Amerikan Dış Politikası Dersi 3. Ünite Özet
Abd Dış Politikası Karar Alma Sistemi
- Özet
Dış Politikada Karar Alma Yaklaşımının Önemi ve Anlamı
Bir devletin dış politikasını ve uluslararası ilişkilerini anlaşılabilmesi için o devletin iç politika sistemine eğilmek, devlet sisteminde kararların nasıl alındığını veya belirlendiğini incelemek gerektiğini iddia eden teorisyen grubu “Davranışçılar” olarak isimlendirilmiş ve dış politikanın ve uluslararası ilişkilerin, devletin karar alma sürecine ve bu süreci etkileyen ulusiçi ve uluslararası faktörlere yoğunlaşarak açıklanabileceğini ileri sürmüşlerdir. 1960’ların başında ortaya atılan dış politika karar alma yaklaşımı, ilerleyen yıllarda Dış Politika Analizi olarak isimlendirilen bir alt disiplinin gelişmesini sağlamıştır.
ABD Devlet Sistemi
ABD devlet sisteminin temelinde, federal bir devlet ya da hükümet düzeni kuran ABD Anayasası vardır. 1789 yılında yürürlüğe girmiş olan ABD Anayasası, geçen zaman içinde bazı değişikliklere uğramış olsa da ABD için hâlâ geçerli olan, orijinal ve en üst hukuk metnidir. Önsöz, 7 Madde ve 27 Değişiklikten (amendments) oluşan ABD Anayasası, esas olarak üç kısımdan oluştur. Birinci kısım Önsöz ve 7 Maddeden oluşur. Önsöz ve 7 Madde’de devlet kurumları arasındaki görev ve yetki dağılımını düzenler. 1.Madde, Yasama işlevinin Senato ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan Kongre tarafından yapılacağını, 2.Madde, Yürütme işlevinin Başkan tarafından yapılacağını, 3.Madde, Yargı işlevinin Yüksek Mahkeme ve onun altındaki mahkemeler tarafından yapılacağını, 4.Madde, eyaletlerin konumlarını, 5.Madde, Anayasa değişikliklerinin nasıl yapılacağını, 6. Madde, Amerikan Borçlarını, Anlaşmaların üst hukuk oluşunu ve Yemin şartını, 7.Madde, Anayasa’nın Onaylama Şeklini düzenlemektedir. 2. Kısım Haklar Bildirisi olarak tanınan ilk 10 değişiklik maddesi olup Amerikan vatandaşlarının devlete karşı insan hak ve özgürlüklerini garanti altına almak için Anayasa’ya eklenmiştir. Üçüncü kısım, 1795 yılından 1992 yılına kadar geçen sürede yapılan 17 değişikliktir. Bu değişiklikler, ABD’nin karşılaştığı sorunlara veya olaylara çözüm bulmak amacıyla yapılmış olan düzenlemelerdir. ABD devlet sisteminde Anayasal düzenleme dışındaki unsurlar da belirleyici öneme sahiptir. Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti’nin hakimiyetinde işleyen siyasi parti sistemi, sivil toplum örgütleri, lobiler, baskı ve çıkar grupları, medya ve diğer oluşumlar da dış politikanın belirlenmesinde etkin roldedir.
ABD’de yürütme görevinin başında 4 yılda bir seçilen ABD başkanı bulunmaktadır. 15 ayrı bakanlık, başkana yürütme görevinde yardımcı olurlar. Bakanların dışında başkana bağlı başka birçok (CIA ve Milli Güvenlik Konseyi gibi) kurum ve kuruluşlar bulunmaktadır. ABD Dış İşleri Bakanlığı 15 bakanlıktan biri olup dış politika yapma, yürütme ve uygulama görevini yapar.
Yasama işlevi, Senato ve Temsilciler Meclisi ismindeki iki yasama organından oluşan Kongre tarafından yerine getirilir. Senato 6 yıllığına, Temsilciler Meclisi ise 2 yıllığına seçilir. Bir yasa teklifi, önce Senato ve/veya Temsilciler Meclisindeki ilgili alt ve ana komiteden geçmeli daha sonra Kongre Genel Kurulu’nda kabul edilmeli ve en sonunda başkan tarafından onaylanmalıdır. Dış politika bakımından bir yasa tasarısı söz konusu olduğunda da aynı şekilde, ilgili taslak önce Senato’da Dış İlişkiler Komitesi’nde (Foreign Relations Comittee) ve/veya ona bağlı alt komitede, Temsilciler Meclisinde ise Dış İşleri Komitesi’nde (Foreign Affairs Committee) ve/veya ona bağlı alt komitede görüşülüp kabul edilmeli, daha sonra Kongre Genel Kurulunda kabul edilmeli ve en sonunda başkan tarafından onaylanmalıdır. Her iki yasama organında da ABD dış politikasını ilgilendiren başka komiteler de bulunmaktadır. Örneğin, bütçe ve dış yardım konularıyla ilgili olan Tahsisler Komitesi, ABD dış politikası için çok önemlidir.
Yargı işlevini yapan Yüksek Mahkeme, başkanın aday göstermesi ve Senato’nun onayıyla seçilen ve ömür boyu görevde kalma yetkisi olan 9 üst düzey yargıçtan oluşmaktadır. Yüksek Mahkeme, anayasal ve yasal konulardaki sorunlarla ilgilenir.
ABD Dış Politika Aktörleri ve Yetkileri
ABD’de bütün politikalar karar alma mekanizması içindeki aktörler tarafından düzenlenmektedir. Dış politika da bu duruma dahildir. ABD siyasetinin tüm kararları, Amerikan Yürütme gücü olan başkan, Bakanlıklar ve ilgili kurumlar ile Yasama gücü olan Kongre ve Yargı gücü olan Yüksek Mahkeme’nin içinde bulunduğu bir süreç içinde yapılmaktadır.
Amerikan dış politikası diğer politik başlıklar ile (ticaret, çevre vb.) iç içe geçmiş durumdadır. Amerikan dış politika karar alma sürecinde etkili olan ve rol oynayan resmî ve gayr-i resmî aktörler, kurallar ve faktörler bulunmaktadır. Ünitede resmi aktörler üzerine yoğunlaşılmıştır.
ABD’de devlet yönetiminde güçler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Bunu sağlamak için sadece güçler ve yetkiler dağıtılmamış, aynı zamanda bu güçlerin birbirini kontrol etmelerini ve denetlemelerini sağlayacak bir düzen kurulmuştur. Türkçeye Denetim ve Denge (Check and Balance) olarak çevirebileceğimiz bu anlayışa göre, Yasama, Yürütme ve Yargı’nın görev ve yetkilerinin birbirini dengelemesi, denetlemesi ve böylece üç erkten herhangi birinin aşırı bir şekilde güçlenerek tüm sistemi kontrol altına alması önlenmeye çalışılmıştır.
ABD’de “dış politika kararlarını kim verir?” sorusuna bir yanıt olarak Papp ve diğerleri 3 model altında, 3 farklı yaklaşımı incelemişlerdir. Başkanlık Modeli’ne göre, ABD dış politikasında hakim ve etkin erk, başkan ve yürütme organlarıdır. ABD dış politikası bu aktör ve kurumlar tarafından yapılır. Kuruluşundan itibaren ABD dış politikası incelendiğinde, ABD dış politikasının başkanların kontrolünde olduğu görülür. Kongre Modeli’ne göre, ABD dış politikasında Kongre etkin ve belirleyicidir. Anayasal Denge Modeli’ne göre ise ABD dış politikası Yasama ve Yürütmenin birlikte ve birbirini dengeleyerek yaptığı bir süreçte belirlenir.
Yürütmenin Gücü: Başkan
ABD Başkanları, görev yaptığı süreler ve partileri s.77- Tablo 3.1’de verilmiştir.
ABD Başkanının dış politika karar alma sürecindeki yetki, görev ve rollerini şu başlıklar altında açıklayabiliriz:
- En üst yöneticidir/yürütücüdür.
- Devletin başıdır.
- Başkomutandır.
- Antlaşmaları müzakere eder.
- Üst düzey yöneticilerin seçimi için aday gösterir.
- Diğer devletleri tanır.
- Başkan tekeldir.
- Kamuoyunu şekillendirir.
- Uluslararası diplomatik faaliyetler yapar ve yürütür.
- Başkanlık doktrinleri yayınlar.
Başkanın en üst yönetici/yürütücü olması anayasal temelleri olan bir durumdur. Tüm ABD kurumları içinde en etkili kurum olan başkanın malikanesi, kod adıyla Beyaz Saray, ülkede çok büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle Beyaz Saray’daki Oval Ofis, başkanın karar alma sürecinde sembolik ve medyatik bir öneme sahiptir. Başkanın dış politika bakımından baş yöneticiliğinde önemli nokta, dış politikanın yapımında birinci derecede rol oynayan ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD Savunma Bakanlığı ve diğer bakanlıklar, Merkezî Haber Alma Teşkilatı (CIA-Central Intelligence Agency), ABD Ticaret Temsilciliği gibi kurumlardaki tüm uzmanların, kariyer memurlarının en üst yöneticisi olması nedeniyle, başkanın onlardan gerekli tüm bilgi ve belgeyi alabilme ve onlara dış politikayla ilgili iş ve görev yükleyebilme yetkilerinin bulunmasıdır. Başkanın devletin başı olması hem kendi toplumu üzerinde hem de diğer ülkelere dönük dış politikada ABD’nin en üst temsilcisi, ‘başkanı’ anlamına gelir. Bu konum, başkana somut liderlik avantajı yanında sembolik ve imaj olarak üstünlük kazandırır. Başkan anayasa tarafından ABD silahlı kuvvetlerinin ‘başkomutanı’ olarak tanımlanmıştır. Bu yetkisi nedeniyle ABD Başkanı, ABD ordusunun ulusal ve uluslararası faaliyetleri ve konumuyla ilgili en üst karar vericidir. ABD Anayasası’nın 2. Madde’si 2.Paragrafı, başkana ‘antlaşma yapma’ yetkisi verir ancak bunun Senato’nun 2/3 onayıyla kesinleşeceğini belirtir. Yine Anayasa’nın 2. Maddesi gereği başkan tüm üst düzey yöneticileri ve büyükelçileri tayin etme ya da atama yetkisine sahiptir. Senato’nun atamaları 2/3 çoğunluk oyuyla onaylanması gerekir. ABD Anayasası’nın 2. Maddesi 3. Paragrafı’na göre, başkan ABD’ye atanmış olan büyükelçileri ve diğer kamu görevlilerini kabul eder, diplomatik dille belirtirsek ‘agreman-kabul’ verir. ABD Başkanı ülkedeki ‘tekeldir’, yani onun kadar güçlü ve yetkili bir başka kişi daha yoktur. Örneğin, 100 tane senatör vardır 435 tane temsilci vardır, 9 tane üst düzey yargıç vardır ama bir tane başkan vardır. ABD Başkanı, sahip olduğu anayasal ve siyasal gücü sayesinde, ABD kamuoyu üzerinde etkileyici bir imaja sahiptir. Bu imajı, ona, ABD kamuoyunun özellikle siyasi konulardaki düşüncesinin belirlenmesinde, şekillenmesinde veya değişmesinde önemli bir avantaj sağlar. Başkan, ABD’nin en üst diplomatıdır, aynı zamanda. Her ne kadar kariyer diplomat olmak zorunda değilse de ABD adına diğer ülkelerle ilişkiler geliştirdiği veya istemedikleriyle geliştirmediği için diplomatik bir misyon ifa eder. BD Başkanının, ABD dış politikası üzerindeki belki de en güçlü belirleyici ve yönlendirici etkisi, başkan doktrinleridir. Her ABD Başkanı olmasa da birçok başkan, ABD dış politika hedeflerini köklü bir şekilde belirleyen doktrinler yayınlamışlardır. Bunlardan en çok bilinen ve uluslararası sistemin ve ABD dış politikasının şekillenmesi açısından en etkili olanlar şunlardır: Monroe Doktrini (1823), Truman Doktrini (1947), Eisenhower Doktrini (1957), Carter Doktrini (1979), Reagan Doktrini (1982), Bush Doktrini (2002)’dir. Bu doktrinler, ABD dış politikasında kritik dönüm noktaları olmuş, ABD dış politikasını farklı bir rotaya sokmuş, böylece uluslararası sistemde ciddi değişikliklere yol açmıştır.
Başkanın Yürütme Araçları: Bakanlıklar ve Diğer Kurumlar
ABD Başkanına yardım ve destek hizmeti veren birçok yürütme organı ve kurulu- şu yer almaktadır. Bazıları doğrudan başkana, bazıları da bakanlara veya diğer yürütme organlarına bağlı olan kurum ve kuruluşlar, Yürütmenin aktörleri olarak görülebilir. Birinci sırada, başkana en yakın konumda duran, parlamenter sistemlerdeki kabineye benzeyen İç Halkada yer alan, başkanın ‘atadığı’ kişiler vardır. İç halkanın ilk sırasında başkana en yakın danışmanlık ve yardımcılık yapan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve 15 bakan yer almaktadır. MGK üyeleri şunlardır: Asli üyeler: başkan, başkan yardımcısı, dışişleri bakanı, savunma bakanı. Asli Danışmanlar: CIA Başkanı ve genelkurmay başkanı. Özel danışmanlar: Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Dairesi Müdürü ve USIA (ABD Bilgi Kurumu) ve Başkanın Milli Güvenlik Danışmanı. Bakanlar da esasen başkana yardım etmekle görevli olmakla birlikte, aynı zamanda başında bulundukları bakanlığın tüm işlerinden sorumludur.
Bakanlıklar arasında ABD dış politikası bakımından en etkili ve yetkili olanlar doğal olarak Dışişleri Bakanlığı ile Savunma Bakanlığıdır.
Dışişleri Bakanlığı, dört kısımdan oluşur. Bunlar:
- Dışişleri Bakanı
- 1 Dışişleri Bakanı Vekili ve 4 müsteşar
- Bakanlığa bağlı 24 daire
- Dış elçilikler ve personel
ABD dış politikasında etki bakımdan diğer önemli bakanlık, ABD Savunma Bakanlığı (Department of Defense)’dır. Popüler ismiyle Pentagon, ABD savunma ve askerî politikalarının uzmanlık kurumudur. ABD’nin kuruluşundan beri her dönemde askerî güce başvuran bir ülke olduğu ve ABD’nin emperyal genişlemesinde ordunun çok önemli bir rol oynadığı göz önünde bulundurulduğunda, Pentagon’un rolü, önemi ve gücü de kendiliğinden ortaya çıkar.
Savunma Bakanı (Secretary of Defense), başkan tarafından atanır ve temel görevi savunma konularında Başkana hizmet etmektir. 1 Savunma Bakanı Vekili ve her biri bir birime atanan müsteşarlar ve bakan yardımcıları da Pentagon’un sivil yöneticilerindendir. Pentagon’da bu sivil yöneticilerden daha önemli birimler, silahlı kuvvetler kadrolarıdır. ABD savunma ve asker yapısı, Kara, Hava ve Deniz/Donanma olmak üzere üç kuvvete ayrılmış ve her bir kuvvetin başında bir kuvvet komutanı (Chief of StaffArmy, Air Force, Navy) ve ilgili müsteşar yer almaktadır. Kara, Hava ve Deniz kuvvetleri üzerinde de Genelkurmay Başkanı ve Yardımcısı yer almaktadır. Savunma Bakanlığının askerî kanadının en üstünde yer alan Genelkurmay Başkanı (Chairman of Joint Chiefs of Staff), hem kuvvet komutanları arasında koordinasyon sağlar hem de başkana savunma ve askerî konularda bilgi verir.
ABD dış politikasında rol oynayan diğer kritik bir yürütüme organı, istihbarat örgütleridir. ABD dilinde İstihbarat Topluluğu olarak bilinen bu sistem içinde çok sayıda ve alanda istihbarat teşkilatları bulunmaktadır: Merkezî İstihbarat Teşkilatı (CIA), Savunma İstihbarat Birimi, Kara Kuvvetleri İstihbaratı, Donanma İstihbaratı, Hava Kuvvetleri İstihbaratı, Deniz Kuvvetleri (Marine Corps) İstihbaratı, Uzmanlaşmış Ulusal Dış İstihbarat, Federal İstihbarat Bürosu (FBI), Hazine Bakanlığı İstihbaratı, Enerji Bakanlığı İstihbaratı, Dışişleri Bakanlığı İstihbaratı.
Ama tüm yürütme organlarının dış politikanın oluşumuna katılımı ve katkısı, kısmen başkanla olan ilişkilerine bağlı iken kısmen de ABD Yasama gücü olan Kongre’nin yaptığı yasalarla ilgilidir.
Yasama’nın Gücü: Kongre
Parlamenter sistemden farklı olarak, ABD’de devletin egemenliğini temsil eden erklerden diğeri Kongre’dir. Dolayısıyla ABD’nin tek bir egemenlik gücü yoktur, en azından iki egemeni vardır. Bunun nedeni, her iki organ temsilcilerinin de ABD seçmenleri tarafından doğrudan seçilmiş olmasıdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, ABD’nin iç ve dış politika egemenliği, bu iki gücün birbirini denetleme ve dengeleme mekanizması aracığıyla kullanılır. Buradan anlaşılması gereken, Kongre’nin ABD dış politikasında en az başkan kadar yetki ve görevlerinin olduğudur.
Kongre’nin temel işlevi ve rolü, yasa yapmaktır. Kongre, ABD hukuk düzenini ilgilendiren konularda yasal düzenlemeler yapmakla görevlidir ama doğası gereği aynı zamanda siyasal bir organdır ve devletin yönetiminde rol oynar. Kongre bu iki görevini ya kendi inisiyatifi ile girişimlerde bulunarak ya Yürütme’nin yasama taleplerini yerine getirerek veya getirmeyerek ya da Yürütme organını sürekli denetim ve yönlendirme yaparak yerine getirir. Bu araçlar, ABD dış politika oluşum süreci için de geçerlidir. Kongre’nin bu rolü nasıl oynadığını görmeden önce, yapısı hakkına genel bir bilgi vermek gerekir. Senato ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan Kongre’de iki partili bir düzen, yani Cumhuriyetçiler ve Demokratların hakim olduğu bir yapı vardır. Nihayet Kongre’nin her iki kanadında da uzmanlık komiteleri vardır. Kongre’nin tüm işlevlerinde 100 üyeli Senato ile 435 üyeli Temsilciler Meclisi’nin Anayasa’da belirtilen görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Yasama faaliyetleri, bu yasama organlarının dahil olduğu bir süreçte gerçekleşir. Ancak her iki yasama kanadında da işlerin nasıl yürüyeceği ve özellikle Yürütme ve başkan ile ilişkilerin nasıl gelişeceği, parti gruplarının kompozisyonuna bağlıdır. Cumhuriyetçi ve Demokrat Partilerin Kongre içindeki ağırlığı, dış politika sürecine de yansır. Zira her parti, kendi siyasi ve ideolojik anlayışına uygun bir dış politika olmasını ister, bu yönde kararlar alır ve Başkanı etkilemeye çalışır. Bu noktada önemli bir faktör, Kongre çoğunluğu ile başkanın aynı partiden olduğu durumlarda Yasama-Yürütme dayanışması görülürken, farklı partilerden olması durumunda Yasama-Yürütme anlaşmazlığı ve hatta çatışması ortaya çıkabilir. Genel olarak belirtmek gerekirse Demokratlar, dış politikada daha liberal, özgürlükçü, ekonomik ve ticari iş birliği yanlısı ve barışa öncelik verirken Cumhuriyetçiler, dış politikada daha muhafazakâr, silahlı kuvvetlere dayalı ve zor kullanma ağırlıklı konulara ağırlık verir. İşte bu nedenle, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin anlaşma içinde olduğu durumlarda aktif bir ABD dış politikası, çatışma içinde olduğu durumlarda daha düşük profilli bir ABD dış politikası oluşur. Ama bu demek değildir ki, Demokratlar ve Cumhuriyetler, ABD çıkarları için iş birliği ve danışma yapmazlar.
Kongre’nin ABD dış politikasında sahip olduğu rol ya da görevler şunlardır:
- Yasa Yapma Gücü
- Cüzdan Gücü
- Onaylama Gücü
- Denetleme Gücü
- Antlaşma Onay Gücü
- Savaş İlanı Gücü
Kongre-Başkan Arası Denetleme: Savaş Yetkileri Yasası Örneği
Daha önce belirtildiği gibi, ABD dış politika yapımı, genel ABD siyasal sisteminin denetim ve denge mekanizması içinde başkan ve Kongre’nin iş bölümü ve görev dağılımı ilkesine uygun bir şekilde işlemektedir. Olaylar ve gelişmeler, ABD’nin dış politika hedeflerine ve çıkarlarına yarar sağlayacak şekilde geliştiği veya sonuçlandığı sürece, bu dış politika yapımı sürecinde büyük bir sorun veya kriz doğmamıştır. Ayrıca, Kongre çoğunluğu ile başkan aynı partiden veya anlayıştan oluştuğu sürece de bu süreç gayet olumlu bir şekilde çalışmıştır. Vietnam Savaşı, ABD dış politikasının oluşumunda ciddi bir kırılma ve bunun sonucunda yeni bir düzenleme doğurmuştur: Savaş Yetkileri Yasası. Bu yasanın çıkmasında her ne kadar temel faktör Vietnam Savaşı olsa da başka nedenler de vardır. Snow ve Brown’a göre (1994; 157-162), bu yasanın kabul edilmesinde 4 neden vardır: Birincisi, Anayasa’da savaş kararı konusunda muğlak veya yoruma açık bir düzenlemenin olmasıdır. Bu muğlaklığın nedeni ise, Anayasa’nın hem başkanı ‘başkomutan’ olarak göstermesi ve ordunun ve askerî faaliyetlerin ‘başı’ yapması ama hem de temel görevi zaten savaşmak olan ABD ordusunun savaşa katılma yetkisini Kongre’nin kontrolüne ve yetkisine vermesidir. Burada temel sorun kaynağı, başkanın, ABD sistemi içinde ne kadar güçlü ve önemli olduğu ve yetkilerle donatıldığı gerçeği ile Kongre’nin Amerikan seçmenleri adına yasa yapma yetkisinin olduğu gerçeği arasındaki uyuşmazlıktır yani güçler mücadelesi ya da rekabetidir.
İkincisi, başkanın savaş-barış konusundaki hakim konumu ve gücüdür. Snow ve Brown (1994; 160), ABD’nin kuruluşundan 1990’lara kadar toplam 200 üzerinde savaşa dahil olduğunu, bunlardan sadece beş tanesinin (1812 İngiltere Savaşı, Meksika Savaşı, Amerika-İspanya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı) Kongre’nin savaş ilanı ile diğerlerinin ise başkanın kararı ile yapıldığını belirtiyor. Başkanın böylesi bir güç ve yetkiye sahip olmasının nedeni, kısmen devlet içindeki konumundan kısmen de uluslararası konjonktür içinde ABD çıkarlarına uygun hareket etmiş olmasından kaynaklanmıştır. Bu durum özellikle soğuk savaş döneminde çok belirgindi. Ancak soğuk savaş döneminde ABD’nin ilk büyük trajedisi olan Vietnam Savaşı, başkanın bu yetkisini kısıtlama ihtiyacı doğurmuştur.
Dolayısıyla Savaş Yetkileri Yasası’nın üçüncü nedeni, Vietnam Savaşı mağlubiyetidir. Aslında Başkan Johnson’un Vietnam’a asker göndermesi ve savaşa dahil olması, Kongre tarafından da onaylanmıştı. Kongre’nin Ağustos 1964 tarihli Tonkin Körfezi Kararı, Başkan Johnson’un Vietnam’daki yüksek sayıda ve yoğunlukta askeri operasyonlarını neredeyse oybirliği ile onaylamıştı. Bu onay, Başkana verilen ‘açık çek’ olarak görülmüştü. Ancak Johnson ve ardında Nixon yönetimlerinin Vietnam’da bir başarı sağlayamaması, Kongre’yi başkanın yetkilerini kısıtlama yönünde adım atmaya ikna etmişti.
Dördüncüsü, ABD politika yapım özelliğinden kaynaklanan nedenlerdi. Soğuk savaş boyunca, genel olarak dış politika konularında partiler üstü (bipartizanship) bir anlayış vardı. Yani dış politika söz konusu olduğunda Demokratlar ve Cumhuriyetçiler, Kongre’de ve Başkanlıkta konsensüs içinde oldu. Bu konsensüs 1970’lerde değişmeye ve dış politikanın yapımı ve içeriği konusunda partiler arasında farklılıklar doğmaya başladı. Bu farklılık öylesi bir noktaya geldi ki Nixon Yönetimi meşhur Watergate Skandalı olarak bilinen bir komplo ile karşılaşınca Kongre’deki Demokratlar, Cumhuriyetçi Nixon’a karşı daha sıkı tedbirler almaya karar verdi.
Savaş Yetileri Yasası, Nixon Yönetimi ve diğer başkanlar tarafından hoş karşılanmamış ve uygun bulunmamıştır. Her ne kadar başkanlar bu yasayı beğenemeseler de uymak zorunda oldukları için, asker gönderme ve savaşa dahil olma durumlarında Kongre ile ‘danışma, rapor verme ve durdurma’ sorumluluklarını yerine getirmek için işlemler yapmışlardır. Savaş Yetkileri Yasası, başkanın savaş ve askerî gücünü önemli ölçüde ‘denetim’ altına almıştır. Ancak bu demek değildir ki, başkanlar tamamen Kongre’nin denetimine uygun hareket etmişlerdir. Bilakis, başkanlar yasanın içindeki muğlak noktaları kullanarak Kongre’den bağımsız bir şekilde hareket etmeye devam etmişlerdir. Örneğin, ‘danışma’ şartı ‘onay’ anlamına gelmediği için başkanlar askerleri çatışmaya göndermeden önce Kongre ile görüşmüşler, bir konsensüs sağlamışlar ve savaş dahil olmuşlardır.
Sonuç olarak, Savaş Yetkileri Yasası, Başkanın/Yürütmenin savaş ve çatışmaya dönük politikasında mutlak ve tam olmasa da, kısmen sınırlama ve kontrol sağlamıştır.
Kongre’nin başkan ve Yürütme üzerinde mutlak bir denetleme ve dengeleme sağlayamamasının nedenleri, sadece başkanın çok güçlü olmasından değil, kısmen de Kongre’nin kendi yapısındaki sorunlardan kaynaklanıyor. Snow ve Brown’a göre, Kongre’nin dış politikada etkin olamamasının üç nedeni vardır:
- Kongre’nin ‘dar görüşlü’ olması, yani Kongre üyelerinin dış politikaya kendi iç politika ve hatta seçim bölgelerinin kaygıları veya tercihlerinin etkisi altında bakmaları ve davranmaları
- Kongre’nin örgütsel zayıflığı (Tek sese karşılık 535 ses)
- Kongrenin dış politikada yürütme kadar uzmana sahip olmaması.