Türk Basın Tarihi Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Sultan Iı. Abdülhamid Dönemi’Nde Basın (1876-1907)
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
II. Abdülhamid’in yönetim ilkeleri nelerdir?
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’ya göre
Abdülhamid’in yönetim ilkelerinin toplandığı başlıklar
şöyle sıralanabilir:
• Otoriteye ve muhafazakârlığa olan inancı,
• Merkeziyetçilik konusundaki ısrarı,
• Sosyal-ekonomik ve askerî alanlarda reformcu
siyaseti,
• Sıkı maliye politikası,
• İslam’a ve Hilafet’e özel önem vermesi,
• Her alanda aşırı ihtiyatlı ve tedbirli davranması.
II. Abdülhamid Batı dünyasına yönelik nasıl bir
politika benimsemiştir?
II. Abdülhamid Osmanlı ülkesi üzerinde
doğrudan ve dolaylı yönlerden imtiyaz elde etmek isteyen
Batılıların amaçlarını çok iyi bilen biridir. Sultana göre:
“İngilizlere herhangi bir yerde, herhangi bir imtiyaz
vermek, oranın tapusunu da onlara vermek demektir.” Bu
yüzden, ülke içinde yapılması gereken büyük işlerde,
politik değil daha çok ekonomik çıkarlarla ilgilenen
Almanlarla işbirliği yapar. Abdülhamid döneminin prensip
ve politikaları durağan (statik) değil, sürekli değişen ve
farklılaşan bir yapıdadır.
II. Abdülhamid yönetimi hangi iki büyük tehlike ile
karşı karşıya kalmıştır?
II. Abdülhamid, yönetimi boyunca iki büyük
tehlikeyle karşı karşıya kalır:
• Biri 1890’li yılların başındaki Ermeni Meselesi,
• Diğeri ise 1900’lerdeki Makedonya Meselesi.
Ermeni Meselesini “zecri tedbirlerle” çözen Abdülhamid,
1903 yılından sonra ittihatçıların başını çektiği isyanla
başa çıkamaz.
II. Abdülhamid yönetimi ve basın arasındaki ilişkiler
ne yönde gerçekleşmiştir?
II. Abdülhamid’in en fazla eleştirilen yönlerinden
biri, belki de başlıcası, basına karşı takındığı sert tavırdır.
Çoğu araştırmacıya göre Sultan, kendi idaresini
sağlamlaştırmak için baskıcı anlayışı tercih etmiştir.
Osmanlı basını, bu dönemde, 1865 yılında ilan edilmiş bir
kanuna bağlıdır. Bu kanuna göre, gazetelerin siyasi veya
idari yazıları yayımlamadan önce resmî izin almaları
gerekir. Bunun için Bâb-ı Ali’de, Matbuat-ı Dâhiliyye
idaresi adıyla özel bir kalem kurulur.
Söz konusu kalem, gazeteleri kontrol ederek kanuna uygun
olmayan yerlerini sansür eder. Bazen de hiçbir ihtara gerek
görmeksizin gazetelerin kapatılmasını isteyebilir. Bu kanun
maddeleri sonraki dönemlerde daha zorlaştırılıp yeni bir
talimatname olarak uygulamaya konulur. Yalnız gazeteler
değil; kitaplar da sansüre tabiydi. Fransa’da bulunan
Osmanlı sefirlerinin bir görevi de burada yayımlanan
kitaplar hakkında sultanı bilgilendirmekti. Sultan veya
saltanat aleyhinde yazılmış her kitaba gümrüklerde el
konulurdu. Bununla beraber bazı kitaplar gizlice ülkeye
sokularak, kitapçılar tarafından güvenilen müşterilere
satılırdı. Sultan Abdülhamid, yurtiçinde gazeteleri birer
ikişer yasaklarken, yurtdışında yayımlanan gazeteleri de
kendine bağlamanın yollarını araştırır.
II. Abdülhamid yönetimi döneminde basın kuruluşlarına
uygulanan talimatnamede hangi koşullar yer almıştır?
İlgili talimatnamenin üzerinde durduğu noktalar
şöyle sıralanabilir:
• Padişahın sağlığı, ürünlerin durumu ve ülkedeki
ticari gelişmelerin aleyhine yazılar yazılmaması.
• Ahlaki açıdan zararı bulunmayacak bir tefrikanın
yayını için eğitim bakanlığından izin alınması.
• Her yazının bir sayıda yayımlanabilecek ölçüde
olması, “arkası yarın” veya “devamı var” gibi
ifadeler kullanılmaması,
• Bir makalede beyaz yerler ve noktalarla geçilen
boş yerler bırakılmaması, yanlış anlaşılabilecek
ifadelere yer verilmemesi,
• Kişisel çatışmalara yer verilmeyip vali veya
mutasarrıf gibi yöneticilerin yaptığı yolsuzlukların
ispat edilmediği sürece yayımlanmaması,
• Halktan veya cemaatlerden birinin, hükümetin
suiistimaller yapmasından şikâyeti veya bunun
sorumlusu olarak padişahı gösterdiklerine dair
yazıların yayımlanmaması gerekmektedir.
• “Ermenistan” kelimesi gibi tarih ve coğrafyaya
ilişkin kelimelerin kullanılmaması.
• Yabancı ülke hükümdarlarına yapılan suikastlara
ilişkin haberlerin yayımlanmaması,
• Basını düzenleyen bu talimatname, yanlış
yorumlara neden olacağından gazetelerde
yayımlanmaması gerekmektedir.
II. Abdülhamid yönetimi döneminde basın kuruluşlarına
uygulanan talimatnamenin olumsuz yanları nelerdir?
Talimatname, Abdülhamid’in ve yandaşlarının
basın üzerinde kurmak istedikleri hegemonyayı açıkça
yansıtmaktadır. Özellikle yedinci madde sansür memurları
için önemli bir kolaylık sağlamaktaydı. Doğal olarak bu
yasaklar, kamuoyunun bilgilenmesini engellemekteydi.
Kanun-i Esasi nedir?
Kanun-i Esasi, Temel Kanun anlamına gelen
Anayasadır. Daha çok 23 Aralık1876 tarihinde ilân edilen
Osmanlı Anayasası’nı ifade eder.
II. Abdülhamid döneminde basın üzerinde ne tür
kontrol mekanizmaları uygulanmıştır?
Ülke için deve dışında çıkan bu tür yazıları
engellemek veya en düşük düzeyde tutabilmek için sansür,
yayın yasağı, gazetecilerin cezalandırılması gibi zorlayıcı
tedbirlerin yanısıra; ödül verme, maddi destek sağlama
gibi uygulamaların bu dönemde sık sık hayata geçirildiği
görülmüştür.
Matbuat müdürlüğünün görevleri nedir?
Matbuat müdürü ülke içinde yayımlanan
gazetelerin içeriğinden ve yurtdışı basınında devlet
aleyhinde çıkan yazıları tekzip etmekten sorumludur. Bu
nedenle müdürlükte oluşturulan Muayene-i Matbuat
Kalemi’nde Türkçe, Arapça, Farsça, Fransızca, Ermenice,
İngilizce, Rumca ve Rusça yayınları denetleyebilecek
elemanlar görevlendirilir. Bu elemanlar aleyhte
yayımlanan makalelerin özetlerini çıkaracak, gerektiğinde
bunlara tekzip yazıları hazırlayacaklardır. Müdürlüğün
görevlerinden biri de hükümetin icraatları konusunda
basını bilgilendirmektir. Bu amaçla hazırlanan yazılar
yurtiçi ve yurtdışındaki basına müdürlük kanalıyla servis
edilecektir. Yurtdışında görevli olan elçiler bulundukları
ülke basınını takip ederek gerekli bilgileri müdürlüğe
göndereceklerdir. Osmanlı ülkesindeki gazete
muhabirlerinin kimlikleri araştırılacak, bunlarla güzel
diyaloglar kurulup zaman zaman müdürlüğe davet
edilecektir. Devlet aleyhinde yazı kaleme alan
muhabirlerin yurtdışına çıkarılmaları talep edilecektir.
Ayrıca yabancı gazete ve gazetecilere yapılacak para
yardımında da müdürlüğün tek yetkili olması istenir. Bu
yardımı aldıkları halde yine olumsuz yazılar yazan olursa
para yardımı müdürlüğün isteğiyle kesilebilecektir.
Matbuat müdürlüğü tarafından 26 Kasım 1888
tarihinde yayımlanan yedi maddelik talimatnamenin
içeriğinde nelerden bahsedilmektedir?
Yedi maddelik talimatnamenin içerdiği konular
şunlardır:
• 1. Madde: Gazetenin tefrika kısmı Maarif
Nezaret-i Celilesi’nden istihsal olunan ruhsat ile
tab olunacak ve gazete daha neşr olunmazdan
mukaddem heyeti mecmuasıyla beraber nezaret-i
müşârünileyhaya arz olunacaktır.
• 2. Madde: Edebiyat, fünün ve tarihe müteallik
makalât gazetenin bir nüshasında tekmil
olunacak, yani gazetede mâbadı var lakırdısı vaz
olunmayacaktır.
• 3. Madde: Beyaz olarak bırakılan fıkralar ile
nokta nokta bırakılan cümle veibârat
bulunmayacaktır.
• 4. Madde: Ağrazı şahsiyeye müteallik her nev’i
mubahasât ve ağrazâttan ictinab olunacak ve ne
vali, mutasarrıf, kaymakam ve polis
memurlarından bahs olunmayacaktır.
• 5. Madde: Memurinden müteşekkil olan kimseler
tarafından imza olunan arzuhaller neşr
olunmayacaktır.
• 6. Madde: İspanya’nın payitahtı bulunan
Madrid’de icra olunan nümayiş misilli ahalinin
herhangi bir ecnebi hükümetine karşı vaki olan
nümayişlerden bahs olunmayacaktır.
• 7. Madde: Ber-vech-i bâlâ mezkûr bulunan
tenbihât-ı akidenin karilere bildirilmesi gazeteler
için memnudur.
Basına verilen cezalar hangi sıralamada uygulanır?
Sansür uygulaması gazeteleri hemen kapatma
veya ceza verme şeklinde uygulanmaz. Önce gazete sahibi
veya müdürü çağrılarak gerekli uyarılar yapılır. Şayet
uyarılara rağmen aynı hataların tekrarlandığı görülürse o
zaman yasal yaptırımlara gidilir.1864 yılında başlayıp
1909 yılına kadar yürürlükte kalan Matbuat
Nizamnamesi,1852’de kabul edilen ve III. Napolyon
döneminde uygulanan Fransız Basın Kanunu’na
dayanmaktadır. Bu kanuna göre basın cezaları ihtar
(uyarı), tatil (süreli kapatma) ve fesh ü ilga (tamamen
kapatma) sıralamasına göre yapılır.
Süreli yayın çıkarmak isteyenlerin yayın politikalarını
gösteren bir şartnamede hangi hususlar yer almaktadır?
Şartnamelerde yer alan hususlardan bir kaçı şöyle
sıralanabilir:
• Yalnızca gazetenin ilgi alanına giren haberler
verileceği,
• Hükümet aleyhinde yayın yapmayacağı,
• Uygun olmayan kelimelerin kullanılmayacağı,
• Anlamı belirsiz yazıların yayımlanmayacağı,
• Kadınlar ve öğrencilerden gelen yazıların
yayımlanmayacağı,
• Sansür memurlarının çıkardığı yerler hakkında
yorum yapılmayacağı,
• Sansüre uğrayan yerlerin boş olarak
yayımlanamayacağı.
II. Abdülhamid döneminde kitap basımına ilişkin
sansür denetimi uygulamalarının yasal zemini nasıl
oluşmuştur?
II. Abdülhamid Dönemi’nde 1857 yılında
yürürlüğe giren Matbaa Nizamnamesi yaklaşık on iki yıl
uygulanır. 22 Ocak 1888 tarihinde Matbaalar
Nizamnamesi uygulanmaya başlar. Yedi yıl sonra bu da
yerini Matbaalar ve Kitapçılar Hakkında Nizamname’ye
bırakır (19 Aralık 1894). Bu son nizamname 1909 yılına
kadar yürürlükte kalır.
II. Abdülhamid döneminde kitap basımına ilişkin
gerçekleşen sansür denetimi için hangi aşamalar ön plana
çıkmıştır?
Nizamnamelere göre kitap basmak için Maarif
Nezareti’nden izin alınmalıdır. Kitap basılıp dağıtılmadan
önce belli bir sayısı ön sansürden geçirilir. Yayımlanacak
kitap bir uzmanlık alanını ilgilendiriyorsa o alanla ilgili
görüş alınır. Yayımlanan her kitabın iç kapağında, ruhsat
numarası ve Maarif Nezareti’nden alınan izne ait bir
örneğin basılması zorunludur. Basılması istenen eserler
önce Encümen-i Teftiş ve Muayene’ye incelenmek üzere
gönderilir. Encümen tarafından uygun görülen veya
görülmeyen kitapların ayrıntılı listesi her zaman saraya
takdim edilir.
II. Abdülhamid' e karşı yurtdışından yayın yapan basın
kaç grupta toplanabilir ve bu grupların amaçları nelerdir?
Abdülhamid’e karşı özellikle de yurtdışından
yayım yapan basını üç grubun yönlendirdiği söylenebilir.
Bu gruplar;
• Emperyalist Devletler,
• Ermeniler ve
• Yahudiler’dir.
Abdülhamid’e karşı yayım yapan basını yönlendiren
gruplardan olan “Emperyalist Devletler” kısaca nasıl
açıklanabilir?
Aralarında İngiltere, Fransa ve Rusya’nın
bulunduğu, Almanya ve İtalya’nın daha örtülü destek
verdiği bir güç odağı oluşturulur. Düvel-i Muazzama adı
verilen bu ülkeler, Osmanlı ülkesini parçalayarak göz
koydukları toprak ve zenginlikleri, özellikle de petrol
bölgelerini, ele geçirmek için basını bir maşa olarak
kullanırlar. Basın aracılığıyla sürekli olarak yalan haber
üretir ve Osmanlı ülkesinin despot yönetim elinde çaresiz
olduğunu ileri sürerler. Osmanlı içindeki Hıristiyan ahalinin
daha fazla zarar görmemesi konusunda kamuoyunu
galeyana getirici yayınlar yaptırırlar. İnsan haklarının ihlali,
özgürlüklerin kısıtlanması, hukukun üstünlüğüne önem
verilmemesi, meşruti yönetime geçilmemesi gibi konular
eleştirilen noktaların başında gelir.
Abdülhamid’e karşı yayım yapan basını yönlendiren
gruplardan olan “Ermeniler” kısaca nasıl açıklanabilir?
Rusya’nın desteğiyle kurmak istedikleri Büyük
Ermenistan projesinin hayale dönüştüğünü gören
Ermeniler bütün güçleri ile II. Abdülhamid’e yüklenirler.
Onu elleri kanlı, kendi çocuklarını acımasızca öldüren bir
Kızıl Sultan imajıyla kamuoyuna tanıtırlar. Çıkardıkları
veya destekledikleri yayınlarda padişahı aşağılık bir varlık
olarak göstermekten hoşlanırlar. Yalnızca yazılarla değil,
özellikle karikatür ve benzeri görsellerle daha fazla akılda
kalan aleyhte yayınlar yaparlar.
Abdülhamid’e karşı yayım yapan basını yönlendiren
gruplardan olan “Yahudiler” kısaca nasıl açıklanabilir?
Kendilerine vaat edildiğine inandıkları Filistin
topraklarında bir devlet kurmak isteyen Yahudiler, II.
Abdülhamid’den bu izni bir türlü alamazlar. Hatta ondan
Hazine-i Hassa’ya ait olan, yani padişahın kendi mülkü
sayılan toprakları para ile satın almak isterler. Ancak
geleceği görebilen Sultan bu talebi reddeder ve
Yahudilerin bu bölgede bir devlet kurmalarına asla izin
vermez. Bunun üzerine basın yoluyla padişahı yıpratmaya
ve onu kötülemeye destek verirler. Farklı ülkelerdeki
zengin cemaat üyeleri vasıtasıyla hemen her dilde yayım
yaparak Osmanlı ve özellikle de II. Abdülhamid aleyhinde
çalışırlar. Yurtiçinden devşirdikleri Jön Türkler vasıtasıyla
Sultanı ve yönetimini basın bombardımanına tutarlar. Bu
amaçla sayıları 150’yi aşan yayınlardan bir kısmının
yurtdışında çıkarılmasına destek olurlar. Yahudiler,
basındaki yıpratma ve yandaş medya çalışmalarına, siyasi
parti (İttihat ve Terakki) ve ordu ayağını katarak bir darbe
ile II. Abdülhamid’i tahtan alaşağı etmeyi başarırlar.
Osmanlı yönetiminin basını ödüllendirme eylemlerinde
bulunmasının nedeni nedir?
Osmanlı yönetimi, yasal yollardan yayınları
engelleyemeyeceğini anlayınca, onlardan bir kısmını
parasal açıdan destekleyerek kendi yanına çekmek ister.
Bunda başarılı olunsa da bu her zaman istismara açık bir
konu olarak kendini gösterir. Gazeteciler veya gazete
sahipleri Sultan’dan para koparmak için her fırsatı
değerlendirirler. Hatta bunun için uydurma haber yapar,
kitap yazar ve bunların yayımını engelleyebileceklerini
belirterek para talep ederler. Para yardımı dışında basın
mensuplarına madalya veya beratlar verildiği de
görülmektedir. Bu ödüllerin yalnızca yazarlara veya
muhabirlere değil; matbaa çalışanlarına, hatta hamallara
bile verildiği anlaşılmaktadır.
Jön Türk adı verilen grup yönetime karşı ne tür
faaliyetlerde bulunmuştur?
Jön Türkler adı verilen bu grup, ülke içinde
barınamayınca başta Avrupa olmak üzere, dünyanın dört bir
yanına dağılırlar. Buralarda yaptıkları en önemli işlerden
biri, süreli yayınlar çıkararak düşüncelerini yaymak olur. Bu
ürünleri gizli yollardan ülke içine göndererek kendilerini
destekleyen bir kamuoyunun oluşmasını sağlarlar.
1878-1908 yılları arasında yurtdışında faaliyet gösteren Jön
Türkler, Yeni Osmanlılar gibi meşrutiyetin ilân edilerek
parlamenter sisteme geçilmesi ve Sultan’ın mutlakıyetine
son verilmesi görüşündedirler. Bunun, devleti oluşturan
bütün unsurlar arasında bölünmeyi durduracağına ve birliği
güçlendireceğine inanırlar. Mısır’da ve Avrupa’nın çeşitli
şehirlerinde çıkardıkları gazete ve dergileri yabancı posta
şirketleri veya konsolosluklar vasıtasıyla ülkeye sokan Jön
Türkleri o dönemin Fransız basını istikbâlin hâkimi ve
Abdülhamid’in yegâne varisleri olarak görür.
Jön Türk yayınlarının temel özelliği nedir?
Jön Türk yayınları içerik olarak iki temel özelliğe
sahiptir:
• Bunlardan teorik ağırlıklı olanlarda ülke
meseleleri daha soğukkanlı bir şekilde irdelenir
ve çözüm önerileri getirilir.
• Diğer grup ise daha militarist, hatta anarşist bir
anlayışla çıkarılan ve herhangi bir fikri zemine
oturmayan yayınlardır. Bu tür yayınlarda başta
Abdülhamid olmak üzere bütün devlet
yöneticilerine ağza alınmayacak hakaret, küfür ve
karalamalar yapılır.
Mizancı Murad hangi nedenle önemli bir figür olarak
karşımıza çıkmaktadır?
Jön Türklerin akıl hocası olarak kabul edilmesi
ve II. Abdülhamid'e karşı sergilemiş olduğu muhalif tavrı
nedeniyle.
Mizancı Murad tarafından yazılan ve Türk
edebiyatının ilk tezli romanı olma özelliğini taşıyan
romanın adı ve ele aldığı konular nedir?
Turfanda mı Turfa mı? (1980) adlı romandır.
Eserde yazarın ele aldığı konular şunlardır:
• Devlete ve topluma hizmet insanın ilk görevidir.
• Aydınlar ulusal kurtuluş için çalışmalıdır.
• Milliyet ve din birbirine zıt kavramlar değildir.
• Devlet kötü yönetimden kurtulmalıdır.
• Toplumsal hastalığın kaynağı cehalet ve
görgüsüzlüktür.
Ahmet Midhat hangi özellikleri ile dikkat çekmektedir?
Özellikle gençleri okuma-yazmaya teşvik etmek
için yazdığı eserler ve onlara basın mesleğini sevdirmesi
dikkati çeken meziyetleri arasında yer alır. Mithat Efendi,
yayımladığı diğer kitaplarla da fikri gelişmeyi
sağlamaktadır. Onun en önemli özelliği, Namık Kemal’e
göre daha sade yazmasıdır. Bazıları tarafından bir kusur
gibi görülse de bu yönü Midhat Efendi’nin en önemli
meziyetlerinden biridir. Romanları, masal ile hakikat
arasındaki farkın daha rahat anlaşılmasını sağlar.
Ahmet Midhat Doğu ve Batı medeniyetlerini nasıl
karşılaştırmış ve bunu yaparken hangi konular üzerinde
durmuştur?
A. Mithat’a göre;
• Doğu ve
• Batı olmak üzere iki medeniyet vardır.
Doğu medeniyeti kadim (eski) bir geçmişe dayanırken;
Batı medeniyeti yeni bir medeniyettir.
Her iki medeniyet de birbirinden üstün taraflara sahiptir.
Bu nedenle, A. Mithat, eserlerinde iki medeniyeti
karşılaştırırken şu beş konu üzerinde durur:
• İlim ve teknik üstünlük,
• Yaşayış tarzı,
• Kadın ve aile,
• Din, felsefe ve ahlâk,
• Kültür, güzel sanatlar ve edebiyat.
Ara Nesilciler kimdir?
II. Abdülhamid Dönemi’nde aşırı derecede
politikleşen Jön Türkler dışında kalan, sanat ve edebiyatla
ilgilenen gençlerdir. 1884-85 yılları arasında şiir, roman,
tiyatro, dil ve genel olarak edebiyat meseleleri konusunda
ürünler verirler. Birbirine yakın eğitim şartlarında
yetişmiş, sosyo-kültürel birikim olarak benzer niteliklere
sahip bu edebiyatçılar arasında en meşhurları şunlardır:
Muallim Naci, A. Nazım, Abdülhalim Memduh, Ali
Ferruh, Ali Kemal, Andelip (Faik Esad), Fazlı Necip,
İsmail Safa, Manastırlı Rıfat, Mehmed Celal,
Menemenlizade Tahir, Müstecabizade İsmet, Ahmed
Rasim. Kendilerinden önceki neslin toplumcu edebiyat
çizgisinin aksine, edebiyatı estetik bir fenomen olarak ele
alan Ara Nesil mensupları, daha sonra gelişen sanat sanat
içindir görüşüne bir bakıma zemin hazırladılar. Edebiyatı
yalnızca edebiyat kaygısı ile yapmaya çalışan Ara
Nesilciler, bu sanatı geliştirmenin yollarını aradılar. Bu
nedenle, basında yer alan ciddi tartışmalarda taraf oldular.
Ara Nesil mensuplarının en fazla ilgilendiği
alanlardan biri de dil meseleleridir. Buna göre dile ilişkin
görüşleri nasıldır?
Menemenlizâde Tahir, Nabizâde Nâzım, Reşad,
Mehmed Ziver gibi isimler, basın hayatını da yakından
ilgilendiren, dil konusundaki görüşlerini maddeler halinde
kamuoyuna ilettiler. Bu görüşler şöyle sıralanabilir:
• Dil çalışmaları edebiyatçılardan oluşmuş bir
cemiyet tarafından yürütülmeli. Bu cemiyet
üyeleri kemal-i vukuf ve zevk-i selim sahibi
olmalıdırlar (Nabizâde bu görüşe katılmaz).
• Bu cemiyet öncelikli olarak mükemmel bir
sözlük hazırlamalı ve her kökenden kelime bu
sözlüğe alınmalıdır.
• Arapça fiillerden yalnızca Türkçede kullanılanlar
alınmalı, kullanılmayanlar atılmalıdır.
• Sözlük, değeri herkes tarafından bilinen
eserlerden alınmış kelimelerden hazırlanmalıdır.
• Sözlüğün tertibi harflerin hecelenişine göre
olmalı, kamus tertibi terk edilmelidir.
• Bu sözlükte terimler konusu da çözümlenmelidir.
• Sözlük aynı zamanda imla meselesini de
halletmelidir.
Bunlara ilâve olarak Nabizâde Nazım, İstanbul ağzının
esas alınması üzerinde durur ki bu daha sonraki yıllarda,
1911’de Yeni Lisan taraftarlarının da benimsemiş olduğu
bir konudur. Söz konusu cemiyete sözlük dışında bir de
kavâid, yani gramer kitabı hazırlaması görevi verilmesi de
düşünülmüştür. Bu yapılırken de Türk dilinin önemli
konularını çözmeye yönelik bir içerikte olması üzerinde
durulur. Ara Nesilcilerin bu görüşleri 1932 yılında kurulan
Türk Dil Kurumu ile bir noktada hayata geçirilmeye
çalışılmıştır.
II. Abdülhamid Dönemi’ne asıl damga vuran dergi
hangisidir ve özellikleri nelerdir?
İlk sayısı 17 Mart 1891 tarihinde Ahmet İhsan
(TOKGÖZ) tarafından çıkarılmaya başlanan Servet-i
Fünûn dergisidir. Sansür yüzünden önceleri fenni konulara
ağırlık veren dergi birkaç yıl sonra sayfalarında sanat ve
edebiyat yazılarına yer vermeye başlar. 7 Şubat 1896
tarihinde çıkarılan 256. sayıda, yazı işleri müdürlüğünü
üstlenen Tevfik Fikret’in çabalarıyla, dergi tam anlamıyla
bir kültür ve edebiyat yayını halini alır. Edebî yazıların,
yorumların, şiir, öykü ve romanların yanı sıra yayımlanan
resimler ve basım kalitesiyle dikkat çeken dergi, kısa
zaman içinde aranılan ve takip edilen bir süreli yayın olma
özelliği kazanır. Avrupai bir anlayışla çıkarılan dergi,
başta Tevfik Fikret olmak üzere, Halit Ziya, Cenap
Şehabettin, Mehmed Rauf gibi tanınmış edebiyatçıların bir
araya toplandığı bir okul olma özelliği taşır.
Tanzimat Dönemi’nde öne çıkan “Sanat toplum içindir”
tezi yerini “Sanat sanat içindir” görüşüne bırakır.
Tanzimat ile başlayan dilde sadeleşme hareketleri bu
yıllarda etkisini yitirir. Servet-i Fünûn yazarları,
kendilerine örnek aldıkları Fransız edebiyatından
etkilenerek, yapma (artificial) diyebileceğimiz bir dil
oluştururlar. O kadar ki, kullandıkları kelimelerden bir
kısmını sözlüklerde bile bulmak mümkün değildir. Bu
nedenle sınırlı sayıda, ancak yenilik taraftarı okurun
anlayabileceği nitelikte eserler üretmeye başlarlar. Bu
dönemin en önemli özelliklerinden biri, Batılı ölçütlere
yakın sayılan romanların yayımlanmasıdır. Bunların
yayımında şöyle bir yol takip edilir. Yazılan eserler önce
gazete veya dergilerde tefrika halinde yayımlanır, daha
sonra kitap halinde basılır. Böylece basın-edebiyat
arasındaki sıkı ilişki artarak devam eder. Tevfik Fikret ve
arkadaşları dergiye yeni bir kimlik kazandırırlar. Türk
edebiyatı tarihinde ilk defa bir gazete etrafında edebî bir
topluluk teşekkül etmiş olur.
II. Abdülhamid döneminde taşra basınının durumu
nasıldı?
Bu ilk dönemde Anadolu basını çok durağan bir
gelişme içindedir. 20’si vilayet olmak üzere toplam 55 (%
15) süreli yayın Anadolu’nun değişik yerlerinde
yayımlanır. Bu durağanlığın 6 Ocak 1865’te merkezî
yönetim tarafından ilan edilen bir basın kanunuyla
doğrudan ilgisi vardır. Basımevi açma ve işletme şartlarını
düzenleyen kanuna göre matbaa açabilmek için 30 yaş
üzerinde, iyi karakterli her Osmanlı girişimcisi sorumlu
müdür olmak koşuluyla, eğitim bakanlığından izin
alınması şartı getirilir. İzin belgesi olmadan yayım
yapanlar için çeşitli cezalar önerilir. Basın, bir yandan
sınırları çok dar ortamda varlığını sürdürmeye, öte yandan
kendini geliştirmeye çalıştılar.
Bütün bu sıkı şartlar altında, daha önce belirtildiği gibi,
tespitlerimize göre Devir adlı ilk özel Türkçe gazete 1872
yılında İzmir’de yayımlanır. 1889 yılında yayımlanan bir
diğer kararla merkezi hükümet çıkmakta olan yerel resmî
gazeteleri uyarır. Bu kararda yerel-resmî gazetelerden
yalnızca İstanbul’daki resmî basını takip etmeleri, çok
fazla edebî ve güncel konularla ilgili haber
yayımlamamaları istenir. Osmanlı'nın çok uluslu yapısı,
farklı dillerde ve farklı bölgelerde yayımlanan gazete ve
dergilerin sayısını artırır. Zaten matbaayı Türklerden önce
kullanmaya başlayan azınlıklar gazetenin bu nimetinden
de Türklerden önce yararlanırlar. Yine İstanbul, İzmir ve
Trabzon’da Rumca yayımlanan çok sayıda gazete vardır.
1840-1900 yılları arasında Ermenilerin yalnızca
İstanbul’da yayımladıkları süreli yayın sayısı 100’ün
üzerindedir. Selanik, İstanbul, Filistin, Suriye, Irak ve
Mısır’da yayımlanan Yahudilere ait gazete ve dergi sayısı
70’e yakındır. Bütün bu dillerin dışında Almanca,
İngilizce, İtalyanca, Sırpça, Romence, Ulahça, Arnavutça,
Bulgarca, Kürtçe, Farsça ve Boşnakça çıkarılan çok sayıda
gazete ve dergi vardır.
II. Abdülhamid döneminde mizah basınının durumu
nasıldı?
Tanzimat Dönemi’nde başlayan mizah basını
1870-1877 arasında 14 yayınla kendini gösterir. Bu
yayınlardan bir kısmı çok kısa ömürlü ve etkisi az olan
dergilerdir. Ancak Teodor Kasap’ın çıkardığı Diyojen ve
Hayal mizah basınının başlangıç dönemine damgasını
vuran yayınlardır. Bu dönemde mizah basınının önceleri
siyasetle fazla ilgilenmediği göze çarpar. 1876 yılında
yaşanan saltanat değişimi mizah dergilerinde yalnızca kısa
bir haber olarak yer alır.
II. Abdülhamid’in padişahlık dönemini kapsayan, 1876-
1909 yılları arasında İstanbul ve dünyanın farklı yerlerinde
Osmanlı Türkçesiyle çok sayıda mizah dergisi çıkarılır.
Ancak bunların büyük bir kısmı II. Meşrutiyet’in
ilanından sonra yayın hayatına atılır. Tanzimat Dönemi
mizahına nasıl Teodor Kasap damgasını vurmuşsa bu
döneme de Mehmet Tevfik (1843-1893) damgasını
vurmuştur. Bir diğer husus da yurtdışında gelişmeye
başlayan Jön Türk basınındaki mizah ağırlığının kendisini
hissettirmesidir. Bu iki özellik Abdülhamid dönemi mizah
basınının iki karakteristiği olarak karşımıza çıkar.
II. Abdülhamid ne zaman doğmuştur?
II. Abdülhamid, 21 Eylül 1842 tarihinde İstanbul’da doğmuştur.
II. Abdülhamid'in basına bakış açısı nasıldır?
Bilindiği gibi II. Abdülhamid’in en fazla eleştirilen yönlerinden biri, belki de başlıcası, basına karşı takındığı sert tavırdır. Çoğu araştırmacıya göre Sultan, kendi idaresini sağlamlaştırmak için baskıcı anlayışı tercih etmiştir. Ancak bu baskının gerçek anlamda boyutları ve etkisi konusunda söylenenler, hâlen daha subjektif değerlendirmelerle dolu olan anılara dayandırılmaktadır. Gerçekten de yapılanların bizzat Sultan tarafından mı, yoksa işgüzar bürokratları tarafından mı plânlanıp gerçekleştirildiği bilinmemektedir.
Sultan II. abdülhamid'in başlıca yönetim ilkeleri nelerdir?
Abdülhamid’in yönetim ilkeleri şu başlıklar altında toplanabilir:
• Otoriteye ve muhafazakârlığa olan inancı,
• Merkeziyetçilik konusundaki ısrarı,
• Sosyal-ekonomik ve askerî alanlarda reformcu siyaseti,
• Sıkı maliye politikası,
• İslam’a ve Hilafet’e özel önem vermesi,
• Her alanda aşırı ihtiyatlı ve tedbirli davranması.
Harekat Ordusu nedir?
13 Nisan 1909 tarihinde gerçekleşen 31 Mart Ayaklanması’nı bastırmak için Mahmut Şevket Paşa komutasında Selanik’ten İstanbul’a gelen ordu.
Sultan II. Abdülhamid döneminde Osmanlı basının yasal dayanakları nelerdir?
Osmanlı basını, bu dönemde, 1865 yılında ilan edilmiş bir kanuna bağlıdır. Bu kanuna göre, gazetelerin siyasi veya idari yazıları yayımlamadan önce resmî izin almaları gerekir. Bunun için Bâb-ı Ali’de, Matbuat-ı Dâhiliyye İdaresi adıyla özel bir kalem kurulur. Söz konusu kalem, gazeteleri kontrol ederek kanuna uygun olmayan yerlerini sansür eder. Bazen de hiçbir ihtara gerek görmeksizin gazetelerin kapatılmasını isteyebilir.
Osmanlı basını için II. Abdülhamid döneminde çıkarılan talimatname hangi kuralları içermektedir?
Talimatnamede şu noktalar üzerinde durulmaktadır:
1. Padişahın sağlığı, ürünlerin durumu ve ülkedeki ticari gelişmelerin aleyhine yazılar yazılmaması.
2. Ahlaki açıdan zararı bulunmayacak bir tefrikanın yayını için eğitim bakanlığından izin alınması.
3. Her yazının bir sayıda yayımlanabilecek ölçüde olması, “arkası yarın” veya “devamı var” gibi ifadeler kullanılmaması,
4. Bir makalede beyaz yerler ve noktalarla geçilen boş yerler bırakılmaması, yanlış anlaşılabilecek ifadelere yer verilmemesi,
5. Kişisel çatışmalara yer verilmeyip vali veya mutasarrıf gibi yöneticilerin yaptığı yolsuzlukların ispat edilmediği sürece yayımlanmaması,
6. Halktan veya cemaatlerden birinin, hükümetin suistimaller yapmasından şikâyeti veya bunun sorumlusu olarak padişahı gösterdiklerine dair yazıların yayımlanmaması gerekmektedir.
7. “Ermenistan” kelimesi gibi tarih ve coğrafyaya ilişkin kelimelerin kullanılmaması.
8. Yabancı ülke hükümdarlarına yapılan suikastlara ilişkin haberlerin yayımlanmaması,
9. Basını düzenleyen bu talimatname, yanlış yorumlara neden olacağından gazetelerde yayımlanmaması gerekmektedir.
1865 yılında ilan edilen talimatnameye göre gazetelerde hangi sözcükleri kullanmak sakıncalıdır?
“Kanûn-ı Esâsî, ihtilal, hürriyet, anarşi, zulüm, hukûk-ı millet, müsâvât, uhuvvet, vatan, şebâb, dinamo, dinamit, millet, beyne’l-milel, veliahd, cumhuriyet, meb’ûsân, âyân, bomba, Mithat Paşa, Kemâl Bey, Sultan Murad, yahud sadece Murat, Girit, Makedonya, ıslahat...” gibi kelimeler yasaklıydı.
Matbuat Müdürlüğü nedir? Bilgi veriniz.
Sultanın iktidara gelişinden birkaç ay sonra, 1 Mart 1870 tarihinde bütün basın yayın faaliyetleri üzerinde etkili olan Matbuat Müdürlüğü, Dâhiliye Nezareti’ne bağlanır. Müdürlüğün bu değişiklikle ilgili sultana sunduğu yazıda, İstanbul’da farklı dillerde çıkan gazetelerin halkın zihnini karıştıracak yayınlar yaptığı vurgulanır. Bu yayınların halkın yararına dönüştürülmesi gerektiği üzerinde durulur. Müdürlük her ne kadar Dâhiliye Nezareti’ne bağlı olsa da emirleri doğrudan doğruya saraydan alır ve oraya karşı sorumludur. Bu nedenle II. Abdülhamid en güvendiği kişilere bu müdürlükte görev verir.
Matbuat-ı Ecnebiye Kalemi nedir?
Takip edilmesi gereken yayınların sayısı zamanla artınca Said Paşa, 16 Aralık 1882 tarihli yazı ile Matbuat-ı Ecnebiye Kalemi kurulmasını talep eder. Bunun üzerine 6 Şubat 1883 tarihinde Hariciye Nezareti bünyesinde Matbuat-ı Ecnebiye Müdürlüğü kurularak faaliyete geçer.
II. Abdülhamid döneminde basında sansür uygulamalarına örnek veriniz.
26 Ağustos 1901 tarihinde Matbuat-ı Dâhiliye Müdürlüğü’ne atanan Hıfzı Bey sansür işlerini Saraçhane’de bulunan konağından idare etmeye başlar. Hamal sırtında konağa getirilen gazete provaları burada ilgili memurlar tarafından incelenir, hoşuna gitmeyen yazı veya ifadeler tamamen çıkarılır. Bazen birkaç sütunluk makalenin üstünün çizildiği görülür. Bu nedenle Hıfzı Bey’e gerektiğinde kullanabilmesi için gazete sahipleri yedek bir iki makale daha gönderir. Hıfzı Bey’in kırmızı kalemle üzerini çizdiği ve yayımlanmasını reddettiği yazılar asla basılmaz.
Matbuat Müdürlüğünün La Republique Française gazetesinde yayımlanan yedi maddelik talimatnamesi nedir?
1. Madde: Gazetenin tefrika kısmı Maarif Nezaret-i Celilesi’nden istihsal olunan ruhsat ile tab olunacak ve gazete daha neşr olunmazdan mukaddem heyeti mecmuasıyla beraber nezaret-i müşârûnileyhaya arz olunacaktır.
2. Madde: Edebiyat, fünûn ve tarihe müteallik makalât gazetenin bir nüshasında tekmil olunacak, yani gazetede mâbadı var lakırdısı vaz olunmayacaktır.
3. Madde: Beyaz olarak bırakılan fıkralar ile nokta nokta bırakılan cümle ve ibârat
bulunmayacaktır.
4. Madde: Ağraz-ı şahsiyeye müteallik her nev’i mubahasât ve ağrazâttan ictinab olunacak ve ne vali, mutasarrıf, kaymakam ve polis memurlarından bahs olunmayacaktır.
5. Madde: Memurinden müteşekkil olan kimseler tarafından imza olunan arzuhaller neşr olunmayacaktır.
6. Madde: İspanya’nın payitahtı bulunan Madrid’de icra olunan nümayiş misilli ahalinin herhangi bir ecnebi hükümetine karşı vaki olan nümayişlerden bahs olumayacaktır.
7. Madde: Ber-vech-i bâlâ mezkûr bulunan tenbihât-ı akidenin karilere bildirilmesi gazeteler için memnudur.
II. Abdülhamid döneminde gazetelerin kapatılmasında nasıl bir yol izlenirdi?
Sansür uygulaması gazeteleri hemen kapatma veya ceza verme şeklinde uygulanmaz. Önce gazete sahibi veya müdürü çağrılarak gerekli uyarılar yapılır. Şayet uyarılara rağmen aynı hataların tekrarlandığı görülürse o zaman yasal yaptırımlara gidilir. Basın cezaları ihtar (uyarı), tatil (süreli kapatma) ve fesh ü ilga (tamamen kapatma) sıralamasına göre yapılır.
Servet-i Fünun dergisinin kapatılma gerekçesi nedir?
“Edebiyat ve Hukuk” adlı sansürce uygun görülmeyen makalenin yayımlanması.
II. Abdülhamid döneminde süreli yayın çıkarmak isteyenler neleri içeren bir şartname hazırlayıp sunmalıdırlar?
• Yalnızca gazetenin ilgi alanına giren haberler verileceği,
• Hükümet aleyhinde yayın yapmayacağı,
• Uygun olmayan kelimelerin kullanılmayacağı,
• Anlamı belirsiz yazıların yayımlanmayacağı,
• Kadınlar ve öğrencilerden gelen yazıların yayımlanmayacağı,
• Sansür memurlarının çıkardığı yerler hakkında yorum yapılmayacağı,
• Sansüre uğrayan yerlerin boş olarak yayımlanamayacağı...
II. Abdülhamid döneminde sansür konusunda ayrımcılığa örnek veriniz.
Süreli yayınların sansüründe her zaman katı davranılmadığı görülür. Şayet saraya yakın yayınsa bunun anlayışla karşılandığı bile olur. II. Abdülhamid Devri’nin jurnalleriyle ünlü sıra dışı gazete sahibi Baba Tahir’in Malumat’ı böyle bir ayrıcalığa sahiptir. Gazete 22-24 Mayıs 1898 tarihlerinde sansür tarafından yasaklanan yazıları yayımlamasına rağmen herhangi bir ceza almaz. Hatta matbaasını düzenlemek için saraydan para talep eden Tahir Bey’e 200 lira verilir.
II. Abdülhamid döneminde kitaplar için nasıl bir sansür uygulanmıştır?
Sansür, matbaa kapatma, yayın toplatma, hatta imha etme, bu dönemde yalnız gazete ve dergiler için uygulanmaz. Kitaplar için de sıkı bir sansür denetimi söz konusudur.
II. Abdülhamid döneminde kitap basmak için hangi bürokratik işlemler yapılmalıdır?
Bu nizamnamelere göre kitap basmak için Maarif Nezareti’nden izin alınmalıdır. Kitap basılıp dağıtılmadan önce belli bir sayısı ön sansürden geçirilir. Yayımlanacak kitap bir uzmanlık alanını ilgilendiriyorsa o alanla ilgili görüş alınır. Örneğin sanat eseri ise Sanayi-i Nefise Müdürlüğü, dinî konulu ise Şeyhülislâmlık Makamı, askerî konulu ise Seraskerlik Makamı’nın görüşleri alındıktan sonra ruhsat verilir. Yayımlanan her kitabın iç kapağında, ruhsat numarası ve Maarif Nezareti’nden alınan izne ait bir örneğin basılması zorunludur.
II. Abdülhamid döneminde yasaklı yerli ve yabancı yazarlara örnek veriniz.
Namık Kemal, Ziya Paşa, Jules Verne, Emile Zola.
1867-1907 yılları arasında çıkarılan süreli yayınların sayısı kaçtır?
1867-1907 yılları arasında çıkarılan süreli yayınların sayısı 153'tür.