Göç Ve Göç Sorunları Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Göç Teorileri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Göç nedir?
Göç; dinî, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer nedenlerle insanların yaşadıkları coğrafyadan başka bir yere, hayatlarının tamamını ya da bir kısmını geçirmek üzere yaptıkları yer değiştirme hareketidir. Sosyal sistemin bozulan dengelerini tekrar sağlamak için ortaya çıkan bir mekanizma olarak ifade edilen göç; toplumun evrimi sırasında geçirdiği dönüşümlere paralel olarak ortaya çıkan tek yönlü bir uyum hareketi olarak kabul edilmektedir. Göç temelde sosyal bir hareket olmasına karşın, ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen temel değişim araçlarından biri olmuştur.
Göç teorileri hangi koşullardan etkilenir?
Göç teorileri incelendiğinde göç olgusunun ortaya çıktığı ilk dönemlerden itibaren ekonomik, kültürel, siyasi ve hatta iklimsel birçok koşuldan etkilendiği görülmektedir.
Günümüzdeki göç olgusu karşımıza nasıl çıkmaktadır?
Günümüzdeki göç olgusu; kendi bireysel kararlarıyla daha iyi çalışma ve yaşama koşullarına ulaşmak isteyen bireylerin gerçekleştirdikleri göçlerden, savaş, çatışma, doğal afetler gibi zorunlu nedenlere dayalı olarak gerçekleştirilen kitlesel göçlere kadar çok farklı görünümlerde karşımıza çıkmaktadır.
Brettell ve Hollifield'in 2000 yılındaki çalışmasına göre farklı bilimsel disiplinlerin göç olgusuna karşı farklı bakış açılarına dayanan yaklaşımları nelerdir?
Brettell ve Hollifield (2000) çalışmasına göre farklı bilimsel disiplinler göç olgusuna karşı farklı bakış açılarına dayanan yaklaşımlar geliştirmişlerdir. Bunlar;
• Antropologlar kimin, ne zaman ve neden göç ettiğinden çok, bir göçmen olmanın deneyimi ve anlamı ile ilgilenmektedirler. Göç olgusunu, kadın ve erkek, akrabalar veya aynı kültürel ve etnik alt yapıya sahip insanlar arasındaki sosyal ilişkilere yaptığı etkiler olarak ele almaktadırlar. Göçmenlerde oluşan sosyal ve kültürel değişiklikleri öne çıkaran antropologlar göç konusunda evrensel olarak kabul edilebilecek, her zaman ve her yerde geçerli olan bir göç kavramından söz edilemeyeceğini savunmaktadırlar.
• Nüfus bilimciler için göç, nüfus değişiminin temel nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Doğumlar, ölümler ve göç, nüfus değişiminin temel unsurlarıdır. Nüfus bilimciler daha çok sayısal verilerle çalıştıkları için göçün yönü, seyri ile göçmenlerin yaşı, cinsiyeti ve eğitimi gibi özellikleri ile ilgilenmektedirler. Nüfus bilimciler, “Kim göç eder?”, “Ne zaman göç eder?” gibi sorular etrafında çeşitli tahmin modelleriyle geleceğe yönelik olarak göçe bağlı nüfus hareketliliğini öngörmeye çalışmaktadırlar.
• Ekonomistler “Kimler göç eder?” sorusunu sormakta göçün ekonomik yönünü ele almaktadırlar. Bireysel göç kararı verilmesi ve bunu etkileyen değişkenlerin neler olduğu ya da bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarına dayalı nedenler ile göçü ve göç sürecini analiz etmektedirler. Ekonomi disiplininde göç araştırmaları, ekonomik faktörleri merkeze alan ve faydasını maksimize etmeye çalışan “rasyonel birey” varsayımına dayanarak, göçün fayda ve maliyetlerinin hesaplanmasına dayalıdır.
• Tarihçiler nüfus hareketlerinin belirleyici unsurları ve sonuçları ile ilgilenirler. “Kim, ne zaman ve neden hareket ediyor?”, “Neden insanların bir kısmı göç ederken, başka bir kısım insan göç etmemeyi tercih ediyor?”, “Hareket edenlerin göç etme ve yerleşme deneyimleri nelerdir?” gibi soruları sormaktadırlar.
• Hukukçular, hukuk kurallarının göç olgusunu nasıl şekillendirdiği üzerinde çalışmakta ve tutarlı bir göç kontrol rejiminin oluşturulmasının zorunluluğuna işaret etmektedirler. Teorideki hukuk ile uygulamadaki hukuk arasında bir boşluk olduğu ve bunun nereden kaynaklandığı araştırılmaktadır.
• Sosyologlar, “Göç neden olur?” ve “Zaman içerisinde nasıl devam eder?” sorularına yanıt aramaktadır. Sosyologlar da antropologlar gibi göç ve göçmenlerin uyum sürecini temel alan bir anlayışla sosyal ilişkilere vurgu yapmaktadırlar. Aralarındaki fark ise sosyologlar özellikle göç alan toplumlar üzerinde çalışırken, antropologlar hem göç veren hem de göç alan toplumlar üzerinde durmaktadır. Her iki disiplin de göç süreci üzerinde hem nedensel hem de devam ettirici bir faktör olan göç ağları üzerinde ağırlıklı olarak durmaktadır.
• Coğrafyacılar temelde mekânsal ilişkilerle ilgilenirler. Bu nedenle göç araştırmalarında istihdam kalıpları ve yerleşim kalıpları arasındaki ilişkiler, etnik yerleşim bölgelerinin oluşumu ve gelişimi ile farklı etnik ve ırksal grupların ayrışmasının değişen kalıplarına dikkatlerini verirler.
Erken dönem göç teorileri daha çok neye yoğunlaşmaktadır?
Erken dönem göç teorileri daha çok nüfus hareketleri üzerine yoğunlaşmaktadır.
Ravenstein 1871 ve 1881 yıllarında göç sürecinin temel mekanizmalarını açıklarken hangi verileri kullanmıştır?
Ravenstein 1871 ve 1881 İngiliz nüfus sayımı verilerindeki doğum yeri çizelgelerinin içerdiği verileri kullanarak göç sürecinin temel mekanizmalarını açıklamaya çalışmıştır.
Ravenstein’a göre göç etmenin temel unsuru nedir?
Ravenstein’a göre göç etmenin temel unsuru ekonomik olarak daha iyi koşullara ulaşma isteğidir. Bunun dışındaki diğer unsurlar ikincil derecede önem taşımaktadır.
Ravenstein’ın ortaya koyduğu “Göç Kanunları” nelerdir?
Ravenstein’ın ortaya koyduğu “Göç Kanunları” şunlardır;
• Göç edenlerin çoğu yalnızca kısa mesafedeki yerlere göç ederler. Ortaya çıkan göç akımlarının yönü, göçmenleri içine çeken büyük ticaret ve sanayi merkezlerine doğrudur.
• Yerleşim birimleri arasında sınırlı ancak ülke çapında genel olan bu hareketin doğal sonucu, içine çekme süreci doğrultusunda kentlere yakın bölgelerden kentlere doğru olan göçün artması ile boşalan kırsal bölgelerin daha uzak mesafelerden gelenlerce doldurulması ve bu durumun ülke çapında bir yayılma sürecine neden olmasıdır.
• Bu yayılma süreci, göçleri içine çeken sürecin tersine olsa da onunla benzerlik göstermektedir.
• Her göç akımı kendisini denkleştirici bir karşı akım yaratmaktadır.
• Uzun mesafelere giden göçmenler genellikle büyük ticaret ya da sanayi merkezlerinden birini tercih etmektedir.
• Ülkenin kırsal alanlarında yaşayanların göç etme eğilimi kentsel alanlarda yaşayanlardan daha yüksektir.
• Kadınların göç etme eğilimi kısa mesafelerde erkeklerden daha yüksektir. Erkekler uzun mesafede göç etmeye daha yatkındırlar.
Marksist Teori nedir?
Kendi başına Marksist bir göç teorisi olmamakla birlikte, “Kapital” isimli ünlü eserinde Marx, feodal üretim tarzından kapitalist üretim tarzına geçişin kırdan kente göç olgusuna yol açtığını iddia eder. Ayrıca kapitalist üretim biçiminin ortaya çıkışında sömürgecilik ve köleliğin etkin olduğunu açıklayarak zorunlu göçlere atıf yapmaktadır.
Marx tarafından ortaya atılan “Artık Değer Teorisi” nedir?
Marx tarafından ortaya atılan “Artık Değer Teorisi”nde, işçinin işveren (kapitalist) tarafından sömürüldüğü ve ürettiği değerin karşılığı olan ücretin kendisine tam olarak verilmeyip bir kısmının alıkonduğu ileri sürülmektedir. Bu, Marx tarafından “Artık Değer” olarak adlandırılmaktadır. Marx’ın artık değer kavramı, emeğin kullanım değeri ile değişim değeri arasındaki farktır. Emeğin kullanım değeri, emeğin fiilen çalıştığı süre içerisinde ürettiği değerdir. Ancak, işçi yarattığı bu değerin tümüne sahip olamaz ve ona ödenen ücret ancak onun ve ailesinin asgari düzeyde geçimini sağlayabilecek kadardır. Bu da emeğin değişim değeri olarak adlandırılır. Yani, emeğin değişim değeri, emeğin kendini yeniden üretebilmesi için satın alabileceği malların değerine eşittir. Marx’a göre, aradaki fark kapitaliste gider ve artık değer olarak adlandırılır.
Göç olgusunu matematiksel bir yaklaşımla açıklamaya çalışan S. A. Stouffer göre “Kesişen Fırsatlar Teorisi” nedir?
Nüfus hareketlerinin dağılımını belirlemek için mesafenin nasıl işlediğini analiz etmek amacıyla 1940 yılında “Kesişen Fırsatlar Teorisi”ni ortaya koyan S. A. Stouffer, “itme” ve “çekme” teorisi gibi teorilerin yaygın olarak kullanılmasına rağmen içlerinde barındırdıkları “mesafe” bileşenini hesaba katmadıkları için yeterince açıklayıcı olmadıklarını savunmaktadır. Göç olgusunu matematiksel bir yaklaşımla açıklamaya çalışan bu teorisyene göre; belli bir mesafeye göç edecek kişilerin sayısı, bu mesafedeki iş imkânlarının çokluğu ile doğru orantılıdır. Ona göre göçün en önemli nedeni fırsatlardır. Stouffer teorisini 1935- 1940 yılları arasında ABD’nin Ohio eyaletinin Cleveland bölgesine ait nüfus sayımı istatistiklerini kullanarak evlerinden taşınan kişileri veri kabul ederek geliştirmiştir.
İtme-çekme teorisini ortaya koyan Lee’ye göre, göç olayındaki temel faktörler nelerdir?
İtme-çekme teorisini 1966 yılında ortaya koyan Lee’ye göre, göç olayında dört temel faktör vardır. Bu faktörler şu şekilde sıralanır:
• Yaşanan yerle ilgili faktörler
• Gidilmesi düşünülen yerle ilgili faktörler
• İşe karışan engeller
• Bireysel faktörler
“Eğer her insan aynı ise neden bazıları göç ediyor da bazıları göç etmiyor?” sorusundan yola çıkarak, her insanın aynı ve göçün de normal bir olgu olduğu düşüncesine karşı çıkan göç teorisyeni kimdir?
W. Petersen’dir.
Petersen'ın, bireysel ve sınıfsal farklılıkları da göz önüne alarak oluşturduğu göç tipleri nelerdir?
Petersen, bireysel ve sınıfsal farklılıkları da göz önüne alarak oluşturduğu beş göç tipini kısaca şöyle açıklamaktadır:
a. İlkel göç: Doğal çevrenin itmesi sonucunda oluşan göçlerdir. Bu göç tipi; kuraklık, kötü hava koşulları gibi çevrenin yarattığı zorluklardan kaynaklı göçleri kapsar. Burada ilkel göç, doğal güçlerle başa çıkamama sonucu ortaya çıkmaktadır. Göç eden bir grubun muhafazakâr bir biçimde aynı çevreye sahip olma eğilimi vardır; örneğin pastoral insanlar, alışmış oldukları yaşama devam edebilecekleri otlaklarda kalma gayreti içinde olmuşlardır. Eski yaşam biçimlerini sürdürebilmek isteyen kişiler bunu devam ettirebilecekleri bir yer buluncaya kadar göçebe topluluklar olarak dolaşmaktadırlar.
b. Zorlama göç: Yönetimi elinde tutan otorite tarafından bir topluluğun göçe zorlanması ile oluşan göç tipidir. Bu göç tipinde, topluluğun göç etmekten başka seçeneği yoktur. Nazilerin Yahudileri göçe zorlamak için uyguladığı politikalar bu göç türüne örnek gösterilmektedir. Bu göç türü insanlık tarihi içinde önemli bir göç türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir bölgeye gelen daha güçlü insanlar o bölgede bulunan daha zayıf grupları yerlerinden edebilirler. Bu göç türünde göçmen kişi değil göçe zorlayan otorite nedeniyle göç gerçekleşmektedir.
c. Yöneltilmiş göç: Potansiyel göçmenlerin, göç edip etmeme konusunda karar verme gücünü ellerinde bulundurabildikleri göç tipidir. Yöneltilmiş göçte sömürgelerde yaşanan kölelik benzeri uygulamalar söz konusu olmaktadır. Belli bir sözleşme ile İngiliz sömürgelerine göç eden beden işçisinin genellikle borçlanma ile hizmet sürelerinin uzaması durumu söz konusudur. Kölelik benzeri bir uygulama olan bu sistemde niteliksiz işgücünün vatanına geri dönebilmesi nadiren söz konusu olmaktadır. Yöneltilmiş göçte de göçmenin iradesi çok belirleyici olmamaktadır. Bu göç türünde göçmenler büyük ölçüde pasiftir.
d. Serbest göç: Göç kararının tamamen göçmenlerde olduğu göç tipidir. Bu göç tipi, kitlesel göçlerden çok, bireysel nedenlerle oluşan kişisel göçleri tanımlamaktadır. Serbest göç yenilik ve daha iyi koşullara kavuşmak için gerçekleştirilen göçtür. Demiryolları, limanlar, güvenli buharlı gemiler gibi ulaştırma imkânlarının artması göçlerin de artmasına neden olmaktadır. Giderek daha fazla sayıda insan daha iyi yaşam koşullarına kavuşacakları yerlere göç etmektedirler. Petersen bu duruma örnek olarak 1861- 70 yıllarında ortalama göçmen sayısının 9.300’e çıktığını göstermekte ve bu noktada göçün artık bireysel olmaktan çıktığını ifade etmektedir. Coğrafi uzaklıkları azaltan teknolojiler göçleri arttırmaktadır.
e. Kitlesel göç: Bu göç tipi, bir ülkeden veya bir bölgeden başka bir yere çok sayıda insanın göç etmesini ifade etmektedir. Dünyadaki ulaşım ağı ve teknolojinin gelişmesi kitlesel göçleri yaratmıştır. İnsanın kentler, bölgeler, ülkeler arasındaki bireysel ve kitlesel hareketi eski devirlerden günümüze kadar devam etmektedir. Küreselleşme ile birlikte ekonomik düzenin uluslararası boyutta kazandığı yaygınlık, iletişim ve ulaşım teknolojilerinde yaşanan ilerlemeler insanların ülkeler arasındaki hareketlerini göç olarak adlandırılan uzun süreli yerleşimlerini arttıran gelişmelerdir (
Günümüzde çok yönlü özellik arz eden göç araştırmaları hangi konular üzerinde durmaktadır?
Günümüzde çok yönlü özellik arz eden göç araştırmaları, birden fazla analiz düzeyi sunmaktadır. Bu alanda genellikle göç kökenleri, göç akımlarının yönü ve sürekliliği, göçmen emeğinin kullanımı ve göçmenlerin sosyo-kültürel uyumu olmak üzere dört farklı konu üzerinde durulmaktadır.
Gizli işsizlik nasıl tanımlanabilir?
Gizli işsizlik herhangi bir işkolunda çalışıyor görünmesine rağmen, üretime hiçbir katkısı olmayan işçilerin yarattığı durumdur. Bir işyerinde çalışıyor görünmesine rağmen, çalışmasıyla üretimde meydana gelen artışa hiçbir katkısı olmayan işçilerin meydana getirdiği durumu tanımlamak için kullanılan bir kavramdır.
Neoklasik Ekonominin Makro Teori”sini ortaya koyan temel çalışmalar kimler tarafından yapılmıştır?
Neoklasik Ekonominin Makro Teori”sini ortaya koyan temel çalışmalar, W.A. Lewis (1954), M. Todaro (1969) ve J. R. Harris - M. Todaro (1970) tarafından ekonomik kalkınma süreci içinde ortaya çıkan göç sürecini açıklamak için yapılmıştır.
Neo-klasik Ekonominin Makro Teorisinin içerdiği varsayımlar nelerdir?
Teori şu varsayımları içermektedir:
1. İşçilerin uluslararası göç hareketi, ülkeler arasındaki ücret farklılığından kaynaklanmaktadır.
2. Ücret farklarının ortadan kaldırılması, işçi hareketini sonlandıracak ve bu farklılıkların olmadığı durumda göç olmayacaktır.
3. Beşeri sermaye düzeyi yüksek yani yüksek nitelikli işçilerin yer değiştirmesi, yüksek nitelikli işçilerin getiri oranlarındaki farktan kaynaklanmaktadır. Bu getiri oranları genel ücret oranlarından farklı olabilir ve niteliksiz işçilerin göçünün aksi yönünde bir göç hareketi yaratabilir.
4. Uluslararası göçü belirleyen emek piyasasıdır, diğer piyasaların önemi yoktur.
5. Hükûmetlerin göç akımlarını kontrol etmesinin yolu, göç veren ve/veya alan ülkelerde emek piyasasını düzenlemek veya etkilemekten geçmektedir.
Neo-Klasik Ekonominin Mikro Teorisi'ne göre ülkeler ya da bölgeler arasındaki göçün nedeni nedir?
Teoriye göre ülkeler ya da bölgeler arasındaki göç; kazanım ve işgücü piyasası farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Beşeri sermaye düzeyine etki eden eğitim, deneyim, yabancı dil bilgisi gibi faktörler kişilerin göç kararı vermesinde etkilidir. Uluslararası göç hareketleri, ancak ülkeler arasındaki kazanç ve/veya istihdam oranları farklı olduğu hâllerde ortaya çıkmaktadır.
İşgücü Göçüne İlişkin Yeni Ekonomi Teorisi nedir?
1990’lı yıllarda O. Stark tarafından geliştirilen bu Teoriye göre, göç etme kararı tek tek bireyler tarafından değil, bir hanehalkının tüm fertleri hatta bazen topluluğun tümü gibi birbiriyle bağlantılı çok sayıda kişi tarafından alınmaktadır. Bu şekilde alınan kararlar sayesinde, hem beklenen gelir maksimize edilmeye hem de işgücü piyasası dışındaki piyasalarda başarısız olmaya yol açacak risklerin aşılmasına çalışılır.
Bu Teoriye göre; hanehalkı, bireylerden farklı olarak ailenin verimli gelir kaynaklarını daha etkili bir biçimde çeşitlendirebilir. Hanehalkı üyelerinin bir kısmı yerel ekonomide istihdam edilirken, bir kısmı da koşulları daha iyi olan yabancı ülkelerde çalışabilirler. Yerel ekonomik bir krizle karşılaşıldığında ise, ailenin geliri göç eden bireylerin gönderdikleri gelirler sayesinde dengelenebilir
“İkili İşgücü Piyasası Teorisi" hangi özellikleri taşır?
“İkili İşgücü Piyasası Teorisi”; işsizlik, ayrımcılık, sendikalar, gelir dağılımı ve yoksulluk gibi konuları açıklamada kullanılan, kendine has özellikler taşıyan bir teoridir. İkili işgücü piyasası teorisi 1960 ve 1970’li yıllarda çalışma ekonomistleri tarafından yoğun olarak tartışılmaya başlamıştır.
Sanayi toplumlarının ve ekonomilerinin dört temel niteliği, bu toplumların sürekli göçmen işgücü talebine gereksinim duymalarına neden olmaktadır. Bu temel nitelikler nelerdir?
Sanayi toplumlarının ve ekonomilerinin dört temel niteliği, bu toplumların sürekli göçmen işgücü talebine gereksinim duymalarına neden olmaktadır. Bu temel nitelikler yapısal enflasyon, motivasyon sorunları, ekonomik düalizm ve emek arzının yapısı olarak ele alınabilir.
Merkez-Çevre Göç Teorisi (Dünya Sistemleri Teorisi) nedir?
Bu Teoriye göre; dünya, merkez ve çevre olarak ikiye ayrılmıştır. Merkez olarak adlandırılan ülkeler ekonomik ve sosyal olarak gelişmiş, kapitalist ilişkiler sistemini benimsemiş ülkelerdir. Çevre ülkeler ise kapitalist ağlara ve değerlere sahip merkez ülkelere bağımlı olan ülkelerdir.
Merkez-çevre Teorisine göre göç, kapitalist gelişim sürecinin neden olduğu çözülmelerin ve yer değiştirmelerin bir sonucudur. Kapitalist ekonomi Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’daki merkezlerden giderek daha geniş halkalar hâlinde yayıldıkça dünya nüfusunun giderek büyüyen kısmı dünya pazar ekonomisine dâhil edilmektedir. Çevre bölgelerdeki toprak, hammadde ve emek dünya pazarlarının denetimi altına girdikçe göç akımları oluşmakta, bunların önemli bir kısmı dış ülkelere doğru yönelmektedir.
Göç Sistemleri Teorisi nasıl işler?
“Göç Sistemleri Teorisi”ne göre iki veya daha fazla ülke karşılıklı olarak göçmen değişimi ile bir göç sistemi ve ilişkiler zinciri oluşturmaktadır. Bu sistemde yer alan ülkeler coğrafi olarak yakın olmak zorunda değildir. Ancak göç veren ve alan iki ülke arasında göçten önce bir ilişki varsa göçün gerçekleşme olasılığı daha fazladır. Bu ilişkinin temeli sömürgecilik dönemine, ticari ve mali ilişkilere, siyasal ve kültürel bağlara veya siyasal nüfuz ve askerî işgallere dayanabilir.