Ekonominin Güncel Sorunları Dersi 1. Ünite Özet
Yeni Dünya Düzeni Ve İktisat Politikaları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Dünya Ekonomisinde İtici Güçler
İtici güçler, bağımsız olarak tek tek inceleneceği gibi ‘birinci derecede’ ve ‘ikinci derecede’ etkili olarak iki grupta incelenebilir. Birinci grupta, üç temel ve bağımsız ögeler (teknik, nüfus, fikir hareketleri), ikinci grupta ise daha az etkileyici ögeler yer alır.
Birincil Derecede İtici Güçler
- Teknik Gelişme: Teknik gelişmenin meydana gelmesinde de iktisadi ve sosyo-politik ortam koşulları etkilidir. Teknik gelişme, ekonomik gelişmeyi, bu da sosyal gelişmeyi yaratır. Teknik gelişme yoksa ekonomik gelişme olmayacağı gibi, bilimsel gelişme yoksa teknik gelişme de ortaya çıkamaz. Teknik gelişme, toplum hayatında öne çıkan işlevine karşın bağımsız bir itici güç değildir, buluş ve yenilikçiliğin yoğunluğuna bağlıdır. Teknik gelişmelerden; gıda ürünlerini kapsayan 1.sektör ‘orta’ düzeyde, sıradan mal ve ürünleri kapsayan 2. sektör ‘çok’ ve tüketici zevklerini gideren 3. sektör ise ‘az’ oranda etkilenir.
- Nüfus: Nüfusun bölgelere göre yoğunluğu, dağılımı, kıtalar arasındaki etnik köken dağılımları göç faktörleri farklılık gösterir. Dünyada nüfus artış eğilimi sürmekte olup, 1850’de 1.1 milyar olan nüfus, 1950’de 2.4 milyara, 2011’de 7 milyar insana yükselmiştir. 20. yy. başında sadece 1.5 milyar olan dünya nüfusunun 1950’de bir Avrupalıya iki Asyalı düşerken, 2000’de bu oran bir Avrupalıya karşılık dört Asyalı konumuna dönüşmüştür. 21. yy’ın ‘bir demografik geçiş’ yüzyılı olacağı anlaşılmaktadır. Oysa 20.yy. bir ‘nüfus patlaması’ yüzyılıydı. 21. yy’da dünyada yüksek olan doğum ve ölüm oranları azalacak ve 10-11 milyarlık bir nüfusla oturmuş bir özellik kazanacaktır.
- Fikir Hareketleri: Ekonominin bir itici gücü olarak fikir hareketleri, tarihi gelişim içinde büyük değişimler göstermiştir. Orta Çağ, dünya nimetlerinden uzaklaşma biçiminde ortaya çıkmış, bunu, doğal bilimlere büyük ilgi, fikri çalışmalarla beslenen Rönesans dönemi izlemiştir. Max Weber’in sanayileşmenin psikolojik esasları hakkındaki yaklaşımına göre, modern kapitalizmin doğuşunu Protestan etiğinde aramak gerekir. Fikir hareketlerinde hangi düşüncenin hangi ülkede geçerli olduğunu bilmekten çok, bu fikir hareketlerinin beslendiği ideolojinin zaman içinde değiştiğini anlamak gerekiyor. Bu uzantıda, 21. yy. yeni fikirlere, sentezlere ve uygulamalara çok açık gözüküyor. Ama bu arada bir ideoloji içermeyen, karşı tezleri dinlemeyen, sağ ya da sol düşünce görüntüsünde otoriter rejim uygulamalarının da yaygınlaşmasını olağan görmek gerekiyor.
İkincil Derecede İtici Güçler
Siyasi değişmeler sosyal yapıdaki değişimlere sebep olur. Kamu ve özel sektör arasındaki değişmeleri savaş ve kriz dönemi şeklinde değerlendirmek gerekir. Savaş ve krizlerin etkileri kamu kesiminde daha çok öne çıkar. Ekonomik istikrar döneminde piyasaya dönük müdahaleler ise daha azdır. Gelir dağılımındaki değişmeler tamamen itici güçlere bağlıdır. Gelir paylaşımındaki sistematik değişme, tasarruf ve yatırımına da yön verir.
Dünya Ekonomisinde Eski ve Yeni Kurallar
20. yy’ın başlarında başlayan küreselleşme olgusu sadece sermaye ve mal dolanımındaki engellerin kaldırılması değildir. ”Eski Dünya Ekonomisi” ulus-devlet bünyesinde organize edilirken “Yeni Dünya Ekonomisi” global bir zincir içerisinde gerçekleşmektedir. Bu ağın ekseninde piyasa ve çokuluslu şirketler bulunmaktadır. Yeni dünya ekonomisinde, ulus- devletlerin ekonomi politikalarını değerlendirme kıstası, ticari ve mali piyasalarda yaratılan serbesti (ekonomik liberalleşme) düzeyidir. Bu yeni küreselleşmede, teknik ve iletişim alanlarındaki büyük gelişme kadar, piyasanın belirleyici bir dinamik olarak öne çıkması ve devletin küçültülmesi söz konusudur.
Bir Zorunluluk: Tasarruf ve Yatırım Denkliği
Ülkelerin ilerideki ekonomik durumları, tasarruf yatırım oranlarına bağlıdır. Gelişmiş sanayi ülkelerinde, 1980’lerde %18-20 düzeyinde olan tasarruf oranı, 19902010 döneminde %10’lar düzeyine gerilemiştir. Buna paralel olarak, yatırım düzeyleri de bir gerileme göstermiştir. Tasarruf ve yatırım oranları ne kadar artarsa ekonomik gelişme de o kadar artar.
Gündemden Düşen Olay: Enflasyon
Bir dönem dünya gündemini çok meşgul eden enflasyon, 1990’ların sonunda Afrika Kıtası hariç tüm dünyada yok olmuştur. Enflasyonun dünya üzerinde gerilemesindeki nedenler kısaca şöyle özetlenebilir;
- Ülkelerin tamamının bütçe denkliği politikasıyla hareket etmesi,
- Küresel özellik kazanan finansman sektörü,
- Merkez Bankasının girdiği bağımsızlaşma eğilimi ve ‘Enflasyon Volkan’ olarak anılan Latin Amerika ülkeleri kendilerine empoze edilmeyen demokratik bir oylamayla gerçekleştirilen ekonomik istikrar programlarını kararlılıkla sürdürmesi, enflasyon oranını önce % 10’lara, daha sonra yüzde 10 oranının altına düşürmüşlerdir.
Avrupa Para Birimi: Euro
Euro para birimi, 1999’da Avrupa Birliği (AB) üyesi olan 15 ülkenin 11’inin karar vermesiyle oluştu. Hâlen AB üyesi olan 27 üye ülkenin 16’sı Euro bölgesi içinde yer alıyor. Euro’nun bir para birimi olarak 21. yy. gündemine girişinin çok özelde bir politik anlamı vardır. AB bu para birimiyle bir ‘rüşt ispatı’ gerçekleştirmiş, politik varlığını, bu para birimiyle dünya ekonomisine iletmiştir. Piyasada yerini aldığı dönemden beri dolarla beraber dünya ekonomi kur devinimlerini belirlemişlerdir.
Kapitalist Dünya Ekonomisinde Krizler Olgusu
Kriz sistemin doğasında yer alır, hep yaşanır ancak bunun yanında bir sistem düzelticisi olarak işlevi vardır. 19. ve 20. yy krizleri ürün bazlı ve bölgesel etkili olurken, 21. yy krizleri daha yaygın etkili daha derin ve finansman karakterlidir. Kriz yaratıcısı olan ve genelde deniz aşırı statüde bulunan ‘vergi cennetleri’ denilen ülkeler varlıklarını sürdürüyor. Hâlen 7’si Kuzey Amerika, 1’i Güney Amerika, 6’sı Afrika, 3’ü Avrupa, 1’i Ortadoğu ve 7’si Asya’da olan çoğu bir ada üzerinde kümelenmiş dünya genelinde 25 anlamlı ve büyük ölçekli vergi cenneti var.
Kritik Girdiler: Ham Madde ve Gıda
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’ya göre petrol talebi dünya genelinde giderek artıyor. Veriler var olan petrol üretimininse bu talebin oldukça üstünde olduğunu söylüyor. Bütün bu gelişmeler 2050’ye kadar fosil kaynaklarına bağlı bir kıtlığın yaşanacağını ve bunun dünya genelinde hem krizlere hem de paylaşım savaşlarına sebep olacağı görülüyor.
Dünya Ticaretinde Artış Eğilimi Sürüyor
Dünya ticaret artışı 1990’lardan bu yana yükselmektedir. Dünya ticaret hacmini etkileyen pek çok öğe vardır.
- Dünya ticaretinde artık global bir dönem başlaması
- Çok uluslu büyük şirketler dünya pazarları kendileri belirlemesi.
- Bu çok uluslu şirketlerin “tekelleşme” eğiliminin giderek artması.
Dünya ticaret hacmin belirleyen bu şirketlerin önümüzdeki dönemlerde;
- Küreselleşme içindeki payları,
- Gelişmiş ülkelerdeki yatırımları,
- Bölgesel üretim ağları içindeki yerleri artacak, Asya’daki yatırım patlamasının sürmesi sağlanacak.
Dünya Ekonomisi ve Kurumsal Yapı
Dünya ekonomisi mal, sermaye ve insan gücü yönünden ülke sınırlarını aşmış durumdadır. Uluslararası organizasyonların yapısı artık ulus-egemenlik kavramlarını tanımaz hale geldi. IMF, BM gibi ve pek çok UNEP VE ILO gibi kuruluşlar dünya ekonomisinin hâkim aktörleri durumundaki G-8 ve Dünya Bankası gibi örgütlerin etkisiyle ulus-devletlerin politikalarını etkileyebiliyor. Yine de dünya ekonomisinin kurumsal organizasyonunun yetersiz olduğu ve kayırmacı biçiminde işlediği dikkat çekiyor. 2008 krizinden sonra oluşturulan G-20 adlı resmî olmayan örgütlenme, iyi niyetli bir adım olsa da bu oluşumda gündemi oluşturan ve sonrasında takip eden bir sekretaryanın olmaması, bu kurumun üyesi ülkeleri ABD ve diğer bazı hâkim ülkelerin belirlediği gündem üzerinden buluşmaya ve burada oluşan gündemi onaylama mecbur bırakıyor.
Çok Başlı Dünya Yapısı
1960’lı yıllarda dünyadaki üretimin % 40’ını tek başına gerçekleştirerek dünyada hakim güç konumuna ulaşan ABD yaşanan krizler ve dünyadaki tepkilerle bu konumunu kaybetti. Bununla beraber, AB, BRIC ülkeleri daha doğrusu Çin’in araya girmesiyle birçok başlı dünya ekonomisi oluştu. Bu ülkeler çok fazla ekonomi politikasını ve dünyanın Pazar piyasalarını etkilemektedir. Dünya ekonomisi bu gelişmelerle ivme kazandı. Gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelerin ardından hızla büyümekte ve piyasada etkin konuma gelmeye çalışmaktalar fakat 3. Dünya ülkeleri bu mücadelede henüz zorlanmakta. Tüm bunlar bize gelişmekte olan ülkelerin gelecekte sadece bu ekonomi içerisinde yer alan yapılar olmaktan çıkıp, belirleyici unsurlar olacağını göstermektedir.
Global Büyümenin Geleceği
Gelişmiş ülkelerden Japonya ve ABD, bütçe açıkları vb. nedenlerle bir mali konsolidasyon yapmaları zorunlu hâle gelecek. Bununla, GSMH’lerin % 4-7 oranında arttırılması gerekecek ki bu da ya bütçe kısıntısı ya da vergi artışıyla sağlanabilecek. ABD’nin 2013 Bütçesi için oluşan tartışmalar, bu ülkelerde politikaya temel olacak bir siyasi oydaşmanın henüz oluşmadığını gösterir.
Devlet, Demokrasi ve Piyasa
20.yy’da pek çok önemli gelişme yaşanmıştır bunlardan bazıları şöyledir:
- Yaşanan teknolojik gelişmeler,
- Özgürlüklerin gelişmesi,
- Kapitalizmin hakim güç durumuna gelmesi,
- Ekonominin gelişmesi ama kıyım ve vahşetin savaşlarda tavan yapması bize ekonomik gelişmenin uygarlık yaratmaya yetmediği yargısını işlemesi
Tüm bu gelişmeler küreselleşmeye sebep oldu. Bu gelişmeler belli olumsuz durumları da beraberinde getirdi. Bunlar:
- Yoksulluk,
- Dünya genelindeki kalkınmışlık farkı,
- Orta sınıf kavramının bozulması,
- Sermayenin emekten kıymetli hale gelmesi,
- Ücret eşitsizliği,
- İş güvencesinin zayıflığı şeklinde sıralanabilir.
Bu olumsuz durum dünyanın bugünkü halini şekillendirdi. Kapitalizmin demokrasi ile birlikte yaşaması kural olsa da her yerde böyle şekillenmedi. Uluslararası ekonomik düzen eşitsiz ve dağınık bir hal aldı. Afrika kıtası 4. Dünya ülkeleri adıyla şekillendi ve piyasa kuralları içerisinde hem ekonomik hem de siyasal özgürlüğü yetersiz hareket eden bölge oldu. Bu anlamda bu var olan “yeni ekonomik düzen”in geçek anlamda temek insani ihtiyaçlara, gerçek büyüme hızını artıracak iklim ögelerine, kalkınmanın süreklilik eştirilmesine göre düzenlenmesi gerekiyor.
Küreselleşme ve Küresel Yönetim
1989’da Marxist rejimlerin ortadan kalkmasıyla piyasa ekonomisi, kalkınma anlayışı, demokrasinin varlığını içeren yeni bir düzen ortaya çıktı. Bu düzende kendi içerisindeki belirli olumsuzluklara sahipti. Piyasa ekonomisi, sanayinin gelişmesine ve kalkınmaya yarar sağlasa da, doğal düzenin yok olmasına sebep oluyordu. Bir diğer olumsuzluk ise demokraside temsililik öne çıkarken katılımcı demokrasi geri plana itiliyor ve demokratikleşme amacına tam anlamıyla ulaşmıyordu. Küreselleşme hastalıkları denen uyuşturucu kullanımı, teknolojik işsizlik, suç oranı giderek artıyor dünya sorunları ulus-devletlerin çözüm üretebilecekleri mekanizmalarını yetersiz bırakıyordu. Tüm bunlar da krizlerin yaygınlaşması ve küresel krizlere dönüşmesi olasılığını arttırıyor.
Küreselleşmiş Yapıda Ortak Yönler
Küreselleşmenin ana bileşenleri;
- Ülkelerin karşılıklı bağımlılıklarının artması,
- Yabancı yatırımların ortak ağ yaratması,
- Sosyalist uygulamaların çöküşüyle Çin’in küresel yapıya odaklanması şeklinde öne çıkıyor.
Tüm bu durumlar ve küresel sorunlar küresel yönetim kavramını da meydana çıkarıyor. Küresel yönetilebilirlik; çok-yönlü bir devletler ilişkisinin oluşması ve uluslararası örgütlerde işbirliğinin geliştirilmesinden ibaret değildir. Ancak küresel yönetim bir küresel devlet anlamını da taşımamaktadır. Daha çok demokratik yapıdaki devletlerin merkeziyetçi özelliği olmayan bir dünya federasyonudur. Küresel çözüm odaklı bakışlar ‘yönetimsiz yönetebilirlik’ uygulamasıyla geliştirilmelidir. Bu küresel yönetim 5 ayrı alanda hakimiyet düzeni yaratmıştır;
- Dünya ekonomisinde hakim güçler,
- Bölgesel bütünleşmeler,
- Uluslararası kurumlar,
- Yerel platformlar,
- Ulusal platformlar.
Küresel Düzenlemeler Zorunluluğu
Şu an ki dünya düzeninde dünya ekonomisine işlevsellik kazandırabilmek için belirli kurumsal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu düzenlemelerden bazıları şunlardır:
- Küresel hukuk oluşturma ve güçlendirme
- Finans sisteminin istikrarı
- Ticaret ve yatırım çerçevesi
- Altyapı ve kurumları
- Rüşvetle mücadele
Bu düzenlemelerin yanı sıra, BM’ler tarafından küreselleşmedeki ana eğilimlerin belirlenmesi ve uluslararası topluluğa iletilmesi, IMF, Dünya Bankası ve WTO arasındaki uyum ve dengenin sağlanması, Devlet Dışı Örgütler Formunun Düzenlenmesi gibi konularda çalışmalar yapacak bir kurul oluşturulmasını öneriyor. Böylelikle çok üretmeye karşın kalkınamama, kapitalizmle beraber demokrasinin varlığının zorunlu olmasına rağmen yeterli düzeyde ve doğru şekilde işlememesi, ekonomik yapının dağılışı gibi küresel adaletsizliklerin ve sorunların, çok uluslu şirketlerin rekabeti bozucu davranış şekillerinin önüne geçilmesi hedefleniyor.