aofsoru.com

Ekonomik Analiz Dersi 7. Ünite Özet

Ekonomik Konjonktür Ve Yorumlanması

Konjonktür ve Tahmini

Ekonominin reel üretim hacminde zaman içerisinde gerçekleşen iniş ve çıkışlara konjonktür dalgaları denir. Bir başka deyişle; reel GSYH’nin reel büyüme eğilimi (trend) etrafında periyodik ve muntazam olmayan ve birbirini takip eden genişleme-daralma biçimindeki hareketine konjonktür dalgalanmaları (iktisadi dalgalanmalar, devrî hareketler) adı verilir. Bir konjonktür dalgasının “daralma” ve “genişleme” olmak üzere iki ana aşaması bulunmaktadır. Daralma aşamasında reel GSYH sürekli düşmekte ve büyüme trendinin altına inmektedir ve bu durum “durgunluk” olarak nitelendirilir. Genişleme aşamasında ise reel GSYH sürekli artar ve trend değerinin üstüne çıkar. Daralmadan genişlemeye geçişin başlangıcına “toparlanma” adı verilmektedir. “Daralmagenişleme” ile “genişleme-daralma” aşamaları arasındaki geçişi belirten dönüş aşamalarına ise “dip” ve “zirve” adı verilir. Bazen bir ekonominin yaşadığı daralma aşaması normalin üzerinde sürer ve reel GSYH alışılmamış bir şekilde düşer. Bu duruma “çöküntü” veya “depresyon” (buhran, bunalım) adı verilir. Çöküntü durumunun tam tersine konjonktür dalgalanmasının genişleme aşamasında reel GSYH alışılmışın üstünde bir artış gösterir ki bu duruma da “patlama” (boom) denir. ABD’de bulunan Ulusal Araştırma Bürosu (NBER)’a göre iki çeyrek üst üste eksi büyüme yaşanması “resesyon” anlamına gelmektedir.

Klasik Konjontür Dalgalanmaları Teorisi: Klasik görüşe göre toplam arz ve toplam talebi belirleyen en önemli değişken teknolojik ilerlemelerdir. Teknolojik ilerlemeler sonucunda artan sermaye verimliliği nedeniyle firmalar yeni teçhizat ve fabrika alımına yönelik harcamalarını artırırlar ve toplam talep bu nedenle artar. Mevcut sermayenin kullanım ömrünü uzatan teknolojik ilerlemeler ise yeni sermaye alımı için yapılan harcamaları azaltır ki bu durum toplam talebi azaltır. Potansiyel GSYH ise toplam talepteki bu dalgalanmalara neden olan teknolojik ilerlemeler nedeniyle dalgalanır. Klasikler; vergilerin ekonomik büyüme önündeki en büyük engel olduğunu ve vergilerin caydırıcı etkileri minimize edilebilirse, ekonominin hızlı bir şekilde dengeye geleceğini savunur.

Keynesyen Konjonktür Dalgalanmaları Teorisi: Keynesyenlere göre konjonktür dalgalanmalarının başlıca nedeni toplam talebin bir unsuru olan yatırımlardaki dalgalanmalardır ve yatırımlardaki dalgalanmaların en büyük nedeni ise iş dünyasındaki güven değişiklikleridir. Dolayısıyla Keynesyen teori toplam talep dalgalanmalarının kaynağını “hayvani içgüdü” olarak isimlendirilen güven değişimlerine bağlamaktadır.

Monetarist (Parasal) Konjontür Dalgalanmaları Teorisi: Monetaristlere göre toplam talebin dalgalanmasına neden olan en önemli faktör ekonomideki para miktarı artış oranındaki dalgalanmalardır.

Yeni Klasik Konjontür Dalgalanmaları Teorisi: Yeni Klasiklere göre konjonktür dalgalanmalarının nedeni toplam talep ve potansiyel GSYH tarafından belirlenen fiyat düzeyindeki rasyonel bekleyişlerdir. Yeni Klasik görüşe göre toplam talepte meydana gelen “beklenmeyen” dalgalanmalar reel GSYH’nin potansiyel GSYH düzeyinin etrafında dalgalanmasına yol açmaktadır.

Yeni Keynesyen Konjontür Dalgalanmaları Teorisi: Bu görüşe göre bugünkü parasal ücretler geçmiş zamanda görüşülerek belirlenmekte, geçmişteki fiyat düzeyi ile ilgili rasyonel beklentiler, parasal ücretlerin ve kısa dönem arz eğrisinin durumunu belirlemektedir. Bu çerçevede, toplam talepte oluşan beklenmeyen veya cari dönemde oluşan beklenen dalgalanmalar konjonktür dalgalanmalarının başlıca nedenidir.

Reel Konjonktür Dalgalanmaları Teorisi: Bu teoriye göre verimlilikte oluşan tesadüfi dalgalanmalar ve şoklar konjonktür dalgalanmalarının başlıca nedenidir. Görüşü savunanlara göre verimlilikte meydana gelen dalgalanmalara çoğunlukla teknolojideki ilerlemeler neden olmaktadır. Teknolojik ilerlemeler dışında doğal afetler, iklim değişiklikleri ve uluslararası alandaki huzursuzluklar da verimlilikte dalgalanmalar oluşturabilir.

Konjonktür Dalgalarının Tahmini

Ekonominin ne yönde gelişeceğini bilmek çeşitli olumsuzluklara hazırlıklı olmak açısından son derece önemlidir. Gerek firmalar gerekse makroekonomiyi yönetenlerin bu yönde bilgiye ihtiyaçları bulunmaktadır. Aynı şekilde spekülatörlerin de gerek mal, gerekse finansal piyasalar konusunda ekonomideki dalgalanmaları öğrenebilme konusunda büyük çabaları bulunmaktadır. Bu yönde gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda konjonktür dalgalarının ne yönde hareket edeceğine dair bazı göstergeler kullanılmaya başlanmıştır. Bu göstergeler “öncü”, “eş-zamanlı” ve “gecikmeli” göstergeler şeklinde sınıflandırılır. Bu sınıflandırmanın esasını, kullandığımız gösterge ile ekonominin performansındaki iniş ve çıkışların hareket yönü ve zamanlaması oluşturmaktadır.

Ekonomide oluşan konjonktür dalgası aşağı veya yukarı yönde hareket etmeden, yani daralma ve genişleme durumları oluşmadan önce, bu yönde seyretmeye başlayan göstergeler bulunduğu gibi, tam tersine daralma veya genişleme başladıktan sonra hareketlenen göstergeler de vardır. Bu göstergelerin ilkine “öncü göstergeler”, ikincisine “gecikmeli göstergeler” (takipçi göstergeler) denir. Bazı göstergeler ise ekonomik konjonktürle birlikte hareket ederler. “Eş zamanlı göstergeler” olarak bilinen bu göstergeler ekonomi daralırken düşme, ekonomi genişlerken de yükselme eğilimi taşırlar. Öncü göstergeler ekonomik faaliyetleri öncüleme gücüne sahip olduğu için geleceğe dair tahminlemede daha çok kullanılmaktadır. Zira öncü göstergeler reel GSYH henüz değişmeden kendisi değişme gösteren yani “sinyal veren” büyüklüklerdir. Gecikmeli göstergeler ise ekonomik faaliyet ile ilgili gelişmeleri birkaç ay gecikme ile izlerler. Gecikmeli göstergelerden genellikle eş zamanlı ve öncü göstergelerden elde edilmiş olan ekonomik faaliyetin “dönüş noktaları tarihlerinin” doğrulanması yönünde yararlanılmaktadır.

Öncü göstergelerden bazıları; reel döviz kuru, ihracatın büyümesi, cari açık/ GSYH, net hata değişim oranı, kısa vadeli dış borç/ rezervler, yurt içi kredilerin büyümesi, enflasyon oranı, işsizlik oranı, reel sektöre yönelik banka kredileri, kapasite kullanım oranı…

Eş zamanlı göstergelerden bazıları; TÜFE, ürün fiyatı, döviz sepeti, ticari araç üretimi, toplam ithalat…

Gecikmeli göstergeler; girdi stoku, ticari krediler, toplam ihracat, ortalama işsiz kalınan dönem…

Bileşik Gösterge Endeksleri: Bazı kişi ve kuruluşlar, ekonomik faaliyet hacminin tahmininde kullanılan öncü, eş zamanlı ve gecikmeli göstergelerden yola çıkarak oluşturdukları bileşik endeksleri kullanırlar. Böylece bir ülkenin veya ülkeler grubunun konjonktür dalgalanmalarının neresinde olduğunu daha doğru bir şekilde belirleyebileceklerini düşünmektedirler. Bunların en çok bilineni OECD’nin hazırlamış olduğu Bileşik Öncü Göstergeler (CLI) çalışmasıdır. Bu gösterge adından da anlaşılacağı üzere ekonomik konjonktürü öncüleyen, daha erken tepki veren veri serileri kullanılarak hazırlanmıştır. Bu veri serileri toplandıktan sonra bazı filtrelerden geçirilerek, mevsimsel etkilerden, uzun dönemli eğilimlerden ve aşırı uçlardan arındırılmakta ve yanlış sinyal verme olasılığı zayıflatılmaktadır. CLI’nın bir diğer önemli özelliği, tahmin edeceği referans seri olarak GSYH’yi değil, “sınai üretim endeksini” kullanmasıdır. Ekonomik faaliyet hacminin mevcut durumunu saptamak ve gelecekte gideceği yönü tahmin etmekte kullanılan bir başka yaklaşım “Ekonomi Saati Yöntemi” dir. Bu yöntemde eş zamanlı ve öncü göstergeler ile devresel bileşene (sanayi üretim endeksi) ait ekonomi saatleri bulunmakta ve her ekonomi saatinde dipten çıkış, genişleme, yavaşlama ve durgunluk olmak üzere dört ana bölüm (pencere veya kuadrant) yer almaktadır. Burada ekonominin saat yönünde hareket etmesi (dipten çıkış›genişleme›yavaşlama›durgunluk›dipten çıkış…) beklenmektedir. Ekonominin geleceği ile ilgili olarak, son dönemde giderek daha fazla kullanılan, dünyada çok takip edilen göstergelerden birisi de bir iş anketi olan PMI’dir (Satın Alma Yöneticileri Endeksi). Aynı zamanda ticari bir marka olan bu gösterge “Institutefor Supply Management” tarafından üretilir ve özel sektördeki firmaların satın almadan sorumlu idarecilerinin (sayıları 400’den fazladır) anketlerle belirlenmiş mal ve hizmet satın alma eğilimlerini gösterir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da (TCMB) ekonomik faaliyetlerin büyüme daralma dönemlerini önceden görebilmek amacıyla OECD ile ortak bir çalışma yürütmüştür. Banka bu bağlamda “Ekonomik Faaliyet İçin Bileşik Öncü Göstergeler Endeksi” (MBÖNCÜ-SÜE) olarak bilinen bir endeks oluşturmuştur. Bu endekste ekonomik faaliyet hacmini temsil etmek üzere Sanayi Üretim Endeksi (SÜE) seçilmiştir. Çünkü SÜE, GSYH ile karşılaştırıldığında daha yüksek frekansa (aylık) sahip olup GSYH’ye göre daha az gecikmeyle yayınlanmaktadır.

Makroekonomik Göstergeler ve Yorumu

Dünya ekonomisini izlerken bakılması gereken başlıca göstergeler şunlardır; Dünya ülkelerinin toplam ekonomik büyüme oranı ile önemli ülke ve ülke gruplarının büyüme oranlarındaki gelişmeler, Dünya ticaret hacmindeki gelişmeler, Dünyadaki işsizlik oranları.

  • Kapasite Kullanım Oranı , imalat sanayisinde faaliyet göstermekte olan kamu veya özel işletmelerin, tam kapasite üretim düzeyine göre fiili üretim düzeyini gösteren bir orandır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kapasite kullanım oranı verilerini “imalat sanayinde eğilimler” başlığı altında, hem kamu hem de özel sektörü kapsayacak şekilde her ay yayımlamaktadır. Kapasite kullanım oranları bir sonraki ayın sanayi üretimi için bir öncü gösterge niteliğindedir.
  • Finansal Sistem Analitik Bilançosu , Finansal sistem; fon arz edenler ile fon talep edenler, finansal araçlar, finansal aracılar ve yasalkurumsal düzenlemelerden oluşan bir bütündür. TCMB'nin analitik bilançosu, ülke ekonomisi, para politikası ve uygulama şekli ile ilgili önemli ipuçları barındırır. TCMB analitik bilançosu TCMB Bilançosu kalemlerinin sadeleştirilmesi ve toplulaştırılması ile elde edilmiş, varlık ve yükümlülükler şeklinde düzenlenmiş, böylelikle bilançonun finansman şekli ile bu finansman sayesinde ortaya çıkan varlıkların kolaylıkla izlenebilmesi sağlanmıştır. Emisyon, Merkez bankasının dolaşıma (tedavüle) soktuğu banknotların toplam değeridir ve özellikle gelişmiş ülkelerde merkez bankası yükümlülüklerinin önemli kısmını bu kalem oluşturur.
  • İMKB Endeksleri , Menkul kıymetleri ihraç eden şirketler ile bu kıymetleri satın almak isteyenlerin doğrudan karşı karşıya geldikleri “birincil piyasa” ile daha önce ihraç edilmiş olan menkul kıymetleri elinde tutanların bu kıymetleri alıcılara sattıkları “ikincil piyasa” bir araya geldiğinde “menkul kıymet borsaları” oluşur. (İMKB), hisse senetlerinin alım ve satım yönünde işlem gördüğü bir menkul kıymet piyasasıdır. En çok bilinen endekslerin başında İMKB Ulusal 100 endeksi gelir. “İMKB Bileşik Endeksi” olarak da bilinen bu endeks menkul kıymet yatırım ortaklıkları hariç ulusal pazarda işlem gören hisse senetlerinden çeşitli kriterlere göre seçilmiş yüz hisse senedinden oluşmuştur. Şekil 7.4’te Aralık 2009-Aralık 2011 dönemine ait bileşik endeks verilerinin gelişimi bulunmaktadır. Bunun dışında İMKB Ulusal 50 Endeksi, İMKB Ulusal-30 Endeksi ve İMKB Ulusal-Tüm Endeksi bulunmaktadır. İMKB Ulusal-Tüm Endeksi, menkul yatırım ortaklıkları hariç ulusal pazarda işlem gören tüm hisse senetlerinden oluşmuş olan endekstir. İMKB Ulusal Endekslerini etkileyen çeşitli makroekonomik faktörler bulunmaktadır. Bunların başında para arzı gelmektedir. CeterisParibus , para arzının artması faiz oranlarını düşürerek ekonomiyi canlandıracağı için borsa endeksinin artmasını sağlayacaktır. Borsa endeksini etkileyen ikinci faktör faiz oranlarıdır. CeterisParibus , faiz oranlarının yükselmesi borsa endeksini düşürecektir. Çünkü hisse senetleri ile tahviller arasında bir getiri yarışı yani rekabet vardır. Borsa endeksini etkileyen diğer bir faktör de döviz kurlarıdır. CeterisParibus , döviz kuru yükseldiğinde borsa endeksi düşer, çünkü bir yandan borsa için kullanılan fonlar döviz kurundaki artışın devam edeceği varsayımı ile döviz alımına yönelir, diğer yandan döviz kurundaki artışın cari açık başta olmak üzere bazı makroekonomik sorunların varlığına işaret ettiği varsayımı ile hisse senedi satışları artar. Borsa endeksini etkileyen bir başka faktör “enflasyon”dur. CeterisParibus , enflasyondaki yükselme halkın satın alma gücünü düşürecek, bu nedenle mal ve hizmetlere olan talep azalacak ve sonunda borsa endeksi düşecektir.
  • Faiz Oranları, Faiz oranlarını merkez bankası tek başına belirleyemez, faiz oranı “para” veya “fon” piyasalarındaki arz ve talebe göre belirlenir. Merkez bankası para piyasasında faaliyette bulunan aktörlerinden sadece biridir. Bir yıldan daha az vadeli işlemlerde geçerli faiz oranlarına “kısa vadeli faiz” adı verilir. Kısa vadeli faizler oldukça oynaktır (değişkendir) ve merkez bankası tarafından oldukça kolay müdahale görebilir. Vade uzadıkça merkez bankasının piyasa faizleri üzerindeki etkisi düşmektedir.
  • Ödemeler Dengesi, Bir ülkenin ödemeler dengesi tablosu, yurt içinde yerleşik olan ekonomik birimler ile yurt dışında yerleşik olan ekonomik birimler arasındaki ekonomik faaliyetleri (başta mal ve hizmet ticareti olmak üzere) gösteren bir bilançodur. “Ödemeler bilançosu” adı da verilen bu tablonun üç temel bölümü vardır: “Cari işlemler dengesi”, “sermaye hareketleri dengesi” ve “uluslararası (resmi) rezerv hareketleri”.

    Cari İşlemler Dengesi + Sermaye Hareketleri + Uluslararası (Resmi) Rezerv Hareketleri = 0
  • Döviz Kuru, Döviz kuru, “bir para biriminin diğer para birimi cinsinden fiyatı” şeklinde tanımlanabilir. Temel olarak iki döviz kuru sistemi vardır: Döviz kurunu bir para otoritesinin (hükümet, merkez bankası vb.) belirlediği “sabit döviz kuru sistemi” ve döviz kurunun döviz piyasasında döviz arz ve talebi tarafından belirlendiği “esnek döviz kuru sistemi”.

Esnek döviz kuru sisteminde döviz kuruna etki eden çok sayıda faktör bulunmaktadır. Bu faktörler arasında; “uluslararası siyasi ve sosyal gelişmeler ve olaylar” “ödemeler dengesi açıkları”, ülkelerde gerçekleşen “enflasyon oranları”, “reel faiz oranları”, “ekonomik büyüme oranları”, “finansal aktörlerin döviz piyasasına dönük spekülasyon, arbitraj ve benzeri davranışları ”ve “para otoritesinin davranışları” gelmektedir.

  • İşgücü Piyasası Göstergeleri, İşsizlik oranı ve istihdam ile ilgili diğer göstergeler ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan mevcut durumu ve geleceği ile ilgili bazı önemli bilgiler içermektedir. Türkiye’de işsizlik oranları izlenirken dikkate alınması gereken bir unsur da “eksik istihdam” denilen olgudur. Eksik istihdam, “tespit edildiği dönemde bir işte çalışmakla birlikte çalışma saati 40 saatten az olan ve daha fazla çalışabileceği bir iş arayan” kişiler ile “halen bir işte çalışmakla birlikte son dört hafta içinde mevcut işini değiştirmek için iş aramış olan” kişilerin toplamından oluşur.
  • Beklenti Anketleri , Dünyada, beklentilerin ekonomideki öneminin anlaşılmasının ardından, birçok kurum ve kuruluş anketler yoluyla beklentilerin yönünü belirlemeye ve ekonominin nabzını tutmaya çalışmaktadır. TCMB bunların başında gelmektedir. TCMB, 2001 yılından beri “beklenti anketleri” uygulamaktadır. Merkez bankası her ayın birinci ve üçüncü haftalarında aralarında finans ve reel sektör çalışanları, ekonomi konusunda çalışan gazeteciler ve akademisyenlerin de bulunduğu 160 civarında kişiye beklenti anketi uygulamakta ve her ayın 10 ve 20’si dolayında sonuçları açıklamaktadır.

Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email