Sayısal Fotoğrafa Giriş Dersi 3. Ünite Özet
Sayısal Fotoğraf Makineleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Sayısal Fotoğraf Makinelerinin Çalışma Prensipleri
Fotoğraf makinesinin 100 yıllık geçmişi yanında sayısal fotoğraf makinesinin geçmişi çok yenidir. İlk başlarda sadece sayısal algılayıcılar üretip onları mevcut modellerine uyarlayarak sayısal fotoğraf makineleri haline getiren üreticiler daha sonra gelişen teknoloji ve düşen maliyetler ile birlikte baştan aşağı sayısal fotoğrafçılık için üretilmiş makinelere geçmişlerdir.
Film kullanan makineler ile karşılaştırıldıklarında çok benzer formlara sahip olanları mevcuttur. Fakat film kullanan makineler kıyasla çok daha küçük boyutlarda olanları da vardır. Sonuçta öyle ya da böyle dış görünüşler açısında farklılık ya da benzerlik gösterseler de göstermeseler de çalışma sistemleri, makineyi oluşturan temel bileşenleri, açısında birbirlerine çok benzerdir.
Aralarındaki en önemli fark geleneksel makinelerin filmli olan kısımlarının yerinde, sayısal fotoğraf makinelerinde algılayıcıların olmasıdır. Bu bağlamda film kimyasal bir süreç gözetirken algılayıcı üzerine düşen ışığı elektrik sinyallerine dönüştürür, bu şekilde görüntüyü işler ve kayıt eder. Bu süreç aynı zamanda çekilen fotoğrafın bazı makinelerin arkasında bulunan ekranlar yardımı ile anında görüntülenmesine de olanak sağlar.
Sayısal fotoğraf makineleri ile bir fotoğrafın çekilmesini bir süreç olarak ele alacak olursak, ilk aşama çekim düğmesine basılmasıdır. Bu düğmeye basıldıktan sonra ise objektiften geçen ışığın, algılayıcı üzerine düşmesi ve bu düşen ışığın elektrik sinyalleri aracılığı ile görüntüye dönüştürülmesi süreçleri gelir. Oluşturulan bu görüntü sayısal veriler halinde elektronik bellek kartlarında saklanır. Bu aşamalarda ön plana çıkan bazı fotoğraf makinesi bileşenleri incelemek gerekir.
Objektif, görüntüyü algılayıcı üzerine odaklayan, fotoğraf makinesi gövdesinde sabit ya da çıkarılıp takılabilir şekilde bulunan, bir ya da daha fazla mercekten oluşan optik düzenektir. Objektif, geleneksel ve sayısal fotoğraf makinelerinde aynı şekilde işlese de sonuçları açısından farklılık taşımaktadır. Bu farklılık tam çerçeve algılayıcıların haricindeki algılayıcıların boyutlarının 35 mm filme göre küçük olması sebebiyle ortaya çıkar. Üreticilerin bazıları hem geleneksel hem de sayısal fotoğraf makineleri üzerinde kullanılabilecek tek tip objektif ürettikleri gibi her iki tür için ayrı objektifler de üreten üreticiler de mevcuttur.
Temel fotoğrafçılık dersinde de bahsedildiği gibi, pozlama, algılayıcının ışıktan etkilenmesi ve buna olanak sağlayan diyafram ve örtücü sistemlerden oluşur. Işık diyafram tarafından miktar açısından, örtücü tarafından ise süre açısından kontrol edilir. Bu sürece etki eden diğer bir unsur da ISO değeridir.
Pozlama, alınmak istenen görüntüye bağlı olarak diyafram ve örtücü aracılığı ile miktar ve sürenin optimum olarak ayarlanmasını şart koşar. Bu iki unsurun farklı kombinasyonlarının derinlik ve hareketli görüntülerin oluşturulmasında farklı sonuçlar vereceği de unutulmamalıdır.
Diyafram açıklığı, her bir diyafram açıklığına verilen addır ve f/ değeri ya da sadece diyafram olarak da ifade edilir. f/ değeri objektifin odak uzaklığının diyafram çapına oranına denk gelir. Bu değer küçüldükçe diyaframın açıklığı artar ve böylelikle daha az ışık objektiften geçer, büyüdükçe ise azalır, böylelikle de daha fazla ışık objektiften geçecektir. Örnek olarak f/ değeri objektifin üzerinde yer alan 4, 5, 6, 8, 11, 16, 22 şeklindeki rakamlardır. Bu değer aynı zamanda görüntünün derinliğini de belirleyen unsurdur. f/ değeri yükseldikçe görüntüdeki alan derinliği artacaktır.
Örtücü hızları ise saniyenin dilimleri ile belirlenir. Örnek olarak, 1/2, 1/8, 1/15, 1/30, 1/60, 1/125, 1/250, 1/500, 1/1000 gibi ve hatta daha yüksek değerlerde örtücü hızı mevcuttur. Her bir örtücü hızının değeri kendinden bir küçük örtücü hızının değerine göre 2 kat daha fazla ışık geçirmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca unutulmaması gerekir ki; örtücü hızının diğer bir işlevi de hareketli görüntünün donuk şekilde aktarılmasına ya da aktarılamamasına olanak sağlar.
Algılayıcı, sayısal fotoğraf makinelerinde ışığın üzerine düştüğü ve bu ışığa duyarlı yüzeylerdir. Üzerine düşen ışığı da elektriksel sinyallere dönüştürürler. Üretim tekniği, çözünürlükleri ve ışığa duyarlılıkları fotoğraflar üzerinde etkili unsurlardır. Işığa olan duyarlılığın göstergesi, ISO değeridir, azaldıkça duyarlılık da azalır, artıkça tersi geçerlidir. Yüksek ISO değerleri ise fotoğraftaki gürültünün artmasına neden olacaktır.
Genel geçer olarak en düşük ISO değeri 50; en yüksek 3200 şeklinde olduğu görülür. Bu değerler ışığa karşı duyarlılığı gösterdiği unutulmamalıdır. Bu sebeple ortamdaki ışığın az olduğu durumlarda yüksek ISO, ışığın fazla olduğu durumlarda ise düşük ISO değerleri tercih edilir. Bir ISO değer kendinden küçük olan bir önceki ISO değeri iki kat daha duyarlıdır. ISO değerlerinin diyafram ve örtücü değerlerini etkilediğini de belirtmek gerekir.
Sayısal Fotoğraf Makinesi Türleri
Günümüzde çok çeşitli sayısal fotoğraf makinesi türünden bahsedebiliriz. Bu çeşitliliği boyut, tasarım, fiyat, kullanım alanı ve görüntü kaliteleri gibi unsurlar belirlemektedir. Kolay taşınabilirlik ön planda ise boyutlar küçülmekte ama görüntü kalitesinden taviz verilmektedir. Tersi durumda ise, ağırlık ve boyut artmakta ama görüntü kalitesi daha yüksek olmaktadır. Sayısal fotoğraf makinelerini çeşitlerine ayıracak olursak;
- Cep telefonları
- Basit Fotoğraf Makineleri
- Elektronik bakaçlı fotoğraf makineleri
- Değişebilir objektifli refleks olmayan fotoğraf makineleri
- DSLR fotoğraf makineleri
Günümüzde çoğu cep telefonu bu özelliğe sahiptir. Taşıma kolaylıklarından dolayı en yaygın olarak kullanılan sayısal fotoğraf makinesi olarak belirtilebilirler. Bu makineler daha basit, sabit netlikli, algılayıcıları küçük ve performansları kısıtlıdır. Bu gibi unsurlar görüntü kalitelerini düşürür.
Çekilen fotoğrafların internet aracılığı ile anında diğer insanlar ile paylaşılabilmesi, sosyal anlamda cep telefonlarını birer fotoğraf makinesi olarak günlük hayatın önemli bir unsuru haline getirmiştir. Özellikle de “bas-çek” işlevini yerine getirmesi için tasarlanmış bu cihazların gerçek anlamda fotoğrafçılık yapmaya olanak sağlamadığı belirtilmelidir.
Basit fotoğraf makineleri; küçük, taşınabilir, günlük şipşak fotoğraflar çekme işlevi için tasarlanmışlardır. Gerçek anlamda fotoğrafçılık ile uğraşanların değil, pratik olarak fotoğraf çekebilmek isteyenlerin tercihidir. Cep telefonlarına kıyasla daha büyük ve kaliteli algılayıcı ve objektiflere sahiptirler. Bu makineler daha kolay kullanıma olanak sağlamak amacı ile genellikle kayıplı sıkıştırma formatları (JPEG) kullanarak fotoğrafları depolarlar. Flaşları sadece yakın çekimlere olanak sağlayacak kalitededir. Çoğunda bakaç sistemi yoktur. Çerçeveleme için LCD ekranları vardır. Suya ve darbeye dayanıklı modelleri de mevcuttur. Düşük fiyatlıdırlar ve amatör kullanıcılar için uygundurlar.
Elektronik bakaçlı fotoğraf makinelerinin optik bir bakaç sistemi yoktur ancak video kameralardakine benzer bir bakaç sistemi vardır. Objektiften girerek algılayıcıya ulaşan görüntü, eş zamanlı olarak bir merceğin arkasında yer alan küçük bir ekrana da iletilir. Bunun en önemli avantajı paralaks hatasını ortadan kaldırmasıdır. Örtücü hızı, diyafram açıklığı vb. özellikleri bu ekran üzerinden görülebilir ve ayarlanabilir olması bir kolaylıktır. Bazı makinelerin ekranlarının farklı yönlere dönebilme özelliğinin olması zor koşullardaki kareleri yakalamaya olanak sağlar.
Dezavantajları ise; fazla enerji harcarlar, ışık koşullarını birebir yansıtmazlar ve detayları gösterecek kadar yüksek çözünürlüğe sahip değildirler.
Değişebilir objektifli refleks olmayan fotoğraf makineleri, gövdeleri küçük olmasına rağmen daha yüksek görüntü kalitesine olanak sağlarlar. DSLR makinelerdeki objektiften giren ışığı optik bakaç sistemine gönderen ayna ve prizmalardan oluşan düzenek yoktur. Makine üzerindeki ekran bakaç olarak kullanılır.
Objektiflerin algılayıcıya daha yakın olabilmesi sayesinde daha küçük ve ucuz objektiflerin kullanımına olanak sağlamıştır. Bu sayede DSLR makinelerden çok daha küçük ve hafiftirler. Basit makinelere göre de görüntü kaliteleri oldukça yüksektir.
Bu tür makineler basit fotoğraf makineleri ile DSLR makineler arasında bir ara sınıftır. Bu sınıfın en belirgin özelliği ise geniş algılayıcı yüzeyleri, refleks olmamaları, değiştirilebilir objektifleri ve küçük bir gövdeye sahip olmalarının yanında DSLR makinelerinin sunduğu kaliteye yakın bir kalite sağlamalarıdır. Ayrıca bakaç elektroniktir, başkaca bir sistem kullanılmamaktadır.
DSLR (Digital Single Lens Reflex) yani “Sayısal Tek Objektifli Refleks” anlamına gelen kısaltmadır ve refleks yapıya sahip sayısal fotoğraf makinelerini tanımlar. Bu makinelerde bakaçtan bakıldığında bir ayna ve prizma yardımı ile objektifin içinden konuyu görür. Bu onun belirleyici özelliğidir. Çekim düğmesine basıldığında göze konuyu aktaran bu 45 derecelik açı ile asılı duran ayna kapanır ve görüntü bu sefer algılayıcı yüzeye aktarılır.
Bakacın elektronik olmaması sayesinde konu daha net ve parlak bir şekilde izlenebilir. Bu makineler çoğunlukla değiştirilebilir objektiflere sahiptirler. Ayrıca farklı odak uzaklıklarına sahip objektifler ile birlikte de kullanılabilirler. Bu sayede tek bir gövde ile farklı özelliklere sahip birçok objektif ile farklı amaçlardaki fotoğraflar çekilebilmektedir. Belirleyici olan gövde olup DSLR sistemi de bu gövdenin üzerinde yer almaktadır.
Gövde üzerinde bakaç, LCD ekran, çekim düğmesi, pozlama sisteminin kontrol edildiği menüler ve sayısal olarak kaydedilen bir bellek ünitesi bulunur.
Bazı DSLR makinelerde canlı ön izleme dediğimiz “Live view” özelliği bulunur. Bu özellik sayesinde optik bakaç yerine makinenin arkasında bir LCD ekran yer alır. Bu ekrandan konu izlenebilir. Bazı makineler gövde üzerindeki tek algılayıcıyı bu işlev için kullanırken bazı modellerde ise ön izleme için ikinci bir algılayıcı bulunur. Bu ikinci algılayıcının avantajı görüntüyü asıl depolayacak olan algılayıcının fazla ısınmasını ve oluşabilecek gürültüyü engelleyebilmektir.
Bu makineler, film kullanılan SLR makineler ile benzer bir yapıya sahip olmalarından dolayı filmli SLR makinelerin objektifleri DSLR makineler için de uygun olabilmektedir.
DSLR makineler farklı büyüklükte algılayıcılara sahip olmaları mümkündür ve 35mm film ile aynı büyüklükte (24 x 36mm) olan algılayıcılara sahip DSLR makinelere tam çerçeve (full frame) makineler denmektedir. Ayrıca bunların odak çarpanı da 1’dir. Sahip oldukları algılayıcının boyutu küçüldükçe odak çarpanı da büyüyecektir. Bu da kullanılan objektifin odak uzaklığını değiştirecektir. Örneğin, 23.5x15.7mm boyutlarında algılayıcısı olan bir fotoğraf makinesinin odak çarpanı 1.5’dir. Bu makinede 50mm odak uzunluğuna sahip bir objektif takacak olursak, taktığımız bu objektifin 75mm’lik bir objektife denk olacaktır. (S:69 Tablo 3.1’i inceleyiniz)
Sayısal arkalıklar, film kullanan orta ve büyük boy fotoğraf makinelerde magazinin yerini alan sayısal algılayıcılardır.
Magazin: Orta ve büyük formatlı fotoğraf makinelerinde film taşıyıcı olarak kullanılan bölümdür. Böylelikle film kullanan makineler ile sayısal fotoğraf çekilebilmek olanaklı hale gelir. Bu araçlar profesyonel fotoğrafçılar için geliştirilmiştir. Özel bir bilgi birikimi ile birlikte kullanabilmek olanaklıdır. Sundukları görüntü kalitesi ise 22 ile 60 milyon piksel arasında değişen sayısal aralıktadır. Bu görüntü kalitesi ise pahalı olmalarına neden olur. Ama profesyonel fotoğrafçılar tarafından çokça kullanılmaktadırlar. Boyutlarını büyük, sistemlerinin yavaş ve gövdelerinin ağır olması sebebi ile görüntü kalitesinin önemli olduğu durumlarda ve stüdyo ortamlarında tercih edilen makinelerdir.
İlk üretildiklerinde bu sayısal arkalıklar, ürettikleri görüntünün yüksek çözünürlüğü sebebi ile bir bilgisayara kablo ile bağlanarak kullanılabilmekteydiler. Daha sonraları ise teknolojinin gelişmesi ile birlikte üretilen modeller veriyi daha hızlı bir şekilde işleyip kendi içlerinde bulunan belleklere kaydedebilir hale geldiler. Günümüzdeki sayısal arkalıklar, tam çerçeve bir algılayıcıya göre iki kat daha büyük algılayıcılardan oluşmaktadırlar. Ayrıca üzerlerinde bir LCD ekran da olabilmektedir. Sayısal arkalıkların kullanımı DSLR’lerin kullanımından farksızdır. Yani bir objektife bağlı ve belli bir “odak çarpanı”na sahiptirler.