aofsoru.com

Çocuk, Bilim Ve Teknoloji Dersi 8. Ünite Özet

Bilim Eğitiminde Bütünleştirilmiş Program Yaklaşımı

Giriş

Erken çocukluk döneminde çocuklar doğuştan getirdikleri merakla çevrelerindeki dünyayı keşfetmeye başlar. Bu keşif sırasında konular birbirinden ayrı olarak öğrenilmez. Öğrenme kavramı doğası gereği bir bütündür. Aynı anda birden fazla uyaranla karşılaşabiliriz ve bunları bir bütün olarak deneyimleriz. Program bütünleştirme fikri eğitimcilerin gerçek yaşamda karşılaşılan problemlerin farklı disiplinlere göre gruplanmadığının farkındalığına ulaşması ile ortaya çıkmıştır.

Sosyal yapılandırmacılık programlara, içerikte öğrencilere ilginç gelecek güncel yaşam konularına yer verilmesi biçiminde yansımıştır. Sosyokültürel yaklaşım ise, eğitimi bir kültürleme süreci olarak algılamakta ve öğrenmeyi, alışılmış¸ gündelik yaşam deneyimlerinden ve bilgiden; yeni bilimsel bir çevreye doğru bir değişim olarak kabul etmektedir.

Bütünleştirilmiş Öğretim Programları

Her disiplinin kendine özgü, geliştirilebilir ve kendi içinde tutarlı bir yapısı vardır. Bu özellikler disiplinlerin ayırt edilmesini sağlayan bileşenleridir. Ancak disiplinlerin bu ayırt edici özelliklerinin yanı sıra birbirlerine bağlandıkları ortak noktaları da bulunmaktadır. disiplinler arası yaklaşım farklı konularda çalışan kişilerin zihinsel süreçlerinin bir araya getirilmesi olarak ifade edilebilir.

Bütünleştirilmiş¸ bir programda çocuklar, bulundukları ortama ilişkin farklı konuları geniş¸ bir çerçeveden keşfederler ve bilgi ve beceriler birden fazla disiplin temel alınarak geliştirilir ve uygulanır. Bütünleştirilmiş¸ yaklaşımda amaç, herhangi bir konunun bir bütün olarak anlamlı bir biçimde öğrenilmesinin yanı sıra aynı konunun farklı disiplinlerle ilişkilendirilerek de öğrenilmesini sağlamaktır. Bütünleştirilmiş¸ programda bir konu, sorun ya da kavram merkeze alınır ve farklı disiplinlerin bilgi ve becerileri de kullanılarak öğrenme gerçekleştirilir. Böylece çoklu bakış açısı ile konunun irdelenmesi anlamlı öğrenmenin gerçekleşmesini sağlar.

Bu yaklaşımın öğrencilere kazandırdığı en önemli özellik, konu ve olaylara farklı boyutlardan bakabilmelerini sağlamaktır. Bunun yanı sıra öğrenciler konuları farklı disiplinleri birbirleriyle ilişkilendirerek öğrendiklerinden yorumlama ve muhakeme etme yeterlikleri de gelişir. Öğrencilerin bilgiyi anlamlandırma, ilişkilendirme yetilerinin artması üst düzey düşünme becerilerini de geliştirir.

Uygulamanın başlangıç noktası öğrencilerin bireysel özelliklerinin tanınmasıdır. Öğrenciler çalışmaları sırasında bilim insanları gibi çalışarak verilerini toplayacaklar, karşılaştıkları sorunlara çözüm yoları arayacaklar ve bu konudaki bilgi ve becerilerini artıracaklardır.

Bütünleştirilmiş¸ program şöyle tanımlanmaktadır: Çocukların gerçek yaşamda kullanacağı becerilere sahip olmalarını sağlamak amacıyla kavramların, kişilerin, konuların ve olayların etkin bir biçimde öğrenilmesini sağlamak için birden fazla disipline ait bilgilerin birlikte kullanımını amaçlayan ve öğrenciler bir tema ya da proje çerçevesinde çalışırken farklı disiplinlerin kendi özelliklerini de koruyarak birbiriyle etkileşim içinde kullanıldığı bir program yaklaşımıdır.

Bütünleştirilmiş programın gerekçesi

Çocuklar yeni bir durumla karşılaştıklarında birden fazla alana ilişkin öğrenmeyi aynı anda gerçekleştirebilir. Bütünleştirilmiş¸ program öğrencilerin ilgi ve deneyimlerine dayalı olarak düzenlendiği için, öğrencilere anlamlı öğrenme olanağı sunar. Parçalı programdaki ayrıştırılmış¸ içerik yerine, farklı konu alanlarının birbiriyle ilişkilendirildiği bir içerik öğrenmeyi daha anlamlı kılmaktadır. Ayrıca, anlamlı bağlamlarda öğrenilen bilgilerin yaşama aktarılması da daha etkili olmaktadır.

Bütünleştirilmiş¸ programın uygulanmasını destekleyen ikinci temel neden ise hızla artan bilgi birikiminin yeni çalışma alanlarının ortaya çıkmasına neden olmasıdır.

İnsan beyninin çalışma ilkelerini ve öğrenmeyi sorgulayan çalışmalar da bütünleştirilmiş¸ programın beynin öğrenme ilkelerine uyumlu olduğunu göstermektedir.

Bütünleştirilmiş¸ programların en temel amaçlarından biri, öğrenenlerin çok boyutlu düşünmeye yönlendirilmesidir. Öğrencilerin yaratıcı düşünen ve eleştirel düşünen bireyler olmalarında, etkili karar verebilmelerinde farklı disiplinlerden edindikleri bilgileri bir bütün hâlinde yorumlayabilmeleri önemlidir.

Bütünleştirilmiş¸ program öğrencilere sağladığı katkıların yanı sıra, öğretmenler arasındaki mesleki iş birliğinin artmasına da katkı sağlar. Bu yolla öğretmenler birbirlerinin alanlarının özelliklerini ve gereksinimlerini daha iyi anlayabilir, aynı zamanda etkili öğrenmeyi sağlama yönünde nasıl birlikte çalışabileceklerini keşfederler.

Kuramsal temel: Programların disiplinler arası bir yaklaşımla bütünleştirilmesi fikrine ilk önce Platon’un Politera’sında yer vermiştir. Rousseau yüzyıllar sonra Platon’un görüşlerine paralel olarak eğitimde sadece kitaplara bağlı kalınmasının sakıncalı olduğunu ve gerçek yaşamdan kopuk sınıflarda etkin bir öğrenmenin gerçekleşemeyeceğini savunmuştur.

Geçen yüzyılda ise John Dewey benzer bir biçimde, öğrenmenin deneyim temelli ve problem çözmeye dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulamış¸ ve eğitim programlarının bu temele dayalı olarak düzenlenmesinin gerektiğini belirtmiştir. Piaget ise öğrenmeyi bireyin bilişsel süreçleriyle ilişkilendirmiş¸, ön bilgiler ile yaşam deneyimlerinin ilişkilendirilmesine vurgu yapmıştır.

Çoklu zekâ kuramının en bilinen savunucusu Gardner’a göre her birey birbirinden farklı düşünür ve eğitim tüm bireylerin farklı zekâ alanlarına hitap edebilecek biçimde düzenlenmelidir. Zekâ çok yönlü bir olgu olup geliştirilebilir bir özellik taşımaktadır.

Yapılandırmacılık yaklaşımının temel dayanağı bireylerin farklı zihinsel süreçlere sahip olması ve bilgiyi kendi süreçleri doğrultusunda geçmiş¸ yaşantılarına dayalı olarak yapılandırmasıdır. Yapılandırmacı yaklaşımın farklı türleri bulunmaktadır.

Gelişimsel Uygulamalar

Bir öğretimin başarılı olabilmesi ancak öğrenenlerin bilişsel, duyuşsal, toplumsal ve fizyolojik gereksinimleri karşılanmasına bağlıdır. ABD merkezli Ulusal Küçük Çocukların Eğitimi Derneği (NAEYC) tarafından bir durum raporu yayınlamıştır (Bredekamp, 1987). Gelişimsel Uygulamalar olarak isimlendirilen bu rapor, çocukların nasıl düşündüğünü ve öğrendiğini açıklamaya çalışan gelişimsel kuramdan etkilenerek hazırlanmıştır. Raporun temel hedefi, okul öncesi eğitim alanında çalışan öğretmen ve diğer uzmanlara çocukların gelişim aşamalarını ve ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran öğrenme etkinliklerinin nasıl hazırlanması gerektiği konusunda bir rehber sunabilmektir.

Gelişimsel uygulamaların temeli çocukların nasıl geliştiği ve öğrendiğini inceleyen araştırmalara ve etkili erken çocukluk eğitimi hakkında bilinenlere dayanan bir öğretim yaklaşımıdır. Çerçevesi, çocukların en uygun nasıl öğrenebileceği ve gelişebileceği konularına odaklanılarak yapılandırılmıştır. Gelişimsel uygulamalar, öğretmenin, çocukların hem bireysel olarak hem de grup olarak o anda bulundukları gelişim aşamasını belirleyerek öğrenme hedeflerine ulaşmalarında rehberlik etmelerini gerektirir.

1997 yılında güncellenen gelişimsel uygulamalar raporunda üç boyutta çocuk gelişimi ilkelerine uygunluk temel alınmıştır. Bunlar:

  • Yaş uygunluğu
  • Bireysel uygunluk
  • Kültürel uygunluk

Bilim (Fen)-Teknoloji-Toplum-Çevre (FTTÇ)

Fen bilimleri dersi matematik ya da dil öğretimi gibi diğer disiplinlerin konuları ile yakından ilişkilidir. Avrupa ülkelerinde eğitim programları düzenlenirken disiplinler arası konu ve sorunların öğretimi bir gereklilik olarak dikkate alınmaktadır.

Fen öğretiminin ilişkilendirileceği dersler okuma, matematik, tasarım, teknoloji, BİT, sosyal bilimler veya ahlaki eğitim olarak belirlenmiştir.

Öğrencilerin fen derslerine yönelik motivasyonlarını ve ilgilerini artırmanın önemli bir yolu sosyal ve gerçek yaşam deneyimlerini kullanmaktır. Bu yöntem bağlam temelli fen öğretimi veya fen-teknoloji-toplum (FTT) yaklaşımı olarak tanımlanır.

Bağlam-temelli fen öğretimi fenin tarihî, felsefi ve sosyal boyutlarına odaklanır. Bilimsel anlayış¸ günlük deneyimlerle ilişkilendirilir.

FTTÇ yaklaşımı toplumsal bir bakış açısıyla bilimsel çalışma ve bilginin değer boyutunu dolaylı olarak inceler. Bilimsel bilginin toplumsal sonuçları ve sosyal boyutuna odaklanır. Bilimsel bilgiye ulaşma sürecini ve bilimsel yöntemleri, bilimin ilerlemesi ile bilgide ortaya çıkan değişimleri tartışır. Bilimin doğası ve toplumsal katkısını önemser. Hangi yaş grubunda olursa olsun yapılan etkinliklerle gerçek yaşamı ilişkilendirerek öğrencileri bilimsel çalışmalara ve bu konuda kariyer yapmaya özendirir.

FTTÇ öğrenme alanı ile öğrenciler:

  • Fen ve teknolojinin doğasını, ikisi arasındaki ilişkiyi, bunların toplum ve çevreyle etkileşimlerini anlar,
  • Fen ve teknoloji ile ilgili meselelerde araçları, süreçleri ve stratejileri uygular,
  • Yeniliklere karşı eleştirel ve sorumlu tutumlar geliştirmek için gerekli bilgi ve becerileri geliştirir,
  • Çeşitli bireysel ve sosyal bağlamlarda bilimsel keşfin gelişimini, teknolojik değişimi, geçmişten günümüze insanların bilgi ve anlayışlarında meydana gelen değişimleri anlar,
  • Fen ve teknoloji ile ilgili meselelerde çeşitli değerlerin, bakış açılarının ve kararların farkında olur ve sorumlu bir şekilde hareket eder,
  • Bilimsel süreçleri ve teknolojik çözümleri sorgulayarak araştırır,
  • Fen ve teknolojiyi kullanarak sorumlu ve yaratıcı çözümler geliştirir.

STEM – (Science Technology, Engineering ve Math) Fen, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik

STEM Eğitimi

Disiplinlerin entegrasyonu fikri üzerine kurulu eğitsel reformlardan en günceli STEM eğitimi hareketidir. STEM ünitenin başında da belirtildiği gibi; Fen (Science), Teknoloji (Technology), Mühendislik (Engineering) ve Matematik (Mathematics) alanlarının İngilizce karşılıklarının baş harflerinin bir araya getirilmesi ile adlandırılmıştır. STEM eğitimi her ne kadar güncel bir hareket olsa da bu dört disiplinin birbiriyle bütünleştirilmesi fikri uzun zamandır eğitimcilerin gündeminde bulunmaktadır. Her ne kadar STEM (fen, teknoloji, mühendislik ve matematik) disiplinleri özünde çakışmakta ve birbirleriyle ilişkili olsa da formal eğitim ortamlarında bu disiplinler hâlen birbirinden bağımsız olarak öğretilmektedir.

Birçok kişi STEM eğitiminde dört disiplinin bir araya getirilmesinin olmazsa olmaz olduğunu düşünse de Moore ve diğerleri bu dört alanın tamamının olmasa da en az ikisinin birleştirilmesi biçiminde de olabileceğini belirtmişlerdir. STEM eğitimi K-12 düzeyinde gitgide daha geniş¸ kitlelere ulaşan bir reform hareketi hâline gelmesine rağmen erken çocukluk döneminde diğer yaş grupları kadar hızlı ilerleyememektedir.

Okul öncesi dönemde öğrencilere sunulan fen ve teknoloji öğrenme deneyimlerinin uzun vadede akademik başarıya ve öğrencilerin fen disiplinlerine yönelik motivasyonuna olumlu katkı sağladığı birçok araştırma ve eğitsel reform dokümanları tarafından vurgulanmaktadır.

2013 yılında yürürlüğe konulan Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim Programında farklı materyal, yöntem ve tekniklerle çocukların bireysel farklılıklarının desteklenmesi ve yaratıcılığının geliştirilmesi ön plana çıkarılarak ayrı bir alan olarak ele alınmıştır. Bunun yanı sıra bu programda fen etkinlikleri tanımlanırken çocukları gözlem, araştırma, inceleme ve keşfetmeye yöneltmenin önemi altı çizilmiştir. STEM odaklı etkinliklerin tasarım süreçleri yoluyla çocukların yaratıcılıklarını geliştirme potansiyeli ve tasarım sürecinde kullanılan gözlem, araştırma, inceleme ve keşfetme gibi becerilerin kullanılması STEM odaklı etkinliklerin okul öncesi programına uygunluğunu göstermektedir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email