Uygur Türkçesi Dersi 5. Ünite Özet
Uygur Türkçesi Metin-Iıı
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kalyanamkara et Papamkara (İyi Düşünceli Prensle Kötü Düşünceli Prens)
uluş barça tigin üçün busanur yime kan inçe tip yarlıg-kadı tıdu umadım erkim tükemedi erksiz ıdur men amtı siz kataglanıng birle barın?g barın?g yirçi bolun?g tip yarlıgkadı avıçka kamag taplamış üçün yirçi
Ulus, *hep birlikte prens için kederlenir. Yine han şöyle diyerek buyurdu: ‘‘Engellemeye gücüm yetmedi. Kudretim yetmedi. İstemeksizin yolluyorum. Şimdi siz zahmete katlanın*, beraber gidin. Gidin, kılavuz olun’’ diye konuştu. Yaşlı adamı herkes uygun gördüğü için kılavuz
-
bar ‘var, mevcut’+ça [eşitlik durumu eki]
-
tıd- ‘engellemek’-u u- ‘muktedir olmak’ [yardımcı fiili zarf-fiil eki ile asıl fiile bağlan-mış birleşik fiil çekimi] -ma [olumsuzluk eki] -dım [1. tekil kişi belirli geçmiş zaman eki]
-
ıd- ‘göndermek’ < ı- ‘göndermek’ -d [fiilden fiil yapımeki; pekiştirme görevini görür] -ur [geniş zaman eki] -men [1. tekil kişi eki]
-
kat(a)g ‘katı, sert’< kat- ‘katılaşmak; daralmak’ -(a)g[fiilden isim yapım eki]+la-[isimden fiil yapım eki]-n[dönüşlülük eki]-(ı)ng [2. çoğul kişi emir eki]
boltı ol ödün kan?gı kan tiginke septi biş yüz erenning aşı suvı kölüki takı ne kergekin alku tüketi birip uzatıp öntürdi ol ödün ayıg ögli tigin ögüm kan?gım içim tigin-ke
oldu. O zaman babası han prense gerekli donanımı verdi. Beş yüz *adamın yemeği, suyu, yük hayvanı ve dahi bütün gerekli olanları tam ve eksiksiz vererek (onları) yola koyup uğurladı*. Bu sırada Kötü Düşünceli Prens kardeşi şöyle düşündü: ‘Annem ve babam (hep) ağabeyim prensi
-
eren ‘adamlar’< er ‘adam’ +ninng [tamlayan durumu eki]
-
öntür- ‘göndermek; uğurlamak’ < ön- ‘dışarı, öne çıkmak’ -tür [ettirgenlik eki] -di [1.tekil kişi belirli geçmiş zaman eki]
sever meni aklayur erti amtı içim taluy-ka barıp erdini
kelürser takı agırlıg bolgay men takı uçuz bolgay men
tip sakıntı amtı birle barayın ötrü kan?gı kan-ka inçe tip ötünti içim tigin ölüm yirke barır
sever, benden *nefret eder* idi. Şimdi ağabeyim okyanusa gidip (de) (büyük) inciyi getirirse, daha da kıymetli olacak. ben (ise) daha kıymetsiz olacağım’’ diye düşündü. ‘‘Şimdi (ben de onunla) beraber gideyim.’’ Sonra babası hana şöyle hitap etti: ‘‘Ağabeyim prens ölüm ülkesine gidiyor.
- akla- (<Çince âk) ‘kötü, iğrenç’ +la- ‘nefret etmek’[isimden fiil yapım eki] -(y)ur [3. te-kil kişi geniş zaman eki]
neglük kalır men ten?grim men yime barayın edgü yavlak
bolsar birle bolalım tip yime kan?gı ogul kılınçı yavlak üçün sevmez erti ötrü barsar bargıl tip yarlıgkadı
Ben *niçin kalıyorum, haşmetlim? Ben de gideyim. İyi* (de) kötü (de) olsak, birlikte olalım. ‘‘ diye. Ancak babası oğlunun ahlâkı kötü olduğu için onu sevmiyordu. Bunun üzerine: ‘‘Gideceksen git’’ diye buyurdu.
-
neglük ‘nasıl, niçin’ < ne ‘ne, hangi’ +gü [isimden isim yapım eki] +lük [isimden isim yapım eki]
-
edgü ‘iyi; yarar’ < ed ‘mal, değerli eşya’+gü [isimden isim yapım eki]
ol ödün kangı kan uluş bodun ıglayu sıktayu edgü ögli tiginig uzatı öntürüp taluy-ka ıdtı-lar kaltı taluy ögüz-ke tegip yitti kün turup kemi yarattı yitti timir son kemi solap turgurdı yittinç kün tang tanglayur erken edgü ögli tigin ulug küvrüg tokıtıp inçe tip yarlıgkadı
Bu sırada babası han ve bütün halk *ağlayıp sızlayarak İyi Düşünceli Prensi yola gönderdiler. Ne zaman ki okyanusa varıp ulaştı, (orada) yedi gün kalıp gemiyi donattı. Yedi zincirle gemiyi bağlayıp, yerine sabitledi. Yedinci gün tan atarken İyi Düşünceli Prens heybetli davul (kös)ler çaldırıp* şöyle ferman buyurdu:
-
sıkta- ‘ağlamak, sızlamak’ < sıgıt ‘hıçkırık, inilti’ +la-[isimden fiil yapım eki] -(y)u[zarf-fiil eki]
-
uzat-’göndermek’ < uz ‘düz, doğru’ + a- ‘ileriye doğru gitmek’ [isimden fiil yapım eki] -t [ettirgenlik eki] –tı [3. tekil kişi belirli geçmiş zaman eki]
-
yarat- ‘donatmak, hazırlamak’ < yara- ‘uygun olmak’ –t [ettirgenlik eki] – tı [3. tekil kişi belirli geçmiş zaman eki]
-
so- ‘zincir’ (< Çince su o) +la-‘zincirlemek’ [isimden fiil yapım eki] –p [zarf-fiil eki]
-
turgur- ‘durdurmak, sabitlemek’ < tur- ‘durmak’ –gur [ettiegenlik eki] –dı [3. tekil kişi belirli geçmiş zaman eki]
-
tangla- ‘şafak sökmek’ < tang ‘tan, şafak’ +la- [isimden fiil yapım eki] -(y)ur [3. tekil kişi geniş zaman eki]
-
tokıt- ‘vurdurmak, çaldırmak’ < tok ‘vurma sesi’ +ı- [isimden fiil yapım eki] -t [ettir-genlik eki] -(ı)p [zarf-fiil eki]
taluy ögüz-ke kirür sizler kim ölüm adaka korksar aşnu-rak yorınglar men sizlerni küçep ilitmez men ötrü yarlıgın işidip kim neng ün[te]medi-ler
‘‘Okyanusa açılıyorsunuz. Kim ölüm tehlikesi karşısında korkuya düşüyorsa *önceden çekip gitsin. Ben sizleri zor kullanarak götürmüyorum.’’ Hemen sonrasında buyruğunu işitmesine rağmen kimse hiçbir ses çıkarmadı*.
-
aşnurak- ‘daha önce, önceden’ < aş- aşmak, geçmek’ -(ı)n [dönüşlülük eki] -u [kalıplaş-mış zarf-fiil eki] +rak [isimden sim yapım eki; karşılaştırma sıfatları yapar veya kök anlamını güçlendirir.]
-
yorı- ‘yürümek, gitmek’ -nglar [2. çoğul kişi emir eki]
-
küçe- ‘zorlamak, güç kullanmak’ < küç ‘güç, zor’ -e [isimden fiil yapım eki] -p [zarf-fiil eki]
-
ilit- ‘(yanına) almak, götürmek’ < il- ‘iliştirmek’ -(i)t [pekiştirme fonksiyonlu ettirgen-lik eki] -mez men [1. tekil kişi olumsuz geniş zaman]
-
ünte- ‘seslenmek, bağırmak’ < ün ‘ün, ses’ +te- [isimden fiil yapım eki] -me [olumsuz-luk eki] -diler [3. çoğul kişi belirli geçmiş zaman]
küninge munçulayu küvrüg tokıp yarlıg yarlıkap kim nen?g üntemeser yittinç kün timir so açtı timir ışıg yorıdı tigin kutı ülügi üçün adasız tudasız kaç kün içinte erdini-lig otrukka tegdiler
Her gün *bu şekilde davul çalınarak ferman salınmasına rağmen hiç kimse ses çıkar mayınca yedinci gün zincirleri açtı ve demir halatlar yürüdü. Prensin talihi ve kısmeti olduğu için kazasız belasız birkaç gün içinde inci adasına ulaştılar.
-
küninge ‘her gün’ < kün ‘gün’ +i [3 tekil kişi iyelik eki] +nge [yönelme durumu eki]
-
munçulayu ‘bu şekilde’ < bunçalayu < bu ‘işaret zamiri’ +n [zamir n’si] +ça [eşitlikeki] +la- [isimden fiil yapım eki] -(y)u [zarf-fiil eki]
yitti kün anta tıntılar yittinç kün tan?g adınçıg erdini yinçü kemi-ke adınçıg erdini yinçü kemi-ke tükegüçe urup .. tigin …inçe tip yarlıgkadı amtı men bu erdini birle barsar men kamağ tınlıglarka artuk asıg tusu kılu umagay men sizler barın?glar
Yedi gün orada *dinlendiler. Yedinci gün harikulade, nadide incileri gemiye bitinceye kadar yükleyip… Prens… Şu şekilde buyurdu: ‘‘Şimdi ben bu inci (hazinesiyle) yola çıkacak olursam bütün canlılara ziyadesiyle faydalı ve yararlı olamayacağım*. Sizler gidiniz.
-
tın- ‘dinlenmek, nefes almak’ -tılar [3. çoğul kişi belirli geçmiş zaman]
-
tüke- ‘bitmek, tükenmek’ -güçe [zarf-fiil eki; krş. Orhun Türkçesi, Ünite VII, Zarf-Fiiller: -gInçA]
-
artuk ‘artık, ziyade; aşırı derecede’< art- ‘artmak’ -uk [fiilden isim yapım eki]
-
kıl- ‘kılmak, yapmak’ -u u- ‘muktedir olmak’ [yardımcı fiili zarf-fiil eki ile asıl fiile bağlanmış birleşik fiil çekimi] -ma [olumsuzluk eki] -gay men [1. tekil kişi gelecek zaman]
men bu muntuda yigrek çintemeni erdini algalı barayın kim kayu tınlıg-larka tözü tüketi asıg tusu kılu usar men ötrü kadaşı ayıg ögli tiginig ötlep kemi tutuzup yantru ıdtı tigin yirçi avıçka birle ikigü kaltı-lar ol ödün edgü ögli tigin yirçi avıçka kolın yitip yitti kün bilçe boguzça suvda yorıp kümüşlüg otruk-ka tagka tegdi yiri kumı alku kümüş
Ben *buradan (hepsinden) değerli çintamani incisini ele geçirmek* için yola devam edeyim ki (akla gelen) bütün canlılara tam (ve) eksiksiz (bir) fayda (ve) kazanç *sağlayabileyim. Daha sonra, kardeşi Kötü Düşünceli Prense öğütler verip gemiyi emanet ederek geri gönderdi. Prens ile kılavuz ihtiyar ikisi (yalnız) kaldılar. O zaman İyi Düşünceli Prens kılavuz ihtiyarın koluna girerek yedi gün (boyunca) bellerine*, boğazlarına kadar suda yürüyerek gümüş adaya ve dağa ulaştı. (Buranın) toprağı ve kumu tamamen gümüştendi.
-
muntuda ‘burada(n) < muntada < bu ‘işaret zamiri’ +n [zamir n’si] +ta [bulunma(-çıkma) durumu eki] +da [(bulunma -)çıkma durumu eki]
-
yigrek ‘daha iyi, çok değerli’ < yig ‘yeğ, iyi’ +rek [karşılaştırma/pekiştirme eki]
-
al- ‘almak, ele geçirmek’ -galı [zarf-fiil eki; burada amaç foksiyonuyla]
-
kıl- ‘kılmak, yapmak’ -u u- ‘muktedir olmak’ [yardımcı fiili zarf-fiil eki ile asıl fiile bağlanmış birleşik fiil çekimi] -sar [şart eki] -men [1. tekil kişi eki]
-
yantru ‘geri; yine’ < yan- ‘dönmek’ -tur [ettirgenlik eki] -u [kalıplaşmış zarf-fiil eki]
-
ikigü ‘ikisi birlikte’< iki ‘2’ +egü [isimden isim yapım eki; topluluk sayıları yapar. krş. Orhun Türkçesi, Ünite VI, Topluluk Sayıları]
-
yit- ‘yedmek, yedeğinde götürmek’ -(i)p [zarf-fiil eki]
-
bil ‘bel’ +çe [eşitlik durumu eki]
Ötrü tınturgalı sakıntı inçip avınçka arukı yitti küçi aln*gudı tepreyü yorıyu umadı ötrü tiginke inçe tip ötünti oglum muntuda ınaru ön?gtün yın*gak altun tag bar közünür mü körün?g tip tidi avıçka inçe tip tidi ol altun
Sonra (Prens yaşlı adama) soluk aldırmayı düşündü, çünkü ihtiyara *yorgunluk çökmüş, gücü tükenmişti. Kımıldayıp* yürümeye mecali yoktu. Sonra Prense şöyle
diyerek talepte bulundu: ‘‘Oğlum, buradan *ileride doğu tarafında altın dağ var, gözüküyor* mu? Bakın! ‘‘ diye konuştu. İhtiyar şöyle sürdürdü: ‘‘ O altın
-
tıntur- ‘dinlendirmek’ <tın- ‘soluk almak’ -tur [ettirgenlik eki] -galı [zarf-fiil eki; burada sebep fonksiyonunda]
-
aruk ‘yorgun’< ar- ‘yorulmak’ -uk [fiilden isim yapım eki] +ı [3. tekil kişi iyelik eki]
-
aln*gu- ‘kötüleşmek, bozulmak’ < al- ‘ele geçirmek, geri almak’ -(ı)n*g ‘kötü, fena’ [fiilden isim yapım eki] +u- [isimden fiil yapım eki] -dı [3 tekil kişi belirli geçmiş zaman]
-
tepre- ‘kımıldamak’ < tepir ‘kıpırtı sesi’ +e- [isimden fiil yapım eki] -(y)ü [zarf-fiil eki]
-
ınaru ‘öteye, ileriye’< ın +aru < ın +garu (< in) ‘3. tekil kişi zamiri’ +*gerü [yön gösterme eki])
-
yıngak ‘yan; tarafında’ < yan*gak <yan +gak [isimden isim yapım eki]
-
közün- ‘görünmek’ < *köz- ‘görmek’ -(ü)n [dönüşlülük eki] -ür [3. tekil kişi geniş zaman eki]
tag-ka tegser siz kök linxua körgey siz ol linxua sayu birer agulug yılan bar agu tını ıraktın linxua sayu tütün tüterçe ol erser ertin?gü alp ada titir
dağa ulaşırsanız, mavi lotus çiçekleri göreceksiniz. O lotusların her biri birer *zehirli yılandır. Zehirli solukları uzaktan öyle görünür ki sanki her bir lotustan duman çıkıyor* gibidir. Bu ise son derece büyük tehlike demektir.
-
agu ‘zehir’ +lug [isimden isim yapım eki; isimleri sıfatlaştırır]
-
ırak ‘uzak’ < ıra- ‘uzaklaşmak’ -k [fiilden isim yapım eki] +tın [çıkma durumu eki]
-
sayu ‘her, her biri’ < sa- ‘saymak’ -(y)u [kalıplaşmış zarf-fiil eki]
-
tütün ‘duman; is; buhar’ < tüt- ‘tütmek, is çıkarmak’ -(ü)n [fiilden isim yapım eki]
-
tüt- ‘tütmek’ -er [geniş zaman sıfat-fiili] +çe [eşitlik durumu eki]
ol linxua yolug yoguru usar siz ötrü luu kanı erdinilig balık-ka ordu-ka teggey siz ol balık tegre yime yitti kat karam içinte alku agu-lug luu-lar yılanlar yatur anı yoguru usar siz içgerü balıkka kirgey siz luu
O lotus *yolunu geçebilirseniz, ardından ejderha hanının incili şehrine ve sarayına erişeceksiniz. O şehrin etrafında* ve yedi kat hendek içinde baştanbaşa zehirli ejderhalar ve yılanlar bulunur. Bunu geçebilirseniz içeri şehre gireceksiniz. Ejderha
-
yol ‘yol, güzergah’ +(u)g [belirtme durumu eki]
-
yogur- ‘bata çıka yürümek’ < yog- ‘oğmak, çiğnemek’ -ur [ettirgenlik eki]-u u- ‘muktedir olmak’ [yardımcı fiili zarf-fiil eki ile asıl fiile bağlanmış birleşik fiil çekimi] -sar [şart eki] -siz [2. çoğul kişi eki]
-
teg- ‘erişmek, ulaşmak’ -gey siz [2. çoğul kişi gelecek zaman eki]
-
tegre ‘çevresinde’ < tegir- (< ten?gir-) ‘çevirmek, döndürmek’ -e [kalıplaşmış zarf-fiil eki]
kanı-n?ga közüngey siz erdini bulgay siz men amtı ölür men siz yaln*gus-kıya kalır siz ten?grim korkman?g busanman?g isen tükel teggey siz inçip kayu kün burkan
kutın bulsar meni tıtman*g edgü köni yolçı yerçi bolup
hanının huzuruna çıkacaksınız. İnciyi bulacaksınız. Ben şimdi ölüyorum. Siz *yalnız kalacaksınız. Hünkarım! Korkmayınız ve tasalanmayınız! Sağ salim (oraya) erişeceksiniz. Ola ki, bir gün Buda saadetini bulursanız, beni mazide bırakmayın*, iyi ve doğru bir rehber ve kılavuz (olmuş biri) olarak.
-
yaln*gus (< yalın?guz)’yalnız’ +kıya [isimden isim yapım eki; küçültme isimleri yapar]
-
kut ‘kut, saadet, bereket’ +ı [3. tekil kişi iyelik eki] +n [iyelikten sonra gelen belirtme durumu eki]
-
tıt- ‘geride bırakmak, men etmek’-ma [olumsuzluk eki] -n*g [2. tekil kişi emir eki]