Bilgi Toplumu Ve E-Devlet Dersi 1. Ünite Özet
Elektronik Devlet: Tanımlar, Kategoriler Ve Tarihçe
- Özet
Giriş
Devletler, başta kamu yönetimi sistemini oluşturan yürütme, yasama ve yargı erkleri olmak üzere; tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, taşra teşkilatlarında ve yerel yönetimlerdeki hemen bütün teknik ve idari süreçlerde teknoloji kullanımını giderek yaygınlaştırmıştır.
Devletlerin teknoloji kullanımındaki temel amacı, gerek kendi iç işleyişlerini daha verimli hâle getirmek gerekse de başta vatandaşlar olmak üzere hizmet ettikleri özel sektör şirketleri, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kuruluşlar gibi kamu yönetimi sisteminin bütün aktörlerine/ paydaşlarına daha iyi hizmet verebilmektir.
Gelişmiş ülkelerde 1990’lı yıllardan beri, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise 2000’li yıllardan itibaren elektronik devlet uygulamalarının yaygınlık kazandığı gözlenmektedir. Özellikle genç nüfusun yoğun olduğu Türkiye gibi ülkelerde kamu kurumları ve yerel yönetim birimleriyle her türlü temas ve hizmet alımı için gençlerin giderek artan oranda elektronik kanalları tercih ettikleri görülmektedir.
Elektronik Devlet Kavramı
Kamu yönetimi sistemi olarak adlandırılan devlet örgütlenmesi sistemi, teknolojinin gelişmesinden ve yaygınlaşmasından derinden etkilenmektedir.
Elektronik devlet (electronic government), ya da kamuoyunda daha fazla bilinen ve yaygın kabul görmüş olan kısa adıyla e-Devlet (e-Government), genel olarak kamu yönetimi sisteminin daha iyi idare edilmesinde teknolojinin kullanılması olarak tanımlanabilir. Diğer bir deyişle, kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi ve iletişim teknolojileri kullanımı yoluyla bilgi ve hizmet sunmasıdır. Kavramın bu şekilde yazılmasındaki (e-Devlet) asıl amaç ise elektronik kelimesiyle anlatılan teknolojilerin devletin (kamu yönetimi sisteminin) değişim ve dönüşümü için sadece birer araç olduğunu, asıl önemli olanın ve dikkat edilmesi gerekenin baş harfi büyük harfle yazılan “devlet”teki dönüşüm olduğunu vurgulamaktır.
Çeşitli teknolojik araçları kullanarak varılmak istenen asıl hedef, devleti yani kamu yönetimi sistemini daha verimli, vatandaş-odaklı, katılımcı, şeffaf ve denetlenebilir bir hâle getirmektir.
Elektronik devlet kavramının Türkçedeki alternatif karşılıkları olarak uzmanlarca önerilen ama çeşitli nedenlerle kamuoyunda ve akademik camiada daha az kabul gören “dijital devlet” (digital government) ve “elektronik yönetişim” (electronic governance veya e-Governance) gibi farklı adlandırmalar da mevcuttur.
Kamu yönetimi ve teknoloji ilişkisinin tarihçesi oldukça eskiye dayanmakla birlikte, e-Devlet kavramı ile ifade edilen kamu yönetimi ve teknoloji ilişkisi, tarihsel gelişme çizgisinde hem bir devamlılığı hem de bir kopuşu temsil eder. Devamlılığı temsil eder; çünkü kullanılan teknoloji ne kadar değişirse değişsin, farklı zaman ve mekânlarda gerçekleştirilmeye çalışılan idari amaçlar oldukça benzerdir.
Elektronik devlet uygulamaları, geçmişteki kamu yönetimi ve teknoloji ilişkisinden aynı zamanda kısmi bir kopuşu da temsil etmektedir; çünkü geçmişteki bazı teknolojilerde olmayan bazılarında ise nispeten zayıf olan önemli bir özellik, e-Devlet uygulamalarında mevcuttur. Bu özellik, teknolojinin sadece verimlilik, hız ve güvenlik gibi idari amaçlara değil, tüm bunlara ek olarak, katılım, denetim, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi siyasi/demokratik amaçlara da hizmet edebilmesidir.
e-Devlet kavramının biri idari, biri de siyasi olmak üzere iki temel boyutu olduğu söylenebilir: Bu çerçevede, e-Devletin idari veya kamu hizmeti sunma boyutu, bilgi ve iletişim teknolojilerinin idarede kullanılması yoluyla kamusal bilgi ve hizmetlerin her zaman/sürekli (mesai saatleri ile sınırlı olmaksızın), daha hızlı, etkin, kolay ve vatandaş-odaklı olarak sunulabilmesidir.
e-Devlet kavramının siyasi boyutu ise, bilgi ve iletişim teknolojilerinin idarede kullanılması yoluyla katılım, denetim, şeffaflık ve hesap verebilirlik kanallarını açmak veya mevcut kanalları genişletip derinleştirmektir.
Elektronik Devlet Kavramının Zaman İçindeki Değişimi
e-Devlet, içeriği sabit bir kavram olmayıp hem kamu yönetimi sistemlerindeki değişimler hem de teknolojideki hızlı gelişmeler nedeniyle oldukça dinamik bir yapıya sahiptir. Örneğin, e-Devlet uygulamaları, Türkiye dâhil dünyadaki birçok ülkede ilk olarak hem merkezî, hem de yerel yönetim düzeyinde resmî kamu web siteleri kurulması şeklinde ortaya çıkmıştır. Yani, e-Devlet uygulamaları, hem bakanlıklar hem de belediyeler gibi farklı kurumlarda somut olarak ilk aşamada/dalgada kamu kurumlarının resmî web sitelerinin kurulması şeklinde başlamıştır.
Ne var ki bu ilk hizmet standardı sabit kalmamış; kurumsal bir web sitesi vasıtasıyla bilgi ve hizmet sunma şeklindeki kamu hizmeti sunum standardı, internete bağlanabilen tablet bilgisayarların ve akıllı cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla ve internet bağlantı ücretlerinin nispeten düşmesiyle yetersiz kalmaya başlamıştır. Bu dönemde ortaya çıkan yeni (ikinci aşama/dalga) hizmet standardı, kurumsal web sitesi sahibi olmanın yanı sıra en azından bazı bilgi ve hizmetlerin cep telefonu ve tablet gibi taşınabilir araçlar kullanımı vasıtası ile mobil platformlar üzerinden sunulması olmuştur. Böylece e-Devlet olgusunun alternatifi değil tamamlayıcısı olacak şekilde “mobil devlet” (m-Devlet) veya kullanım yeri belediye ise “mobil belediye” (mBelediye) şeklinde adlandırılan yeni bir elektronik hizmet standardı ortaya çıkmıştır.
Türkiye gibi birçok gelişmekte olan ülkede nüfus içerisindeki sayıları ve/veya oranları artan gençlerin sabit kişisel bilgisayarlar veya dizüstü bilgisayarlar kullanmak yerine tablet bilgisayarları ve özellikle cep telefonlarını kullanmayı tercih etmesi, “mobil devlet/belediye” hizmet standardının yaygınlaşmasını teşvik eden önemli bir faktör olmuştur.
Teknolojinin dinamik yapısı ve hızlı gelişimi, yukarıda ortaya çıkışı anlatılan “mobil devlet/belediye” hizmet standardını da kısa sürede değişime uğratmıştır. Üçüncü aşamada/dalgada, başta Facebook ve Twitter olmak üzere, dünya çapında yaygınlık kazanan sosyal medya platformları, insanların sadece başka insanlar ile değil gerek ticari gerekse idari kurumlar ile etkileşimini de şekillendirir ve bir noktaya kadar da belirler hâle gelmiştir. Bu tespitten hareketle, gerek özel şirketler gerekse de kamu kurum ve kuruluşları, çeşitli sosyal medya platformları üzerinde resmî sayfalar/hesaplar oluşturup bu sayfa ve hesaplar üzerinden bilgi ve hizmet sunmaya başlamışlardır.
Bu standartlar birbirinin yerini almamıştır. Yüz yüze hizmet sunumu yapılan kamu kurumlarının hizmet binalarına ek olarak, hem alternatif hem de tamamlayıcı yeni kamu hizmeti sunum kanalları olarak şekillenmişlerdir. Tüm bu aşamalarla/dalgalarla somutlaşan, gerek idari yapıdaki gerekse de teknolojik alandaki gelişmelerin yukarıda açıklanmaya çalışılan dinamik yapısı, e-Devlet kavramının da durağan/statik değil, değişken/dinamik bir yapıda var olması sonucunu doğurmuştur.
e-Devletin Sınıflandırılması
Başta internet olmak üzere, dünya çapında yaygınlaşan çeşitli teknolojik gelişmeler, sadece idareyi (kamu yönetimi sistemini) değil, aynı zamanda ticareti ve siyaseti de derinden etkilemiştir. Gelişen teknolojilerin ticari alana ve faaliyetlere etkisine “elektronik (e)-Ticaret”; siyasi alana ve faaliyetlere etkisine ise “elektronik (e)- Demokrasi” adı verilmektedir. Ekonomiden ve siyasetten bağımsız bir idari sistem var olamayacağı için e-Devlet alanındaki gelişmelerin ve uygulamaların gerek e-Ticaret gerekse de e-Demokrasi adı verilen gelişmeler ve uygulamalarla belli ölçüde etkileşim içinde oldukları söylenebilir. Bu bağlamda, e-Devlet ile elektronik ticaret ve elektronik demokrasi kavramları arasında bazı etkileşim ve kesişim kümeleri bulunmaktadır.
Aktör-odaklı yani e-Devlet uygulamalarında çeşitli roller oynayan aktörlerin kimler olduğu başlangıç noktası kabul edilerek ve temel alınarak yapılan bir sınıflandırma sonucunda, üç ana tür e-Devlet etkileşiminden söz edilebilir. Bunlar:
- Devletten devlete (G2G)
- Devletten vatandaşa (G2C)
- Devletten özel sektöre/iş alemine (G2B)
Elektronik kanallarla sunulan bilgi ya da hizmeti hem sunanın hem de alanın devlet (kamu kurum ve kuruluşları, taşra teşkilatı birimleri, yerel yönetim birimleri, vb.) olduğu “devletten devlete” kategorisi için; bir hizmeti sunarken arka planda veri tabanlarındaki bilgileri paylaşan iki kamu kurumunun ilişkisi örnek verilebilir.
Elektronik ortamda sunulan bir kamusal bilgi veya hizmeti sunanın genelde devlet, alanın da genelde bir özel sektör temsilcisi (ulusal veya uluslararası ölçekte şirketler, küçük ve orta boy işletmeler -KOBİ’ler- vb.) olduğu kategori, “devletten özel sektöre/iş âlemine” kategorisidir.
Bir diğer e-Devlet kategorisi olan “devletten vatandaşa” kategorisine ise yargı alanından bir örnek vermek mümkündür. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), mobil platformlar üzerinden sunduğu UYAP SMS Bilgi Sistemi hizmetiyle, bu sisteme kayıt olan vatandaşlara, haklarında bir dava açılıp açılmadığını, bir davaya müdahil olup olmadıklarını ve tarafı oldukları bir dava varsa da bu davanın temel bilgilerini (yeri, zamanı, vb.) kısa mesaj (SMS) aracılığı ile bildirmektedir.
Yukarıda bahsedilen üç temel tür e-Devlet etkileşim kategorisine ek olarak devletten kamu çalışanlarına (İngilizcesi “government to emplyoees, kısaltması G2E) ve üniter/tekçi yönetim yapılarında merkezi yönetimden yerel yönetimlere adında kategorilerin ortaya çıktığı iddiaları e-Devlet alan yazınında yer almaktadır. Bununla birlikte bahsi geçen iki kategorinin de “devletten devlete” kategorisi içerisinde değerlendirilmesi uygundur.
e-Devlet uygulamaları etkileşim kategorilerine bölünürken yapılan sınıflandırma, her zaman yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan kategorilerde olduğu gibi aktör-odaklı olarak yapılmayabilir. Sınıflandırma sürecinde içerik odaklı bir analiz yapılacak olunursa, bu tür bir analizde önemli olan elektronik etkileşimin tarafları olan etkileşimde bulunan aktörler değil, e-Devlet uygulamalarıyla iletilen içeriğin niteliği (bu içeriğin kamusal olup olmaması) olacağı için yeni e-Devlet kategorileri ortaya çıkabilir. Bu durumda, üniter/tekçi yönetim yapılarında merkezî yönetim veya yerel yönetim birimlerini içeren devlet aktörü doğrudan elektronik etkileşimin taraflarından biri olmasa da e-Devlet konulu bazı etkileşimler gözlenebilir.
Günümüzde özellikle sosyal medya platformlarının güçlenmesiyle beraber kamu yönetimi sistemine doğrudan veya dolaylı olarak bir şekilde bağlanan sanal iletişim ağlarında meydana gelen vatandaşlar arası elektronik etkileşimler ortaya çıkmaktadır. Bu tür etkileşimlere, yeni bir e-Devlet kategorisi olan “vatandaştan vatandaşa” kategorisi adı verilebilir.
e-Devletin Ortaya Çıkışı
Kamu yönetimi ile teknoloji ilişkisi antik çağlara ve kadim medeniyetlerin idari yapılanmalarında kullandıkları o çağların ilkel teknolojilerine kadar uzanıyor olsa da, e-Devlet olgusunu ortaya çıkaran gelişmeler çok daha yenidir.
Eski çağlardan günümüze daha yakın dönemlere gelindiğinde, bugün için kabaca Kuzey ve Doğu Almanya’ya denk düşen Prusya ile Avusturya ve Fransa gibi kıta Avrupası ülkeleri, “kameralizm” hareketi çerçevesinde ülkelerindeki üniversitelerden idare için yararlı bilgi ve teknolojilerin üretilmesini ısrarla talep etmişlerdir. Geliştirilmesi istenen bu bilgi ve uygulamalar ağırlıklı olarak hazine/ maliye, ordu/askere alma ile tarım ve sanayii alanlarında devletin gücünü ve gelirini, halkın ise refahını artırabilecek konular arasından seçilmiştir.
Kamu yönetimi sistemleri üzerinde teknolojik gelişmenin dönüştürücü etkisi, Sanayi Devrimi sonucunda hızlanarak artmıştır. Buharlı makinalar, gemiler ve trenler sadece ticari üretim ve dağıtım için kullanılmamış; aynı zamanda devletlerin idari ve askeri amaçlarına da hizmet etmiştir. İdari alanda başarılı teknoloji kullanımı örnekleri, bir devletten diğerine öğretilerek giderek dünya çapında yayılmıştır.
Benzer şekilde, 1800’lerde icat edilen ve yaygın bir biçimde kullanılmaya başlanan tren, telgraf ve telefon gibi ulaştırma ve haberleşme teknolojileri, ticari hayatta olduğu kadar idari alanda da çok faydalı olmuşlardır.
e-Devlet olgusunu ortaya çıkaran asıl önemli tarihsel gelişme ise, 20. yüzyılın ikinci yarısında internet teknolojisinin keşfi, geliştirilmesi ve dünya çapında yaygınlaştırılması olmuştur. Her toplum türünde bilgi önemli olmakla beraber bilginin en temel üretim aracı hâline gelmesi, 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan “bilgi toplumu” ile birlikte mümkün hâle gelmiştir. Coğrafi bilgi sistemleri, karar destek sistemleri, yönetim bilişim sistemleri ve e-Devlet gibi kavramlar, hep bilgi toplumu denilen toplum türü içinde ortaya çıkmıştır.
nternet teknolojisinin, kamu yönetimi sistemi ve yapılanmasını şekillendirmesi öncesi dönemde de bazı teknolojiler yönetim sistemlerinin yapısı ve işleyişi üzerinde etkili olmuştur. Örneğin, 1950’lerden itibaren gelişmiş ülkelerde ve 1960’lardan itibaren gelişmekte olan kimi ülkelerde bilgisayarların kamu kurumları ve yerel yönetim birimleri tarafından kullanılmaya başlanmasıyla, özellikle muhasebe ve personel yönetimi gibi otomasyona yatkın/uygun alanlarda, bilgisayar kullanımının etkileri görülmeye başlanmıştır. Ama internetin kamu kurumlarını ve bu kurumların çalışanlarını elektronik etkileşime açma gücü, kamu yönetimi sistemlerinin yapısı ve işleyişi üzerinde kurumsal süreçlerin otomasyonunun çok ötesinde etkiler doğurmuştur.
e-Devlet Uygulamalarının Gelişim Aşamaları
Kamu kurum ve kuruluşlarında internet kullanımı ilk olarak, özel sektör örneğini takip ederek, kurumsal portalların, yani kamu kurumlarının resmî web sitelerinin oluşturulması şeklinde kendisini göstermiştir. İlk başta kamu kurumlarını tanıtan broşürlere benzer şekilde durağan/statik bir içeriğe sahip olan kamu kurumlarının resmî web siteleri; posta adresi, telefon ve faks numaraları ile e-Posta adreslerinin de web sitesi içeriğine eklenmesiyle beraber daha dinamik ve etkileşime açık bir hâle gelmiştir. Kamu kurumlarından alınan hizmetlere karşılık ödenmesi gereken ücretlerin ve vergilerin de kamu kurumlarının web siteleri üzerinden tahsil edilebilmesi olanağı mevcut sisteme eklendikçe söz konusu etkileşim mali boyutlar da kazanmıştır.
e-Devlet uygulamalarının kamu kurumlarının resmî kurumsal web sitesi kurma ve işletme aşamasından sonra gerçekleşen ikinci gelişme aşaması, aynı hizmet alanında faaliyet gösteren farklı kamu kurumlarının web sitelerinin içeriğinin etkileşime girdiği, arka planda kendi aralarında veri paylaştığı ve karşılıklı bağlantılar (linkler) içermeye başladığı yatay/sektörel bütünleşme aşamasıdır.
Üçüncü gelişme aşaması olarak, kamu web sitelerinin dikey bir bütünleşmeye giderek bütün kamu kurum ve kuruluşlarının sunduğu bilgi ve hizmetlere tek bir kapıdan (portalden) ulaşılmasını sağlayan bir “ulusal e-Devlet kapısı” kurulması aşaması, e-Devlet bilgi ve hizmet sunumu sürecindeki en son aşamayı/noktayı temsil etmektedir. Bu aşamada, e-Devlet kapılarından hizmet alan kişi ve kurumların artık hangi hizmetin hangi kurum tarafından sunulduğunu bilmesine gerek yoktur. Hatta ilerleyen aşamalarda yapay zekâ uygulamalarının da devreye girmesiyle, belli bir kişinin ihtiyaç duyacağı hizmetler önceden öngörülerek o kişiye özel, kişiselleştirilmiş ve pro-aktif bir hizmet sunumu yapılması beklenebilir.
Layne ve Lee (2001) e-Devlet uygulamalarının diğer uygulamalarla bütünleşme oranı ile teknik ve örgütsel karmaşıklık düzeylerini temel alarak dört aşamalı bir gelişim modeli tasarlamıştır:
- Kataloglama basamağı
- İşlem basamağı
- Yatay/sektörel bütünleşme
- Dikey bütünleşme
Kataloglama basamağında, kamu kurumları resmi bir web sitesi kurarak bilgi sunmaya başlamıştır. Bu aşamaya, sadece devletten hizmet alanlara yönelik tek yönlü bir bilgi akışına uygun olduğu için “broşür veya reklam panosu (billboard) basamağı” da denilmiştir. İkinci aşama, “işlem” basamağı”dır. Bu aşamada kamu kurumları hizmet sunma platformlarında (web sitesi, mobil platform, vb.) çevrim içi (online) işlemler sunabilirler. Üçüncü aşamada “yatay/sektörel bütünleşme” ortaya çıkmakta ve böylece aynı alanda/sektörde hizmet veren kurumların iş yapış süreç ve araçları birbiri ile etkileşime geçmektedir. Dördüncü ve son aşama ise “dikey bütünleşme aşaması”dır. Bu basamakta tüm bir ülkenin e-Devlet ekosistemini oluşturan yasama, yürütme ve yargı erkleri ile ilgili sunulan bilgi ve hizmetler bir “kapı” ya da “portal” altında toplanarak tek noktadan hizmet sunum modeli uygulanmaya başlanır. Dikey bütünleşme aşamasına Türkiye’den verilebilecek en yaygın kullanılan örnek, “turkiye.gov.tr” adresinde faaliyet gösteren e-Devlet Kapısıdır.
e-Devlet Uygulamalarının Dinamik Yapısı ve Çeşitliliği
e-Devlet uygulamaları, doğası ve kullandığı teknolojiler gereği dinamik bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla e-Devlet gelişim sürecinin ilk aşamalarında genel kabul gören bir hizmet sunum standardı hâline gelen kamu web siteleri yoluyla bilgi ve hizmet sunma faaliyetlerine ek olarak, daha önce de bahsedildiği gibi, yeni hizmet sunumu kanalları da ortaya çıkmıştır. Örneğin, internete bağlı akıllı telefonlar ve tabletler yoluyla mobil platformlar üzerinden hizmet sunmaya dayalı “mobil devlet” (m-Devlet) ile sosyal medya platformlarının kullanımı imkânları gibi gelişmeler e-Devlet uygulamalarının faaliyet alanını da oldukça genişletmiş ve çeşitlendirmiştir.
Burada ilginç ve önemli olan bir husus, tüm bu bilgi ve hizmet sunma kanallarına ek olarak kamu kurumlarında fiziksel/yüz yüze hizmet sunumunun devam etmesi ve çağrı merkezleri yoluyla telefon kanalının da kamu hizmeti sunumunda kullanılmasıdır.
e-Devlet olgusu ve uygulamaları anlaşılmaya çalışılırken, kamu yönetimi sisteminde teknoloji kullanımının sadece internet ile sınırlı olmadığı, başta coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve kent yönetimi sistemleri (KYS) olmak üzere çok çeşitli teknolojilerin de bu sistemde yer aldığının altı önemle çizilmelidir. Bu çeşitlilik giderek de artmaktadır. Günümüzde teknoloji dünyasında ortaya çıkan birçok yeni kavram ve uygulamaların e-Devlet olgusunu ucundan kıyısından değiştirip dönüştürdüğü gözlenmektedir. Söz konusu dönüştürücü yeni teknolojilere ve kavramlara, büyük ve açık veri, nesnelerin interneti ve yapay zekâ kavramları örnek verilebilir.
e-Devlet Olgusunun Kavramsal Temelleri
Kamu yönetimi disiplininde, “kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması”, “kamu yönetimi reformu” ya da “idari reform” olarak adlandırılan olgu, idari sistemlerin her çağın değişen şartlarına ayak uydurabilmesi için yapılması gereken değişikliklerin neler olması gerektiğini, hangi kaynaklardan besleneceğini/transfer edileceğini ve nasıl uygulanırsa başarılı sonuçlar alınacağını inceleyen bir çalışma alanıdır.
Türkiye’de de Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve idari modernleşme çabalarını sistematik bir hâle getirdiği Tanzimat ve Islahat fermanlarından bugüne kadar kamu yönetimi çalışmalarındaki en önemli temanın yeniden yapılanma ve reform olduğunu söylemek yanlış olmaz. O kadar ki, Islahat Fermanı’nın ilan edildiği 1856 yılından 1995 yılına kadar geçen 139 yılda kabaca 175 adet idari reform komisyonu kurulduğu hesaplanmıştır.
e-Devlet başlığı altında gerçekleştirilen kamu yönetimi reformu çabaları ise geçmişten bir kopuşu değil, tersine, yeni teknolojik araçlar kullanılarak kamu yönetimi reformunun eskiden beri amaçladığı sonuçları almaya yönelik bir devamlılığı temsil etmektedir.
Yeni Kamu İşletmeciliği
Yeni kamu işletmeciliği (New public management) adı verilen kavram, 1970’lerin sonundan itibaren özellikle İngiltere, Avusturalya, Yeni Zelanda ve nihayet Amerika Birleşik Devletleri gibi Anglo-Sakson ülkelerde ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan bir idari reform hareketine verilen genel isimdir.
1970’lerde petrol üreticisi ülkelerin OPEC çatısı altında birleşerek petrol fiyatlarında çok yüksek artışlar yapması sonucunda ortaya çıkan küresel petrol krizleri, devletleri enerji harcamalarına geçmişe oranla çok daha fazla kaynak ayırmaya zorlamıştır. Bunun sonucunda ise, diğer kamu harcamalarına ayrılabilen kaynaklar ciddi miktarda azalmıştır. Bu gelişmeler, eğitimden sağlığa, altyapıdan ulaştırmaya değin birçok alandaki kamu harcamalarının önemli miktarlarda kısılması ve/veya daha az kaynakla yürütülmesi gerekliliğini doğurmuştur. Bu bağlamda, yukarıda anlatılan siyasî ve malî krizler sonucunda ortaya çıkan yeni kamu işletmeciliği hareketi, iki temel hedefe sahiptir:
- Devletin faaliyet alanını mümkün olduğu kadar küçülterek “minimal/küçük devlet” modelini gerçekleştirmek.
- Devletin çekilemeyeceği faaliyet alanlarında ise mümkün mertebe özel sektör mantığı ile ve vatandaşları birer müşteri olarak görerek çalışmasını sağlamak.
Yeni kamu işletmeciliği anlayışını benimseyen idari reform hareketlerinin özellikleri şunlardır:
- “Devlete özel sektör odaklı bir yaklaşım;
- Kamu yönetimine kalite ve performans odaklı bir yaklaşım;
- Kamu sektörünün mal ve hizmet üretiminden mümkün mertebe çekilmesi,
- Kamusal mal ve hizmet üretiminin kalite yönetimi yaklaşımı odak alınarak özelleştirilmesi,
- Mümkün olan her durumda, kamu kurumlarının piyasalar ve ticari işletmeler lehine geri çekilmeleri.”
Yeni kamu işletmeciliği ve e-Devlet kavramlarının dünyada yaygınlaşma süreç ve nedenleri ile dayandıkları fikirler açısından önemli benzerlikleri bulunmaktadır: İlk olarak, geleneksel bürokratik yapıların ataleti ve katılığı ile bunun sonucunda vatandaşların kamu kurumlarının faaliyetlerinin kalitesinden duyduğu memnuniyetsizlik reformcuları yeni yönetsel fikirleri bulmaya ve benimsemeye teşvik etmiştir. Benzer şekilde, kamu kurumlarını başta vatandaşlar olmak üzere devletten hizmet alanların ihtiyaç ve isteklerine daha duyarlı hale getirmek, e-Devlet projelerinin başlatılmasında da en önemli nedenlerinden biri olarak ortaya konulmuştur.
İkinci olarak, 1973’te meydana gelen ilk petrol krizinden kaynaklanan ve akabinde tüm dünyayı sarsan mali kriz, gelişmiş Batılı ülkelerin refah devletlerini dünya ekonomisinin değişen yapısı ile uyumlu bir biçimde kendilerini yenilemeye zorlamıştır. Kamu sektörü kaynaklarının bu şekilde aşırı biçimde daraldığı bir ortamda daha az kaynakla daha fazlasını yapmak zorunluluğu ve isteği, özellikle e-Devlet uygulamalarının ardında yatan çok önemli bir nedendir. Birçok yeni kamu işletmeciliği belgesinde, teknoloji kullanarak daha az kaynakla daha fazla hizmet üretme imkânlarına dikkat çekilmiştir.
Üçüncü olarak, özellikle Yeni Zelanda gibi ülkeler, yeni kamu işletmeciliği fikirlerini uygularken bunu küresel pazarlarda azalan rekabet güçlerini artırmak için idari sistemlerini yeniden tasarlamak zorunda kalmalarıyla açıklamışlardır. Teknolojiyi etkin kullanabilen bir iş gücü/ vatandaş havuzu oluşturmak, bu yolla ulusal düzeyde küresel rekabet gücünü artırabilmek isteği ve hedefi, birçok e-Devlet strateji belgesinde ve uygulamasında çok fazla vurgulanan önemli bir faktördür.
Dördüncü olarak Kettl (1998), yeni kamu işletmeciliği reformlarının kamu yönetimi sistemlerinin karşı karşıya kaldıkları bütçe, performans ve güven açığı ile mücadele etmenin bir yolu olduğunu savunmuştur. Benzer şekilde, bazı uzmanlar da e-Devlet uygulamalarını kamu kurumlarının performans ve güven açıkları ile başa çıkmak için kullanılabilecek önemli bir araç olarak görmektedirler.
Beşinci ve son olarak, yeni kamu işletmeciliği reformlarının devletlerin karşı karşıya kaldıkları bütçe ve performans açıklarını azaltmak için bir denetim aracı olarak kullanılmasına benzer şekilde, e-Devlet uygulamalarında kullanılan teknolojiler idari süreçlerin, idarecilerin, vatandaşların ve kaynakların (para, işlemler, idari bilgi, vb.) denetlenmesi amacıyla da kullanılmaktadır.
Yeni kamu işletmeciliğinin özelliklerinin e-Devlet uygulamalarına somut yansımalarına bakıldığında ise aşağıdaki noktalar dikkat çekmektedir:
İlk olarak, e-Devlet uygulamaları, kamu hizmetlerinin yeni kamu işletmeciliğinin savunduğu gibi, vatandaşların istek, ihtiyaç ve yaşam şartlarına göre tasarlanması gerektiği yönündeki yönelime uygundur.
İkinci olarak, e-Devlet uygulamalarında yeni kamu işletmeciliği yaklaşımının benimsenmesinden kaynaklanan vatandaş-odaklılık, hizmet sunumu sırasında kamu kurumlarınca istenen bilgi ve belgeler açısından da farklı bir yaklaşım izlenmesini gerektirmektedir. Elektronik kanallardan sunulan hizmeti başlatmak ve/veya bitirmek için gereken belge ve bilgiler, hizmeti sunan kurumun elinde olmasa bile, eğer devletin başka kurumlarının veri tabanlarında mevcutsa, bu bilgi ve belgelerin vatandaştan istenmeden ilgili kurumlar arasında elektronik olarak paylaşılması gerekir. Bu tercihin iki temel sonucu vardır: İlk sonuç, vatandaşın beyanına güvenilmesi ve gerekli bilgi ve belge sorgulamalarının devletin elindeki veri tabanlarından yararlanarak yapılmasıdır. İkinci sonuç ise, bir bilginin vatandaştan sadece bir kere istenmesi, daha sonra sunulan hizmetlerde hatırlanarak/paylaşılarak tekrar tekrar sorulmamasıdır. Bu ikinci çıkarım, e-Devlet literatüründe “(Bilgi/Belge) Sadece Bir Kere (İstenir) İlkesi” (Once only principle) adı altında temel bir ilke olarak benimsenmiştir.
Üçüncü olarak, devletin faaliyet alanını küçültmeyi (minimal/sınırlı devlet yaklaşımı) ve asli faaliyet alanlarında da özel sektör yaklaşımlarının benimsenmesini savunan yeni kamu işletmeciliği anlayışı ile uyumlu bir şekilde, e-Devlet projelerine yapılan yatırımların verdiği sonuçların değerlendirilmesinin yapılması ve etkinliğinin ölçülmesi yönünde istekler beyan edilmiştir. Böylelikle sadece planlanan sonuçları alan/aşan ve verimli çalışan e-Devlet uygulamaları hayatına devam edebilecektir.
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) de e-Devlet uygulamaları alanındaki sorunlar ve başarısızlığın maliyetleri üzerinde durmuş ve “bilişimsizlik maliyeti” kavramını geliştirmiştir. TBD’ye göre bilişimsizlik maliyetinin üç farklı ama birbirini tamamlayan boyutu vardır: İlk olarak, “bitirilmesi gereken sürede bitmeyen ve uzayan e-Devlet projelerinin sebep olduğu zararlar ve getirdiği ek maliyet ile bu uygulamalar bitseydi edinilecek kazançların kaybı” hesaba katılmalıdır. İkinci olarak, “hâlâ teknoloji yoluyla değil geleneksel yöntemlerle iş görülmesinden kaynaklanan kayıplar” öngörülmelidir. Üçüncü ve son olarak, “e-Devlet uygulamalarının getireceği domino etkisi kazançlar ve saklı potansiyellerin kullanılamamasından doğan zararlar” analiz edilmelidir.
Yeni kamu işletmeciliğinin kamu sektöründe de kullanılmasını arzuladığı özel sektörün verimlilik odaklı yaklaşımları, bu tür başarısızlık, kayıp ve risklerin öngörülmesini, hesaplanmasını ve önlenmesini istemesi bakımından son tahlilde e-Devlet uygulamalarının verimli bir şekilde hayata geçirilmesine katkıda bulunabilir.
Yakınsama
Yakınsama (Convergence) kavramı, teknoloji alanındaki iki önemli ve bağlantılı gelişmeye verilen ortak bir isimdir. İlk gelişme, elektronik aletlerin teknolojik ilerleme sayesinde boyut olarak küçülmesidir/minyatür hale gelmesidir. Yakınsama kavramının ikinci boyutu ise “çok işlevlilik” olarak adlandırılabilir. Çok işlevlilik ile anlatılmak istenen, geçmişte her biri ayrı ayrı teknolojik aletler yardımıyla gerçekleştirilebilen işlevlerin günümüzde tek bir aletin içine toplanmasıdır.
Yakınsamanın e-Devlet alanına katkısı, ağırlıklı olarak mobil platformlar üzerinden sunulan bilgi ve hizmetlerin e-Devlet uygulamalarına eklenmesi olarak ifade edilebilir. Elektronik kanallardan sunulan bilgi ve hizmetlere akıllı/mobil telefonlar vasıtasıyla ulaşılabilmesi, başta vatandaşlar olmak üzere hizmet alanları belli bir mekâna bağlı olmaktan kurtararak e-Devlet gelişimini yeni bir aşamaya taşımıştır. Akıllı telefonlar aynı zamanda sosyal medya platformları üzerinden sunulan e-Devlet hizmetlerine de erişimde kullanılan en önemli araçlardan biridir.
Yönetişim
Yönetişim (governance), yönetim sürecinin çeşitli aşamalarında (karar verme, uygulama, değerlendirme, vb.) devletin tek başına değil, yönetim sürecinin diğer aktörleri/paydaşları (vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, özel şirketler, uluslararası kuruluşlar, vb.) ile beraber hareket etmesi hâlinde yönetim sürecinin etkinliğinin ve meşruiyetinin artacağını savunan bir kavramdır.
Elektronik devlet özeline/sürecine uygulanacak olursa, elektronik yönetişim (electronic governance veya e-Governance) adı verilen kavramın iki boyutu olduğu savunulabilir. Elektronik yönetişim kavramının ilk boyutu, elektronik kanallar vasıtasıyla mevcut kamusal bilgi ve hizmet sunumu sırasında ortaya çıkan yönetim faaliyetlerinde (karar verme, uygulama, değerlendirme, vb.) yönetim sürecinin yukarıda sayılan diğer aktörlerini/paydaşlarını yine elektronik kanallar kullanarak yönetim sürecine katmaktır.
Elektronik yönetişim kavramının ikinci boyutu ise, yine elektronik kanallar vasıtasıyla henüz verilmeyen bilgi ve hizmetlerin neler olabileceğine dair görüş ve önerilerin yine çoğunlukla elektronik kanallar vasıtasıyla idareye iletilmesini kapsar. Örneğin, önce BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi) daha sonra da CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) adı verilen sistemler, sadece istek ve şikâyetleri içermekle kalmamış; aynı zamanda hangi tür yeni bilgi ve hizmetlerin ne şekilde sunumunun talep edildiğine yönelik bir iletişim ve geri bildirim kanalı olarak da çalışmış ve çalışmaktalardır.
Çoklu Hizmet Kanalları
e-Devlet sistemleriyle yüz yüze hizmetin yanı sıra; kurumun resmî web sitesi yoluyla, e-Devlet Kapısı vasıtasıyla, mobil platformlar üzerinden cep telefonunu kullanarak, kurumun resmî sosyal medya sayfasını/hesabını kullanarak veya çağrı merkezi üzerinden bilgi veya hizmet almak mümkün olmuştur. Hizmet sunum kanallarındaki bu çeşitlilik devlet açısından maliyetleri görece olarak artırırken, vatandaş açısından çoğu zaman hizmete ulaşmada yeni bir alternatif oluşturarak erişimde kolaylığı ve dolayısıyla vatandaş memnuniyetini artırmıştır. Çoklu hizmet kanallarının ortaya çıkmasının bir diğer avantajı ise farklı yaş ve eğitim düzeylerindeki vatandaşların aynı bilgi veya hizmeti almak için farklı kanalları tercih edebilmesidir.
Sayısal Bölünme
Sayısal bölünme (digital divide) kavramı, teknolojiye erişimde ve bir kere teknolojiye eriştikten sonra da ondan elde edilen faydalar konusunda yaşanan eşitsizlikleri anlatır.
Sayısal bölünme kavramı, çeşitli düzeylerde (küresel, uluslararası, ulusal, bölgesel/yerel ve bireysel) tanımlanabilir. Küresel düzeyde tanımlandığında, Batı ile Doğu, Kuzey ile Güney, gelişmiş olan ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler gibi çeşitli kategorilerde yer alan ülkeler arasında yaşanan teknolojiye erişim ve teknolojiden faydalanma konusundaki farklılıkları ve eşitsizlikleri anlatır. Uluslararası düzeyde tanımlandığında, en az iki ülke veya bir ulus üstü birlik (Örneğin Avrupa Birliği) üyeleri arasındaki benzer fark ve eşitsizlikleri vurgular. Ulusal düzeyde tanımlandığında, bir ülkenin çeşitli bölgeleri arasındaki farka odaklanır. Bölgesel veya yerel düzeyde ele alındığında, belli bir bölgede (Örneğin, Marmara Bölgesi’nde) veya kentte (Örneğin İstanbul’da) teknolojiye erişim ve teknolojiden faydalanma konusundaki farklılıkları ve eşitsizlikleri konu edinir. Ve nihayet bireysel düzeyde kurgulandığında ise, bireyler veya bireylerin ait olduğu gruplar (Örneğin; aileler, gençler, yaşlılar, kadınlar, erkekler, engelliler) özelindeki farklılıkları ve eşitsizlikleri anlatır.
e-Devlet literatüründe sayısal bölünme konusunda yapılan araştırmalar, bazı istisnalar olmakla beraber kural olarak, teknolojiye erişim ve teknolojiden faydalanma konusunda, erkeklerin kadınlardan, gençlerin yaşlılardan, eğitim düzeyi yüksek olanların olmayanlardan, refah düzeyi yüksek olanların olmayanlardan, kentsel alanlarda yaşayanların kırsal alanlarda yaşayanlardan ve nihayet engeli olmayan bireylerin engellilerden daha avantajlı olduğunu ortaya koymaktadır.
Sayısal bölünme olgusu e-Devlet çalışmalarında neden önemlidir? Çünkü bir ülkedeki tüm vatandaşların teknolojiye erişim ve teknolojiden faydalanma konusunda mümkün olduğu kadar eşit olması, hem bireysel açıdan hem de ülke açısından önemlidir. Bireysel açıdan teknolojiye erişimi ve elde ettiği fayda yükseldikçe vatandaşların hayat kalitesinin artacağı öngörülebilir. Ülke açısından ise bu farklılıkların ve eşitsizliklerin (belki de artarak) devam etmesi, ülkenin bölgesel ve küresel rekabet gücünü aşağıya çekme riskini doğurmaktadır. Bu yüzden e-Devlet literatüründe, sayısal bölünme sorununu hafifletmek veya çözmek için başta devlet olmak üzere çeşitli aktörlere bazı görev ve sorumluluklar düştüğü savunulmaktadır.
Evrensel Hizmet
Evrensel hizmet, çok basitçe, bir ülkedeki bütün vatandaşların telekomünikasyon hizmetine ulaşabilir ve kullanabilir olması gerektiğini anlatır. Bu erişim eşitliği devlet müdahalesi ve yardımı ile sağlanabileceği gibi, erişim fiyatlarının azaltılması ve telekomünikasyon hizmetleri için gerekli altyapının ülkenin dört bir tarafına döşenmesi yoluyla özel sektör tarafından da desteklenebilir.
İnternet teknolojisinin dünyada yaygınlaşması ve “sayısal bölünme” kavramıyla ifade edilen teknolojiye erişim ve teknolojiden faydalanma konusundaki fark ve eşitsizliklerin bireyler, gruplar ve bölgeler arasında artması, birçok ülkede idarecileri bu konuda tedbirler almaya yönelik kamu politikaları geliştirmeye yöneltmiştir. Örneğin, Türkiye’de 16.06.2005 tarihinde 5369 sayılı Evrensel Hizmet Kanunu yasalaşmıştır. Bu Kanunun ikinci maddesinde “Evrensel hizmet: (Değişik: 5/11/2008-5809/67 md.) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde coğrafi konumlarından bağımsız olarak herkes tarafından erişilebilir, önceden belirlenmiş kalitede ve herkesin karşılayabileceği makul bir bedel karşılığında asgari standartlarda sunulacak olan, internet erişimi de dâhil elektronik haberleşme hizmetleri ile bu Kanun kapsamında belirlenecek olan diğer hizmetler…” olarak, İnternetin de içinde olduğu elektronik haberleşme hizmetleri olarak tanımlanmıştır.
Madde 5’te ise evrensel hizmetin kapsamı ve sınırları çizilmiştir. Buna göre evrensel hizmet:
- Sabit telefon hizmetlerini,
- Ankesörlü telefon hizmetlerini,
- Basılı veya elektronik ortamda sunulacak telefon rehber hizmetlerini,
- Acil yardım çağrıları hizmetlerini,
- (…)(1) internet hizmetlerini,
- (Değişik: 5/11/2008-5809/67 md.) Ulaşımı deniz yoluyla sağlanabilen yerleşim alanlarına yolcu taşıma hizmetlerini,
- (Ek: 5/11/2008-5809/67 md.) Deniz haberleşmesi ve seyir güvenliği haberleşme hizmetlerini, Kapsar.
Evrensel hizmetin kapsamı; ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik şartları da göz önünde bulundurularak, üç yılı aşmamak üzere belirli aralıklarla, Cumhurbaşkanınca yeniden belirlenebilir.
Madde 3’te ilkeler ve yükümlülükler açıklanarak evrensel hizmet türleri sınıflandırılmıştır:
Evrensel hizmetin sağlanmasında ve bu hususta yapılacak düzenlemelerde aşağıdaki ilkeler göz önüne alınır:
- Evrensel hizmetten, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes, bölge ve yaşadığı yer ayrımı gözetilmeksizin yararlanır.
- Evrensel hizmet, fert başına gayrisafi yurt içi hasıla tutarı da göz önünde bulundurularak karşılanabilir ve makul fiyat seviyesinde sunulur.
- Düşük gelirliler, engelliler ve sosyal desteğe ihtiyacı olan grupların da evrensel hizmetten yararlanabilmesi için uygun fiyatlandırma ve teknoloji seçeneklerinin uygulanabilmesine yönelik tedbirler alınır.
- Evrensel hizmet, önceden belirlenmiş hizmet kalitesi standartlarında sunulur.
- Evrensel hizmetin sunulmasında ve ulaşılmasında devamlılık esastır.
Maddenin içeriğinde de görüldüğü üzere, bu yasa ile devlet, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının telekomünikasyon hizmetlerinden piyasa koşulları çerçevesinde yararlanmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu amaçla yapılacak faaliyetlerin neler olduğu ve söz konusu faaliyetler için harcanacak kaynakların nereden edinileceği ise aynı yasada şu şekilde açıklanmıştır (Madde 6):
Evrensel hizmet faaliyetleri için harcanacak kaynaklar, yasada detaylı bir şekilde açıklanan kaynakların oluşturduğu bir havuzdan sağlanır. Örneğin, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun yetkilendirme ücretinden, Türk Telekom yıllık net satış hâsılatından, Hazine payı ödemekle yükümlü işletmecilerin ödediği paydan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun verdiği idari para cezalarından çeşitli oranlarda alınan paylar gibi... Cumhurbaşkanı, yasada belirtilen oranları % 20’sine kadar artırmaya veya indirmeye yetkilidir.
Yasada bu kavram geçmese de söz konusu kaynak havuzu, kamuoyunda gayrı-resmi olarak “evrensel hizmet fonu” olarak anılmaktadır.
Çınar (2013), evrensel hizmet için harcanan kaynakların kullanıldığı bazı projeleri sıralamıştır. Buna göre evrensel hizmeti yaygınlaştırma hedefi çerçevesinde;
Bilgi teknolojileri sınıfları kurulması,
- Kamu internet erişim merkezleri (KİEM) kurulması,
- Öğrenme nesnesi alımı,
- Bilgi teknolojileri destekli fen laboratuvarları kurulması,
- İnternet altyapısı olmayan okulların internet alt yapısının kurulması,
- Altyapısı olmayan köylere telefon ve internet hizmeti götürülmesi,
- Kızılay Genel Müdürlüğünün haberleşme ihtiyacının uydu üzerinden karşılanması,
- e-Devlet kapısı ile ilgili faaliyetler,
- Görme engelli bireyler için yön buldurma özelliği olan Gören Göz Projesi ile ilgili çalışmalar ve
- Öğretimde teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması amaçlı FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Projesi ile ilgili web tabanlı İngilizce dil eğitim sistemi ve multimedya dil sınıfı kurulması ile akıllı sınıfların kurulumu gibi bazı faaliyetler yürütülmüştür.
Bu faaliyetlerden de anlaşılacağı gibi, Evrensel Hizmet Kanunu’nda da hedeflendiği üzere, gençler, engelliler ve kırsal alanda yaşayan vatandaşlar gibi evrensel hizmetin hedef kitlesinde yer alan kişi ve gruplara hizmet sunumları gerçekleştirilmiştir.
e-Devlet kavramı ve uygulamalarının kamu yönetimi disiplinindeki yeri hakkında ilk olarak yeni kamu işletmeciliği odaklı kamu yönetimi reformunun önemli araçlarından biri olduğu söylenebilir. Birçok e-Devlet uygulamasının devletten devlete veya belediyeden belediyeye yayılması süreci, e-Devlet kavramını hem karşılaştırmalı kamu yönetimi ve politikası, hem de kamu politikaları analizi çalışmalarının özellikle “politika transferi” boyutu ile yakından ilişkili hâle getirmektedir.
Son dönemde yerel yönetimler ve özellikle kentler/ belediyeler düzeyinde gerek hizmet sunumu, gerekse de kent güvenliği alanlarında gerçekleşen yoğun teknoloji kullanımı, özellikle “akıllı kentler” kavramı çerçevesinde e-Devlet ile yerel yönetimler çalışmaları arasında da ciddi etkileşimler olması sonucunu doğurmuştur. Akıllı kentler kavramı ve yerel yönetim düzeyinde gerçekleştirilen e-Devlet faaliyetleri ilerleyen bölümlerde ayrıntılı olarak incelenmektedir.
Son olarak, e-Devlet kavramının kamu kurum ve kuruluşlarının örgütsel yapısı, çalışma şekli ve personel politikaları gibi kritik önemdeki faaliyet alanlarını değiştirmesi ve dönüştürmesi hasebiyle e-Devlet çalışmalarının kamu yönetimi disiplini içerisinde yer alan örgüt kuramı ile de yakın bir ilgisi olduğu söylenebilir.