Çağdaş Türk Yazı Dilleri 1 Dersi 5. Ünite Özet
Türkmen Türkçesi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Türkmen Adı
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Jean Deny Armağanı’nda yer alan “Türkmen Adı, Manası ve Mahiyeti” adlı yazısında Türkmen kelimesi ilk olarak XI. asrın Türk asıllı müellifi Kâşgârlı Mahmûd’un büyük sözlüğü Dîvânü Lügâti’tTürk’te kullanılmıştır. Kaşgarlıya göre Türkmen adı, Türk kelimesine Farsça “manend” (benzer, gibi) kelimesinin getirilmesiyle oluşmuştur. Dolayısıyla Türkmanend (Türke benzer) sözünden Türkmen şekline dönüşmüştür. Kavramın büyük İskender’in karşısına getirilen 24 kişinin üstlerinde Farsça Türk’e benzer Türkmanend yazısını görür ve kavramın buradan geldiği rivayet edilir.
Akka piskoposu J. V. Ariac’a göre, kelime, Türk ile Kuman sözlerinin birleşmesinden doğmuştur. Oskar Hanser de Türkmen kelimesinin genellikle “Türk” ve “Koman” kelimelerinin birleşmesinden meydana geldiğinin düşünüldüğünü belirtmektedir. Hüseyin Hüsameddin’e göre, men Türkçe büyüklük iki olup, Türkmen “büyük Türk” demektir. Necib Asım’a göre, kelime, Türk ile adam manasına gelen man’dan oluşmuştur ve“Türk eri” tabirinin tercümesidir. Saim Ali Dilemre de Asurca “tüccar” demek olan tuggar kelimesini Türk ile münasebete getirerek Türkmen’in “ticaret adamı, kervan adamı” olabileceğini söyler. Ama, bu görüş oldukça zayıftır.
Ünlü Türkolog J. Deny’ye göre Türkmen kelimesi de “koyu Türk, saf kan Türk” anlamlarına gelmektedir. Deny’nin görüşü Türkçe kullanılan farklı kelimelerinde anlam olarak benzer etkileri vermesi nedeni ile en fazla rağbet görendir.
Türkmen Türklerinin Tarihi
Oğuzların büyük çoğunluğu X. yüzyılda İslamiyeti kabul edince, Müslüman olmayan Oğuzlara Türkmen adını vermişlerdir. Türkmenler Oğuz kökenlidir. Diğer Oğuz boyları XI. yüzyılda batıya göç ederken, Türkmenler doğuda kalmıştır. Türkmenler, Gaznelilerin idaresine girmek istememişler, 1040 yılında Tuğrul ve Çağrı Bey’lerin komutasında Gazneli Devleti’ni yıkınca Anadolu ve Azerbaycan bölgesinde kendi devletleri Selçuklu Devleti’ni kurmuşlardır.
Büyük Selçuklu Devleti, doğuda Amu Derya’dan, batıda Akdeniz kıyılarına kadar geniş bir alana yayılmış. Batı coğrafyasında özellikle Bizans ve haçlılar ile yoğun olarak uğraştıkları için eski vatanları Türkmenistan ile bağları azalmış. Bu uzaklaşma Türkmenistan’da kalan Türkmenler ile Anadolu’ya ve Azerbaycan’a gelen Türkmenler arasında tarih ve kader olarak farklılıkların yaşanmasına sebep olmuştur.
Maveraünnehir ve Horasan’da kalan Türkmenler, önce Moğol daha sonra da Timurlular hâkimiyetine girmişlerdir. 1693’ten 1855’e kadar yoğun mücadelelerle geçen sürecin sonunda Türkmenler, 1855’te Hive ordusunu, ardından da 1860’ta İran ordusunu yenerek Kuşid Han yönetiminde bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.
Çok kısa bir süre 1860 ile 1873 yılları arasında nispeten rahat bir hayat suren Türkmen Türkleri, 1873 yılından itibaren Rus saldırılarına maruz kalmış ve uzun mücadeleler sonucunda 1884 yılında Rus hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmışlardır. Ruslara karşı uzun yıllar bağımsızlık mücadelesi veren Türkmenler, 1917’den itibaren Sovyetlerin idaresinde kalan Türkmenistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 27 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Türkmen Türkleri bugün Çavdar, İmrili, Yomut, Göklen, Teke, Sarık, Salur ve Ersarı gibi başlıca yedi boydan oluşmaktadır. Bu boylar da kendi arasında çeşitli oymaklara ayrılmaktadır.
Türkmen Türkçesi
Türkmen Türkçesi, Oğuz grubu şivelerinin doğu kolundandır. Bundan dolayı Oğuz Türkçesinin özellikleri Türkmen Türkçesinin karakteristiğini oluşturur. Ayrıca, Doğu Türkçesinin etkisiyle Kıpçak ve Çağatay Türkçesinin özelliklerini de barındırır. Türkmen Türkçesiyle yazılmış en eski metinlerin, Ahmed Yesevi’nin şiirleri ve Ali’nin Kıssa-i Yusuf’u olduğu iddia edilirse de, aslında bunlar Türk dilinin müşterek dönemine ait eserlerdir. Türkmen Türkçesi ise asıl eserlerini XVIII. yüzyıldan itibaren vermeye başlamıştır. Türkmen Türkçesinin söz varlığının temelini Türkçe sözler oluşturur. Tarihi seyri içerisinde Moğolca, Farsça, Arapça ve Rusçadan kelimeler almıştır.
Halen kullanılan Türkmenistan’da kullanılan yazı dili, 1925’ten beri ‘Türkmen-Yomut’ ağzına dayanmaktadır. Türkmen Türkleri de, diğer Türk boyları gibi önce Arap, 1927-28 yıllarından itibaren Latin, 1937 yılından sonra da Kiril alfabesini kullanmışlardır. Son yıllarda görülen genel eğilim doğrultusunda, Türkmen-Kiril alfabesinin değiştirilmesi veya tamamen terk edilmesiyle ilgili tartışmalar, 1990’lı yıllarda başlamış ve 12 Nisan 1993’te Türkmenistan Cumhuriyeti, Latin alfabesine geçiş kanununu onaylamıştır. Yeni Türkmen alfabesinde 30 harf bulunmaktadır. 1993’te kabul edilen bu alfabe 1999 yılında bazı değişikliklerle yeniden düzenlenmiştir. Ancak bu alfabe, daha önce belirlenen 34 harfli ortak Türk alfabesinden bazı farklılıklar taşımaktadır.
Türkmen Edebiyatı
XVIII. yüzyıla kadar Türkmen edebiyatı daha çok sözlü edebiyata, dolayısıyla halk edebiyatına dayanır. Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Tahir ile Zühre, Aslı ile Kerem gibi halk hikâyeleri her zaman, her devirde halk arasında yayılmıştır. Özellikle ‘Köroğlu’ destanı ve ‘Şahsenem ile Garip’ hikâyesi Türkmen Türkleri arasında çok sevilen özel bir yere sahip olan hikâyelerdir.
Türkmen Türkçesi, Mahtımgulı (1730-1780)’nın şiirleri ile bir yazı dili haline gelir. Klasik edebiyat geleneğinden gelen Mahtımgulı, Çağatay Türkçesini çok iyi bilmesine rağmen, yerel Türkmen ağzını kullanarak yazı dili haline gelmesini sağlamıştır. Mahtımgulı’dan sonra Seydî, Gurbandurdı Zelilî, Mollanepes, Talibî, Miskin Kılıç gibi şair ve yazarlar oldukça ünlüdür.
XIX. yüzyılın son çeyreğinde Türkmenistan’ın Rusya’nın egemenliğine girmesi; siyasi, askeri, iktisadi ve kültürel alanlarda olduğu gibi edebiyat alanında da Rus etkisinin yaşandığı bir dönemdir. XX. ise yüzyıl büyük sarsıntıların asrıdır.
1920’li yılların edebiyatında, özellikle tiyatro türünde, tarihi temaya eğilim artar. O devir tiyatro eserlerinde tarih basit bir fon olarak ele alınmış, kahramanların tip özelliklerine değil de karıştıkları olaylara önem verilmiştir. Nesir turu gelişmiş, özellikle hikâye turu on plana çıkmıştır. Ancak bu devirde şiir, diğer türlerin önündedir.
1930-1945 yılları arası edebiyatı daha çok siyasi baskılar ve zulüm yönlendirmiştir. Bu ağır şartlara rağmen edebiyat gelişir. Otuzlu yılların edebiyatında da şiirin üstünlüğü devam eder. Kısa ve uzun hikâye turu gelişir ve birçok roman yazılır. Hikâye ve romanlarda daha çok kolhoz ve köy hayatı temaları büyük bir yer tutar.
1945-1960 yılları arsında edebiyatta savaş sonrasının getirdiği dil hâkimdir. Savaştan sonraki bu dönemde ekonomiyi canlandırıp geliştirme ve barışı pekiştirme gibi temalar çokça işlenir. Ata Govşudov, Berdi Karbabayev, Güseyin Muhtarov dönemin önemli kalemleridir.
1960-1990 yılları arası edebiyatında özellikle hiciv türünün canlandığını ve bu alanda Berdi Gulov, Taçmammet Cürdekov ve Gurbangılıç Hıdırov gibi önemli kalemlerin yetiştiği görülür. Bu dönemin roman ve hikâyelerinde tarihi tema genişçe işlenir.
Bağımsızlık devri edebiyatı, 27 Ekim 1991’de Türkmenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle başlayan devirdir. Bu dönem edebiyatı, bağımsızlık ve milli uyanış edebiyatı olarak adlandırılabilir. Bu devrin şiirlerinde bağımsızlık ve milli gurur gibi konular önemli bir yer tutar. Nesir türündeki eserlerde ahlaki meseleler ideolojik baskıdan uzak olarak işlenmektedir. Ayrıca milli tarihe yönelim oldukça güçlüdür
Türkmenistan
Sovyetler Birliği’nden ayrılan beş bağımsız Türk cumhuriyetinden biri olan Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’tır. Türkiye ile yaklaşık aynı enlemler arasında yer alan Türkmenistan topoğrafik olarak daha çukur bir arazi üzerinde yer almaktadır. Ülke topraklarının yaklaşık 4/5’ini (350.000 km2) dünyanın büyük çöllerinden biri olan Karakum çölü oluşturur. Türkmenistan, Asya’nın iç kesimlerinde bulunduğu için tam bir kara iklimine sahiptir. Resmi dil Türkmen Türkçesi olup 24. 5. 1990’da resmi dil olmuştur. Ülke topraklarının %72 gibi büyük bir oranda alanı çöl olduğu için ekonomisi ağırlıklı olarak hayvancılığa dayanır. Toprakların kalan, kullanılabilen kısmında ise tarım yapılır.
Türkmen Türkçesi Grameri
Türkmen Türkçesinin ses bilgisindeki ünlüler: 9 ünlü vardır, “a, a, e, ı, i, o, ö, u, ü”. Türkiye Türkçesinden farklı olarak Türkmen Türkçesinde iki e vardır. “? ?” (a) ile gösterilen ses, Türkiye Türkçesindekinden daha geniş ve acıktır, a ile e arasında bir sestir. Türkmen Türkçesine Arapça ve Farsçadan giren birçok kelime büyük ünlü uyumuna uydurulmuştur: bahana (bahane), caahıl (cahil), galandar (kalender). Küçük ünlü uyumu Türkiye Türkçesine göre, Türkmen Türkçesinde daha zayıftır. Yazı dilinin genel eğilimi, yuvarlak ünlüleri ilk hece dışında kabul etmemek yönünde olup kelimelerin ikinci heceden sonraki hecelerinde yer alan ünlüleri düzleştirmektedir.
Türkmen Türkçesinde 23 unsuz vardır. Ancak alfabede 21 işaret kullanılmaktadır: “b, c, c, d, f, g, h, j, k, l, m, n, n, p, r, s, ş, t, v, y, z”. Ünsüz uyumu, kelime içerisinde ve eklenme sırasında kullanılan ünsüzlerin tonluluk tonsuzluk bakımından gösterdiği uyumdur. Türkiye Türkçesinde yaygın olan bu uyum, Türkmen Türkçesinde görülmemektedir. Türkmen Türkçesinde birçok ekin ünsüzü daima tonludur. Bu yüzden söz konusu ekler, tonsuz ünsüzlerle biten kelimelere eklendiklerinde ünsüz uyumu bozulmaktadır.
Türkmen Türkçesinde gelecek zamanın eki -cAk ’tır. Diğer Oğuz grubu lehçelerinden farklı olarak -cAk ekinin üzerine şahıs eki getirilmez. Bu eki alan fiillerin şahıs kavramı, zamirlerle ifade edilir. Kesin bir gelecek zaman ifadesi taşır.
- men alcak (alacağım) men görcek (göreceğim) men gelcek (geleceğim)
Zarf-Fiiller, şahsa ve zamana bağlı olmayan mücerret fiil şekilleridir. İsim-fiil ve sıfat-fiillerden farklı olarak isim çekim eklerini almazlar. Zarf olarak kullanılan bu şekiller bazen de yardımcı fiillerle birlikte birleşik fiil oluştururlar. Türkmen Türkçesinde kullanılan fiiller Türkiye Türkçesine göre daha azdır.
-(I)ban: kullanılır: diyban (deyip), yıglışıban (toplanıp).
-a/e(y)/-I,-U: (söyleyiver-), geliber- (geliver-), çekiber (çekiver-), düşüber- (düşüver-).
-AlI: Türkmen Türkçesi eserlerinde on sesteki g unsuzunu düşürerek -alı/-eli şeklini almıştır: gelelimiz baari (geldiğimizden beri).
-dIkçA/-dUkçA: okadıkca (okudukca), garadıkça (baktıkça), iişledikce (calıştıkca).
-AndA: begenende (beğendiğinde), çıkaranda (çıkardığında).
-InçAA: Türkiye Türkçesinde olduğu gibidir: acılıncaa (acılınca), bolıncaa (olunca), galıncaa (kalınca).
-Ip/-Up: açıp, anlap (anlayıp), berip (verip), gamcılap (kamcılayıp), gorkup (korkup), yorap (yürüyüp).
-kAA: otırkaan (sen otururken), baryakaa (giderken), gitcekkaa (gidecekken), gelcekkaa (gelecekken).
-mAAn: almaan (almadan, yaadamaan (yorulmadan).
-mAzdAn: ölmezinden ön (ölmeden önce), garamazımdan ozal (ben bakmadan önce).
Zarflar: a. Zaman Zarfları. İş ve hareketin olduğu zamanı gösterir. Türkmen Türkçesindeki başlıca zaman zarfları şunlardır: indi (şimdi; artık), ertiir (yarın), agşam (akşam), yassıın (yatsı vakti), hemiişe (her zaman, daima), buu gun (bugun), duyn (dun), her gun, gışıın (kışın), giic (gec), giice (gece), gundiiz (gunduz), gunortaan (oğle, oğleyin), son (sonra), on (once), yanı (demin, biraz once, şimdi, yeni), kaate (ara sıra, bazen), iir (er, erken), ozal (daha once, evvel), bayak (once, daha once), entek (şimdi, şu anda). b. Yer-Yön Zarfları: Daşarı gatı ıssı. (Dışarısı cok sıcak). c. Nitelik (Durum) Zarfları: Ol ogrıın garap geçdi. (O, gizlice bakıp gecti). Gapını gayım yapdı. (Kapıyı sıkıca örttü). d. Miktar Zarfları: Men size cuda minnetdaar. (Ben size çok minnettarım). e. Soru Zarfları: hacan (ne zaman),