aofsoru.com

Osmanlı İktisat Tarihi Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim

Çalışma Hayatı Ve Sosyal Güvenlik Uygulamaları

1. Soru

Osmanlı'da sosyal güvenlik uygulamalarından olan geleneksel uygulamalar hakkında bilgi veriniz.

Cevap

Osmanlı Devleti’ndeki sosyal güvenlik yardımlaşmaları ve uygulamaları; aile içi yardımlaşmalar, dini nitelikli yardımlar, vakıflar ve meslek kuruluşları olarak dört ayrı kategoride ele alınabilir. 


2. Soru

Osmanlı Devleti'nde sosyal güvenlik uygulamalarından olan dini nitelikli yardımlara örnek veriniz.

Cevap

Osmanlı Devleti’ndeki dini nitelikli yardımlar, daha çok sosyal yardımlar kavramı çerçevesinde ele alınabilir. Dar gelirliler ve muhtaçlara yapılan yardımlar, yüksek gelirlilerden düşük gelirlilere doğru gelirin belirli çapta yeniden dağılımını sağlamaktadır.

İslâm geleneğinde yer alan birçok mükellefiyet ve kurumun sosyal dayanışma ve sosyal güvenlikle ilgili olduğu bilinmektedir. Örneğin, kefaret gibi, bir hatanın karşılığında yapılması gereken işlemlerin çoğu muhtaçlara yardım türündendir. Yine sadaka, fitre, kurban, adak vs.de de aynı özellikler bulunmaktadır. Bu bağlamda, İslâm geleneğinin tasarrufa değil infâka (harcamaya), bencilliğe değil diğergamlığa dayanan bir yapı olduğu söylenebilir


3. Soru

İslâm geleneğinin tasarrufa değil infâka (harcamaya), bencilliğe değil diğergamlığa dayanan bir yapı olduğu söylenebilir. Burada geçen diğergamlık ne demektir?

Cevap

Bencil olmama, başkalarını düşünme demektir.


4. Soru

Osmanlılarda bir esnaf birliğine, bir mahalleye dâhil olmak isteyenlere kaç kefil lazımdı ve kefaletin ne gibi bir fonksiyonu vardı?

Cevap

Osmanlılarda bir esnaf birliğine, bir mahalleye dâhil olanlara en az bir kişinin kefil olması gerekiyordu. Bir mahalle ve meslek grubunda barınmak ve çalışmak bir kefil ile mümkündü. Kefili olmayanlar böyle bir sosyo-ekonomik kuruluşta barınamazlardı. Osmanlılarda gördüğümüz bu kefalet uygulaması çeşitli grupların birbirlerini tanıma, anlama ve dayanışmalarını da sağlamıştır.


5. Soru

Akile nedir?

Cevap

Sosyal dayanışmayı aile ve en yakınlardan başlatan İslâm geleneği, kişinin ilgili olduğu toplum kesimlerini ondan sorumlu tutar. Bunlardan birincisi akile olgusudur. Uygulamanın ilk zamanlarında ve temelinde kaza, ölüm ve yaralanma gibi zarar görülen bir olayın sonuçlarını telafi etmeye yönelik kan bedeli olgusu bulunmaktadır. Bu bedel önce fiili işleyen kişi tarafından, gücü yetmez ise akilesi tarafından ödenmekteydi. Akileyi oluşturan gruplar meslek kuruluşu, mahalle ve köy halkı, akrabalar veya devlet olabilir. Bu amaca yönelik olarak maakıl denilen bir yardımlaşma sandığı da oluşturulmuştur. Bu sandığın sigortaya örnek oluşturduğu ileri sürülmüştür. Yardımlaşma sandığı ve akile olgusu ile bu yaklaşım, tüm sosyal güvenlik sistemine yaygınlaştırılabilir.


6. Soru

Günümüzde toplu iş sözleşmelerinin çalışanlara sosyal nitelikte destekler sağladığı düşünüldüğünde, Osmanlı Devleti’nde gerçekleştirilen ilk toplu iş sözleşmesi dikkat çekicidir. Bu sözleşme nerede, kiminle ve hangi tarihte imzalanmıştır?

Cevap

Bu sözleşmenin Kütahya’da çalışan fincancı esnafı tarafından imzalandığı bilinmektedir. Fincancı esnafının 1776 yılında ücret ve diğer haklar konusunda imzaladığı bu sözleşme dünyada da ilk toplu sözleşme özelliği taşımaktadır.


7. Soru

Bursa dokuma sanayisinde hür emek yerine köle istihdamı daha elverişli görülmüştür. Özellikle kalifiye iş gücünü oluşturan köleler çoğunlukla belirli bir iş  süresi sonunda, mükâtebe yoluyla özgürlüklerine kavuşuyorlardı.

Burada geçen mükâtebe ne demektir?

Cevap

Mükâtebe belli bir meblağ ödeme, belli bir süre hizmet verme veya belli miktarda mal üretme karşılığında kölelere özgürlüklerini sağlayan bir sözleşmeydi.


8. Soru

Mükâtebe ve köle çalıştırma arasında ne gibi bir ilgi vardır?

Cevap

Mükâtebe belli bir meblağ ödeme, belli bir süre hizmet verme veya belli miktarda mal üretme karşılığında kölelere özgürlüklerini sağlayan bir sözleşmeydi. Bu yöntem bazı üreticiler için istihdam meselesine çözüm yolu oluşturuyordu. Ücret karşılığında işçi çalıştırmak yerine, köle satın alınıyor, bedeli tutarında işi yerine getirmesi sağlanıp sonunda serbest bırakılıyor ve yerine başka bir köle satın alınıyordu.


9. Soru

İlmiye-Adliye mensupları öldüklerinde veya azledildiklerinde hangi maaşları alırlardı? 

Cevap

İlmiye-Adliye: Askerî zümrenin birinci kısmı müderrisler gibi ilmiye ve kadılar gibi adliye görevlileriydi ve bunlar genellikle vakıf sistemi içindeydiler. Görevde oldukları süre içerisinde yüksek maaş alırlar, ölümlerinde (genellikle vakıflardan) bakmakla yükümlü oldukları kişilere yeterli gelir bırakılırdı. Azledildiklerinde mazuliyet maaşı alırlardı.


10. Soru

Kapıkullarının emeklilik hakları hakkında neler söylenebilir?

Cevap

Askerî zümrenin ikinci grubunu kapıkulları oluştururdu. Kapıkulları bir kısım bürokrasi ile yeniçerilerden meydana gelirdi. Bunların emeklilik yaşı yoktu. Yalnız kapıkullarının iş yapamaz hâle gelenleri (aynı anlamı taşıyan amelmande olanları) emekli olabilirlerdi. Hiçbir yeniçeri ihtiyar ve iş yapamaz hâle gelmedikçe veya sefere katılmaya kuvvet ve kudreti kalmadıkça emekli edilemezdi. Emeklilik hakkını kazanabilmek için silâh altında yaşlanmış, aldığı yaralardan dolayı hizmete iktidarı kalmamış olması gerekirdi.


11. Soru

Tımarlı Sipahilerin ölüm, şehadet veya görevden ayrılma durumlarında ne gibi hakları vardı?

Cevap

Devlet görevlilerini oluşturan bir diğer zümre, tımarlı sipahilerdir. Tımarlı sipahilere, savaş meydanında şehit oluncaya veya ölünceye kadar, dirlik adı verilen ve görevlerine karşılık gelir kaynağı olarak; tımar, zeamet ve has denen toprak parçaları bırakılırdı. Bu topraklar tımarlı sipahilerin ölümünden sonra ailelerine (eş ve çocuklarına) kalırdı. Ölüm, şehadet şeklinde olmuşsa zamlarla genişleyen bütün toprak bırakılır, yoksa sadece kılıç denen toprağın memuriyete başlangıçtaki miktarı bırakılırdı. Zeamet ve tımar topraklarının bir kısmı tekaüt tımarları olarak emekli bürokratlara da tevcih edilirdi.


12. Soru

Osmanlılarda emekli yerine hangi kelimeler kullanılırdı?

Cevap

Osmanlılarda emekli yerine, mütekait veya oturak denilirdi.


13. Soru

Yeniçeri emekli maaşı nereden ödenirdi?

Cevap

Yeniçeri emekli maaşı, II. Selim zamanına kadar Şehremini’nden veya selâtin camilerinin vakıflarından ödenirdi. II. Selim’den itibaren ise, emekli yeniçeri maaşları mevaciplerin ödenme zamanlarında hazineden verilmeye başlandı. İstanbul dışında oturan yeniçeri emeklileri ise, maaşlarını bulundukları yerdeki uygun bir mukataadan alırlar, bunun için de ocak ulufe defterinden isimleri silinerek künyelerine şerh düşülürdü.


14. Soru

Geniş anlamıyla arpalık hakkında neler söylenebilir? 

Cevap

Geniş anlamıyla arpalık; memurlara bir tür düzenli tahsisat veya azil veya tekaüt edilen mülkî ve ilmî memurlara mazuliyet-tekaüt maaşı kabilinden verilen gelir kaynağı idi. Bu ya belli bir toprak parçasının yıllık hâsılatı ve gelirin tahsisi veya hazineden belli bir meblağın tahsisi şekillerinde gerçekleşebilirdi. Meselâ sadaretten azil ve tekaüt edilen vezirlere, savaşta hizmeti geçenlere, eşkıyayı tenkile ve sefere memur olanlara mazul iseler arpalık verilirdi. Yine kadılar memuriyet bittikten sonra mazuliyet maaşı olarak arpalık adı altında maaş alırlardı.


15. Soru

Amelmande nedir? 

Cevap

İhtiyarlık, sakatlık vs. sebeplerden dolayı çalışamayacak durumda olanlara amelmande (iş yapamaz) denilir, bunlara bir miktar ödenek verilirdi. Özellikle yeniçerilerin ihtiyarlıklarından dolayı emekliye ayrılanlara amelmande denirdi.


16. Soru

Arpalık uygulaması Tanzimat’tan sonra kaldırılmıştır. Bu uygulama kaldırıldıktan sonra yerine ne getirilmiştir?

Cevap

Arpalık uygulaması Tanzimat’tan sonra kaldırılmış yerine mazuliyet akçesi ve tarik maaş verilmeye başlanmıştır.


17. Soru

Mazuliyet maaşının  miktarı ve neye göre hesaplandığı hakkında bilgi veriniz? 

Cevap

Mazuliyet maaşı memurun hizmetine göre maaşının dörtte biri, üçte biri veya yarısı oranında verilirdi. Bunun en fazla miktarı yüksek bürokratlar için 100 000, ilmiye ricali için 70 000, yeniçeri ağası için en çok tımar derecesinde 19 999 akçe olup hazineden verilenlerin yıllık toplamları da bu miktarı aşamazdı.


18. Soru

Orta Sandığı hakkında bilgi veriniz. 

Cevap

Yeniçerilerin orta sandığı denen ve orta denen birliklerinde bulunan vakıf statüsünde bir yardımlaşma sandıkları vardı. Orta, yeniçeri taburlarına verilen isimdi. Her ortanın bir sandığı vardı. Sandığın idaresi işiyle bölükbaşı veya çorbacı meşguldü. Sandık işleri bütün orta mensuplarının denetimi altındaydı. Bu sandık tas parası adıyla ulufe dağıtımında alınan % 3-5 oranlarındaki aidat ile bekâr ölen yeniçerilerin metrukâtının satışlarından elde edilen fonlardan oluşurdu. Yine ortalardaki bazı yeniçeriler vakıf yoluyla sandığa katkıda bulunabilirlerdi.


19. Soru

Orta sandığına kara sandık denilmesinin sebebi nedir?

Cevap

Orta mensuplarından savaşta esir düşenler orta sandığındaki paradan fidye verilerek kurtarılırdı. Hasta ve muhtaç olanlara da sandıktan yardım edilirdi. Fidye ve yardım işinden dolayı kara sandık da denen orta sandığı bir yardımlaşma mahiyetinde idi.


20. Soru

Günümüz anlamında zorunlu sosyal sigortalar ilk kez ne zaman ve nerede kurulmuştur?

Cevap

Günümüz anlamında zorunlu sosyal sigortalar, ilk kez 1880’lerde Almanya’da kurulabilmiştir. Almanya’da ilk olarak 1884’te hastalık sigortası kurulmuştur. Bunu 1885’te iş kazaları, 1891’de malullük ve yaşlılık sigortaları izlemiştir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email