Enerji Yönetimi ve Politikaları Dersi 8. Ünite Özet
Sürdürülebilir Enerji Yönetimi Ve Politikaları İçin Karbon Ayak İzi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Atmosfere salınan karbondioksit gibi sera etkisi yaratan gazların, yer kabuğu ve denizlerin ortalama sıcaklıklarında artışa neden olmasına küresel ısınma denir. Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan değişikliklere iklim değişikliği denir.
Bu küresel çevre olaylarının temelinde, büyük oranda fosil kökenli enerji kaynaklarının kullanımı sonucu oluşan, başata karbondioksit olmak üzere, diğer sera gazlarının atmosfere salınması yatmaktadır. Tüm enerji faaliyetleri sonucunda atmosfere salımı gerçekleşen bu gazların büyük bir bölümünü karbondioksitin oluşturması, gerçekleşen emisyon miktarının ölçüsü olarak karbon ayak izi teriminin kullanılmasına neden olmuştur. Bu çerçevede hem küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı duyarlılığımızı göstermek hem de çevre kirliliğine karşı alınan önlemlere somut katkı verebilmek için, her türlü organizasyon seviyesinde, karbon ayak izinin hesaplanması ve azatlımı konusunda çalışmaların bilinmesi gerekmektedir. Günümüzde de bu çalışmaların sonuçları, sürdürülebilir enerji yönetimi ve politikalarının belirlenmesi için en önemli konuların başında gelmektedir.
Sürdürülebilir Enerji Yönetimi ve Politikaları İçin Temel İlkeler
Enerji kaynaklarının giderek azalmasının yanı sıra, küresel ısınma sonucu oluşan sera etkisi ve iklim değişiklikleri, gelecek nesillerin de çıkarlarını dikkate alan, ulusal ve uluslararası kapsamada enerji politikalarının üretilmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu noktada enerji politikaları oluşturulurken gittikçe daha fazla bağlı kalınan sürdürülebilir enerji kavramı, günümüzün enerji gereksiniminin gelecek nesillerin ihtiyaçlarına zarar vermeden karşılanmasını ifade etmektedir.
Enerji ve doğal kaynakların ekonomiye kazandırılması ve tüketilmesi sürecinde vazgeçilmez bir yaklaşım olarak görülen sürdürülebilirlik ayrı bir tema olarak değil, tüm temaları kapsayan bir çatı olacak şekilde tasarlanmaktadır. Enerjinin sürdürülebilirliğini önceleyen politikaların ve stratejilerinin; çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik ilkeleri ön planda tutularak, uygulanması sürecin başarıya ulaşmasının temel unsurudur (s:196, Şekil 8.1). Çünkü küresel ısınmadan kaynaklanan olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılabilmesi, karbon kaynağı durumundaki kentlerinin ve bileşenlerinin, uygun sürdürülebilir enerji ve sera gazı yönetim politikalarını uygulamalarına bağlıdır.
Düşük karbonlu ekonomi yaklaşımı çevre ve doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı en aza indirirken, üretimde enerji ve su tüketimini en az seviyede tutularak, en üst düzeyde faydanın elde edilmesini öngörmektedir.
Özellikle sanayileşmiş ve kentleşme oranı yüksek ülkeler, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerini telafi edememekte ve hala büyük oranda karbon ayak izi üretmeye devam etmektedirler. Çünkü dünyadaki enerji tüketiminin yaklaşık %75’inden ve küresel sera gazı salımlarının %80’nin den kentler ve bünyelerindeki endüstriyel kuruluşlar sorumludur. Ayrıca, tüm dünyada bölgesel ve sosyoekonomik koşullara göre değişmek üzere, insanlığın çeşitli faaliyetleri nedeniyle oluşan sera gazlarına bağlı küresel ısınma olayına katkı oranları; enerji kullanımından %49, endüstrileşmeden %24, ormansızlaşmadan %14 ve tarımda %13 civarında gerçekleşmektedir (s:197, Tablo 8.1).
İklim değişikliğinin sosyo-ekonomik etkileri: Dünya üzerine düşen güneş ışınlarından çok, dünyadan yansıyan güneş ışınlarıyla ısınır. Bu yansıyan ışınlar başta karbondioksit, metan ve azotoksitler olmak üzere atmosferde bulunan diğer gazlar tarafından tutulur, böylece dünya ısınır. Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına sera etkisi denir. İklim değişikliğinin temel kaynağı olan küresel ısınma ise sera etkisiyle açıklanmaktadır. Bu artışın tetikleyici unsurunu ise ekonomik büyümenin temel gereklerinden olan enerji ihtiyacını karşılamak üzere fosil yakıt tüketimi sonucunda oluşan sera gazalarının atmosfere salınmasıdır (s:197, Şekil 8.2). Çünkü enerji ile ekonomik büyüme arasında iki yönlü bir ilişki vardır. Ekonomik büyüme enerji tüketimini artırmakta, enerji tüketimi ise ekonomik büyümeyi etkilemektedir. Böylece ekonomik faaliyetler iklim değişikliğinin hem etkileyeni hem de etkileneni durumundadır (s:198, Şekil 8.3).
İklim değişikliğinin ekonomi üzerindeki etkilerini açıklayan Stern Raporuna göre; “iklim değişikliğini dünyanın gördüğü en büyük piyasa felâketi olarak adlandırırken, küresel ısınmaya karşı harekete geçilmezse, iklim değişikliğinin maliyeti her yıl Küresel Gayri Safi Milli Hasılanı (GSMH)’nın en az %3’ünü kaybetmeye eşdeğer olacaktır. Eğer geniş çaplı riskler ve etkiler de hesaba katılırsa, kaybın gelecekte GSMH’nin %20 veya daha fazlasına çıkabileceği” vurgulanmaktadır. Bu nedenle hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların bu küresel çevre krizini bertaraf etmek için üstlenmek zorunda olduğu roller daha da belirginleşmektedir. Bu sürdürebilir modeli yaratabilmenin temelinde ise kısaca 3E olarak adlandırabileceğimiz Ekoloji–Enerji–Ekonomi arasındaki ilişkiyi dengeli ve sürdürülebilir bir biçimde yönetebilme bilgisi ve kabiliyeti yatmaktadır.
Sürdürülebilir Enerji Yönetimi İçin Stratejiler
Sürdürülebilirlik kavramının ana başlıklarından biri olan enerji yönetimi konusuna üst seviyede önem vermesi, uluslararası arenada büyük kabul görmektedir. Günümüzde dünya toplam enerji üretiminin %87’lik payı fosil yakıtlar, %6’sı yenilenebilir kaynaklar, %7’si ise nükleer enerji tarafından karşılanmaktadır. Dünya elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık %64,5’i fosil kaynaklardan (%38,7 kömür, %18,3 doğal gaz, %7,5 petrol) elde edilmektedir. Böylece dünyada toplam seragazı salımının %80’i enerji üretimi ve tüketiminden kaynaklanmaktadır. Bu hem fosil enerji kaynaklarının sınırlılığı hem de çevresel açısından sürdürülebilir değildir. Bu nedenle oluşturulacak sürdürülebilir enerji yönetimi ve politikaları (s:199, Tablo 8.2) için stratejik önemi olan genel yaklaşımlar şöyle sıralanmaktadır:
- Yenilenebilir enerjiler konularında toplumsal/siyasal bilincin geliştirilmesi ve eğitimin yaygınlaştırılması
- Kalkınma planları kapsamında sürdürülebilir enerji yönetimine ilişkin bütünleşik politikaların geliştirilmesi ve kurumlar arası eşgüdüm/uyumun sağlanması
- Enerjiye yönelik teknoloji araştırma ve gelişme (arge) çalışmalarının teşvik edilmesi
- Karbon ayak izi envanterlerinin hazırlanması ve karbon yönetimi/uygulamalarının yaygınlaşması
- Çevreye duyarlı ve yenilenebilir enerji kullanımını içeren mekânsal stratejilerin belirlenmesi
- Enerji verimliği yüksek, iklime/çevreye duyarlı, üretken yeni bir kent, sanayi ve kır planı modelinin geliştirilmesi/uygulanması
- Sürdürülebilir enerji için örnek uygulamaların yaygınlaştırılması
- Binalardan kaynaklanan sera gazı salımlarının azaltılması ve binalarda enerjinin etkin kullanılmasının teşvik edilmesi
- Karbon piyasalarının yasal çerçevesinin ve düzenleyici kurumlarını oluşturulması
- Kentlerde/yerleşkelerde enerji kullanım ve verimliliği için planlamalar yapılması
- Kentin/yerleşkelerin enerjiyi tüketen değil, aynı zamanda üreten bir sisteme dönüştürülmesi
- Kentlerde/yerleşkelerde doğal enerji üretim kullanımının desteklenmesi için yasa ve standartların yenilenmesi
- Çevreye duyarlı kent ulaşım politikalarının/planlarının oluşturulması; yaya, bisiklet, toplu taşım ve doğal enerjili ulaşım sistemlerinin teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması
- Yerel ve bölgesel katı atık/atık su yönetimlerinin oluşturulması, bunlardan enerji elde edilecek teknolojilerin yaygınlaştırılması
Karbon Ayak İzi Hesaplamaları İçin Temel Kavramlar
Karbon ayak izi her insanların ve organizasyonların ulaşım, ısınma, enerji tüketimi veya satın aldığı her türlü ürün neticesinde atmosfere yayılmasına neden olduğu sera gazalarının ‘eşdeğer karbondioksit’ cinsinden miktarlarını belirtmek üzere kullanılan bir terimdir. Diğer bir ifadeyle aldığımız her ürün veya gerçekleştirdiğimiz her faaliyet için gerekli olan enerjinin üretilmesi ve tüketilmesi sırasında atmosfere salınan sera gazı miktarının toplamının, çevreye verdiği zararın ölçüsüne ‘karbon ayak izi’ denilmektedir. Birimi kg CO 2 - eşdeğer veya ton CO 2 - eşdeğerdir
Karbon ayak izi yasal zorunluluk, kurumsal sosyal sorumluluk, müşteri veya yatırımcı talepleri, pazarlama ve kurum imajı, zorunlu veya gönüllü sera gazı salım azaltımı ya da karbon ticaret mekanizmalarına katılım amacıyla hesaplanabilmektedir. Her seviyedeki organizasyon hem varlıklarından hem de faaliyetlerinden dolayı karbon ayak izi hesaplamalarına konu olan sera gazı salımlarına neden olmaktadır (s:201, Şekil 8.4).
Karbon ayak izi hesaplamaları ve raporlamalarında uluslararası alanda kabul görmüş belli başlı üç standart olan GHG Protokolü, ISO 14064 (1-2-3) ve PAS 2050 bulunmaktadır (s:202, Tablo 8.3). Bu standartların içerikleri ve yöntemleri IPCC’ ye uygun olmalıdır.
Karbon ayak izini genel olarak kişisel ve kurumsal karbon ayak izi olarak iki farklı boyutta incelenebilmektedir. Kişisel karbon ayak izi , bireylerin yıllık aktiviteleri sırasında atmosfere saldıkları kişisel sera gazı emisyonlarının ölçüsüdür. Bu boyutta değerlendirilen karbon ayak izi temel olarak iki ana bölümden oluşur;
- Birincil karbon ayak izi: Evsel enerji tüketimi ve ulaşım (araba, uçak vb.) dâhil olmak üzere fosil yakıtlarının yanmasından ortaya çıkan doğrudan sera gazı salımlarının ölçüsüdür.
- İkincil karbon ayak izi: Kullandığımız ürünlerin tüm yaşam döngüsünden, bu ürünlerin imalatı ve en sonunda geri dönüşümü aşamasına kadar olan sera gazı salımlarının ölçüsüdür.
Kurumsal karbon ayak izi ise doğrudan, dolaylı ve dış faaliyetler olmak üzere üç farklı kapsamda sınıflandırılmaktadır.
- Doğrudan karbon ayak izi - Kapsam 1: Organizasyonun doğrudan kendi faaliyetlerinden kaynaklanan salımları içermektedir ve kendi kontrolündeki her türlü üretim süreci ile kuruma ait olan araçlarla gerçekleştirilen taşıma süreçleri Kapsam 1 altında hesaplanmaktadır.
- Dolaylı karbon ayak izi - Kapsam 2: Bu kapsam dâhilinde kurumun dışarıdan satın aldığı elektrik, ısı veya buhardan kaynaklanan alımlar bulunmaktadır.
- Dış faaliyetler- Kapsam 3: Kapsam 2’de yer almayan ancak dolaylı yollardan kurumların dış faaliyetleri sonucu ortaya çıkan diğer salımları içerir.
Karbon ayak izi hesaplamalarında kullanılan Aşama kavramı; hesaplamalardaki yöntemsel karmaşıklık düzeyini temsil eder. Salım faktörlerinin yanı sıra faaliyet verilerini sınıflandırılması amacıyla üç aşama belirlenmiştir. Bunlar:
- Aşama 1 : Hesaplama standartları, kullanılabilir mevcut ulusal ve uluslararası istatistiklerin, varsayılan salım faktörleri ve sağlanan ilave parametreler ile birlikte kullanımları amacıyla tasarlanmıştır. Böylece tüm ülkelerde kullanılabilmesi mümkündür. Aşama 1’ de IPCC’ nin önerdiği varsayılan değerlerin kullanılır. Bu aşama ülkeler ve kentler gibi net emisyon verilerine ulaşılması mümkün olmayan durumlarda kullanılmaktadır.
- Aşama 2 : Hesaplama standartları orta düzey bir karmaşığa sahiptir ve yerel bölgeye özgü emisyon verilerinin elde edilmiş olmasını gerektirir.
- Aşama 3 : Hesaplama standartları en karmaşık yapıda olan spesifik ve en doğru emisyon verilerini gerektiren aşamadır.
Buna göre Kapsam-1, Kapsam-2 ve Kapsam-3 sera gazı kaynaklarının türlerine göre hesaplamalarda aşağıdaki genel formül ve değişkenler kullanılmaktadır:
- Emisyon SG, yakıt = Emisyon CO 2 , yakıt + Emisyon CH 4 , yakıt + Emisyon N 2 O, yakıt +…
- Emisyon CO 2 , yakıt = Tüketim Miktarı, yakıt x Emisyon CO 2 , yakıt
- Emisyon CH 4 , yakıt = Tüketim Miktarı, yakıt x Emisyon CH 4 , yakıt
- Emisyon N 2 O, yakıt = Tüketim Miktarı, yakıt x Emisyon N 2 O, yakıt +…
Belirli bir zaman aralığında, belirli bir sera gazının eş değer karbondioksit cinsinden kütleye dayalı ışıma kuvvet etkisi birimine KIP (Küresel Isınma Potansiyeli) denir.
Kyoto Protokolü , küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve sözleşmedir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında kabul eden ülkelerce imzalanmıştır.
Karbon Ayak İzi (Sera Gazı) Salım Analizinin Amacı ve Çerçevesi
Karbon ayak izi (sera gazı) salım analizleri/hesaplamalarının amacı ve çerçevesini şunlar oluşturmaktadır:
- Ulusal/Yerel yönetimin ve bölge halkının, iklim değişikliği üzerindeki etkilerinin farkına varmalarını sağlamak ve bu etkinin azaltılması için gerekenlerle ilgili farkındalık yaratmak
- Uygulayıcıların toplum düzeyinde mümkün olan en doğru şekilde tam ve doğru analizleri geliştirebilmelerini sağlamak
- Farklı kentler arasında tutarlı, detaylı ve politika ile ilgili bir şekilde kıyas yapılmasını desteklemek
- İklim hedeflerine yönelik ölçüm yapmayı sağlamak
- Geniş kitlelerce kolay anlaşılabilen bir ölçümleme sağlamak
- Diğer birlik ve kuruluşların IPCC kapsamındaki özel raporlama gereksinimlerini belirlemek
- Mevcut veya potansiyel yasal düzenlemeler ve salım belgeleme olanaklarını eş zamanlı yürütebilmek
Karbon ayak izi hesaplamaları ve analizleri yapıldıktan sonraki aşama ise karbon salımını azaltma yönünde tedbirlerin alınmasıdır.
Sorunun çözümü; başta karbondioksit olmak üzere dünyada sera gazı salımlarının kontrol altına alınarak, atmosferdeki yoğunluğun kademeli olarak azaltılmasıdır. Ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmak için yapacakları çalışmaların en önemli aşamasını ise kalkınma hızlarını en az etkileyecek şekilde ‘sürdürülebilir enerji yönetimi ve politikalarını’ uygulamaya koyarak karbon ayak izi boyutlarını küçültmektir. Bunun iki ana koşulu vardır:
- Ekonomik aktiviteler (üretim ve tüketim) için kullanılan kaynakların, var olan kaynak stoklarından daha az olduğunu unutmamak
- Dünyayı aynı zamanda atıkların depolandığı bir yer olarak kullandığımız için ekonomik aktivitelerimiz sonucu ortaya çıkan atıkların dünyanın taşıma kapasitesinin üstüne çıkmaması için önlemler almak
Ayrıca sera gazı azaltım ve uyum politikalarının başarılı olması için, uluslararası ve ulusal aktörlerin, uyguladıkları enerji politikaları kadar yerel kademedeki organizasyonların da sürece katkısı büyük önem taşımaktadır. Bu süreç yönetilirken, mevcut fosil enerji kaynaklarının şu durumu gözden kaçırılmamalıdır;
- Sınırlı olmaları
- Dünya ölçeğinde eşitsiz dağılmış olmaları,
- Üretimleri ve enerji dönüşümlerinin çevre kirliliğinin temel nedenlerinde olması
Uygulanacak doğru sürdürülebilir enerji yönetimi ve politikaları sayesinde, dünyada gerçekleşmesi beklenen emisyon azaltımının OECD ülkelerinde %42’si ve OECD dışı ülkelerde ise %54’ü enerji verimliliğinden sağlanabileceği, bunu yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye sokulmasının izleyeceği öngörülmektedir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele edilmesi için Kyoto Protokolünün, uygulanmasını önerdiği temel politikalar ve önlemler şunlardır:
- Enerji verimliliğinin artırılması
- Yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi
- Sürdürülebilir tarımın desteklenmesi
- Metan emisyonlarının geri kazanılması
- Sera etkisi yaratan zararlı gazların azaltılması
- Sera gazı yutaklarının (orman, bitki örtüleri vb.) korunması ve yaygınlaştırılması
Karbon salınımını azaltma yönünde alınması gereken başlıca önlemler şunlardır:
- Enerji verimliliği ve tasarrufu
- Geri dönüşüm
- Ağaç dikimi ve karbon yutakları
- Yenilenebilir enerji kullanımı
- Karbon salımı düşük ürün ve hizmetlere yönelme
- Karbon azaltım kredisi almak
- Yakıt tercihlerini değiştirmek
Karbon Ticareti (Piyasası / Borsası) ve Azaltım Sertifikaları
İklim değişikliği ile mücadelede piyasa temelli iktisadi bir çözüm aracı olan karbon piyasası , karbon ayak izinlerinin alınıp satıldığı bir piyasa olup, çerçevesi 2005 yılında Kyoto Protokolü tarafından belirlenen emisyon ticaret mekanizmasına dayanmaktadır. Temel amacı belirli bir emisyon hedefi olan ülkelerin ve bünyelerindeki kuruluşların, kendilerine tanınan emisyon izinlerinin bir bölümünün aralarında alınıp satılabilmelerine olanak sağlamasıdır. İki tip karbon kredisi bulunmaktadır;
- Karbon denge kredisi: Temiz enerji üretimini kapsayan bu kredi tipi rüzgâr, güneş, biyoyakıtlardan elde edilen enerji üretimini kapsamaktadır.
- Karbon azatlım kredisi: Ağaçlandırma, okyanus/deniz ve toprak iyileştirme çabalarını kapsamaktadır.
Bu kapsamda ülkelere karbon emisyon kotası tahsis edilmekte ve üye ülkelerin bu kotaları kendi ülkelerindeki üreticiler arasında paylaştırması beklenmektedir. Herhangi bir ülke ya da üretici kendi kotasını aşarsa, daha az üreten ülke ya da üreticiden karbon kredisi/kotası satın alabilmektedir. Başka bir ifadeyle, emisyon hedefi olan bir ülke/üretici hedefinden daha fazla emisyon azaltımı yaptıysa, bu azaltımı hedefine ulaşamayan bir başka ülkeye/üreticiye satabilmektedir. Bu durum, emisyon azaltımına dayalı bir piyasanın oluşmasını ve bu piyasada işlem görecek enstrümanların gelişmesini sağlamaktadır. Piyasada çoğunlukla karbondioksit ticareti yapılması nedeniyle bu piyasalara genel olarak ‘karbon piyasaları’ yapılan işleme de ‘karbon ticareti’ adı verilmektedir (s:207, Şekil 8.5). Bu amaçla elde edilen krediler belirli bir değer üzerinden ulusal ve uluslararası şirketler aracılığı ile satılmakta, elde edilen katma değer ise sera gazı salınımını azaltacak teknolojilerin uygulanması ve yaygınlaştırılması amacıyla kullanılmaktadır. Karbon piyasası mekanizmalarına yönelik iki tür uygulama mevcuttur:
- Zorunlu (uyum) karbon piyasası ve mekanizmaları : Kyoto Protokolü tarafların emisyon sınırlama veya azaltım yükümlülüklerini yerine getirmelerini kolaylaştırmak üzere ulusal önlemleri destekleyici nitelikte esneklik mekanizmalarını oluşturmuştur. Bu mekanizmalar; emisyon ticareti, temiz kalkınma mekanizması ve ortak yürütmedir. Bu temel hedeflerin amacı şunlardır;
- Teknoloji transferi ve yatırım aracılığıyla sürdürülebilir kalkınmayı özendirmek
- lkelerin Kyoto hedeflerini gerçekleştirmelerinde mali etkin yolla emisyonlarını azaltmalarına veya atmosferden karbonu uzaklaştırmalarına yardımcı olmak
- Özel sektörü ve gelişmekte olan ülkeleri emisyon azaltım çabalarına katkı vermeleri için teşvik etmek
- Gönüllü karbon piyasası: Bireylerin, kurum ve kuruluşların, firmaların, sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri sonucu oluşan sera gazı emisyonlarını gönüllü olarak azaltımlarını ve denkleştirmelerini kolaylaştırmak amacıyla oluşturulan bir pazardır. Bu piyasalardaki süreç, Kyoto Protokolü kapsamında zorunlu olarak uygulanan esneklik mekanizmalarına benzer bir sürece sahiptir. Bu piyasaları zorunlu süreçlerden ayıran en önemli farkların başında ise; piyasalarda işlem gören emisyon azaltımlarının ulusal yükümlülük kapsamı dışında, kısacası devletlerin belirlediği politikalar ve hedeflerden bağımsız olarak, gönüllülük esasında gerçekleştirilmeleridir. Katılım için herhangi bir sınırlama yoktur. Karbon nötr olmak isteyen organizasyonlar, faaliyetlerine dayalı sera gazı emisyonlarını azaltmak ve dengelemek üzere, gönüllü bir standart çerçevesinde sağlanmış emisyon azaltımları sonucu oluşturulan karbon sertifikalarını satın alabilirler.