Aile İçi Uyumlu Etkileşim Dersi 6. Ünite Özet
Yaşam Boyu Aile Döngüleri Ve Uyum
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
İnsanlar doğal olarak sosyaldir. İnsanlar doğal olarak işbirliği yapar. İşbirliği ve sosyallik sayesinde toplumları kurarlar. Toplumun devamının da tek yolu bunlardır. Ailenin ömrünün belirli niteliklere sahip dönemleri olarak da nitelendirilen aile döngüleri; ailenin gelişirken geçtiği farklı dönüm noktalarıyla ortaya çıkan ve aile yapısının ömrü süresince üyeleri üzerinde köklü bir takım değişimlere neden olabilecek önemli bir dizi süreci ifade eder. Aile döngüleri, bireysel yaşam döngüleri ile benzeşen bir sürece sahiptir ve genel itibariyle şu aşamalardan oluşmaktadır:
- Başlangıç evresi
- Hamilelik ve doğum evresi
- Çocuk yetiştirme evresi
- Evden ayrılık evresi
- Orta yaş evresi
- Yaşlılık evresi
Aile Sistemi Kuramı
Modern aile sistemi kuramlarının çıkış noktası olan Genel Sistemler Kuramı (GSK), ne türden olursa olsun karmaşık, organize olmuş sistemlerin davranışlarını açıklama çabasına sahiptir. Sistem anlayışı dünyayı, her bir nesnenin bir diğeriyle karşılıklı ilişkili olduğu bir biçimde görmektir. Modern sistem kuramlarının temel varsayımlarından biri holism veya bütüncülük olarak adlandırılır. Daha açık bir ifade ile her sistem tutarlı ve birleşik bir bütündür ve bu nedenle her bir parçası ayrı ayrı incelenerek anlaşılamaz, bir bütün olarak anlaşılmalıdır. Aile sisteminin bir ikinci özelliği öz yansıtıcı olmasıdır yani, kendini ve davranışlarını inceleme nesnesi ve açıklama hedefi yapabilme ve böylece de kendisi için hedefler oluşturabilme becerisine sahiptir.
Aile yapısı; ekonomik sıkıntı veya nüfus artışı gibi dış etkenlerden, tek bir üyenin kendi davranışındaki değişimle veya olumlu geribildirim döngüsünün tamamlanarak sistemin öğrenmesi yoluyla değişime uğrar.
Aile Sistemleri Kuramı, Constantine tarafından GSK varsayımlarını aileye uyarlanması ile ortaya atılmıştır. Aile sistemleri kuramının temel kavramları:
- Sistem,
- Alt sistemler,
- Sınırlar,
- İçsel ve dışsal girdi ve çıktılar,
- Sistem hiyerarşisi,
- Dönüşüm kuralları,
- Geri bildirim mekanizması,
- Hedefler,
- Değişim ve denge olarak sıralanabilir.
Aile Sistemi Kuramı’ nın temel önermeleri şu şekilde sıralanabilir:
- Bir aile sisteminin uyumu ve dolayısıyla ömrünü sürdürebilmesi; sistemin değişiminin miktarı ile pozitif yönde ilişkilidir,
- Bir aile sisteminin uyumu ve dolayısıyla ömrünü sürdürebilmesi; sistemdeki çatışma ve gerginlikle olumsuz yönde ilişkilidir,
- Daha üst düzeydeki hedefler, daha alt düzeydeki hedeflerin arasında öncelikli olanları tanımlar ve aslen gözden geçirilip terk edilmeleri daha az muhtemeldir.
Jay Belsky’nin önerdiği bu aile sisteminin üç ana etkeni vardır ki bunlar: evlilik, ebeveynlik ve çocuk davranışı ve gelişimi olarak belirtilir.
Gottman, evliliği bir şans olarak değil bilgi ve çaba ile ilerleme olarak görmek gerektiğini ileri sürer. Yüzlerce çiftin katılımıyla ve farklı yöntemler kullanarak (fizyolojik ölçümler, mülakatlar) düzenlediği araştırmalar sonucunda, uzun süren evliliklerin bir dizi yazılı olmayan özelliğe sahip olduğunu ileri sürmektedir.
- Aşk haritası oluşturmak
- Birbirlerine duyulan düşkünlük ve hayranlık
- Birbirine yaklaşmak
- Etkilemesine izin vermek
- Çözülebilir sorunlar üzerinde çalışmak
- Tıkanıklar ve kilitlenmeler
- Ortak anlam yaratma
Çocuğun Davranışı ve Gelişimi Belsky’nin Aile Sistemi Modelinin üçüncü saç ayağını oluşturmaktadır. Çocuk gelişiminin en önemli üç kavramsal alanı: öğrenme, davranışlar ve duygulardır. Bu iç kavramsal alan çocuğun içinde bulunduğu yaşam evresine göre bazı özellikler ve becerilerle kendini belli eder. Dolayısıyla çocukta bir davranış ve öğrenme durumunu veya duygusal beceriyi değerlendirebilmek için içinde bulunulan gelişimsel zamanı anlamakta fayda vardır. O halde farklı çocukluk dönemleri için normal gelişen bir çocuğun (0-18 yaş) bu üç önemli alanda sergilediği bazı temel ama önemli gelişimsel özelliklere değinelim:
- Bebeklik dönemi (0-2 yaş)
- Erken Çocukluk dönemi (3-8 yaş)
- Orta Çocukluk Döneminde (9-11 yaş)
- Ergenlik döneminde (12-18 yaş)
Aile Üyeleri Birbiriyle Nasıl Etkileşir?
Çocuğun davranışları, duyguları, kullandığı dil, kendini ifade etme biçimi ve çevresindekilerle ilişkileri gibi gelişimsel göstergeleri her yönüyle mevcut ortamlarca ortaklaşa belirlenir. Çocuğun içinde büyüdüğü ortamların birinde gerçekleşen herhangi bir eylem bir diğerinde veya diğerlerinde değişime yol açar.
Çocuklarının davranışlarından ve nasıl geliştiğinden haberdar olan ana babalar, aile bağlamında düzenlemeler yapabilir. Ebeveynlerin çocuklarının kişisel ilgi, merak, motivasyon ve gelişimsel ihtiyaçları kapsamında farklı biçimlerde sundukları bazı önemli destekler şu şekilde sıralanabilir:
- Duygusal bağlantıyı gündemlerinde tutmak: Bağlanma
- Çocuklarını yetiştirirken olumlu tutumlar benimsemek: Stiller
- Çocuklarını sosyal ilişkilerinde cesaretlendirmek, bilgilendirmek ve eğitmek: Rehberlik, Koçluk veya Akran İlişkilerini Yönetmek
Aile Kuramları
Aile sosyolojisindeki geleneksel yaklaşımın sınırlılıkları karşısında 1960’lardan itibaren genel sistemler kuramının kullanılmaya başlandığı görülmektedir. 1980’lere gelindiğinde ise aile terapisiyle ilgilenen farklı akımlara mensup okulların öğretileri yaygınlaşmış (ör. Bateson ve arkadaşlarının Zihin Araştırmaları Enstitüsü, Acherman Aile Terapisi Enstitüsü, Minuchin’in Yapılsa Okulu, Milano Grubu) ve genel bir aile kuramının olmadığı konusunda fikir birliğine varılmıştır.
Aile sistemi kuramına göre, aile anne, baba ve (var ise) çocuklar arasındaki etkileşimlerden oluşur. Aile sisteminin bileşenleri ise, bu sistemler arası etkileşimleri yansıtır. Sosyolojinin yapısal işlevselci perspektifinden, her bir sistem diğer bir başka sistemin daha üst veya alt sistemleri olarak ele alınabilir.
Ailenin 3 temel işlevi ise: toplumun sürekliliği için çocuk yetiştirmek (cinsellik ve çocuğu kültürel donanımla eğitmek), aileye ekonomik işbirliği destek sağlamak, yoldaşlık ve samimiyet kurarak duygusal güven sağlamak olarak belirtilmektedir.
Yapısal işlevselci kuramın vurguladığı işbirliği ve uyumun aksine Sosyal Çatışma Kuramına göre aile güç temelindeki bir hâkimiyet kurumudur. Bu kuramın temel varsayımlarına göre çatışma temel ve kaçınılmaz bir bileşendir ve aile içinde cinsiyet veya yaş gibi sosyal katmanlardan kaynaklı güç sistemleri bulunur.
İnsanların sosyal etkileşim kurmasının temelinde anlam oluşturma olduğu ileri süren Sembolik Etkileşim Kuramı, dil ve işaret gibi ortak paylaşılan sembolleri yorumlama ve anlamlandırma çabamıza vurgu yapar. Kuram temelde, ailenin çocuğun sosyalleşmesindeki rolünü açıklar. İletişim, bireylerin karşılıklı olarak pek çok sembol ve anlamı birbirine aktardığı bir süreçtir. Kuram dört türden etkileşim biçimini; eşitlikçi, dengeli dağılan, dengesiz dağılan ve tekelci olarak adlandırır.
Sosyal Alış-Veriş Kuramı, aileyi karşılıklı etkileşim içinde bulunan üyeler ile tanımlar. Bireyler kişisel ilgileri doğrultusunda güdülenerek hareket ederler. Kuram aile içindeki ilişkileri maliyet ve fayda odaklı inceler. Kurama göre; ödül, kaynak, maliyet, karşılıklı davranış, güç, adaletli olma, normlar ve ilişki memnuniyeti önemli kavramlardır. Sosyal alış-veriş kuramı merkezine eşitlik ve karşılıklılık kavramını yerleştirir.
Aile Ekolojisi Kuramı Urie Bronfenbrenner’ın (1976), Ekolojik Sistemler Yaklaşımı’nda ileri sürdüğü görüşlere dayandırılarak geliştirilmiştir. Ekolojik kuramlar biyolojik etkenlerin gelişime etkisini vurgularken, ekolojik kuramlar gelişimin birçok çevresel sistemlerin etkisini yansıttığını ileri sürmektedir.
Feminist Aile Kuramı, feminist kuramdan etkilenmiş ve odak noktasını cinsiyetler arasındaki ilişkiler olarak belirlemiştir. Feminist bakış açısı, ataerkil toplumlardaki kadın ve erkek arasındaki ilişkilerin eşitsizlik temelinde geliştiği savını ileri sürer. Buna göre de, cinsiyetler arasındaki bu eşitsizlik tüm kurumsal yapılar tarafından desteklenir ve yeniden üretilir. Eşitsiz ilişkileri ayakta tutan, toplumdaki cinsiyet hiyerarşisini ve ayrımını yansıtan kurumların başında ise aile gelmektedir.
Yaşam Boyu Aile Döngüsü
Yaşam Boyu Aile Döngüsü Kuramı, sistemler kuramı gibi 20. y.y’da geliştirilen ve öne çıkan bir kuramdır. Bu iki yaklaşım temelde farklı kökene sahiptir. Sistemler kuramı insan ilişkileri alanına Uygulamalı Psikoloji’nin grup ve aile terapisi uygulamaları yoluyla girmiştir. Yaşam Boyu Aile Döngüsü Kuramı ise sosyolojiye yakındır. Yaşam boyu aile döngüsü, ailenin bir dizi evreden geçtiğini ileri sürer. Evre; bir dizi niteliksel farklardan oluşan belirli bir grup özelliği ifade etmektedir.
Yaşam boyu aile döngüsü kuramında ileri sürülen evreler ise, klasik gelişimsel ilkeden farklılaşmakta, bu evrelerin değişmez bir sırayı takip etmeyebileceği vurgulanmaktadır. Buna göre örneğin bir ailede hiçbir zaman çocuk bekleme veya ebeveynlik evreleri yaşanmayabilir. Giriş bölümünde de belirtildiği gibi aile döngüsü kuruluşundan, eşlerin yaşlılığı veya boşanmasına kadar süren bir dizi evre ile tanımlanmaktadır:
- Başlangıç evresi: Yeni evli çift
- Hamilelik ve doğum evresi
- Çocuk yetiştirme evresi
- Evden ayrılık evresi
- Orta yaş evresi
- Yaşlılık evresi
Yaşam Boyu Aile Döngüsü Terapi Süreci
Aile sistemleri kuramından, aile ile ilgili çalışmalarda iki alan açısından yararlanıldığı görülmektedir. Bunlardan ilki evlilik, aile iletişi ve etkileşimi ile ilgili görgül kanıtlar, ikincisi ise aile terapisi alanındaki ilerlemelerdir. Sistem kuramlarından yararlanan terapistler, bireylerin tek başlarına sergiledikleri özellik ve davranışları açıklamanın terapi sürecinin başarısında yeterli olmadığını gözlemiştir.
Aile döngüsü analizinin ilk adımı “Aile olarak biz kimiz ve neredeyiz?’’ sorularına yanıt vermektir. Bu çerçevede öncelikli olarak ailenin döngüsel süreçteki konumunun veya konumlarının, üyelerinin alt sistemlerdeki rollerinin ve etkileşimlerinin neler olduğu ortaya konulmalıdır.
İkinci adım aile üyelerinin rollerinin analiz edilmesidir. Bu süreçte ailenin yönetim şekli, rollerle ilgili netleşmek, aile üyelerinin kendi ve diğerlerinin rolleri üzerinde fikir birliği oluşturması, rollerle ilgili sorumluluklar, rolleri belirli aralıklarla gözden geçirmek gibi unsurlar analiz edilmelidir.
Aile terapisinin bir diğer adımı, ailenin kurulduğu günden bu yana yaşadığı gelişimin analiz edilmesidir. “Aile nasıl ve ne amaçla kurulmuştur?’’, “Kurulduğu günden bu yana nasıl bir süreç izlemiştir?’’, “Aile üyeleri birbiriyle nasıl bir ilişki kurmuştur?’’, “Ailenin içinde bulunduğu döngüsel evredeki -ve öncekilerdeki- başarıları ve başarısızlıkları nelerdir?’’ gibi soruların yanıtlanması gerekmektedir.
Aileyi Yaşam Boyu Ele Almanın Önemi
Bireyi tek başına kendi gelişimi içinde özellikleri ve psikolojik belirtileri ile ele almak yeterli değildir. Aile çalışan veya aile terapisi ile uğraşan uzmanların çok iyi bildiği gibi, aileyi kendi gelişimsel süreci içinde ele almak da oldukça önemlidir. Aileyi gelişen bir sistem olarak ele alma fikri, aileye özel ilerleme, bir evrede takılıp kalmaları veya bir evreden diğerine geçerken yaşanan kolaylıklar karşısında zorlukları belirlemede ve nihayetinde bu durumun daha sonraki evrelerdeki gelişimi nasıl etkileyeceğini anlamamıza yardım eder.
Aile döngüsü analizinin olumlu tarafı enlemesine kesitsel analizlerle mümkün olmayan dinamik özelliklerin kavranabilmesini sağlamasıdır. Böylece ailenin içinde bulunduğu sürecin öncülleri ve sonuçları ele alınabilir. Yaşam döngüsü analizi ile ailelerin zaman içindeki değişiminin farkına varılması sağlanmıştır. Modern aile sistemleri modelinde yakın ve uzak çevrelerin aile üyelerinin işlev biçimleri ve birbiriyle ilişki kurma yolları üzerindeki önemi kabul görür.
Aile döngüsü analizi hakkında bir dizi eleştiri de vardır. Eleştirilerden ilki “klasik yaşam döngüsü” modelinin ebeveynin yaşı gibi ailede değişimi etkileyebilecek kişisel faktörleri görmezden gelme eğilimidir. Yanı sıra, modelin ideal aile tipi ve ideal kadın rolüne dair örtük varsayımları vardır ki bu da ailelerdeki farklılıklara saygı göstermeyen ve ayırt etmede yararsız bir tavırdır. İkinci eleştiri ise, tüm aile döngüsü modellerinin birbiriyle karşılaştırılabilir kavramlar ve geriye dönük ve boylamsal çalışmalardan elde edilen veriler sunmakla beraber; modern aile yaşam döngüleri modellerinden farklı olarak klasik modelin analizler için rehberlik edebilecek açık ilkeler sunmaz.