Modern Ortadoğu Tarihi Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Merkezi Ortadoğu: Suriye, Filistin-İsrail, Lübnan
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Suriye’nin diğer ülkeler için bir cazibe merkezi
olmasının sebebi nedir?
Batısının tamamen deniz olması ve kıyıdan
itibaren yaklaşık 100 mil uzunluğundaki verimli araziden
sonra başlayan doğu kesimlerin çöl olması, arada kalan
dar bölgeyi tarih boyunca hem insan yerleşimi hem de
ekonomik anlamda Ortadoğu’nun önemli cazibe
merkezlerinden biri yapmıştır.
634 yılında İslam devletlerinin kontrolü altına
girmeden önce Suriye hangi İmparatorluğun kontrolü
altında idi?
M.Ö 60 yılından itibaren Roma
imparatorluğunun hakimiyetine girdi. Uzun süren Roma
hâkimiyeti sırasında bu medeniyetin pek çok eseri
oluşturulmuştur.
Suriye Hangi padişah döneminde Osmanlı
topraklarına katılmıştır?
Yavuz Sultan Selim’in 1516 yılındaki seferleri ile
birlikte Suriye Osmanlı topraklarına dahil olmuştur. Bölge
400 yıl Osmanlı yönetiminde kalmıştır.
Suriye Osmanlı İmparatorluğu için neden önem
taşıyordu?
Suriye toprakları (Bilad-i Şam), Osmanlı dönemi
boyunca (1516-1918); buralardan sağlanan vergi gelirleri,
Halep’in uluslararası ticaret sistemi içindeki yeri ve
Şam’ın seferlerde geçiş yolları üzerinde bulunması gibi
faktörlerle doğrudan denetim altında tutulmuştur. Bunlara
ilaveten, Bilad-i Şam’ın Kudüs kentinden dolayı kutsal
kabul edilmesi, siyasi zorunluluklara manevi bir boyut
ekliyordu.
Osmanlı açısından Suriye’de asıl sorunlar ne zaman
başladı?
Osmanlı açısından Suriye’de asıl sorunlar XIX.
yüzyılın ikinci yarısında başladı. Osmanlı’nın bölgeye
hükmettiği 400 yıl boyunca, büyük ölçüde barışık ve
istikrarlı bir dönem yaşayan Suriye, 19. yüzyılda bazı
olumsuz siyasi, ekonomik ve kültürel değişikliklere sahne
oldu. 1830-1860 yılları arasında özellikle Avrupalılarla
ticaretin yol açtığı ekonomik ve politik gelişmeler,
Müslüman olmayanların ekonomik statüsünün
yükselmesine yardım etmiştir. İlaveten Osmanlı’daki
reform hareketlerinin, gayrimüslim kesimleri politik ve
sosyal olarak kayırdığının düşünülmesi Müslüman
çoğunluk arasındaki huzursuzluğu arttırdı. Gerilimin
temeli 1832 yılında Mısır valisi M. Ali Paşa’nın oğlu
İbrahim Paşa’nın bölgeyi işgali sırasında atıldı. İbrahim
Paşa, kendi müttefiki olan Lübnanlı Hıristiyanlara gözle
görülür bir ayrıcalık vererek, eyaletin tımar yönetimini
onlar eliyle yürütmüş ve alkol satımı dahil Hıristiyanlara
birçok serbestlik sağlanmıştı.
1840 yılında Osmanlı merkezî yönetimi bölgeyi yeniden
kontrolü altına aldığında Müslümanların beklentilerinin
tam tersi bir uygulama içine girdi. 1839’da ilan edilmiş
olan Gülhane Hattı Hümayunu ile Osmanlı sultanının din
farkı gözetmeksizin bütün Osmanlı tebaasına yasal eşitlik
tanıyacağı fakat Mısır yönetiminin Hıristiyanlara
tanıdıkları ayrıcalıkların da aynen süreceği ilan ediliyordu.
Çok geçmeden 1856 Tanzimat Fermanı, tüm kesimler
arasında hukuki olarak eşitlik getirdiğinde sıkıntılar baş
gösterdi. Sosyal hoşnutsuzluk, önce 1838-1845 arası
Maruni-Dürzi, 1860’dan itibaren Müslüman-Dürzi ve
Müslüman-Hıristiyan çatışmalarına dönüştü.
Arap Milliyetçiliğinin doğuşu nasıl başladı?
1939’dan itibaren bölgede kurulan yabancı
okullar ve özellikle 1866’da kurulan Suriye Protestan
Koleji yeni bir aydın sınıfı da beraberinde getirdi. Nazif
Yazıcı, Butros Bustani gibi aydınlar, sadece batının
tesiriyle değil kendi edebi geleneklerini de ihya etmek
maksadıyla Arap Rönesansı’nın temellerini bölgede atmış
oldular. Bu hareket daha çok Hıristiyan Araplar tarafından
büyük rağbet gördü. Yerli gayrimüslim tüccarların finanse
ettiği kolejlerde bütünleştirici Arap-İslam kültüründen çok
Suriye ve Lübnan’ın İslam öncesi tarihi vurgulandı.
Birinci dünya savaşının Suriye’de meydana getirdiği
üç grup neleri destekliyordu?
Birinci Dünya Savaşı, Suriye toplumunda üçlü
bir bölünme meydana getirdi. Müslümanların büyük
bölümü, kendi inançlarının garantörü olarak gördükleri
Osmanlı Devleti’ni desteklerken, Hıristiyan ve Yahudi
azınlık toplumları bağımsızlık fırsatı olarak gördükleri bu
savaşta Avrupalı güçlerin tarafında durmuş, üçüncü grubu
oluşturan ve genellikle bedevilerden oluşan bir kısım Arap
isyancıları ise İngilizlerin desteklediği Şerif Hüseyin
öncülüğünde Osmanlı’ya karşı ayaklanmışlardır.
Sykes-Picot Anlaşmasının içeriği genel hatlarıyla
nedir?
Sykes-Picot anlaşması modern Ortadoğu’nun
tarihsel ve sosyal gereklerini gözardı ederek yapay bir
şekilde sınırlarını çizen anlaşmadır. Osmanlı
hakimiyetinden sonra sadece Suriye değil tüm Ortadoğu
bölgesi Britanya ve Fransa’nın çıkarlarına göre çizilen
sınırlarla bölündü. Yeni işgal yönetimleri sosyal
gerçeklikten ve tarihsel alt yapıdan çok uzak bir politik
zeminde çizdikleri sınırlarda yeni ülkeleri bağımsızlığa
hazırlama misyonu ile işe koydular.
Manda idaresi nedir?
Birinci dünya savaşından sonra Milletler
Cemiyeti tarafından Avrupalı bazı ülkelere diğer ülkelerin
topraklarını idare etme yetkisini veren yasal statüdür.
Diğer ülkeler üzerinde sömürge kurma maskesi olarak da
tanımlanmaktadır. Suriye manda yönetimine 1945 yılına
kadar katlanmıştır. Bu süre zarfında Fransa kendi gücünü
kurmak için böl-yönet prensibini acımasızca uygulamıştır.
Hatay sorunu nasıl açıklanabilir?
Manda idaresinin diğer bir çıkmazı İskenderun
Sancağının Türkiye’ye bağlama talepleri ile ilgili idi.
İskenderun bölgesi 1921 tarihli Türk-Fransız Anlaşması’na
göre özerk bir bölge olarak Suriye manda idaresine geçmişti. Bu özerk yapısını 1923’de yitiren bölge, Halep
eyaletine bağlanmıştı. Bu, nüfusun büyük bölümünü
oluşturan Türkler arasındaki huzursuzluğu daha da arttırdı.
Hatay’ın çözümlenmemiş siyasi statüsü sebebiyle
Türkiye’nin dış politika gündeminde sürekli yer işgal eden
konu, yaklaşan İkinci Dünya Savaşı sebebiyle bölgedeki
hâkimiyeti zayıflayan Fransa ile Türkiye’yi yeniden karşı
karşıya getirdi. Suriye içindeki milliyetçilerle Türkiye’nin
baskıları arasında sıkışan Fransa çözümü 1937 yılında
bölgeye otonomi tanımakta gördü. Bu çerçevede
uluslararası gözetimde 1938 yılında yapılan nüfus sayımına
göre oluşan Sancak Parlamentosu, Eylül 1938’de bağımsız
Hatay devletini ilan etti. Bir yıl süren bu bağımsızlık sonrası
1939 yılında yapılan halk oylamasında halkın Türkiye’ye
bağlanma yönündeki kararı ile anavatana iltihak gerçekleşti.
Baas Partisi kısaca nasıl açıklanabilir?
Baas partisi 1960’lı yıllara girerken Suriye iç
Politikasının en büyük aktörlerinden biri olmuştur.
Yeniden diriliş anlamına gelen Baas, Arap Milliyetçisi,
sosyalist ve anti-emperyalist ideolojiyi benimsemiştir.
Filistin sorunu hangi süreçte ortaya çıkmıştır?
Suriye’nin güneyindeki bölgeye Filistin adı
verilmektedir. Ancak tarih boyunca böyle bir devletin
olmayışı bu devletin sınırlarının belirlenmesinde her zaman
sorun olmuştur. Bu bölgenin sınırları İngiliz mandası
döneminde çizilmiştir. Etnik olarak Filistin halkının tamamı
Arap’tır. Dini çoğunluk Müslümanlarda olsa da Hıristiyan
ve Museviler de vardır. 19. Yüzyılın sonlarına doğru
bölgede artan Yahudi nüfusu, bu bölgede Siyonizm
hareketinin başlaması ile Filistin'de yerleşmeye başlamış ve
bu da sorunların filizlenmesine sebep olmuştur.
Siyonizm hareketi nasıl açıklanabilir?
Tarih içinde Avrupa’da kabul görmemiş
Yahudilerin arayışı içinde oldukları vaat edilmiş topraklar
fikri bu hareketin temelinde yatan unsurlardan biridir. Bu
konuda atılan ilk adım 1870’de Alliance Israelite
tarafından Yafa yakınlarında bir ziraat mektebi açılması ve
orada “Siyon sevdalıları” adıyla bir cemiyetin
kurulmasıyla olmuştur. Osmanlıların uzun süre karşı
çıkması Siyonistlerin Filistin’e ilerleyişini bir nebze de
olsa yavaşlatmıştır.
Toprak karılığı barış prensibi nasıl açıklanabilir?
İlk defa BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı
kararı ile gündeme gelen ve Arap-İsrail barışının özünü
oluşturan ilkedir. Bu ifade, Arap ülkelerinin savaş
tehdidinden vazgeçmeleri karşılığında İsrail’in işgal ettiği
topraklardan çekilmesini öngörmektedir.
Ortadoğu siyasetinde Suriye’nin en hayati
girişimlerinden biri olan Lübnan savaşı nasıl açıklanabilir?
Lübnan’da iç politikadaki etnik gerilim 1970
yılından itibaren tırmanışa geçti. Özellikle artan sayıda
Filistinli mültecinin ülkeye gelişi Lübnan’daki Müslüman
Sünni nüfusu arttırdığı için, Hıristiyan ve Şii kesimlerde
derin bir hoşnutsuzluk başlamıştı Birkaç yıl süren sinir
harbi nihayetinde 1975 yılında Filistin gerillaları ile
Lübnan’daki Hıristiyanlar arasında patlak veren çatışma
14 yıl sürecek iç savaşı başlattı. Haziran 1976’da dönemin
Lübnan Devlet Başkanı Süleyman Farance’nin resmi
talebi üzerine müdahale eden Suriye birlikleri, burada
Filistinlilere ve sol güçlerin aşırı güçlenmesini önlemek
için Maruni Hıristiyanlara arka çıktı. Aynı yılın sonlarına
doğru çatışan taraflar arasında ateşkesi sağlayan ve
istikrarsız bir güç dengesi kuran Şam yönetimi, Lübnan’da
o tarihten 1980’lerin sonuna kadar sürecek olan çarpık
diplomatik yapının temelini attı. Lübnan siyasi yapısında
da bir takım değişikliklerin yapan Suriye, Mayıs 1976’dan
itibaren Lübnan seçimlerinde kendi adaylarını seçtirerek iç
politikaya hakim oldu.
Suriye’nin Türkiye ile yaşadığı su sorunu nasıl
açıklanabilir?
Soğuk Savaş yıllarında farklı siyasal kutupların
müttefiki olan iki ülke Ortadoğu bölgesinde ABD ve
Sovyetlerin temsilcisi gibiydi. Ancak bu sistemik
çekişmelerde katalizör rolü oynayan sorunların başında su
ve güvenlik krizleri geliyordu. Sorun ilk defa 1950’li
yıllarda gerek Suriye ve gerekse Türkiye’nin Fırat nehri
üzerinde büyük çaplı projeler geliştirmeye başladıkları bir
dönemde kendini gösterdi. Projelerin çapı su dengesini
fazla etkilemediği için 1980’lere kadar su paylaşımından
dolayı ciddi bir gerilim olmadı. Ancak, 1970’lerin
ortasından itibaren Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)
çerçevesinde devasa yatırımlar yapmaya başlayan
Türkiye’nin Fırat ve Dicle nehirlerine ilişkin planları
komşularla ilişkilerini olumsuz etkiledi. Sorunu çözmek
üzere 1983’te Türkiye, Irak ve Suriye arasında Ortak
Teknik Komite kuruldu.
Suriye’nin Türkiye ile güvenlik sorunu nasıl
açıklanabilir?
Bu döneme damgasını vuran diğer ikili sorun ise
Türkiye’de faaliyet gösteren terör örgütlerine Suriye’nin
verdiği destektir. 1980’lerde iki ülke adeta “teröre karşı
su” pazarlığına girişmişlerdi. 1983 yılına kadar Ermeni
Asala Örgütü’nü destekleyen Suriye, 1978 yılında
Türkiye’den kaçan Abdullah Öcalan’ın Şam’a
yerleşmesinden sonra da PKK’ya ev sahipliği yaptı.
Suriye’den sağlanan lojistik ile Türkiye’de terör eylemleri
yapılmasından duyulan rahatsızlık, Ekim 1998 tarihinde
iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdi. Öcalan’ın teslim ya da
Suriye’den sınır dışı edilmesini isteyen Türkiye, sınıra
asker yığınağı yapınca gerilim zirveye çıktı. Muhtemel
savaşı durdurmak için Mısır ve İran’ın arabuluculuğunda
yumuşayan ortam 1998 yılında iki ülkenin güvenlik
anlaşması imzalaması ardından yerini kısmen iyileşen ikili
ilişkilere bıraktı.
Ortadoğu barış sürecinin tıkanması sürecinde Suriye
ve İsrail’in ilişkileri nasıl etkilenmiştir?
Ortadoğu barış sürecinin tıkanması Suriye’yi,
düşmanı İsrail karşısında farklı stratejik argüman arayışına itti. Filistinli ve Lübnanlı gruplara desteği özellikle bu
dönemde sadece bu iki ülkedeki çekişmelerin değil,
Suriye’nin ulusal güvenliğinin en geçerli yolu olarak
görünüyordu. Suriye, 2005 yılında uluslararası baskılar
sebebiyle Lübnan’daki askerlerini çektiğinde çok ciddi bir
darbe yemiştir. Bununla beraber, hemen sonrası barış
sürecinin yeniden canlandırılmasına yönelik Türkiye
arabuluculuğunda pazarlıklar yeniden başladığında bu
güvenlik zaafı kısmen giderilmişti. Ancak, yürütülen
pazarlıklar 2008 yılında İsrail’in Gazze saldırısı sebebiyle
tamamen bitti.
Müslümanlığı seçmeden önce Lübnan’da hangi
krallıkların ve imparatorlukların hakimiyeti yaşanmıştır?
Akdeniz çevresinde ticaret kolonileri kuran ve
modern alfabeyi geliştiren denizci ve tüccar kavim
Fenikeliler, Lübnan’ın bilinen ilk yerleşimcileridir.
Fenikelilerin yanı sıra Milattan önce Amurrular ve
Mısırlılarla devam eden kısa dönemli yönetimleri ardından
Lübnan toprakları sırasıyla, Babil, Pers, İskender,
Selefkiler, Roma ve Bizans hâkimiyetinde kalmıştır. Tüm
bu tarihsel miras, geride çok renkli bir yapı bırakmış ve
bugünkü Lübnan’ın farklı etnik ve dini yapısının temel
taşı olmuştur. Lübnan, 636’da Müslümanların
hâkimiyetine geçmiştir
Lübnan’ın coğrafi konumunun sonuçları nelerdir?
Merkezi denetimde uzak konumu nedeniyle
Lübnan dağları, hem Ortodoks Bizans’ın baskılarından
kaçan Katoliklere hem de Sünni İslami otoritenin
denetimine karşı çıkan İsmaili ve Nusayrilere sığınma yeri
olmuştur.
Lübnan’daki Türk hakimiyeti ne zaman başlamış ve
bitmiştir?
Lübnan’da Türk siyasi hakimiyeti erken dönemde
başlamıştır. 10. yüzyılın başlarına kadar Tolunoğulları’nın
hâkimiyetinde kalan Lübnan İhşitlerin ardından 969’da
Fatımilerin idaresi altına girmiştir. Akabinde birçok
devletin hükümdarlığına giren Lübnan Yavuz Sultan
Selim’in 1516 tarihli seferiyle 400 yıllık Osmanlı
hakimiyetine girmiştir. 1916 tarihli Sykes-Picot anlaşması
ile Lübnan Osmanlı hakimiyetinden çıkıp Fransız Mandası
altına girmiştir.
Lübnan’da yaşanan Fransız Manda dönemi kısaca
nasıl açıklanabilir?
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı
sonunda parçalanmasını müteakip Nisan 1920’de
Lübnan’ı içine alan Bilâd-i Şam bölgesinde Fransız
mandası resmen başlamıştır. Lübnan, Batı müttefiki küçük
bir Hıristiyan devlet olarak tasarlanmıştı. İçerisine bazı
Müslüman kentlerin de katılmasıyla Fransa mandası
altında 1 Eylül 1920’de Büyük Lübnan Devleti kuruldu.
Kendini Suriye’dekinden daha rahat hisseden ve
muhalefet kaygısı taşımayan Fransa, Lübnan’da istediği
gibi bir düzen kurmuştur. 1926’da kabul edilen yeni
anayasaya göre Fransız Yüksek Komiseri, kanunları veto
etme, meclisi feshetme ve anayasayı askıya alma
yetkilerine sahip olmuştur. İç huzursuzlukların damga
vurduğu manda dönemi, 1939’da Avrupa’da ‹kinci Dünya
Savaşı patlak verdiğinde gerilemeye başladı. Özellikle
Fransa’nın Alman işgaline girmesi sonrasında
Lübnan’daki nüfuzu iyice silindi. Bununla birlikte
Hıristiyan grupların Fransa’ya sadakati, manda
yönetiminin ömrünü uzatmış olsa da, savaş sonunda
Fransa bu ülkedeki siyasi otoritesini kaybetmiştir.
Confessionalism nedir?
Confessionalism; özellikle çok sayıda dini
grubun bir arada yaşamak zorunda olduğu durumlarda,
siyasi ve kurumsal iktidarı bu gruplar arasında belirli bir
oranda paylaştırılarak kurulan yönetime denir.
Kara Eylül olayı nasıl açıklanabilir?
1970 yılı Eylül ayında Filistinli Silahlı grupların
İsrail karşısında pasif kalan Ürdün Kralı Hüseyin’e
yönelik başarısız darbe girişiminin ardından başlayan ve
1971 yılı Temmuz ayına kadar süren iç savaş ve katliam.
İsrail’in destek verdiği operasyonlarda Ürdün yönetimi
binlerce Filistinliyi katletmiş ve ülke dışına sürmüştür.
Lübnan temel siyasetinde temel dayanak olarak alınan
olay nedir?
Lübnan siyasetinde temel dayanak 1932 nüfus
sayımıdır.
Sabra ve Şatilla Katliamları nasıl açıklanabilir?
FKÖ Lideri Arafat’ın daha fazla sivilin hayatını
kaybetmemesi için kabul etmek zorunda kaldığı ateşkesin
şartlarından biri de, geride kalan Filistinli sivillerin can
güvenliğinin sağlanamamasıydı. ABD ve İsrail’in verdiği
teminatlara rağmen Beyrut’taki Filistinli mültecileri çok
zor günler beklemekteydi. İsrail’in doğrudan desteklediği
Falanjist Lübnan Güçleri komutanı Beşir Cümeyyilin
bombalı saldırıda hayatını kaybetmesi üzerine
Hıristiyanlar harekete geçti. 200 kişilik Falanjist grubu
İsrail birlikleriyle işbirliği içerisinde Beyrut’taki Sabra ve
Şatilla isimli iki Filistin Mülteci kampına girerek 2000’e
yakın sivil mülteciyi katletti. Katliam soruşturmak üzere
İsrail’de kurulan Kahan Komisyonu Şubat 1983’de
yayımladığı raporda, Falanjist lideri Hubeyka’yı
doğrudan, Ariel Şaron’u da bireysel olarak katliamdan
sorumlu tutmuş ve Şaron savunma bakanlığından istifa
etmek zorunda kalmıştır.
Taif Anlaşması ne zaman kabul edildi?
En son 1972’de yapılabilen seçimlerden geriye
kalan 62 milletvekili değişik grupları temsilen, Arap
Birliği’nin öncülüğünde ve ABD’nin desteğinde Suudi
Arabistan’ın Taif şehrinde bir araya geldi. Uzun
müzakerelerin ardından Milli Uzlaşma Belgesi yani Taif
Anlaşması, 22 Ekim 1989’da kabul edildi.
Taif Anlaşmasının içeriği nasıl açıklanabilir?
Anlaşma, mezhebi dengeye dayalı Lübnan iç
siyasetini revize ederken İsrail’e karşı mücadele veren
Hizbullah hariç tüm milis güçlerin dağıtılması göçmenlerin yeniden yurtlarına dönmesi gibi sosyal barışı
doğrudan etkileyen hususları karara bağladı. Anlaşma
Soğuk Savaş’ın sona erdiği belirsiz bir dönemde bölgesel
aktörlerin uzlaşmasını yansıtıyordu. Taif Anlaşması ile
siyasi gücün dinî cemaatler arasındaki dağılımı yeniden
düzenlenmiş; 128 sandalyeli parlamento Hıristiyanlar ve
Müslümanlar arasında eşit paylaşılmıştır.
Teoride hiçbir lider, grup veya mezhebin bir diğeri
üzerinde tahakküm kuramayacağı bu sistemin
işleyebilmesi için farklı mezhepler arasında siyasi diyalog
kanallarının açık olması ve geniş tabanlı bir uzlaşma
şarttır. Ne var ki toplumsal barışın teminatı olarak görülen
bu sistem, pratikte başarısızlığa uğramıştır.
İslami dönemin Suriye'ye getirdiği yenilikler nelerdir?
Yeni bir dini ve sosyal anlayış ile siyasal bir merkez olma özelliği.
Suriye'de ortaçağda hakim olan siyasi güçler hangileridir?
Emeviler, Abbasiler, Tolunoğulları, İhşitler, Eyyubiler ve Zengiler.
Suriye Osmanlı idaresine hangi dönemde girmiştir?
Yavuz Sultan Selim döneminde 1516 yılında Osmanlı idaresine girmiştir.
Suriye toprakları için kullanılan kavram hangisidir?
Bilad-ı Şam
Suriye topraklarında Roma İmparatorluğundan sonra en uzun süreli hakimiyet hangi dönemde olmuştur?
Osmanlılar
Arap Rönesansının temelini atan aydınlar kimlerdir?
Nazif Yazıcı, Butros Bustani, Abdurrahman el-Kevakibi
Arap entelektüel milliyetçilik hareketi ne zaman doğmuştur?
1847 yılında Amerikan misyonerlerinin himayesinde Suriye ve Beyrut'ta Arap Edebiyatçılar Derneğinin kurulmasıyla başlamıştır.
Suriye'nin bağımsızlaşma süreci hangi olaydan sonra hızlanmıştır?
II.Dünya Savaşı
1950'li yıllarda Suriye'ye rengini veren en önemli devlet politikası nedir?
Arap milliyetçiliği
1955 yılında kurulan Bağdat Paktı'nda yer alan devletler hangileridir?
Türkiye,Irak,İran, Pakistan ve İngiltere
Suriye'de manda yönetimi hangi tarihler arasında ve hangi devlet himayesinde olmuştur?
1920-1945 tarihleri arasında Fransa manda yönetimi altında geçmiştir.
1960'lı yıllara gelindiğinde Suriye iç politikasında etkin olan aktörler kimlerdir?
Nasırcı gruplar, Müslüman kardeşler ve Baas partisi.
XIX. yüzyılda dağınık halde yaşayan yahudileri kutsal topraklara yerleşme konusunda cesaretlendirenler kimler olmuştur?
Napolyon, Mordehay Manuel Noah, Joseph Salvador
Yahudilerin kutsal topraklara yerleşme düşüncesine karşı çıkan ilk Osmanlı padişahı kimdir?
II.Abdülhamit
Yahudilerin Filistin topraklarında devlet kurmak amacıyla yaptıkları ilk siyonist kongre nerede yapılmıştır?
İsviçre'nin Basel kentinde yapılmıştır.
Yahudilere Filistin topraklarında Yurt ve devlet kurma imkanı sağlayacak en önemli gelişme ne olmuştur?
1917 Balfour Deklarasyonu'nun ilanı
Yahudilerin Siyonist politikalarını destekleyen ve bu ortamı oluşturan en önemli devlet hangisidir?
İngiltere
1967 İsrail- Arap devletleri savaşlarının en önemli sonucu ne olmuştur?
İsrail Mısır, Ürdün ve Suriye'ye saldırmış ve stratejik açıdan önemi olan Golan Tepeleri kaybedilmiştir.
Lübnan'ın bilinen ilk yerleşimcileri kimlerdir ve bunların en önemli özellikleri nedir?
Akdeniz kıyılarında ticaret kolonileri kuran ve modern alfabeyi geliştiren denizci ve tüccar kavim Fenikeliler Lübnan'ın ilk yerleşimcileridir.
Lübnan'da iç huzursuzluklara yol açan siyasi temsil meselesi ne zaman ve nasıl çözülmüştür?
1943'te Maruni Cumhurbaşkanı Bişare el-Huri ile Sünni Başbakan Riyad es-Sulh arasında sözlü bir uzlaşmaya dayanan Miili Misak ile çözülmüştür.
1976-1978 Birinci Lübnan iç savaşı kimler arasında olmuş ve sonucu ne olmuştur?
Hristiyanlar ve Filistinliler arasında başlayan, solcu-milliyetçi Müslüman güçler ile sağcı radikal Hristiyan güçler arasında yaşanmıştır. Sonuçta başkent Beyrut, Müslüman Batı Beyrut ve Hristiyan Doğu Beyrut olarak ikiye ayrılmıştır.