Stratejik İletişim Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Yeni Çağ’In Bireyleriyle İletişim
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Yeni Çağ’ın bireyleri ifadesiyle kastedilen nedir? Gerekçeleriyle açıklayınız.
Yeni Çağ’ın bireyleri derken ister tüketici olsun ister müşteri olsun, işletmelerin varlıklarını sürdürebilmek için etkileşimde bulunduğu bireylerin tümü kastedilmektedir. Çünkü bireyler yaşamlarını sürdürebilmek için gerekli ihtiyaçları karşılamaya yönelik tüketimlerde bulunurken, işletmeler de varlıklarını sürdürebilmek için satış yapabilmek ve mevcut satışlarını artırmak zorundadırlar.
İşletmelerin satış stratejisi ile pazarlama iletişimi arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
İşletmeler varlıklarını sürdürebilmek için satış yapabilmek ve mevcut satışlarını artırmak zorundadırlar. Satışlarını artırabilmenin yolu da Yeni Çağ’ın tüketicisini ürünleri ve işletmesi hakkında bilgilendirmekten, olumlu imaj oluşturmaktan, Yeni Çağ’ın tüketicisinin tutum ve davranışlarını etkilemekten, ürüne ya da işletmeye sadık olmalarını sağlamaktan geçmektedir. Nitekim pazarlama iletişiminin amacı da aslında bütüncül olarak bakıldığında bunları başarabilmektedir. Pazarlama iletişimi, firmaların tüketicileri ürünleri ve markaları hakkında doğrudan ya da dolaylı olarak bilgilendirme, ikna etme ve hatırlatma çabalarıdır. Pazarlama iletişimi, bir anlamda markanın sesini temsil ederek, tüketicilerle ilişkilerin inşa edilmesi ve diyalog geliştirilmesini sağlar.
Çağ nedir?
Çağlar, insanlık tarihi içerisinde kendine özgü belirgin özelliklerinden hareketle ayrılmış¸ dönemlerdir. Çağlara yönelik yapılan bu ayrımlar, insan yaratımıdır. Çünkü belli dönemlerin özeliklerini kendi içlerinde betimleyebilmek için insan zihni birtakım ayrımlara gitme ihtiyacı duymaktadır.
Çağlar kaça ayrılır ve temel özellikleri nelerdir?
Tarihte gerçeklesen önemli olaylara dayanılarak yapılan ve pek çok kişi tarafından bilinen şekliyle çağlar; tarih öncesi çağlar ve yazının bulunmasıyla başlayan tarih çağları olarak ikiye ayrılır. Tarih öncesi çağlar Taş Devri ve Maden Devri olarak ikiye ayrılırken tarih çağları İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ olarak dörde ayrılır. Buna benzer farklı çağ ayrımları olmakla birlikte, dünyadaki ekonomik değişime göre yapılan bir başka çağ ayrımı hem ekonomik yapıyı hem de toplumdaki bireylerin dönemsel özelliklerini yansıtması bakımından oldukça kullanışlıdır. Bu ayrımda çağlar günümüzde gelinceye kadar tarım çağı (MÖ 8000’den 18. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir), endüstriyel çağ (20. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir) ve bilgi çağı (1960’lı yıllardan başlayıp, 21. yüzyılın başlarına kadar devam etmektedir) olarak adlandırılmıştır. Belirtilen tarihler yaklaşık olarak verilmekte olup, çağlar birbirinden kesin zaman aralıklarıyla ayrılamamaktadır.
Dünyadaki ekonomik değişime göre yapılan ayrıma göre çağların isimleri ve özelliklerini yazınız.
Tarım çağında adından da anlaşılabileceği üzere, insanların geçim kaynağı tarımdı ve fiziksel iş gücü ön plandaydı. Daha sonra, yaşanan endüstriyel devrimle birlikte büyük fabrikalar ve montaj hatları kuruldu. Tarım çağındaki fiziksel iş gücü, endüstri çağında yerini büyük ölçüde makineleşmeye bıraktı.1960’lı yıllarda başlayan bilgi çağında ise artan teknolojik gelişmeler bilginin endüstriyel alanlarda kullanımını beraberinde getirdi. Endüstri çağında fabrikalardaki makinelerin çalışmasını sağlayan mavi yakalıların yerini çoğunlukla, bilgi çağında kendi ofislerinde bilgisayarlarıyla çalışan beyaz yakalılar aldı. 21. yüzyılın başlarından itibarense artık, bilgisayarlar başta olmak üzere teknolojik araçlar ve İnternet hemen her yerde mevcut ve kullanılır hale geldi. Bilgi çağında oluşturulan teknolojik alt yapı, içinde bulunduğumuz çağın temellerini attı. O nedenle şu an içinde bulunduğumuz çağ bilgi çağından çok daha fazlasıdır.
L-yönlendirici düşünce ile R-yönlendirici düşünce biçimlerini Daniel Pink’e göre açıklayınız.
Daniel Pink, içerisinde bulunduğumuz kavramsal çağda, bilgi çağındaki L-yönlendirici (sol beyin yönlendirici) düşünmenin yerini R-yönlendirici (sağ beyin yönlendirici) düşünmeye bıraktığını belirtmektedir. Lyönlendirici düşünme, beynin sol yarısının özelliklerini yansıtan; sıralı, doğrusal, fonksiyonel, metinsel ve analitik düşünmeyi temsil ederken, R-yönlendirici düşünme, beynin sağ yarısının özelliklerini yansıtan; eş zamanlı (simültane), metaforik (mecazi), estetik, bağlamsaliçeriksel ve senteze dayalı düşünmeyi ifade etmektedir.
Daniel Pink endüstri, bilgi ve kavramsal çağ bireylerinin niteliklerini nasıl tanımlar?
Daniel Pink, endüstri çağının bireylerinin seri üretim işçileri olarak esas niteliklerinin fiziksel güçleri ve dayanıklılıkları olduğunu; bilgi çağının bireylerinin Lyönlendirici düşünen bilgi işçileri olduğunu, kavramsal çağı ise ayırt edici özellikleri R-yönlendirici düşünmeleri olan yaratıcıların (creator) ve empati kurucuların (empathizer) çağı olarak değerlendirmektedir. Pink, kavramsal çağdaki yaratıcı ve empati kurucuları aynı zamanda birer örüntü tanımlayıcı (pattern recognizer) ve anlam yapıcılar (meaning maker) olarak değerlendirmektedir. Pink, kendimizi kavramsal çağa hazırlamak için, L-yönlendirici düşünmeyi R-yönlendirici düşünmeyle tamamlamamız gerektiğinden bahsetmekte, bunun için de ‘üst-kavram (high-concept) ve yüksek etkileşimli yetenek (high-touch aptitudes)’ olarak adlandırdığı altı duyuyu (dizayn, hikâye, harmoni, empati, oyun, anlam) geliştirmemiz gerektiğini önermektedir. Kavramsal çağın gerektirdiği üst kavram düzeyine ve yüksek etkileşim yeteneğine ulaşabilmek için gerekli olan 6 duyu aşağıda açıklanmaktadır.
Kavramsal Çağ’ın altı duyusunu kısaca yazınız.
Kavramsal Çağ’ın altı duyusu şunlardır; • Dizayn • Hikâye • Senfoni • Empati • Oyun • Anlam
Kavramsal Çağ’ın altı duyusundan biri olan dizayn kavramını açıklayınız.
Kavramsal çağda, yalnızca işlev değil ‘dizayn’ da ön plana çıkmaktadır. Artık bu yeni çağda, bir ürün, bir deneyim ya da bir yaşam stilini yalnızca işlevsel olarak yaratmak yeterli olmamakta, aynı zamanda güzel, farklı (whimsical) ve duygusal olarak ilgi çeken (emotionally engaging) bir şey yaratmak ekonomik açıdan gerekli ve kişisel olarak da değerlidir. Ürünün işlevinin ötesinde, dizaynı bireylere haz/keyif verme niteliğine sahip olmalıdır.
Kavramsal Çağ’ın altı duyusundan biri olan hikâye kavramını açıklayınız.
Kavramsal çağda, yalnızca argüman/iddia değil, aynı zamanda ‘hikâye’ de ön plana çıkmaktadır. Çok sayıdaki bilginin hayatımıza dolmasıyla artık etkili bir argümanı öne sürmek yeterli olmamakta; ikna, iletişim ve kendini anlama aynı zamanda çok güçlü ve etkili (ikna edici) bir hikâyeyi de meydana getiren bir yetenek halini almaktadır. Pink, hikayelerle gerçekleri şu şekilde karşılaştırmaktadır: Gerçekler aydınlatır; hikayeler eğlendirir. Gerçekler ortaya koyar; hikâyeler aktarır. Gerçekler gerçek için vardır; hikayeler kapak için. Geniş ölçüde kullanışlı ve anında kullanılabilir hale gelen gerçekler daha az değerli bir hale geldi. Daha önemli olan şey, bu gerçekleri bağlamına yerleştirme ve duygusal etki yaratacak şekilde yayabilme yeteneğidir. Pink’in bu ifadelerinden hareketle, kavramsal çağda gerçeklerin olduğu gibi ortaya koyulması yerine, bağlamına yerleştirerek, hikayeleştirerek ve ikna edici bir şekilde sunulması önem kazanmaktadır.
Kavramsal Çağ’ın altı duyusundan biri olan senfoni kavramını açıklayınız.
Kavramsal çağda, yalnızca odaklanma değil ‘senfoni’ de ön plana çıkmaktadır. Senfoniyi parçaları bir araya getirme ve büyük resmi görme olarak tanımlayan Pink, günümüzün en büyük gereksiniminin yalnızca analiz değil sentez yapma, resmin bütününü görme, sınırları aşma ve birbirinden tamamen farklı görünen parçaları dikkat çekici yeni bir bütün (an arresting new whole) haline gelecek şekilde kombine etme olduğunu ifade etmektedir. Beynin sağ yarısına ait bir beceri olan senfoninin amacı, spesifik cevaplar verme yerine geniş¸ örüntüler tespit etmek ve daha önce hiç kimsenin eşleştirmeyi düşünmediği bileşenleri kombine ederek yeni bir şey keşfetmek, ortaya çıkarmaktır. Resim çizme gibi senfoni büyük ölçüde ilişkilerle ilgilidir. Pink, kavramsal çağda başarılı olmak isteyen insanların birbirinden ayrı görünen disiplinlerin arasındaki bağlantıları fark etmesi ve anlaması gerektiğinden bahsetmekte; yeni bir şey ortaya çıkarabilmek için, birbiriyle bağlantısız görünen bileşenlerin birbirleriyle nasıl ilişkilendirilebileceğini düşünmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Senfoni yeteneğine sahip kişiler, sınırları aşanlar (boundary crosser), kaşifler (inventor), ve metafor yapıcılar (metaphor maker) olarak üçe ayrılmaktadır. Pink, sınırı aşanların disiplinler arası çalışan ve geniş geri plan bilgiye sahip kişiler olduğunu; beynin sağ yarısında gerçekleşen eureka anını yaşayan kişiler olan kaşiflerin yeni kombinasyonları deneyimleyen ve keşif odaklı yaklaşımın kaçınılmaz yolu olarak da pek çok defa hata yapan kişiler olduğunu; metafor yapıcıların ise bir şeylerin anlaşılmasında -bilgisayarların yapamadığı- metaforik düşünerek ilişkileri görebilen kişiler olduğunu ifade etmektedir.
Kavramsal Çağ’ın altı duyusundan biri olan empati kavramını açıklayınız.
Kavramsal çağda, yalnızca mantık değil ‘empati’ de ön plana çıkmaktadır: Pink, mantığımızın bizi insan yapan şeylerden biri olduğunu, fakat bilgi ve gelişmiş¸ analitik araçların her zaman her yerde artık var olduğunu ve mantığın kavramsal çağda başarılı olmak için yeterli olmadığını ifade etmektedir. Kavramsal çağda başarılı olacak kişilerin; insanları neyin harekete geçirdiğini anlama, ilişkilerine şekil verme ve diğer insanları umursama yeteneğine sahip olan kişiler olacağını belirtmektedir. Pink, empatiyi kendisini başkasının yerine koyma ve karşıdakinin ne hissettiğini sezme yeteneği olarak tanımlamakta; empatiyi üst düzey bir sanal gerçeklik; bir başkasının zihnine girerek dünyayı o kişinin perspektifinden görmeye benzetmektedir. Pink, empatinin argümana diğer taraftan bakmayı sağladığını, öz farkındalığı geliştirerek başkalarıyla birlikte çalışmaya ortam hazırladığını ve ahlaki-etik değerler için bir iskele görevi gördüğünü ifade etmektedir. Pink, empatinin diğer kavramsal çağ duyularından bağımsız olmadığını ve dizaynın önemli bir kısmını oluşturduğunu ifade etmektedir. Çünkü iyi tasarımcıların kendilerini tasarladıkları ürünü deneyimleyecek olan kişilerin yerlerine koyabildiklerini belirtmektedir. Ayrıca, empatinin senfoniyle de ilgili olduğunu, çünkü empati yeteneği gelişkin kişilerin bağlamın öneminin farkında olduklarını ve aynı senfonik düşünenlerin resmin bütününü (whole picture) gördükleri gibi, empatik düşünenlerin de kişinin bütününü (whole person) gördüklerini ifade etmektedir. Son olarak da hikâyelerin empatiye giden yolda bir geçit olduklarından ve bu nedenle empatinin hikâyeyle de ilgili olduğundan bahsetmektedir.
Kavramsal Çağ’ın altı duyusundan biri olan oyun kavramını açıklayınız.
Kavramsal çağda, yalnızca ciddiyet değil ‘oyun’ da ön plana çıkmaktadır. Pink; kahkaha, gamsızlık, oyunlar ve mizahın sağlık ve profesyonel hayattaki faydalarıyla ilgili sayısız kanıt olduğunu ve çok fazla ciddiyetin kariyer ve genel iyi-oluş halini olumsuz etkilediğini; kavramsal çağda iş ve iş dışı yaşamda oynamaya ihtiyacımız olduğunu ifade etmektedir. Daniel Pink, kendini keşfetme ve kendini ifade etme için bir araç olan oyunların (games) bütüncül bakış açısının gelişimine ve problem çözmeye katkı sağladığını ifade etmektedir. Bunun yanı sıra mizahın (humor) da durumları bağlamına yerleştirme, büyük resmi görme ve farklı perspektifleri yeni eksenlerde bir araya getirerek birleştirme gibi beynin sağ yarısının en güçlü yeteneklerini kapsadığını ve bu nedenle kavramsal çağda iş dünyasında artan bir öneme sahip olduğunu belirtmektedir. Pink ayrıca, oyun kapsamında ele alınan neşeliliğin (joyfulness) ve gülmenin de yaratıcılık, üretkenlik ve iş birliğini güçlendirdiğini ifade etmektedir.
Kavramsal Çağ’ın altı duyusundan biri olan anlam kavramını açıklayınız.
Kavramsal çağda, yalnızca biriktirme-toplama değil ‘anlam’ da ön plana çıkmaktadır. Pink, anlam arayışının iki pratik yolunun maneviyatı ciddiye almak ve mutluluğu ciddiye almak olduğunu ifade etmektedir. Burada Pink’in bahsettiği maneviyat (spirituality), hayatın amacı ve anlamını bulma arzusu olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca, anlama giden yollardan bir diğeri olan mutluluğu ciddiye almak ise iş ve iş dışı yaşamda başarılı olabilmek için mutluluğu içimizde aramaya dayanmaktadır.
Yeni Çağ’ın pazarlama dönemlerini kısaca yazınız.
Bu dönemler kısaca şunlardır; • Üretim odaklı anlayış • Ürün odaklı anlayış • Satış odaklı anlayış • Müşteri odaklı anlayış
Üretim odaklı anlayışı açıklayınız.
Büyük fabrikalar ve hızlı montaj hatlarının kurulmasıyla seri üretimin yaygınlaştığı bu üretim odaklı dönemde, müşterilerin ucuz ve kolay elde edilebilir ürünleri tercih edeceği varsayılmaktaydı. Üretim anlayışında işletmeler, kitlesel üretim, düşük maliyetler ve yüksek verimliliğe odaklanmaktaydı. Müşteri istek ve ihtiyaçlarının pek dikkate alınmadığı bu dönemde işletmelerinin temel amacı, yalnızca üretimin artırılmasıydı.
Ürün odaklı anlayışı açıklayınız.
Üretim çağında, üretim miktarının artması bir süre sonra arz talep dengesi arasındaki arz lehine olan dengesizliği dengeye yöneltti. Bir süre sonra, piyasaya pek çok rakip işletme girdi ve artık seçme şansı olan tüketicinin diğerlerini değil de kendi ürününü tercih etmesine ihtiyaç duyan işletmeler ürün odaklı anlayışa geçtiler. Ürün odaklı anlayışta müşterilerin, en kaliteli, en iyi performansa ve özelliklere sahip ürünleri tercih ettiği varsayılmaktaydı. O nedenle bu dönemde işletmeler rakiplerine kıyasla üstün özelliklere sahip ürünler üretmeye ve ürün niteliklerini sürekli olarak artırmaya odaklandılar. Fakat bu dönemde fiyatlama, dağıtım, reklam ve satışa ilişkin aktivitelere henüz yeterince odaklanılmamıştı.
Satış odaklı anlayışı açıklayınız.
Pazarlamanın bir sonraki aşaması olan satış odaklı anlayışta, işletmeler yalnızca en iyi niteliklere sahip ürünleri üretmenin artık yeterli olmadığını fark ettiler. Üretilen ürünlerin pazarda bilinmesi ve tercih edilmesi gerekiyordu. Bu dönemde, müşterinin ürünleri satın alması için satış çabası göstermek gerektiği düşünüldü. İşletmeler için temel amaç, daha fazla kar etmek için üretilen yüksek miktarlardaki ürünlere yönelik satışların arttırılmasıydı. Saldırgan satış teknikleri ve ikna çabalarının bu amaca ulaşmada kullanışlı olacağı düşünülüyordu. Satış anlayışında işletme kendisinin belirlediği ürün tasarımlarını yapıyordu ve bu ürün tasarımlarını müşteriye sunuyordu. İletişim, bu ürünün neden daha iyi olduğuna dair işletmeden formüle edilen bir mesaj ve bu mesajın müşteriye iletilmesi şeklinde geleneksel yapıda sürdürülüyordu.
Müşteri odaklı anlayışı açıklayınız.
Müşteri odaklı aşamada artık, müşteriyi merkeze alma anlayışı var. Bunun yolu da tüketicinin istek ve ihtiyaçlarını gözetmek. Ama işin doğrusu müşteriyi merkeze alma anlayışı içerisinde bunun nasıl yapılabileceği çok belirgin olmadı. Pazarlama iletişimi yine, büyük oranda üretilmiş olan ürünün tüketiciye duyurumuyla çerçevelendi. Nitekim pazarlama iletişiminin çok net göstergelerden biri olan AIDA (Attention, Interest, Desire, Action) modeline bakıldığı zaman, üretici tarafından belirlenerek üretilmiş bir ürün üzerinden argüman yürütüldüğü görülür. Yani AIDA sürecinde, ‘üretilmiş¸ bir ürününle ilgili’ farkındalık yaratma (attention), müşterinin ilgisini çekme (interest), ürünü talep etmesini sağlama (desire) ve ürünü satın almasını (action) sağlayarak satışlar artırılmaya çalışılmaktadır.
Tüketici satın alma karar sürecindeki problemin fark edilmesi aşamasını açıklayınız.
Problemin fark edilmesi, tüketicinin olduğu durumla (gerçek durum), olmayı arzu ettiği durum (ideal durum) arasında belirgin bir farklılık, tüketicide bir gerilim yarattığında ortaya çıkmaktadır. Örneğin, ‘5.5. inç bir akıllı cep telefonuna sahip olmak istiyorum’ ifadesi ideal durumu yansıtırken ‘hâlen klasik cep telefonu kullanıyorum’ ifadesi gerçek durumu yansıtmaktadır. Tüketiciler, bu iki durum arasındaki farklılığın farkına vardıklarında problem artık tanımlanmıştır. Bu aşamada, problemi tanımlama iki şekilde ortaya çıkabilmektedir. Birincisi, gerçek durumda bir azalma olduğunda gerçeklesen ihtiyacın farkına varılmasıdır. Acıkan bir kişinin açlığını gidermek için yiyecek bir şeyler satın alması bu duruma örnek olabilir. İkincisi ise ideal durumda bir artış olduğunda gerçeklesen fırsatların farkına varılmasıdır. Mevcut cep telefonunun bir üst modelinin çıktığını öğrenen bir kişinin, yeni çıkan modelin özeliklerinin daha iyi olduğunu düşünerek satın almak istemesi bu duruma bir örnek olabilir.
Tüketicilerin online alışveriş yapma sebeplerini kısaca sıralayınız.
Tüketicilerin online alışveriş yapma sebeplerini kısaca sıralayınız. Cevap: Tüketicilerin online alışveriş yapmalarının altı temel nedeni şunlardır; • Kolaylık • Seçim • Kişiselleştirme • İletişim • Maliyet • Kontrol
Tüketicilerin online alışveriş yapma nedenlerinden maliyeti açıklayınız.
Günümüzde pek çok ürün perakende satış mağazalarındaki aynı fiyatlarla ya da daha ucuz bir fiyatla online olarak satın alınabiliyor. İnternet’te karşılaşılan düşük fiyatlar aynı zamanda, arz ve talep koşullarına bağlı, gerçek zamanlı fiyat değişliği uygulaması olan dinamik fiyatlamaya izin veren İnternet erişimli yazılımlardan kaynaklanmaktadır. Dinamik fiyatlama bir esnek fiyatlama şekli olup, çoğu zaman düşük fiyatlarla sonuçlanmaktadır. Dinamik fiyatlama, genellikle uçak biletleri gibi zamana duyarlı ürünleri, koleksiyonlar ya da sanat eserleri gibi az bulunan ürünleri ve geçen yılın bilgisayar donanımları gibi modası geçmiş ürünleri fiyatlamada kullanılmaktadır.
Ürün tasarımı aşamasını açıklayınız.
Yeni Çağ’da iletişim, tüketici kişisel zevklerine ve duygularına (dizayn), hikayelerine (hikâye), bütünsel yaşantısına ve ortamına (senfoni) uygun, oyunlaştırılarak ve eğlence katılarak hazırlanabilen (oyun) ve -kişiye özel olma- durumuyla tüketiciye hazır ürünlerden daha fazla anlam ifade eden (anlam) bir ‘ürün tasarımı’ aşamasından başlamalıdır. Yani ürün tasarımından ürünün müşteriye ulaşmasına kadar her süreçte ‘müşteri odaklılık’ sağlanmalı ve pazarlama iletişimi bu amaca hizmet etmelidir
Kavramsal çağın duyularından olan dizayn, yeni çağa nasıl ve neden entegre edilebilir?
Kavramsal çağın altı duyusundan ilki dizayndı. Dolayısıyla yeni çağda daha ürün aşamasında tüketiciyi dahil edip, nasıl bir dizayn isteyebileceği konusunda iletişime geçilebilecek bir yapı kurulması gerekiyor. Çünkü, tüketici artık işletmelerin dizayn ettiği seçenekler arasından ve aynı zamanda farklı işletmeler arasından seçim yapmaya kalktığı zaman, işletme kendini çok ağır bir rekabet ortamı içinde buluyor. Ve tüketici çok fazla seçenek arasında kafasına en çok yatan dizaynı arıyor. Çok sınırlı müşteri kitlesi için geçerli olan haute couture1 benzeri uygulamalar yoluyla, her müşteriyi özel kılabilecek tasarımlara imkân sağlanması mümkün. Kendi ürününü tasarla seklindeki yaklaşımlar, müşterinin kendi tasarımını işletmeye iletmesini sağlamak yönünde önemli bir adım.
C2C modelinin Yeni Çağ’da anlam açısından önemi nedir?
C2B iletişim modelinde de tüketicinin duygularını, düşüncelerini, zevklerini, hikâyelerini, yaşam tarzını yansıtan, keyif alarak ve kendine özgü olarak tasarlanmış¸ bir ürün, tüketicinin satın alacağı herhangi bir hazır üründen daha fazla anlam taşır hâle gelecektir. Böyle bir ürün tasarımı da tüketicinin istek ve ihtiyaçlarının, birebir tüketicinin kendisinden hareketle ürüne yansıtılma şansını doğurduğu için, ürün tasarlandığı yapıya uygun haliyle üretildiğinde, tüketici ürünün tasarım aşamasından ürünün kullanımı aşamasına kadar memnun, dolayısıyla da mutlu olacaktır. Hatta, tüketiciler kendi tasarımlarını diğer tüketicilerle paylaşma şansı bulduklarında, C2C iletişim hem tasarımcı tüketici için daha fazla anlam taşıyacak, hem de diğer tüketiciler için daha fazla alternatif ve yaratıcı ürünlere ulaşabilme bakımından faydalı olabilecektir. Bu paylaşımlar işletmeler tarafından çeşitli yarışmalarla desteklendiğinde (örneğin, paylaşılan tasarımların diğer tüketiciler tarafından oylanması ve tasarımcı tüketicinin kendini bir anda -yılın tasarımcısı- olarak bulması), tasarımlar tüketiciler açısından daha fazla anlam taşıyacaktır.
Mesajın işletmeden tüketiciye iletildiği B2C iletişimden mesajın tüketiciden işletmeye iletildiği C2B iletişim modelinin işletmeler açısından önemini sıralayınız.
Durumsal Mesajın işletmeden tüketiciye iletildiği B2C iletişimden mesajın tüketiciden işletmeye iletildiği C2B iletişim modelinin işletmeler açısından önemini şunlardır: • Yeni Çağda işletmeler pazarlama iletişiminde siz dizayn edin, biz üretelim gibi bir yaklaşım benimsediklerinde, bünyesindeki yaratıcı tasarımlar çoğalacaktır. Böylece işletme sınırlı imkânlarıyla istihdam ettiği kendi profesyonel tasarım ekibinin üretebileceği tasarımlardan çok daha farklı ve yaratıcı tasarımlara sahip olabilecek ve ürün çeşitliliğini artırabilecektir. • İşletmeler için tasarım ve AR-GE ciddi maliyet kalemlerinden biridir. İşletme müşterilerini tasarım sürecine dahil ettiğinde, bu maliyet kalemlerinin kontrolü mümkün olabilecektir. • Hedef pazarın istek ve ihtiyaçlarını anlamaya yönelik yapılan araştırmalar ve müşterilerle ilgili bilgi toplama ve depolamaya yönelik maliyetler azalabilecektir. • Birbirinden farklı hikâyeleri olan bireyler, birbirinden farklı tasarımlarını ortak bir platformda satmaya kalktıklarında, hikâyenin duygusal etki yaratma özelliği işletmenin imajını geliştirebilecektir. • Üretim sürecinin en başından sürece dahil olan, kendi duygularını, düşüncelerini, zevklerini ürüne keyfi bir şekilde yansıtabilen tüketicinin üründen memnun kalma olasılığı da artacaktır. • Kendi tasarımlarını diğer tüketicilerle paylaşan tasarımcı tüketiciler (C2C), bu tasarımların paylaşımını yaptığında, işletme için pazarlama iletişimi maliyetlerinde ekonomi sağlanabilecektir. Artık, tasarımcı tüketici kendi tasarımlarını tanıtmak, ürününün diğer tüketicilerin ilgisini çekmesini sağlamak, diğer tüketicilerin satın almasını sağlamak gibi süreçleri kendisi üstlenmiş¸ durumdadır. Dolayısıyla AIDA sürecinin bütününü artık işletmenin tasarlaması gerekmemektedir.
İşletmelerin C2C modelini C2B modeline entegre etmek ve aktif kullanabilmek için neler yapılması gerekmektedir?
Günümüzün kontrol edilemeyen C2C iletişiminin hem tüketiciler hem de işletmeler açısından fayda yaratacak şekilde kullanılması gerekmektedir. Bunun yolu da C2C iletişimi C2B iletişimle desteklemekten geçiyor. Yani, tüketiciyi gerçekten merkeze almak gerekiyor. Bu yapıda işletme sadece müşteriye hizmet eden ve onun hayallerini gerçekleştiren rolünü üstleniyor. Hayalleri gerçeklesen kişi de bunu başkalarıyla kendi paylaşacak ve yayacaktır. O zaman C2C’yi C2B ile entegre ve aktif kılabilmek için, burada C’yi yani tüketiciyi işletme için çalışan, onun üretim süreçlerine dahil olan, dolayısıyla onun pazarlama iletişimini yapan bireyler haline getirmek gerekiyor. Yeni Çağ’ın iletişiminde, müşteriyi merkeze alma konusunda kavramsal çağın önermeleri iyi bir yol göstericidir. Pazarlama iletişim sürecindeki göndericinin tüketici, alıcının işletme olmasını sağlayacak tasarımlar yapılmalıdır.
Gelecekte üç boyutlu yazıcıların tasarıma etkileri neler olabilir?
Üç boyutlu yazıcılar yeterince yaygınlaştığında, ‘tasarımcı tüketici’ dediğimiz kavram artık ‘üretici tüketici’ (prodsumer production + consumer) halini almış olacak. Kendi ürün tasarımlarını yapmak isteyen üretici tüketicilerin yanı sıra, hazır tasarımları yazdırmak isteyenler için, bilgisayar yazılımları aracılığıyla hazırlanan farklı ürün tasarımlarını indirmek, İnternetten müzik indirmek kadar kolay hâle gelecek. Üç boyutlu yazıcılarla neler yapılabileceğinin bir örneğini sunan, moda tasarımcısı Danit Peleg, herkesin evlerindeki üç boyutlu yazıcılarını kullanarak kendi kıyafetlerini tasarlayabilecekleri bir moda koleksiyonu oluşturdu. Danit Peleg kendi koleksiyonunu tanıtırken artık tatile boş bir valizle gidilebileceğinden ve kıyafetlerin otel odasında yazdırılabileceğinden bahsediyor.
Dünyadaki ekonomik yapı ve bireylerin dönemsel özelliklerini yansıtmasına göre yapılan ayrıma göre çağlar nasıl sınıflandırılmaktadır? Açıklayınız.
Dünyadaki ekonomik değişime göre yapılan çağ ayrımı hem ekonomik yapıyı hem de toplumdaki bireylerin dönemsel özelliklerini yansıtması bakımından oldukça kullanışlıdır. Bu ayrımda çağlar günümüze gelinceye kadar tarım çağı (MÖ 8000’den 18. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir), endüstriyel çağ (20. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir) ve bilgi çağı (1960’lı yıllardan başlayıp, 21. yüzyılın başlarına kadar devam etmektedir) olarak adlandırılmıştır (Doyle, 2000:20). Belirtilen tarihler yaklaşık olarak verilmekte olup, çağlar birbirinden kesin zaman aralıklarıyla ayrılamamaktadır.
Daniel Pink'e göre içinde bulunduğumuz çağ ne olarak adlandırılmaktadır?
Daniel Pink'e göre içinde bulunduğumuz çağı "Kavramsal Çağ" olarak adlandırmaktadır.
Kavramsal çağın gerektirdiği üst kavram düzeyine ve yüksek etkileşim yeteneğine ulaşabilmek için gerekli olan 6 duyu nelerdir?
Üst-kavram (high-concept) ve yüksek etkileşimli yetenek (high-touch aptitudes) olarak adlandırılan altı duyu, dizayn, hikaye, harmoni, empati, oyun ve anlamdır.
Bilgi çağı ve kavramsal çağ düşünme yöntemi arasındaki farklar nelerdir?
İçerisinde bulunduğumuz kavramsal çağda, bilgi çağındaki L-yönlendirici (sol beyin yönlendirici) düşünmenin yerini R-yönlendirici (sağ beyin yönlendirici) düşünmeye bırakmaktadır. L-yönlendirici düşünme, beynin sol yarısının özelliklerini yansıtan; sıralı, doğrusal, fonksiyonel, metinsel ve analitik düşünmeyi temsil ederken, R- yönlendirici düşünme, beynin sağ yarısının özelliklerini yansıtan; eş zamanlı (simültane), metaforik (mecazi), estetik, bağlamsal-içeriksel ve senteze dayalı düşünmeyi ifade etmektedir.
Kavramsal çağda dizaynın önemi nedir?
Kavramsal çağda, yalnızca işlev değil ‘dizayn’ da ön plana çıkmaktadır. Artık bu yeni çağda, bir ürün, bir deneyim ya da bir yaşam stilini yalnızca işlevsel olarak yaratmak yeterli olmamakta, aynı zamanda güzel, farklı (whimsical) ve duygusal olarak ilgi çeken (emotionally engaging) bir şey yaratmak ekonomik açıdan gerekli ve kişisel olarak da değerlidir. Ürünün işlevinin ötesinde, dizaynı bireylere haz/keyif verme niteliğine sahip olmalıdır.
Pink'e göre gerçekler ve hikayeler arasındaki farklar nelerdir?
Pink, hikayelerle gerçekleri şu şekilde karşılaştırmaktadır: “Gerçekler aydınlatır; hikayeler eğlendirir. Gerçekler ortaya koyar; hikâyeler aktarır. Gerçekler gerçek için vardır; hikayeler kapak için. Geniş ölçüde kullanışlı ve anında kullanılabilir hâle gelen gerçekler daha az değerli bir hâle geldi. Daha önemli olan şey, bu gerçekleri bağlamına yerleştirme ve duygusal etki yaratacak şekilde yayabilme yeteneğidir ”. Pink’in bu ifadelerinden hareketle, kavramsal çağda gerçeklerin olduğu gibi ortaya koyulması yerine, bağlamına yerleştirerek, hikâyeleştirerek ve ikna edici bir şekilde sunulması önem kazanmaktadır.
Senfoni yeteneğine sahip kişilerin özellikleri nelerdir?
Senfoni yeteneğine sahip kişiler, sınırları aşanlar (boundary crosser), kaşifler (inventor), ve metafor yapıcılar (metaphor maker) olarak üçe ayrılmaktadır. Pink, sınırı aşanların disiplinler arası çalışan ve geniş geri plan bilgiye sahip kişiler olduğunu; beynin sağ yarısında gerçekleşen “eureka” anını yaşayan kişiler olan kaşiflerin yeni kombinasyonları deneyimleyen ve keşif odaklı yaklaşımın kaçınılmaz yolu olarak da pek çok defa hata ya- pan kişiler olduğunu; metafor yapıcıların ise bir şeylerin anlaşılmasında -bilgisayarların yapamadığı- metaforik düşünerek ilişkileri görebilen kişiler olduğunu ifade etmektedir.
Kavramsal çağ duyularından empati nasıl tanımlanmaktadır?
Pink, empatiyi “kendisini başkasının yerine koyma ve karşıdakinin ne hissettiğini sezme yeteneği” olarak tanımlamakta; empatiyi “ üst düzey bir sanal gerçeklik; bir başkasının zihnine girerek dünyayı o kişinin perspektifinden görme” ye benzetmektedir. Pink, empatinin argümana diğer taraftan bakmayı sağladığını, öz farkındalığı geliştirerek başkalarıyla birlikte çalışmaya ortam hazırladığını ve ahlaki-etik değerler için bir iskele görevi gördüğünü ifade etmektedir.
Empatinin diğer kavramsal çağ duyuları ile ilişkisi nelerdir?
Pink, empatinin diğer kavramsal çağ duyularından bağımsız olmadığını ve dizaynın önemli bir kısmını oluşturduğunu ifade etmektedir. Çünkü iyi tasarımcıların kendilerini tasarladıkları ürünü deneyimleyecek olan kişilerin yerlerine koyabildiklerini belirtmektedir. Ayrıca, empatinin senfoniyle de ilgili olduğunu, çünkü empati yeteneği gelişkin kişilerin bağlamın öneminin farkında olduklarını ve aynı senfonik düşünenlerin resmin bütününü (whole picture) gördükleri gibi, empatik düşünenlerin de kişinin bütününü (whole person) gördüklerini ifade etmektedir. Son olarak da hikâyelerin empatiye giden yolda bir geçit olduklarından ve bu nedenle empatinin hikâyeyle de ilgili olduğundan bahsetmektedir.
Kavramsal çağ duyularından oyunun ne gibi faydaları bulunmaktadır?
Kendini keşfetme ve kendini ifade etme için bir araç olan oyunlar (games) bütüncül bakış açısının gelişimine ve problem çözmeye katkı sağlamaktadır. Bunun yanı sıra mizahın (humor) da, durumları bağlamına yerleştirme, büyük resmi görme ve farklı perspektifleri yeni eksenlerde bir araya getirerek birleştirme gibi beynin sağ yarısının en güçlü yeteneklerini kapsadığını ve bu nedenle kavramsal çağda iş dünyasında artan bir öneme sahip olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, oyun kapsamında ele alınan neşeliliğin (joyfulness) ve gülmenin de; yaratıcılık, üretkenlik ve iş birliğini güçlendirdiği ifade edilmektedir.
Pazarlamanın başlangıcından itibaren geçirdiği dönemler nelerdir?
Pazarlama da aynı ekonomik dönemler gibi, kendi içerisinde farklı anlayışlardan hareketle belirli dönemlere ayrılmıştır. Bu dönemler sırasıyla;
• Üretim odaklı anlayış,
• Ürün odaklı anlayış,
• Satış odaklı anlayış,
• Müşteri odaklı anlayıştır.
Pazarlama dönemlerinden üretim odaklı anlayışın özellikleri nelerdir?
Tarım çağında, üretim imkânları o kadar sınırlıydı ki, yalnızca belli başlı ürünlerin küçük çaplı çabalarla üretimi yapılıyordu. Üretilmiş olan sınırlı ürünlerin pazarlanması gibi bir kaygı da yoktu. Dolayısıyla pazarlama faaliyetleri endüstri çağının hemen başlarında üretim odaklı anlayışla kendini göstermeye başladı. Bu dönemde talep arzdan oldukça fazlaydı ve pazar üreticilerin kontrolündeydi. Büyük fabrikalar ve hızlı montaj hatlarının kurulmasıyla seri üretimin yaygınlaştığı bu dönemde, müşterilerin ucuz ve kolay elde edilebilir ürünleri tercih edeceği varsayılmaktaydı. Üretim anlayışında işletmeler, kitlesel üretim, düşük maliyetler ve yüksek verimliliğe odaklanmaktaydı. Müşteri istek ve ihtiyaçlarının pek dikkate alınmadığı bu dönemde işletmelerinin temel amacı, yalnızca üretimin artırılmasıydı.
Pazarlamada ürün odaklı anlayışın ortaya çıkmasının sebebi nedir?
Üretim çağında, üretim miktarının artması bir süre sonra arz talep dengesi arasındaki arz lehine olan dengesizliği dengeye yöneltti. Bir süre sonra, piyasaya pek çok rakip işletme girdi ve artık seçme şansı olan tüketicinin diğerlerini değil de kendi ürününü tercih etmesine ihtiyaç duyan işletmeler ürün odaklı anlayışa geçtiler.
Satış odaklı anlayışta işletmelerin temel amacı nedir ve ne tür teknikler kullanılmıştır?
Bu dönemde, müşterinin ürünleri satın alması için satış çabası göstermek gerektiği düşünüldü. İşletmeler için temel amaç, daha fazla kâr etmek için üretilen yüksek miktarlardaki ürünlere yönelik satışların artırılmasıydı. Saldırgan satış teknikleri ve ikna çabalarının bu amaca ulaşmada kullanışlı olacağı düşünülüyordu. Satış anlayışında işletme kendisinin belirlediği ürün tasarımlarını yapıyordu ve bu ürün tasarımlarını müşteriye sunuyordu. İletişim, bu ürünün neden daha iyi olduğuna dair işletmeden formüle edilen bir mesaj ve bu mesajın müşteriye iletilmesi şeklinde geleneksel yapıda sürdürülüyordu.
Müşteri odaklı aşamada müşteriyi merkeze alma anlayışının başarılı olmamasının nedenleri nelerdir?
Müşteri odaklı aşamada artık, müşteriyi merkeze alma anlayışı var. Bunun yolu da tüketicinin istek ve ihtiyaçlarını gözetmek. Ama işin doğrusu müşteriyi merkeze alma anlayışı içerisinde bunun nasıl yapılabileceği çok belirgin olmadı. Pazarlama iletişimi yine, büyük oranda üretilmiş olan ürünün tüketiciye duyurumuyla çerçevelendi. Nitekim pazarlama iletişiminin çok net göstergelerden biri olan AIDA (Attention, Interest, Desire, Action) modeline bakıldığı zaman, üretici tarafından belirlenerek üretilmiş bir ürün üzerinden argüman yürütüldüğü görülür. Yani AIDA sürecinde, ‘üretilmiş bir ürününle ilgili’ farkındalık yaratma (attention), müşterinin ilgisini çekme (interest), ürünü talep etmesini sağlama (desire) ve ürünü satın almasını (action) sağlayarak satışlar artırılmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla geleneksel pazarlama iletişimi, pazarlamanın müşteri odaklılık yaklaşımına rağmen; işletmeyi “gönderici/anlatan/ikna eden”, tüketiciyi, “alıcı/dinleyen/ikna edilmesi gereken” bakış açısını yansıtan AIDA süreci üzerinden tasarlanarak sürdürülüyor. Ama artık bunlar yeterli değil.
AIDA modelinin aşamaları nelerdir?
Pazarlama iletişiminin çok net göstergelerden biri olan AIDA (Attention, Interest, Desire, Action) modeline bakıldığı zaman, üretici tarafından belirlenerek üretilmiş bir ürün üze- rinden argüman yürütüldüğü görülür. Yani AIDA sürecinde, ‘üretilmiş bir ürününle ilgili’ farkındalık yaratma (attention), müşterinin ilgisini çekme (interest), ürünü talep etmesini sağlama (desire) ve ürünü satın almasını (action) sağlayarak satışlar artırılmaya çalışılmaktadır.
Tüketicinin satın alma karar sürecini açıklayınız.
Tüm tüketiciler istek ve ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla satın alacakları ürünlere karar vermek için bir takım süreçleri takip ediyorlar. Bu süreç problemin ya da ihtiyacın tanımlanması ile başlıyor. Problemin fark edilmesi, tüketicinin olduğu durumla (gerçek durum), olmayı arzu ettiği durum (ideal durum) arasında belirgin bir farklılık, tüketicide bir gerilim yarattığında ortaya çıkmaktadır. Tüketici problemi tanımladıktan sonra, bu problemi çözmek için bilgi arayışına girmektedir. Bu süreçte tüketici bilgi arayışını öncelikle kendi hafızasında sonra da dış kaynaklar (dergiler, reklamlar, İnternet, arkadaşlar vb.) yoluyla gerçekleştirmektedir. Bilgi edinme aşamasından sonra tüketici alternatif ürünleri çeşitli ölçütlere göre karşılaştırmakta ve bir değerlendirme yapmaktadır. Bu aşamaların sonunda tüketici alternatifler içerisinden kendi istek ya da ihtiyacına uygun bir ürünü satın almaya karar verir. Tüketici satın alma karar süreci ürünün satın alınmasıyla son bulmaz. Satın alma ve ürünün kullanımı sonucunda, memnuniyet ya da memnuniyetsizlik oluşur. Satın alma sonrası bu süreçler, tüketiciler için olduğu kadar müşterileriyle uzun vadeli ilişkiler kurmayı ve sürdürmeyi amaçlayan işletmeler için de oldukça önemlidir.
C2C iletişim modeli nedir?
Tüketicilerin (gönderici) tüketicilere (alıcı) ürünle ya da işletmeyle ilgili mesaj ilettiği model C2C iletişim modelidir. Kulaktan kulağa (word-of-mouth) dediğimiz iletişim şeklinin hızlı bir şekilde gerçekleştirilebildiği bu iletişim modelinde, memnun tüketiciler diğer tüketicilere markayla ilgili olumlu yorum ve tavsiyelerde bulunabildikleri ya da olumlu bir mesajı (ilginç fikirleri, duyuruları, özel indirimleri, davetleri vb.) başkalarına iletebildikleri gibi, markayla ilgili olumsuz bir durumu da diğer tüketicilerle paylaşabiliyorlar. Bu noktada, C2C iletişim, işletmenin kendi başına yaptığı reklam ve halkla ilişkiler faaliyetlerinden çok daha etkili olabiliyor. Bu kaynaklar var olsa da tüketici yine de dönüp ürünle ilgili diğer tüketicilerin yaptığı yorumlara bakıyor. Milyonlarca kullanıcının var olduğu ve bir tüketici mesajının saniyeler içinde binlerce kişiye ulaşabildiği böyle bir ortamı, işletmenin kendi kontrolünde tutması ve yönetmesi mümkün değil.
Tüketicilerin online alışveriş yapma sebepleri nelerdir?
İnternet erişimi olan pek çok tüketici artık mağaza mağaza kendisine uygun ürünü aramaktansa online alışveriş yapmayı tercih ediyor. Bunun altı temel sebebi var: kolaylık, seçim, kişiselleştirme, iletişim, maliyet ve kontrol.
Viral pazarlama nedir ve nasıl gerçekleşir?
Viral pazarlama, bireylerin pazarlamacılar tarafından oluşturulmuş mesajları e-mail, sosyal ağlar, Web siteleri ve bloglar aracılığıyla diğerlerine iletmesi için teşvik edildiği İnternet erişimli pazarlama iletişimi startejisidir. Viral pazarlama üç şekilde gerçekleştirilmektedir. Birincisi, pazarlamacılar bir ürünün içine bir mesajı gizlice yerleştirirler ve tüketiciler bu mesajı ilettiklerinin güçlükle farkına varırlar. Bazen de pazarlamacılar Web sitesi içeriğini ziyaretçilerin diğerleriyle paylaşmak isteyeceği kadar etkili ve ikna edici şekilde tasarlarlar. Üçüncüsü ise pazarlamacılar mesajın yönlendiricilerine indirimler, çekilişler ya da ücretsiz satın alma gibi teşvikler sunarlar.