Orhun Türkçesi Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Türk Diline Giriş
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Altay dilleri araştırmacılarından biri olan Schott’un çalışmaları hakkında bilgi veriniz?
• Schott, leksik (sözlük bilgisine ait) malzemenin uygunluğuna ve morfolojik (yapı bilgisine ait) özelliklere dayanarak dil ailesine giren dillerin karakteristik özelliklerini tespit etmiştir. • Ural-Altay dillerini Çud dilleri (Fin-Ugor dilleri) ve Tatar dilleri (Türk, Moğol, Tunguz dilleri) olmak üzere iki grupta toplamıştır. • Çalışmalarında daha çok “Tatar dilleri” arasındaki yakınlık ve benzerlikleri tespit etmeye çalışmıştır. • Bu konudaki eseri Versuch über tatarischen Sprachen (Tatar Dilleri Üzerine Tecrübe)’dir. • Bu eserde, ‘Tatar’ adını verdiği Türk, Moğol, Tunguz dillerinden oluşan grubun akrabalık derecesini tespit etmeye çalışmış, kelime ve kökler arasındaki benzerlikler ile ilişkileri, eklerdeki fonetik gelişmeleri gözlemlemiş, gerektiğinde Fin-Ugor dilleri ile karşılaştırmalara yer vermiştir. • Schott, Altay dilleri için en karakteristik fonetik özelliklerinden biri ve en önemlisi olan Türkçe /z/ = Çuvaşça /r/ ve Türkçe /ş/ = Çuvaşça /l/ ses denkliklerini ortaya koymuştur. • Çuvaşçanın Altay dilleri grubu içerisinde yer alması gerektiğini ve Türkçenin ana Türkçeden kopan bir kolu olduğunu ispatlayarak karşılaştırmalı Altay dilleri araştırmalarının başlatıcısı olmuştur.
Altay dilleri teorisini kısaca nasıl tanımlarsınız?
Ural-Altay dillerinin Altay dil grubunu oluşturan Türk, Moğol, Tunguz-Mançu (belki Kore ve Japon) dillerinin akrabalığına inanan yani bu dillerin ortak bir kaynaktan geldiği görüşünü savunan ve bunu tespit etmeye çalışan teoriye Altay Dilleri Teorisi denir.
Castrén’in ve Schott’un Ural-Altay dilleri ile ilgili ulaştığı genel sonuç nasıl açıklanabilir?
Castrén de Schott da bu diller arasında benzerlikler bulsa da akrabalığa inanmıyor ve bu iki grup arasında genel bir benzerlik göremiyordu. Castrén ve Schott’un düşüncesine göre, her gruptaki diller arasındaki gerçek yakınlık ve benzerlik, birbirinden ayrı olmak üzere bir taraftan “Fin-Ugor ve Samoyed”, diğer taraftan da “Türk, Moğol ve Tunguz” dil grupları arasında vardı. Bu iki bilim adamının çalışmaları sayesinde Ural-Altay dil ailesi, Ural ve Altay dilleri olarak gruplandırılmış ve böyle anılır olmuştur.
Strahlenberg, Kuzey Avrupa ve Sibirya arasında Ural- Altay kavimlerinin konuştuğu dilleri tabir etmek için kullandığı Tatar dillerini kaç grupta incelemektedir?
• Fin-Ugor • Türk-Tatar • Samoyed • Moğol-Mançu • Tunguz • Karadeniz ve Hazar Denizi arasındaki halklar.
Dünyada dil ailelerinin oluşumu kısaca nasıl açıklanabilir?
Yapı bakımından ortak özellikler taşıyan dillerin köken bakımından da aynı kaynaktan, aynı aileden çıktığı kabul edilip bu diller bir grup altında toplanır. Aynı aile içinde yer alan dillerin, çeşitli tarihsel olaylar nedeniyle ayrıldığı, farklı gelişme yolları izledikleri ve birbirleriyle akraba olduklarına inanılır. Böyle diller, dil aileleri oluşturur. Dünya dilleri işte bu şekilde çeşitli dil ailelerine ayrılır.
Ural-Altay dil ailesi kendi içinde kaç grupta incelenebilir ve bu gruplara dahil olan diller hangileridir?
Ural Altay diller, Ural dilleri ve Altay dilleri olmak üzere iki grupta incelenir. Ural dilleri kendi içinde Fince, Ugorca ve Macarcadan oluşan Fin-Ugor dilleri ve bunun yanında Samoyed dilleri olmak üzere iki alt gruba sahiptir. Altay dilleri ise Türkçe, Moğolca, Mançu- Tunguzca, kuşkulu olarak ise Korece ve Japoncadan beş alt gruba sahiptir.
Bir dil ailesine giren diller arasında hangi bakımlardan ortak özellikler olması beklenir?
Bir dil ailesine giren diller arasında ses (fonetik), yapı (morfoloji), sözlük (leksikoloji) ve cümle bilgisi (sentaks) bakımlarından ortak özellikler olması beklenir.
Bükümlü (çekimli) diller kendi içinde kaç gruba ayrılır?
Bükümlü (çekimli) diller kendi içinde iki grupta ele alınabilir. Bunlar: a) Kök bükümlü diller; b) Gövde bükümlü diller olmak üzere iki gruptur.
Wiedemann’ın araştırmalarına göre, Ural-Altay dil ailesinin Hint-Avrupa dil ailesiinden farklı olan 14 ortak özelliğini sıralayınız.
• Ural-Altay dillerinin en başta gelen özelliği ‘ses uyumu’dur. • Bu dillerin sözcüklerinde gramatikal cinsiyet yoktur; yani sözcükler eril, dişil ve nötr diye ayrılmaz • Bu dillerde sözcük belirleyici (belirtme edatı) yoktur. • Sözcük yapımı eklerledir; Ural-Altay dil ailesine giren dillerin hepsi bağlantılı (eklemeli) dillerdendir. Türetme ve çekim eklerle yapılırken köklerde değişme olmaz. • İsimlerin çekiminde iyelik ekleri kullanılır. • Fiil şekilleri zengindir. • Hint-Avrupa dillerindeki ön-ek (preposition) yerine son-ek (postposition) kullanılır. • Sıfatlar isimlerden önce gelir. • Sayı sözlerinden sonra çokluk eki kullanılmaz. • Karşılaştırma, -den çıkma durumu (ablative) eki ile yapılır. • Yardımcı fiil olarak i- kullanılır. • Ural-Altay dillerinin çoğunda olumsuz hareket için ayrı bir fiil vardır. • Soru eki bulunmaktadır. • Bağlar yerine fiil şekilleri kullanılır.
Yapılarına göre dünya dillerinin gruplarına örnek olarak hangi diller gösterilebilir?
Yalınlayan (tek heceli diller) için Çince, Tibetçe, Vietnamca, Baskça; bağlantılı ve kaynaştıran (eklemeli) dillerin ilk alt grubu olan bağlantılı diller için Türk dili ve Ural-Altay dilleri ile bazı Asya ve Afrika dilleri; bağlantılı ve kaynaştıran diller grubunun ikinci alt grubu olan kaynaştıran diller için Gürcü, Eskimo, Kızılderili dilleri; bükümlü (çekimli) dillerin ilk alt grubu olan kök bükümlü diller için Arapça ve içinde yer aldığı Hâmi-Sâmi dilleri; bükümlü (çekimli) dillerin ikinci alt grubu olan gövde bükümlü diller için İngilizce, Almanca, Fransızca vb. Hint Avrupa dilleri örnek olarak verilebilir.
Altayistik teriminin anlamı nedir?
Altay dillerini konuşan halkların tarih, dil, edebiyat, folklor yani kültür malzemelerini araştıran bilim koluna Altayistik denir.
Altay dil birliğini kabul etmeyen bilim adamları kimlerdir? Görüşleri hakkında bilgi veriniz.
Altay dil birliği teorisine karşı olanlar; yani Türk, Moğol, Tunguz (belki Kore ve Japon) dillerinin ortak bir atadan geldiği görüşüne karşı olanlar da vardır. Bu teoriye karşı çıkanlar arasında başı çeken türkologlar İngiliz Sir Gerard Clauson, Alman Gerhard Doerfer ve Rus Aleksandr Mihayloviç Şçerbak’tır. Clauson ve Doerfer’e göre, bu diller arasındaki ortak unsurlar, bir dilden diğerine geçen eski ödünçlemeler yani alıntı sözcüklerdir. Alıntılamalardaki istikamet Türkçeden Moğolcaya, Moğolcadan da Tunguzcaya doğru olmuştur. Clauson ve Doerfer’in kendi aralarında ayrıldıkları nokta, alıntılamaların tarihlendirilmesi konusudur yani Altay dilleri arasında ortak bir söz hazinesi yoktur.
Messerschmidt’in Sibirya’da geçirdiği yıllarda oluşturduğu eserin içeriği hakkında bilgi veriniz?
• Bu eser, Messerschmidt’in araştırma gezisi sırasında tuttuğu günlük notları, düzenlediği levhaları, çizdiği resim ve haritaları içermektedir. • Bu notlarda, Sibirya’nın 18. yüzyıldaki durumu incelenmektedir. • Notlar 240 yıl gecikmeyle yayımlanmış ve 1962- 1977 yılları arasında Doğu Berlin’deki ‘Akademia-Verlag’ yayını olarak Forschungsreise durch Sibirien (Sibirya Boyunca Keşif Seyahati) adıyla beş cilt hâlinde çıkmıştır. • Notların Türkoloji açısından önemi, Yenisey yazıtları hakkında ilk bilgilerin bu notlarda verilmiş olmasıdır (Strahlenberg ise kitabının daha önce yayımlanmış olması nedeniyle Yenisey yazıtlarından ilk söz eden kişi olarak tanınmıştır).
Altay dil birliği konusunda çekimser kalan bilim adamları kimlerdir? Görüşleri hakkında bilgi veriniz.
Altay dillerinin akrabalığı konusunda çekimser kalanlar Louis Ligeti, Johannes Benzing, D. Sinor, Karl Grønbech’tir. Bu bilim adamları akrabalığı tespit için çalışmaktan çok, her dilin kendi bünyesinde araştırılması gerektiği kanaatindedirler. Bu görüşlerinde son derece haklıdırlar, çünkü bu diller arasında en işlek dil olan Türkiye Türkçesinin bugün için gramerin bütün bölümlerini (ses, yapı, anlam, sözcük ve cümle bilgisi) bütün ayrıntılarıyla ele alan bir grameri bile yoktur.
Günümüzde halen dünya üzerinde konuşulan dil sayısının netlik kazanamamasının nedeni nedir?
Günümüzde dünyadaki dil sayısı netlik kazanmamış olmasının nedeni, hâlen dil - lehçe ayrımının yapılamaması ve yeryüzünün çeşitli yerlerinde yazıya geçirilmemiş, işlenmemiş dillerin bulunmasıdır.
Castrén’in Altay dilleri çalışmalarına katkıları nelerdir?
• Castrén, Sibirya’ya yapmış olduğu gezide Türk dilleri üzerinde de durmuş; Kızıl,Sagay, Beltir, Kaça, Koybal, Soyot ve Karagaslar hakkında birtakım bilgiler toplamıştır. • 1888’de yayımladığı gramer kitabı, Karagas ve Koybal diyalektleri üzerine yapılmış ilk gramer kitabıdır. • Castrén, Ural-Altay çalışmalarını doğru yola yöneltmiş ve filoloji alandaki çalışmalara yeni bir düzen getirmiştir. • 1850 yılında yayımladığı, Türkçeye çevirisiyle Altay Dillerinde Zamir Ekleri (De affixis personalibus linguarum Altaicarum /Über die Personalsuffixe in den altaischen Sprachen, Helsingfors 1850) adlı çalışması konumuz açısından önemlidir. • Ural-Altay dillerinin hepsine birden Altay dilleri adını veren Castrén, bu dilleri 1. Fin-Ugor; 2. Samoyed; 3. Türk-Tatar; 4. Moğol; 5. Tunguz dili olmak üzere beş grupta incelemiştir. • Castrén, Fincedeki zamir sistemi ile diğer Altay dillerindeki zamir sistemini karşılaştırmış; bu dil ailesine giren dillerde kişi zamirleri ve ekleri bakımından belli bir benzerliğin olduğunu ortaya koymayı amaçlamıştır.
Ramstedt’e göre Ana Altaycanın kaç diyalekti bulunuyordu?
Ramstedt’e göre Ana Altaycanın dört diyalekti vardır: Ana Türk dili ve Ana Kore dili asıl dil grubunun güney, Ana Moğolca ve Ana Mançu-Tunguzca ise kuzey kısmını oluşturmaktadır.
Japoncanın Altay dil kuramı içindeki yeri nedir?
Japoncanın Altay dil birliğine dahil edilmesi çok sonradır. Samuel E. Martin’in 1966 ve 1996 yıllarındaki iki çalışması ile Roy Andrew Miller’in 1971’deki çalışmaları sonucunda Japonca, Altay dilleri arasında gösterilir olmuştur; ancak bu konuda çalışmalar bunlarla sınırlı kalmıştır.
Ramstedt’in Altay dilleriyle ilgili geliştirdiği diğer ses denkleri nelerdir?
Ramstedt, Altay dilleri arasında başka ses denklikleri de bulmuştur: • Türkçe y- = Çuvaşça /s/ = Moğolca /n/, /d/, /j/, /y/ • Türkçe -p- ve -b- = Klâsik Moğolca /g/ ve Orta Moğolca /h/ = Mançuca /f/.
Ural-Altay dilleri ile ilgili ilk çalışma hakkında bilgi veriniz?
Bu alanda ilk çalışan kişi olarak İsveçli subay Philipp Johann Tabbert von Strahlenberg (1676-1747) gösterilir. Batı Sibirya’ya, Tobolsk şehrine sürgün edilen Strahlenberg, sürgünde bulunduğu on yıldan fazla süre boyunca Sibirya halkları ile ilgili çalışmıştır. Özellikle Sibirya ve Orta Asya haritası ile dikkatleri çekmiştir. Strahlenberg, Daniel Gottlieb Messerschmidt’in yanına yardımcı olarak verildikten sonra, Sibirya’da toplamış olduğu bilgi ve gözlemlerle ülkesine dönünce kısa adı Türkiye Türkçesine Asya ve Avrupa’nın Kuzey ve Doğu Kısımları olarak çevrilen bir kitap yayımlar (Das Nord und Östliche Theil von Europa und Asia, Stockholm 1730). Strahlenberg’in eserinin 13. bölümünde Türklerden kalan mezar taşları ve yazıtlardan söz edilmekle birlikte bunların çizim ve gravürlerine de yer verilmiş olması eseri, Türkoloji açısından önemli kılan bir özelliktir. Bu yazıtlar, bugün bilim çevresinde Yenisey yazıtları olarak tanınır. Yenisey yazıtları hakkında ilk bilgileri vermesi bakımından Strahlenberg ve eseri önemlidir. Eserde, Türk dilleri arasında Yakutça ve Çuvaşçadan söz edilmiş olması da eseri önemli kılan bir başka noktadır.
Nicholas Poppe’nin Altayistik bilimine katkıları nelerdir?
• N. Poppe de Ramstedt gibi Altay dilleri uzmanı, aynı zamanda Mongolist ve Türkologdur. • Araştırma gezilerine çıkmış, özellikle Moğolcaya ait diyalektoloji materyallerini derlemiştir. • Bu konuda pek çok önemli yazısının yanı sıra Moğolcayı öğretmek için İngilizce, Rusça ve Almanca gramer kitapları yazmıştır. Ayrıca Tunguz diyalektolojisi üzerine çalışmaları da vardır. • Türkoloji alanında en fazla Çuvaşça ile ilgilenmiştir. • Türk dillerini toplu olarak ele alan ilk kitap olan Filologiae Turcica Fundamenta’da Yakutça bölümünü o yazmıştır. • Tatarca (1963) ve Başkurtçanın (1964) el kitaplarını yazmıştır. • Altay dillerinin karşılaştırmalı ses bilimi üzerine çalışması, 1960 ve 1965 yıllarına aittir: Vergleichende Grammatik der altaischen Sprachen, (Wiesbaden 1960) ve Introduction to Altaic Linguistics (Wiesbaden 1965).
Ramstedt ile Poppe’nin Altay dilleri konusundaki ayrılan görüşleri nelerdir?
Poppe’nin Altay dilleri konusunda, Ramstedt’ten farklı düşünceleri vardır. İlk olarak Poppe, Altay dil birliğinden aynı zamanda dört dilin ortaya çıkmış olabileceğine inanmamaktadır. Ona göre Türkçe ile Moğolca ve Mançu-Tunguzca arasında Korece ile olduğundan daha fazla yakınlık vardır. Yine Moğolca ile Mançu-Tunguzca arasındaki yakınlık diğer diller arasındaki yakınlıktan fazladır. Ayrıca Poppe’ye göre, r // z ve ş // l ses denklikleri, Ana Çuvaşça ve Ana Türkçe’yi içine alan bir Çuvaş-Türk dil birliğini yani Ön Türkçe dönemini gerekli kılmaktadır.
Castrén’in Altay Dillerinde Zamir Ekleri (De affixis personalibus linguarum Altaicarum / Über die Personalsuffixe in den altaischen Sprachen) eserine göre Ana Altayca, Türkçe, Moğolca ve Mançu-Tunguzcadaki 1., 2. ve 3. tekil kişi zamirleri nelerdir?
• Ana Altayca: *bi(n); *si(n); *i(n) • Türkçe: ben; sen; o • Moğolca: bi; çi; ene • Mançu-Tunguzca: bi; si; i Burada * işareti tahmin edilen biçimi göstermektedir.
Dünya dilleri yapı bakımından kaç grupta ele alınmaktadır?
Dünya dilleri yapı bakımından üç grupta ele alınmaktadır. Bunlar: 1. Yalınlayan (tek heceli diller); 2. Bağlantılı ve kaynaştıran (eklemeli) diller; 3. Bükümlü (çekimli) dillerdir.
Castrén’in Altay Dillerinde Zamir Ekleri eserinde Ana Altayca, Türkçe, Moğolca ve Mançu-Tunguzcadaki 1. 2. ve 3. tekil kişi zamirleri hakkında ulaştığı sonuç nasıl değerlendirilebilir?
1. ve 2. kişi zamirleri Altay dillerinde korunmasına karşın, 3. kişi zamiri sadece Mançu- Tunguzca’da korunarak günümüze kadar ulaşabilmiştir. Ana Altayca, Türkçe, Moğolca ve Mançu-Tunguzcaya bakarak 1. ve 2. kişi zamirlerinin sonundaki /n/’nin Türkçede korunup Moğolca ve Mançu-Tunguzcada yok olduğu sonucu çıkarılabilse de durum böyle değildir; çünkü Moğolca ve Mançu-Tunguzcada yalın hâlde görünmeyen /n/ zamir çekiminde ortaya çıkar. Krş.: Moğ. bi “ben” › min-u “benim”; Man. si “sen” › sin-du “sana”. 3. tekil kişi için meseleye Türkçe açısından bakacak olursak, *i(n) zamirinin yerine ‘o’ şeklini görmekteyiz. Aslında, bu şekil Türkçe için kökten bir kişi zamiri olmayıp tarihî Türkçe’deki ‘ol’ gösterme sıfatının *i(n)’in yerine geçmesidir. Yalın hâlde *i(n)’in yitip gitmesine sebep olarak tercüme faaliyetleri sırasında tercüme yapılan dillerde artikeller bulunması ve ‘ol’ gösterme sıfatının 1. ve 2. kişinin dışındakileri ifade edebilmesi gösterilebilir. Ancak, 3. kişide /n/ Türkçe’de büsbütün kaybolmamıştır. İsim çekiminde 3. kişi iyelik ekiyle hâl ekleri arasında yeniden ortaya çıkmaktadır. Başka bir deyişle, yalın hâlde tutunamayan /n/, 3. kişi iyelik ekinden sonra kendisini korumuştur. (onun) evinde gibi bir örnekte isme getirilen ekleri ev-i-n-de biçiminde düşünüp /n/’yi bir kaynaştırma sesi saymak doğru değildir. Türkçe’de iki ünlü arasına giren tek kaynaştırma sesi /y/’dir. Bütün bunların yanında Eski Türkçe’de *i(n) zamirinden türemiş başka kelimeler de bulunmaktadır.
Schott’un Türkçe ve Çuvaşça için, Ramstedt’in Türkçe ve Moğolca için /z/ = /r/ ve /ş/ = /l/ ses denkliklerini bulmasından sonra, hangi sesin aslî (eskicil) olduğu konusunda ortaya atılan görüşler nelerdir?
• rotasizm (r’leşme): Türkçe z’nin aslî olduğunu, Çuvaşça ve Moğolcadaki r’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş. • lambdaizm (l’leşme): Türkçe ş’nin aslî olduğunu, Çuvaşça ve Moğolcadaki l’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş. • zetasizm (z’leşme): Çuvaşça ve Moğolcadaki r’nin aslî olduğunu, Türkçe z’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş. • sigmatizm (ş’leşme): Çuvaşça ve Moğolcadaki l’nin aslî olduğunu, Türkçe ş’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş.
Gustaf John Ramstedt’in Altayistik bilimine katkıları nelerdir?
• Ramstedt, karşılaştırmalı Altay dil ekolünün kurucusu ve ilk Altayistlerden biridir. • İlk çalışmasını Fin-Ugor dilleri üzerine yapmış; daha sonra Moğol ve Türk dilleri üzerinde durmuştur. • Ramstedt Mongolistik biliminin de kurucusudur. Özellikle Moğol diyalektolojisi üzerine pek çok çalışması vardır. • Mongolistik alanındaki en önemli eseri, Kalmukça Sözlük’tür (Kalmückisches Wörterbuch, Helsinki 1935). • Çalışmalarında, Moğol ve Türk dili fonetiğinde pek çok problemi konu edinmiş; özellikle Moğolca ve Türk dilindeki paralellikler üzerinde durmuştur. • Altay dillerini Japonca ile karşılaştırdığı bir makalesi ve Korece etimoloji çalışmaları konusundaki yazısı, Altayistik alanında çığır açıcı olmuştur. • Ramstedt, Türk diyalektlerinden Kumuk ve Nogay Türkçeleri üzerinde de çalışmıştır. • Ölümünden sonra basılan Einführung in die altaische Sprachwissenschaft (Altay Dilbilimine Giriş) adlı eseri Altayistiğin en temel başvuru kaynaklarından biridir. • Schott’un Türkçe ve Çuvaşça için bulduğu denkliği geliştirerek, Çuvaşçanın bu özelliği ile Moğolcanın yanında yer aldığını Ramstedt tespit etmiştir. Yani Çuvaşçada olduğu gibi Moğolca /r/ ve /l/’nin Türkçe /z/ ve /ş/’ye denk geldiğini ilk kez Ramstedt fark etmiştir.
Bağlantılı ve kaynaştıran (eklemeli) diller kendi içinde kaç gruba ayrılır?
Bağlantılı ve kaynaştıran (eklemeli) diller kendi içinde iki grupta ele alınabilir. Bunlar: a) Bağlantılı diller; b) Kaynaştıran diller olmak üzere iki gruptur.
Altayist kime denir? Altayist olarak tanınan bilim adamlarının adlarını sıralayınız.
Altay dillerini konuşan halkların tarih, dil, edebiyat, folklor yani kültür malzemelerini inceleyen bilim adamına Altayist denir. Altayist olarak tanınan bilim adamları, Ramstedt, Poppe, Kotwizc, Vladimirtsov, Pritsak, Menges, Baskakov, Gombocz, Németh, Ahmet Temir, Osman Nedim Tuna ve Talat Tekin olarak sıralanabilir.
Németh’in Altay dilleri ile ilgili görüşleri ve hangi bakımdan eleştirildiği hakkında kısaca bilgi veriniz.
Németh önceleri Türk ve Moğol akrabalığın şüphe ile bakarken daha sonra Altay dillerini dört devrede ele almıştır: • Soy akrabalığı. • Karşılıklı Çuvaş-Moğol tesirleri devresi. • Karşılıklı Türk-Moğol tesirleri devresi. • Yakutçanın Moğolcadan ödünçlemelerde bulunduğu devir. Németh’in görüşü, tarihte Çuvaş-Moğol devresi hiçbir zaman mevcut olmadığı için eleştirilmiştir.
Altay dilleri teorisinin bugünkü durumu hakkında neler söylenebilir?
Altay dilleri teorisi ile ilgili olarak, başlangıçta Ural-Altay, daha sonra Altay dilleri üzerine pek çok çalışma yapılmıştır. Ancak bu çalışmalar, akrabalığı kanıtlayacak nitelik ve niceliğe ulaşamamıştır. Hint- Avrupa dilleri üzerine yapılan çalışmalarla karşılaştırılacak olursa bunların günümüzde dahi yeterli olgunlukta olmadığı görülecektir.
Kaynaklar bugün yeryüzünde kaç bin dilin dilin varlığından söz etmektedir?
Kaynaklar bugün yeryüzünde 2500-5000 arasında dilin varlığından söz etmektedir.
Yapı bakımından diller dünyada kaça ayrılır?
Yapı bakımından diller dünyada üçe ayrılır
Eklemeli diller kendi içinde kaça ayrılır?
Bağlantılı ve Kaynaştıran (=Eklemeli) Diller:
a. Bağlantılı Diller:Türk dili ve köken bakımından içinde yer aldığı Ural-Altay dilleri ile bazı Asya ve Afrika dilleri gibi.
b. Kaynaştıran Diller: Gürcü, Eskimo, Kızılderili dilleri gibi.
Ural dil ailesi hangi dillerden oluşur?
1. Fin-Ugor Dilleri
Fince, Ugorca, Macarca
2. Samoyed Dilleri
Altay dil ailesi hangi dillerden oluşur?
1. Türkçe 2. Moğolca 3. Mançu-Tunguz 4. Korece 5. Japonca
Ural-Altay dillerinin en başta gelen özelliği nedir?
Ural-Altay dillerinin en başta gelen özelliği ‘ses uyumu’dur.
1838 yılında Ural-Altay dil ailesinin ortak özellikleri üzerinde çalışan ve bu dil ailesinin Hint-Avrupa dillerinden farklı özelliklerini 14 maddede toplayan Estonyalı bilgin kimdir?
Ferdinand Johann Wiedemann
Ural-Altay dil ailesi alanında ilk çalışan kişi olarak bilinen isveçli subay kimdir?
Bu alanda ilk çalışan kişi olarak isveçli subay Philipp Johann Tabbert von Strahlenberg (1676-1747) gösterilir.
Yenisey yazıtları Türkoloji açısından neden önemlidir?
Strahlenberg’in eserinin 13. bölümünde Türklerden kalan mezar taşları ve yazıtlardan söz edilmekle birlikte bunların çizim ve gravürlerine de yer verilmş olması eseri, Türkoloji açısından önemli kılan bir özelliktir. Bu yazıtlar, bugün bilim çevresinde Yenisey yazıtları olarak tanınır.
Ural-Altay kavimlerinin konuştuğu 32 dil “Tatar” adı altında toplanmış ve bu dilleri konuşan halkların isimleri verilerek Tabula Polyglotta (çok dilli tablo)’da altı grupta ayrılmıştır: bu halkların isimleri nelerdir?
1. Fin-Ugor
2. Türk-Tatar
3. Samoyed
4. Moğol-Mançu
5. Tunguz
6. Karadeniz ve Hazar Denizi arasındaki halklar.
Yakutça ne demektir?
Yakutça: Yakutça ya da Saha Türkçesi, Yakutların (Saha Türklerinin) konuştuğu, Türkçenin uzak koludur. Türk dillerinin Sibirya grubuna bağlıdır. Yaklaşık 500.000 kişi tarafından konuşulur. Yakutça’ya Sahaca da denir. Yakutçayı konuşanların çoğunluğu kuzey-doğu Sibirya’da, Rusya Federasyonu'na bağlı özerk Saha Cumhuriyeti'nde yaşar. Başkentleri Yakutsk şehridir.
Çuvaşça ne demektir?
Çuvaşça: Rusyanın orta kesiminde, Ural Dağarının batısında yaşayan Çuvaşların konuştuğu, Türkçenin en uzak koludur. Türk dillerinin Ogur/Bulgar grubuna mensup olarak varlığını korumuş tek Türk dilidir. Çuvaşça, Çuvaşların anadili ve Çuvaşistan’ın resmi dilidir. Yaklaşık 2.000.000 kişi tarafından konuşulur. Çuvaşistan’ın başkenti Çeboksarı şehridir
Orhun âbidesini ilk ortaya çıkaran kişi kimdir?
Nikolay Mihayloviç Yadrintsev
1897 yılında botanikbilimci Yelizaveta Klements tarafından bulunan abidenin adı nedir?
Tonyukuk âbidesi
Gustaf John Ramstedt kimdir?
karşılaştırmalı Altay dil ekolünün kurucusu Finli bir bilim adamıdır.
Altay Dilleri Teorisi ne demektir?
Ural-Altay dillerinin Altay dil grubunu oluşturan, Türk, Moğol, TunguzMançu (belki Kore ve Japon) dillerinin akrabalığına inanan yani bu dillerin ortak bir kaynaktan geldiği görüşünü savunan ve bunu tespit etmeye çalışan teoriye, Altay Dilleri Teorisi denir.
Ana Dil ne demektir?
Ana Dil: Bir dil ailesine kaynaklık eden dile, ‘ana dil’ denir.
Julius Gyula Németh önceleri Türk ve Moğol akrabalığına şüphe ile bakarken daha sonra Altay dillerini dört devrede ele almıştır. Bunlar hangileridir?
- Soy akrabalığı
- Karşılıklı Çuvaş-Moğol tesirleri devresi
- Karşılıklı Türk-Moğol tesirleri devresi
- Yakutçanın Moğolca’dan ödünçlemelerde bulunduğu devir
Türkiye’de Altayistikle ilgilenen bilim adamları kimlerdir?
Ahmet Temir, Osman Nedim Tuna ve Talat Tekin
rotasizm ne demektir?
rotasizm: (r’leşme): Türkçe z’nin aslî olduğunu, Çuvaşça ve Moğolcadaki r’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş