Temel İnsan Hakları Bilgisi 2 Dersi 7. Ünite Özet
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
AİHS’in Uygulama Alanı Ve Yargı Yetkisinin Kapsamı
Kişiler Bakımından
AİHS sözleşmeci devletlere kendi egemenlikleri (yargılama alanı) altındaki kişilere Sözleşme’de yer alan hak ve özgürlükleri garanti etmeyi yüklemesi bakımından oldukça önemlidir. Devletlerin egemenlikleri altındaki kişiler teriminden sadece o devletin vatandaşları anlaşılmamalıdır. Diğer Sözleşmelerin aksine AİHS’nin uygulanması açısından vatandaşlık önemli değildir. Yani AİHM’ye başvuru yapmak için illaki sözleşmeci taraf bir devletin vatandaşı olmak gerekli değildir. Sözleşme ile Sözleşme’ye taraf olmayan üçüncü devlet vatandaşlarının ve hatta vatansız olan kişilerin temel hak ve özgürlükleri de güvence altına alınmıştır. Bu sayede taraf devlet ülkesinde bulunan yabancılar Sözleşme’nin garanti altına aldığı haklarını korumak için dava açabilmektedirler. Sözleşme bu özelliği ile evrenseldir. Özellikle Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız Sözleşme’nin sağladığı bu haktan geniş ölçüde yararlanmaktadırlar.
Yer Bakımından
AİHS öncelikle sözleşmeci devletlerin ülkelerinde geçerlidir. Sözleşmeci devlet ülkesinde yargı yetkisi altında bulunan herkes Sözleşme’nin garanti altına aldığı hak ve özgürlüklerden faydalanır. Bunun yanında Sözleşme’nin yer bakımından uygulama alanı sadece ilgili taraf devletin ülkesinden ibaret değil, aynı zamanda o devletin meşru veya meşru olmayan fiili hakimiyetinin olduğu her yerde geçerli olmaktadır. Bu durumun iki sonucu vardır. Birincisi sözleşmeci devlet vatandaşları ülke dışında yerleşmiş veya ikamet etmiş olsalar bile bazı açılardan sözleşmeci devletin yetki alanı içinde sayılırlar. Bu bakımdan, akit devletler yurt dışındaki diplomatik ve konsolosluk temsilciliklerinin bazı uygulamalarından dolayı Sözleşme hükümleri çerçevesinde sorumlu tutulabilirler.
Zaman Bakımından
AİHS’nin zaman bakımından geçerliliği, Sözleşme’nin bir sözleşmeci taraf açısından yürürlüğe girdiği tarihten sonrası içindir. Sözleşme kural olarak geriye etkili olarak uygulama alanı bulmaz. Bu sebeple Sözleşme geçmişi de kapsayan bir etkiye sahip değildir.
Mahkemenin Yargı Yetkisinin Kapsamı
AİHM, AİHS’nin yargı organıdır. Dolayısıyla Mahkemenin yargı yetkisi AİHS ile sınırlıdır. Buna göre Mahkemenin yargı yetkisi AİHS ve Sözleşme’ye bağlı olarak düzenlenen ek protokollerdir. AİHS uyarınca Mahkemeye intikal eden, Sözleşme ve Ek Protokollerin yorumu ve uygulamasına ilişkin olan konuların hepsini kapsar. AİHM’nin yargı yetkisi, ilgili taraf devletin ek bir kabulüne bağlı değildir, 11 no.lu Protokol sonrası AİHS’nin aldığı şekil sonrasında AİHM’nin yetkisi sözleşmeci devletler bakımından zorunludur.Yani bir devlet AİHS’ye taraf olmakla AİHM’nin yargı yetkisini kabul etmiş sayılır . Herhangi bir başvurunun Mahkemenin yargı yetkisine girip girmediği ile ilgili tartışmalar AİHM tarafından sonuçlandırılır . Belirtilmesi gereken bir husus da Mahkemenin ulusalüstü bir yargı yeri olmamasıdır .
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
AİHM bireyin sahip olduğu hak ve özgürlüklerini totaliter, baskıcı, insan haklarına saygısı olmayan anlayışlara karşı korumak amacını taşır. AİHM kurulmasının, böyle yeni bir sistemin ve tek Mahkemenin getirilmesinin altında yatan önemli nedenler; dava sayısında ortaya çıkan önemli artışlar, yargılamadaki gereksiz fazlalıklar nedeniyle davaların makul sürede çözüme kavuşturulamaması gibi adil yargılama ilkesiyle bağdaşmayan bir sistemin varlığından kaynaklanmaktadır. Sözleşmeci devletlerin arasındaki farklı görüşlerin yerini zamanla uzlaşma alarak tam zamanlı çalışan tek bir Mahkemenin oluşturulması yönünde bir karar ortaya çıkmıştır. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin denetim mekanizmasıdır, AİHS’yi ve Ek Protokolleri kabul eden taraf devletlerin bundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak için oluşturulmuş, tam zamanlı olarak görev yapan bir yargı organıdır. Mahkeme, Avrupa Konseyinin çok önemli bir parçası olarak Strazburg’da kurulmuştur. AİHM, kendisine yapılan başvurularda AİHS’de ve Ek Protokollerinde yer almış tüm bireysel hak ihlallerini incelemeye yetkilidir.
Mahkemedeki Yargıçların Sayısı, Nitelikleri, Seçimi ve Görev Süreleri
AİHM yargıçlarının sayıları, seçimleri, görev süreleri ve işleyişe ilişkin bazı konular AİHS’ye ek 14 no.lu Protokol ile tekrar düzenlenmiştir. Bu protokol Mayıs 2004’te imzaya açılmış, Haziran 2010 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Bu Protokol sonrasında yeniden düzenlenen AİHS ve bağlı olarak güncellenen AİHM iç tüzüğüne göre AİHM, AİHS’ve taraf devlet sayısı kadar yargıçtan oluşur. Eylül 2018 itibariyle AİHS’ye ve tabii ki dolaylı olarak Avrupa Konseyine taraf devlet sayısı 47’dir. Dolayısıyla AİHM de 47 yargıçtan oluşmaktadır. AİHS’nin 21. maddesinde belirtildiği üzere, AİHM’de yer alacak yargıçların en üstün ahlaki vasıflarla donanmış olması gereklidir. Bu yargıçlar AİHM’deki görevleri sırasında yüksek yargısal görevleri icra için gerekli niteliklere sahip veya alanında uzmanlığı herkesçe malum hukukçu olmalıdırlar. Yargıçlar AİHM’de ülke temsilinden ziyade görevlerini kendi adlarına ve hukuka ve vicdanlarına dayanarak gerçekleştirirler. Yani yargıçlar devletlerinin birer temsilcisi olmaktan çok bağımsızlıkları garanti altında olan hukukçular olarak görev yaparlar. Yargıçların seçimi Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından gerçekleştirilir. Meclise Avrupa Konseyine üye devletlerin hükûmetlerinin, kendi ulusal meclislerinden atadıkları temsilcilerden oluşur. Üye devletler seçim yapılacağı zaman Meclise üçer adaylık listeler hazırlayıp gönderirler. Meclis yaptığı toplantıda bu üç yargıç adayı arasında görev yapacak yargıcı Meclis salt çoğunluğu ile seçer. 14 no.lu Protokol öncesinde yargıçların görev süreleri 6 yıl iken 14 no.lu Protokol sonrasında günümüzde yargıçların görev süreleri 9 yıl olarak belirlenmiştir. Bir yargıcın tekrar seçilmesi mümkün değildir. Yargıçların görevlerinde yaş sınırı vardır. Bir yargıç 70 yaşından sonra görevine devam edemez. Bir yargıç görevini kendisinin yerine yeni yargıç seçilince ona devrederek bırakır, bunun ötesinde görev süresi dolsa bile yargıçlar görev süreleri dâhilinde katıldıkları ancak sonuçlanmayıp devam etmekte olan davalara bakmaya devam ederler.
Genel Kurul
AİHM Genel Kurulu AİHM’de görev yapan tüm yargıçların yer aldığı organdır. Mahkemenin işleyişi ile ilgili kararları AİHM Genel Kurulu alır. AİHM’nin işleyişi ile ilgili seçimler, atamalar, görevlendirmeler, görevden almalar Genel Kurul tarafından gerçekleştirilir. Mahkemenin tüm yargıçlarından oluşan Mahkeme Genel Kurulu, Mahkemenin organizasyonuna yönelik işleri üstlenmiş durumdadır. Mahkeme Genel Kurulu yapısının oldukça büyük olmasından dolayı yargısal bir göreve sahip değildir. Kural olarak sadece idari ve düzenleyici işlerle ilgilenmektedir.
Mahkeme Başkanlığı
AİHM Genel Kurulu, Mahkemeye bir başkan ve bir ya da iki başkan yardımcısı seçer. Başkanların veya yardımcılarının tekrar seçilmeleri mümkündür (AİHS mad. 25/a) Başkan ve yardımcıları Mahkeme yargıçları arasından seçilmektedir. Mahkeme başkanlarının görev süresi 3 yıldır. Mahkeme başkanının ya da yardımcılarının Mahkeme üyeliğinin bitmesi veya süreleri sona ermeden önce istifa etmeleri durumunda, Mahkeme Genel Kurulu veya ilgili bölüm görev süresini tamamlayacak olan kişiyi seçerek göreve devam etmesini sağlar. Mahkeme Başkanı, bir bütün olarak Mahkemeyi temsil eder. Mahkemenin çalışmasından ve idaresinden sorumludur. Mahkemenin Avrupa Konseyi makamlarıyla olan ilişkilerinden sorumludur. Mahkeme başkanı, Mahkeme Genel Kurulu toplantılarına, Büyük Da ire toplantılarına, Yedi Yargıçlı Kurul toplantılarına başkanlık etme gibi görevlerle donatılmış durumdadır.
Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü
Mahkeme Yazı İşleri Müdürü, Mahkeme Genel Sekreteri veya Mahkeme Başkatibi olarak da adlandırılır. Yazı işleri müdürlüğü, Mahkeme önündeki idari işleri yerine getirme görevi ile donatılmıştır. Yazı işleri idari ve hukuki görevleri yerine getirmektedir. Yazı işleri müdürü Mahkeme içinde önemli bir güce sahiptir. Yazı işleri müdürü Mahkeme Genel Kurulu tarafından seçilir. Yazı işleri müdürlüğü görevine atanacak kişilerin yüksek ahlaki niteliklere sahip, idari bilgi ve dil bilgisi alanında yeterli tecrübeye sahip kişiler olması gerekmektedir.
Tek Yargıç
Tek yargıç sistemi gitgide yoğunlaşan başvurulara daha hızlı yanıt verilebilmesi maksadıyla 14 no.lu Protokol’ün yürürlüğe girmesi ile 2010 sonrasında oluşturulması düşünülmüş bir yapıdır. Mahkeme Başkanı, Başkanlık Kuruluna danıştıktan sonra, tek yargıç olarak atanacak yargıçların sayısına karar verir ve onları atar. Başkan, her bir yargıcın, tek yargıç olarak atandığı dönem boyunca başvuruların incelemesi konusunda sözleşmeci tarafların önceden bir listesini hazırlar. Kural olarak tek yargıçlar vatandaşı oldukları ülkelere dair başvurulara bakamazlar. Ayrıca Bölüm başkanları ve geçici tedbir taleplerine karar vermek üzere atanmış Bölüm başkan yardımcıları da tek yargıç olarak görev yaparlar. Tek yargıçlar 12 aylık bir süre için atanırlar. Tek yargıçlar üyesi oldukları Bölümlerdeki (dairelerdeki) diğer görevlerini yapmayı sürdürürler. Yani tek yargıçlık yürütmekte oldukları diğer görevlerine ek bir vazife gibidir. Her tek yargıca, yargıç olmayan raportör yardımcı olur .
Komiteler
Aynı Bölüme ait üç yargıçlı Komiteler AİHM Başkanı tarafından kurulur. Başkan Bölüm başkanlarına danıştıktan sonra, kurulacak Komite sayısına karar verir. Mahkeme Başkanı, Komiteler, Bölüm Başkanı hariç tutularak Bölüm üyeleri arasında yapılacak rotasyonla on iki aylık bir süre için kurulur. Bölüm Başkanı dâhil olmak üzere, bir Komite üyesi olmayan Bölümdeki yargıçların, uygun görüldüğü takdirde kurulmuş bir Komitede görev yapmaları istenebilir. Her Komiteye bölüm içinde kıdemli olan üye başkanlık eder. Komiteler, oldukça önemli bir işlevi yerine getirir. AİHS’nin 28. maddesine göre; Komiteler yapılan bireysel başvuruların ön incelemesini (kabul edilebilirlik incelemesini) yapar.
Daireler
Daireler, Mahkeme önünde açılan davalara bakmak üzere 7 yargıçtan oluşur. Ancak Mahkeme Genel Kurulunun teklifi ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Daire Yargıçlarının sayısını yediden beşe, belli bir süre için düşürebilir. Bakanlar Komitesi bu sayı düşürme kararını oy birliği ile almalıdır. Daireler, devlet başvurularının veya bireysel başvuruların “kabul edilebilirliği” ve “esası” hakkında karar verebilir. Yani, Daireler Mahkemenin genel yetkili karar organıdır. Dairelerin bir başvuruyu kabul edilebilirlik ve esas yönünden inceleyebilmesi için, tek yargıcın ya da Komitenin ön inceleme yaptığı başvuru hakkında “kabul edilemez” veya “kayıttan düşürülme” kararı ya da Komite tarafından davanın esası hakkında karar verilmemiş olması gerekir. Daireler kabul edilebilirlik incelemesi yaptıkları başvurular sonucunda kabul edilemezlik kararını yargılamanın tüm aşamalarında verebilirler.
Büyük Daire
AİHM Büyük Daire 17 yargıçtan oluşur ve en az 3 yargıç da yedek üye olarak görev yapar. Mahkeme Başkanı ve Başkan yardımcıları ile Bölüm başkanları Büyük Dairenin doğal üyesidir. Bir Bölüm Başkanı Büyük Daireye katılamadığı zaman bölüm başkan yardımcısı onun yerine geçer. Bunlara ek olarak bir başvuru görülürken ilgili sözleşmeci taraf ile ilişkili olarak seçilen bir yargıç da resen Büyük Dairede bulunur. Dairece görülmekte olan bir dava Sözleşme ve Protokollerin yorumuna ilişkin olarak ciddi sorunlar doğuruyorsa ve sorunun Dairece çözüme kavuşturulması Mahkemenin daha önce verdiği bir kararıyla çelişecekse Daire taraflardan biri itiraz etmedikçe, yargı yetkisini Büyük Daireye devredebilir. Böyle durumlarda dava dosyası Büyük Daireye gider. Ancak bu durum istisnai durumlarda söz konusudur.
Mahkemeye Başvuru
Mahkemenin harekete geçebilmesi için AİHS’nin taraf bir devletçe veya taraf bir devletin yargı yetkisi altında bulunan kişilerce AİHS’nin ihlal edildiğinin ileri sürülmesi gerekmektedir. AİHM’ye AİHS’nin ihlal edildiğine dair başvurular iki türlü olmaktadır. Bu başvuru türlerinden ilki AİHS’nin 33. maddesi uyarınca “devletler”ce yapılan başvurular, ikincisi ise AİHS’nin 34. maddesi uyarınca “bireyler”in yaptıkları başvurulardır. Mahkemeye başvuru bir üye devlet ya da devletler tarafından yapılırsa devlet başvurusu, kişiler (bireyler veya tüzel kişilikler) tarafından yapılırsa da bireysel başvuru söz konusu olmaktadır.
Devlet Başvurusu
Sözleşme’ye taraf her devlet, sözleşme hak ve hürriyetlerinin diğer bir devlet tarafından korunmasından da sorumludur. Kısacası, Sözleşme’de belirtilen hak ve özgürlüklerin korunmasından taraf devletler ortaklaşa sorumludur. Bu nedenle bireysel başvurunun yanı sıra hatta çok daha öncesinde Sözleşme’de devletlerarası başvuru yolu da düzenlenmiştir. AİHS devletlerin birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerini belirleyen klasik uluslararası antlaşmalardan farklı nitelik taşır .
Bireysel Başvuru
AİHS’ye taraf her devlet, bireysel başvuru hakkını otomatik olarak tanımış olmakta ve bundan vazgeçememektedir. Bireysel başvuru, insan haklarının korunmasında en önemli ve en etkili araçlardan birisidir ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi doğrultusunda oluşturulan koruma mekanizmasının kilit ögesini oluşturmaktadır (Ergül, s. 24). Diğer uluslararası insan hakları koruma sistemleri ile karşılaştırdığımızda AİHS sistemini en etkili konumuna yükselten, etkin bireysel başvuru sistemidir. Bireysel başvuru yolu ile başvuranla, aleyhine başvuruda bulunulan devlet arasındaki uyuşmazlık iç hukuktan uluslararası alana taşınmakta, böylece birey, aleyhine başvuruda bulunduğu devlet karşısında genel olarak aynı haklara kavuşmuş olmaktadır.
Başvuruların Kabul Edilebilirlik Şartları
Başvuruların kabul edilebilirlik şartlarını hem bireysel hem de devlet başvuruları için geçerli olan kabul edilebilirlik şartları ve sadece birey başvuruları için geçerli olan kabul edilebilirlik şartları olmak üzere 2 grupta inceleyebiliriz.
Devlet Başvuruları ve Bireysel Başvurular İçin Ortak Olan Kabul Edilebilirlik Şartları
İç Hukuk Yollarının Tüketilmiş Olması: Mahkemeye yapılan başvuruların büyük çoğunluğu iç hukuktaki başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle reddedilmektedir. Bu şartın aranmasının nedeni, bireye yapılan haksızlığın devletin iç hukuk düzeni çerçevesinde düzeltilebilmesi için ilgili devlete fırsat verilmesidir . Çünkü insan haklarının korunması bakımından asıl olan devlet korumasıdır, eğer devlet ve iç hukuk, sorunun çözümlenmesinde yetersiz kalırsa o zaman uluslararası yargı devreye girer.
Başvurunun 6 Aylık Süre İçinde Yapılmış Olması: AİHS’nin 35. maddesine göre; Mahkemeye ancak iç hukuk kurallarına dayanılarak verilen kesin karar tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde başvurulabilir. Bu 6 aylık süre “hak düşürücü süre” niteliğini taşır. Yani başvuru süresinin geçirilmesi ile kişinin AİHM’ye başvurma olanağı yoktur. Bu nedenle bu 6 aylık sürenin herhangi bir nedenden dolayı durdurulması ve kesilmesi söz konusu değildir. Bu süreyi durdurabilecek tek şey imzalı başvuru dilekçesinin AİHM’ye ulaştırılmasıdır.
Bireysel Başvurular Açısından Geçerli Olan Kabul Edilebilirlik Şartları
Başvurunun İsimsiz Olması: Kural olarak AİHM’ye yapılacak bireysel başvurularda mağdur olmak şartı arandığından bireysel başvurularda başvuranın kimliği önem kazanmaktadır. Zira AİHM’nin verdiği kararlar davaya özeldir. Bu nedenle genel, isimsiz başvurular kabul edilmemektedir.
Başka Bir Uluslararası Mekanizmaya Başvurulmamış Olması: Bu şart, aynı konunun birden çok milletlerarası mercii önünde görüşülmesinin önüne geçmek maksadı ile getirilmiştir. Buna göre AİHM’ye yapılan bir bireysel başvuru, başka bir milletlerarası merciye yapılmış olan başvurunun “esas” itibariyle aynısı olmaması gereklidir. Eğer olay AİHM’den önce başka bir uluslararası karar mercii tarafından değerlendirilmiş ya da değerlendirilmekteyse başvuru kabul edilebilirlik aşamasında reddedilir.
Diğer Şartlar:
- Şikâyet konusu Sözleşme hükümleriyle çelişkili olmamalıdır.
- Başvuru açıkça dayanaktan yoksun olmamalıdır.
- Başvuru hakkı kötüye kullanılmamalıdır.
Üçüncü Tarafın Davaya Müdahalesi: AİHS’nin 36. maddesi çerçevesinde; Mahkeme Başkanı adaletin en iyi şekilde yerine getirilmesini sağlamak amacıyla, yargılamada taraf olmayan yani davayla ilgisi olmayan, Sözleşmeye taraf herhangi bir devleti, yazılı görüş sunmaya veya duruşmalarda taraf olmaya çağırabilir. Mahkeme Başkanının buradaki amacı adaletin en iyi şekilde işlemesini sağlamaktır.
Dostça Çözüm ve Hakkaniyete Uygun Tatmin
Bir başvuru AİHM’ye usulüne uygun geldikten sonra, ister tek yargıç ister Komite isterse Daire tarafından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verildikten sonra, ilgili davanın niteliğine göre, Komite, Daire ya da Büyük Daire başvuruyu “esas” yönünden incelemeye başlar. Başvurunun esas yönünden incelenmesinde Mahkeme, sadece dava hakkındaki gerekçeleri ve fiili durumlarıyla değil, olayların hukuki boyutlarıyla da ilgilenir. Esas hakkındaki incelemeyi sonuçlandıran iki yöntem vardır. Dostça çözüm başvuruyu sonuçlandıran 2 yöntemden birisidir. Diğeri ise Mahkemenin olay hakkında karar vermesidir.
Mahkemenin Kararları, Niteliği ve Kararların Uygulanması
Yargılamanın son aşamasını karar aşaması oluşturur. Mahkemenin açılan bir davayı sonuçlandıran kararları 4 grupta toplanabilir. Bunlar:
- Başvurunun kabul edilebilirlik açısından reddi yani kabul edilemezlik kararı.
- Gerekli şartların oluşması nedeniyle davanın düşürülmesi. (Başvurunun kayıttan düşürülmesi)
- Dostça çözüme ulaşılması ile davanın sonlandırılması.
- Dostça çözüme ulaşmanın mümkün olmadığı durumlarda davanın esasına ilişkin olan son karar. Daha açık bir ifadeyle, iddia edildiği gibi Sözleşme’nin ihlal edilip edilmediğini belirleyen karar.