Ekoloji ve Çevre Bilgisi Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Çayır Ve Mera Ekolojisi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Meralar ne tür alanlardır?
Engebeli, meyilli, taban suyu derinde, otsu veya çalımsı bitki türlerinden meydana gelen vejetasyon ile kaplı, evcil ve yabani hayvanlar için doğal otlatma alanları mera olarak adlandırılmaktadır.
Ne tür alanlar çayır olarak adlandırılır?
Çayırlar genellikle düz, taban suyu seviyesi yüksek, yılın bazı dönemlerinde su basan, sık ve uzun boylu kendine özgü bitki türleri bulunan ve biçilmeye uygun alanlardır.
Bitki örtüsü nedir?
Farklı bitki türlerinden oluşan, belirli bir bölgede yaşayan, birbirleri ve çevresel faktörlerle sürekli ilişki içerisinde olan bitki topluluğuna bitki örtüsü denilmektedir.
Baskın tür nedir?
Baskın tür, belli bir alandaki kommunite içerisinde sayı ve faaliyetleri açısından önde olan türdür.
Süksesyon (Sıralı değişim) nedir?
İklim, toprak ve diğer çevresel faktörler ile biyotik ilişkiler, bitki topluluklarının dengeli bir seviyeye ulaşıncaya kadar değişimine neden olmaktadır. Bitki topluluklarının düzenli bir biçimde birbirini takip ederek mevcut alanı kaplamasına sıralı değişim ya da süksesyon denir. Bir diğer deyişle, belli bir zaman periyodunda belli bir alanda farklı bitki türlerinin birbirini izlemesi, zamanla zayıf türlerin yerini baskın (dominant) türlerin almasıdır.
Klimaks bitki örtüsü nedir?
Süksesyonda ulaşılan en son ve kararlı bitki örtüsüne klimaks bitki örtüsü adı verilmektedir.
Süksesyonlarda hangi basamaklar görülür?
Genelde süksesyonlarda;
- nudasyon (yerleşme ortamının oluştuğu başlangıç evresi),
- göç (bitki üreme organlarının gelişme alanına taşınması),
- yerleşme (çimlenme, büyüme ve üreme olaylarının gerçekleşmesi),
- rekabet (dayanıklı türlerin duyarlı türlerin yerini alması ve baskın hâle gelmesi),
- reaksiyon (tepkime; türlerin etkisi ile habitatın değişimi),
- kararlılık (klimaks ya da doruk bitki örtüsünün meydana geldiği kararlı yapı),
basamakları görülmektedir.
Birincil (Primer) süksesyon nedir?
Doğal bitki örtüsünün oluşumu; çıplak kayalar üzerinde, durgun su yüzeylerinde, erozyonla birikmiş ve bitki örtüsü içermeyen materyallerde, kumullarda veya terk edilmiş tarım alanlarında zaman içerisinde ilkel bitkilerden yüksek çayır ve mera vejetasyonuna doğru oluşmuş ise birincil (primer) süksesyon adını almaktadır. Kısaca, hiçbir bitki örtüsü bulunmayan ortamlarda bitki topluluklarının ilerleyerek gelişmesi olayıdır.
Kurakçıl bitki süksesyonu nedir ve türleri nelerdir?
Kurakçıl bitki süksesyonu, çıplak kayalar veya kumullar üzerinde başlayan ve doruk (klimaks) bitki örtüsü ile sonlanan kurak bitki gelişimidir. Suyun yetersiz olduğu durumlarda başlayan süksesyonların farklı gelişim safhalarına kseroser denir. Kseroser kaya yüzeyinde başlamışsa lithoser, kumullarda başlamışsa psammoser adını almaktadır.
Kurakçıl bitki gelişimi hangi safhalardan meydana gelmektedir?
Kurakçıl bitki gelişimi; liken, yosun, otsu ve doruk bitki örtüsü olarak birbirinden kolayca ayrılan safhalardan meydana gelmektedir.
Liken nedir?
Likenler, mantarlar ile alglerin birleşerek morfolojik ve fizyolojik bir bütün halinde meydana getirdikleri simbiyotik birliklerdir. Görünüm ve yaşam biçimi bakımından kendilerini oluşturan alg ve mantarlardan tamamen ayrı bir yapı göstermektedirler. Ortamdan su ve suda erimiş mineral maddelerin alınımından mantar sorumludur. Alg ise fotosentez yaparak mantara karbonhidrat, azot ve diğer besin maddelerini sağlamaktadır.
Morfolojik yapılarına göre kaç çeşit liken vardır?
Likenler genel olarak morfolojik yapılarına göre kabuksu (crustose), yapraksı (foliose) ve çalımsı (fruticose) olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.
Yaşadıkları substrata göre kaç çeşit liken vardır?
Yaşadıkları substrata göre de ağaç, gövde, dal, yaprak ve kabuk üzerinde gelişen epifitik likenler, çeşitli taş ve kaya üzerinde gelişen saksikol likenler ve toprak üzerinde gelişen terrikol likenler olmak üzere üç grupta incelenmektedir.
Tallus nedir?
Tallus, bir likeni oluşturan yapı veya gövdenin tamamına verilen isimdir.
Likenlerin özellikleri nelerdir?
Likenler, toprak yapısı olmayan çıplak kayalar üzerinde soğuk ve kurak periyotları pasif bir şekilde geçirme özelliğine sahiptirler. Uygun koşullar meydana geldiğinde, kaya yüzeyinde ya da gözeneklerinde bulunan sudan yararlanılarak çimlenirler ve kayaya tutunurlar. Gelişmiş bitkilerdeki kök sistemi olmayan likenlerin kökçükleri kayaya sıkıca bağlanmalarını sağlamaktadır. Solunum ile meydana gelen karbondioksit su ile birleşerek karbonik asidi meydana getirir ve karbonik asit kayaların aşınmasına neden olmaktadır. Aşınan kısımlardaki mineral maddeler suyun içine geçmekte ve bunlar likenlerin besin maddesi olarak kökçükler vasıtası ile alınarak fotosentez işleminde kullanılmaktadır. Diğer taraftan, canlılık özelliğini kaybeden likenlerin organik artıkları kaya yüzeyinde birikerek organik madde artışına sebep olmaktadır. Oluşan artık organik maddeler rüzgârla taşınan tozlarla birlikte, mikroorganizmalar, mineral madde ve gerekli ortam şartları ile ölü likenleri parçalamakta ve humusa dönüştürmektedir. Böylece, yapraksı likenlerin gelip yerleşebileceği uygun bir toprak ortamı meydana gelmiş demektir.
Küçük yaprak formunda tallus oluşturan yapraksı likenler, kabuksu likenlere oranla daha yüksek boyludur ve kabuksu likenlerin ışıktan yararlanmalarını engelleyerek ortamdan yok olmalarına neden olmaktadır. Yapraksı likenler, gelen tozları daha iyi tutarlar ve açığa çıkardıkları karbondioksit ile kayaları daha iyi parçalama yeteneğindedirler. Ölmüş ve ufalanmış formları ise kaya parçalarını organik madde bakımından zenginleştirerek ilkel toprak oluşumuna katkı sağlamaktadır. Böylece, tutulan nem miktarı artmakta, buharlaşma azalmakta ve ortam bitki yetişmesine daha uygun hâle gelmektedir.
Kara yosunlarının özellikleri nelerdir?
Toprak oluşumu ile birlikte likenlerin yerini kara yosunları alarak ortamda baskın hâle gelirler. Karayosunlarında kök benzeri yapılar olan rizoidler bulunmaktadır ve bunların esas görevi bitkinin ortama tutunmasını sağlamaktadır. Karayosunları kendi kuru ağırlıklarının 10-15 katı kadar su tutmakta ve ortamın nemli kalmasını sağlamaktadırlar. Karayosunları; üzerlerine düşen tohumların çimlenmesine yardımcı olur, mineral madde depolar, erozyonu önler ve hayvanlara besin kaynağı oluştururlar. Ortamda bir örtü oluşturan yosunlar ve ölü artıkları içerisinde cereyan eden mikrobiyolojik faaliyetler, tutulan su ve rüzgârın getirdiği materyallerle birlikte ortama gelecek olan otsu bitkiler için uygun yaşam alanı hazırlanmıştır.
Doruk evresinin özellikleri nelerdir?
Toprak oluşumunun tamamlanması ile birlikte bitki örtüsünün gelişmesinde durgunlaşma başlamakta ve önceki evrelerde görülen hızlı değişimler azalmaktadır. Doruk evresi ya da klimaks adı verilen bu evrede yüksek bitki türlerine sahip meralar oluşmakta veya farklı ağaç türleri baskın hâle gelmektedir. Sonuçta, iklim ve toprak yapısı ile birlikte dengeli (stabil) bitki örtüsünün tamamı kaliteli bir ortamı meydana getirmiştir. Bitkilerin gelişmesine uygun hâle gelen toprak yapısının oluşması, süksesyonun son evresini tamamladığı ve en iyi şartların oluştuğu anlamına gelmektedir.
Sucul ortamlarda bitki örtüsünün gelişim evreleri nelerdir?
Sucul ortamlarda bitki örtüsünün gelişimi, çok derin olmayan sığ suların durgun yüzeylerinde başlamaktadır. Su altı evresi, yüzme evresi, bataklık evresi, kofalık evresi ve klimaks evresi olmak üzere beş ana evre sonucunda oldukça verimli çayırlar veya ormanlık alanlar oluşmaktadır.
Hidroser nedir?
Sığ göller, bataklıklar, havuzlar veya herhangi bir sucul ortamda başlayan süksesyonun safhalarına hidroser adı verilmektedir.
Su altı evresinde hangi bitki türleri bulunur ve ne tür değişimler yaşanır?
Su altı evresi; sığ sulak alanlar içerisinde tamamen suyun altında gelişen, örneğin Elodea, Potamogeton, Ceratophyllum ve Najas cinslerine ait türler hidroser basamağının öncü türlerini teşkil etmektedir. Aynı şekilde suyun içerisinde yaşayan farklı alg türleri ile birlikte zamanla büyüyerek su yatağının tamamen dolmasına ve habitatın değişmesine neden olmaktadırlar. Rüzgârla, erozyonla veya su sistemleri gibi çeşitli yollarla taşınan materyallerle birlikte su içerisindeki canlıların metabolik atıkları ve ölü artıkları zamanla dipte çökerek tabakalar meydana getirmektedir. Böylece, sular daha da sığlaşarak yeni yerleşecek bitkiler için uygun ve verimli ortamlar haline dönüşmektedir.
Yüzme evresinde yaşanan değişimler nelerdir?
Yüzme evresi; derinliğin yaklaşık 20 cm’lere kadar azaldığı yerlerde nilüfer (Nymphaea sp.), su sümbülü (Eichhornia sp.), su mercimeği (Lemna sp.) gibi yüzen bitkilerin alana yerleşerek öncü türlerin yerini alma evresidir. Yaprakları ve çiçekleri su yüzeyinde bulunan nilüfer gibi bitkilerin gövdeleri su içerisinde, kökleri ise dipteki çamura tutunmuş rizomlar şeklindedir. Yaprakların su yüzeyini kaplaması güneş ışınlarının nüfuz etmesini engellediğinden derindeki bitkilerin fotosentez yapmaları imkânsız hâle gelir ve ortamdan yavaş yavaş yok olurlar. Su içerisinde yoğunlaşmış gövde yapıları toprakla birleşirken, ölü bitki artıkları ile birlikte dipte biriken tabanın hızla yükselmesi su seviyesinin azalmasına ve bataklık bitkilerinin gelip yerleşmesine uygun zeminin hazırlanmasına neden olmaktadır.
Bataklık evresi nasıl başlar ve ne tür değişimler yaşanır?
Bataklık evresi, tabanın iyice yükselmesi ve suların sığlaşması ile başlamaktadır. Bu evrede alan Typha sp., Phragmites sp., Scirpus sp. gibi dallanmış rizomlara sahip bitki türleri ile işgal edilmektedir. Bataklık evresinde bitkilerin yaprakları ile birlikte gövdeleri de su yüzeyinde bulunmaktadır. Geniş yayılım alanları ile su yüzeyine ve derinlere güneş ışığının girmesine engel olduklarından diğer türlerin çoğunlukla ya da tamamen ortamdan yok olmasına neden olurlar. Ortam koşullarına göre kendi aralarında da rekabete girerek baskın tür haline gelebilirler. Ölü artıkları ile birlikte tabanı çok yoğun doldurdukları dönemlerde suyun azalması ve toprağın kuruması söz konusu olduğundan sadece bazı mevsimlerde yüzeyde su toplanmaktadır.
Kofalık evresinin özellikleri nelerdir?
Kofalık evresi, bataklık bitkilerinin ortamdan uzaklaştığı taban suyunun yakın olmasından dolayı Carex sp., Juncus sp., Cyperus sp., gibi çayır türlerinin yaygın olduğu evredir. Bu safhada toprak oldukça kurumakta ve taban suyu daha derinlere inmektedir.
Klimaks (doruk) evresinde yaşanan değişimler nelerdir?
Klimaks (doruk) evre, toprağın kuruması ve taban suyunun derinlere inmesi ile ekşi çayır otlarının yerini daha yüksek değerde tatlı çayır otlarına bıraktığı evredir. Buğdaygil ve baklagil familyalarına ait biçilmeye elverişli türler klimaks çayır vejetasyonunu oluşturmaktadır. Çayır bitki örtüsünün oluşumundan sonra ortam koşulları uygun olan alanlarda suyu seven söğüt ve kavak gibi ağaç türleri yayılış göstermeye başlamaktadır. Bu tür ağaçların ortama yerleşmesi bir taraftan habitatı değiştirirken diğer taraftan farklı ağaç türlerinin yerleşmesine ve yayılış göstermesine olanak sağlamaktadır. Böylece süksesyonla birlikte sulak alanlar zaman içerisinde ormanlık alanlara dönüşebilmektedir.
Subser nedir?
Doğal yollarla oluşmuş bitki örtüsünün yangın, tarla açma, otlatma, erozyon gibi nedenlerden dolayı tahrip edilmesi sonucu oluşan alanlarda zamanla yeniden bitki örtüsünün gelişmesine subser denilmektedir.
İkincil (Sekonder) süksesyon nedir?
Tahrip olan alanlar terk edildiğinde, yapısı ve içeriği bozulmuş toprak üzerinde bölgenin florasına uygun bitki türleri yavaş yavaş gelişmeye başlar. Öncelikle tek yıllık, sonra iki yıllık ve daha sonra Gramineae familyasına ait çok yıllık bitki türlerinin gelişimi, ikincil (sekonder) süksesyonu oluşturmaktadır. Sekonder süksesyon bölgenin özellikle iklim ve toprak koşullarına bağlı olarak çok yıllık otsu bitkiler ya da ormanlık alanlarla sonlanabilmektedir. Aynı şekilde, ortam koşulları süksesyon safhalarının özelliklerini ve sayısını değiştirdiği gibi baskın türlerin farklı olmasına da neden olabilmektedir.
Sinekoloji nedir?
Sinekoloji, bir ekosistem içerisinde bulunan çeşitli türlerin ya da tür topluluklarının çevreleri ile arasındaki ilişkileri araştıran bilim dalıdır.
Çayır ve mera ekosistemi nedir?
Belirli bir bölgedeki çayır ve meralarda yaşayan ve birbirleri ile sürekli etkileşim içinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bütüne çayır ve mera ekosistemi adı verilmektedir. Bu ekosistemler içinde yaşayan tür toplulukları, bunların yapısı, işlevleri ve değişimleri çayır ve mera sinekolojisinin araştırma kapsamı içinde yer almaktadır.
Çayır ve mera ekosistemlerinin öğeleri nelerdir?
Çayır ve mera ekosistemlerinin belli başlı öğeleri şu şekilde sıralanabilir;
- Abiyotik (cansız) maddeler; toprak, su, kaya, çevrede bulunan temel organik ve inorganik bileşikler,
- Üreticiler, ototrof organizmalar; fotosentez yapan yeşil bitkiler,
- Tüketiciler, heterotrof organizmalar; diğer canlılarla beslenenler,
- Ayrıştırıcılar; genelde bakteri ve mantarlar olup ölü protoplazmik kompleks bileşikleri daha basitlerine parçalayanlar.
Enerji piramidinin basamakları nelerdir?
Canlıların doğal enerjiden yararlanarak yaşamlarını sürdürmeleri besin zincirine dayalı enerji akımı ile gerçekleşmektedir. Ekolojide kullanılan ekolojik piramit ya da enerji piramidi kavramının ilk basamağını üreticiler (yeşil bitkiler, bazı bakteriler ve protistler) yani ototrof canlılar oluşturmaktadır ve bu canlılar güneş enerjisini fotosentez yolu ile kimyasal enerjiye çevirerek depolamaktadır. Diğer canlıların yaşamları bu bitkilere bağlı olduğundan en geniş basamağı oluşturmak zorundadırlar. Heterotrof organizmaların yani besinini dışarıdan alan organizmaların ilki birincil tüketiciler yani otoburlar (herbivor) piramidin ikinci basamağını oluştururlar ve ikinci basamağın üretimi birinci basamaktan azdır, çünkü otoburlar bitkilerden (üreticiler) aldıkları enerjinin tümünü bir sonraki basamağa aktaramazlar. Termodinamiğin 2. Kanunu’na uygun olarak, aldıkları enerjinin bir kısmını kendi yaşamsal aktiviteleri için kullanırken ancak çok az kısmını diğer canlılara aktarabilirler. Genel olarak bir basamaktan diğerine geçerken enerjinin % 90’ı kaybolmaktadır. Genel kural olarak; bir seviyedeki enerjinin yalnızca %10’u bir üstteki seviyeye geçmektedir ve geri kalan kısım ise solunum sırasında ısı olarak kaybedilmektedir. Böylece, biyokütle miktarı ve desteklenen birey sayısı piramitte yukarılara doğru çıktıkça azalmaktadır. Bu nedenle, otçulların (herbivor) sayı ve biyokütlesi etoburlardan (karnivor) daha fazladır. Benzer şekilde enerji piramidinin üçüncü basamağında bulunan etçiller (karnivor) aldıkları enerjinin az bir kısmını dördüncü basamağa ulaştırmaktadırlar. Dördüncü basamaktaki hayvanlar da bu enerjinin bir kısmını, eğer varsa beşinci basamağa aktarabilirler. Geri kalan kısmı ise topraktaki organik madde içerisinde depolanmakta ya da ayrıştırıcılarla beslenen organizmalar tarafından alınmaktadır. Sonuç olarak, bitkiler tarafından yakalanan enerjinin büyük bir kısmı dönüştürülmekte ve az bir kısmı ise ısı olarak kaybedilmektedir. Çayır ve meralarda enerji akışı tek yönlüdür ve sistemin yaşamanı sürdürebilmesi için üreticilerin yani bitki örtüsünün güneş enerjisini tutma işlemini sürekli yapmaları gerekmektedir. Kommunite ve ekosistemlerdeki beslenme ilişkileri vasıtası ile yeşil bitkilerden ayrıştırıcılara kadar besin zinciri ve besin ağı ile enerji akımı oluşmaktadır. Besin zinciri veya ağındaki her bir beslenme basamağı aynı zamanda bir enerji kümesi oluştururken tüm basamaklar ise enerji akımının temsilcisi durumundadır.
Birincil üretim nedir?
Ototroflar tarafından alınan güneş enerjisinin fotosentez ürünlerine dönüştürülmesine toplam birincil üretim denir ve bunun bir kısmı solunumda harcanırken geriye kalanı yeni dokular yapmak için kullanılmaktadır (net birincil üretim).
Karbondioksit ve su moleküllerinin glikoza çevrilmesi kaç evrede ve nasıl gerçekleşir?
Karbondioksit ve su moleküllerinin glikoza çevrilmesi, ışıklı ve karanlık evreler olmak üzere iki evre ve pek çok alt devrede gerçekleşmektedir. Işıklı reaksiyonlarda enerjinin transferi tam anlamı ile elektron taşıması olayıdır. Kloroplastlarda yer alan ve tilakoid zarlara bağlı bulunan klorofil a, klorofil b, klorofil c, karatinoid ve fikobilin gibi fotosentez pigmentleri zar içinde homojen olarak dağıldığı gibi kompleks teşekkülleri de yaparlar. Kompleks oluşturan pigmentler ışıklı reaksiyonlarda fotokimyasal ünite olarak çalışırlar ve enerjilerini reaksiyon merkezinden alırlar. Böyle bir merkeze güneş enerjisi ulaştığında aktif klorofili yüksek enerji ile yüklemekte ve klorofil a 700 nm dalga boyundaki ışınları absorbe etmekte ve bu nedenle P700 olarak da bilinmektedir. E.T.S. (Elektron Taşıma Sistemi) de ilk alıcı klorofil a’dır ve ışıklı reaksiyonlarda E.T.S. nin ilk basamağı olan klorofil a’dan kopan elektron yüksek enerjisini verdikten sonra tekrar klorofil a’ya döner ise devresel fotofosforilasyon, dönmez ise devresel olmayan fotofosforilasyon adını almaktadır.
Karanlık reaksiyonlar ise bu olayı ilk kez açıklayan bilim adamının adı ile Kalvin Döngüsü olarak bilinmektedir. Bu basamakta, karbondioksit redüksiyona uğrayarak ışıklı reaksiyon ürünleri karbon özümlemesi olayına katılmakta ve kimyasal enerji CO2’i şekere çevirmek için kullanılmaktadır. Işıklı reaksiyonlara oranla karanlık reaksiyonlar daha yavaş ilerlemektedir.
Primer prodüktivite, toplam primer prodüktivite ve net primer prodüktivite nedir?
Çayır ve mera ekosistemlerinin primer prodüktivitesi, fotosentez yapan canlılar tarafından besin maddesi olarak kullanılabilen organik maddeler halinde enerji depo etme derecesini göstermektedir. Buna bağlı olarak gözlenen iki prodüktivite; ölçme sırasında bitkiler tarafından solunum ile kullanılan kısmı içine alan toplam fotosentez ürününe toplam primer prodüktivite, ölçme sırasında bitkiler tarafından kullanılan kısım hesaba katılmadan, bitki dokusunda organik madde depo etme derecesi ise net primer prodüktivite olarak adlandırılmaktadır. Bitkilerdeki enerji depolama türden türe ve ekosistem çeşitliliğine bağlı olarak değişmektedir. Çeşitli verilere dayanılarak yapılan hesaplamalara göre, ekosferin tüm net birincil üretiminin karalarda denizlere oranla yıllık üç kat kadar fazla olduğu tahmin edilmektedir.
Bitki gen merkezi nedir?
Bitki gen merkezi, bitkilerin ilk olarak ortaya çıktıkları ve/ veya evrimlerini ilk olarak tamamladıkları yerdir.
Çayırların özellikleri nelerdir?
Çayırlar genellikle düz ve taban suyu yüksek olan taban arazilerde oluşmuştur ve bu tür arazilerde toprak uzun süre nemli olduğundan vejetasyonda suyu seven bitkiler hâkim durumdadır, bitki örtüsü sık ve yüksek boyludur. Bu tür bitki örtüsü sıkı bir çim kapağı oluşturarak toprağı sıkıca tutmakta ve aktif büyüme döneminde yapraklar tüm yüzeyi kapatmaktadır. Biçilerek değerlendirilen bu alanlardan elde edilen ot kış aylarında hayvanlara verilmektedir. Toprak yaklaşık biçim zamanına kadar ıslak olduğundan otlatma açısından elverişli değildir. Bu dönemde yapılacak otlatma hayvanların çiğnemesinden dolayı toprağın sıkışmasına, bu da toprak yapısının bozulmasına neden olmaktadır. Çayır topraklarının, mera topraklarına göre organik maddesi zengin, pH’ı düşük ve su bilançosu daha yüksektir.
Çayır türleri nelerdir?
Çayırlar oluşumlarına göre doğal ve yapay olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Taban yerlerde ve nemli alanlarda kendiliğinden oluşan doğal çayırlar da topraktaki nem içeriği bakımından yaş ve kuru çayırlar olarak iki kısma ayrılmaktadır. Yaş çayırlar, yaz mevsimi süresince yaş ve nemli topraklar üzerinde doğal olarak gelişen üç köşeli otlar ve sazların yoğun bulunduğu alanlardır. Kuru çayırlar, yaz mevsiminde topraktaki nemin kaybolması ile hem toprağı hem de bitkileri kuruyan çayırlardır.
Bulunduklara yere göre kaç tür doğal çayır vardır?
Doğal çayırlar bulundukları yerlere göre de dört sınıfta incelenmektedir.
Dağ çayırları: Dağlık meralarda çok küçük alanlarda ya da bölge koşullarına göre daha geniş alanlarda biçilecek ölçüde bitki örtüsünün geliştiği çayırlardır.
Yayla çayırları: Derin ve nemli toprakların bulunduğu yaylalarda gelişen çayırlardır.
Orman çayırları: Orman ağaçlarının altında veya ormanlık alanlar içerisindeki boşluklarda gelişen biçilmeye elverişli çayırlardır.
Biçenekler: İlkbahar mevsiminde otlatmadan sonra tekrar büyüyerek biçilen çayırlardır.
Meraların özellikleri nelerdir?
Meralar ise taban suyunun bulunmadığı veya derinde olduğu meyilli ve engebeli alanlarda oluşmaktadır. Engebe sebebi ile yağış sularının bir kısmı sızarak veya yüzey akışı ile kaybolmaktadır. Toprakları; sığ, kumlu veya çakıllı, su tutma kapasitesi düşük ve yağışlı dönem haricinde kurudur. Genellikle su; bitkiler için yeterli değildir, bitki örtüsü seyrek ve kısa boyludur. Bu tür arazilerin en iyi değerlendirme şekli otlatmadır.
Mera türleri nelerdir?
Meralar da çayırlar gibi yapay veya doğal oluşmaktadır. Yapay meralar; nemli veya kurak koşullarda, mera veya tarla arazilerinde uzun veya kısa süreler için insanlar tarafından ekilerek oluşturulan yüksek verimli yem alanlarıdır. Doğal meralar ise dört ana başlıkta aşağıdaki şekilde incelenebilir:
Kıraç meralar: Kurak ve besin maddesi bakımından fakir topraklarda oluşurlar ve Türkiye’nin büyük bir kısmı bu tür meralara sahiptir.
Alp meraları: Dağlık bölgelerde orman sınırlarının üzerinde gelişen meralardır.
Yaylalar: Orman içerisindeki açıklıklar veya ağaç sınırının üstünde bulunan ve genellikle yaz mevsiminde hayvanların otlatılmak üzere götürüldüğü, kış mevsiminde ise ulaşılamayan dağ meralarıdır.
Orman içi meralar: Orman içerisindeki açıklıklarda veya seyrek meşcerelerin hâkim olduğu alanlardaki otsu bitki türlerinin oluşturduğu ve belli zamanlarda planlı bir şekilde hayvan otlatılan mera alanlarıdır.
Çayır ve meralar arasındaki temel farklılıklar nelerdir?
Çayır ve meraları bazı özelliklerine göre kolay bir şekilde ayırt etmek mümkündür:
- Çayır bitkileri genellikle kök-sap ve sülük bulunmayan dik olarak gelişen bitkilerden meydana gelirken mera bitkileri kısa boylu, yumak şeklinde, kök-saplı ve sülüklü bitkilerden oluşmaktadır.
- Çayırlar taban suyunun yüksek olduğu nemli alanlar, meralar ise taban suyunun derin olduğu kurak alanlardır.
- Çayırlar düz, meralar ise engebeli alanlarda oluşmaktadır.
- Çayırlar biçilmeye, meralar ise otlatmaya uygun alanlardır.
Çayır ve meralarda bulunan baklagil familyasına ait bitkilerin önemi nedir?
Baklagil bitkilerinin yapısında bağışıklık sistemini güçlendiren, hayvansal üretimde yüksek verimlilik sağlayan ve hücrelerin yapı taşı olan aminoasitlerle birlikte vitamin ve minerallerin bulunması, beslenmede büyük rol oynamakta ve hayvanlar tarafından daha fazla tercih edilmelerini sağlamaktadır.
Çayır ve meralarda bulunan buğdaygil familyasına ait bitkilerin önemi nedir?
Karbonhidrat yönünden zengin olan buğdaygiller hayvanların enerjilerinin sağlanmasında, mide ve barsak sistemlerinin tam çalışmasında önemli rol oynamaktadır.
Çayır ve mera vejetasyon etüt çalışmaları ve ölçümlerinin amaçları nelerdir?
Çayır ve mera vejetasyon etüt çalışmaları ve ölçümler başlıca iki amaç için yapılmaktadır. İlki, vejetasyonda iyi bilinmeyen bölgelerdeki çayır ve meraların kalitatif ve kantitatif karakterleri hakkında bilgiler edinmektedir. İkincisi ise çayır ve meralarda uygulanan çeşitli ıslah ve amenajman metotlarının bitki örtüsü üzerindeki etkilerini incelemektir. Bu şekilde vejetasyonu oluşturan bitki türlerinin bir listesi ortaya çıkarılmakta; bitki türlerinin miktar ve önem derecelerini bulmak için sıklık, bitki ile kaplı alan, bitki boyu, bitki hacmi ve bitki ağırlığı gibi çeşitli kantitatif karakterler incelenerek vejetasyon hakkında daha detaylı bilgiler elde edilmeye çalışılmaktadır.
Bitki örtüsünün toprak yüzeyini kaplama şekilleri nelerdir?
Bitki örtüsü, toprak yüzeyindeki bitkilerin üstten dik görünüşü ile kapladığı alan olarak adlandırılmaktadır. Bazal kaplama veya bazal alan, toprak yüzeyi ve bitkilerin buluşması ile oluşan örtülü alanlara denir ve genellikle otsu bitkiler için kullanılmaktadır. Bazal alanın, mevsimsel yağış ve sıcaklıklardan büyük oranda etkilenmediği varsayılmaktadır. Bitkilerin sap, yaprak, çiçek gibi organlarının toprağa olan iz düşümüne yaprakla kaplama; bitkilerin kök taçları ile toprak yüzeyinde kapladıkları alana dip kaplama adı verilmektedir.
Mera bozulması (Bitki örtüsü bozulması) nedir?
Düzensiz otlatma, elverişsiz iklim koşulları veya çevresel etkiler ile mera bitki örtüsünde bulunan kaliteli mera bitkilerinin kaybolarak yerlerini değersiz bitkilerin almasına “mera bozulması” veya “bitki örtüsü bozulması” adı verilmektedir.
Bitki örtüsü bozulmasının nedenleri nelerdir?
Bitki örtüsü bozulmasının nedenleri, kuraklık, aşırı otlatma, erken otlatma, kontrolsüz otlatma, yakma, yabancı bitki istilası, tarla açma ve tarımsal mücadeledir.
Otlatma mevsimi nedir?
Otlatma mevsimi, otlatma olgunluğu safhası ile sonbaharda otlatmaya son verilmesi gereken tarih arasındaki periyoda otlatma mevsimi denir.
Mera amenajmanı nedir?
Bitki örtüsü, toprak ve doğal kaynaklara zarar vermeden en fazla hayvansal ürünü elde etme amaçlı otlatma alanlarının kullanımının planlamasına ve planların uygulanmasına mera amenajmanı denilmektedir.
Mera amenajmanında dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Planlama ve uygulamalarda esas alınacak hususlardan bazıları şu şekildedir:
- Belirli genişlikteki bir alanda, belirli bir süre içerisinde doğal kaynaklara zarar vermeden otlatılabilecek en çok hayvan sayısına otlatma kapasitesi Meralarda otlatılan hayvan sayısı ile meraların ürettiği yem miktarı arasında denge kurulmalı ve genellikle üretilen yemin yarısının otlatılması oranı ile mera kapasiteleri belirlenmelidir.
- Otlatma mevsimi veya otlatma dönemi, bitki türlerinin otlama olgunluğuna geldiği dönem başlamalıdır.
- İki otlatma arasında yeterli dinlendirme yapılmalı ve otlatmaya son verme tarihine dikkat edilmelidir.
- Otlatmaya düşük rakımlı yerlerden başlanmalı ve yüksek rakımlı alanlara doğru çıkılmalıdır.
- Meralardaki bitki örtüsünün yapısına uygun hayvan türleri ile otlatma yapılmalıdır. Örneğin, taban mera veya buğdaygillerin çoğunlukta olduğu meralarda sığırların, geniş yapraklı bitki türlerine sahip engebeli alanlarda koyunların ve çalılık vejetasyonlarda ise keçilerin otlatılması bitki örtüsünün iyi değerlendirilmesi açısından oldukça önemlidir.
- Mera parsellerindeki bitkilerin durumuna ve ekolojik koşullara göre uygun olarak otlatmanın sağlanmasına üniform otlatma Hayvanların mera üzerinde sevk ve idaresini uygun bir şekilde temin ederek üniform otlatma sağlanmalıdır.
- Meralarda otlatma baskısını azaltmak için tarla arazileri içerisinde rotasyon meraları oluşturulmalıdır.
- Tespit ve tahdit işlemi yapılan köylerde gerekli vejetasyon etütleri yapılarak mera amenajman ve ıslah haritaları oluşturulmalıdır.
- Mera ıslahı ve amenajmanı konusunda çiftçiler eğitilmeli ve fonlarla desteklenmelidir.
- Terk edilen tarım alanları başta olmak üzere toprak yapısı ve topoğrafik yapısı uygun alanlarda yapay meralar oluşturulmalıdır.
Mera sağlığı ve durumu ne anlama gelmektedir?
Meralarda ekolojik şartlarda devamlılığın sağlanmasına mera sağlığı, ideal olan bitki örtüsüne göre vejetasyonun mevcut haline ise mera durumu denilmektedir. Mera ıslah ve amenajmanı çalışmalarının sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için mera durumunun ve sağlığının iyi bilinmesi gerekmektedir.
Mera durumunu tespit edebilmek için azalıcı, çoğalıcı ve istilacı bitkilerin tespiti neden önemlidir?
Mera durumunun tespitinde azalıcı, çoğalıcı ve istilacı bitki türlerinin ve bolluğunun tespit edilmesi önemlidir.
Azalıcı bitkiler: Klimaks vejetasyonun aşırı otlatma şartlarında gittikçe azalan, hayvanların severek yedikleri, otlatmaya karşı hassas bitki türleridir. Kaliteli ve lezzet açısından ilk sırada olduklarından hayvanlar tarafından ilk önce tercih edilirler ve otlatma baskısı altındadırlar. Aşırı otlatma ile yenileme gücünü kaybederek ortamdan yok olurken meranın bozulmasına neden olurlar.
Çoğalıcı bitkiler: Azalıcı bitkilerden daha az lezzetli olduklarından hayvanlar tarafından ikinci sırada tercih edilen bu türler ideal otlatma şartlarında giderek çoğalırlar ve otlatmaya azalıcı bitki türlerinden daha dayanıklıdırlar. Ancak, aşırı otlatma ve meranın bozulması ile bu türlerde zamanla ortamdan yok olmaktadırlar.
İstilacı bitkiler: Hayvanlar tarafından severek tüketilmeyen, otlatma alanları içerisinde istenilmeyen, lezzetsiz, dayanıklı çabuk gelişen ve yabani ot olarak adlandırılan türlerdir. Klimaks vejetasyonun kontrolsüz otlatma, ekolojik faktörler ve ekstrem çevre faktörleri gibi değişik etkenlerin tesiri ile bozulması halinde mera durum sınıfı orta ve zayıf derecelere düşmekte ve bu durumda olan meralarda istilacı türler alanı yoğun bir biçimde kaplamaktadır.
Nispeten homojen ekolojik alan nedir?
Nispeten homojen ekolojik alan, toprak yapısı, topoğrafyası ve iklim özelliklerinin birbirine benzerlik gösterdiği mera alanlarının bulunduğu çevredir.
Meraların durum sınıfına etki eden faktörler nelerdir?
Meraların durum sınıfına etki eden en önemli faktörler; iklim, topoğrafya, toprak özellikleri ve otlatma baskısıdır. Bitkilerin bolluğunu ve dağılımını etkileyen en önemli faktörler arasında ise ışık, sıcaklık, yağış ve besi elementleri gelmektedir. Meraların durum tespiti çalışmalarında nispeten homojen ekolojik alanlar tespit edilmeli ve bir sonraki basamak olan ıslah ve bakım çalışmalarına elde edilen veriler ışığında geçilmelidir.
Mera ıslahı nedir?
Mera bitki örtüsünün nitel ve nicel olarak yükselmesini, değerli yem bitkilerinin hayvanlar tarafından optimum tüketilmesini, maksimum hayvansal ürünün elde edilmesini, toprak yapısının ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını ve erozyonun engellenmesini amaçlayan tüm metotların belirli bir bölgedeki mera üzerinde uygulanmasına mera ıslahı adı verilmektedir.
Mera ıslah metotları nelerdir?
Mera ıslah metotları içerisinde; otlatmanın kontrol altına alınması (otlatma zamanı, aralığı, kapasitesi ve vejetasyon tipine uygun hayvanların seçimi), aşılama (suni tohumlama, tür seçimi, ekim zamanı ve ekim şekli), gübreleme, yabani otlarla mücadele, erozyonla mücadele (teraslama, karık açma, derin yırtma, rüzgâr perdeleri, drenaj) yer almaktadır.
4342 sayılı Mera Kanunu’nun amacı ve içeriği nedir?
4342 sayılı Mera Kanunu’nun amacı; daha önce çeşitli kanunlarla tahsis edilmiş veya kadimden beri kullanılmakta olan mera, yaylak, kışlak ve kamuya ait otlak ve çayırların tespiti, tahdidi ile köy veya belediye tüzel kişilikleri adına tahsislerinin yapılmasını, belirlenecek kurallara uygun bir şekilde kullandırılmasını, bakım ve ıslahının yapılarak verimliliklerinin artırılmasını ve sürdürülmesini, kullanımlarının sürekli olarak denetlenmesini, korunmasını ve gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini sağlamaktır.
Kanun’a göre; mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir ve bu alanlar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz ve sınırları daraltılamaz. Ancak, yönetmelikle belirlenen ilkeler doğrultusunda kiralanarak kullanım hakkına sahip olunabilmektedir. Amaç dışı kullanılmak suretiyle vasıfları bozulan mera, yaylak ve kışlakları tekrar eski konumuna getirmek amacı ile yapılan veya yapılacak olan masraflar sebebiyet verenlerden tahsil edilmektedir. Umuma ait çayır ve otlak yerlerinin kullanılmasında ve bunlardan yararlanılmasında mera yaylak ve kışlaklara ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Mera Kanunu’nda mera; hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri, yaylak; çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kulla nılan yeri, kışlak; hayvanların kış mevsiminde barındırılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri olarak ifade edilmektedir. Kanunda, tahsis; çayır, mera, yaylak ve kışlakların kullanımlarının verimlilik ve sosyal adalet ilkelerine uygun şekilde düzenlenerek, münferiden ya da müştereken yararlanılmak üzere bir veya birkaç köy ya da belediyeye bırakılmasını, tahdit; çayır, mera, yaylak ve kışlak arazisi olduğuna karar verilen yerlerin sınırlarının usulüne uygun olarak ülke nirengi sistemine dayalı 1/5000 ölçekli haritalar üzerinde belirtilmesini ve bu sınırların arazi üzerinde kalıcı işaretlerle işaretlenmesini, tespit; bir yerin mera, yaylak ve kışlak arazisi olup olmadığının resmi evrakla ve bilirkişi ifadeleri ile belgelendirilmesi şeklinde tanımlanmaktadır.
Mera kanunu ve bu çerçevede yapılan düzenlemelerle sağlanan kazanımlar nelerdir?
Kanun ile birlikte meralar açısından yapılan düzenlemelerle sağlanan kazanımlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
- Mera, yaylak ve kışlaklar ile ilgili yasal boşluklar ortadan kalkmış, görev ve yetkiler aynı kurumda toplanmıştır.
- İllerde, yasanın sağladığı yetki ve sorumlulukları üstlenecek mera komisyonları ve ekipleri kurulmuştur.
- Mera alanlarını kullananlara yetki ve sorumluluk verilmiş, köylerde mera yönetim birimleri oluşturulmuştur.
- Mera araştırma birimlerinin kurulması konusunda düzenlemeler yapılmıştır.
- Mera, yaylak ve kışlakların bakımı, geliştirilmesi ve korunması için kaynak yaratmak amacıyla “Mera Fonu” oluşturulmuştur.
- Mera, yaylak ve kışlakları kiralama olanağı getirilmiştir.
- Mera, yaylak ve kışlakların iyileştirilmesi ve özellikle ot verimlerinin arttırılması öngörülmüştür.
- Meralardaki toprak ve su kaynaklarının korunarak erozyonun engellenmesi öngörülmüştür.
- Göçerlerle ilgili düzenlemeler getirilmiştir.
- Mera, kışlak ve yaylakların korunması ile ilgili olarak sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapılması öngörülmüştür.
- Köylerde koruma ve iyileştirme çalışmalarında yetki ve sorumluluk yüklenecek mera yönetim birimleri oluşturulmuştur.