Osmanlı Türkçesine Giriş 1 Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Osmanlı Türkçesi Alfabesi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Osmanlı Türkçesi nedir?
Osmanlı Türkçesi, Oğuz Türkleri’nin Anadolu’da geliştirdikleri yazı dilinin ikinci dönemidir. Özellikle İstanbul’un fethiyle birlikte bu kentin yeni bir bilim, kültür ve uygarlık merkezi hâline gelmesiyle gelişmeye başlayan bir yazı dilidir. XVI-XIX. yüzyıllar boyunca günlük dilden oldukça farklı olarak iki seviyede gelişme gösterdiği görülen bu yazı dilinin en belirgin niteliği kelime dağarcığının zengin, dolayısıyla anlam ve kavram çeşitliliği bakımından anlatım gücünün gelişkin ve ergin olmasıdır.
Osmanlı Türkçesi gelişme sürecinde kaç seviyeye yönelmiştir?
Osmanlı Türkçesi gelişme süreci içinde iki ayrı seviyeye yönelmiştir.
Osmanlı Türkçesinin gelişme sürecinde yöneldiği ilk seviyenin özellikleri nelerdir?
Osmanlı Türkçesinin ilk seviyesi, kimi yönleriyle konuşma dilinden oldukça farklıdır; ancak geniş bir okur-yazar kitlesi tarafından kolayca okunup anlaşılabilir bir nitelik taşır; daha çok faydayı öne alan, anlatım dilini araç olarak gören bir anlayışa dayanır. Bu yüzyılların pek çok yazarı eserlerinin kolay anlaşılmasını, dolayısıyla geniş kesimlere ulaşmasını amaçladıklarından bu seviyede bir dili kullanmayı yeğlemişlerdir.
Osmanlı Türkçesinin ikinci seviyesinin özellikleri nelerdir?
İkinci seviye sanat amaçlıdır. Daha da zengin bir kelime kadrosu yanında, özellikle ortak İslam kültüründen beslenen bilgi ve kültür unsurlarına
geniş yer verir. Yüksek kültürlü bir toplum kesimine, açıkçası zamanın seçkinlerine hitap eder. Kendine özgü bir zevk ve güzellik anlayışını öne çıkaran bu dil sanat amacı güder. Dil bu seviyede artık ‘araç’ olmaktan uzaklaşmış, ‘amaç’ hâline gelmiştir. Amaç sanatkârca yazmak, hüner sergilemek, ustalık göstermektir. Konuları bakımından öğretici kimi eserlerde bile böyle bir dilin kullanılmış olması, bu amacı açıkça ortaya koyar. Dil bu seviyede daha çok nesir (düz yazı) türünde kullanılmıştır.
Halk dili nedir?
Halk dili terimiyle anlatılan, genel olarak günlük hayatta insanların iletişim kurmakta kullandıkları dil, yani konuşma dilidir. Buna “sesli dil” de
denmektedir. Bir dilin gelişme tarihi içinde sesli dilin belirli bir zaman dilimindeki durumunu belirlemek kolay olmadığı gibi, gelişme basamaklarını izlemek de mümkün değildir. Bu yüzden dilin tarihî dönemleri bakımından bu terime yükleyebileceğimiz anlam, “günlük konuşma dili” değil de
yazılı metinlerde niteliği belirlenebilen dil, demek ki bir bakıma “yazıya geçirilmiş konuşma dili”dir. Halk dili ortak anlaşma dilidir, bu yüzden herkesçe anlaşılır olmak zorundadır. Toplum içinde, eğitim seviyesi ve yeri ne olursa olsun, herkesin böyle bir dil kullanması hem olağan, hem gerekli, hem de kaçınılmazdır. Doğal olarak böyle bir dilin kelime dağarcığının ve anlatım olanaklarının çok da geniş olması beklenemez. Toplu yaşayışın gerekli kıldığı ilişkiler içinde kişiler arasında iletişim aracı olarak kullanılan halk dili, bu yüzden köküne daha bağlı, başka dillerin etkisine oldukça kapalı, hızlı değişime karşı ise dirençli ve korumacıdır.
Halklılaştırma ne demektir?
Halk dilinin kuşkusuz bir de edebiyatı vardır ve bu edebiyat kendi geleneğinden kopmadan yüz yıllarca geniş kesimlerin beğenip paylaştığı, titizlikle koruyup sürdürdüğü bir edebiyattır. Toplumların yeni kültür ve medeniyet çevreleriyle karşılaşmalarından doğan etkilerle ortaya çıkan değişimler kaçınılmaz olsa da, bu edebiyatın dilinin günlük konuşma diline göre çok da farklılaşmadığı bir gerçektir. Böyle bir dilde, değişen inanç, anlayış ve eğilimlerin ve bunların yön verdiği hayat tarzlarından doğan günlük ihtiyaçların zorlamasıyla alınmış olan kelimeler de halklılaştırılmıştır. Bir diğer ifade ile halklılaştırma başka dillerden alınmış kelimelerdeki sesçe yabansı yanların bir dili konuşan halk tarafından kendi dilinin ses düzenine uygun hâle getirilmesidir.
XV. yy'da İstanbul’da eğitimli, aydın kimselerin konuştukları dil olan “İstanbul Türkçesi” nasıl gelişmiştir?
Medrese eğitiminin yaygınlaşması, doğal olarak okur-yazar oranının artması sonucunu doğurmuş, buna bağlı olarak Arapça ve Farsça öğrenenlerin sayısı hızla çoğalmıştır. Bu arada Fars edebiyatına karşı geniş bir ilgi uyanmış, bu ilgi aruzla yazılmış birçok manzum eserin Türkçe’ye aynı ölçü kullanılarak manzum çevirilerinin yapılması yolunu açmıştır. Öte yandan medrese eğitimi görmüş olanların edebiyat sanatı bilgileri de edinerek aruzla ve özellikle Fars edebiyatını örnek tutarak şiir yazma hevesi giderek artmış, bu arada edebiyata duyulan ilgi ve şaire verilen destek de bu hevesleri beslemiştir. İşte bütün bu sebeplerle yazı diline çoğalan ölçüde kelime girmeye başlamıştır. Türkiye Türkçesi’nin ilk dönemi içinde başlayan bu gelişmenin XV. yüzyılın ortalarına kadar oldukça yavaş yol aldığı görülür. Özellikle beylikler döneminde ve Osmanlı Beyliği’nin kuruluş çağında yapılan geniş çeviri çalışmalarının hazırladığı bu gelişme, beylerden büyük destek görmüş, ancak bu dönemin beyleri halk dilinin sınırlarını aşan böyle bir dile ve bu dille kurulmaya çalışılan bir edebiyat akımına uzak ve yabancı kalmışlardır. XV. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak özellikle büyük medreselerin bulunduğu, bu yüzden de birer bilim ve kültür merkezi olma yolundaki İstanbul, Bursa ve Edirne gibi şehirlerde söz konusu gelişme daha hızlı seyretmiştir. İşte bu hızlı gelişmenin etkisiyle giderek farklılaşan halk dili Osmanlı Türkçesi döneminde, “şehirli dili” denebilecek bir okumuş kesim dili niteliği kazanmış, özellikle İstanbul’da eğitimli, aydın kimselerin konuştukları bu dil “İstanbul Türkçesi” adını almıştır.
İstanbul Türkçesi denilen dilin özellikleri nelerdir?
İstanbul Türkçesi özellikle İstanbul’da eğitimli, aydın kimselerin konuştukları dildir. Geniş bir okumuş kesimin konuşma dili olan bu gelişmiş ve zengin dil, aynı zamanda yazı dili olarak da, özellikle edebiyatın nesir türünde yaygın olarak kullanılmıştır. Başlıca özelliği yabancı dil
kalıplarına oldukça az yer vermek olan bu dilin daha çok geniş kitlelere ulaşmayı amaçlayan öğretici ve eğitici eserlerde kullanılmış olduğu görülür.
Edebiyat dili nedir?
Edebiyat dili, daha çok ‘yazı dili’ anlamında kullanılır. Bununla birlikte bu terim, dar anlamda Osmanlı Türkçesi döneminde toplumun yalnızca belli kesimlerine hitap eden, şiirde ve nesirde “sanat dili” olarak gelişmiş bir dil seviyesi için de kullanılmaktadır. Bu dilin sokak (konuşma) diliyle neredeyse hiçbir ilgisi bulunmadığı gibi, şehirli diliyle de pek yakınlığı bulunmamaktadır. Bu dili belirleyen ana nitelik, kullandığı söz malzemesinin büyük ölçüde alıntı olmasıdır.
Dil kalıbı nedir?
Dilde birden çok kelimenin öbekleşmesi ile oluşmuş belli özelliklerle tanımlanan yapılardır.
Fesehat nedir?
Sözün/bir kelimenin sesçe nitelikleri özenle gözetilip korunarak; akıcı, pürüzsüz, açık, anlaşılır biçimde söylenmesi ve kullanılmasıdır.
Yazı ile yazım arasında ne fark vardır?
Yazı, bilgiyi, duygu ve düşünceyi aktarmakta kullanılan bir araç, bir işaretler sistemidir. Yazım ise, yazı aracılığıyla gerçekleştirilen bir uygulamadır.
Arap asıllı alfabenin Türkçe’ye uygulanmasında ilk dönemde görülen yazılış biçimleri nasıldır?
Arap asıllı alfabenin Türkçe’ye uygulanmasında ilk dönemde görülen yazılış biçimleri daha çok ünsüz seslerle ünlü uzunluklarının gösterilmesine dayanan Arapça’nın yazılış düzenine uydurulmuştur. Ancak sonraki süreçte Türkçe’nin ünlülerinin birtakım harf işaretleriyle gösterilmesi yaygınlaşmış; tam olarak uygulanmamış olsa bile, büyük ölçüde belli kurallar ortaya çıkmıştır.
Osmanlı Türkçesine Uygur yazı geleneğinden gelen en önemli yanı nedir?
Uygur yazı geleneğinden gelen en önemli yanı, kök sesleriyle bütün yapım ve çekim eklerinde ünlülerin harf işaretleriyle gösterilmesidir.
Osmanlı Türkçesi alfabesi hangi alfabedir?
Osmanlı Türkçesi alfabesi Arap alfabesine dayanır. 28 harften oluşan Arap alfabesine Farslar kendi dillerindeki farklı üç ses için küçük değişikliklerle 3 işaret eklemişler ve harf sayısını 31’e çıkarmışlardır. Farsça’nın bu sesleri Türkçe’de de bulunduğu için, bu 31 harflik alfabe Türkler tarafından da aynen alınıp benimsenmiştir.
Osmanlı Türkçesi yazılış özelliklerine göre harfler nasıldır?
Yazılış özelliklerine göre de harfler iki öbekte toplanmıştır.Arap yazısının en önemli özelliği sağdan sola doğru yazılmasıdır. Harfler yazıda sağdan sola doğru dizilirken kimi harfler kendisinden sonraki harfle bitişmez, yalın durumunu korur. Kimi harfler ise önden ve sondan bitişir ve bunların yalın biçimi değişir; başta, ortada ve sondaki yazılış biçimleri küçük farklarla da olsa birbirinden ayrılır. Bu özellikleri yüzünden alfabe harfleri bitişmeyen harfler ve bitişen harfler olmak üzere iki bölük oluşturur. Yazı öğrenirken her şeyden önce hangi harflerin bitişen, hangi harflerin bitişmeyen harfler olduklarını bilmek gerekir.
Arap alfabesindeki yardımcı işaretler nelerdir?
Arap alfabesine dayanan eski Osmanlı alfabesinin, tanıdığımız harfler dışında, yardımcı işaretleri de vardı. Arapça’da özellikle Kur’an’da kullanılmış olan bu işaretlerin en önemlileri kısa ünlü işaretleridir. Hareke denilen bu işaretlere Türkçe metinlerde özellikle XVI. yüzyıl sonlarına kadar geniş ölçüde yer verilmiştir;
1. ?? üstün,
2. ?? esre,
3. ?? ötrü.
Üstün, Türkçe kelimelerde a, e ünlüleri için, esre ı, i ünlüleri için, ötrü ise o, ö, u, ü ünlüleri için kulanılmıştır. Üstünün bir de ‘iki üstün’ denileni vardır: ?? . Türkçe kelimelerde bu işaretin özellikle kimi ilk dönem metinlerinde ayrılma durumu ekinin yazılışında kullanılmış olduğu görülür: ???-) dan/-den) gibi.
Diğer yardımcı işaretler ise şunlardır:
1. ?? med
2. ?? şedde,
3. ?? cezm.
Med Arapça’da ünlü uzunluklarını göstermek için kullanılmış bir işarettir. Türkçe’de, kelimede ön ses olan a için ? elif üzerine konulmuştur. Alfabeye katılan bu yeni işaret ‘medli elif’ diye anılır: ?. Şedde Arapça’da kelime içinde yan yana gelen ve tek harf olarak yazılan bir ünsüz sesi iki kez okutmak için kullanılmış bir işarettir. Türkçe, kelimelerin yazımında bu işaret kullanılmamış, harf iki kez yazılmıştır: ???? belli gibi.
Cezm Arapça’da bir ünsüz sesin harekesiz okunduğunu, demek ki hecenin kapalı olduğunu gösteren işarettir. Türkçe metinlerde de aynı amaçla, yani kapalı hecelerde heceyi kapayan ünsüz ses işareti üzerine konmuştur.
Osmanlı Türkçesi alfabesinin Türkçe'nin sesli harflerini yeterli seviyede yazıya geçirememe sebebi nedir?
Türkçe’nin ünlü seslerini yazıya geçirmekte bu alfabe çok yetersiz kalmıştır. Bu yetersizlik aynı işaretin birden çok ses için kullanılmış olmasından kaynaklanır. Dilimizin sekiz ünlüsü için şu dört işaret kullanılmıştır: ? elif, ? vav, ? he, ? ye. Bunlardan ? elif ve ? he a, e ünlülerini, ? ye ı, i ünlülerini, ? vav ise o, ö, u, ü ünlülerini göstermek içindir.
Türkçe kelimelerde bir ünlünün yazılışı kelimenin başında (ön ses), içinde (iç ses) ve sonunda (son ses) oluşuna göre değişebilir. Bunun yanında, ilk hecede ya da sonraki hecelerde bulunup bulunmamasına göre de harfle belirtilip belirtilmemek gibi ikili durumlar söz konusu olabilir. Bu durum başlangıçta Türkçe ünlülerin yazılışı için açık ve kesin kurallar konmamasından ya da zaman içinde bu türlü kurallar oluşmamasından kaynaklanmakta, bu da bu yazıyı yeni öğrenmeye başlayanlar için zorluklara yol açmaktadır.
Türkçe'deki yuvarlak ünlüler Osmanlı Türkçesi alfabesinde nasıl yazılırlar?
Türkçenin dört yuvarlak ünlüsü (o, ö, u, ü) için Arap harfli eski Türk yazımında başlangıçtan beri biri harf, diğeri hareke olmak üzere iki işaret kullanılmıştır. Bunlardan harf olanı ? vav, hareke olanı ise ?? ötrü’dür.
Hareke nedir?
Arapça’da kısa ünlüleri göstermek üzere kullanılan yardımcı işaretlere verilen addır.