aofsoru.com

Türk Dış Politikası 1 Dersi 2. Ünite Özet

Kurtuluş Savaşı Dönemi Türk Dış Politikası

Kurtuluşa Doğru: Uluslararası ve Ulusal Ortam

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması ve Bolşevik Devrimi uluslararası ortamda yanıt aranan soruları da beraberinde getirdi. 18 Ocak 1919’da düzenlenen Paris Barış Konferansı’nda bu sorulara yanıt arandı.

Paris Barış Konferansı’nda ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya arasında anlaşmazlıklar su yüzüne çıktı. Bolşeviklerin silahlı gücü Kızıl Ordu’nun İtilaf Devletleri tarafından desteklenen Çar yanlısı Beyaz Ordu’yu yenilgiye uğratarak iç savaşı sonlandırması uluslararası ortamı etkileyen diğer bir faktördü. Sovyetler Birliği’nin kuruluşu aşama aşama gerçekleşti. Bu devrim başta Almanya olmak üzere 1919-1920’de Avrupa’yı etkisi altına aldı.

Bu uluslararası ortam Türk Kurtuluş Savaşı’nı etkilemiştir.

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gitmesi, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Türk halkının işgallere boyun eğmeyeceği anlaşıldı ve Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması için “diplomasi ve savaş” metodları benimsendi.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın amacını ve ideolojisini içeren Misak-ı Milli’nin başarıya ulaştırılmasında diplomasi ve savaş araçlarına başvuruldu. Sürecin stratejisi geliştirilirken, İtilaf Devletlerini dengelemek amacıyla Sovyetler Birliği’yle işbirliğine gidildi.

TBMM’nin Açılması ve Dış Politika

23 Nisan 1920’de “Büyük Millet Meclisi” adıyla toplanan mecliste Mustafa Kemal Paşa iç politikanın yanı sıra dış politikayla ilgili de konuştu, Pan-İslamist ve Pan-Turanist bir politika izlemeyeceğini, milli hudutlar dahilinde milletin refahına çalışacağını belirtti.

Doğulu Devletlerle İlişkiler

Batılı devletlerin Anadolu’daki işgalleri antiemperyalist Anadolu aydınlarını sosyalizm düşüncesine yaklaştırdı. TBMM Hükümeti, İtilaf Devletleri’ne karşı Sovyet Rusya’yı bir denge unsuru olarak kullanmak istedi. Moskova ile temaslarda bulunuldu. Meclis’te buna karşı oluşan tepkilere yanıt olarak Mustafa Kemal Paşa, Bolşevik Rusya ile ittifak içinde olunduğunu, Bolşevik olunmadığını söyledi.

Sovyet Rusya, devrimin üçüncü yıldönümü olan 9 Kasım 1920’de Ankara’da büyükelçilik açtı, bu Ankara’da açılan ilk büyükelçilikti.

Afganistan ile 1 Mart 1920’de Dayanışma Antlaşması imzalandı. Türk Devleti böylelikle bir İslam toplumu tarafından da tanınmış oldu.

Ermenistan ile sınırlar görüşüldü.

Azerbaycan ile temsilcilikler açıldı, ilişkiler geliştirildi.

Kars Antlaşması ile Kafkas Cumhuriyetleri Moskova Antlaşmasını kabul ettiklerini belirtti.

Batılı Devletlerle İlişkiler

İngiltere Sovyet Rusya’nın Anadolu’ya nüfuz etmemesi, Süveyş Kanalı ve Hindistan yolunu güvene almak için çaba harcadı ve şeyhlikler, küçük devletçikler kurdurarak bu coğrafyada denetim kurmak istedi.

İngiltere’nin 1919-1922 yılları arasında Türkiye’ye yaklaşımında Yunanistan kilit öneme sahiptir.

10 Ağustos 1920’de Osmanlı ile Sevr Antlaşması imzalandı.

1920’nin ortalarına gelirken İngiltere’nin Türkiye’ye yönelik politikaları iflas ederken İtilaf Devletleri arasında da ayrılıklar derinleşti.

Fransa, Mondros Ateşkes Antlaşmasından hemen sonra Anadolu’nun güneyini işgal etmişti. Sakarya Savaşı’nın zaferle sonuçlanması sonucunda İskenderun ve Hatay’ın Suriye tarafında kalmasıyla sonuçlanan ancak büyük ölçüde Misak-ı Milli sınırlarına uyan bir anlaşma imzalandı. Böylelikle güney cephesi kapandı ve sınırların çizilmesi olanaklı kılındı.

İtalya Mondros’un ardından Güneybatı Anadolu’yu işgal etmişti. İtalya Türk direnişçilere fırsat vererek emperyalizmini barışçıl yollardan empoze etmeye çalıştı. Roma temsilciliği Avrupa’da açılan ilk temsilciliktir. Ancak ekonomik anlaşmalarda TNMM ile uzlaşamadı ve iki ülke Lozan’da yeniden karşı karşıya geldi.

Sıcak Savaşın Sona Ermesi: Mudanya Ateşkes Antlaşması

11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu ateşkes Antlaşması ile İngiltere, TBMM Hükümeti’nin tezini kabul etti. Yunanistan da Doğu Trakya’yı boşalttı. Böylelikle sıcak savaş sona erdirildi ve barış görüşmeleri için uygun zemin oluşturuldu.

Büyük Hesaplaşma: Lozan Barış Konferansı ve Antlaşması

Lozan Barış Konferansı:

İtilaf Devletleri 23 Eylül 1922’de savaş haline son vererek bir ateşkesin yapılmasını ve ardından da bir barış konferansını bir notayla TBMM hükümetine iletmişlerdi. Konferansta İtilaf Devletleri’nin yanı sıra Sovyet Rusya Gürcistan ve Ukrayna’nın da katılması önerilmişti. Konferansın İzmir yerine Lozan’da yapılması uygun görüldü. Konferansa hem Osmanlı Devleti hem TBMM çağırılarak ikilik yaratılması hedeflendi. Aynı zamanda TBMM’nin göndereceği heyet de sorundu.

12 Kasım’da kararlaştırılan konferansa İsmet Paşa başkanlığında belirlenen 33 kişilik heyet oluşturuldu ancak konferans ertelendi ve 20 Kasım’a alındı.

Lozan Barış Konferansı iki dönem halinde gerçekleşti. Birinci dönem 21 Kasım 1922, 4 Şubat 1923 tarihlerini kapsadı.

Türkiye’nin doğu sınırı tartışılmadı Kasr-ı Şirin antlaşması esas alındı. Kars anlaşması gündeme getirilmedi.

Yunanistan ile nüfus mübadelesi, Patrikhane’nin geleceği tartışıldı.

Boğazlar sorunu ele alındı ve İstanbul ve Marmara’nın güvenliğinin sağlanması koşuluna bağlandı.

Azınlıklar sorunu da konferansın ana maddelerindendir. “Müslüman olmayan azınlıklar” ifadesi kabul edildi.

Musul sorunu özellikle İngiltere’nin ana gündem maddelerindendir. Sorunun başka bir konferansta ele alınması gündeme geldi.

Yabancılara uygulanacak rejim komisyonu görüşmelerinde Türk hükümeti kapitülasyonların kaldırılmasını savundu ve kaldırıldı.

Maliye ve İktisat Komisyonu görüşmelerinde Osmanlı borçları konuşuldu. Konferansın birinci döneminde borçlar bağlamında mali ve ekonomik konularda ilerleme sağlanamadı.

Bu arada Türkiye, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir İktisat Kongresi’ni düzenleyerek ekonomik kalkınmada liberal ilkeleri izleyeceğini ve Batı dünyasının bir parçası olduğunun mesajını verdi. En önemlisi kapitülasyonların kabul edilmeyeceğini tekrarladı.

Barış Konferansı’nın ikinci dönemi bu iklim içerisinde 23 Nisan 1923’te başladı.

Türkiye’nin kurucu belgesi: Lozan barış Antlaşması

Lozan barış Antlaşması ilgili devletlerin heyetleri arasında 24 Temmuz 1923’te imzalandı ve TBMM tarafından da 23 Ağustos 1923’te onaylandı.

Sosyal Hükümler başlığını taşıyan bölümde, Türkiye ve komşuları arasındaki sınırlara ilişkin topraksal konular karara bağlandı ve kesinleştirildi. Adalar’dan ve Kıbrıs’tan, Türkiye bu ülke lehine bütün egemenlik haklarından vazgeçti.

Musul sorunu çözülemedi.

Kapitülasyonların kaldırılması sorunu Türkiye’nin talebi doğrultusunda çözümlendi.

Azınlıklar sorunu konusunda yapılan düzenlemeler bir yönüyle evrensel değerlerin Türkiye’ye hakim kılınması, diğer yönüyle de Batılı ülke yöneticilerinin Osmanlı döneminden sürüp gelen azınlıkların en azından Hıristiyan unsurlara sağlanacak bazı hakların garanti altına alınmasını amaçlamaktadır.

Azınlıkların dolaşım ve göç etme özgürlüklerinden tam olarak yararlanacakları kararı alındı. Dil, ibadet ve eğitim haklarının devlet güvencesi altında düzenlenme ve kullanılmasına karar verildi.

Osmanlı borçlarının nasıl ödeneceğine dair düzenlemeler yapıldı, Karaağaç Türkiye’ye verildi.

Barış ile birlikte ulaşım yollarının ve haberleşme araçlarının düzenlenmesi görüşüldü.

Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşme imzalandı. Ticaret gemilerinin ve askeri olmayan uçakların barışta ve savaşta geçişleri iki şekilde formüle edildi. Savaş gemileri ve askeri uçaklar ile uçak gemilerinin geçişi de barışta ve savaşta olmak üzere ikiye ayrıldı.

Yerleşme ve Yargı Yetkisine İlişkin Sözleşme Türkiye’nin egemenliğini geçici olarak sınırlandırmıştı, 7 yıl yürürlükte kalacaktı.

Ticaret Sözleşmesi’nde Türkiye’nin egemenliği geçici olarak kısıtlanmıştı.

Yargı Yönetimine İlişkin Bildiri, Türk Hükümeti’nin beş yıldan az olmamak üzere gerekli göreceği bir süre için Avrupalı hukuk danışmanlarından yararlanması hükmünü içermişti.

Sağlık Sorunlarına İlişkin Bildiri ise Türk Hükümeti’nin beş yıl süre ile Avrupalı üç hekimi danışman olarak kabul etmesini karara bağlamıştı.

Lozan Barış Konferansı sürerken konunun aciliyeti nedeniyle 30 Oca 1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında mübadele protokolü imzalandı.

Lozan Barış Antlaşması siyasal bağımsızlık, Türkiye Devleti’nin kurucu belgesidir.

Türkiye ve İtilaf Devletleri arasında karşılıklı görüşmeler yoluyla hazırlanmıştır. Bu açıdan bir eşitlik belgesidir.

Kapitülasyonlar kaldırılmış, borçlar plana bağlanmıştır. Bu açıdan ekonomik bağımsızlık belgesidir.

Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren barış antlaşmaları yürürlükten kaldırılmış olmasına rağmen Lozan varlığını sürdürmektedir. Bu açıdan Türkiye’nin diplomatik zafer belgesidir.

Orta Doğu tarihinde ilk kez Avrupa modeline uygun bir ulus-devlet, Avrupa uluslar sistemine, Avrupa uluslar hukukunun içine girmiştir. Bu açıdan Türkiye’nin çağdaşlaşma belgesidir. Laik ve çağdaş Türkiye’nin doğuşunu simgeler.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email