Dış Ticarette Girişimcilik Dersi 8. Ünite Özet
Dış Ticaret Girişimlerinde Stok Ve Lojistik Yönetimi
- Özet
Uluslararası Ticari Faaliyetler
Dış ticaret işlemleri yapısı itibariyle yurt içi faaliyetlere göre daha riskli ve uzmanlık gerektiren faaliyetlerdir. Girişimciler ortaya çıkması muhtemel sorunları önceden öngörebilmeli ve stratejiler belirleyebilmelidir. Ticaret yapılması planlanan ülkedeki potansiyel müşteri tiplerini analiz ederek gerektiğinde ürünleri modifiye etmelidir. Dış ticaret faaliyetlerinde bulunan işletmelerin başarılı olabilmesi aşağıda sıralanan noktalara dikkat etmesi gerekmektedir;
- Uluslararası pazarlar, ticari uygulamalar ve ticaret yapılacak ülkelerin ilke ve normları konusunda yeterli bilgiye sahip olmak,
- Günceli takip etmek amacıyla işletmenin faaliyet konusu ile ilgili fuarlara düzenli olarak katılmak,
- Uluslararası veya ticaret yapılması planlanan ülkedeki ticari organizasyonlara üye olmak,
- Ticari faaliyette bulunulan partnerlere kişisel ziyaretlerde bulunmak,
- Teknolojiyi yakından takip etmek, düzenli olarak gazete ve iş dünyasından dergileri okumak ve ticari organizasyonları web sitelerini ziyaret etmek,
- Dış ticaret işlemlerinin sağladığı potansiyel fırsat ve faydaları araştırmak,
- Yalnızca tek bir tedarikçiye veya tek bir müşteriye bağlı kalmamak,
- Sözel anlaşmalardan uzak kalmak, işlemleri yazılı olarak gerçekleştirmek,
- Yalnızca çalışanların veya belirli uzmanların görüşüne bağlı kalarak hareket etmemek, farklı fikirlere önem vermek,
- Dış ticaretle ilgili finansman araçlarına ve tekniklerine ilişkin yeterli bilgiye sahip olmak,
- Dış ticaretle uğraşan rakip firmaların stratejileri ve pazarlama araçları konusunda bilgi sahibi olmak,
- İşletmenin faaliyet konusunda uzmanlaşmış dış ticaret danışmanı istihdam etmek,
- Ticari ilişki kurulacak işletmelere ilişkin bilgi sahibi olmak,
- Uyuşmazlık durumlarına ilişkin hükümleri de içeren uluslararası satış sözleşmesine sahip olmak.
Teoride yerel işletmelerle ve çok uluslu işletmelerin finansal yönetim faaliyetleri ve prosedürleri aynıdır. Ancak farklı ülkelerde de faaliyet gösteren işletmelerin finansal yönetim faaliyetlerinde dikkate alınması gereken altı özellik bulunmaktadır:
Ekonomik ve Yasal Farklılıklar: Her ülke kendi ekonomik ve yasal düzenlemelerine sahiptir ve bu düzenlemeler ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir.
Dil Farklılıkları: İletişim becerisi tüm işletme faaliyetlerinde kritik bir öneme sahiptir. Ancak farklı ülkelerde faaliyet gösteren işletmeler için iletişimin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi faaliyetlerin gerçekleştirildiği ülkelerin kullandığı dili iyi bir şekilde bilen personelin varlığına bağlı olmaktadır.
Kültürel Farklılıklar: Aynı bölgelerde bulunsa bile her ülkenin kendine özgü kültürel mirası bulunmaktadır. Bu miras işletmeleri şekillendirmekte ve faaliyetler üzerinde de etkili olmaktadır. Farklı ülkelerde ticari faaliyette bulunan işletmeler her ülkenin kendi kültürel yapısını dikkate alarak karar vermek durumunda kalmakta ve bu durum yönetim sürecini daha karmaşık hâle getirmektedir.
Hükûmetlerin Rolü: Birçok ülkede rekabet koşulları, işletmelerin atacağı adımlar ve gerçekleştirilebilecek faaliyetler hükûmetler tarafından belirlenmekte ve işlemler çok uluslu işletmeler ile hükûmetler arasındaki anlaşmalara bağlı olarak gerçekleştirilebilmektedir. Bu anlaşmaların yapılması ise temel olarak politik bir süreci içermektedir. Bu nedenle geleneksel finansal modellerin karar süreçlerin politik ve diğer ekonomik olmayan gerçeklikleri de içerecek şekilde yeniden şekillendirilmesi gerekmektedir.
Politik Risk: Politik risk işletmenin yaşanan bir politik olaya maruz kalması nedeniyle varlıklarının değerinde azalma meydana gelmesi riskidir. Politik riskler ülkeden ülkeye çeşitlilik göstermektedir ve bu risklerin finansal analizlerde göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Farklı Para Birimleri: Farklı ülkelerde faaliyet gösteren işletmelerde nakit akımları farklı para birimleri üzerinden gerçekleşmektedir. Bu nedenle finansal analizlerde döviz kurlarına ilişkin öngörülerin dikkate alınması ve kurlarda yaşanması muhtemel dalgalanmalara karşı önlem alınması gerekmektedir.
Dış Ticaret Girişimlerinde Stok Yönetimi
Çok uluslu işletmeler bir taraftan yerel faaliyette bulunan işletmelere kıyasla daha fazla olanağa sahip olmakta, diğer taraftan ise yerel işletmelere göre daha fazla riskle karşı karşıya kalmaktadır. Bu tür işletmeler farklı ülkelerde faaliyet gösterdiklerinden pazarlarını genişletmekte, yeni teknolojilere ulaşım imkânı sağlamakta, üretim maliyetlerini düşürme olanağı yakalamakta, ticaret kısıtlamalarından kurtulmakta, çeşitlendirme yapabilmekte ve hammaddeye daha kolay erişim imkânı yakalamaktadır. Ancak bu tür avantajlarının yanı sıra farklı ülkelerde gerçekleştirilen faaliyetler ve işletmenin ulaştığı büyüklük operasyonel ve yönetimsel faaliyetleri de karmaşık hâle getirmektedir. Çok uluslu işletmelerin yerel işletmelerde olduğu gibi stok yönetimine önem vermesi ve uygun stok politikaları belirlemesi gerekmektedir.
Stok, satışlar sonucunda gelire dönüştürülecek olan tamamlanmış mallar ile üretim sürecinde kullanılan ham madde ve yarı mamul durumunda bulunan varlıklardır. Tanımda yer alan varlık ifadesi birçok işletme için esas olan stok azaltma politikası ile çelişmektedir. Eğer bir varlık ise işletmeler neden stokları azaltma yoluna gitmektedir sorusu akıllara gelmektedir. Bu bağlamda göz önünde bulundurulması gereken nokta stokların varlık olmalarının yanı sıra aynı zamanda işletmelere yükümlülük getiriyor olmasıdır. İşletmeler hem fazla stok bulundurmanın getireceği maliyet ve risklerden kaçınmalı hem de ihtiyaçlara cevap vermede yeterli olacak stok miktarına sahip olmalıdır.
Çok uluslu şirketlerde vergilerin stok politikalarının belirlenmesinde iki önemli etkisi bulunmaktadır. İlk olarak, işletmeler stoklara uygulanan mülkiyet vergisi tarihlerini bildiğinden üretim planlamasını düzenlemekte ve bu tarihlerde stoklarını düşük düzeyde tutmaktadır. İkinci olarak, çok uluslu işletmeler stoklarını deniz depolarında tutma olanağına sahip olabilmekte, böylece depolama maliyetlerini düşürmekte ve kamulaştırma riskini ortadan kaldırmaktadır. İşletmeler stok politikalarına ve bulunduracakları stok miktarına karar verirken üç faktörü göz önüne almaktadır; sipariş çevrim süresi, arzu edilen müşteri hizmet seviyesi ve stokların stratejik bir araç olarak kullanım durumu;
Sipariş Çevrim Süresi
Bir siparişin verilmesi ile mal girişinin gerçekleşmesi arasında geçen süreyi ifade etmektedir. Sipariş çevrim süresinin iki boyutu stok yönetimi açısından önem arz etmektedir. Bunlar toplam sipariş döngüsünün uzunluğu ve sipariş döngüsünün sürekliliğidir. Bu noktada girişimcinin temel amacı, toplam maliyetleri arttırmadan sipariş çevrim süresini azaltmak ve sürekliliğini arttırmak olmalıdır. Söz konusu amacın gerçekleştirilmesi ise taşıma yöntemlerinin doğru seçilmesine, stok yerlerinin uygun bir şekilde belirlenmesine veya sipariş alma yöntemlerinde zaman kazandıran telefon ve elektronik sistemler gibi yöntemlerin seçilmesine bağlıdır.
Müşteri Hizmet Seviyeleri
Müşteri hizmet seviyesi stok politikalarının tüm koşullar altında taleplere cevap verebilirliğini ifade etmektedir ve lojistik sistemi çerçevesinde yönetim tarafından belirlenen bir unsur olmaktadır. Bu bağlamda yüzde yüz müşteri hizmeti, işletmenin tüm siparişleri belirlenen zaman aralığında gerçekleştirilebilme yeteneğinin olduğu anlamına gelmektedir. Müşteri hizmet seviyesinin yükseltilmesi amacıyla katlanılan maliyetler işlenin rekabet gücünü azaltabilmektedir. Bu nedenle girişimcinin amacı, mümkün olan en yüksek müşteri seviyesini belirlemek yerine, müşteri talepleri doğrultusunda kabul edilebilir bir seviye belirlemek olmalıdır.
Stratejik bir Araç Olarak Stoklar
Uluslararası stoklar, çok uluslu şirketlerde döviz kurundaki değişimler veya enflasyon karşısında korunma sağlamak amacıyla stratejik bir araç olarak kullanılabilmektedir. Devalüasyon beklentisi durumunda elde nakit tutmak yerine stok miktarını arttırmak, işletmenin devalüasyon nedeniyle yaşayacağı kayıpları azaltacaktır. Benzer şekilde, yüksek enflasyonun yaşanması durumunda yüksek stok miktarları fiyat artışlarına karşı önemli bir korunma sağlayacaktır.
Dış Ticaret Girişimlerinde Lojistik Yönetimi
Lojistik, müşterilerin gereksinimleri doğrultusunda hazırlanan ürün, hizmet ve buna ilişkin bilgilerin, üretim noktasından tüketim noktasına kadar etkin ve verimli bir şekilde akışı ve depolanmasına ilişkin planlama, uygulama ve denetim sürecini ifade etmektedir. Lojistik yönetimi, depolama ve dağıtım faaliyetlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için bazı temel kavramların açıklanması uygun olacaktır;
Mal, Ürün ve Ürün Yaşam Döngüsü
Mal, ekonomik bir faydaya sahip veya para, menkul kıymet ve kıymetli evrak dışındaki içsel değere sahip ekonomik talepleri karşılayan nesnedir. Mal kavramı kullanışlı, işe yarayan, uygun ve etkin nesneler için kullanılmaktadır. Mallar nitelikleri itibariyle maddi ve maddi olmayan mallar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Maddi mallar, başta sınai sektörde yer alan şirketler olmak üzere işletmeler tarafından üretilen ve ticareti yapılan ürünlerdir. Gayrimaddi mallar, hizmet sektöründe yer alan şirketlerce üretilen, bir araya getirilen ve ticareti yapılan bilgi gibi fiziki olmayan ürünlerdir. Mallar kullanımlarına göre ise tüketim malları ve yatırım malları olarak ayrılmaktadır. Tüketim malları temel olarak doğrudan tüketime yönelik malları tanımlarken, yatırım malları temelde diğer malların geliştirilmesi veya üretilmesi için kullanılan malları ifade etmektedir. Ürün, entelektüel veya fiziksel çaba ile meydana getirilen varlıkları ifade etmektedir. Diğer bir tanımlamaya göre ürün, genellikle kullanım amacıyla ortaya çıkarılan, insan yapımı varlıklardır. Ürün yaşam döngüsü ise ürünün piyasada var olduğu süreyi ifade etmektedir. Bu süre fikir aşamasından ürünün pazardan çekilmesine kadar olan tüm aşamaları kapsamaktadır. Uluslararası ürün yaşam döngüsü ürünün yurt içi pazarın ardından, eş anlı veya bağımsız olarak uluslararası pazarlara ulaştırıldığı pazar ömrü aşamaları olarak tanımlanmaktadır. Burada birbirini izleyen adımlar giriş, büyüme, olgunlaşma, düşüş ve tükenme aşamaları olarak sıralanmaktadır.
Lojistik Yönetiminin Amaçları
Lojistik yönetimi bir işletmede veya organizasyonda günlük operasyonel faaliyetlerin planlanması ve kontrolü kapsamında verimli sistemlerin tasarlanması ve yönetilmesi sürecidir. İşletme stratejileri lojistik yönetimini kapsayacak şekilde belirlenmelidir. Lojistik yönetimi konusunda başarısız olunması işletmenin geleceğini tehlikeye atabilecek büyük sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Lojistik yönetiminin temel amaçları şu şekilde sıralanabilir;
Stokları azaltmak: Fazla stok bulundurmak yarattığı maliyetler nedeniyle işletme karlılığını düşürürken, az stok bulundurmak taleplere hızlı cevap verilememesi nedeniyle müşteri kaybına sebep olabilmektedir. Bu nedenle işletmenin yeterli stok miktarını belirlemesi ve stoklar üzerindeki kontrolü oldukça önemlidir.
Güvenilir ve istikrarlı bir teslimat performansı ortaya koymak: Müşteri memnuniyetinin sağlanması için şirketlerin teslimatlarını vaktinde ve eksiksiz olarak gerçekleştirmeleri gerekmektedir. İstenilen sürede ve istikrarlı bir şekilde yapılmayan teslimatlar sözleşmelerden doğan yaptırımlara ve müşterilerin yeni işletme arayışına girmelerine neden olabilmektedir.
Nakliye işlemlerinden tasarruf edebilmek: Lojistik maliyetlerinin en büyük kalemlerinden biri nakliye giderleridir. İşletmelerin nakliye işlemlerini gerçekleştirebilecekleri kamyon, demir yolu, suyolu ve hava taşımacılığı gibi pek çok alternatifleri bulunmaktadır. Bu alternatifler taşınan malın niteliğine ve nakliyenin gerçekleştirildiği lokasyona göre avantaj veya dezavantaj yaratabilmektedir. İşletmenin maliyetlerini azaltması ve zaman tasarrufu yaratabilmesi uygun alternatifin belirlenebilmesine bağlı olmaktadır.
Ürün zararlarını minimuma indirmek: Lojistik yöneticileri ürünlerin lojistik sürecinde herhangi bir zarar görmemesinden sorumludur. Taşıma sırasında oluşan hasar maliyetleri, ürünler stok miktarlarından bağımsız olduklarından üretim maliyetleri kapsamında değerlendirilmelidir.
Taleplere hızla yanıt vermek: Talepleri istenilen sürede karşılanmayan müşteriler farklı işletmelere yöneleceğinden, zamanında yapılmayan teslimatlar müşteri kaybetme riski anlamına gelmektedir.
İş mükemmelleştirme çabalarına optimum katkı sağlamak: Müşteri taleplerinin her geçen gün artması ile birlikte, işletmeler lojistik yönetiminin müşterilerin beklentilerini karşılama konusundaki rolünü daha iyi anlamış ve organizasyon yapısı içerisinde lojistik yönetimi profesyonellerine yer vermeye başlamıştır. Doğru bir lojistik sistemi; doğru ürünün, uygun kalitede, uygun koşullar altında, doğru yere, doğru zamanda, doğru müşteriye, uygun maliyetlerle ulaştırılmasını sağlamakta ve işletmenin kalitesini arttırarak itibar kazandırmaktadır.
Dış Ticaret Girişimlerinde Depolama Faaliyetleri
Depolama faaliyetleri ürünlerin kaynağından alınması, gereken süre boyunca depolarda tutulması, ihtiyaç duyulduğunda depolardan alınması ve istenilen kullanıcılar için yükleme yapılması süreçlerini kapsamaktadır.
Bir işletmede depolama faaliyetlerinin başarılı olabilmesi için aşağıdaki unsurların dikkate alınması gerekmektedir;
- Profesyonellik ve müşteri taleplerini analiz etmek: Depolama faaliyetleri işletme başarısı için önemli adımlardan biridir. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sırasında, müşterilerin beklentileri belirlenmeli ve bu beklentiler karşılanmaya çalışılmalıdır.
- Operasyon planlaması ve ölçüm: Yöneticiler dışsal koşulları analiz ederek proaktif planlama yapabilmeli ve faaliyetler sonucunda standartların yakalanıp yakalanmadığı ölçülmelidir.
- Belirsizlik ve esneklik: Belirlenen hedefler ve planlardan sapmalara neden olabildiğinden belirsizlikler minimize edilmeli, esnekliğin arttırılması amacıyla depolama hızı ve depo çeşitliliği arttırılmalıdır.
- Entegrasyon: Depolama faaliyetleri işletmenin diğer faaliyetlerinden bağımsız düşünülemez. Bu nedenle depolama, işletme faaliyetlerine ve lojistik sistemine entegre olmalıdır.
- Alan kullanımı ve bakımı: Depolama için ayrılan alanlar etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmeli, alanın özelliklerine göre gerekli bakımlar ve temizlik işlemleri yapılmalıdır.
- Depolama yönetim sistemleri: Çağın gerekleri olan gerçek zamanlı, barkod temelli depolama yönetim sistemleri kullanılmalıdır.
- Liderlik ve takım çalışması: Yöneticiler liderlik vasıflarına sahip olmalı, takım çalışmasına önem verilerek gelişim sürekli hale getirilmelidir.
- Toplam lojistik maliyetleri: Planlama aşamasında amaç lojistik toplam yaşam döngüsü maliyetlerini minimize etmek olmalıdır.
Uluslararası Depolama Alanları
Dış ticaret faaliyetlerinde depolama faaliyetleri bazı özellikleri itibariyle yurt içi depolama faaliyetlerinden ayrılmaktadır. Müşteriler verilen siparişlere hızlı cevap verilmesi ve hızlı teslimat gerçekleşmesini talep etmektedir. Bu talepler, işletmelerin dünya genelinde depolama ve dağıtım alanları tesis etmesini gerekli kılmaktadır. Ancak, depolama alanlarının sayısını arttırmak hem alan bedelleri hem de bakım ve personel giderleri nedeniyle maliyetleri arttırmaktadır. Öte yandan, stokları depolara taşımak da taşıma maliyetlerini yükselten bir unsur olmaktadır. Bu nedenle girişimciler gerçekleştirecekleri hizmetlerle bu hizmetler için katlanılan maliyetler arasında bir denge kurmalı ve uygun depolama seviyelerini belirlemelidir.
Uluslararası faaliyet gösteren işletmeler için cevaplanması gereken sorulardan biri, kaç adet depolama alanı kurulacağı ve bunların nerelerde inşa edileceğidir. Dikkate alınması gereken diğer bir nokta ise depolama koşullarıdır. Bu nedenle yurtdışı depolama kararları, maliyetlerin yanında, faaliyetlerin gerçekleştiği ülkenin koşulları, ihtiyaç duyulan alanın büyüklüğü, depolanacak ürünün özellikleri ve depolama süresi birlikte değerlendirilerek verilmelidir. Uygun koşullarda depolanmayan ürünler müşteri memnuniyetsizliği ve müşteri kaybına neden olabilmektedir. Depolama faaliyetleri, ürünün özellikleri dikkate alınarak, bozulma ve ürün kaybının önüne geçilecek şekilde yapılmalıdır.
Dış Ticaret Girişimlerinde Dağıtım Faaliyetleri
Dağıtım sistemi ürünlerin merkezi depolardan farklı alan ve bölgelere transferinin sağlandığı sistemdir. Optimal dağıtım sistemleri esnek ve hem kısa hem de uzun dönemde piyasa koşullarına uyum sağlayabilen sistemlerdir. Girişimciler aşağıda sıralanan üç dağıtım sisteminden birini veya daha fazlasını kullanarak dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirebilirler:
- Kendi satış sahalarından veya elektronik ticaret yoluyla müşterilere doğrudan satış işlemleri,
- Genellikle ticaret yapılacak ülkedeki aracılar başta olmak üzere bağımsız aracılar yoluyla yapılan dağıtım işlemleri,
- Genellikle bölgesel veya global düzeyde faaliyet gösteren dış dağıtım sistemine bağlı olarak yapılan işlemler.
İşletmelerde dağıtım faaliyetlerinin üç temel unsuru bulunmaktadır. Bunlar; ekipman (kamyon, uçak, tren, gemi, boru hattı vb.), personel (sürücü, yükleyici, yük indirici vb.) ve kararlardır (güzergâhın belirlenmesi, zamanlama, yük miktarı, ekipman büyüklüğü, taşıma şekli vb.). İşletmelerin tercih edebilecekleri taşıma seçeneklerinin taşıdığı özelliklere göre farklı avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.
Dağıtım Faaliyetlerinde Kullanılan Taşıma Yöntemleri
Dağıtım faaliyetleri kapsamında alınan kararlardan en önemlilerinden biri taşıma işleminin hangi yöntem ile gerçekleştirileceğidir. Girişimci bu alternatifler arasında tercih yaparken ürün özelliklerinin yanında, taşıma maliyetleri, taşıma güvenliği ve teslim sürelerini de dikkate almalıdır. Dağıtım faaliyetlerinde en çok kullanılan yöntemlerden biri kara taşımacılığıdır. Bu amaçla kullanılan kamyonlar gıda, giyim ve perakende sektöründeki hafif ve orta ağırlıktaki yüklerin taşıması için ideal araçlardır. Taşımacılıkta asırlardır kullanılan ve en eski yöntemlerden biri olan suyolu taşımacılığı düşük maliyet, uzun süreler ve yüksek hacimli ürünlerin taşınmasına olanak sağlaması özellikleri ile ön plana çıkmaktadır. Uluslararası ticaretin hızla büyüyen dağıtım kanallarından biri olan hava taşımacılığı küçük elektronik aletler, çiçek ve belge gibi hafif, küçük ebatlı, dayanıksız ve kısa sürede teslim edilmesi gereken malların taşınması için uygun bir seçenek olmaktadır. Hava taşımacılığının aksine düşük maliyetli olan demir yolu taşımacılığı ise daha çok ağır sanayi, mineral, kimyasal malzeme, tarımsal ürün ve otomobil gibi yüksek ağırlığa sahip ürünlerin taşınması için uygundur. Dağıtım faaliyetlerinde kullanılan son yöntem ise boru hatlarıdır. Başta doğal gaz olmak üzere petrol ve rafine petrol ürünlerinin taşınmasında önemli yer tutan boru hatları yüksek sermaye yatırımı gerektiren yöntemlerdir. Ancak düşük faaliyet giderleri ve ürün kayıpları nedeniyle güvenilir olmasının yanında, zorlu arazi koşullarında kullanılabilir olması bu yöntemi cazip hâle getirmektedir.