Çağdaş Türk Dünyası Dersi 5. Ünite Özet
Kazakistan Cumhuriyeti
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Bağımsızlık Süreci
Kazakistan, Orta Asya’nın ortasında yer alan bir Türk cumhuriyetidir. Batıda Hazar Denizinden doğuda Çin ve Moğolistan’a uzanan ülkenin kuzeyinde Rusya, güneyinde ise Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan yer almaktadır. Kazakistan “oblıs” adı verilen 14 idari bölgeye ayrılmıştır. Bu oblastlar “rayon” adı verilen 175 ilçeye bölünmektedir. Tüm bu idari birimler mali açıdan 5 ekonomik bölge vardır.
Kazakistan Cumhuriyeti, Orta Asya Türk cumhuriyetleri arasında yüzölçümü açısından en büyük ülkedir. Kazakistan 2.7 milyon kilometrekare ile dünya sıralamasında en büyük dokuzuncu ülke konumundadır. Bir diğer deyişle Türkiye’nin yaklaşık 4 katı büyüklüğündedir. Eski Sovyet cumhuriyetleri arasında ise Rusya Federasyonu’ndan sonra ikinci büyük yüzölçüme sahiptir. Bu geniş coğrafyaya oranla çok az sayılabilecek bir nüfusu vardır. Kazakistan’da 2013 yılı verilerine göre yaklaşık 17 milyon kişi yaşamaktadır. Kazakistan, kilometrekare başına 6 kişi ile dünyadaki en düşük nüfus yoğunluğuna sahip ülkeler arasındadır.
Kazakistan halkının %63’ünü Kazaklar, %25’ini ise Ruslar oluşturmaktadır. Kazakistan’da yüzden fazla etnik grup yaşamaktadır. Bunlar arasında Ukrainler, Almanlar, Koreliler, Özbekler, Tatarlar ve Uygurlar sayılabilir.
Rusya 1731 yılından başlayarak Kazakları hâkimiyeti altına aldı. Rusya askerî müdahaleler, işgal hareketleri, diplomatik girişimler ve çıkarılan kanunlar aracılığıyla Kazak hanlıklarını ortadan kaldırdı. Kazak aydınlarının liderliğinde 1918’de Kazak Alaş Özerkliği ilan edildi.
Kazakistan bir cumhuriyet olarak ilk defa 1920 yılında “Kırgız (Kazak) Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” adıyla tarih sahnesine çıkmıştır. Bugünkü Kazakistan’ın sınırları Sovyetler Birliği döneminde belirlendi ve bağımsızlıktan sonra da aynı sınırlar muhafaza edildi. Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti 1936 yılında birlik cumhuriyeti statüsü kazandı. Yani Sovyetler Birliği’ni oluşturan temel cumhuriyetler arasında yer aldı. Kazakistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte 1991 yılında bağımsız oldu.
İç Politika
Devlet Yönetim Sistemi
Kazakistan federal olmayan, üniter devlet yapısına sahip bir cumhuriyettir. Devletin yönetimi ve görevleri anayasa ve yasalarla düzenlenmiştir. Kazakistan’ın ilk anayasası 1993’te yürürlüğe girdi. Günümüzde yürürlükte olan anayasa 30 Ağustos 1995 tarihinde kabul edildi. Bu anayasada Kazakistan cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir devlet olarak tanımlanmaktadır.
Anayasaya göre devletin temel görevleri halkın huzurunu, siyasi istikrarı, ekonomik gelişmeyi ve halkın refahını sağlamaktır. Bunu da demokratik yollarla, seçimle oluşturulan parlamento ve yine seçimle işbaşına gelen cumhurbaşkanı aracılığıyla yapar. Kazakistan anayasası yasama, yürütme ve yargı organlarının ayrılığı ve bağımsızlığı prensibini kabul etmektedir. Daha önceki anayasada Yüksek Cumhuriyet Konseyi adı verilen tek bir parlamento yer alıyordu. Yeni anayasada bu meclisin yerine Milli Meclis ve Senato adı verilen ikili bir yapı oluşturuldu. Bir diğer önemli değişiklik halka özel mülkiyet hakkının tanınması oldu. Ayrıca cumhurbaşkanının yetkileri arttırıldı ve yeni bir kurum olarak Anayasa Konseyi oluşturuldu. Bunların yanında toplumsal istikrarı devam ettirebilmek amacıyla etnik grupların hak ve özgürlükleri anayasal güvence altına alındı.
Kazakistan yarı başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. Devletin ve yürütmenin başı genel seçimlerle işbaşına gelen cumhurbaşkanıdır. Kazakistan cumhurbaşkanı beş yıl süre ile ard arda en fazla iki dönem görev yapar. Ülkenin resmî dili olan Kazakçayı bilen, 35 yaşını doldurmuş, 60 yaşını aşmamış her Kazakistan vatandaşı cumhurbaşkanlığı için aday olabilir.
Etnik Meseleler
Kazakistan nüfus açısından bir hayli karmaşık bir yapıya sahiptir. Günümüzde Kazakistan’da yüzden fazla etnik grup bir arada yaşamaktadır. Ancak Kazakistan’ın nüfus konusunda diğer ülkelerden ayrılan yanı birçok etnik grubun bu ülkede yaşaması değil, Kazakların kendi ülkelerinde neredeyse azınlık haline gelmeleridir.
II. Dünya Savaşı yıllarında Slavların yanı sıra Volga Almanları, Koreliler, Tatarlar ve Ahıska Türkleri gibi pek çok etnik grup Kazakistan’a sürgüne gönderildi.
II. Dünya Savaşı sonrasında tarımsal üretimi gittikçe azalan Sovyetler Birliği’nin tahıl ihtiyacını karşılamak amacıyla “el değmemiş, bakir” Kazak bozkırları büyük bir proje ile tarıma açıldı. Bu amaçla Rusya’dan yüzbinlerce tarım işçisi Kazakistan’a akın etti. Sonuçta Kazakistan’ın nüfus dengesi altüst oldu. 1959 nüfus sayımına göre Kazaklar, Kazakistan nüfusunun sadece %30’unu oluşturuyordu. Yani Kazaklar kendi ülkelerinde azınlık haline geldi.
Bağımsızlıkla birlikte Kazak nüfusunun arttırılması bir devlet politikası haline geldi. Bu amaçla başlıca iki yöntem kullanıldı:
- Devlet, Kazaklar arasında doğum oranının yükselmesini teşvik etti ve Kazak dilinin yaygınlaşmasını sağlamaya çalıştı.
- Ayrıca Kazakistan’daki Rusların, Rusya’ya dönmelerini teşvik etti.
Sonuçta 1999 nüfus sayımı verilerine göre Kazaklar psikolojik eşik olan %50’yi geçerek önce %53’e daha sonra 2009’da da %63’e ulaştı.
İktisadi Gelişmeler
Kazakistan ekonomisinin, bağımsızlığın ardından büyük bir hızla toparlanacağı ve hızla büyüyerek dünyanın sayılı ekonomileri arasına gireceği tahmin ediliyordu. Bu öngörünün başlıca üç nedeni vardı:
- Kazakistan ekonomisi Sovyetler Birliği döneminde üretim açısından Rusya ve Ukrayna’nın ardından üçüncü sırada geliyordu.
- Zengin yeraltı kaynaklarının yanı sıra gelişmiş bir ağır sanayi yapısı mevcuttu.
- Yetişmiş ve kalifiye bir işgücünden söz etmek mümkündü.
Ancak düşünüldüğü gibi olmadı ve Kazakistan ilk on yılda ağır ekonomik sıkıntılarla boğuşmak zorunda kaldı. Üretimde büyük düşüşler yaşandı ve ekonomi içinden çıkılması zor bir durgunluğa girdi. Sanayi sektörü 1991’de %1, 1993’te ise %12 oranında küçüldü.
Tüm büyüme rakamları eksi yönde seyrediyordu. Ülkedeki mal ve hizmet üretimi 1990-1995 yılları arasında %46 düşüş gösterdi. Kazakistan’da ve diğer eski Sovyet cumhuriyetlerinde yaşanan büyük ekonomik problemlerin başlıca kaynağı etkisiz ve işlemeyen eski ekonomik sistemdi.
Kazakistan ekonomisi 1990’larda söz konusu boru hatları anlaşmalarıyla ve özelleştirme projeleriyle büyümeye çalıştı. Küresel krizlerden korunmanın en güvenli yolu gelişmiş bir sanayi ve ticaret sistemine sahip olmaktır. Bu nedenle Kazakistan devamlı surette yabancı yatırımcıları ülkeye çekme gayreti içindedir. Dünya Fuar› olarak da bilinen ve yüz elli yılı aşkın bir zamandır yapılmakta olan Expo 2017 etkinliği Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılacaktır. Expo Dünya Fuarı, uluslararası ticaretin en önemli buluşma noktalarından biridir. Bu yüzden Kazakistan’da Expo 2017 için büyük hazırlıklar yapılmaktadır.
Kazakistan cumhurbaşkanı Nazarbayev, ekonomik gelişmeye özel önem vermektedir. İlk olarak 1998 yılında gündeme getirdiği Kazakistan-2030 ve Aralık 2012’de açıkladığı Kazakistan-2050 projelerinde devamlı surette ekonomik reformları ön plana çıkarmıştır.
Dış İlişkiler
Kazakistan, bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından beri uluslararası güç dengelerini kollayan bir dış siyaset yürütmeye çalışmaktadır. Dünyanın en uzun kara sınırı Kazakistan-Rusya arasında binlerce kilometre boyunca uzanan sınırdır. Kazakistan’daki Rus nüfusu, dış ticaret ve petrol boru hatları gibi meseleler de eklenince Kazakistan’ın Rusya’yı gözardı eden bir politika izlemesi mümkün görünmemektedir. Benzer bir biçimde doğu komşusu Çin ile de olumlu ilişkileri devam ettirmeye çalışmaktadır. Diğer Orta Asya ülkeleri ile de tarihten gelen ve coğrafi yakınlığın getirdiği komşuluk ilişkileri söz konusudur. Komşu ülkelerin yanı sıra Kazakistan’daki stratejik öneme sahip yeraltı kaynakları ve Baykonur uzay üssü nedeniyle ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri Kazakistan’la yakın ilişkiler kurma gayreti içindedir.
Bunların yanında tabii ki Türkiye de Kazakistan için bir müttefik ve dost ülke konumundadır.
Kazakistan bütün bu birbiriyle çakar çatışması içinde olan ülkelerle aynı anda iyi ilişkiler yürütmeye çalışmaktadır. Bu amaçla Nazarbayev, “çokvektörlü dış politika” biçiminde tanımladığı bir siyaset izlemektedir. Temelde güçler dengesi politikasının yerel bir uygulaması olarak düşünebileceğimiz bu çokvektörlü dış politika kavramı sayesinde hem Rusya, hem Çin, hem de ABD ile ilişkileri devam ettirebilmektedir.
Küresel Güçlerle İlişkiler
Rusya ile İlişkiler
Rusya, birçok nedenden ötürü Kazakistan dış politikasında en önde gelen ülke konumundadır. Öncelikle coğrafi bir zorunluluk söz konusudur. Kazakistan-Rusya arasındaki sınır, dünyanın en uzun kara sınırını oluşturmaktadır. Ayrıca Kazakistan’da yaklaşık 260 yıl süren Rus hâkimiyeti nedeniyle tarihsel ve toplumsal ilişkilerin devamı söz konusudur. Bunların yanında Kazakistan petrollerinin dünya pazarlarına açılan en büyük kapısı Rusya üzerinden geçen boru hatlarıdır. Son olarak Kazakistan nüfusunun yaklaşık %30’unu oluşturan Rus nüfus bir başka politika unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenlerle Kazakistan, bağımsızlığının ilk yıllarından beri Rusya ile ilişkilerini ekonomiden savunma stratejilerine kadar birçok alanda sürdürmektedir.
Çin ile İlişkiler
Kazakistan, devamlı surette bu doğudaki dev komşusundan gelen tehditlere karşılık Rusya ile güçler dengesi politikası izlemeye çalışmıştır. Bağımsızlıktan sonra ilk gündeme gelen konu Sovyet dönemi boyunca bir türlü belirlenemeyen 1.782 km. uzunluğundaki sınır meselesiydi. Uzun görüşmeler neticesinde 2006 yılında Kazakistan ve Çin arasında sınır anlaşması imzalandı. Ayrıca 2001 yılında sınır aşan sular ile ilgili başka bir anlaşma da imzalanmıştı. Böylelikle Kazakistan-Çin ilişkilerinde önemli bir konu halledilmiş oldu.
Kazakistan, İyi Komşuluk ve Dostluk İlişkileri Sözleşmesi, Terörizm ve Ayrılıkçı Hareketlere Karşı İşbirliği Anlaşması, Tehlikeli Askerî Operasyonların Önlenmesi Anlaşması gibi siyasi belgelerle Çin ile kurduğu iyi ilişkilerin devam etmesini güvence altına almaya çalışmaktadır. İki ülke 2004 yılında KazakistanÇin İşbirliği Komitesi kurdu. Bu komite hükümetlerarası ilişkilerde kolaylaştırıcı bir siyasi mekanizma görevini üstlenmektedir. Söz konusu komitede on alt komisyon oluşturulmuş ve her bir komisyonda her iki ülkeden uzman bürokratlar ve teknik heyetler görev yapmaya başlamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği ile İlişkiler
Bağımsızlığın ardından hızla dünyaya açılmak isteyen Kazakistan, ABD ve onun müttefikleriyle iyi ilişkiler kurdu. Kazakistan’daki petrol ve diğer yeraltı kaynakları büyük ekonomik potansiyele sahipti. Siyasi olarak da ABD’nin ezeli rakipleri olan Rusya ve Çin’in ortasında bir müttefik kazanmak ABD için bulunmaz bir fırsattı.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri Kazakistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkenin Türkiye olduğunu her fırsatta dile getirmektedir. Bu yalnızca diplomatik bir ilişki başlatmanın ötesinde sembolik anlamlar taşıyan bir siyasi girişim olarak değerlendirilebilir. Gerçekten de Kazakistan ve genel olarak tüm Orta Asya Türk cumhuriyetleri, Türkiye için tarihî ve kültürel anlamlar ifade ediyordu.
Coğrafi olarak zaten birbirinden uzak olan Kazakistan ve Türkiye arasına Sovyetler Birliği döneminde bir de ideolojik ayrılık eklendi. Uzun yıllardır Orta Asya’daki soydaşlarıyla ilişkiler kurmak isteyen Türkiye, 1991’den sonra bu imkânı buldu. Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti ile hızlı bir biçimde siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler başlatıldı.
Günümüzde Türkiye ve Kazakistan arasındaki en önde gelen konu petrol boru hatlarıdır. Türkiye enerji kaynakları konusunda çeşitliliğe gitmek amacıyla Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’dan da petrol ve doğal gaz ithal etmek istemektedir. Bunu da Rusya’yı devre dışı bırakan ve 2006 yılında hizmete açılan BaküTiflis-Ceyhan boru hattı aracılığıyla yapmaya çalışmaktadır.
Enerji kaynakları dışında Türk firmaları Kazakistan’da özellikle bankacılık, inşaat, telekomünikasyon, tekstil ve gıda üretimi sektörlerinde faaliyet göstermektedir. Kazakistan’daki Türk yatırımları 1 milyar Doları aşmış durumdadır. Özellikle yeni başkent Astana’daki inşaat projeleri, uluslararası havaalanı ve Almatı finans bölgesi projesinde Türk inşaat firmaları yer almıştır.
Kültürel Gelişmeler
Alfabe-Dil
Kazakça, modern Türk dilleri içerisinde Kıpçak grubunda yer almaktadır. Günümüzde Kazakistan, Moğolistan, Çin, Rusya, Özbekistan, İran ve Türkiye’de yaklaşık 11 milyon kişi Kazakça konuşmaktadır.
Kıpçak grubunu oluşturan diller arasında yer alan Kırgızca, Nogayca, Karakalpakça ve hatta Tatarca ile çok yakın gramer ve söyleyiş özellikleri göstermektedir. Türkiye’de konuşulan Türkçeye her ne kadar gramer olarak yakın olsa da söyleyiş olarak biraz uzaktır. Açıkçası, Türkçe ile Kazakça arasındaki en büyük sorun alfabeden kaynaklanmaktadır. Kazakistan’da günümüzde Kazakçaya uyarlanmış bir Kiril alfabesi kullanılmaktadır.
Tarih Yazıcılığı
Ülkelere, halklara ve işlenen konulara göre farklılıklar gösteren tarih yazımı, tarihçilerin bizzat kendisinden ve yaşadıkları zamanda meydana gelen değişimlerden etkilenmektedir. Tarih yazıcılığının tarafsız olup olamayacağı konusu tarih felsefecilerinin gözde araştırma alanlarından biridir. Kazakistan’da da Kazakların ve Kazakistan’ın tarihi neredeyse yeniden yazılmaya başladı. Kazaklar, Rus işgalinden önce yani XVIII. yüzyılda sözlü bir edebiyat ve tarih geleneğine sahipti. Tarih çoğu kere edebiyatla karışık bir halde destanlarda karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda ilk çalışmaları Çokan Velihanov (1835-1863) yapmıştır. Son Kazak hanı Veli Han’ın soyundan gelen Çokan Velihanov Kazak tarihi, edebiyat ve kültürü hakkında yaptığı çalışmalar ve yayınladığı eserlerle ünlüdür. Ünlü Kırgız destanı Manas’la ilgili akademik anlamdaki ilk çalışmayı Velihanov yapmıştır. Tüm eserleri beş cilt halinde yayınlanmıştır.
Eğitim Sistemi
Sovyet döneminin pek çok kötü etkisinin yanı sıra, bazı olumlu sonuçlarının da olduğu iddia edilebilir. Yüksek okuma-yazma oranları bu olumlu görülen sonuçlar arasındadır. Kazakistan, %97 okuma-yazma oranı ile dünyada üst sıralarda yer almaktadır.
Kazakistan eğitim sistemi şu okullardan ve aşamalardan oluşmaktadır:
- Okulöncesi eğitim,
- İlköğretim,
- Okul dışı eğitim ve öğretim,
- Aile eğitimi,
- Orta öğretim,
- Teknik orta öğretim,
- Yükseköğretim ve
- Üniversite.
Mecburi öğrenim 7 yaşında başlayıp 16’da sona ermektedir. Üniversiteye kadar olan öğretimin ilk aşaması 1. sınıftan başlayıp 4. sınıfta sona ermektedir. İkinci aşama 5-9 arası, lise 10 ve 11. sınıflardan oluşmaktadır. Genelde tüm bu sınıflar aynı okulda ve aynı bina çatısı altında yer almaktadır.
Edebiyat
Kazak edebiyatının kökenleri müzik eşliğinde söylenen aşk hikâyeleri, kahramanlık destanları ve öğüt veren öyküler içeren sözlü edebiyat örneklerine dayanır. “Akın” ve “jırav” adı verilen Kazak halk ozanları, özellikle “batır” adı verilen halk kahramanlarının savaşları ve mücadelelerinin anlatıldığı destanlar anlatırdı. Bunlar arasında Alpamıs Batır, Kobılandı Batır, Er Tarğın, Er Edige, Kambar Batır ve Kabanbay Batır öne çıkan destanlardır.
Aşk hikayeleri arasında ise Kız Jibek ve Kozı KörpeşBayan Suluv en ünlüleridir. Anonim halk hikayeleri olan bu sözlü edebiyat örnekleri XVIII. yüzyılda söyleyeni belli hale gelmeye başladı. Bunlar arasında en ünlüsü Bukar Jırav’dır. Ünlü Kazak hanı Abılay Han’ın maiyetinde yer alan Bukar Jırav, övgülerinin yanında eleştirilerini de çekinmeden hanın yüzüne karşı söyleyebilmesiyle tanınmıştır.
Bağımsızlık dönemi Kazak edebiyatının önemli bir özelliği, Sovyet döneminde yasaklı kalmış yazarların eserlerinin yeniden ele alınarak, yeni baskılarının yapılmasıdır. Kazak edebiyatının temellerini kuran ve XX. yüzyıl başında yazdıklarıyla tüm Kazak halkını etkileyen Ahmet Baytursunov, Miryakup Dulatov, Mağjan Jumabayev, Şakerim Kudayberdiev ve diğer birçok Kazak aydınının eserleri yeniden Kazak halkının istifadesine sunulmuştur.
Kazak edebiyatında son yıllarda öne çıkan isimler ve eserleri arasında T. Abdikekimov’un Akşam Hattarı, M. Rayımbekulı’nın Ay, A. Karipjanov’un Sanadağı Suretter, A. Balkıbek’in Metamorfoza, T. Kenesbayev’in Kızğış Kus ve Duman Ramazan’ın Kökjal adlı kitapları sayılabilir.
Basın
Sovyetler Birliği döneminde haberleşme ve basın devletin tekelindeydi. Varlığını bugün de sürdüren günlük gazete Kazahstanskaya Pravda devletin yayın organıydı.
Kazakistan bağımsız olduktan sonra, dünyaya açılmanın da etkisiyle gazete ve dergi sayısında büyük bir artış yaşandı. Günümüzde yaklaşık 950 gazete ve 400 dergi yayınlanmaktadır. Söz konusu gazete ve dergilerin büyük çoğunluğu Rusça yayın yapmaktadır. Kazak nüfusu çoğunluğu sağladığı halde toplumsal hayatta Rusçanın etkisi sürmektedir. Özellikle kültürel ve entelektüel alanlarda insanlar kendilerini Rusça ifade etmektedir. Ayrıca Rusçanın bilim dili olma özelliği devam etmektedir.