aofsoru.com

Kültürel Miras Mevzuatı Dersi 2. Ünite Özet

Uluslararası Koruma Mevzuatı

Giriş

Toplumlar ürettikleri değerleri tarih boyunca farklı değerlendirerek bu değerlerin korunması konusunda da farklı yaklaşımlar sergilemişlerdir. Bilinçli ya da bilinçsiz gelişen bu tavırlar 20. yüzyılın başında oluşturulan uluslararası belgelerle farklılaşır ve kültürel miras ve korunmasında ortaklaşmaların gelişeceği yeni bir süreç başlar. Madrid Konferansı Tavsiye Kararları: Altıncı Uluslararası Mimarlar Kongresi (1904) kültürel mirasın korunmasında önemli bir başlangıç noktasıdır. Bu kongrede “Mimari Eserlerin Korunması ve Onarımı” konusunda alınan kararlar daha sonra koruma ile ilgili üretilen tüzük ve tavsiye kararlarının alt yapısını oluşturmuştur.

Kongre kararlarında mimari eserler; eski bir uygarlığa ait olan ve artık bir amaca hizmet etmeyen ölü eserler ve başta belirlenen amaçlara hala hizmet etmeye devam eden yaşayan eserler olarak gruplandırılmıştır. Daha sonra 1931 yılında İtalya’da Eski Eserler ve Güzel Sanatlar Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan “Carta del Restauro” (Restorasyon Tüzüğü) bu alandaki ilk yasal belge olarak değerlendirilebilir. 1945 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO)’nun, 1954 yılında Avrupa Konseyi (COE)’nin kurulması ve Hollanda’nın Lahey kentinde, ilk uluslararası resmi nitelikte belge olarak nitelendirebileceğimiz “Silahlı Çatışma Halinde Kültürel Değerlerin Korunması Sözleşmesi (Lahey Konvansiyonu)’nin hazırlanması ve birçok ülke tarafından bu belgenin kabul edilmesi korumada uluslararası bağlayıcı yasal süreci başlatmıştır. 1964 yılında bir grup Avrupalı uzmanın kamuoyuna sundukları; korumanın ilkelerine ilişkin olarak hazırlanan Venedik Tüzüğü kültürel mirasın korunmasında uluslararası kurumsallaşma ve mevzuat oluşturmanın ilk hareketi olarak değerlendirilebilir.

Uluslararası Belgeler ve Türk Koruma Mevzuatı

Kültürel ve doğal değerlerin korunması ve çağdaş yaşam içerisinde değerlendirilmesi önem kazanmaya ve giderek tüm ulusların ortak uğraşısı haline gelmeye başlayınca gerek ulusal ve gerekse uluslararası ölçekte birçok yasal düzenleme yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Uluslararası düzenlemelerin bir bölümü bağlayıcı, bir bölümü ise tavsiye niteliğinde, korumayı kuramsal ve uygulama bağlamında yönlendiren belgelerdir. Taşınmaz kültürel varlıkların korunması alanında kabul ettiğimiz ve taraf olduğumuz, TBMM tarafından bir yasa ile benimsenen uluslararası belgeler ulusal yasa düzeyindedir.

Anayasaya aykırılıkları iddia edilemez. Bunlar, T.C. mevzuatının bir parçasıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarafından Kanun Olarak Kabul Edilen Sözleşmeler

Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal sitleri dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla UNESCO’nun 17 Ekim – 21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris’te toplanan 16. Genel Konferansında sorunun uluslararası bir sözleşme konusu yapılmasına karar verilmiş ve 16 Kasım 1972’de Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme kabul edilmiştir. Bu sözleşme Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 14.4.1982 gün ve 2658 sayılı kanunla kabul edilmiş ve bir iç hukuk belgesi haline gelmiştir.

Sözleşmeye göre sözleşmeye taraf olan devletler, topraklarında bulunan kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, sergilenmesi ve gelecek kuşaklara iletilmesinin sağlanması görevini üstlenmiştir.

Sözleşmenin getirdiği en önemli yeniliklerden bir tanesi de, her ülkenin saptanmış ölçütlere göre “evrensel” olarak nitelendirdiği yapı ve alanlarından oluşan bir liste yapması ve “Dünya Miras Listesi”nde yer almak üzere UNESCO’ya başvurmasıdır. Bu listede, Türkiye’den, İstanbul’un Tarihi Alanları, Safranbolu şehri (Karabük), Hattuşaş (Boğazköy)-Hitit Başkenti (Çorum), Nemrut Dağı (Adıyaman-Kâhta), Ksantos-Letoon antik kenti (Antalya-Muğla), Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası (Sivas), Truva antik kenti (Çanakkale), Selimiye Camisi ve Külliyesi (Edirne) kültürel miras olarak; Pamukkale- Hierapolis (Denizli), Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir) hem kültürel, hem doğal miras olarak listeye alınmıştır.

Taraf olduğumuz ikinci sözleşme ise, 1989 yılında onaylanan “Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi”dir. 1985 yılında, Granada’da Avrupa Konseyine üye ülkeler tarafından kabul edilen ve 13.4.1989 gün ve 3534 sayılı yasayla yürürlüğe giren bu sözleşmeye göre, ülkeler, mimari mirasın korunması için yasal önlemler almayı ve bu önlemler çerçevesinde ve her ülkeye ve bölgeye özgü yöntemlerle, anıtları, bina gruplarını ve sitleri korumayı üstlenmiş bulunmaktadır.

Sözleşmenin ortaya koyduğu bir diğer evrensel ilke ise, “Mimari mirasın korunması, bunun teşviki ve yaygınlaştırılmasını, kültürel ve çevresel planlama politikalarının başlıca unsuru olarak kabul etmek”tir. Bu husus, özellikle ülke koşullarının iyileştirilmesi bakımından önem taşımaktadır.

Avrupa Arkeolojik Mirasının Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin ilk maddesinde, amacın Avrupa’nın ortak belleğinin kaynağı ve tarihi ve bilimsel incelemelerin bir aracı olması nedeniyle arkeolojik mirasın korunması olduğu belirtilmiş ve bu miras yapılar, yapı grupları, sitler, taşınabilir objeler, başka cins anıtlar ile bunların karada veya denizdeki uzantıları olarak tanımlanmıştır. 16 Ocak 1992 tarihinde Valetta’da onaylanan bu belge, 5.8.1999 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclis tarafından 4434 sayılı Kanunla kabul edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Tarafından Benimsenen Uluslararası Belgeler

Avrupa Kültür Konvansiyonu , Avrupa ülkeleri tarafından, kültür alanında ortak bir anlayış oluşturulması ve Avrupa’nın ortak kültür mirasının geliştirilmesi için ulusal katkıda bulunmak amacıyla Avrupa Konseyi çatısı altında oluşturulan en eski belgelerden bir tanesidir. Konvansiyon, taraf ülkelerin, Avrupa ölçeğinde kültürel etkinlikler yapmak için ortak programlar gerçekleştirmelerini, bu bağlamda uzman değişimini sağlamalarını, kendi ülkelerindeki kültürel değerleri, Avrupa’nın ortak mirasının tamamlayıcı bir elemanı olarak görmelerini ve bu değerlerin korunması için gerekli önlemleri almalarını öngörmektedir.

Silahlı Çatışma Halinde Kültürel Değerlerin Korunması Sözleşmesi, 14 Mayıs 1954’de kabul edilen ve 7 Ağustos 1956’da yürürlüğe giren konvansiyonun ilk bölümünde tanımlar yer alır. Buna göre kültürel değerler insanlık açısından büyük önem taşıyan, taşınır ya da taşınmaz varlıklar olarak tanımlanmış; mimari ve tarihi yapıtlar, arkeolojik sitler, özel önem ve bütünlük gösteren yapı grupları, sanat yapıtları, yazmalar, kitaplar, bilimsel koleksiyonlar vb. bunlara örnek olarak verilmiştir. Türkiye’de Sözleşme 10 Nisan 1965 tarihli yasa ile kabul edilmiştir. Üye ülkeler, barış zamanında olası bir savaş tehlikesine karşı kültür varlıklarını koruyucu önlemler alacaklar ve kültür varlıklarını bir savaş halinde korunmasını zorlaştıracak işlevlerle kullanmayacaklardır. Savaşta, işgalci taraf, işgal edilen ülkenin kültür varlıklarının korunmasından sorumlu uzmanlarına destek sağlayacaktır.

Dünya Kültür ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesine bağlı olarak düzenlenen ve 7 Ekim 1988 gün ve 88/13151 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol, sadece doğal değerlerin değil, kentsel ve arkeolojik değerlerin de ele alındığı bir belgedir. Bu protokol Akdeniz’deki doğal kaynakların, doğal sitlerin ve kültürel mirasın, diğer araçların yanı sıra, deniz alanları ve çevreleri de dâhil olmak üzere özel koruma alanları (ÖKA) kurulması yolu ile korunmasını ve iyileştirilmesini öngören bir belgedir.

Türkiye 27 Mart 2006 tarihinde Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne resmen taraf olmuştur. Sözleşmede “somut olmayan kültürel miras”, toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar anlamına gelir. Sözleşmenin birinci amacı somut olmayan kültürel mirası korumaktır ve koruma “yaşayabilirliğini garanti altına almak” anlamına gelir. Sözleşmenin diğer amaçları ise şöyle sıralanmaktadır: İlgili toplulukların, grupların ve bireylerin somut olmayan kültürel mirasına saygı göstermek; somut olmayan kültürel mirasın önemi konusunda yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde duyarlılığı arttırmak ve karşılıklı değer bilirliği, uluslararası işbirliği ve yardımlaşmayı sağlamak.

Kültürel Mirasın Korunması ile İlgili Farklı Konu ve İçeriklerdeki Belgeler

Tek yapı ve sitler ölçeğindeki kültürel mirasın korunması, sağlıklaştırılması, yönetimi, işletimi, yorum ve sunumları vb. konularda Avrupa Konseyi (COE), UNESCO, ICOMOS vb. uluslararası kuruluşlar tarafından çok sayıda tüzük, tavsiye kararı ve niyet niteliğinde belgeler üretilmiştir. Kültürel miras olarak tanımlanan öznelerin tespiti, belgelenmesi, korunması, kültürel turizm kapsamında değerlendirilmesi ve işlevlendirilerek kullanılması, bilinç oluşturulması bu belgelerin değindiği konulardan bazılarıdır.

Venedik Tüzüğü tarihi yapıların korunması ve restorasyonu hakkında uluslararası bir çerçeve belirleyen ilk antlaşmalardan biridir. Çağdaş restorasyon ilkelerinin geliştirilmesi bakımından değerli olan Venedik Tüzüğü, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası tarihi doku ve kentlerin korunması ve yenilenmesi konularının gündeme gelmesiyle daha da önem kazanmıştır. 1964 Venedik Kongresi’nin ardından ve 1965 yılında Anıtlar ve Sitler Konseyi’nin (ICOMOS) kurulmasının hemen sonrasında, ülkemiz de Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun (GEEAYK) 24 Eylül 1967 tarih ve 3674 sayılı kararı ile Venedik Tüzüğü’nü benimsemiştir.

Tanım, amaç, koruma, onarım, tarihi yerler, kazılar ve yayın alt başlıklarından oluşan tüzük, mimari bir eserin yanı sıra, kentsel ve kırsal yerleşmelerin de korunmasını kapsamaktadır. Tüzükte korunması gerekli değerlerin tanımı genişletilmiş, “büyük sanat eserleri” ile birlikte “kültürel anlam kazanmış daha basit eserler” de tüzük kapsamına alınmıştır.

Kültür varlığının bir sanat eseri olduğu kadar, tarihi bir belge olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden tüzükte; korumanın kullanma ile toplumsal boyut kazanacağı, eserin çevresi ile birlikte değerlendirilmesi ve yerinde korunmasının gerekliliği vurgulanmaktadır.

Kazıları içeren bölümde, arkeolojik kazıların uluslararası ilkelerle tanımlanan kararlar ve bilimsel standartlara göre yapılması; yeniden inşa (rekonstrüksiyon) yerine sadece mevcut mimari parçaların bir araya getirilmesinin (anastilosis) uygun olduğu; bütün koruma, onarım ve kazı işlerinde, çizim ve fotoğraflarla desteklenmiş, çözüm getirici ve eleştirici raporların hazırlanması; ve koruma sürecinin her aşamasının belgelenmesi ve bu belgelerin resmi kurum arşivlerine konulması gerektiği belirtilmiş, bilginin gelecek için arşivlenmesinin ve paylaşımının temelleri atılmaya çalışılmıştır.

Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi Tüzüğü tanım, koruma politikaları, yasal ve ekonomik durum, belgeleme, araştırma, bakım ve koruma, sunuş, bilgi ve koruma, mesleki nitelikler ve uluslararası işbirliğini kapsayan bölümleri ile arkeolojik alanların korunmasında yönetimin önemini vurgulayan bir metindir. Tüzükte, temel verileri arkeolojik yöntemlerle elde edilen, insanlık tarihinin yerüstü, yeraltı ve sualtındaki taşınabilir ve taşınamaz varlıklarının bütünü arkeolojik miras olarak tanımlanmıştır.

Japonya’da toplanan uzmanlar, küreselleşmenin getirdiği bir örnekleşme baskısıyla karşı karşıya olan ve kültürel kimlik arayışları ve azınlık kültürlerinin yok sayıldığı bir dünyada, kültür mirasının korunması uygulamalarında, özgünlüğün dikkate alınmasının insanlığın ortak belleğinin tüm yönlerine saygı göstermek ve onu aydınlatmak olacağı değerlendirmesini yaparak, gelenekselleşmiş kavramları tartışmaya açan Nara Özgünlük Belgesi’ni üretmişlerdir.

Toplumun özelliklerini yansıtan, geçmişinin belgesi olan yöresel mimari miras kültürel çeşitliliğin önemli bir öğesidir. Yöresel Mimari Miras Tüzüğü, sosyoekonomik değişim nedeniyle terk edilen, mevcut fiziki yapıyla bütünleşme konularında sorunlarla karşı karşıya olan geleneksel mimari mirasın korunması, bakımı konusunda ilkeler belirlemektedir. Genel koruma, uygulama ilkelerini içeren tüzük ICOMOS’ un Ekim 1999’da Meksika’da yapılan 12. Genel Kurulunda kabul edilmiştir. Geleneksel miras, çevreye duyarlı yöresel veya bölgesel bir kimlik; tasarım ve yapım aşamalarında sergilenen geleneksel ustalık; geleneksel yapım sistemlerinin ve zanaatlarının etkin uygulaması gibi ayırt edici özellikleri ile tanımlanmaktadır.

Burra Tüzüğü, kültürel miras alanlarının korunması ve yönetimi açısından rehber niteliğinde bir belge olarak, Avustralya Milli Anıtlar ve Sit Alanları Konseyi tarafından kültürel değere sahip alanların yöneticileri, müdürleri ve mal sahipleri gibi farklı statülerdeki kişilerin kullanması için yapılmıştır. Tüzük, kültürel öneme sahip yerlere yapılacak müdahalelere / değişimlere temkinli yaklaşmaktadır. Bu tür yerlere az müdahale ederek kültürel özelliklerini kaybetmemelerini sağlamak, korumak ve kullanılır hale getirmek için ancak gerektiği kadar müdahalede bulunmak tüzüğün amaçlarından biri olarak tanımlanmıştır.

Mimari Mirasın Analizi Korunması ve Strüktürel Restorasyonu için İlkelere İlişkin Tüzük’te sunulan tavsiyeler koruma ve onarım sorunlarıyla ilgili olanlara yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Metinde sunulan tavsiyeler iki bölümde düzenlenmiştir: “İlkeler” bölümünde korumanın temel kuralları, “Rehber” bölümünde ise tasarımcının izlemesi gerekli kurallar ve yöntem tartışılmaktadır. Belgenin yalnız “İlkeler” bölümü onaylı bir ICOMOS tüzüğü statüsüne sahiptir. Tüzüğün genel ölçütler bölümünde, korumanın disiplinlerarası bir yaklaşım gerektirdiği; değer ve özgünlüğün dar tanımlı ölçütlere dayandırılmaması, kültürlere saygının, onların ait oldukları kültürel çerçeve içinde değerlendirilmelerini gerektirdiği; yapıların yalnız cephelerinin korunup, içerdeki taşıyıcıların kaldırılmasının koruma ölçütlerine aykırılığı; işlev değişikliğinde koruma kuralları ve güvenlik koşullarının dikkate alınması gibi hususlar yer almaktadır.

Kültürel Miras Alanlarının Yorumu ve Sunumu, ICOMOS Tüzüğü; önsöz, tanımlar, hedefler ve ilkeleri içeren bölümlerden oluşmaktadır. Tüzük, kültürel miras çalışmalarının temel bileşeni olan kültürel miras alanlarının kamusal değerlerinin ve alanın daha iyi anlaşılmasını sağlayacak bir araç olarak kültürel mirasın yorumlanması ve sunumunun temel ilkelerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Tanımlar bölümünde, Yorum, kültürel miras alanlarının daha iyi anlaşılmasını sağlama ve bu konuda kamu bilincini artırma amaçlı etkinlikler olarak; Sunum, kültürel mirasın yerinde yorumsal altyapının düzenlenmesi, fiziksel erişimin ve yorumlayıcı bilgilerin içeriğinin özenle planlandığı iletişim olarak tanımlanmıştır.

Birinci ilke olarak ele alınan erişim ve anlama, yorum ve sunum programları kanalıyla kültürel miras alanlarının halk tarafından fiziksel ve bilimsel erişilirliği kolaylaştırılmalı şeklinde tanımlanıyor. Bilgi Kaynakları ile ilgili ikinci ilkede, yorum ve sunumun bilimsel yöntemlerle elde edilen verilerin yanısıra kültürel geleneklerle yaşayan verilere de dayalı olmasına vurgu yapılmaktadır. Bağlam ve ortamı içeren üçüncü ilkede, kültürel miras alanlarının yorumlanması ve sunumunun onların geniş sosyal, kültürel, tarihsel ve doğal bağlamları ve ortamları ile ilgili olması gerektiği vurgulanmaktadır. Özgünlük ile ilgili dördüncü ilkede, kültürel miras alanlarının yorumlanması ve sunulmasında Nara Belgesindeki (1994) özgünlük temel ilkelerine uyulması değerlendirmesi yapılmıştır. Sürdürülebilirlik konusunu işleyen beşinci ilkede, kültürel miras alanı yorum planı amaçları arasında, sosyal, finansal ve çevresel sürdürülebilirliğin ve doğal ve kültürel çevreye duyarlı olması ilkesi tanımlanmaktadır. Kapsayıcılık ile ilgili altıncı ilkede, kültürel miras alanlarının yorum ve sunumunun miras uzmanları, ev sahibi topluluk, ilgili topluluklar ve diğer paydaşlar arasında anlamlı bir işbirliğinin sonucu olması zorunluluğu benimsenmiştir. Araştırma, Eğitim ve Değerlendirme konulu yedinci ilkede, sürekli araştırma, eğitim ve değerlendirmenin kültürel miras alanın yorumlanmasının temel bileşeni olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır.

Uluslararası Kültürel Turizm Tüzüğü: Miras Açısından Önem Taşıyan Yerlerde Turizmin Yönetilmesi, Etik Tüzüğü; etik değerler, turizm ve kültürel miras arasındaki etkileşimi, tüzük amaçlarını ve ilkelerini içermektedir. Tüzüğün etik değerler bölümünde, doğal ve kültürel mirasın, tüm insanlığa ait olduğu, bu nedenle korumanın da herkesin hakkı ve sorumluluğunda olduğu belirtilmektedir. Mirasa erişebilmenin hem bir hak hem de bir ayrıcalık olduğu vurgulanmakta, bu durumda, ev sahibi toplumdan kültürel mirasın değerleri, çıkarları ve kaynaklarına saygı gösterme sorumluluğu beklenmektedir.

Ülke ekonomilerinin önemli sektörlerinden biri olan turizmin başat objesi kültürel mirastır. Son yıllarda ülkemizdeki turizm olgusu yadsınamayacak boyutlara ulaşmıştır. Türkiye’nin özellikle yabancı ziyaretçiler tarafından “çekici” görülmesinin nedenleri arasında ucuz olmanın dışında doğal ve kültürel varlıklar, yerel yaşamı izleme olanağı, değişik yaşam deneyleri vb. hususlar yer almaktadır. Ayrıca turizm olgusu artık sadece dinlenme ve eğlence öğeleri üzerine kurulmamakta, insanların merak ve bilgilenme istekleri giderek ağır basmaktadır. Bunun doğal sonucu turizm / kültür ilişkilerinin artması nedeniyle yeni düzenlemelere gerek duyulmaktadır.

Korumayla İlgili Uluslararası Kurumlar

UNESCO Birleşmiş Milletlerin bir özel kurumu olarak, İkinci Dünya savaşı sonrası 1946 yılında kurulmuş, eğitim, bilim ve kültür alanlarında hükümetlerarası bir örgüttür.

Dünya Miras Listesi belirlenmiş ölçütlere uygun, olağan dışı evrensel nitelikli kültürel ve doğal varlıklardan oluşmaktadır. Sözleşmeye üye ülkeler, topraklarında bulunan ve olağan dışı evrensel değere sahip olduğunu düşündükleri değerlerini Dünya Miras Komitesine bildirmektedirler. Komite bu değerlerin belirlenen ölçütlere uygun olup olmadığına ilişkin bir ön çalışma yapmaktadır. Değerlendirme sonucu önerilen yapı gerekli ölçütleri taşıyorsa listeye alınmaktadır.

Türkiye'nin de taraf olduğu ‘Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi’ ve eki Protokollerinin uygulanması amacıyla 1975 yılından bu yana bütün Akdeniz ülkeleri ve Avrupa Topluluğu tarafından Akdeniz Eylem Planı (AEP) adı altında ortak bir çalışma sürdürülmektedir.

Avrupa Konseyi kültürel ve doğal mirasın korunmasında çeşitli temaların yürütülmesi ve 41 üye ülke arasındaki işbirliğinin sağlanması konularına ağırlık veren bir politika izlemektedir.

1974 yılında Avrupa Parlamentosu kültür ve özellikle de kültürel mirasın korunması alanında topluluğun eylem programına ilişkin bazı esaslar saptadı. 1993 yılından bu yana ise Topluluğun Ana Sözleşmesinde Avrupa ölçeğinde öneme sahip kültürel mirasın korunması için üye ülkelerin desteklenmesi yer almış bulunmaktadır. Bu destek ilk başlarda sadece yapı ölçeğinde iken, daha sonraki yıllarda kentsel, arkeolojik ve doğal miras alanlarını da kapsamaya başlanmıştır.1999 yılında başlatılan “ Avrupa, Bir Ortak Miras ” kampanyasında koruma bilincinin geliştirilmesine ilişkin olarak hazırlanan beş belge üye ülkelerce kabul edilmiş ve birçok proje başlatılmıştır. Avrupa Birliği, kültürel mirası ekonomik kalkınmanın bir bileşeni olarak görmekte, bu amaçla gerek Avrupa gerekse ulusal ölçekte etkinlikler düzenlemektedir.

ICOMOS dünyanın tarihi anıt ve sitlerinin korunması için UNESCO bünyesinde 1965 yılında kurulmuş, uluslararası nitelikte hükümetler dışı bir örgüttür.

Dünya Miras Kentleri Organizasyonu, 1993’te Fas’ın Morocco kentinde kurulmuştur. 2000 yılı itibariyle 160’dan fazla Dünya Miras Listesinde yer alan kenti bünyesinde toplamıştır.

Ayrıca; Bizim Avrupamız / Europa Nostra, Avrupa Tarihi Kentler ve Bölgeler Birliği, Kültür Varlıklarının Korunması ve Onarımı Çalışmaları Uluslararası Merkezi / ICCROM adlı oluşumlarda bu listeye eklenebilir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email