Çalışma İlişkileri Tarihi Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Osmanlı İmparatorluğu'nda Çalışma İlişkileri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Osmanlı İmparatorluğu’nda bağımlı çalışanların nicelaçıdan ayrıldığı yedi (7) farklı kategori nelerdir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda nicel açıdanücretliler;
•Tarım sektöründeki ücretliler,
•Sanayi işçileri,
•Hizmet kesimindeki işçiler,
•Madencilik kesimindeki işçiler,
•İnşaat işçileri,
•Kapitalist ev sanayii içerisindeki ücretliler,
•Devlet memurları, şeklinde yedi kategoriyeayrılmaktadır.
Arazi Kanunu nedir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda Arazi Kanunu; kanunile yasalaştırılıp niteliksel olgunluk kazanıncaya kadar‘miri arazi’ diye adlandırılan tarımsal arazilerinmülkiyetinin devlete ait oluşunu sınırlayan ve ‘özelmülkiyet’ kavramını benimseyen 1858 tarihli kanundur.
19.yüzyıl sonları ve 20. Yüzyılın başları itibariyletarımda niçin hala küçük üreticiliğin egemenolmuştur?
İlk tarımsal araştırmanın yapıldığı yıl olan 1907’de, toprakların %81’i ortalama 50 dönümlük işletmelerden oluşuyordu ve bu büyüklükteki bir araziyi, dört-beş kişilik bir ailenin işlemesi olanaklıydı. 1909 tarihi itibariyle, Batı Anadolu’da ortalama çiftlik büyüklükleri ise 25 dönüm dolaylarındaydı. Uzun yıllar varlığını korumuş olan tımar sisteminin çözülüşü, tarımda büyük işletmelerin yaygınlaşarak başat hale gelmesi sonucunu doğurmamıştı. Küçük ve orta büyüklükteki toprak mülkiyetinin yanı sıra, büyük toprak sahipliği bulunuyorsa da, bunlar tarımda geniş bir ücretliler kitlesini ortaya çıkarmamıştı. Çukurova’daki pamuk üretimi gibi istisnaların dışında, ücretli işçiler kullanan kapitalist işletmelerin yaygınlaşması mümkün olmamıştı. Küçük üreticiliğe dayanan bu sistem; hem vergi toplamaya ilişkin mali gerekçelerle, hem de siyasi açıdan, merkezi otorite tarafından tercih ediliyordu.
Büyük ölçüde el sanatlarına ve esnaf biçimiörgütlenmeye dayanan Osmanlı sanayii ve sanayikesimindeki ücretliler niçin gerileme yaşamıştır?
Geleneksel olarak, büyük ölçüde el sanatlarına ve esnaf biçimi örgütlenmeye dayanan Osmanlı sanayii, dışa açılma sonucunda değişime uğramaya başlamış ve bu sürecin sonunda yıkımla karşılaşmıştı. Bu süreçte, Osmanlı pazarının kapitülasyonlar ve Avrupa devletleri ile imzalanan liberal nitelikli dış ticaret anlaşmaları ile bu ülkelerin sanayi mallarına açılması belirleyici oldu. 1820’lerden Birinci Dünya Savaşı’na kadar geçen yaklaşık yüz yıl boyunca Batı Avrupa ülkelerinden ithal edilen mamûl malların hacmi hızla genişledi. Sanayi Devriminin ürünlerinin rekabeti karşısında, zanaatlara dayalı üretim faaliyetleri 80 Çalışma ilişkileri Tarihi kimi dallarda direnebilmiş, pek çok dalda gerilemiş, kimi dallarda da tümüyle yıkılıp gitmiştir.
1913-1915 Sanayi sayımı nedir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda, 20. yüzyıl başlarında,sanayileşme ve buna bağlı olarak bir işçi kitlesinin ortayaçıkışıyla ilgili en önemli ve sağlıklı bilgi kaynağı, 1913-1915 Sanayi Sayımı’dır. Bu sayım, Osmanlıİmparatorluğu’ndaki her sanayi kuruluşunu değil, sadece1913 yılında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanun-uMuvakkatı’ndan yararlanan sınai kuruluşları kapsamınaalmaktaydı. Sayım, coğrafi bir sınırlamaya da sahip olup,sadece İstanbul, İzmir, Bursa şehirleri ile Bandırma,Manisa, Uşak ve İzmit kasabalarında yapılmıştı. Sayımın,kullanılan çevirici makina gücü ve çalıştırılan işçi sayısıitibariyle de sınırlamaları bulunmaktadır. Bu nedenleSayım, İmparatorluk’taki sanayi kuruluşlarının küçük birbölümünü içeriyorsa da, önemli kuruluşlarının tümükapsama girmekteydi ve ülkenin sınai profilinin büyükbölümünü içerdiğinde şüphe olmayan bu kuruluşlar, 1908yılında çağdaş anlamıyla bir Osmanlı sanayiinin varolmadığını açık-seçik ortaya koymaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk sanayi tesisi vekuruluş amacı nedir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda devletin ilk sınai tesisi, harp silahları imali amacıyla II. Bayezid devrinde kurulan Tophane’dir.
Devletin “makine kullanan ve fabrika ismine hakkazanan sınai işletmeleri”, 19. yüzyılda, özellikle deTanzimat’tan sonra kurulmaya başlanan buişletmelerin adı nedir?
Fabrika-i Hümayûnlar
Osmanlı İmparatorluğu’nda ücretlilerden; hizmetlerkesimindekileri diğer kategorilerden ayıran en büyüközellik nedir?
Hizmetler kesimine olan yatırımların büyük ölçüde yabancı sermaye tarafından gerçekleştirilmesidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda hizmetler kesimineyabancı sermayenin büyük yatırımlar yapmasınınnedenleri nelerdir?
Nedenleri;
•Kâr oranının yüksekliği,
•Altyapı yatırımlarının ulaştırma masraflarınıdüşürmesi ile zanaatlara dayalı yerli üretimyıkılırken, Avrupa sanayiinin tüketim mallarınaolan talep genişlemesi,
•Demiryolları gibi yatırımlar Avrupa demir-çeliksanayii için önemli boyutlarda ek talep yaratması,
•Geniş bir bağımlı çalışanlar kitlesi oluşturması,olarak sıralanabilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda daha önceleri çok önemverilmemişken, madenlerin 19. yüzyılın ortalarındahızlı bir şekilde işletilmeye başlanmasının nedenlerinelerdir?
Nedenleri;
•1829’danitibaren donanmanın buharlıya çevrilmesi;
•Tophane, Tersane, Darphane ve diğer devlettesislerine yakıt sağlama gereksinimidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda işgücünün etnik yapısıile ilgili neler söylenebilir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda işgücünün önemli bir özelliği de dinsel/etnik çeşitliliğidir. Cumhuriyet dönemine de sarkan bir biçimde, iktisadi yaşamda, özellikle de sınai ve ticari faaliyetlerde, Türk ve Müslüman olmayan unsurların, nüfus içerisindeki oranlarını çok aşan bir egemenlikleri bulunmaktaydı. İmparatorluktaki önemli sanayi kuruluşlarında çalışan işçilerin büyük bölümü, Türk kökenlilerden çok azınlık kesimine ait kişilerden oluşuyordu. Yabancı işgücünün madencilik kesiminde de önemli bir ağırlığı bulunmaktaydı. Madenciliğin tüm alanlarında olduğu kadar, kömür üretiminde de mühendislik başta olmak üzere bütün ihtisas işleri yanında, nitelikli işçilerin büyük bölümü de yabancı idi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyıldan başlayarakkadın işçilerin sayısındaki artışın nedenleri nelerdir?
Sürekli yaşanan savaşlar dolayısıyla erkek işgücünde ortaya çıkan kayıplardır. Savaş ilerledikçe erkek nüfusun cepheye sevki nedeniyle emek arzı sınırlı kaldı; kentlerde ve kırsal alanlarda erkek işgücü bulunamaması sonucu Osmanlı kadını çalışma yaşamına çekildi. Fabrikalardan atölyelere, yol yapımından sokak temizliğine kadar birçok iş sahasında kadın işçi çalıştırılmaya başlandı. Devlet dairelerinde kadın memur çalıştırılmasına da bu dönemde başlandı. 1913-1915 Sanayi Sayımı, çalışan işçilerin yaklaşık üçte birinin kadın olduğunu ve bunların özellikle dokumacılık gibi alanlarda yoğun olarak istihdam edildiklerini göstermektedir. Özellikle Anadolu’da yaygın olan halıcılık gibi faaliyetlerde çalışanların çok büyük bölümü kadındır.
Osmanlı Devleti’nde çalışma sürelerine ilişkinhukuksal sınırlama hangi kanunda yasalaştırılmıştır?
Mecelle Kanunu
19. yüzyıl sonları, 20. yüzyıl başları itibariyleOsmanlı İmparatorluğu’ndaki sosyal güvenlikuygulamaları nelerden oluşuyordu?
Genellikle, “sosyal yardımlar” çerçevesinde düşünülmesi daha doğru olacak olan bu uygulamalar, sosyal güvenliğin ilkel biçimleri olarak nitelenebilir. Bu uygulamalar, üç kategoride ele alınmaktadır:
•Aile içi yardımlaşmalar,
•Dinsel yardımlar,
•Meslek kuruluşları içerisindeki uygulamalar.
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamdakisosyal güvenlik uygulamaları nasıldı?
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamdaki sosyal güvenlik uygulamaları öncelikle asker ve sivil bürokrasiden başlamıştı. 1866 yılında, bir Askeri Tekaüt Sandığı kurulmuş; bu sandık, tüm sosyal güvenlik hizmetlerini vermekten çok, üyelerinin emeklilik durumlarını düzenlemiştir. 1881’de ise askerler dışındaki devlet memurları için bir tekaüt sandığı kurulmuştur. Bunu, dar kapsamlı başka bazı kuruluşlar izlemiştir. 1890’da Seyrisefain Tekaüt Sandığı, 1909’da Askeri ve Mülki Sandıkları, 16 Nisan 1909’da Tersane-i Amireye Mensup işçi ve Sairenin Tekaüdiyeleri Hakkında Nizamname ile kurulan bir sandık, ücretlileri yaşlılık ve malüllük risklerinden koruma amacına yönelik olan ilk sosyal güvenlik uygulamalarını teşkil etmekteydi. Bunu, 16 Nisan 1910’da Hicaz Demiryolu Memur ve Müstahdemlerine Yardım Nizamnamesi’yle kurulan ve hastalık ile kaza halleri için yardımda bulunan bir sandık izlemiştir. 1917’de ise, Şirketi Hayriye Tekaüt Sandıkları kurulmuştur. Bu sandıklar tarafından karşılanan riskler ise oldukça sınırlıydı.
1845 yılında polisin görev ve yetkilerini belirlemekiçin ortaya çıkan hukuksal düzenlemenin adı nedir?
Polis Nizamı
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk işçi hareketi nedir?
1872 yılında Beyoğlu telgraf işçileri tarafındanyapılan grevdir. Osmanlı İmparatorluğu’ndagerçekleştirilen ilk grev eylemleri esas olarak ekonomikamaçlıydı ve doğal örgüt yapısı içerisindegerçekleştirilmişti.
İlan-ı Hürriyet grevleri nelerdir?
1872-1908 tarihleri arasında saptanabilen 23greve karşılık, 1908 sonrasında bir grev patlamasıyaşanmıştır. Bu grevler, İkinci Meşrutiyet’in ilanını takipettiği için “İlan-ı Hürriyet” grevleri olarak anılmaktadır.Meşrutiyetin hemen arkasından, 2-2,5 aylık bir sürede, birçok işkolunda, on binlerce işçinin katıldığı grevler gerçekleştirildi. Bu kadar kısa bir sürede gerçekleştirilen grevler, sayıca daha önceki uzun yıllar toplamını defalarca aşmaktadır. Bu grev patlamasının nedenlerinden biri, zaman içerisinde işçi sorunlarının, büyük ölçüde de ücrete ilişkin sorunların çözülemeden birikmiş olmasıdır. Ancak, bu birikimi harekete geçiren ve grevler biçiminde ortaya çıkmasına olanak sağlayan, kuşkusuz, İkinci Meşrutiyet’in getirmiş olduğu göreli özgürlük ortamıdır. Bir başka deyişle, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” ilkelerinin vurgulandığı İkinci Meşrutiyet ortamında, sorunların ifade edilmesi kolaylaştığı için, grevlerde bir tırmanma yaşanmıştır.
1908 grevlerinin ekonomik sonuçları nelerdir?
1908 grevleri ekonomik, hukuksal ve siyasal sonuçlar doğurmuştur. Ekonomik sonuçlar arasında, grevlerin ücretler ve diğer çalışma koşulları üzerindeki etkileri bulunmaktadır. Grevlerdeki talepler ve sonucundaki kazanımlar; büyük ölçüde ücretler üzerinde odaklanmıştır. Araştırmalar, grevler sonucunda işçilerin önemli ücret artışları sağladığını göstermektedir. %10-25 arasındaki ücret artışları, çoğu zaman kolaylıkla ve sadece talep edilerek sağlanabilmiştir.
1908 grevlerinin siyasal ve hukuksal sonuçlarınelerdir?
İkinci Meşrutiyet’ten sonra, 1908-1913 yılları arasında 5 yıllık bir süre için çok partili bir rejimin varlığından söz edilebilir. Bu dönem içerisinde farklı görüşler taşıyan çok sayıda siyasal parti kurulmuştur. Bu çerçevede, 1908 grevlerinin bu siyasal partiler üzerinde etkileri olduğu gözlenmektedir. 1908 grevleri bu anlamda, bir “sosyal sorun” ya da farklı bir biçimde ifade edecek olursak bir “işçi sorunu” olduğuna dikkatleri çekmiş, partilerden bir bölümünün programlarında kısa da olsa işçi sorunlarına yer verilmiştir. Ancak, bunun büyük ölçüde sembolik düzeyde kaldığı söylenebilir.
Tatil-i Eşgal Kanunu nedir?
1908 grevleri, önce fiili, sonra da yasal bir dizioluşuma yol açmıştır. Fiili olarak, artık grevler zabıta veasker gücüyle bastırılıyor, elebaşı ve teşvikçileryakalanıyordu. Bu yüzden çatışmalar çıkıyor, bazıişyerleri yıkılıyordu. Bunu takiben ise bu hareketleriortadan kaldırmaya yönelik yasalaştırma çalışmalarıortaya çıkmıştır. Önce 8 Ekim 1908’de “Tatil-i EşgalCemiyetleri Hakkında Geçici Kanun”, daha sonra ise 27Temmuz 1909’de “Tatil-i Eşgal Kanunu” çıkarılmıştır. Bukanun, Türkiye çalışma ilişkileri tarihinde, toplu işilişkileri konusunda dolaysız bir biçimde düzenlemeleryapan ilk kanundur. TEK, içeriği itibariyle de, çalışmailişkilerinin o tarihe kadar düzenlenmeyen temel konularıüzerinde önemli hükümler getirmiştir. Bu konular; “sendikalar”, iş uyuşmazlıkları konusunda bir “uzlaşma” süreci ve “grev”dir. Yasaya ismini de veren “tatil-i eşgal” kavramı; işin bırakılması, terkedilmesi anlamına gelmektedir. Bu kavramı, günümüzün terimleriyle “grev” olarak nitelendirmemiz mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu’nu da aşarak, Cumhuriyet döneminde 1930’lu yılların ortalarına kadar yürürlükte kalan Tatil-i Eşgal Kanunu, toplu iş ilişkileri alanının sendikal örgütlenme, grev ve uzlaştırma gibi en önemli kurumlarına ilişkin önemli düzenlemeler yapmaktadır.
Cemiyetler Kanunu nedir?
İkinci Meşrutiyet döneminin önemli hukuksaldüzenlemelerinden biri olan 1909 tarihli CK, TEK dışındakalanların örgütlenmeye ilişkin durumlarını düzenlediğiiçin çalışma ilişkileri açısından da önem taşımaktadır.Diğer yandan da, TEK kapsamındaki işçiler, bu kanunlagetirilen sendika kurma yasağını aşmak için, CKçerçevesinde ama sendika niteliğini taşıyan örgütleroluşturmaya çalışmışlardır. Bu kanunun önemini artıranbir husus da, İkinci Meşrutiyet sonrası ortaya çıkan çoksayıdaki siyasal partinin faaliyetlerinin de bu kanuna göregerçekleşmiş olmasıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda madencilik sektörüneilişkin düzenlemeler nelerdi?
Madencilik sektörüne ilişkin düzenlemeler, 1867 tarihli Dilaver Paşa Nizamnamesi ve 1869 tarihli Maadin Nizamnamesi ile getirilmekteydi. Dilaver Paşa Nizamnamesi, Zonguldak Kömür Havzası’nda ve madencilik sektöründe çalışanlara yöneliktir. Buna karşılık, 1869 tarihli Maadin Nizamnamesi İmparatorluğun değişik bölgelerindeki madenlerde uygulanmıştır. Her iki Nizamname, bağımlı çalışanları koruyucu önlemler de getirmekle birlikte, çıkarılış amaçlarının, üretimin düzenlenmesi ve verimliliğin arttırılması olduğu savunulmaktadır. Ancak, Nizamnamelerin, bu amaca ulaşmak için, aynı zamanda işçileri koruyucu önlemler de getirdiği, bu savların bir parçasıdır. 1867 tarihli Dilaver Paşa Nizamnamesi, Havza’daki en temel sorunlardan biri olan işgücünün sürekliliğini sağlama açısından düzenlemeler yaparken, daha önceki dönemlerde büyük ölçüde kuralsız olarak yürütülen “zorunlu çalıştırma”yı düzenleyen hükümler getiriyordu.
1833-1840 yılları arasında 7 yıl Adana’yı yönetenİbrahim Paşa’nın, madencilik kesiminde olduğu gibiüretimi düzenleme ve artırma amacına yönelik yaptığıdüzenlemeler nelerdir?
Çukurova’da pazara yönelik pamuk üretimi artmaktaydı. Dönem açısından ileri olarak nitelendirilebilecek koruyucu önlemler de getirilmekteydi. Buna göre, haftalık ücretleri arz ve talebe göre belirleyen bir komisyon kuruluyordu. Çalışma koşullarına ilişkin anlaşmazlıklar da bu komisyon tarafından çözümleniyordu. İşçi temsilcileri ve işveren temsilcilerinden oluşan bu komisyonun kararlarına uymak zorunluydu. Haftanın 5, 5 günü çalışan işçiye, 7 günlük ücret veriliyordu ve günlük dinlenme süreleri artırılmıştı. İşçilerin yemek vb. sorunlarına ilişkin çeşitli önlemler de getirildi. Bu düzenlemeler, hukuksal olarak olmasa bile, geleneksel olarak, varlığını uzun süre, 1950’lere kadar sürdürmüştür.
Osmanlı İmparatorluğu’nda bağımlı çalışan meslek grupları nelerdir?
• Tarım sektöründeki ücretliler,
• Sanayi işçileri,
• Hizmetler kesimindeki işçiler,
• Madencilik kesimindeki işçiler,
• İnşaat işçileri,
• Kapitalist ev sanayii içerisindeki ücretliler,
Osmanlı İmparatorluğu zamanında devletin ilk sınai tesisi, harp silahları imal maksadıyla kurulan tesisin adı nedir?
Ülkede “devletin ilk sınai tesisi, harp silahları imal maksadıyla II. Bayezid devrinde (1505?) vücuda getirilen Tophane’dir”.
Ondokuzuncu yüzyıldan beri lisanımızda "işçi" yerine kulanabilen kelimeler nelerdir?
Ondokuzuncu yüzyıldan beri lisanımızda amele, rençber, ırgat, emekçi, ecir, gündelikçi aynı manalarda kullanılmakta ise de, bunlar arasında işçi tabiri son senelerde kati olarak taammüm etmiştir.
Günümüz anlamında işçi ve Osmanlı Devleti dönemindeki işçi arasındaki farklar nelerdir?
Günümüz anlamında işçi; bir işverene bağımlı olarak çalışan, çalışması büyük ölçüde süreklilik gösteren, ücret geliri başat olan bir işgücü kategorisidir. İmparatorluk’ta çalışanların çok büyük bölümü, bu özellikleri taşımamaktadır. Örneğin, ülkenin iktisadi yapısı içerisinde özel bir yeri olan madencilik kesiminde 1. Dünya Savaşı öncesi yıllarda çalışan yaklaşık 30.000 işçinin yarısı, bir kaç ay çalıştıktan sonra köyüne dönen ve yerini aynı nitelikteki geçici işçilere bırakan kimselerdi. Bu
nedenle, Ereğli Havzası’nda bu dönemdeki işçiler için, “köylü-işçi” ya da “çiftçimadenci” gibi terimler kullanılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda da 19. yüzyıldan başlayarak, kadın işçilerin sayısının artma sebepleri nedir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda da 19. yüzyıldan başlayarak, kadın işçilerin sayısı artmıştır. Bunun nedenlerinden birisi, sürekli yaşanan savaşlar dolayısıyla erkek işgücünde ortaya çıkan kayıplardır. “Savaş ilerledikçe erkek nüfusun cepheye sevki nedeniyle emek arzı sınırlı kaldı; kentlerde ve kırsal alanlarda erkek işgücü bulunamaması sonucu Osmanlı kadını çalışma yaşamına çekildi. Fabrikalardan atölyelere, yol yapımından sokak temizliğine kadar birçok iş sahasında kadın işçi çalıştırılmaya başlandı” (Toprak, 1995: 132). Devlet dairelerinde kadın memur çalıştırılmasına da bu dönemde başlandı (Toprak, 1995: 134).
1920 yılında İstanbul’da çocuk işçiler hangi alanlarda çalışmaktaydı?
Sanayi işletmelerinde çok sayıda çocuk işçi de istihdam edilmekteydi. 1920 yılında Amerikalı bilim adamları tarafından İstanbul’da yapılan bir araştırmaya göre, ayakkabıcılık alanında 2.500; giyim sanayiinde 600’ü erkek, 200’ü kız olmak üzere toplam 800; lokanta ve otellerde 200 erkek, 40 kız çocuk; küçük fabrikalarda 500 çocuk; sigara ve tütün imalâtında ise 170 çocuk istihdam edilmektedir (Moore, 1995: 166-171).
Osmanlı İmparatorluğu'nda cinsiyete dayalı ücret farklılıklarının olmasının sebepleri nelerdir?
• Özellikle gelişmekte olan sanayi kesiminde, yeni yapılan ve modern teknoloji içeren yatırımlar, hem üstlenilen riskler, hem de üretim maliyetleri yüksek olduğu için, girişimciler açısından, üretimin makûl fiyatlarla yapılabilmesi zorunluluğunu getirmekteydi. Kadınların düşük ücretlerle istihdamı ise hem riskleri, hem de üretim
maliyetlerini azaltmaktaydı. Ayrıca, örneğin halıcılık, dokumacılık gibi bazı üretim
dallarında, kadınların evde çalışma olanaklarının bulunması, işverenin maliyetlerini düşürüyordu.
• Temel çalışan kategorisinin “erkekler” olarak kabul edildiği bir toplumsal değerler
sistemi içerisinde kadınların çalışabilmeleri, ancak daha düşük ücretleri kabul etmeleri durumunda söz konusu olmaktaydı.
• Kadınların sendika ya da sendika benzeri işçi kuruluşlarına ve onların etkinliklerine
katılma olasılıklarının daha düşük olması, hem daha düşük ücretleri kabul etmelerini, hem de işverenlerin kadın işçileri tercih etmesini kolaylaştırmaktaydı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda sendikalar içerisindeki işçi örgütlenmeleri, hangi
hukuksal düzenlemelerle yasaklanmış durumdaydı?
1845 Polis Nizâmı ve 1909 Tatil-i Eşgal Kanunu bu çerçevede düşünülmelidir. Bu hukuksal düzenlemeler yanında, dönemin koşullarından kaynaklanan fiili yasaklama ve sınırlamalar da mevcuttu.
1908 öncesi dönemde işçi örgütlenmeleri ne şekilde yürütülmekteydi?
Özellikle İkinci Meşrutiyet öncesi dönemdeki bazı kuruluşların, isimlerinde “amele” sözcüğünü taşımalarına karşın, birer işçi kuruluşu olarak nitelendirilmeleri zordur. Bunlar dönemin şiddetli baskı koşullarında, dernek biçiminde kurulmuşlardır ve daha çok hayır ve yardımlaşma kuruluşu niteliğini taşımaktadırlar. Kurulan ilk işçi örgütlerinden biri, 1894-1895 yıllarında Tophane fabrikalarında kurulan Osmanlı Amele Cemiyeti’dir. Cemiyet, varlığını, sadece bir yıl sürdürebilmiştir. Cemiyetin yöneticilerinin tutuklanmaları ve Kanun-u Esasi’nin 113. maddesinde bulunan hükme göre sürgün edilmeleriyle, kuruluş ortadan kalkmıştır.
1908 sonrası dönemde işçi örgütlenmeleri nasıl yürütülmekteydi?
İkinci Meşrutiyet sonrasındaki işçi örgütlenmelerinin ise nicelik ve nitelik olarak farklılık kazandığı gözlenmektedir. Bu kuruluşlar, daha önceki dönemlere göre sayıca daha fazladırlar ve daha sürekli hale gelmişlerdir. Kuşkusuz, bu oluşumda çeşitli faktörlerin etkisi bulunmaktadır. İlk işçi kuruluşlarının kurulduğu yıllara göre sanayileşme ve buna bağlı olarak işçi sayısındaki artış, tüm yasal ve fiili sınırlamalarına rağmen İkinci Meşrutiyet’in getirmiş olduğu göreli özgürlük
ortamı ve işçilerin örgütlenme deneyimlerindeki artış bunlar arasındadır. Bu kuruluşlarda, daha önceki dönemlerdeki işçi örgütlerinin de etkisi olduğu gözlenmektedir.Niteliksel açıdan da farklılıklar olduğu gözlenmektedir. Bu kuruluşların örgütlenme düzeyleri daha öncekilerden farklıdır. Daha önceki kuruluşlar genellikle bir işyerinde çalışan işçiler tarafından kurulurken; boyutların genişlediği, üst örgütlere ulaştığı gözlenmektedir. Bir başka farklılık, İkinci
Meşrutiyet sonrası kurulan işçi kuruluşlarında siyasal akımların etkinliğidir. Özellikle sosyalist nitelikli akımlar, bu kuruluşlarda yaygın bir biçimde varolmuşlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleştirilen ilk grev eylemleri hangi amaçla yapılmıştır?
Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleştirilen ilk grev eylemleri esas olarak ekonomik amaçlıydı ve doğal örgüt yapısı içerisinde gerçekleştirilmişti.
İlân-ı Hürriyet” grevleri olarak anılan grevler hangi yıllar arasında yapılmıştır?
1872-1908 tarihleri arasında saptanabilen 23 greve karşılık, 1908 sonrasında bir grev patlaması yaşanmıştır. Bu grevler, İkinci Meşrutiyet’in ilânını takip ettiği için “İlân-ı Hürriyet” grevleri olarak anılmaktadır. Meşrutiyetin hemen arkasından, 2-2.5 aylık bir sürede, birçok işkolunda, on binlerce işçinin katıldığı grevler gerçekleştirildi.
Meşrutiyetin hemen arkasından bir çok grevin patlak vermesinin sebepleri nelerdir?
Bu grev patlamasının nedenlerinden biri, zaman içerisinde işçi sorunlarının, büyük ölçüde de ücrete ilişkin sorunların çözülemeden birikmiş olmasıdır. Ancak, bu birikimi harekete geçiren ve grevler biçiminde ortaya çıkmasına olanak sağlayan, kuşkusuz, İkinci Meşrutiyet’in getirmiş olduğu göreli özgürlük ortamıdır. Bir başka deyişle, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” ilkelerinin vurgulandığı İkinci Meşrutiyet ortamında, sorunların ifade edilmesi kolaylaştığı için, grevlerde bir tırmanma yaşanmıştır.
1908 grevlerinde işçiler hangi taleplerde bulunmuştur?
1908 grevlerinde, ücretler yanında, diğer çalışma koşullarının iyileştirilmesi yolunda taleplerde de bulunulmuştur (Gülmez, 1996: 176-177). Bu taleplerin bir bölümü karşılanmıştır. Bu grevlerin, başta ücretler ve çalışma süreleri olmak üzere, bağımlı
çalışanların çalışma koşulları üzerinde önemli iyileştirmeler getirdiği söylenebilir.
Mecelle'nin önemi nedir?
Kısmi bir Medeni Kanun olma niteliğini taşıyan Mecelle, çalışma ilişkileri alanını düzenlemek için çıkarılmış olmamakla birlikte, bu konuda içerdiği sınırlı hükümlerle, bireysel çalışma ilişkilerinin hukuksal çerçevesini çizmiştir. Mecelle, tam ismiyle “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye”, Osmanlı İmparatorluğu’nda, Tanzimat sonrası yoğunlaşan yasalaştırma çabalarının en önemli ürünlerinden biridir. 1868 yılında oluşturulan bir kurulun, 1869- 1876 yılları arasında tamamladığı Mecelle, hukuk
tarihi bakımından son derece önemli bir kanundur. Bunun nedeni, örf ve adet hukukunun geçerli olduğu bir dönemden, yazılı hukuk düzenine geçişte, önemli bir adım olmasıdır (Çelik, 1985: 5-6). “Mecelle, bu hükümleri ile iş hayatını bir düzene
sokmuş, kati ve sağlam esaslara bağlamış ve meslek ve san’at nevine bakmaksızın mütecanis (uniform) kaideler vazetmiştir.”
1909 tarihli Tatil-i Eşgal Kanunu (TEK) neden önemlidir?
Bu kanun, Türkiye çalışma ilişkileri tarihinde, toplu iş ilişkileri konusunda dolaysız bir biçimde düzenlemeler yapan ilk kanundur. Ancak, önemi, sadece “ilk” oluşundan kaynaklanmamaktadır. TEK, içeriği itibariyle de, çalışma ilişkilerinin o tarihe kadar düzenlenmeyen temel konuları üzerinde önemli hükümler getirmiştir. Bu konular; “sendikalar”, iş uyuşmazlıkları konusunda bir “uzlaşma” süreci ve “grev”dir.
Cemiyetler Kanunu dernekler konusunda hangi ilkeyi yürürlüğe almıştır?
Dernekler konusunda “serbest kuruluş” ilkesini getiren yasa, bu haliyle dönemin siyasi koşullarına uygun bir liberallik görüntüsü vermektedir. Ancak, derneklerin kuruluşları ve faaliyetlerine ilişkin olarak birçok önemli sınırlama da getirilmektedir. Serbest kuruluş ilkesinin hemen yanında, kurulan her derneğin hükümete hemen bildirilmesi zorunluluğu getirilmekte, belirli tür cemiyetlerin kurulması da yasaklanmaktadır. Buna göre, “genel ahlak kurallarına aykırı bir temele dayanan, ülkenin düzen ve geleneği, devletin bütünlüğü açısından bozucu, devlet biçimini değiştirme amacına yönelik, çeşitli Osmanlı unsurlarını siyasal yönden ayırmaya yönelik dernekler kurmak” yasaklanmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ücretlileri koruyucu sosyal politika önlemleri, büyük ölçüde madencilik sektöründe çalışanlar için getirilmesinin sebebi nedir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda ücretlileri koruyucu sosyal politika önlemleri, büyük ölçüde madencilik sektöründe çalışanlar için getirilmişti ve esas amacın kömür üretimini artırmak ve düzenliğini sağlamak olduğu söylenebilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılan dinsel yardımlar nelerdir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda İslam dininin gerektirdiği zekat, fitre, adaklar, kurban ve kefaretlerle, diğer bağış ve sadakalar şeklinde dar gelirliler ve muhtaçlara yapılan yardımlar, yüksek gelirlilerden düşük gelirlilere doğru gelirin belirli çapta yeniden
dağılımını sağlıyordu. Bu yardımlar, varlıklı sınıf tarafından kişisel olarak yapılmaktaydı. Bunların dışında, İmparatorlukta yaygın bir biçimde bulunan vakıflar da, benzeri yardımlarda bulunuyorlardı (Dilik, 1972: 26; Talas, 1983: 372-373). Daha çok dinsel gerekçelere dayalı bu sosyal yardım uygulamaları, aile içi yardımlaşmalara göre daha geniş çaplı ve organize olmakla birlikte, bir sosyal güvenlik uygulaması olmaktan daha çok, insani yardım çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamdaki sosyal güvenlik uygulamaları öncelikle hangi alanlarda başlamıştır?
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamdaki sosyal güvenlik uygulamaları öncelikle asker ve sivil bürokrasiden başlamıştı.