Yaşayan Dünya Dinleri Dersi 6. Ünite Özet
Yahudilik I
- Özet
Giriş
Yahudilik, en eski ilahi kaynaklı dindir. Yahudilik dininin adı Hz. Musa’dan gelmemektedir, çünkü bu dinin temeli ve kökeni Hz. Musa’dan çok daha öncesine dayanmaktadır. Yahudi kelimesi bu dine inananların yerleştiği bölge ile ilgilidir. Daha öncesinde de var olan bu dinin diğer adları da İbranilerin dini ve İsrail oğullarının dinidir. Yahudiliğin temelinde birçok önemli kişi olmasına karşın tek kabul edilen peygamberi Hz. Musa peygamberdir. Yahudiliğin kutsal kitabı ise Tevrat’tır ve bu kutsal kitap aynı zamanda Yahudiliğin tarihini de anlatır. Tevrat, Hristiyanlarca kabul edilen bir kitaptır ve adı Kur’an-ı Kerim’de de geçmektedir.
Temel Kavramlar (İbrani, İsrail, Yahudi ve Yahudilik Terimleri)
Yahudiler Hz. İbrahim’i ataları olarak kabul ederler ve Tevrat Hz. İbrahim’den İbrani olarak bahsetmektedir. İbrani kavramının nereden geldiği iyi anlaşılmalıdır. Yahudilere göre Hz. Adem, Hz. Nuh ve Hz. İbrahim’in aralarında onar nesil vardır. Hz. Nuh’un 3 oğlundan biri Sam’dır ve bu soydan olanlar Sami kavimlerdir. Eber Sam’ın soyundan gelmiştir. Hz. İbrahim de Eber’in soyundan geldiği için İvri yani İbrani olarak adlandırılmıştır. İbraniler bir kavimler topluluğunun adıdır ve bu topluluk İsrail oğullarını da kapsar. Kısacası, İbrani terimi Hz. İbrahim ve onun soyundan olanlar anlamına gelmektedir. Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakub ile onların çocuklarını tanımlamaktadır.
İsrail (Yisrael) terimi, kelime olarak Yisra ve il kelimelerinin birleşiminden doğmuştur. İsra (Yisra) kelimesi, kesin olmamakla birlikte “üstün gelmek, parlamak, şifa vermek, güreşmek, güçlü kılmak” gibi anlamlara, sonundaki “el (il)” ise tanrı anlamına gelmektedir. Rivayete göre Hz. Yakup bir adamla güreşmiştir ve galip gelmiştir. Kimilerine göre ise bu bir adam değil Tanrı’nın meleğidir. Galibiyetinden sonra kendisine güreşi kazanan anlamındaki Yisrael (İsrail) kelimesinin yakıştırılmasıyla bu terimin doğduğu söylenmektedir. Dilbilimciler ise bu kelimenin güçlü olan kökünden geldiğini ve Tanrı güçlüdür anlamında kullanıldığını belirtmektedirler. Hz. Yakup ve Hz. Süleyman dönemleri arasında yaşayan Yahudilere İsrail oğlu denmiştir. Bu nedenle de Yahudilerin yaşadığı toprak İsrail devleti olarak adlandırılmıştır. Günümüzde Hz. İbrahim soyundan gelen bütün kavim için İsrail terimi kullanılmaktadır. İsrail oğlu terimi Kur’an’da da geçmektedir. Kur’an-ı Kerim’de İsrail oğullarının başına gelen zulümlerden, bu zulümlerden kurtulmalarından ve onlara sunulan nimetlerden bahsedilmektedir.
Yehudi kelimesi Yahudi teriminin İbranice halidir. Bu terim Hz. Yakup’un dördüncü oğluna Tanrı’ya şükür ve teşekkür anlamına gelen Yehudah adını koymasıyla ortaya çıkmıştır. Sonraları Yehudah’ın kabilesi ve yaşadıkları yer de aynı şekilde adlandırılmıştır. Bu bölgenin merkezinde Kudüs bulunmaktadır. Bu bölge günümüzdeki güney Filistin’dir. Yehudah döneminden sonra kendi soyundan olan veya olmayan İsrail oğullarına Yahudi denmiştir. Bazı dilbilimciler Yahudi kelimesinin Arapça tövbe etmek anlamındaki hvd kökünden türediğini iddia etmektedir. Günümüzde Yahudi denilince anlaşılan o dini benimsemiş kimselerdir. Hristiyan ülkelerde Yahudiler için İsraeli terimi de kullanılmaktadır. Müslüman ülkelerde ise Musevi terimi tercih edilebilmektedir.
Yahudi dini hukukuna göre Yahudi bir anneden doğan ya da Yahudiliğin dini gerekliliklerini yerine getiren her kişi Yahudi olabilir. Yahudilik dinine girmek isteyen kişilerin yerine getirmesi gereken dini gerekliliklerden bazıları şunlardır:
a. Hazırlık ve eğitim aşamalarından geçmek
b. Niyetinin gerçek ve samimi olduğunu ispatlamak
c. Dinin temel özelliklerini öğrenmek
d. Erkek ise sünnet olmak
e. Kutsal kabul edilen bir havuzun (mikve) içine girip tümüyle suya dalmak (tevilah)
1950 yılında İsrail devleti çıkardığı bir yasa ile Yahudi bir anneden doğan veya Yahudiliğin temel şartlarını yerine getiren Yahudilere yerleşme ve vatandaşlık hakkı tanımıştır. Bu kanun eleştirilere de yol açmıştır çünkü Yahudi dininde muhafazakar kesimler de vardır. Muhafazakarların aksine, reformist olarak bilinen bir kesim de vardır ve bu kesim kendini Yahudi sayan herkesin Yahudi olabileceğini savunmaktadır.
Yahudilik, Yahudilerin dini ya da Tanrı’nın Yahudilere verdiği din olarak adlandırılabilir. Yahudilik kabul edilmiş dinler içinde en eskisidir. Temeli Hz. İbrahim’e dayanır. Yahudiliğin Hristiyanlıkla ortak özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler; seçilmiş olma, kurtulmuş olma ve kutsal kitaba sahip olma olarak adlandırılabilir. Yahudilerin kutsal kitabı olan Tevrat, Hristiyanlarca da kutsal kabul edilmektedir. İlginç olan ise Yahudi tarihinin Hristiyanlığın temelini oluşturduğunun düşünülmesine karşın Yahudilerin İncili kutsal kitap olarak kabul etmemeleri ve Hz. İsa’yı da Tanrı’nın oğlu olarak görmemeleridir. Yahudilik İslam diniyle de ortak paydalarda buluşmaktadır. Tanrı’nın birliği ve varlığı inancı iki dinde de mevcuttur. Her iki din de kutsal kitaba dayalı yasalar üzerine temellendirilmiştir. Fakat Yahudiler İslam dininin kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim’i ve peygamberi olanı Hz. Muhammed’i de saymamaktadırlar. Bu tür eksiklikler Yahudiliğin eleştirilen yanlarından olmuştur.
Tek Tanrı’ya inanma durumu monoteizm terimiyle ifade edilir. Birden çok Tanrı’ya inanma durumu ise politeizm terimiyle ifade edilmektedir. Yahudilerin dikkat çeken yönü politeist bir ortamda monoteist olabilmeleridir. Bir başka deyişle, putlara tapılan ve çok Tanrılı bir dönemde tek bir Tanrı olduğu fikrini benimsemeye yönelmeleridir. Bir başka önemli özellikleri ise, Tanrı ile olan ilişkilerinde kendilerini diğer dinlere inanan kişilerden farklı görmeleridir. Yahudilerin kendilerini seçilmiş ve ayrıcalıklı olarak göstermeleri eleştirilmelerine de neden olmuştur. Has kavim olarak kendilerini adlandırmaları ve sadece kendi topraklarını kutsal saymaları da eleştirilen diğer konular arasındadır.
Tarihsel Gelişim
Urfa Harran’da dünyaya gelen Hz. İbrahim, babasının putlara tapmasından dolayı ve kutsal emir ile göç etme kararı almıştır. Hz. İbrahim’in bir eşi bir de cariyesi vardır. Eşinin adı Sara’dır (Sare) ve eşinden olan oğlunun adı İshak’tır. Hz. İbrahim’in cariyesi olarak belirtilen hanımdan da bir oğlu vardır. Bu hanımın adı Hacer ve bu hanımdan olan oğlunun adı da İsmail’dir. Kıskançlık sebebiyle Hacer ve İsmail’in sürgün edildiği söylenir. Yıllar sonra Hz. İbrahim Mekke’ye göç eder ve orada bulunan oğlu İbrahim ile temelleri olan Kabe’yi inşa eder ve ziyarete açar. Bu açılış hacca davet olarak kabul edilmektedir. Yahudilerin iddialarının aksine Kur’an İbrahim’in Yahudi veya Hıristiyan olmadığını, çünkü Tevrat ve İncil’in ondan sonra nazil olduğunu belirtmektedir (Al-i İmran 3/65, 68). Tevrat’a göre Hz. İbrahim 175 yıl yaşamıştır. Tevrat’ın bölümleri bulunmaktadır. Bu bölümlerden biri ise Tekvin bölümüdür. Bu bölümde Yahudilerin soylarından bahsedilmektedir. Bu bölüme dayanarak Adem ve Nuh arasında on nesil olduğu söylenebilir. Nuh’un üç oğlu olduğu ve bunlardan birinin de Sam olduğu söylenir. Hz. İbrahim de Sam’ın soyundan gelmektedir. İshak ve İsmail de Hz. İbrahim’in oğullarıdır. İsmail’in bir cariyeden dünyaya geldiği için dışlandığı rivayet edilmiştir. Yakup ise İshak’ın soyundandır. Yakup’un 12 oğlu olduğu söylenir. Bunlardan biri Yusuf’tur ve Mısır’da Yahudiliği devam ettirmiştir. Bu sürenin 430 yıl olduğu söylenmiştir. Bir diğer oğlu olan Levi ise Hz. Musa’nın atasıdır.
Hz. Musa
Yahudilerin tek peygamberi Hz. Musa’dır. Görevi ise İsrail oğullarını dönemin firavunundan kurtarmaktır. Bu peygambere indirilen kutsal kitaba ise Tevrat denir. Yahudiler Hz. Musa’yı en büyük peygamber olarak görmektedir.
Hz. Musa Yakup’un on iki oğlundan biri olan Levi’nin soyundan gelmektedir. O dönemde Mısır’ın yerlileri Mısır’a hakimdir ve İsrail oğullarına baskı uygulamaktadır. Ancak Hz. Musa firavunun kızı tarafından saraya alınmış, evlat edinilmiş ve bir devlet adamı olarak yetiştirilmiştir.
İstemeden bir ölüme sebep olan Hz. Musa Mısır’dan kaçmak zorunda kalmıştır ve Sina Dağı’na sığındığı sırada kendisine vahiy gelmiştir. Kendisine peygamber olduğu çölde söylenmiştir ve amacının firavunun İsrail oğullarına yaptığı zulmü sona erdirmek olduğu bildirilmiştir.
Hz. Musa sürgün sonrası firavundan İsrail oğullarına yapılan zulmü sona erdirmesini istemiştir. İsteği reddeden firavunun ve ülkesinin başına kötü olaylar gelince firavun İsrail oğullarının gitmesine izin verir. Fakat pişman olup peşlerine ordusu ile düşer. İsrail oğulları rivayete göre denizi bir mucize sayesinde aşarken firavunun ordusu denizde boğulur.
Yahudilere göre yaşadıkları toprak dünyanın en kutsal toprağıdır ve kendilerine verilmiştir. Topraklarının merkezinde Kudüs, Siyon Dağı ve Mabet bölgesi bulunmaktadır.
Hz. Musa kutsal emirleri almak için Sina Dağı’na çıkmıştır. Emir üzerine vadedilen topraklara İsrail oğullarını götürmeye çalışmıştır ancak İsrail oğulları putlara tapmaya devam edip kutsal topraklara dönmeyi reddetmiştir. Bu sebeplerden ötürü 40 yıl boyunca çölde yaşamaya mahkum edilmişlerdir. Rivayete göre Hz. Musa yüz yirmi yıl yaşamıştır. Ömrünün Mısır, Medyen ve çölde olmak üzere üç dönemden ibaret olduğu söylenmektedir. Tevrat Hz. Musa’ya gönderildiği için Yahudiliğin gerekliliklerinin ve kurallarının şekillenmesinde en önemli rol oynayan kişi Hz. Musa’dır. Hz. Musa’nın ölümünden sonra soyundan gelen Yeşu kavime liderlik etmiştir. Yeşu’nun liderliğindeki on iki kavim kutsal topraklara geri dönmüştür. Yeşu’nun ölümünden sonra Hakimler dönemi başlamıştır. Hakimlerin dikkat çeken özelliği savaşlarda İsrail oğullarını iyi yönetebilmiş olmalarıdır. Ayrıca bu dönemde Deborah adında bir kadın peygamber de olduğu bilinmektedir. Bu dönemde on kabile kuzeye iki kabile de güneye yerleşmiştir ve dönem krallık ile son bulmuştur. Saul Tanrı tarafından seçilen kral olmuştur. Saul’un ölümünden sonraki kral Davud adından daha çok söz ettirmiştir çünkü bu dönemde kavimler bir araya toplanmış, yerleşik hayata geçilmiş, askeri, siyasi, idari teşkilatlanmaya önem verilmiş ve Kudüs fethedilmiştir. Bu dönemin ihtişamlı olduğu söylenebilir. Kral Davud’un ölümünden sonra oğlu Süleyman kral olmuştur ve Kudüs’teki Moriah tepesine Mescid-i Aksa olarak bildiğimiz Bet-ha Mikdas adlı mabedi inşa etmiştir. Kral Süleyman döneminde tekrar dine dönüş olduğu için bu dönem yenilenme ve kutsanma dönemi olarak da adlandırılır. İsrail oğullarının altın çağını bu dönemde yaşadıkları da söylenebilir. Kral Süleyman’dan sonra yine kuzey güney olarak bölünme olmuştur. Kuzeydeki krallık Asurlular tarafından yıkılmıştır. Güneydeki krallığı da Babilliler yıkmıştır. Persler ise Babil krallığını yıkarak İsrail oğullarının topraklarına geri dönmelerine izin vermiştir. Bu dönem İsrail oğulları için yeniden yapılanma süreci olarak adlandırılabilir ve bu dönemde dikkat çeken lider Ezra’dır. Yahudi toprakları Roma ve daha sonra da Bizans yönetimine girince Yahudiler için yine savaş ve sürgün söz konusu olmuştur. İsrail oğullarının topraklarında rahatça yaşayıp ibadetlerini gerçekleştirmeleri ancak toprakları Müslümanların hakimiyetine girince mümkün olmuştur. Yahudiler Hristiyanlığın hakim olduğu birçok ülkeden sürülmüştür çünkü bazı Hristiyanlar Hz. İsa’nın ölümünden Yahudileri sorumlu tutmuştur. Kısacası, İsrail oğulları tarih boyunca baskılara, sürgünlere ve ölümlere maruz kalmıştır diyebiliriz.
Kutsal Kitaplar
Yahudilerin kutsal kitabı olan Tanah üç bölümden oluşmaktadır:
a. Tora (Tevrat) (Vahiyle oluşan bu bölüm beş kitap uzunluğundadır ve en önemli bölüm olarak kabul edilir.)
b. Nevim (Peygamberler)
c. Ketuvim (Kitaplar)
Tanah sadece kutsal kitap olarak görülmemelidir çünkü İsrail oğullarının tarihi de burada yer almaktadır. Bu nedenle dini kuralları içeren bir din kitabı olduğu kadar bir tarih kitabı olarak da kabul edilebilir.