Osmanlı Türkçesine Giriş 1 Dersi 3. Ünite Özet
Alfabe İşaretlerinin Ses Değerleri Iı: Ünsüzler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Türkçenin Ünsüz Sesleri
Ciğerlerden gelen havanın, ses yolundan geçtiği esnada belli noktalardaki daralma (sıkışma) ve kapanma (tıkanma) nedeniyle oluşan gürültü ile duyulan sesler ünsüz seslerdir. Bahsedilen daralma ve kapanma noktalarına da boğumlanma noktaları denilmektedir. Bu gürültü bazen sürtünerek sızmadan oluşan bir hışırtı, bazen de kapanan bir noktanın birden açılmasıyla meydana gelen bir patlama şeklinde görülür.
Niteliklerine Göre Ünsüzler
Tıpkı ünlüler gibi ünsüzler de taşıdıkları ortak nitelikler ve ayırıcı vasıflarına göre çeşitlenmişlerdir.
- Duyulurluklarındaki iki ana nitelik bakımından iki öbek oluştururlar:
a. sızmalı ünsüzler: f v ğ h j ş l r s z y.
b. patlamalı ünsüzler: b p c ç d t g k m n. - Dudaklardan gırtlağa kadar uzanan yoldaki oluşum noktalarına (boğumlanma yerlerine) göre de birtakım ortak nitelikler taşırlar. Buna göre de dört öbeğe ayırılırlar:
a. dudak ünsüzleri: b p m v f.
b. diş ünsüzleri: d t c ç j ş z s n l r.
c. damak ünsüzleri: k g ğ. Bu gruptakiler ön (sert) damaktaki (ya da damak önündeki) boğumlanma noktasından çıkarlar. Dilimizde bunların bir de art (yumuşak) damakta (ya da damak ardında) meydana gelen boğumlanma noktasından çıkan çeşitleri mevcuttur. Günümüz alfabesinde bunların işaretleri yoktur. Bunları kalın ve ince sıradan hecelerde ayırt ederiz: ka/ke (ka-ba / ke-se), ga/ge (ga-ga / ge-ce), ğan/ğen (ka-ğan / be-ğen) gibi.
d. gırtlak ünsüzleri: h ile Arapça’dan alınma kelimelerdeki ء hemze ve ع ayın ’dan kalan kesme (çarpma). - Türkçe’nin ünsüz sesleri bir de gırtlaktan gelen soluk akımının ton lu (titreşimli, soluklu) ya da tonsuz (titreşimsiz, soluksuz) oluşuna göre grup oluşturur. Tonlu ünsüzlerde tutulan soluğun hepsi ya da büyük bir kısmı salınmış olur ve bu sırada gerilmiş olan ses dudakları nda titreşime yol açarak boğumlanma noktasından güçlü bir gürültü olarak çıkar. Tonsuzlarda ise ses dudakları gerilmez; soluk, tutulmaksızın, olağan bir biçimde bir miktar açılan dudaklar arasından akarak boğumlanma noktasına gelir ve tükenirken donuk bir gürültü şeklinde duyulur.
a. tonlu ünsüzler: b c d g ğ j l m n r v y z
b. tonsuz ünsüzler: ç f h k p s ş t.
Arapça ve Farsça’dan Alınma Kelimelerde Ünsüzler
Osmanlı döneminde kullanılan alfabe, Arapça ve Farsça’dan alınmış kelimelerin, bu dillere özgü seslerini aktarmaya yarayan işaretleri de içine alır. Demek ki bu alfabenin kimi harfleri üç dil için ortak, kimi harfleri de Arapça’ya ve Farsça’ya özgüdür. Ancak bu dillerden alınmış kelimelerdeki bu harflerin taşıdığı ses değerleri, ünlülerde olduğu gibi, Türkçe’de değişikliğe uğratılmış, büyük ölçüde halklılaştırılmıştır. Demek ki bu işaretlerin alıntı kelimelerde yer alması Türkçe söyleyiş bakımından bir değer ifade etmez. Bunları aşağıda ayrı ayrı ele alacağız. Ancak daha önce birkaç önemli noktanın hatırlanması gerekiyor. Bu alfabenin ünsüzleri, içinde bulundukları hecenin ünlüsünü kalın-ince okutmaları yönüyle iki kısımda toplanmıştır:
a. kalın ünsüz harfleri: ح ha , خ hı , ص sad, ض dad, ط tı , ظ zı , ع ayın, غ gayın, ق kaf.
b. ince ünsüz harfleri: ب be , ت te , ث se , ج cim, چ çim , د dal, ذ zel, ر rı , ز ze , س sin, ش şın, ف , fe , ك kef , گ gef , ل lam, م mim, ن nun, و vav, ه he , ی ye .
- Arapça’ya Özgü Ünsüzler ve Ses Değerleri
Şu ünsüz harfler yalnızca Arapça’ya özgü seslerin işaretleridir:
ء hemze, ث se , ذ zel, ح ha , ص sad, ض dad, ط tı , ظ zı , ع ayın .
hemze. Arapça’ya özgü bu ses bir gırtlak ünsüzüdür. Arapça’da bir ünlü ile başlıyor gibi görünen her kelime aslında bu ünsüzle başlamakta ve ünlü seslere karşılık olan işaretlerle birlikte a, i, u gibi okunmaktadır.
Bu ünsüz, konuşma dilinde, bugün olduğu gibi, Osmanlı Türkçesi döneminde de bulunduğu yere göre türlü değişikliklere uğratılmıştır:
a. Kapalı tek heceli kelimede iç ses ise, harekesine göre;
aa. ya يأس ye‘s yerine yas, رأى re‘y yerine rey, ؤي ر rü‘yâ yerine rüya örneklerindeki gibi tamamen düşürülmüş,
ab. ya da بأس be‘s yerine beis, بئر bi‘r yerine biir
örneklerinde olduğu gibi, bir ünlü ses olarak değerlendirilmiştir.
b. Tek heceli ve çift ünsüzle biten kelimelerde ise düşürülmüştür:
شئ şey‘ yerine şey, جزء , cüz‘ yerine cüz gibi.
c. İki ve daha çok heceli kelimelerde ilk hecenin son sesi ise ya kesmeli söylenmiş, تأثير te‘sîr, رؤيت rü‘yet, من مؤ mü‘min gibi, ya da ünlüyü uzatıcı bir etki bırakmıştır: têsir , rûyet , mûmin gibi.
d. İki veya daha fazla heceli kelimelerde, ilk hece açıksa, ikinci ve üçüncü hecenin ilk sesi olarak bir ünlü gibi söylenmiştir:
تأسر teessür, متأثر müteessir , سؤال suâl gibi.
e. İki veya daha fazla heceli kelimelerde, ilk hece kapalıysa, ikinci hecenin başında, ilk hecenin son ünsüzüyle bir hece kurmadığını göstermek üzere, kesmeyle okunmuştur: مسئول mes‘ûl örneğinde olduğu gibi.
ث se. Bu harf “peltek se” de denilen bir ünsüz sesin işaretidir. Çıkış yeri dil ucunun üst yüzü ile üst ön dişlerin uçlarıdır. Dil dişler arasından biraz dışarı çıkarılarak söylenir. Türkçe söyleyişte bu niteliğini kaybetmiş, dilin diş ardında kaldığı durumda çıkan s ’den farklı söylenmemiştir.
ح ha. Arapça’ya özgü bir gırtlak sesidir. Türkçe söyleyişte bu ses büyük oranda değişikliğe uğramış ve yine tonsuz bir gırtlak sesi olan h sesine dönmüştür. Söyleyişteki bu değişmenin yer yer yazıya da yansıtıldığı görülür: لحم lahm yerine لهم lehem gibi.
ذ zel. ث ’ nin tonlusudur. Onun gibi dil ucunun üst yüzünün üst ön dişlerin uçlarına dokunmasıyla çıkarılır. Osmanlı Türkçesi’nin konuşma dilinde olağan z gibi söylenmiştir.
ص sad. Tonsuz ve kalın ünsüz harflerinden biridir. Bazı Türkçe kelimelerde س sin yerine kullanılmıştır.
ض dad. Bu harf Türkçe’de söyleyişte var olmamış, d ve z diş sesleriyle iki türlü söylenmiştir:
d sesi gibi kullanıldığında: قاضی kâdı, ضرب darb;
z sesi gibi kullanıldığında: قضا kazâ, قاضيعسكر kazasker, ضابط zâbit, فاضل Fâzıl şeklinde okunmuştur.
ط tı. Tonlu bir ses olan tı harfi Türkçe kelimelerde olağan diş sesi t gibi söylenmiştir. Bu sesin harfi kalın ünsüz harflerinden olduğu için, kimi Türkçe kelimelerde ünlünün kalın olduğunu belirtmek amacıyla kullanılmıştır. Ancak hem ت te , hem de د dal yerine kullanılması, kelime başındaki sesin tonlu mu, tonsuz mu okunacağı konusunda karışıklığa yol açmıştır: تاش / طش taş دوغرو / طوغرو doğru gibi.
ظ zı. Bu sesin ث se ve ذ zel ’den nitelikçe farkı, söylenişi sırasında dil ucunun pek az dışarı çıkmasıdır. Türkçe’de bu ses ز ze harfinin sesi olan olağan z ile söylenmiştir. Kalın ünsüz harflerinden biri olması yüzünden, kimi kalın sıradan kelimelerde ز ze yerine kullanılmıştır: ظﻴﺮ zır, قاظ kaz gibi.
ع ayın. Ünsüz harflerin kalın gurubundandır ve boğaz ünsüzüdür. Bu sesin çıkış yeri boğazda ح ’ dan biraz geridedir. Osmanlı Türkçesi döneminde konuşma dilinin tanımadığı ve tonlu bir sestir. Bu boğaz sesi Türkçe söyleyişte başlangıçtan beri çok yadırganmış ve bu sesi taşıyan Arapça kelimelerin söylenişinde köklü değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerin başlıcaları şunlardır:
a. Kelime ve hece başında bir ünlü ses olarak okunur, böylece kelime ünlüyle başlayan bir özellik kazanır: عيال ayal, شعر şiir, ر شعو şuur gibi.
b. Hece sonunda düşerken ünlüye uzunluk değeri katar: كعبه Kâbe, رعنا Rânâ, تعيين tâyin gibi.
c. Yine benzer hecelerde, bir söyleyişe göre, hemze gibi kesmeli söylenir: دعوى da‘vâ , لعلين la‘lîn gibi.
d. Ünlüsü uzun kapalı hecenin son sesi olarak düşürülür: وداع vedâ, سماع semâ gibi.
- Farsça’ya Özgü Ünsüzler ve Ses Değerleri
Arap alfabesini kullanan Farslar bu alfabede kendi dillerine özgü sesler için dört küçük değişiklik yapmışlar, böylece harf sayısını 32’ye çıkarmışlardır. Bunlardan پ pe , ب be’ye eklenen iki noktayla; چ çim , ج cim ’e eklenen iki noktayla; ژ je , ز ze ’ye eklenen iki noktayla; گ gef ise ک kef ’in ‘keşide’ denilen çizgisi üzerine eklenen ikinci bir çizgiyle oluşturulmuştur. Bu ünsüz harflerinin gösterdiği seslerden ç, g ve p kendi dillerinde de bulunduğu için, bu işaretler Türkler tarafından da alınmıştır. ژ harfinin alınması ise Farsça kelimelerin yazılmasında kullanılmak amacına dayanır. Daha sonra Batı dillerinden alınmış kelimelerde de kullanılmıştır. İşte bunun gibi, Farslar da Arap alfabesini alırken, dillerine girmeye başlayan çok sayıdaki Arapça kelimeyi olduğu gibi yazabilmek düşüncesiyle Arapça’ya özgü harfleri almışlardır. Bunlar ث se, ح ha, ذ zel, ص sad, ض dad, ط tı, ظ zı, ع ayın harfleridir. Bunlardan ث se ve ص sad harflerini Farslar س sin harfinin taşıdığı ses değeriyle söylemişlerdir. Bu kullanım Türkçe kelimelerde ص ‘ın kalın sıra belirleyici olmak üzere kullanılması gibidir. ح ha harfini Türkler gibi Farslar da ه he gibi söylerler. ض dad ve ظ zı harfleri de kendilerine özgü nitelikleriyle değil ز ze harfinin sesiyle söylenmiştir. Bu açıdan da uygulamaları Türkler gibidir. ذ zel XV. yüzyıla kadar uzun ya da kısa ünlüden sonraki د dal yerine kullanılmış bir harf iken, bu yüzyıldan sonra kullanımdan düşmüştür. Kimi Arapça asıllı kelimelere de uygulanan bu kural hizmet (aslı: خدمت ) kelimesiyle dilimize de geçmiştir. ط tı’ ya gelince, bu ünsüz harfinin ses değeri de Farsça’da bulunmaz; ancak birkaç kelimenin yazılışına girmiştir: طشت taşt ( تشت yerine), طلخ talh ( تلخ yerine) gibi.
Farsça’ya özgü خ : Farsça’ya özgü sayılabilecek seslerden biri, iki türlü söylenişi bulunan ve alfabede خ harfiyle temsil edilen sestir. Boğaz sonunda dil köküyle art damak arasındaki bir daralma noktasından çıkar. Bu ses aslında Türkçe’nin de tanıdığı bir sestir; ancak bu dönemde şehirli dilinde gerçek değeriyle söylenmediğini bu yüzyıllara ait gramerlerden öğreniyoruz. Türkçe‘de bu ses bir taşralı ağzı sesi olarak yaşamış ve hâlen de yaşamaktadır. Farsça’da tıpkı Arapça’daki gibi boğazlı tonsuz bir art damak sesidir. Hem kendi kelimelerinde, hem de Arapça’dan alınma kelimelerde kendi ses değeriyle kullanılmıştır: خوف havf , خر har gibi. Türkçe söyleyişte bu sesin değeri değiştirilmiş, ه he gibi söylenmiştir.
İkinci tür خ Farsça’ya özgü dudaksıl (labial) bir harftir. Dudakların yuvarlaklaştırılmasıyla çıkarılır. Sesin bu niteliğini belirtmek için önüne her zaman bir و vav yazılır: خويش h v îş , خواب h v âb , خوان h v ân , اجه خو h v âce gibi. Bu و vav bir ünlü ya da ünsüz sesi göstermediği için “okunmayan vav” (vâv-ı ma ‘ dûle) diye anılmıştır.
Farsça’ya özgü v. Farsça’nın bu ünsüzü çift dudak v ’sidir (= w). Türkçe söyleyişte değiştirilmiş, bir diş-dudak sesi olan v ile söylenmiştir: آواز âwâz, Türkçe’de: “avaz avaz bağırmak”ta olduğu gibi: avaz .
Türkçe’de çift dudak ünsüzü ancak yuvarlak bir ünlüden önce ortaya çıkabilir; tavuk, kovuk, fos, fodul, fukara, havuz. davul kelimelerindeki f ve v’ ler böyledir.
- Osmanlı Türkçesi’nin Ünsüzleri Üzerine Değerlendirme
Türkçe’nin Osmanlı dönemi metinlerinde iki Doğu dilinden alınmış çok sayıda kelime kullanılmıştır. Alıntılarda alfabe müşterekliği nedeniyle kelimelerin yazılışları alındıkları dildeki biçimleriyle korunmuştur. Ancak bu durum bu kelimelerdeki Türkçe’nin tanımadığı ünsüz seslerin okur-yazarların diline girmesine yol açmıştır. Bununla birlikte, yukarıda her harf için yapılan değerlendirmede belirtildiği gibi, konuşma diline inmiş çok sayıda kelimede bu yabansı seslere yer verilmemiş, seslendirme Türkçe’nin kendi ünsüzleriyle yapılmıştır. Arapça’ya özgü ünsüz harflerinin Türkçe kelimelerde sıra belirleyici olarak kullanılmak istenmesi; kurallaşmasa da, bu yoldaki uygulamalar bu harflerin ses değerlerini belirlemekte önemli göstergelerdir. Ama yapılacak değerlendirmeler açısından en önemli dayanaklar yabancıların bu yüzyıllara ait Latin harfli Türkçe metinleri, özellikle de Osmanlı Türkçesi’nin dil yapısı ve söz varlığı üzerine yazdıkları gramer ve sözlüklerdir. Bu çalışmalardan elde edilen veriler XVI-XX. yüzyıl Osmanlı Türkçesi’nin ortak konuşma dilinde hemen hiçbir yabansı ünsüz sesin bulunmadığını göstermektedir. Okur-yazarların temsil ettiği şehirli dilinde kimi ünsüz sesler tutunma şansı bulmuş olsalar bile, bunlar, yüzünden ya da ezbere Kur’an okumakta olduğu gibi, yazılı bir metni yüzünden, ya da bir şiiri ezbere okurken ortaya çıkan ikincil durumlardı. Sonuç olarak söylenilebilir ki, ortak konuşma dili yanında bir de okur-yazarlar arasında kullanılan bir okuma dili nin varlığından bahsedilebilir.