Türk Dış Politikası 1 Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Iı. Dünya Savaşı Dönemi Türk Dış Politikası: (1939-1945)
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Japonya, Almanya ve İtalya neden MC üyeliğinden ayrılmışlardır?
I. Dünya Savaşı’ndan ağır darbeler alarak yenik ayrılan, toprak ve hammadde sıkıntısı çeken Japonya, 1931 yılında ülkedeki iç savaştan da yararlanarak Çin’e saldırdı. Milletler Cemiyeti’nin (MC) saldırıyı durduracak etkin tedbirler almaması Japonya’yı cesaretlendirmiş ve saldırı Çin’i işgale dönüşmüştü. MC’nin buna tepkisi Lytton Raporu ile olmuş ama Japonya saldırı ve işgal hakkında kendisini suçlayan bu raporu reddederek 1933 yılında MC üyeliğinden ayrılmıştı. Japonya’nın cezasız kalan açık saldırganlığı Avrupa diktatörlerinin gözünden kaçmadı, hatta onlara cesaret verdi. İç politikadaki sorunlarından Afrika’daki fetihlerle kurtulmayı planlayan Mussolini ve artık ülke içinde tam kontrolü ele almış, Doğu Avrupa’yı dönemin büyük devletleriyle savaşmadan denetlemeyi arzulayan Hitler açısından bu durum özellikle ilgi çekiciydi. Nitekim Japonya’nın ardından Almanya da Ekim 1933’te MC üyeliğinden ayrılarak saldırgan niyetlerini açığa vurdu. İtalya, 5 Ekim 1935’te Habeşistan’a (Etiyopya) saldırdı. MC bu saldırı karşısında da etkisiz kaldı. İtalya da 1937 yılında MC üyeliğinden ayrıldığını açıkladı.
Alman-Sovyet Savaşı nasıl sonuçlanmıştır?
Balkanlardaki zaferin ardından gözünü SSCB’ye çeviren Almanya 22 Haziran 1941’de bu ülkeye karşı üç koldan saldırıya geçti. Alman kuvvetleri kısa sürede SSCB içlerine kadar ilerlediler. Yoğun çatışmalarla geçen Alman-Sovyet Savaşı, karşılıklı kayıp ve kazanımlarla II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam etti. Ancak Alman saldırısı karşısında Sovyetlerin Stalingrad’da yarattığı direniş, Almanya’nın bütün hesaplarını bozmuş, bu hat geçilemeyince Sovyetlerin teslim alınması hayali de suya düşmüş oluyordu. Stalingrad savunmasından sonra 1942’nin sonlarına doğru Almanlar artık geri çekilmeye başlamış, Sovyetler ise saldırı konumuna geçmişlerdir.
Yalta Konferansı'nda hangi konular görüşülmüştür?
1945’e gelindiğinde artık savaşın sonu görülmekteydi. Savaş sonrası oluşacak durumun belirlenmesi amacıyla 4-11 Şubat 1945’te Yalta’da (Kırım-SSCB) Churchill, Stalin ve Roosevelt bir araya geldiler. Yalta’da diğer konuların yanı sıra Türkiye’yi ilgilendiren konular da ele alındı. Bunların arasında en önemlisi Stalin’in gündeme getirdiği Boğazlar ve Montreux olmuştur. Konferans, Boğazlar meselesinin Dış işleri Bakanları tarafından ele alınmasına ve durumdan Türkiye’nin de haberdar edilmesine karar verdi. Yalta’da alınan diğer önemli karar ise Nisan sonunda San Francisco’da toplanacak BM Konferansı’na sadece 1 Mart 1945 tarihine kadar Almanya ve Japonya’yla savaş durumunda olan devletlerin kurucu üye olarak katılabileceği kararı idi. Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat 1945’te Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti. Türkiye’nin bu “göstermelik” savaş ilanı kararı BM Konferansı’na kurucu üye olarak katılma amacı dışında bir anlam ifade etmiyordu.
Almanya II. Dünya Savaşında hangi ülkeleri işgal etmiştir?
Almanya ile SSCB 23 Ağustos 1939’da imzaladıkları Saldırmazlık Paktı ile Polonya’yı kendi aralarında paylaşmış, böylece önündeki SSCB engelini de aşan Almanya, 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırmıştır. 17 Eylül’de Sovyetler Polonya’ya doğudan saldırmışlar ve iki güçlü ordunun saldırısına karşı koyamayan Polonya, 28 Eylül’de Almanya ile Sovyetler arasındaki Saldırmazlık
Antlaşması’nın gizli maddesinde belirtildiği şekilde fiilen paylaşılmış oldu. Sovyetler Polonya’dan sonra Ekim ayında Letonya, Litvanya ve Estonya’yı işgal etti. Devamında ise Finlandiya’yı dört aylık bir direnişten sonra işgal etti. Nisan 1940’ta Almanlar Danimarka’ya ve Norveç’e saldırdılar. Danimarka bir günde teslim alındı. Norveç ise yardıma gelen İngiliz güçlerinin püskürtülmesi sonrasında Haziran’da ele geçirildi. 10 Mayıs 1940’ta Almanlar Fransa, Belçika ve Hollanda’ya aynı anda saldırı düzenlediler. Hollanda 14 Mayıs’ta teslim oldu. Belçika yardıma gelen Müttefik güçleri ile bir direniş sergilediyse de bu çok uzun sürmedi. Almanlar bu arada Fransızlar’ın I. Dünya Savaşı’ndan kalma ve “geçilmez” olarak bilinen ünlü Maginot Hattı’na saldırılar düzenleyerek bu hattı geçmeyi başardılar. Kısa sürede Paris’e kadar ilerleyerek bu kenti de 14 Haziran’da teslim aldılar. Fransa’nın tesliminden sonra Almanların önünde kalan tek güç İngiltere idi. Hitler, İngiltere’yi işgali amaçlayan harekât için gerekli koşulları sağlamak üzere Temmuz 1940’da İngiltere üzerine yoğun bir hava harekâtı başlattı. Nisan 1941’e kadar süren bu saldırılarda İngiltere ciddi bir direniş ortaya koydu ve Alman Hava Kuvvetleri ağır kayıplar verdi.Balkanları kontrol altına almayı hedefleyen Almanya, diplomatik girişimler ve savaşa varmayan yoğun baskılar sonucunda Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’ı ele geçirildi. Bu arada Almanların müttefiki İtalyanlar da Yunanistan’a saldırdı. Yaşanan askerî çatışmalar sonunda Mart-Nisan 1941’de Yugoslavya’nın büyük kısmı ile Yunanistan da Mihver kuvvetlerin eline geçti.
“Mihver Devletleri” hangi devletlerden oluşmuştur?
Almanya’da Adolf Hitler’in liderliğindeki Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nazi Partisi) 1933 yılında iktidara geldi. İtalya’da zaten iktidarda olan Nasyonal Faşist Parti ve lideri Benito Mussolini 1930’larda diktatörlüğünü iyice pekiştirmiş ve saldırgan bir politika izlemeye başlamıştır. I. Dünya Savaşı sonunda kendini mağdur durumda gören ve yayılmacı politika izleyen İtalya ile Almanya 1936 yılında “Roma-Berlin Mihveri” adıyla bir ittifak kurdular. Daha sonra bu ittifaka Uzakdoğu’da yayılmacı ve saldırgan bir politika izleyen Japonya da katıldı. Bu devletler II. Dünya Savaşı’nda “Mihver Devletleri” olarak anılacaktır.
II. Dünya Savaşı nasıl sona ermiştir?
Sovyetlerde Almanların geri püskürtülmeye başlanması ve Kuzey Afrika’daki zaferler Müttefiklerin moral gücünü yükseltmiş, Temmuz 1943’te Kuzey Afrika’daki birlikler Sicilya’ya yönlendirilerek burası işgal edilmiş ve Müttefik kuvvetler (Amerikan ve İngiliz kuvvetleri) Avrupa’ya giriş yapmıştır. Bunu takiben savaşın yarattığı bunalımdan kaynaklı olarak İtalya’daki iç direniş sonucu Mussolini devrilmiş ve İtalya Eylül 1943’te Müttefiklerle ateşkes imzalayarak savaştan çekilmiştir. Sovyetler 1943 ve 1944 boyunca ağır bir şekilde de olsa Alman ordularını geri püskürtmeye devam ettiler. Sovyetler Almanları kendi sınırlarının dışına itip doğudan Avrupa’nın içlerine doğru hareket etmeye başladıklarında, Batılı Müttefikler de 6 Haziran 1944’te Fransa’nın kuzeyinde yer alan Normandiya kıyılarına çıkarma yaptılar. Müttefikler Fransa’yı işgalden kurtararak Eylül 1944’te Almanya’ya girdiler. Sovyetler ise Ocak 1945’te Almanya’nın doğu sınırlarından içeri girmeye başladı. Nisanda İtalya’daki Alman ordusu yenilgiye uğratıldı. 7 Mayıs 1945’te Almanya resmen teslim oldu. Uzakdoğu ve Pasifik adalarında devam eden Japonya hâkimiyeti ise ABD’nin yaptığı çıkarmalarla geriletildi. ABD’nin toplamda 400.000’i aşkın insanın ölümüyle sonuçlanan, 6 Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima kentine, 9 Ağustos’ta ise Nagasaki kentine attığı atom bombaları sonucunda Japonya’nın 2 Eylül 1945’te koşulsuz şartsız teslim olması ile II. Dünya Savaşı sona erdi.
Büyük devletler, Almanya ve İtalya’nın saldırgan tutumlarına karşı neden yaptırım uygulamamışlardır?
Büyük devletlerin (İngiltere, Fransa, ABD), Almanya ve İtalya’nın saldırgan tutumlarına karşı yaptırım uygulamamaları ve tepkisiz kalmalarının arkasında 1917 Bolşevik Devrimi sonrasında gelişen SSCB merkezli “komünizm tehlikesi” ve bu ülkelerin saldırgan tutumunu SSCB’ye karşı kullanma düşüncesi yatmaktaydı.
Türkiye, Lozan’dan II. Dünya Savaşına kadar ki süreçte hangi antlaşmalara imza atmıştır?
Türkiye, Lozan’dan II. Dünya Savaşına kadar ki süreçte uluslararası alanda aşağıdaki antlaşmalara imza atmıştır:
• Savaşı uluslararası politikanın aracı olmaktan çıkararan 1928 Briand-Kellogg Paktı. 1928’de tamamlanıp daha sonra hemen hemen bütün ülkelerce imzalanmıştır. Resmî adı “Savaşın Terk Edilmesi İçin Genel Antlaşma”dır. Paris Paktı olarak da bilinir.
• SSCB ile 1925’te imzalanan Dostluk ve İşbirliği (Saldırmazlık) Antlaşması ve uzatma protokolleriyle üstlenilen tarafsızlık ve saldırmazlık taahhütleri.
• 25 Mayıs 1928’de Afganistan’la imzalanan Dostluk ve İşbirliği Antlaşması. Antlaşma ile iki ülke birbirleri aleyhine bir pakta dahil olmamayı da taahhüt etmişlerdir.
• 30 Mayıs 1928’de İtalya’yla imzalanan Tarafsızlık, Uzlaştırma ve Yargısal Çözüm Antlaşması. Antlaşma ile iki ülke “içlerinden birine karşı yöneltilmiş hiçbir siyasal ya da ekonomik anlaşmaya ve hiçbir tertibe katılmama yükümlülüğü ve saldırıya uğrama durumunda tarafsız kalma” taahhüdü vermişlerdir.
• 17 Aralık 1929’da Sovyetlerle imzalanan 17 Aralık 1925 Dostluk ve Tarafsızlık (Saldırmazlık) Antlaşması’nın uzatılmasına ilişkin protokolle “...öteki
Tarafa bildirmeksizin, onun kara ya da denizden doğrudan komşusu olan devletlerle siyasi anlaşmalar yapmayı amaçlayan görüşmelere girmeme ve bu gibi anlaşmaları ancak söz konusu Tarafın mutabık kalmasıyla” yapma taahhüdü karşılıklı olarak verilmiştir.
• 5 Aralık 1932’de İran’la imzalanan Dostluk Antlaşması ile Güvenlik, Tarafsızlık ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması çerçevesinde saldırmazlık ve tarafsızlık taahhüdü.
"Türkiye, İngiltere ve Fransa Arasında Karşılıklı Yardım Antlaşması" ile hangi konularda taahhütler verilmiştir?
Tamamı 9 madde, biri gizli 3 Protokol ile gizli bir “Askerî Sözleşme” ve yine gizli bir “Özel Anlaşma”dan oluşan bu Antlaşma’ya göre:
1- Türkiye, herhangi bir Avrupa devletinin tecavüzüne uğrarsa İngiltere ve Fransa ona yardım edecektir.
2- Akdeniz’de Türkiye’nin girdiği bir savaş olursa İngiltere ve Fransa ona yardım edeceklerdir.
3- Romanya ve Yunanistan’a vermiş oldukları garanti icabı, İngiltere ve Fransa bir savaşa girişirlerse Türkiye kendilerine elinden gelen her yardımı yapacaktır.
4- Akdeniz’de, İngiltere ve Fransa’nın giriştiği bir savaş olursa Türkiye onlara yardım yapacaktır.
5- Avrupa’da başlayan herhangi bir savaşın Akdeniz’e sirayeti hâlinde her iki tarafın birbirlerine yardım taahhüdü mevcuttur.
Bunların yanı sıra, 2 numaralı Protokol şöyle düzenlenmişti:
“... Yukarıda adı geçen Antlaşma uyarınca Türkiye tarafından üstlenilmiş olan yükümlülükler, bu ülkenin Sovyetler Birliği ile silahlı bir anlaşmazlığa sürüklenmesine neden olacak ya da böyle bir sonucu verecek bir eyleme onu zorlamayacaktır.”
Böylece Türkiye, bu ittifak antlaşmasıyla İngiltere ve Fransa’nın yardım ve desteğini sağlamış, aynı zamanda Sovyetler Birliği ile bir savaşa sürüklenmek istemediğini göstermiş olmakla beraber, Batılı devletlere yaklaşmış oldu.
ABD II. Dünya Savaşına nasıl dahil olmuştur?
Çin’deki işgali sürdürmekte olan Japonya, müttefiklerin Almanya ile uğraşmasından yararlanarak Çinhindi’ne de saldırmış, Pasifik’teki ada devletleri üzerine baskınlar düzenlemiştir. Japonya Pasifik’teki etkinliğini arttırmak ve olası ABD müdahalesini daha başından engellemek için, 7 Aralık 1941’de ABD’nin Pasifik Donanmasının merkez üssü olan Pearl Harbor’a (Hawai adaları) ani bir hava baskını düzenledi. ABD donanmasının çok büyük darbe aldığı Japonya’nın bu saldırısı ABD’yi de savaşa çekmiş ve bir Avrupa savaşı olarak başlayan çatışmaların “dünya savaşına” dönüşmesine neden olmuştur. Almanya’nın da ABD’ye savaş ilan etmesi ile o zamana kadar Müttefiklere yakın bir tarafsızlık politikası izleyen ABD, resmen Müttefiklerin yanında savaşa katılmış ve bu da savaşın kaderini değiştirmiştir.
Türk-İngiliz-Fransız İttifakı(Ankara Paktı)'nın amacı nedir?
Almanya’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırmasıyla resmen başlayan II. Dünya Savaşı’nın hemen başında, SSCB ile ilişkilerin de değişmesi ve olumsuz yönde gelişmeler göstermesi üzerine, Türkiye, İngiltere ve Fransa ile daha önce başlamış olan görüşmeleri hızlandırdı ve sonuçlandırdı. İmzalanan bildirgeler doğrultusunda daha önce hazırlanmış olan Türk-İngiliz-Fransız İttifakı (Ankara Paktı) 19 Ekim 1939’da Ankara’da imzalandı. “Üçlü İttifak” olarak bilinen ve resmi adı “Türkiye, İngiltere ve Fransa Arasında Karşılıklı Yardım Antlaşması” olan bu pakt, Doğu Akdeniz’i ve Balkanları bir saldırıya karşı korumak maksadıyla yapılmıştır.
Türkiye ile Sovyetler Birliği, 25 Mart 1941’de yayınladıkları “Saldırmazlık Bildirisi” ile hangi konularda taahhütte bulunmuşlardır?
Türkiye ile Sovyetler Birliği, 25 Mart 1941’de bir “Saldırmazlık Bildirisi” yayınlayarak 19 Aralık 1925 Dostluk ve Saldırmazlık Paktı’nın yürürlükte bulunduğunu beyan etmişlerdir. Buna göre, iki devletten biri saldırıya uğrar ve savaşa girerse diğeri onun “tam anlayış ve tarafsızlığına güvenebilecekti.” Böylece savaş başlarken bozulan Türk-Sovyet ilişkileri bir nebze düzelme kaydetmiş oldu.
Savaş boyunca Almanya’nın uyguladığı Türkiye politikasının ana çizgisi nedir?
Savaş boyunca Almanya’nın uyguladığı Türkiye politikasının ana çizgisi önce Türkiye’nin Batı ittifakından ayrılmasını, en azından ittifaka mesafeli durmasını; Sovyetlerle savaşının gündeme geldiği zamandan itibaren de Sovyetlere karşı Türkiye’nin savaş ilan etmesini sağlamaya çalışmak olmuştur. Alman dış işleri ve von Papen Türkiye’yi Sovyetlere karşı harekete geçirebilmek için Türkiye kamuoyunda sistemli bir şekilde bir anti-Sovyet ve anti-komünist propagandanın eşliğinde Turancı, ırkçı ve Pan-Türkist eğilimleri destekleyen bir politika izlemiştir.
Fransa, Almanya’nın en önemli sanayi bölgesi olan Ruhr’u neden işgal etmiştir?
I. Dünya Savaş’ının galipleri (İngiltere, Fransa, İtalya ve diğerleri) ile mağlup Almanya arasında Paris yakınlarındaki Versailles’da (Versay) 28 Haziran 1919’da yapılan Antlaşma, Almanya açısından, toprak ve sömürge kaybı da dahil olmak üzere, askerî ve ekonomik konularda oldukça ağır şartlar içermekteydi. Nitekim Almanya, daha 1923’te, savaş tazminatı ödeyemeyecek duruma gelmiş ve bunu açıkça ilan etmişti. Fransa, Almanya’nın en önemli sanayi bölgesi olan Ruhr’u işgal ederek savaş tazminatından doğan alacaklarını bu yöntemle tahsili yoluna gidince, önemli bir kriz ortaya çıktı. Bunun üzerine Müttefikler duruma el koydu ve kriz, 1924’te Dawes Planı ve 1925 yılında Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Belçika arasında imzalanan
Locarno Antlaşması ile kısmen aşıldı.
Balkan Antantı neden kurulmuştur?
1930’larda Almanya ve İtalya’nın yayılmacı bir siyaset izlemesi ve Türkiye ile Balkanların da bu tehdit altına girmesi üzerine, 1934 yılında Türkiye ile Yunanistan’ın önderliğinde bir savunma iş birliği anlaşması olan Balkan Antantı kurulmuştur. Balkan Antantı’nın kurulması Türk-Yunan ilişkilerinin düzelmesi zemin hazırlamış, bu Antanta Romanya ve Yugoslavya da katılmıştır. Bulgaristan, diğer Balkan devletleriyle olan sorunları nedeniyle bu pakta katılmamıştır. Balkanlara yönelik herhangi bir saldırı karşısında ortak savunmayı amaçlayan bu pakt, Türkiye’nin bölgedeki önemini iyice artırmış, Türkiye bu anlaşma ile Batı sınırlarını güvence altına almıştır. Balkan Antantı, II. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine dağılmıştır.
II. Dünya Savaşı öncesinde Türkiye, Sovyetler Birliği ile neden bir anlaşma imzalayamamıştır?
Doğu Akdeniz ve Balkanlarda saldırıyı durdurabilmek amacıyla Türkiye, Sovyetler Birliği ile de bir anlaşma imzalamak için girişimde bulundu. Görüşmeler sürerken SSCB ansızın 23 Ağustos 1939’da Almanya ile anlaştığını bildirerek müzakerelerden çekildi. Sovyetler ile Almanlar arasında imzalanan saldırmazlık paktı, Türkiye’yi zor durumda bırakmış, hatta bu durum Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana dostane ilişkiler geliştirilen SSCB hakkındaki kuşkuları derinleştirmişti.
Savaş Akdeniz’e sıçramasına rağmen Türkiye savaşa nasıl girmemiştir?
1940 yılı Mayısında Almanya’nın Fransa’ya saldırısı ve İtalya’nın Almanya yanında yer alması ile savaş Akdeniz’e sıçramış ve Türkiye’den ittifak antlaşması gereği savaşa girmesi istenmiştir. Türkiye ise Üçlü İttifakın “Sovyet Çekincesi” olarak bilinen 2 numaralı protokolünü ileri sürerek İngiltere ve Fransa’nın isteklerini geri çevirmiştir.
Sadabad Paktı’nın amacı nedir?
1936’da İtalya’nın Habeşistan’a (Etiyopya) saldırısı ve Habeşistan’ı işgali ile Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan İtalyan tehlikesi Türkiye’yi bir yandan İngiltere’ye yakınlaşmaya, öte yandan Orta Doğu Devletleriyle de birtakım savunma tedbirleri almaya götürmüştür. 9 Temmuz 1937’de Türkiye, İran, Irak, Afgaristan arasında Sadabad Paktı’nın imzalanması bununla ilgilidir. Beş yıl için imzalanan bu dörtlü antlaşma ile taraflar, aralarındaki dostluk münasebetlerini devam ettirmeyi, Milletler Cemiyeti ve Kellogg Paktı’na bağlı kalmayı, birbirlerinin iç işlerine karışmamayı, ortak sınırlarına saygı göstermeyi, ortak çıkarlarını ilgilendiren meselelerde birbirlerine danışmayı, birbirlerine karşı herhangi bir saldırı hareketine girişmemeyi ve saldırma amacını güden hiçbir siyasal pakta katılmamayı taahhüt ediyorlardı.
1941’de Ankara’da imzalanan “Türk-Alman Dostluk Antlaşması”nın amacı nedir?
18 Haziran 1941’de Ankara’da “Türk-Alman Dostluk Antlaşması” imzalandı. Tamamı üç madde ve on yıl süreli olan bu Antlaşma ile Türkiye, Almanya’dan kendine saldırmayacağına ait güvenceyi resmen almış, Almanya da Türkiye’nin tarafsızlığını sürdürmesini sağlamış oldu. Resmî adı Türkiye Cumhuriyeti ile Alman Reich’i Arasında Dostluk Antlaşması olan belgenin giriş bölümünde yer alan “mevcut yükümlülükler saklı kalmak” kaydı Türkiye açısından yeni antlaşmanın Türkiye’yi 1939 Türk-İngiliz-Fransız Üçlü İttifakı ve 1925 Türk-Sovyet Saldırmazlık Antlaşması hükümlerine aykırı davranmaya zorlayamayacağı anlamına geliyordu.
Casablanca Konferansında hangi konular görüşülmüştür?
Savaşın gidişatı hakkında görüşmek üzere ABD Başkanı Roosevelt ile İngiliz Başbakanı Churchill 14 Ocak 1943’te Casablanca’da (Fas) bir araya geldiler. Konferans’ta savaşın, düşmanın kayıtsız şartsız teslim alınana kadar sürdürülmesi kararı alınmıştır. Görüşmede ayrıca Türkiye’nin durumu da tartışılmış ve Türkiye’nin savaşa katılması konusunda bir mutabakat sağlanarak, durumun Türkiye’ye bildirilmesine, Türkiye ile görüşmeleri ise Churchill’in yürütmesine karar verilmiştir.