aofsoru.com

Türk Tiyatrosu Dersi 7. Ünite Özet

Cumhuriyet Dönemi, 1946-1960 Dönemi Tiyatromuz

1946-1960 Döneminin Siyasal Görünümü

Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren Türkiye, açılıp kapanan iki parti haricinde, yaklaşık yirmi beş yıl boyunca tek partili (Cumhuriyet Halk Partisi) bir siyasal sistemle yönetilmiştir. Ancak Batı bloğu içerisinde yer almayı tercih eden Türkiye’nin çok partili bir seçime girmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

1956 yılı seçimlerinde CHP iktidar olmuş, DP ise 66 milletvekili ile meclise girmiştir. Bu dönemde ABD’nin “komünizm tehdidi” altındaki devletlere ekonomik ve askeri yardım yapacağını açıkladığı Truman doktrini ile Amerika ile olan ilişkiler güçlenmiştir.

1950’de İsmet İnönü’nün başkanlığındaki ‘Milli Şef Dönemi’ sona ermiş, DP iktidar olmuştur.

1946-1960 Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Görünümü

Ekonomik ve toplumsal yaşamda ortaya çıkacak köklü değişimlerin iki önemli nedeni, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında uygulanan ekonomik tedbirler ve özellikle 1946 yılından itibaren gelişen Türk-Amerikan ilişkileridir.

Liberal ekonomiyi benimseyen DP ekonominin güçlendirilmesi yolunda ilk olarak tarım olmak üzere, karayolu, baraj ve enerji yatırımlarının artması sanayileşme ve kentleşme sürecini hızlandırmış, ekonomik bir dinamizm yaratmıştır. Bu yüzden 1950-1954 arası halk açısından bir ‘ekonomik rahatlama’ dönemidir. 1954 yılından sonra tarım, sanayi ve ticarette yaşanan problemler ekonomideki iyi gidişatı tersine çevirmiştir.

1958’den itibaren ise ekonomik bunalım iyice yoğunlaşır ve toplumsal muhalefete yapılan baskılar artar. Bu süreç 27 Mayıs 1960’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime el koymasıyla Demokrat Parti’nin kapatılması, yöneticilerinin tutuklanması ve üç idamla sonuçlanmıştır.

1946-1960 Arasında Türk Tiyatro Ortamının Genel Görünümü

Çok partili yaşamın ülkemizde yol açtığı köklü dönüşümün etkileri, tiyatro dünyasında da görülmüştür. Bu dönemde yaşanan gelişmeler, Türk Tiyatrosu’nun ‘Altın Çağ’ı olarak nitelendirilen 1960 sonrası tiyatro yaşantısının temelini oluşturması bakımından önemlidir.

İstanbul Şehir Tiyatrosu

Ülkemizin en eski ödenekli tiyatrosudur. Kurum, Cumhuriyet’in ilanından sonra düzenli bir yapıya kavuşmuş, 1931’den itibaren resmen İstanbul Belediyesi’ne bağlanarak ekonomik olarak durumu iyileştirilmiştir. Şehir Tiyatrosu’nun üçüncü evresi (1931- 1946) deneme ve yenilikler dönemi dışında, ciddi anlamda bir seyirci yetiştirme süreci olarak da değerlendirilebilir. Ancak 1946’nda başlayan ve 1959 yılına kadar süren dördüncü evresinde özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında seyirci sayısında büyük düşüş olmuştur. Muhsin Ertuğrul’un kurumdan ayrılması ile yaklaşık üç yıl boyunca üzerine kurum, eski başarılarının çok gerisinde kalmıştır. 1952 yılında Orhan Hançerlioğlu Şehir Tiyatrosu’nu yönetme görevini üstlenir. Başyönetmen ise Alman asıllı Max Meinecke olur. Kuruma birçok alanda yenilikler getiren, fakat yerli oyunlara yer vermemesi ile eleştirilen başyönetmen, 1958’de kurumdan ayrılır.

1958’de tam bir kaos durumunda olan kurumun başına 1959’da tekrar getirilen Muhsin Ertuğrul deneyimlerini ve dönemin eğitimli genç sanatçıların potansiyeli ile birleştirerek Şehir Tiyatrosu’nun Altın Çağ’ı olarak adlandırılan 5. evre’yi başlatmıştır.

Tatbikat Sahnesi ve Devlet Tiyatrosu

Musiki Muallim Mektebi, 1934 yılında tiyatro eğitimi de verilecek olan Milli Musiki ve Temsil Akademisi’ne dönüştürülmüştür. Tiyatro eğitiminin başlaması için buranın başına Carl Ebert getirtilmiştir. 1940 yılında ise bir kanunla bu Konservatuvar, müzik ve temsil kolu olmak üzere iki bölümden oluşan bir yapıya kavuşur. Bu dönemde Ebert, Cüneyt Gökçer’den Melek Ökte’ye, Suat Taşer ve Agah Hûn’dan Macide Tanır’a kadar onlarca büyük sanatçı yetiştirmiştir.

Carl Ebert’in 1947 yılında ülkesine dönmesi üzerine Tatbikat Sahnesi’nin yöneticiliğine Muhsin Ertuğrul getirilir. Bu dönemde Küçük Tiyatro 1947 yılında Ahmet Kutsi Tecer’in Köşebaşı oyunuyla, Büyük Tiyatro ise, 1948’de Ahmet Adnan Saygun’un Kerem operasından bir bölümle perdelerini açmıştır. İlk iki yıllık geçiş dönemini aşan Ertuğrul bu dönemde seyirci sıkıntısını aşmayı hedeflemiş, Türk oyun yazarlığının gelişmesine önem vermiş, genç oyun yazarlarını yüreklendirmiştir.

Cumhuriyet döneminde yalnızca bir sanat dalı değil, Halkevleri ve Köy Enstitüleri’ndeki uygulamalar da göz önüne alındığında kültürel aydınlanmanın bir aracı olarak görülen tiyatro, DP’nin iktidar olmasıyla üvey evlat muamelesi görmüştür.

Muhsin Ertuğrul tiyatroların Anadolu’ya yayılması için çaba göstermiş ve sonucunda Adana ve İzmir’de bulunan belediye tiyatroları Devlet Tiyatrosu kapsamın alınmış, Bursa’da bir tiyatro açılmıştır. Zamanla sahne sayısının artışına bağlı olarak Muhsin Ertuğrul turne ağını daha da genişletmiştir.

Politik sebepler nedeniyle görevinden alınan Muhsin Ertuğrul’un yerine 1978 yılına kadar kesintisiz yirmi yıl yönetecek olan Cüneyt Gökçer getirilir.

Halkevleri ve Köy Enstitüleri

Halkevleri Anadolu’daki tiyatro hareketlerinin itici gücü olmuştur. 1932-1951 yılları arasında Halkevleri’nde yaklaşık 1220 tiyatro yapıtı sahnelenmiş, Anadolu’nun değişik yörelerinde yerli ve yabancı yaklaşık 350 yazarın oyununa yer verilmiştir. Bu yönüyle de Halkevleri, tiyatro sanatının yaygınlaşmasında önemli bir rol oynamıştır.

Okuma yazma bilmeyen çoğunluğun bulunduğu köylerde yazılı kültürün zayıflığı karşısında tiyatronun görsel-işitsel özellikleriyle halkı aydınlatma çabasındaki Halkevleri 1951’de kapatılmıştır. Köy Enstitüleri ise 1954 yılında klasik öğretmen okullarına dönüştürülmüştür. Böylece tüm Anadolu’yu kapsaması düşünülen bu kültürel reform hareketleri ellili yılların ortasında sona erdirilmiştir.

Dönemin Diğer Önemli Tiyatro Olayları

Akademik Düzeyde Tiyatro Eğitimi

Muhsin Ertuğrul’un bu konuyu gündeme getirmesiyle 1958’de Tiyatro Enstitüsü kurulmuştur. Enstitüde, Macgowan’ın yönettiği oyun yazma seminerlerine, Refik Erduran, Çetin Altan, Aziz Nesin, Orhan Asena, Turgut Özakman, Haldun Taner gibi o günlerin hemen tüm genç oyun yazarları katılmıştır.

Özel ve Amatör Tiyatro Toplulukları

1955 yılında Ankara’da kurulan Ankara Deneme Sahnesi, etkinliklerini günümüze kadar taşıma başarısını göstermiştir. 1957’de İstanbul’da kurulan Genç Oyuncular topluluğu, sonraki yıllarda Türk tiyatro tarihinin en önemli topluluklarından olan Dostlar Tiyatrosu ve Arena Tiyatrosu’nun çekirdeği olmuştur.

Bu dönem topluluklarının bir kısmının ağırlıklı olarak operetler, müzikli komedi ve vodvil türünde oyunlar sahnelemiştir. Avni Dilligil’in Ses Opereti ve daha sonra Yeni Ses Opereti; İstanbul Opereti, Vahi Öz yönetimindeki Şen Ses Opereti, Muammer Karaca idaresindeki Yeni Halk Opereti ve Tevhit Bilge Tiyatrosu bu alandaki en çok öne çıkan topluluklardır.

1951’de Muhsin Ertuğrul’un kurduğu Küçük Sahne, sonradan tiyatro alanında çok başarılı olacak dönemin genç ve idealist sanatçılarıyla yola çıkmıştır.

Bu dönemin en ünlü tiyatro topluluğu Muammer Karaca Tiyatrosu’dur. Muammer Karaca Etnan Bey Duymasın adlı politik güldürüsü, daha da önemlisi yetmişli yıllara kadar 4000’i aşkın temsiliyle bir rekor kıran Cibali Karakolu oyunuyla Türk tiyatrosunun unutulmazları arasındaki yerini almıştır.

Haldun Dormen’in 1954’de kurduğu Cep Tiyatrosu, 1955’de Dormen Tiyatrosu’na dönüşmüş, başarılarıyla Türk tiyatrosunda kendine özgü yere sahip olmuştur. Yıldız ve Müşfik Kenter’in kurduğu Kenter Tiyatrosu da gene bu dönemde açılmıştır.

1946-60 Dönemi Oyun Yazarları, Oyun Yazarlığındaki Temel Eğilimler

Oyun Yazarları

Bu dönemin özellikle yazarlık açısından en belirgin özelliği farklı kuşaklardan yazarların bir buluşma noktası olmasıdır. Döneme damgasını vuran yazarlarımızdan bazıları şunlardır; Reşat Nuri Güntekin, Nazım Hikmet, Ahmet Kutsi Tecer, Cevat Fehmi Başkut, Selahattin Batu, Ahmet Muhip Dıranas, Nazım Kurşunlu, Haldun Taner, Aziz Nesin.

Oyun Yazarlığında Temel Eğilimler ve Başlıca Örnekleri

1940’lı ve 50’li yıllar yerli oyun yazarlığımızın gelişme yılları olmuştur. Bu dönemde Cumhuriyet’in kuruluş ve gelişim süreci, Milli Şef Dönemi ve 2. Dünya Savaşı, Çok Partili Dönem’e geçiş ve Demokrat Parti’nin iktidarı gibi çok sayıda olağanüstü duruma tanıklık etmiş bu kuşakların yapıtlarına da bunlar çeşitli eğilimler şeklinde yansımıştır.

Toplumsal, Kültürel ve Siyasal Değişim Sürecini Ele Alan Eğilimler

Batılılaşma ve Modernleşme

Batılılaşma sorunu karşısında yazarların tutumları birbirinden farklıdır. Bunların ilki, Batılılaşmayla birlikte aile kurumunda ve toplumda ortaya çıkan modern yaşam biçimine karşı eleştirel ve karamsar olan yaklaşımdır. Cevat Fehmi Başkut Küçük Şehir, Koca Bebek ve Harput’ta Bir Amerikalı oyunlarıyla bu eğilimin öncülüğünü yapar.

Dönemin genç yazar kuşağı ise bu konuda daha nesnel olup Batılılaşma çabalarını tümden reddetmeyip değişim sürecinin yarattığı sıkıntılar üzerinde durmuşlardır. Turgut Özakman’ın Pembe Evin Kaderi ve Kaneviçe, Refik Erduran’ın Cengiz Han’ın Bisikleti, Çetin Altan’ın Tahteravalli bu eğilime örnek oluşturan oyunlardandır.

Aile Kurumunun ve Toplumsal Dengenin Bozulması

Değer yargılarının değişiminden kaynaklanan çatışmanın yarattığı sıkıntıları aile kurumu içerisinde incelemek görülen en tipik eğilimdir. Reşat Nuri Güntekin’in Yaprak Dökümü , Sabahattin Kudret Aksal’ın Şakacı, Evin Üstündeki Bulut ve Tersine Dönen Şemsiye ; Ahmet Kutsi Tecer’in Bir Pazar Günü oyunları bu eğilimin örneklerindendir.

Aydın ve Toplumsal Sorumluluk

Özellikle 1950 yılından sonra oyun yazarlarının aydın ve toplumsal sorumluluk gibi kavramlar etrafında kültürel sorunlara ilgi duymaya başladıkları görülmektedir. Bu konuyu ele alan yapıtlardan bazıları; C. Fehmi Başkut; Paydos, Soygun, Haldun Taner: Günün Adamı, Fazilet Eczanesi, Ve Değirmen Dönerdi, Lütfen Dokunmayın, Turgut Özakman; Güneşte On Kişi’ dir.

Çok Partili Sisteme, Politikaya ve Politikacıya Bakış

Siyaset dünyasını ele alan oyunlara Haldun Taner’in Günün Adamı ve Dışardakiler , Reşat Nuri Güntekin’in Tanrı Dağı Ziyafeti, Cevat Fehmi Başkut’un Sana Rey Veriyorum, Nazım Hikmet’in Sabahat eserleri örnek verilebilir.

Ekonomik Sorunları İrdeleme Eğilimi

Ekonomik sorunların başında, II. Dünya Savaşı sırasında uygulanan savaş ekonomisi ve DP’nin yaşama geçirdiği liberal ekonomi modelinin yarattığı yeni kazanç biçimleri gelir.

Nazım Kurşunlu’nun Branda Bezi, Reşat Nuri Güntekin’in Balıkesir Muhasebecisi, Çetin Altan’ın Tahteravalli oyunları ekonomik sorunları irdeleyen oyunlardandır.

Bireysel ve Toplumsal Sorunları Evrensel Boyutta İrdeleme Eğilimi

Oyun yazarları konuları evrensel boyutuyla yansıtmaya çalışırken tarih efsane ve mitolojiye yönelmekle kalmamış, sorunları çağdaş insanlık değerleri açısından da ele almışlardır. Bu konuda özellikle dönemin genç kuşak yazarlarının daha duyarlı oldukları görülmektedir.

Nazım Hikmet’in Ferhad ile Şirin , Yusuf ile Menofis , Nazım Kurşunlu’nun Fatih; Orhan Asena’nın Tanrılar ve İnsanlar, Hürrem Sultan gibi oyunlar tarih, efsane ve masal eksenli oyunlardır.

Güngör Dilmen’in Midas’ın Kulakları oyunu kimi eleştirmenlerce “Şair Evlenmesi ’nden bu yana tiyatro edebiyatımızın en güzel eseri” sayılmıştır.

Tiyatro Eleştirisi

Nurullah Ataç, Lütfi Ay, Suat Taşer, Burhan Arpad, Metin And, Adnan Benk bu dönemin öne çıkan eleştirmenleridir. Bu dönemin eleştirideki ağır topu Nurullah Ataç’tır. ‘İzlenimci-denemeci eleştirel yaklaşım’ı benimseyen Ataç’ın bu üslubunun, 1960’lı yıllara dek Türk oyun eleştirisine egemen olduğu belirtilmektedir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email