistemin adı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”dir.

Uluslararası Antlaşmalar: Türkiye’de Anayasanın 90. Maddesi gereği usulüne uygun olarak onaylanmış ve yürürlüğü konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun değerindedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasında bulunulamaz. Türkiye’de onaylanmış ve yürürlüğe konulmuş olan bu anlaşmalar da Türk hukukunun bir kaynağıdır.

Kanunlar: Kanun kısaca şu şekilde tanımlanabilir. Kanun, anayasanın yetkili kıldığı yasama organı tarafından kanun adı altında yapılan ve normlar hiyerarşisinde anayasanın altında tüzüklerin üstünde yer alan çoğunlukla, genel, sürekli ve soyut kurallar içeren hukuki metinlerdir. Kanunlar, yazılı olmayan hukuk kaynaklarından ayrılması bakımından mutlaka yazılı olmalıdır, bir kişi, grup veya zümreye yönelik çıkarıldığı kanısını yaratmaması için genel olmalıdır, sık sık değiştirilmemesi ve belirli bir süre yürürlükte kalması amacıyla sürekli çıkarılmış olmalıdır. Kanunların bir diğer özelliği de başlarında mutlaka “kanun” ifadesinin bulunmasıdır.

Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK): Kanun hükmünde kararname, doğrudan anayasadan ya da TBMM’den usulüne uygun olarak alınan yetkiyle sınırlı konu, süre ve alanda belirli düzenlemeleri yapma yetkisi veren yazılı hukuk kurallarıdır. Normlar hiyerarşisi düzeninde kanunlarla aynı seviyede bulunan kanun hükmünde kararnameler (KHK) farklı bir işlemle kanun gibi sonuç doğuran özel yazılı düzenlemelerdir. Bir başka tanımla Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yasama organının, amaç, kapsam, ilke ve süresini belirleyen bir yetki kanunu ile verdiği yetkiye veya doğrudan doğruya anayasadan aldığı yetkiye dayanarak, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan, maddi anlamda kanun gücüne sahip, meclisin tasdiki ile şekli ve organik anlamda kanun gücünü kazanacak olan işlemlerdir.

Türkiye’de 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile kabul edilen ve 24 Haziran 2018 günü yapılan “Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı” seçimlerinden sonra yürürlüğe giren “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”’ ile birlikte “Kanun Hükmünde Kararname” uygulamasına son verilmiştir. Dolayısıyla normlar hiyerarşisinde artık Bakanlar Kurulu tarafından yayımlanan kanun hükmünde kararname kavramı yer almayacaktır.

Tüzükler/Nizamnameler: Tüzük, Bakanlar Kurulu tarafından yasaların uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere, yasalara uygun çıkarılır. Her tüzük bir kanuna dayanmak zorundadır. Tüzükler kanuna aykırı hükümler içeremez. Kanuna aykırılık içeren tüzükler için Danıştay’da iptal davası açılabilir. Tüzükler Danıştay’ın incelemesinden geçirilmek şartıyla çıkarılabilir. Tüzükler Cumhurbaşkanınca imzalanır ve kanunlar gibi Resmi Gazete’de yayımlanır.

Türkiye’de 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile kabul edilen ve 24 Haziran 2018 günü yapılan “Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı” seçimlerinden sonra yürürlüğe giren “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”’ ile birlikte anayasada yer almayan kavramlardan birisi de tüzüktür. Dolayısıyla normlar hiyerarşisinde artık tüzük kavramı yer almayacaktır.

TBMM İç Tüzükleri: TBMM’nin kendi çalışma düzeninin belirlemek amacıyla koyduğu kurallara içtüzük denir. Anayasa göre, TBMM, çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütür.

Yönetmelikler: Yönetmelik Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri kendi görev alanlarını ilgilendiren yasaların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartı ile yönetmelikler çıkarırlar. Resmi Gazete’de yayımlanması gereken yönetmelikler yasayla belirtilir. Tebliğ, genelge ve sirküler vb. metinler de yönetmelik statüsündeki düzenleyici metinler sınıfından olup, bunlar da hukukun yazılı kaynaklarıdır. Yönetmelikler, tüzüklerde olduğu gibi Danıştay tarafından incelenmesine gerek yoktur. Ayrıca yönetmeliklerin Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmaları da gerekmez.

Yazısız Kaynaklar

Hukukun yazılı olmayan kaynağı “örf ve adet hukuku”dur. Bunların kanun, tüzük, yönetmelik gibi hukuk kurallarında olduğu gibi yazılı bir metni yoktur. Toplumun belirli ve birbirine benzeyen olaylar karşısında gösterdiği davranış şeklinin devamlılık kazanarak ona uyulması konusunda toplum fertleri arasında bir inancın yayılmasıyla örf ve adet kuralları oluşur. Örf ve adet hukuku genel olarak hukuk kaynağı olmakla birlikte, hukukun her alanında hukuk kaynağı olma karakterine haiz değildir.

Yardımcı Kaynaklar

Bir hukuki uyuşmazlığın çözümünde hâkimin gerekli olması durumunda yazılı ve yazısız kaynaklardan sonra başvurduğu kaynaklardır. Hâkimin önündeki meseleyi çözümlerken başvurduğu, bilimsel ve yargısal içtihatlar gibi başka kaynaklar da vardır. Hâkim, bu kaynakları uygulamakla yükümlü değildir, bunlardan sadece yararlanır. “Bilimsel görüşler (doktrin)” ve “yargı kararları (içtihat)” olmak üzere başlıca iki yardımcı kaynak vardır.

Bilimsel Görüşler (Doktrin/Öğreti): “Doktrin” ve “öğreti” de denilen bilimsel görüşler tartışmalı hukuki konularda hukuk bilim insanlarının ileri sürmüş oldukları düşünce ve kanaatlerdir. Hâkim, doktrin ile bağlı değildir. Ancak hukuk kurallarını uygularken ondan yararlanır.

Yargısal Kararlar (İçtihatlar): İçtihat, mahkemeler tarafından verilen kararlardan çıkarılan hukuk kurallarıdır. Hâkimler karar verirken davadaki olaya benzer bir olay hakkında üst mahkemelerin daha önce vermiş oldukları kararı dikkate alarak karar verirler. İşte örnek alınan bu üst mahkeme kararı, “içtihat” olarak kabul edilir. Türkiye’de idare hukukunun önemli bir kısmı içtihadi niteliktedir. İçtihat, Türkiye’de idare hukukunun yardımcı değil, asli kaynağıdır.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email