aofsoru.com

Göç Ve Göçmen Sorunları Dersi 6. Ünite Özet

Göçmenler Ve Emek Piyasaları

Emek Piyasası Kavramı

Emek piyasaları, modern bir ekonomide mal ve hizmet piyasaları, sermaye piyasaları gibi diğer piyasalar arasında en önemli olanıdır. Hane halklarının büyük çoğunluğu, gelirlerini günlerinin büyük bir kısmını geçirdikleri ve üretim süreci içinde yer aldıkları çalışma hayatından elde etmektedirler. Günümüzde toplumlarının en önemli makroekonomik sorunlarının işsizlik ve istihdam alanında yaşandığı düşünülürse emek piyasalarının önemi de daha net bir biçimde anlaşılabilecektir. Üretimin zaman içinde değişen yapısı işgücü piyasalarını da değiştirmekte ve dönüştürmektedir.

Emek Piyasalarını Diğer Piyasalardan Ayıran Özellikler

Emek piyasalarını mal ve hizmet piyasaları gibi diğer piyasalardan ayıran ilk özellik emek talebinin türetilmiş bir talep olduğu ve bu nedenle de emek talebinin ekonomideki mal ve hizmetlere olan talep doğrultusunda ortaya çıktığıdır. Diğer üretim faktörleri gibi emek faktörü de doğrudan doğruya tüketilmek amacıyla değil, tüketilebilecek başka mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılmak üzere talep edilmektedir.

Emek piyasasını diğer piyasalardan ayıran belki de en önemli ikinci özellik, emeğin istihdamının çalışan ve çalıştıran arasındaki kişisel bir ilişkiyi ifade etmesidir. Emek, sadece para ile ölçülebilen bir değer olmayıp, kişiliğin bir parçası olarak istek, yetenek, deneyim ve bilgi ile bütünleşerek arz edilen bir değerdir. İşçiler için emek piyasasında ne kadar ücret kazanıldığı kadar nasıl bir ortamda çalışıldığı da önemlidir. Bu nedenle işveren istihdam paketinde ücretin yanı sıra diğer unsurları da bulundurmak zorundadır.

Üçüncü önemli özellik, emek piyasasına arz edilen emeğin büyük ölçüde heterojenlik göstermesidir. Bireyler, motivasyonları, belirli işlere yatkınlıkları, yetenekleri ve risk alma istekleri bakımından birbirlerinden farklıdırlar.

Emek piyasalarını diğer piyasalardan ayıran dördüncü özellik ise bilgi eksikliğidir. Emek piyasası hakkında genellikle hem işveren hem de işçi bakımından bir bilgi eksikliği söz konusudur. İşverenler için, işçinin verimlilik kapasitesini ölçmek ve piyasada daha iyi niteliklere sahip iş arayanların olup olmadığını bilmek güçtür. Aynı şekilde işçinin de bulduğu işin kendisi için ne kadar uygun ve tatmin edici olduğunu, piyasada daha iyi işler bulup bulamayacağını değerlendirebilmesi de zordur.

Emek piyasalarının birden fazla oluşu beşinci emek piyasası özelliğidir. Tek bir emek piyasası yoktur, farklı birçok iş için binlerce piyasa vardır. Bu piyasalar bazen beceri düzeylerindeki farklılıklara göre, bazen de coğrafi alan bakımından sınıflandırılmaktadır.

Kurumsal özellikler olarak tanımlanabilecek altıncı özellikte ise emek piyasalarında yer alan karar alıcı birimlere vurgu yapılmaktadır. Emek piyasalarındaki karar alıcı birimlerin başında gelen sendikaların davranışlarını belirleyen sosyal, siyasal ve ideolojik bazı etkenler mal piyasalarında yer alan firmaların davranışlarını etkileyen faktörlerden farklıdır. Bu farklılıklar da emek piyasalarını diğer piyasalardan ayıran önemli bir boyutu ortaya çıkarmaktadır.

Emek piyasalarını diğer piyasalardan ayıran yedinci özellik, emek piyasasında işçinin pazarlık gücünün nispi olarak daha az olmasıdır. Genellikle emek piyasalarında güç alıcılar lehinedir. Çünkü iş arayanların sayısı açık işlerden fazladır. İşveren bekleyebilir ya da birçok işçi arasından seçim yapabilir ancak işçi sınırlı kaynaklara sahip olduğu için istihdam koşullarının belirlenmesinde işveren kadar etkili olamaz. İşçinin pazarlık gücü bir işi kabul ya da geri çevirebilme kabiliyetine bağlıdır. Bu ise alternatif boş işlerin sayısının bir fonksiyonudur.

Emek Piyasaları ile İlgili Temel Tanım ve Kavramlar

İşsizlik

En genel tanımıyla işsizlik; çalışmayı isteyenler ve çalışmaya hazır olanlarla (işgücü) hâlen bir işte çalışanlar (istihdam) arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır. İşsiz sayılabilmek için sadece çalışma isteğinin olması yeterli değildir, aktif olarak iş aranması da gereklidir. Çalışma isteği ve aktif olarak iş arama ölçütlerinin yanı sıra piyasada geçerli olan ücret oranına razı olma da işsiz olarak sayılmada dikkate alınmaktadır. Bu ölçütler temel alındığında işsizlik “gayri iradi” (iradi olmayan) bir kavramdır. Çalışma istek ve arzusunda olan, piyasada geçerli ücret oranından iş arayan ancak iş bulamayan kişiler işsiz olarak kabul edilmektedir.

Emek Piyasası Göç İlişkisi

Göçü açıklayan çok sayıda teori bulunmaktadır. Göçe karar verme, göçün gerçekleşmesi ve göçün sonuçlarının farklı bakış açılarıyla açıklandığı göç teorilerinde emek göçü ayrı bir yere sahiptir. Bireysel karar almaya dayalı olan ve kişilerin yaşadıkları bölge ile kendilerine daha iyi yaşam koşulları sunacağını düşündükleri bölge arasında belli ölçütlere göre karar vererek gerçekleştirdikleri göç türü “emek göçü” ya da ekonomik göçmen olarak tanımlanan duruma da uygundur. Mikro düzeydeki göç teorilerinden olan “Fayda-Maliyet Yaklaşımı” teorisinde de ele alındığı gibi göç; bireyin, göçün maliyetleri ile kendisine sağlayacağı faydayı karşılaştırarak karar verdiği bir sürecin sonunda ortaya çıkmaktadır. Bu yaklaşıma göre rasyonel olduğu kabul edilen bireyler, fayda-maliyet hesapları sonucunda göçten parasal olarak net kazanç elde edeceklerini düşündüklerinde göç etmeye karar vermektedirler. Bu çerçevede göç “Beşerî Sermaye Yatırımı” olarak kavramsallaştırılmaktadır. Bireyler sahip oldukları beşerî sermayeden en yüksek getiriyi elde edeceklerini düşündükleri bölgelere göç etmektedirler. Göç maliyetli bir süreçtir. Yolculuk, taşınma, iş arama, yeni iş çevresine uyum sağlama, kültür ve dile alışma, kendi ülkesindeki bağlardan yoksun olma gibi parasal maliyetler söz konusu olmaktadır. Göçün ayrıca parasal olmayan nitelikteki maliyet ve getirileri kişiden kişiye değişebilme özellikleri nedeniyle hesaplamaları bu model çerçevesinde dikkate alınmamaktadır.

Göç Veren Bölge Açısından Sonuçlar : Göç veren bölge ya da ülke olarak tanımlanan coğrafi alanlar; sermaye ve doğal kaynak arzının kıt olduğu, açık ve gizli işsizliğin yoğun olarak görüldüğü diğer bir tanımlama ile “göçün itici faktörlerinin” yoğun olarak yaşandığı bir yapıdadır. İtici faktörler, söz konusu bölge ya da ülkenin terk edilmesi konusunda bazı bireyler bakımından önemli bir motivasyon oluşturmaktadır. Nüfusun belli bir kısmının başka bir ülkeye göç etmesi olumlu ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Göç veren bölgeler bakımından ortaya çıkan olumlu sonuçlar:

  • Yoksulluğun kısır döngüsü kırılabilir.
  • İç tasarruflarda artış olabilir.
  • Dış ödemeler bilançosunda iyileşmeler görülebilir.
  • İşsizliğe geçici bir çözüm olabilir.

Göçün olumsuz sonuçları:

  • Nitelikli işgücünün kaybı,
  • Dışarıya sermaye ihraç edilmesi,
  • Kişilere üretken yaşa gelinceye dek yapılan beslenme, eğitim ve sağlık harcamalarıdır.

Göç Alan Bölge Açısından Sonuçlar : Göç alan bölgelerde daha fazla mal ve hizmet üretildiğinden üretim ve millî gelir artar. Göç alan bölgelerde göç sonucu yerli işçilerin ücretlerinde bir azalma söz konusu olabilmektedir. Göçmen emek gücü göç alan bölgelerdeki emek gücünü kontrol altında tutmanın da bir aracı olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, çeşitli baskı grupları göçün sınırlandırılması yönünde çalışmalar yapmaktadırlar. Göç alan bölgeler bakımından ortaya çıkan olumlu sonuçlar:

  • Millî gelir artışı,
  • Artan üretime dayalı olarak refah artışı,
  • Göç alan ülkelerde işverenlerin daha ucuza işçi çalıştırma imkânına sahip olmaları,
  • Yerli işçilerin çalışmayı istemediği ağır koşullarda çalışacak emek gücü sağlanmasıdır.

Göç ile gelen işçilerin yerli işçiler ile ikame edilebilir özellikte olması durumunda ise göç alan ülkelerde olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu olumsuz sonuçlar;

  • Ücretlerin azalması,
  • Kamu harcamalarında artış,
  • Sosyal tepkiler.

Kitlesel Göçlerin Emek Piyasaları Üzerindeki Etkileri

Kitlesel göçler emek göçü başlığı altında anlatılan bireysel ya da aile göç kararı modellerinden farklı olarak kişilerin iç çatışma, savaş, çevre felaketleri vb. nedenlerle ani, plansız ve kalabalık gruplar hâlinde göç etmesini ifade etmektedir. Literatürde bu yönüyle göç bir çeşit afet durumu olarak görülmektedir. Ani ve plansız olan kitlesel göç dalgaları gittikleri hedef ülkelerde onarılması zorunlu olan ciddi travmalar yaratırlar. Hayatta kalabilmek için gerekli temel barınma, beslenme ve güvenlik ihtiyaçlarının yanı sıra kalış süreleri ile orantılı olarak sağlık, dil öğrenme, eğitim, emek piyasalarına erişim gibi ihtiyaçların karşılanması zorunluluğu da doğmaktadır.

Yaşanan bu nüfus hareketleri genel olarak emek piyasalarında “emek arzı” yönünde bir artış yaratmaktadır. Mevcut koşullarda emek arzı fazlası diğer bir ifadeyle “işsizlik” yaşayan bir ekonomide emek arzının artması işsizliği arttırdığı gibi ücret oranlarını da düşürmektedir. Ücret oranlarındaki azalmanın yanı sıra kayıt dışı çalışma, sosyal güvenceden yoksun çalışma biçimlerinde artış, iş sağlığı ve güvenliği koşullarında gerilemeler gibi çalışanları olumsuz olarak etkileyen pek çok sorun ortaya çıkmaktadır.

Kitlesel Göçlerin Emek Piyasaları Üzerindeki Etkileri

Emek Piyasaları Üzerindeki Olumlu Etkiler

2011 yılından itibaren Türkiye’ye gelen ve AFAD tarafından açıklanan 05.02.2018 tarihli verilere göre geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sayısı 3.485.644’tür. TÜİK 2015 tarafından 15 Ocak 2018 tarihinde açıklanan verilere göre 3.647.000 kişi işsizdir. Türkiye’de neredeyse “kayıtlı işsiz sayısı” kadar “geçici koruma altında bulunan Suriyeli” bulunmaktadır. Bu veriler genel anlamda toplumsal yapısı ve konumuz bağlamında da emek piyasalarını köklü bir biçimde dönüştürme potansiyeli taşımaktadır.

Bu nedenle emek piyasaları üzerindeki etkiler ciddi bir biçimde analiz edilmelidir. Suriyelilerin gelişi ile ortaya çıkan yeni talep ya da yardım amacıyla bölgeye gelen ek kaynaklarla yeni iş imkânları ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu kısmi genişlemenin olumlu bir etki yaratacağı söylenebilir.

Emek Piyasaları Üzerindeki Olumsuz Etkiler

Kitlesel göçlerin emek piyasaları üzerinde ilk olumsuz etkisi kayıt dışılığın artmasıdır. İşsizlik artışı bölgeye ve yerli işçilerle olan tamamlayıcılık ve ikame ilişkisine göre değişmektedir. Kayıt dışılık ya da işsizlikte yaşanan artışın yanı sıra diğer bir önemli olumsuz durum da çocuk işçiliğindeki artıştır. Ayrıca düşük ücretler, uzun çalışma süreleri, karşılaşılan ayrımcılık, ödenmeyen ücretler, iş sağlığı ve güvenliği sorunları çalışma koşulları da emek piyasalarında ortaya çıkan olumsuz etkiler arasındadır.

Mültecilerin Emek Piyasalarındaki Konumu

AFAD tarafından yayımlanan “Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacılar 2013” raporuna göre barınma merkezleri dışında yaşayan Suriye uyruklu yabancıların dörtte üçü iş aramaktadır. Ancak kaç kişinin çalıştığı konusunda kesin bir bilgiye ulaşabilme imkânı bulunmamaktadır. Çeşitli rapor ve çalışmalarda bu konu incelenmektedir. Kaygısız tarafından yapılan çalışmaya göre 600.000 Suriyeli kayıt dışı olarak çalışmaktadır. Suriyeliler dışında Türkiye’ye Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan gibi ülkelerden gelen göçmenler çoğunlukla çocuk ya da yaşlı bakımında, ev işlerinde, inşaat sektöründe ucuz emek ihtiyacının karşılanması amacıyla istihdam edilmekte iken Suriyeliler büyük ölçüde mevsimlik tarım işleri, hayvancılık, inşaat, tekstil ve hizmet sektörlerinde yoğunlaşmaktadır. Ancak büyük ölçüde kaçak olarak çalıştıklarından hakkaniyetli ücret isteme, ücretle bağlantılı fazla çalışma ücreti talebinde bulunma ve benzeri durumlarda yasal yollara başvurma imkânlarından yoksun bulunmaktadırlar.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email