Uluslararası Ticaret Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Dış Ticaret Politikası Ve Dış Ticaret-Kalkınma İlişkisi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Devletlerin dış ekonomik ilişkilere müdahalesi hangi alanlarda olur?
Devletin dış ekonomik ilişkilere müdahaleleri, çoğunlukla sanayi faaliyetlerin engellenmesi veya sınırlandırılması biçimindedir. Örneğin, gümrük tarifeleri, kotalar, kambiyo denetimi, vb. bu türdendir. Ancak bir kısım hükümet müdahaleleri de, belirli ekonomik işlemlerin özendirilmesi amacına yönelik olmaktadır. İhracata veya genel olarak döviz kazandırıcı işlemlere yönelik hükümet politikaları çoğunlukla bu faaliyetlerin özendirilmesi biçiminde olur.
Dış ticaret politikası neyi ifade eder?
Dış ticaret politikası (trade policy), hükümetin ülkenin doğrudan dış ticaret akımlarını sınırlandırmak, özendirmek veya bu işlemlerin yapılış yöntemlerini düzenlemek için almış oldukları sistematik önlemleri ifade eder.
Hükümetin ülkenin dış ticaret ilişkilerine müdahalede bulunmasına yol açan nedenler nelerdir?
Hükümetin ülkenin dış ticaret ilişkilerine müdahalede bulunmasına yol açan bazı önemli nedenleri şu şekilde belirtebiliriz. dış ödeme dengesizliklerinin giderilmesi, ekonomik kalkınma, piyasa aksaklıklarının giderilmesi, ekonominin liberalleştirilmesi, iç ekonomik istikrarın sağlanması, hazineye gelir sağlamak, dış piyasalarda monopol gücünden yararlanma, otarşi, sosyal ve siyasal nedenler dış politika amaçlarına hizmet.
Otarşi nedir?
Otarşi, ekonomik bakımdan kendi kendine yeterlilik demektir. Dolayısıyla bu politikayı benimseyen ülkelerde ticaret politikasının amacı, dış dünya ile ekonomik bağların en düşük düzeye indirilmesidir.
Dış rekabetten korunma nasıl olur?
Ülkeler dış piyasanın rekabetine dayanamayan yerli endüstrileri korumak için ithalatı sınırlandırma yoluna gidebilirler. Az gelişmiş ülkelerde, yeni kurulan veya ilerde kurulacak endüstriler, belirli bir olgunluk aşamasına ulaşıncaya kadar böyle bir korunmaya ihtiyaç duyabilirler. Sanayileşmiş ülke hükümetleri de özellikle az gelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri tekstil gibi emek yoğun bir kısım sanayi mallarıyla rekabet edemeyen bazı yurtiçi endüstri dallarını koruyucu politikalar izlemektedirler.
Devletin dış ticarete müdahale için kullandığı geleneksel araç nedir?
Devletin dış ticarete müdahale için kullandığı geleneksel araç, gümrük tarifeleridir. Ancak zamanla gümrük tarifelerinin etkisi azalmış, bunun yerine çok sayıda yeni araç ve düzenlemeler ortaya çıkmıştır.
Gümrük tarifesi nedir?
Malların ülke sınırlarından geçişi sırasında alınan vergilerdir. Tarifelerin ekonomi üzerindeki etkileri fiyat mekanizmasının işleyişi yoluyla gerçekleşir.
Tarife-dışı araçlar ne tür önlemlerdir?
Gümrük tarifelerinin dışında genellikle döviz çıkışına yol açan işlemleri kısıtlamak için hükümetin tek taraflı kararı ile konulan müdahale önlemleridir.
Tarife dışı araçlar nelerdir?
Miktar kısıtlamaları, tarife benzeri faktörler, görünmez engeller ve gönüllü ihracat kısıtlamaları tarife dışı müdahale araçlarıdır.
Tarife benzeri faktörler nelerdir?
Gümrük tarifeleri gibi ithalatı pahalılaştırıp yerli üretimin kârlılığını artıran, yani fiyat mekanizması yoluyla serbest ticarete müdahale niteliğinde olan önlemlere tarife benzerleri adı verilebilir. Örneğin çoklu kur uygulamaları, yerli katkı oranları, ithal-ikamesi endüstrilerine verilen sübvansiyonlar, vs. bu grupta yer alırlar.
Bağlı ticarete hangi durumlarda başvurulur?
Bazen döviz tasarrufu sağlamak, serbest dövizle satılamayan düşük kaliteli yerli üretimin ihracını gerçekleştirebilmek, yabancı sermaye yoluyla büyük sanayi tesisleri kurmak gibi nedenlerle bağlı ticarete (counter trade, karşı ticaret olarak da adlandırılır) başvurulabilir.
İki ülkenin aralarında ticaretin kayrılmış ülke kuralına göre yürütüleceğine karar vermesi ne anlama gelmektedir?
Eğer iki ülke, aralarındaki ticaretin en çok kayırılmış ülke kuralına göre yürütüleceği konusunda görüş birliğine varırlarsa, yapacakları ticaret anlaşmasında bu kayda yer verirler. Bunun ifade ettiği anlam şudur: Eğer taraflardan birisi, başka bir ülkeye örneğin gümrük indirimi şeklinde bir ödün verirse, bunu anlaşmaya taraf olan ülkeye de tanımak zorundadır.
II. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde uluslararası işbirliği düşüncesi ile kurulan örgütler hangileridir?
II. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde ise uluslararası işbirliği düşüncesi, geçmişteki dar ve katı milliyetçilik uygulamalarına ağır basmış ve bir dizi uluslararası örgüt kurulmuştu. Birleşmiş Milletler Teşkilâtı (UN) bu anlayışın bir sonucu idi. Uluslararası ekonomik ve ticari konularda işbirliğini sağlamak amacıyla Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (IBRD) ve Uluslararası Ticaret Örgütü'nün (ITO) kurulması kabul edilmişti. Ancak, ileride de belirtileceği gibi, bunlardan uluslararası ticareti serbestleştirmek amacı taşıyan ITO, ABD'nin sözleşmeyi onaylamaması üzerine resmen faaliyete geçememiştir.
1994’te sonuçlanan Uruguay Toplantıları sonucunda hangi örgüt kurulmuştur?
1994'de sonuçlanan Uruguay Toplantıları'nda ilk kez, tarifelerin yanında görünmez engellerin indirilmesi konusunda sınırlı da olsa bazı kararlar alınmış ve GATT anlaşmasını kapsayan Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization) kurulmuştur. Bundan sonraki dönemde ve günümüzde ticareti serbestleştirme çabaları, Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde yürütülmektedir.
Dış ticarette korumacılık nelere yol açar?
Korumacılık kaynakların etkin dağılımını bozar. Çünkü rekabet fikrini baltalar, üretimde ayrıcalıklar sağlayarak işadamlarının yenilikler peşinde koşmalarını engeller, onları tembelliğe ve durgunluğa sürükler. Ayrıca, bir sanayinin korunması ötekilerin aleyhine olur ve onların da koruma istemelerine yol açar. Korumacılık daima monopolü besler. Koruma duvarları altında bazı büyük firmalar, küçük işletmeleri endüstriden kovarak veya kendilerine katarak kolayca tekelci duruma gelebilirler.
Dış ticarette serbest piyasa nelere yol açar?
Serbest ticaret, piyasa mekanizmasının işleyişine dayandığı için bürokrasiyi ortadan kaldırır. Oysa koruyucu önlemlerin uygulanması çok karmaşık bir bürokratik mekanizmayı gerektirebilir. Bu da kaynak israfına yol açar, rüşvet ve yolsuzlukların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Ulusal güvenlik neden önemlidir?
Bir savaş sırasında, ekonomik maliyeti ne olursa olsun, ulusal savunma endüstrilerine sahip bulunmanın önemi tartışılamaz. Bu bakımdan, ulusal savunma ile doğrudan ilgili olan endüstrilerin kurulması ve geliştirilmesinde dış korumaya gerek vardır. Ulusal savunma ile ilgili araç ve gereçlerin sağlanmasında dışarıya bağımlı olmanın sakıncaları konusunda her ülkenin siyasal tarihinden pek çok örnekler verilebilir.
Genç endüstri tezi görüşü nedir?
Bu görüşe göre, gelişip ilerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacak endüstriler optimum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar gümrük tarifeleriyle dış rekabete karşı korunmalıdırlar. Tarihsel veya doğal nedenlerle başka ülkelerde daha erken kurulmuş bulunan bir sanayi dalı, o alanda yeni kurulacak olanlara göre bir üstünlük kazanır. Bu, onun elde etmiş olduğu deneyim, teknik bilgi ve ölçek ekonomileri gibi gelişmelerin bir sonucu olabilir.
Genç endüstriler tezinde koruma faktörü nasıldır?
Genç endüstriler tezinde dikkati çeken bir nokta, koruyuculuğun sürekli değil, geçici olduğudur. Koruma, endüstriye çocukluk çağını atlatıncaya kadar zaman kazandırmaya yarar. Maliyetlerin düşmesi içsel ve dışsal ölçek ekonomileriyle açıklanır. Koruyuculuğun sağladığı şemsiye altında üretim hacmi genişledikçe, işçiler işi yaparak öğrenirler, daha gelişmiş teknikleri kullanmak
olanağı doğar ve yönetim bilgisi ilerler. Bunlar içsel ölçek ekonomileridir.
Stratejik ticaret politikası nedir?
Dış ticarette koruyuculuk lehindeki görüşlerden bir diğeri de daha yeni sayılan stratejik ticaret politikasıdır (strategic trade policy). Bu görüşe göre sanayileşmiş bir ülke, korumacı önlemlerle, gelecekteki hızlı büyümesi için kilit kabul edilen yarı geçişkenler, bilgisayar, iletişim araçları ve benzeri ileri teknoloji endüstrilerinde karşılaştırmalı üstünlük yaratabilir. Bunun için koruyucu dış ticaret önlemlerinden, sübvansiyon ve vergi önlemleri vb. den geçici olarak yararlanılabilir. Sözü edilen ileri teknoloji endüstrileri, yüksek risklerle karşı karşıyadır ve bu alanlarda ölçek ekonomilerinin gerçekleştirilebilmesi için büyük hacimde üretim gerektirirler. Ancak başarılı olduklarında büyük ölçüde dışsal ekonomi sağlarlar.
Stratejik ticaret politikası ne tür ülkeler için geliştirilmiştir?
Stratejik ticaret politikası genç endüstriler tezi gibi kalkınmakta olan ülkeler için değil, sanayileşmiş ileri ülkeler için geliştirilmiştir.
Belirli, koşullarla sınırlı olan devletin dış ticarete müdahale nedenleri nelerdir?
Ödemeler bilançosunun iyileştirilmesi ve işsizliğin önlenmesi, ticaret hadlerinin iyileştirilmesi ve ulusal pazarlık gücünü arttırma belirli koşulda geçerli olan dış ticarete müdahale nedenleridir.
Gelişmiş ülkelerin çıkarlarına en uygun politika hangisidir?
Gelişmiş ülkelerin çıkarları açısından en uygun politika, bu gibi zayıf endüstrilerde çalışanları ülkenin göreceli olarak yüksek karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu dallara kaydırmak ve bunun için kendilerine gerekirse geçici süre maddi destek sağlamaktır. Böylece hem reel ulusal gelirleri artar, hem de az gelişmiş ülkelerin ihracat olanakları engellenmiş olmaz. Fakat üretici gruplar dış koruma konusunda, kamuoyunun desteğini de sağlayarak, hükümetler üzerine önemli ölçüde siyasal baskıda bulunma (lobicilik yapma) yoluna gitmektedirler.
Üretim maliyetlerini eşitleme görüşü nedir?
Bu görüş de yukarıdakinin benzeridir. Eğer işgücü, iklim vs. gibi herhangi bir doğal üstünlükleri nedeniyle yabancı mallar, yerli mallardan daha ucuza üretiliyorsa, rekabet eşitliğini sağlamak için aradaki fark ölçüsünde bilimsel tarife (scientific tariff) adı verilen bir tarife konulması savunulmaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki, ülkelerarası üretim maliyetleri eşitlenirse dış ticaretin temel dayanağı da ortadan kalkmış olur. Dolayısıyla, bu görüş de karşılaştırmalı üstünlük teorisi ve uluslararası uzmanlaşmanın yararları ile çelişmektedir.
Uluslararası ticarette az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerle olan ekonomik ilişkileri neye dayanır?
Uluslararası ticarette az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerle olan ekonomik ilişkilerinin geleneksel niteliği, bunların sanayileşmiş ülkelere gıda maddeleri ve hammadde ihraç edip, onlardan işlenmiş sanayi ürünleri ithal etmeleridir. Ama bu ayırım zaman içinde değişme göstermektedir. Şöyle ki, yeni sanayileşmeye başlayan bazı az gelişmiş ülkeler ki, bunların içinde Güneydoğu Asya ülkeleri ile bazı Lâtin Amerika Ülkeleri de bulunmaktadır, özellikle emek yoğun sanayi malları ihracatı alanında önemli bir ilerleme göstermişlerdir. Yeni sanayileşmekte olan bu ülkelerin ihraç etmekte oldukları ürünler arasında tekstil, giyim, demir-çelik, elektronik cihazlar vs. ön plânda gelmektedir.
Az gelişmiş ülkelerdeki kalkınma çabaları hangi yöndedir?
Az gelişmiş ülkelerde kalkınma çabalarının amacı tarıma dayalı ekonomik yapının sanayi, özellikle ileri teknoloji ve yoğun sermaye gerektiren mallar yönünde değiştirilmesi olduğu söylenebilir. Aynı özellik dış ticaret için de söz konusudur. Bu ülkeler gıda, ham madde veya maden ürünleri ihracatından ileri teknoloji içeren sanayi malları ihracatına geçmeye çalışmaktadırlar.
Dış ticaretle olan ilişkileri açısından kalkınma stratejileri kaç ayrılır?
Yakın geçmişte, dış ticaretle olan ilişkilerinin niteliği açısından sanayileşme veya kalkınma stratejileri, ithalât ikamesi (import-substitution) ile ihracata yönelik (export-oriented) sanayileşme diye ikiye ayrılmıştır. Strateji genel model veya yaklaşım demektir; politikadan daha geniş kapsamlıdır. Bir strateji ancak onunla uyumlu politikalar aracılığıyla uygulamaya konulabilir.
Bit ülkede büyümeyi harekete geçiren kaynaklar kaça ayrılır?
Bir ülkede büyümeyi harekete geçiren kaynaklar ithalât ikamesi, ihracat ve iç talepteki artışlar olmak üzere üçe ayrılır. İlk ikisi dış ticaretten doğan etkilerdir; üçüncüsü ise tamamen yurtiçi nitelikteki harcamalarla ilgilidir. İthalât ikamesine dayalı kalkınma, aşağıda daha ayrıntılı biçimde inceleneceği gibi, toplam yurtiçi talebin ithal mallarından yerli mallara doğru kaydırılmasını esas alır.
İthal ikamesi nedir?
Kısacası, ithal ikamesi iç piyasaya dönük üretimi esas alan, yoğun korumacılığa dayalı ve ekonominin hemen her kesimini kapsayacak biçimde yaygın devlet müdahaleciliğini öngören bir ekonomik modeldir.
İthalâtı ikame eden sanayileşmede izlenen iktisat politikaları nasıl sonuçlanır?
İthalâtı ikame eden sanayileşmede izlenen iktisat politikaları, ülkeyi dış dünyadan soyutlar; baskı altında tutulan (repressive) bir fiyat, faiz ve kur politikası vardır. Uygulanan yüksek koruma önlemleri dolayısıyla iç fiyatların dünya fiyatlarıyla ilişkisi kalmaz. Dış rekabet eksikliğinin sonuçları devletin iç fiyatları doğrudan belirlemesi ile giderilmek istenir. Ama bu aşırı bir bürokratik mekanizma doğurur ve ekonomideki dengeleri daha da bozar.
İthalat ikamesinin yol açtığı sorunlar nelerdir?
Kaynak israfı, dışa bağımlılık, ihracat endüstrileri aleyhine doğan çarpıklık, dış borçların artışı, artan işsizlik ve ülkeye yabancı bir sanayi yapısının oluşması başlıca sorunlardır.
İthalat kelimesinin karşıtı nasıl ifade edilir?
İthalat ikamesinin karşıtı ihracata dönük sanayileşme (export-oriented indust-rialization) veya ihracatın özendirilmesi (export promotion) stratejisidir. Buna dışa açık (outward oriented) kalkınma stratejisi de denir. Bu yaklaşım, dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir sanayileşme modeline dayanır.
İhracata yönelik sanayileşmede dış ticaret politikasının amacı nedir?
İhracata yönelen bir sanayileşme modelinde, dış ticaret politikasının temel işlevi, kurulan ve ilerde kurulacak olan endüstrileri dış piyasanın rekabetine hazırlamaktır. O nedenle "genç endüstriler"in bir süre dış rekabetten korunmaları gerekse de, asıl hedef, uzun dönemde liberal bir dış ticaret rejimi uygulayarak ulusal ekonominin dünya ekonomisi ile bütünleşmesini sağlamaktır.
Karşılaştırmalı Üstünlük teorisi nedir?
Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi'ne göre dış piyasalarda rekabet edebilmek için ülkenin, üretimde göreceli biçimde bol olarak sahip bulunduğu emek ve doğal kaynaklara dayalı endüstrilere ağırlık vermesi gerekir. Böyle bir ilkenin göz önünde bulundurulması, kurulacak sanayilerin de ülke koşulları ile uyumlu olmasına yol açar. Üretim artışının emek yoğun endüstrilerde gerçekleştirilmesi ise aynı zamanda ülkenin işsizlik sorununa da bir ölçüde çözüm getirmiş olur.
Küreselleşme ekonomik açıdan neleri değiştirmiştir?
1990'lardan sonraki dönemde dünya hızlı bir küreselleşme sürecine girmiştir. Küreselleşme çok yönlü bir gelişmedir. Bu çerçevede, ülkeler ekonomik ve mali konularda olduğu kadar, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda da birbirleriyle sıkı bir İlişki içinde bulunmaktadırlar. Sosyalist rejimlerin de yıkılmasıyla, bu yeni dönemde artık bir iki istisna (Kuzey Kore ve Küba gibi) dışında dünyada dışa kapalı bir toplum kalmamıştır. Bu dönemde ithal ikamesi stratejisinin tarihe karıştığı açıktır. Ancak az gelişmiş ülkelerin izledikleri sanayileşme stratejilerini geçmiş dönemlerdeki biçimiyle ihracatın teşviki olarak nitelendirmek de doğru olmaz. Çünkü, dışa açılma olayı ekonomi dışı alanlar da dahil olmak üzere, toplumsal yaşamın tüm yönlerini kapsamaktadır.
Washington Uzlaşısı nedir?
Yeni dönemde az gelişmiş ülkelerin kalkınma politikaları özellikle Dünya Bankası ve IMF'nin tavsiyeleri ile liberalleşme yönünde büyük bir değişim geçirmiştir. Kredi faaliyetleri dolayısıyla bu dönemde Dünya Bankası ve IMF'nin az gelişmiş ülkeler üzerindeki nüfuzunda büyük bir artış olmuştur. G-7 Grubu diye bilinen büyük sanayileşmiş ülkelerin desteğini de arkalarına alan bu kuruluşlar, az gelişmiş ülkeleri hükümet müdahalesinden uzak piyasa mekanizmasına ağırlık veren politikalar uygulamaya zorlamışlardır. Adeta, geçmişte kalkınma alanında yaşanan başarısızlıkları bu ülkelerdeki yoğun hükümet müdahalelerine bağlamışlardır. Washington temelli uluslararası kuruluşların (IMF ve Dünya Bankası) liberal politika önerilerini ifade eden kalkınma stratejilerindeki bu yeni yaklaşım, Washington Uzlaşısı (Washinton Consensus) olarak bilinir.
Washington Uzlaşısı terimi ilk kez ne zaman kullanılmıştır?
Washington Uzlaşısı terimi aslında ilk kez 1989'da Lâtin Amerika ülkelerine yönelik politika düzenlemeleri için kullanılmış bir kavramdı. Ama giderek diğer az gelişmiş ülkeler ve 1990'lardan sonra piyasa ekonomisine geçmeye çalışan eski sosyalist ülkeler (dönüşüm ekonomileri) için de kullanılmaya başlandı. Böylece Washington Uzlaşısı giderek, günün standart bir kalkınma modeli durumuna geldi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayileşme özel kesime bırakılmışken daha sonra neden devlet bu görevi üstlenmiştir?
Özel kesim, gerek mali gücünün yetersizliği, gerekse deneyim yokluğu dolayısıyla bu görevi beklenen şekilde yerine getirememişti. Bu sıralar, Büyük Dünya Depresyonu'nun doğurduğu sorunlar da devletin ekonomiye müdahalesini gerektiriyordu. Böylece, 1923-1929 arasındaki kısa bir liberal politika uygulamasından sonra, 1930'ların başından itibaren yoğun bir devlet müdahaleciliği uygulanmaya başlandı. Böylece, devlet sanayileşme görevini özel kesimin yanında bizzat kendisi yüklenmiş oluyordu.
Devletin sanayi üzerindeki yaptırımına ne ad verilir?
Yeni uygulamaya "devletçilik" (etatism) adı verilir. Devlet, sanayileşme amacını gerçekleştirmek üzere, daha sonraları İktisadi Devlet Teşekküllerinin çekirdeğini oluşturacak Etibank, Sümerbank, Denizcilik Bankası gibi, finansman, yönetim ve mülkiyet rejimi bakımından kendisine bağlı işletmeler oluşturmuştu.
İkinci Sanayi Planı neden uygulanamamıştır?
1930'larda sanayileşme amacına ulaşmak için, bazı sanayi plânları hazırlanmıştır. Örneğin, ilk Beş Yıllık Sanayi Plânı 1931'de uygulamaya kondu. Bu planda daha çok tüketim malları endüstrilerine ağırlık veriliyordu. Birinci Planın uygulamada oldukça başarılı sonuçlar vermesi üzerine, İkinci Sanayi Planı hazırlanmışsa da bu plan, o sıralar patlak veren İkinci Dünya Savaşı dolayısıyla uygulanamadı.
İlk kalkınma planlarının özellikleri nelerdir?
Bu planlarda ana ilke iç piyasanın temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelen ve hammaddesi yurtiçinden sağlanabilen endüstrilerin kurulmasıydı. Ulusal gümrük tarifeleri ve kambiyo denetimi kotalarla korunmuştur.
Dönemin dış ticarette gelişen liberasyon uygulaması neden terkedilmiştir?
Liberasyon uygulaması şiddetli enflasyon ve artan dış ödeme güçlükleri karşısında, kısa bir süre içinde terk edilmiştir.
1950’lerdeki kalkınma stratejileri nasıldı?
1950'de liberal eğilimli hükümetin iş başına gelmesi ile tarım ve altyapı alanlarındaki yatırımlara eskisinden daha çok önem verilmiş ve özel kesimin güçlendirilmesi için bazı önlemler alınmıştı. Ancak, kalkınma modelinin ana özellikleri değişmemişti: Ağırlık yine sanayi üretimine verilmiş, sanayileşme ithalat ikamesi modeline dayandırılmış ve kalkınmanın karma bir ekonomik sistem içerisinde, yani özel ve kamu kesiminin işbirliğiyle gerçekleştirilmesi ilkesi benimsenmişti.
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın öncekilerden farkı nedir?
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (19851989) öncekilerden farklı olarak dışa açık bir ekonomik model esas alınmıştır.
24 Ocak 1980 iktisadi kararlarının dış ticaret yönünden getirdiği yenilikler nelerdir?
Bu kararların dış ticaret yönünden getirdiği bazı yeni uygulamalar şunlardır: Kotaların kaldırılması, gümrük tarife oranlarının düşürülerek dış ticaret rejiminin liberalleştirilmesi, kambiyo denetiminin yumuşatılması, esnek kur sistemine geçilmesi, faizlerin serbest bırakılması, bürokrasinin azaltılması, serbest piyasa mekanizmasına işlerlik kazandırılması, yabancı sermayeye yeni teşvikler sağlanması, vs.
1996 yılında girilen AB ile gümrük birliği hangi ürünleri kapsamaktadır?
Gümrük birliği ilke olarak sanayi ürünlerini kapsar. Tarım ürünleri gümrük birliğinin kapsamı dışında tutulmuştur. Böylece Türkiye, sanayi ürünleri üzerindeki tarifeleri kaldırmış ve üçüncü ülkelere karşı AB'nin ortak gümrük tarifesini uygulamaya koymuştur.
İhracatımızda en büyük yeri tutan ilk beş endüstri dalı hangileridir?
İhracatımız içinde en büyük yeri tutan endüstri dallarının ilk beşi sırasıyla şunlardır: motorlu kara taşıtları ve römork (yüzde 13.0), ana metal sanayi (yüzde 12.7), tekstil ürünleri (yüzde 9.6), giyiş eşyası (yüzde 9.3) ve makine ve teçhizat imalâtı (yüzde 7.9).
Türkiye’de ihracatın eğitim yapısı nasıldır?
İhracatta rekabet gücünü belirleyen en önemli etkenlerden birisi de kuşkusuz ki, ihracat endüstrilerinde çalışan işgücünün eğitim düzeyidir. Buna göre örneğin 2010 yılında Türkiye'de ihracat endüstrilerinde çalışan işgücünün yalnızca yüzde 3.4'ü yükseköğretim görmüşken bu oran AB ülkelerinde ortalama yüzde 22.2'dir. Bunun gibi ortanın üzerinde eğitim görenlerin oranı Türkiye'de yüzde 32.2, AB'de yüzde 39.7, oranın altında eğitim görenlerin oranı da bizde yüzde 31.8 iken AB'de yüzde 18.1'dir. Aynı dengesizlik düşük eğitim görenlerin bizdeki oranının AB'dekinden çok daha yüksek oluşunda da kendini göstermektedir.
Türkiye’de ithalatın mal gruplarına göre yapısı nasıldır?
Gelişmekte olan ülkelerin ithalât yapıları da belirli özellikler taşır. Bu da ara malları ile sermaye mallarının göreceli ağırlığıyla ilgilidir. Bu ülkeler kalkınmaları için gerekli makine, donatım, ara malları ile bazı ham maddeleri yurt dışından ithal etmek zorundadırlar. Böyle bir yapı bir anlamda kalkınmanın ortaya koyduğu bir zorunluluktur.
Az gelişmiş ülkelerin kalkınma konusunda yaşadığı sorunlar nelerdir?
İhracat gelirlerindeki iktidarsızlıklar, emek yoğun sanayi mallarında artan korumacılık, az gelişmiş ülkelerin ağır borç yükü bu problemler arasındadır.
İhracat gelirlerindeki dalgalanmaların sebepleri nelerdir?
İhracattaki dalgalanmanın bir nedeni tarımsal üretimin özelliklerinden ileri gelir. Tarımsal üretim büyük ölçüde, doğal olayların yol açtığı belirsizliğin etkisi altında bulunur. Örneğin bazı yıllar kuraklık, don, aşırı yağışlar dolayısıyla üretim düşebilir, ya da tersine iklim koşullarının iyi gitmesi sonucu ürün tahmin edilenden fazla gerçekleşebilir. Bu gibi beklenmedik olaylar ihracatta istikrarsızlık doğurur. Diğer yandan, tarım ürünlerinin talep ve arz esnekliklerinin düşük olması da ihracat gelirlerdeki dalgalanmanın şiddetini artırır.
Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülke piyasalarına girmeleri neden önemlidir?
Geleneksel olarak az gelişmiş ülkeler, sahip oldukları emek bolluğu ve düşük ücret avantajları dolayısıyla, emek yoğun sanayi dallarında karşılaştırmalı üstünlük elde etmişlerdir. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerin, sanayi malları ihracatında gelişmiş ülke piyasalarına serbestçe girebilmeleri, bu ülkelerin kalkınmaları açısından büyük bir önem taşır.
Koruyucu önlemler gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkilemiştir?
1970'lerden sonra sanayileşmiş ülkelerde özellikle rekabet derecesi düşük emek yoğun yurtiçi endüstrilere uygulanan koruyucu önlemler, mallar üzerinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip az gelişmiş ülkeleri çok olumsuz etkilemiştir.
Az gelişmiş ülkelerin dış borç sorunlarının ortaya çıkmasında etkili olan nedenler nelerdir?
Bu nedenler arasında petrol fiyatlarındaki artışlar, Gelişmiş ülkelerde yaşanan durgunluk, reel faizlerdeki artışlar, ilkel tarım ürünleri fiyatlarının düşmesi, az gelişmiş ülkelerde uygulanan iç tüketime yönelik politikalar, Az gelişmiş ülkelerde hazırlıksız başlatılan mali liberalleşme hareketleri sayılabilir.
Az gelişmiş ülkelerin karşılaştıkları mali krizler hangileridir?
1980 Uluslararası bankacılık krizi, 1990'lardan sonra dünyadaki diğer bölgesel mali krizler ve 2007 küresel mali krizidir.
Ticaret hadleri nedir?
Dış ticaret hadlerinin en yaygın kullanılan tanımı net değişim ticaret (net barter terms of trade) hadleri tanımıdır. Buna göre net değişim ticaret hadleri ülkenin ihracat fiyat indeksinin ithalât fiyat indeksine oranıdır.
Ticaret hadlerinin az gelişmiş ülkeler aleyhine işlediğini savunan tez hangileridir?
Singer-Prebisch Tezidir.
Singer-Prebisch Tezi’nde ticaret hadlerindeki bozulmaya neden olduğu vurgulanan belli başlı talep etkenleri nelerdir?
Gıda maddeleri talebinin azalması, Doğal hammaddelerin yerine yapaylarının geçmesi ve Gelişmiş ülkelerde tarım kesimini koruyucu önlemlerdir.
Az gelişmişliğin temel göstergeleri nelerdir?
Az gelişmişliğin temel göstergelerinden birisi, kişi başına düşen reel gelirin
göreceli düşüklüğüdür. Ayrıca, yüksek kırsal nüfus, hızlı nüfus artışı, okuryazarlık oranının düşüklüğü, ortalama ömrün kısa oluşu, vs. de az gelişmiş ülke olmanın temel özelliklerinden bazılarıdır.
Dış ticaret politikası hangi uygulamaları kapsar?
Dış ticaret politikası (trade policy), hükümetin ülkenin doğrudan dış ticaret akımlarını sınırlandırmak, özendirmek veya bu işlemlerin yapılış yöntemlerini düzenlemek için almış oldukları sistematik önlemleri ifade eder
Dış ticaret politikalarından otarşi hangi amaçla uygulanmıştır?
Bir kısım ülkeler, geçmiş dönemlerde ekonomik ve siyasal rejimlerinin bir gereği olarak otarşi adı verilen politikaları uygulamaya çalışmışlardır. Otarşi, ekonomik bakımdan kendi kendine yeterlilik demektir. Dolayısıyla bu politikayı benimseyen ülkelerde ticaret politikasının amacı, dış dünya ile ekonomik bağların en düşük düzeye indirilmesidir.
Devletin dış ticarete müdahale için kullandığı hangi yeni düzenlemeler ortaya çıkmıştır?
Devletin dış ticarete müdahale için kullandığı geleneksel araç, gümrük tarifeleridir. Ancak zamanla gümrük tarifelerinin etkisi azalmış, bunun yerine çok sayıda yeni araç ve düzenlemeler ortaya çıkmıştır.
a. Gümrük tarifeleri
b. Tarife-dışı araçlar
c. İhracatın özendirilmesi
d. Bağlı ticaret
Serbest ticareti savunanlar gerekçe olarak hangi görüşleri öne sürmüşlerdir?
Serbest ticareti savunanların görüşleri uluslararası uzmanlaşmanın yararları üzerinde toplanmıştır. Buna göre fiyat mekanizmasının serbest işleyişi optimum kaynak dağılımını sağlar, dünya üretimini maksimuma ulaştırır, bu da bütün ülkeleri yararlandırır.
Savunma endüstrilerinin dış rekabetten korunması neden önemlidir?
Bir savaş sırasında, ekonomik maliyeti ne olursa olsun, ulusal savunma endüstrilerine sahip bulunmanın önemi tartışılamaz. Bu bakımdan, ulusal savunma ile doğrudan ilgili olan endüstrilerin kurulması ve geliştirilmesinde dış korumaya gerek vardır. Aslında Adam Smith bile “Savunma zenginlikten daha önemlidir.” diyerek ulusal savunma amacıyla koruyuculuğu kabul eder. Bununla birlikte, yukarıda da belirtildiği gibi, ulusal güvenlik bakımından hiçbir ülke tam anlamıyla kendi kendine yeterli sayılamaz. Büyük ülkeler de savaş sanayii için gerekli bazı hammaddelerden yoksundurlar. Bu mallarda kendi kendine yeterli olmak, ancak savaştan önce yapılan stoklamalarla sınırlıdır. Kısacası savaşta dayanma gücünü artıran ve askeri-siyasal nedenlerle kurulmasına karar verilen endüstrilerin dış rekabetten korunmasında zorunluluk vardır.
Gelişip ilerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacak endüstrilein, optimum üretim
düzeyine ulaşıncaya kadar gümrük tarifeleriyle dış rekabete karşı korunması gerektiğini savunan görüş hangisidir?
İktisadi kalkınma amacıyla devletin dış ticarete müdahalesini gerektiren önemli nedenlerden birisi genç endüstri tezi (infant industry argument)’dir. Bu görüşe göre, gelişip ilerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacak endüstriler optimum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar gümrük tarifeleriyle dış rekabete karşı korunmalıdırlar.
Stratejik ticaret politikası, hangi görüşlere dayanır?
Dış ticarette koruyuculuk lehindeki görüşlerden bir diğeri de daha yeni sayılan stratejik ticaret politikasıdır (strategic trade policy). Bu görüşe göre sanayileşmiş bir ülke, korumacı önlemlerle, gelecekteki hızlı büyümesi için kilit kabul edilen yarı geçişkenler, bilgisayar, iletişim araçları ve benzeri ileri teknoloji endüstrilerinde karşılaştırmalı üstünlük yaratabilir. Bunun için koruyucu dış ticaret önlemlerinden, sübvansiyon ve vergi önlemleri vb. den geçici olarak yararlanılabilir.
Genç endüstriler tezi ile stratejik ticaret politikası arasındaki fark nedir?
Görüleceği gibi, bu politika bir anlamda yukarıda incelenen genç endüstriler tezine benziyor; ama onun gibi kalkınmakta olan ülkeler için değil, sanayileşmiş ileri ülkeler için geliştirilmiştir. Ayrıca, ondan farklı olarak yüksek teknoloji endüstrilerine uygulanır
Sanayileşmiş ülkelerde meslek gruplarının, az gelişmiş ülkelerden ihracatın kısıtlanmasını isterken hangi gerekçeyi öne sürmektedirler?
Sanayi ülkelerinde koruyuculuğu savunan meslek grupları, Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın az gelişmiş ülkelerinde ücretlerin çok düşük olduğunu, dolayısıyla kendilerinin bu ülkelerle rekabet etmelerine olanak bulunmadığını öne sürerek “ucuz emek ülkeleri”nden gelen ithalâtın kısıtlanması için lobicilik yaparlar.
Az gelişmiş ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki ticaret nitelik açısından hangi özellikleri gösterir?
Uluslararası ticarette az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerle olan ekonomik ilişkilerinin geleneksel niteliği, bunların sanayileşmiş ülkelere gıda maddeleri ve hammadde ihraç edip, onlardan işlenmiş sanayi ürünleri ithal etmeleridir.
1960'lı ve 1970'li yılların sanayileşme stratejisi olarak bilinen kavram nedir?
İthalât ikamesi 1960’lı ve 70’li yılların sanayileşme stratejisi diye bilinir. O yıllarda gelişmekte olan ülkelerde yaygın biçimde uygulanan ithalât ikamesi daha sonraları ülkeler tarafından terk edilmiş ve onun alternatifi olan ihracata yönelik veya ihracatın teşvikine dayanan stratejilere geçilmiştir. Küreselleşmenin
yaygınlaştığı günümüzde ise ithalât ikamesinin gerektirdiği biçimde dışa kapalı bir ekonomi yeryüzünde hemen hemen hiç kalmamıştır.
İthalat ikamesinin yol açtığı sorunlardan dışa bağımlılık, hangi gerekçelerle eleştirilmektedir?
İthalât ikamesi, başlangıçta güdülen amacın tersine, ulusal ekonominin dışa
bağımlılığını artırır. Bu politikalar gerçekte, ithalâtın toplam hacminden çok, bileşimini etkiler. Nihai malların ithalâtı azalır, buna karşılık ara malları, yatırım malları ve teknoloji ithali artar. İçerde üretim kapasitesi bir kez kurulduktan sonra üretim tesislerini sürekli olarak ithal malı hammaddelerle beslemek gerekir.
İthalat ikamesinin karşıtı olan sanayileşme stratejisi hangisidir?
İthalat ikamesinin karşıtı ihracata dönük sanayileşme (export-oriented indust-rialization) veya ihracatın özendirilmesi (export promotion) stratejisidir. Buna dışa açık (outward oriented) kalkınma stratejisi de denir. Bu yaklaşım, dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir sanayileşme modeline dayanır. Sanayileşmede seçicilik ana ilkedir; ithalat ikamesinin tersine, tüm endüstrilerin değil ancak gelişebilecek ve rekabet edebilecek potansiyele sahip olanların özendirilmesine ve desteklenmesine çalışılır.
İhracata yönelik sanayileşmenin ithalat ikameti politikasına göre üstünlükleri nelerdir?
İhracata yönelik sanayileşme, koruyuculuk yerine dış rekabeti temel aldığı için, üretici davranışlarında ve üretimin yapısında önemli değişmeleri gerektirir. Dış rekabet monopolleri kırar, işadamlarını sürekli olarak kaliteyi iyileştirecek ve fiyatları düşürecek biçimde yeni yöntemler araştırmaya zorlar. Bu da
ekonomiye daha büyük bir dinamizm kazandırır ve gelişmeyi hızlandırır. Rekabetle teknolojik gelişme arasında daima yakın bir ilişki vardır. Oysa ithalat ikamesi politikaları iç piyasayı dış rekabete karşı sıkı bir biçimde koruyarak teknolojik gelişme yolundaki en önemli dürtüyü ortadan kaldırır.
Washington Uzlaşması'nın geleneksel kalkınma anlayışından farkı nedir?
Geleneksel anlayışın tersine, Washington Uzlaşması piyasa mekanizması ile kaynak dağılımında etkinlik artışı sağlamaya ağırlık veren bir yaklaşımdır. Uygulamadaki duruma bakıldığında da istatistikler dışa dönük politika izleyen ülkelerde büyüme hızının ve kişi başına düşen gelir artışının daha yüksek
olduğunu göstermektedir.
Tablo 4.2'ye göre Türkiye'nin ihracat ürünleri sektörlere göre nasıl dağılmıştır?
Tablo 4.2 ise 2010 yılında Türkiye ihracat ve ithalâtının ana sektörler ve alt kesimler itibarıyla yapısını göstermektedir. Buna göre ihracatta tarım yüzde 4.3, balıkçılık yüzde 0.4, madencilik ve taş ocakçılığı yüzde 2.4 gibi bir paya sahiptir. İmalât sanayinin payı ise yüzde 92.6’dır.
Türkiye'nin ihracatındaki yapısal değişimin sonuçları nelerdir?
Türkiye, 1980’lerde dışa açık bir sanayileşme stratejisi izlemeye başladıktan sonra ihracatının yapısını da emek yoğun mallardan sermaye ve teknoloji yoğun mallara doğru kaydırmak için yoğun bir çaba göstermiştir. İstatistikler, son 30 yılda Türkiye’nin ihracatı içinde geleneksel olarak ağırlığı bulunan emek-yoğun imalât sanayii ürünlerin payları azalırken teknoloji ve sermaye yoğun endüstri ürünleri payının arttığını göstermektedir
İhracat gelirlerindeki dalgalanmanın etkileri nelerdir?
İhracat gelirlerindeki dalgalanma, ülkenin ödemeler bilançosu, enflasyon oranı ve ekonomik kalkınması üzerinde önemli etkiler doğurur. Bu ülkeler, genellikle yeterli ölçüde döviz rezervlerine sahip olmadıklarından, ihracat gelirlerinde görülen herhangi bir düşme, yurtdışından makine ve donatım ithalatını azaltır ve böylece de sanayileşme programında önemli darboğazlara neden olabilir. Ayrıca,
ihracat gelirlerindeki azalmalar, ihracat endüstrilerinden başlayarak, tüm ekonomide toplam reel gelirin düşmesine yol açar.
"Dış ticaret hadleri" kavramı hangi unsurları ifade eder?
Dış ticaret hadleri, bir ülkenin sattığı ve satın aldığı malların fiyatlarındaki değişmeler dolayısıyla, dış ticaretten elde ettiği kazanç ya da uğradığı kayıpları göstermeye yarayan bir kavramdır.
Singer-Prebisch Tezi hangi görüşleri savunur?
Tarım ve sanayi ürünleri arasındaki ticaret hadlerinin uzun dönemde tarım ürünleri aleyhine değişmekte olduğunu öne süren görüşe, bu görüşün ilk savunucuları olan Alman iktisatçısı Hans Singer ile Latin Amerikalı Raul Prebisch’in adlarından dolayı Singer-Prebisch tezi denmektedir.