aofsoru.com

Yaşlı Psikolojisi Dersi 2. Ünite Özet

Yaşam Dönemleri Ve Yaşam Dönemlerine İlişkin Farklı Yaklaşımlar

Gelişim ve Gelişim Süreçleri

İnsanı “yediden yetmişe anlamaya” çalışan psikoloji bilimi insanlarda yaşla birlikte hangi özelliklerin ortaya çıktığını, bu özelliklerin değişip değiş-mediğini, değişiyorsa hangi yaşlarda nasıl değiştiğini, değişimin sürekli mi süreksiz mi olduğunu, ve değişimin hangi etkenlerle (çevre mi kalıtım mı gibi) gerçekleştiğini anlamaya çalışmaktadır.

Psikoloji alanındaki birikimler hem temel bilimlerin hem de sosyal bilimlerin gelişmesine paralel olarak sağlanmıştır. Bir başka deyişle, gelişim sürecini anlamayı biyoloji, fizik, kimya ve matematik alanındaki gelişmeler, tıp ve tıbbın kendi içindeki bilim dallarının gelişmesi ile ekonomi, sosyoloji ve antropoloji alan- larındaki bilgi birikimlerinin tümüne borçluyuz. Her bir bilim dalı kendi içinde dallara ayrılarak insanın belli bir yönüne, belli bir özelliğine odaklanmaktadır. Psikoloji biliminde de insanların gelişim süreçlerini daha ayrıntılı olarak ele almayı ve incelemeyi amaçlayan Gelişim Psikolojisi kendi bilgi birikimini geliştirdiği kuramlarla düzenlemiş, kuramları ağırlık verdiği noktalara göre adlandırmıştır.

Bu kuramlarla ilgili süreçler şunlardır;

Biyolojik/fiziksel Süreçler: Genetik/kalıtsal özellikler, beyin gelişimi, fiziksel büyüme, motor (harekete ait) beceriler, beslenme, hormonal değişimler, hastalıklar gibi bireyin fiziksel özelliklerinde etki yaratan süreçlerdir

Bilişsel süreçler: Dil edinimi, düşünme, kavrama, akıl yürütme, analiz ve sentez yap- ma, hayalgücü yaratıcılık özelliklerinde etki yaratan, genel anlamda zekâyı ilgilendiren süreçlerdir

Sosyo-duygusal süreçler: Duygular, ebeveyn ve aile ilişkileri, akran ilişkileri, sosyal ilişkiler, toplumla kültürle kurulan bağlar ve kişilik özellikleriyle ilgili süreçlerdir.

Gelişimde Dönem Kuramları ve Gelişim Dönemleri

İnsanlarda ortaya çıkan değişimlerin derece derece, yavaş olduğunu ve süreklilik gösterdiğini savunan kuramcılar bir yanda değişimlerin ani, belirgin, nitel veya nicel sıçramalar yoluyla adım adım basamakların atlandığı, farklı evreler ve dönemlerin olduğunu savunan dönem kuramcıları ise diğer tarafta yer almaktadır.

Dönem (evre) kuramcıları ilk dönemlerin sonrakilerin temelini oluşturduğunu, her dönemin kendine özgü, niteliksel olarak yeni, farklı düşünce ve davranışlar/özellikler ortaya çıkardığını savunurlar. Sürekliliği savunan kuramcılar ise aynı sürecin yaşam boyunca, düzgün bir ilerleme halinde olduğunu, herhangi bir özelliğin tek başına incelenebilecek öğelerden oluştuğunu düşünmekte insan gelişimini, bir tohumun fideye, fidana ve ağaca dönüşümüne benzetmektedirler.

Dönem (evre) kavramı bireyin yaşını, içinde bulunduğu ortamı, çevreyi, ilgilerini ve etkinliklerini içerecek anlamda da kullanılmaktadır. Çocuğu tanımlarken “emekleme döneminde” dendiğinde genel fiziksel gelişimi ve yaşı hakkında bilgi verilmiş olur. Öte yandan çocuğu tanımlarken “anal dönemde”, “özerkliğe karşı kuşku ve utanç döneminde” gibi ifadeler kullanıldığında, Freud ve Erikson’un kuramından yola çıkılmış olur. Bir kuramın dönem (evre) kuramı olarak nitelendirilmesi için her bir dönemin taşıması gereken bazı özellikler bulunmaktadır.

Dönemler (evreler) güdü, yetenek, beceri vs. boyutların genel özelliklerini betimlerler ve sorunlarını vurgularlar. İnsan gelişimini dönemler çerçevesinde incelemek normatif bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, insanların pekçoğunda hangi zaman dilimlerinde hangi özelliklerin ortaya çıktığına göre sınıflandırma yaparak bir “normal” anlayışının şekillenmesine yardımcı olur. “ Normatif yaş etkileri ” kavramının açıkladığı gibi, aynı yaş grubunda yer alan bireylerin gelişiminde biyolojik ve çevresel faktörler benzer etkiye sahiptir

Gelişim dönemi bir bireyin yaşantısında belirli özelliklerle tanımlanan bir zaman dili- mi demektir. İnsan gelişimi açıklanırken belli bir zaman diliminde biyolojik, bilişsel, duygusal ve sosyal süreçlerin karşılıklı etkileşimiyle bireylerin yaşantılarında ortaya çıkması beklenen ortak özellikler kümelenmiştir.

Gelişim Kuramları

İnsan çok boyutlu olduğu ve farklı özellikler gösterdiği için insan gelişimi de fiziksel, bi- lişsel, psikolojik ve sosyal boyutlar açısından ele alınmakta, her bir gelişim kuramı da ge- lişim sürecinin farklı özelliklerini vurgulayarak süreci açıklamaktadır. Kuramlar gelişim süreçlerini açıklarken kalıtım-çevre; değişime açıklıkdurağanlık ve süreklilik-süreksizlik boyutlarındaki ağırlık noktaları açısından da farklılıklar göstermektedirler.

Psikanalitik Kuramlar

Bireyin gelişiminde duygusal ve zihinsel süreçlerin ağırlıklı rolü olduğunu varsayan psikanalitik kuramlar yüzelli yıldır gelişmekte, dallanıp budaklanmaktadır.

Freud’un Klasik Kuramı

Sigmund Freud (1856-1939) tarafından temelleri atılan, gelişimde duygu ağırlıklı, bilinçdışı (farkındalık ötesi) zihinsel süreçlerin insan davranışlarını belirlediği varsayımına dayalı, içgüdüsel mekanizmaların çevreyle etkileşimi sonucunda insanın dört evreden geçtiğini öne sürdüğü kuramı bir kişilik kuramıdır. Bu dönemlerin her birinde bireylerin haz odağı farklılaşmakta, bireyler haz duygularını yeteri kadar doyurduklarında bir sonraki gelişim aşamasına geçmektedirler. Freud gelişim dönemlerini bu haz odaklarını temel alarak isimlendirmiştir.

Oral dönem: 0-1,5 yaşlar arasında bebeğin haz odağı ağız ve ağız bölgesidir. Çocuk bu dönemde dünyayı ağzıyla tanımaya çalışır, verilen her şeyi ya da eline geçirdiği herşeyi ağzına götürür.

Anal dönem: 1,5- 3 yaşlar arasında çocuğun haz odağı anüs bölgesidir. Bu nedenle anal dönem çocukların tuvalet alışkanlığını kazandığı, aynı zamanda tuvalet alışkanlığı ile ilgili sorunların sıklıkla yaşandığı dönemdir.

Fallik dönem: 3- 6 yaşlar arasında çocuğun haz odağı cinsel organıdır. Bu dönemde çocuk cinsel organını fark eder ve cinsiyet farklılığını bu yolla fark eder.

Latent (gizil) dönem: 6 yaş ve ergenlik arasında çocuğun haz odaklarının “bastırıla- rak” geri plana itildiği, ilgilerin zihinsel beceriler ve sosyal ilişkilere yöneldiği dönemdir.

Genital dönem: Ergenlik ve sonrasında çocuğun haz odağının yeniden cinsel organlara yöneldiği, haz kaynağı olarak dış dünyadan kişilerin görüldüğü dönemdir. Bu nedenle romantik ilgi ve ilişkilere yönelim ortaya çıkmaktadır.

Erikson’un Psikososyal Kuramı

Klasik Freud kuramındaki cinsel içgüdüler vurgusunun yerine sosyal güdüleri gelişimin merkezine alan ve gelişimi tüm yaşama yayarak inceleyen Erik Erikson (1902-1984) hem erken dönem deneyimlerin hem de sonraki geç deneyimlerin kişilik gelişiminde rol oynadığını ileri sürer. Klasik Freud kuramında beş-altı yaşlarda şekillenen kişilik gelişimine karşın, Erikson’a göre kişilik gelişimindeki değişimler ölüme kadar devam eder. Erikson, kişilik gelişimini herbirinde kişinin çözmek zorunda olduğu gelişimsel “kriz”lerle açıklar. Kişilik gelişimi her biri belli bir çatışmayla eşleştirilen sekiz dönemde incelenir. Erikson’un kuramına göre, bir dönemde yaşanan çatışmalar, daha sonraki dönemlerden birinde yeniden ya- şanarak “başarıyla” aşılabilmektedir. Erikson’a göre çocukluktaki güven ile yetişkinlikteki özerklik dönemleri arasında bir boşluk, bir askıda olma hali olan moratoryum süreci yer almaktadır. Moratoryum süreci bir ölçüde sorumluluklardan muaf tutulan ergenin farklı rol ve kimlikleri denemesi için bir fırsat olarak görülmektedir.

Güvene karşı Güvensizlik: Yaşamın ilk yılında bebeğin ihtiyaçlarının yeterince karşılanması sonucu ortaya çıkan güven deneyimi, dünyanın iyi bir yer ve diğer insanların da iyi ve güvenilir olduğuna ilişkin yaşam boyu süren bir beklenti oluşturmasına hizmet eder.

Özerkliğe karşı Utanç/Kuşku: 1-3 yaşları arasındaki bebek için kendi bedenini, dünyayı keşfetme aşamasındaki iradelerini ortaya koymak önem kazanır.

Girişimciliğe karşı Suçluluk: Okul öncesi dönemdeki çocuğun aktif, amaca yönelik davranışlarının sonuçları çocuğu cesaretlendirici olursa yeni davranışlar geliştirmeye eğilimli hale gelir.

Çalışkanlığa karşı Aşağılık Duygusu: İlkokul yılları ve ergenlik başlangıcına kadar olan dönemde çocuğun enerjisi akademik öğrenme ve arkadaş edinmeye yöneliktir. Bu alanlarda becerilerini uygun şekilde geliştiremeyen ve başarı duygusu oluşmayan çocuklarda aşağılık duygusu ortaya çıkar, özgüvenleri, benlik saygıları azalır.

Kimlik Kazanmaya karşı Kimlik Karmaşası: Ergenlik döneminden genç yetişkinliğe kadar olan bu dönemde ortalama 12-20 yaşları arasındaki bireylerin hayatlarına yön verecek sorumlulukları olarak çeşitli rolleri benimsemeleri onların kimlik edinmelerine hizmet eder.

Yakınlığa karşı Yalıtılmışlık: Genç yetişkinlik döneminde (20’li yaşların başı ve 30lu yaşlar) bireyin başka insanlarla romantik veya genel anlamıyla yakınlık kurması, sosyal ilişkilerinde süreklilik ve tutarlılık sergileyerek kişiler arası ilişkilerde başarılı olması bireyin aidiyet hissetmesine yol açar.

Üretkenliğe karşı Durgunluk: Orta yaşta (30lu yaşların sonu ve 50’li yaşlar) bireyin dış dünyaya yönelik üretimde bulunması ve kendinden sonra gelecek kuşağa yatırım yap- ması, onlar için yararlı bir yaşam geliştirme ve sürdürmeye yönelik çabalar üretkenliğe hizmet eder.

Benlik Bütünlüğüne karşı Umutsuzluk: Geç ve ileri yetişkinlikte (60’lı yaşlar ve son- rası) bireyin hayatını eksi ve artılarıyla gözden geçirmesi sonucunda, kazanım ve kayıpların bir değerlendirmesinin yapıldığı dönemdir.

Bilişsel Kuramlar

Gelişimi açıklayan bilişsel kuramlar bireylerin davranışlarının kendileri ve dünya ile ilgili bilgileri ile şekillendiğini savunmaktadır. Bireylerin herhangi bir durumla ilgili bilgi birikiminin yanı sıra bireylerin bu durumda ne düşündüğünün de davranışları üzerinde etkili olduğu ifade edilmektedir.

Jean Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı

Piaget’ye (1896- 1980) göre çocuklar içsel olarak merakları sonucunda dünyayla sürekli ilişki kurarlar ve çevresel tepkilerden bağımsız olarak zihinsel gelişim serüvenini yaşarlar. Bu kuramda çocuğun zihinsel gelişimi bir dengeleme süreci olarak görülür. Çocuğun her bir yeni deneyiminin, çocuğun duyularına hitap ederek onu uyardığı, zihinde bir dengesizlik durumu yarattığı varsayılır. Piaget bilişsel gelişimi, Duyusal-Motor Dönem, İşlem Öncesi Dönem, Somut İşlemler ve Soyut İşlemler Dönemi olmak üzere dört döneme ayırmıştır.

Duyusal-Motor Dönem: 0-2 yaşlar arasında doğuştan gelen refleksler ve dürtüsel hareketler duyusal (görme, işitme, koklama, dokunma, tatma) hareketlerle birleşerek bebeğin dünyayı anlamasına hizmet eder.

İşlem-Öncesi Dönem: 2-7 yaşlar arasında çocuk dünyayı sözcüklerle temsil etmeye, resimlerin anlamını kavramaya başlar, sembolleri tanırlar. Ancak henüz kavrayışları benmerkezci ve tek boyutludur.

Somut İşlemler Dönemi: 7-11 yaşlar arasında nesnelerle zihinsel işlemler yapabilirler ancak halen somut olarak bu nesneleri görmek, dokunmak zorundadırlar.

Soyut İşlemler Dönemi: Ergenlik döneminde başlayıp kazanımları ömür boyunca devam eder. Bu dönemde soyutlama yeteneği gelişir.

Piaget aynı zamanda bilişsel gelişimle yakından ilişkili olan ahlaki konularda da çocukların nasıl düşündüklerini incelemek üzere oyun oynayan çocukları izlemiştir.

Bağımlı Ahlak: 4-7 yaşlar arasındaki çocuklar varolan kuralları ve adaleti insanların kontrolünde olmayan, dünyanın değişmez özellikleri olarak görürler.

Geçiş Aşaması: 7-10 yaşlar arasındaki çocuklar hem bağımlı ahlak döneminin dü- şünce biçimlerini hem de bir sonraki dönem olan otonom ahlak döneminin özelliklerini sergilerler.

Otonom Ahlak: 10 yaşından itibaren çocuklar kuralların insanlar tarafından oluşturulduğunu anlarlar, ahlaki yargılama yaparken sadece sonuçları değil, insanların niyetlerini de göz önünde bulundururlar.

Piaget’in ahlak gelişimini daha ayrıntılı olarak ele alan bir başka isim de Kohlberg’tir. Ahlak, Kohlberg’e (1927- 1987) göre, doğru-yanlış, iyi-kötü değerlendirmesini, karar vermeyi ve bu doğrultuda davranışlar sergilemeyi içeren bilişsel bir yapı olarak ele alınır. Bu kurama göre ahlak, dünyanın neresinde olursa olsunlar bireylerin akıl yürütme/muhakeme kapasitesine bağlı olarak aynı evrelerden (dönemlerden) geçtiği, yaşa bağlı olarak gelişim gösteren bir yapıdır.

Vygotsky’nin Sosyokültürel Bilişsel Kuramı

Lev Vygotsky (1896-1934) de Piaget gibi çocukların aktif şekilde kendi bilgilerini yapılandırdıklarını savunmuştur. Piaget’den farklı olarak bilişsel süreçlerin gelişiminde sosyal etkileşim ve kültüre odaklanmıştır. Vygotsky’ye göre çocuğun bilişsel görevleri çevresindeki anne-baba, abla-ağabey veya kendisinden büyük herhangi başka birinin desteğiyle gerçekleştirilir. Bu kuram, çocuğun yalnız başına gelişemeyeceğini, etkili bir sosyal çevrenin ve etkileşimin rolünü, eğitim ortamlarının çocukların potansiyellerini açığa çıkaracak şekilde akran ve öğretmen desteği sunulmasını vurgulamaktadır.

Davranışçı Kuram

Gelişimde sürekliliği vurgulayan ve gelişimin dönemler halinde olmadığını ileri süren davranışçı kuramın bilinen öncüsü “klasik şartlanma” deneylerini başlatan ve 1904 Nobel Bilim Ödüllü Ivan Pavlov (1849-1936) ile psikanalitik kurama tepki olarak geliştirilen, zihinsel süreçlerin incelenmesini tümüyle reddederek organizmanın davranışlarıyla ilgilenilmesi gerektiğini savunan John Broadus Watson (1878-1958)’dur.

Davranışçı kuramı benimseyen kuramcılar öğrenmeyi, organizmanın davranışlarındaki değişiklik olarak tanımlanmayıp, çeşitli şartlanma ilkelerine göre açıklamaktadırlar.

Sosyal Bilişsel Kuram

Albert Bandura’nın (1925) öncüsü olduğu bu kuram gelişimde öğrenmeye, öğrenmede de çevresel etkenlerin önemine vurgu yapar. Bandura’ya göre bireyler gözlem yoluyla, taklit ederek ve model alarak öğrenirler. Bu yaklaşıma göre bireyler çevrelerinde gözlediği ödül ve cezalardan etkilenerek, hangi durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmektedirler.

Yetişkinliği Dönemler Bazında İnceleyen Kuramlar

Gelişimsel özellikleri dönemler çerçevesinde inceleyen bazı psikologlar diğerlerinden farklı olarak Daniel J. Levinson (1920-1974) örneğinde olduğu gibi yaşamın tümü yerine belli bir dönemine odaklanmışlardır.

Levinson Kuramı

Daniel J. Levinson (1920-1994) 1970’li yıllardaki çalışmalarını erkek yetişkinler, 1990’lı yıllardaki çalışmalarını ise kadın yetişkinler üzerinde gerçekleştirerek cinsiyet faktörünü de katarak dönem özelliklerini genellemeye çalışmıştır.

Vaillant’ın Yaşama Uyum Sağlama Kuramı

George E. Vaillant (1934-) da kuramını Levinson gibi yetişkin erkek deneklerden toplamış olduğu verilere dayandırmaktadır. Vaillant yaptığı çalışmalarda bireylerin yaşamın getirdiği stres faktörleri ile baş etmede neden bireysel farklılıklar gösterdiğini araştırmış, bireylerin Erikson’un psiko-sosyal gelişim dönemlerine paralel dönemlerden geçtiklerini göstermiştir.

Gould’un Dönüşümler Kuramı

Roger Gould (1935-) ve çalışma arkadaşları hem “normal” hem de “psikiyatrik hastalığı olan” bireyler üzerinde yaptıkları araştırmada her iki grubun da gelişimsel açıdan benzer özellikler sergilediğini ortaya koymuşlardır. Gould’un kuramı da Levinson ve Vaillant’ın kuramı gibi yetişkin gelişimine odaklanır.

Arnett’in “Beliren Yetişkinlik” Kuramı

Jeffrey Jensen Arnett (1962-) bireylerin yaşantısında özellikle ikinci dünya savaşından sonra ergenlik yaşının değişimi ve buna bağlı olarak yetişkinliğe geçiş özelliklerinde önemli değişiklikler olduğunu ifade etmektedir. Bunun yanında daha önceki zamanlarda 18-25 yaşlarında ortaya çıkan eğitimi tamamlama, meslek sahibi olma, aile kurma, çocuk sahibi olma gibi rollerin ise 2000’li yıllarda yirmili yaşların sonuna doğru ilerlediğini belirtmektedir.

Gelişimde Süreklilik Kuramları

Yaşamboyu gelişim kuramcıları olarak da adlandırılan süreklilik kuramlarının takipçileri bireylerin özelliklerinin esnek ve yenilenebilir olduğunu, her bireyin herhangi bir özelliğinin yaşamın bir noktasında değişebileceğini, bireyin özelliklerinin aynı zamanda içinde bulundukları toplumun tarihi ve kültüründen etkileneceğini öne sürerek birey ve toplum arasındaki etkileşime vurgu yapmaktadırlar.

Normatif Yaşa Bağlı Etki: Aynı yaş grubundaki bireylerin çoğu için kestirilebilir olan, benzerlikler gösteren etkiler demektir.

Normatif Tarihe Bağlı Etki: Belli bir tarihte gerçekleşen hem fiziksel hem de çev- resel etkileri ifade etmektedir.

Normatif Olmayan Yaşam Durumları: Bireyin hayatını ciddi şekilde etkileyen, alışılmadık olaylar normatif olmayan yaşam durumlarıdır.

Süreklilik Kuramları Bağlamında Yaşam Dönemleri Yaklaşımına Eleştiri

Çağdaş kuramcılarda da gördüğümüz gibi modern dünyanın uğradığı sosyo ekonomik değişimlerle birlikte dönem kuramcılarının yaklaşımlarında yaşa bağlı ortaya çıktığı dü- şünülen belli başlı davranış örüntülerinin yaş aralıkları değişmektedir. Batı toplumlarında genç yaşta üst düzey bir yönetici olmak, orta yaşta dede olmak, geç yaşta baba olmak, ileri yaşta öğrenci olmak gibi durumlar geleneksel gelişim görevleri anlayışına ters düşmektedir.

Geleneksel gelişim psikolojisi kuramları çocukluk, ergenlik, genç yetişkinlikte bireylerin yetenek ve becerilerinde artış olacağını, yetişkinlikte kararlılık ve sabitliğe ulaşacağını, ardından yaşlanma ile birlikte yetenek ve becerilerde azalmalar ve düşüşler görüleceğini ileri sürmektedir. Yaşlılık döneminde ise kaybedilmeye başlanan sağlıklılığın yaşlılığın çeşitli kazanımlarından daha fazla olduğuna işaret edilmektedir. Çağdaş gelişim psikolojisi kuramları ise bu görüşe karşı çıkarak insan gelişimini kazanımların ve kayıpların; artış ve azalmaların; güçlenme ve zayıflamaların yaşam boyunca karşılıklı olarak birbirini etkilediği dinamik bir süreç olarak ele almaktadır.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email