aofsoru.com

Diş Politika Analizi Dersi 8. Ünite Özet

Uygulama 3: Devlet

Giriş

Devlete ait özelliklerden (askeri güç, ekonomik güç, doğal kaynaklar, demografik özellikler, coğrafi konum, siyasal sistem, kültür ve tarih) yola çıkılarak farklı ülkeler incelenmekte ve devletlerin güç seviyeleri örneklendirilerek tanımlanmıştır.

Ulusal Özellikler, Ekonomi ve Dış politika

Coğrafi konum, fiziksel askeri yapı, askeri ve ekonomik imkânlar, ekilebilir tarım alanları ve siyasal sistem gibi güç unsurları, devletlerin ulusal özelliklerini belirler. Bu özelliklerin devletlerin dış politikası üzerinde etkili olduğu kabul edilmektedir. Sayılabilir (coğrafi konum, askeri yapı, madenler, doğal kaynaklar, nüfus vb.)ve sayılamayan (toplumun moral değerlerinin yüksekliği, toplumsal birlik) gibi özellikler ulusal güç kavramını oluşturmakta ve karar vericiler dış politikadaki nihai kararlarını diğer devletlerin ulusal özelliklerine (gücüne) bakarak vermektedir.

Coğrafi konumu incelerken ülkelerin çeşitli özelliklerini belirten sorulara cevap aranmaktadır. Bu özellikler, komşularının sayısı, sınırlarının fiziki yapısı (deniz, çöl veya ova vb.) toplumun etnik yapısı, büyük veya küçük olması, ada devleti olması gibi özelliklerdir.

Devletlerin büyük devletlerle komşu olması dış politikayı etkilemekte ve devletler dış politikasını komşusu olduğu büyük devlete göre ayarlamak durumunda kalmaktadır.

Maddi imkânları geniş olan devletler ise dış politikada daha aktif olup, güçlerinin sayesinde dünya çapında etkili hale gelmeye çalışmaktadır. Devletler güçlerine göre etki sahasını yaratırlar. Küresel güçler küresel düzeyde etkili olmaktadır. Orta büyüklükteki devletler ise yumuşak güç unsurlarını kullanmaktadır.

Askeri imkânı güçlü olan devletler zayıf devletler üzerinde baskı oluşturmaktadır. Ekonomisi zayıf devletler güçlü olanlarla bağımlılık ilişkisi yaşamakta ve dış politikasını bu bağımlılığa göre düzenlemektedir. Bazı güçsüz devletler ise jeopolitik konumlarından dolayı büyük devletler üzerinde etkili olabilmektedir. Ekonomik açıdan güçlü devletler ise ekonomi üzerinde etkili olabilmek için yayılmacı politikalar izlemektedir.

Devletlerin Dış Politika Uygulamaları

Amerika Birleşik Devletleri: Küresel Aktör Örneği Olarak

Amerika Birleşik Devletlerinin Küresel güç olmasını sağlayabilecek çok uygun koşulları vardır. Geniş tarım alanları, okyanuslarla çevrili olması, siyasi mücadelelerden bölgesel olarak uzak olması çevre ülkelerden etkilenmemesini sağlamaktadır.

Nüfusunun fazla olmasına rağmen gelişmiş yaşam düzeyi ve demokratik yapısı nedeniyle farklı milletlerden oluşan ulusunu bir arada tutabilmektedir.

ABD dünyadaki lider ekonomiye sahip olmasına rağmen, küreselleşmenin de etkisiyle uluslararası ekonomik baskılara karşı hassastır. Özellikle petrol fiyatlarındaki değişimlere karşı hassasiyet gösterir.

Güçlü ekonomik yapısından dolayı ABD, soğuk savaş ve sonrası dönemde küresel politikayı şekillendirmiştir.

Sanayileşmesinin de etkisiyle önce bölgesinde sonra da dünyada hâkimiyet kurmuştur. Bir nevi dünya jandarmalığı rolünü üstlenmiştir.

Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliğine karşı Batılı müttefiklerine ekonomik açıdan çeşitli yardımlarda bulunmuştur. Orta Doğu petrollerini kontrol etmek adına bölge ülkeleri ile müttefiklik ilişkileri kurmuştur. Komünizmle mücadele amacıyla çeşitli ülkelerle işbirliği yapmıştır.

Ekonomik alanda Uluslararası Para Fonunu kurmuştur ve bu sayede uluslararası ekonomik sistemin kurallarını kendi ekonomik sistemine uydurmuştur.

Soğuk savaştan sonraki yumuşama döneminde nükleer silahlarla ilgili Sovyetler Birliği ile görüşmeler yapmış ve Çin ile diplomatik ilişkiler kurmuştur.

1991 yılında Sovyetler Birliği yıkılmış olmasına rağmen küresel rol oynamaya ve çıkarlar gütmeye devam etmiştir. 1992 senesinde Yeni Dünya Düzeni politikasını oluşturmuştur. Buna göre: ABD ve müttefiklerine karşı saldırıları caydırmak, uluslararası enerji ve maden kaynaklarına ulaşımı güvence altına almak, Dünya üzerinde demokratikleşmeyi teşvik etmek öncelikli dış politikaları arasında olmuştur.

Bu dönemde ABD, NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesini desteklemiştir. Asya ülkeleriyle ticari ilişkilerini geliştirerek Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasını desteklemiştir. 2003 senesinde Irak’ı işgal etmiş ve Rusya ile nükleer silahlarla ilgili antlaşmalar imzalamıştır. Ayrıca, Avrupa Birliği ile ilişkilerini sağlamlaştırmış ve uluslararası terörizmle mücadele adına Afganistan’a operasyonlar gerçekleştirmiştir.

Büyük Devletler: Rusya ve Çin

Rusya ’nın ekonomik imkânlarının yetersiz olması, ABD gibi küresel politikalar izlemesine engel olmaktadır. Buna rağmen topraklarının geniş olması, doğal kaynaklarının fazlalığı ve Avrasya jeopolitiğinin merkezinde olması nedeniyle bölgesel hâkimiyet kurma peşindedir. Rusya coğrafi açıdan en büyük devletlerden birisidir.

Dünyanın diğer bölgelerine açılabilmek amacıyla güneyindeki su yollarını işgal politikası izlemiştir. Bu nedenle Türk Boğazlarını kontrol altına almak istemiş, İran ve Afganistan’ı işgal etmiştir.

Rusya’nın ABD karşısında güçsüz olması nükleer silahlar edinmesine neden olmuş ve bu durum Rusya’ya ciddi mali külfet getirmiştir.

Rusya büyük devlet olma politikasını halen gütmektedir. ABD’nin tek kutupluluk politikasına karşı, çok kutuplu sistemi savunmuştur. Rusya’nın çok kutuplu sistemi inşa etmek için gereken gücü bulunmamaktadır. Bu nedenle bölgesel hâkimiyet kurma çabası vardır. Rusya’nın çok etnikli bir yapıya sahip olması da önündeki engellerden birisidir.

Günümüzde Rusya ekonomik sıkıntı çekmektedir. Batılı ülkeler ile ilişkilerini geliştirmekte ve eski müttefikleriyle olan ilişkilerini azaltmaktadır. Soğuk Savaş dönemindeki gücüne ulaşabilmek için Avrasya enerji kaynaklarının hâkimiyeti konusunda Batılı ülkeler ile rekabet etmektedir. ABD’nin tek kutuplu dünya düzenine karşı Orta doğu, Çin ve Asya ülkeleri ile ilişkilerini düzenlemektedir.

Çin , kalabalık nüfusu, gelişmiş ekonomisi, geniş ordusu, askeri teknolojisi nedeniyle bölge politikalarını etkileyebilecek konumdadır ve büyük devletler kategorisindedir. Fakat Çin, ABD gibi küresel politikalar gütmek için yeterli güce sahip değildir. Çin, Rusya ile beraber hareket edip çok kutuplu uluslararası sistemi inşa etmeye çalışmaktadır.

Çin günümüzde sınırlarındaki güçlü devletler ile toprak ve sınır sorunları yaşamaktadır. Çok etnikli toplumsal yapısı nedeniyle sorun yaşamaktadır. Bu da iç istikrarsızlık yaşamasına neden olmaktadır.

Bu nedenlerden ötürü Çin ulusal güvenlik kavramına dış politikasında öncelikli olarak yer vermiştir. Savunmacı dış politika anlayışına sahiptir. Bu anlayış nükleer sanayisini geliştirmesine ve dolayısıyla nükleerde 3. güç haline gelmesine yol açmıştır.

Çin, 1970’lerden itibaren ekonomik anlamda sıkıntılar yaşamaktadır. Bu ekonomik sıkıntılar, Çin’i Batılı ülkeler ve uluslararası mali kuruluşlar ile iş birliği yapmaya zorlamaktadır. Dünya ekonomik sistemine dâhil olmaya çalışan Çin, 1980’lerde, Açık Kapılar Siyaseti izleyerek, ekonomisini modernleştirmeye gayret etmiştir.

Orta Büyüklükte Devletler: Brezilya ve İran

Orta Büyüklükteki devletler kategorisindeki Brezilya Güney Amerika’daki en büyük ülkedir ve dünyanın 9. Büyük ekonomisine sahiptir. Doğal kaynaklarının genişliği, kalabalık nüfusu ve kıtadaki tüm ülkelerle komşu olması uluslararası politikada daha bağımsız olmasını sağlamıştır. Ancak ABD’nin bölgedeki çıkarları nedeniyle, ABD ile uyumlu politikalar üretmek mecburiyetinde kalmıştır.

Brezilya statükocu politikalar izlemekte olup askeri harcamalardan kaçınmıştır.

Brezilya enerji kaynaklarına olan talebi, dış politikasını belirleyen etkendir.

1973 petrol kriziyle farklı ülkelerden petrol ithal etmiştir. Özelleştirme ve serbest pazar ekonomisine ağırlık vermiştir.

1990 sonrası neo-liberal ekonomik politikalar izleyen Brezilya, bölge politikalarında da etkin hale gelmeye çalışmıştır.

İran jeostratejik açıdan önemli konumu, güçlü askeri yapısı, petrol rezervleri nedeniyle Körfez coğrafyasında lider konumdadır. Etnik açıdan heterojen yapısı nedeniyle parçalanma korkusu taşımaktadır. Hızla büyüyen nüfusa ve geri kalmış teknolojiye sahip İran, petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip olmasına rağmen ekonomik sıkıntılar çekmektedir.

Petrol İran için en önemli parasal kaynak olmakla beraber, petrol gelirlerini silahlanmak için kullanmışlardır. Silahlanma ağır ekonomik sorunlar doğurmuş ve İran güçlü devletler ile ittifak yapmak zorunda kalmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği’nin işgali nedeniyle ABD ile müttefik olmuştur. Daha sonra ABD’den beklediği mali yardımı alamadığı için Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirmiştir. Ancak ekonomik sıkıntılar İran İslam Devrimi’ne yol açmıştır.

1990 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla bölgesel tehditten kurtulan İran, ekonomik sıkıntılardan kurtulabilmek adına yabancı yatırımcıyı ülkelerine çekmeye çalışmıştır. Bölgesel ülkeler ve Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerini düzenleyen İran, Avrupa Birliği ülkeleri ile ilişkilerini yeniden normalleştirmeye çalışmaktadır.

Küçük/Zayıf Devlet: İsrail

İsrail coğrafi büyüklüğü, nüfusu, doğal kaynakları ve ekonomisi ile zayıf devlet özelliklerini göstermekle beraber bu zayıflıklarını dengelemek için askeri imkânlarını geliştirmiştir. İsrail’in halkı eğitimlidir ve ABD’den her türlü desteği alabilmektedir. İsrail’in dış politikasında öncelik ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlıktır. Askeri makamlar İsrail’in dış politikasında etkilidirler.

İsrail’in dış politikasında birinci öncelik İsrail topraklarını ulaşabileceği yere kadar genişletip, olası düşman saldırılarını ileri saldırı ile durdurabilmek ve işgal ettiği topraklarda askeri derinlik elde edip güvenlik bölgesi inşa etmektir.

Bu durum işgal ettiği topraklar üzerinde askeri kontrol sorunu yaşamasına neden olmaktadır. Bu konuda ABD’den askeri destek almıştır. Ayrıca ABD İsrail’in silah sanayisinin gelişimine destek olmuştur.

İkinci önceliği ise bölgedeki yalnızlığına son vermektir. Bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek için her türlü diplomatik imkânı kullanmaktadır. Bölge dışı devletlerle de yakın ilişki içerisine girmiştir.

İsrail bu çalışmalarına ek olarak komşu ülkelerle elektrik, su ve petrol gibi kaynakların paylaşımında bölge terminali haline gelmeyi ve bölgesel bütünleşmeye katkıda bulunmayı hedeflemektedir.

Türk Dış Politikasının Genel Seyri

Türkiye maddi imkânları doğrultusunda orta büyüklükte bir devlet olup bölgesel lider konumunda değildir. Bununla beraber bölgede dikkate alınması gereken bir devlettir. Doğu ve Batı arasında köprü görevi görmektedir. Dış politikada askeri ve ekonomik zayıflıkları nedeniyle büyük devletlerle uyumlu ve paralel politikalar izlemek durumundadır.

1925-1945 tek parti döneminde Türk dış politikası batılılaşma ve Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkeleri üzerine kurmuştur.

Bu dönemde kalkınmak için yabancı sermayeden çok kendi öz imkânlarına dayanmıştır. Devletçilik ve halkçılık ilkeleriyle korumacı ekonomi hâkim kılınmıştır.

1945-1990 döneminde komünizm tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkiye Batı dünyası ile ilişkilerini geliştirmiştir.

Zamanla komşularından ve Sovyetler Birliği’nden tehdit hissetmesi Türkiye dış politikasını güvenliğin ön planda olmasına yol açmış, NATO’dan ve ABD’den askeri malzeme ve yardım almıştır.

Ancak artan ekonomik sıkıntılar nedeniyle korumacı politikadan vazgeçti ve serbest pazar ekonomisine dönmüştür. Bu durum Türkiye’nin Batı dünyasına bağımlılığını arttırmıştır.

Türkiye uzun yıllar Batı yanlısı dış politika izlemiştir ve bu bağlamda çeşitli üyeliklere sahip olmuştur. Ancak 1974 yılında Kıbrıs’a müdahale sonucunda Türkiye-ABD ilişkileri bozulunca Türkiye, Üçüncü Dünya Ülkeleri ve Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirdi. Ancak umduğunu bulamayan Türkiye 1979 yılından itibaren Batı dünyası ile ittifakını yeniden pekiştirdi.

Turgut Özal, Soğuk Savaş sonrası dönemde Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla Türkiye’nin bölgesel güç olma fırsatını yakaladığını savunmuştur. Özal, ekonomi ile dış politika arasındaki yakın ilişkiden bahsederek Türkiye’nin ekonomik dönüşüm geçirmesini önermiştir. Siyasal reformlar ve aktif dış siyaset içeren bu dönüşümle devletlerarası ekonomik bölgesel bütünleşme amaçlanmıştır. Özal’a göre bu oluşumlar devletlerarası siyasal sorunların çözümünü kolaylaştıracaktı.

Bu düşünceler ışığında Türkiye komşu ülke Yunanistan ile ekonomik ilişkilerini geliştirmeye çalışmış, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün aktif üyesi olmuş ve Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirmiştir. Ayrıca ABD, Orta Doğu ve Balkan ülkelerine serbest ticaret antlaşmaları önermiştir.

Fakat Özal’ın bu çok boyutlu dış politikası istenen neticeyi vermemiştir. Başlıca nedenleri Özal’ın zamansız ölümü ve Türkiye’nin siyasi, ekonomik, askeri imkânlarının yetersiz olmasıdır.

Özal’ın dış politika anlayışını Ak Parti özünde benimsemiştir. Ahmet Davutoğlu Türkiye’yi AfroAvrasya jeopolitiğinin merkezinde konumlandırmakta ve bu coğrafyadaki doğal lider olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Ak Parti, Türkiye’yi yeni dünya düzeninde düzen kurucu ülkeler arasında görmektedir.

Özal’ın düşüncesinden hareketle komşularla sorunsuz ilişkiler kurmaya çalışan hükümet ekonomik gelişmelerin ekonomik bütünleşmelere ve siyasal birlikteliklere neden olacağını düşünmüştür.

Aktif dış politika izleyen Türkiye, ekonomik sıkıntılarını aşabilmek için Türk firmalarının ihracata yönelmesini istemekte ve bir yandan da yabancı yatırımcıyı davet etmektedir. Karşılıklı ekonomik bağımlılığın Türkiye’nin refah düzeyini arttıracağını ve bölgede barış ortamı oluşturacağını düşünmektedir.

Dünyada lider konumda olmak için Türkiye, bölgesinde enerji terminali haline gelmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda uluslararası petrol ve doğal gaz boru hatları projelerine destek vermektedir.

Türkiye bir yandan çok boyutlu ve çok taraflı dış politika izlerken diğer yandan da bölgesel sorunlara arabuluculuk yapmaktadır.

Türkiye bölgesel ve uluslararası örgütlerde aktif rol oynayıp, barış gücü operasyonlarına ve insani müdahalelere katkıda bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli uluslararası ve çok taraflı toplantılarda ev sahipliği yapmaktadır.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email