Hukuk Tarihi Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kadim Dönemler Hukuku
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Sümer kralları nasıl bir devlet modeli ortaya
koymuşlardır?
Sümer kralları, özellikle Akkad kralı Sargon ve
daha sonra Hammurabi gibi hükümdarlar, asırlar boyu
Mezopotamya’da süre gelen teokratik, site ve tapınak
temelli devlet yönetimine -teorik planda olmasa da, fiîlenson
vermiş ve yerine bürokrasiyle yönetilen güçlü bir
merkezî devlet modeli ortaya koymuşlardır.
Sümer ve onları izleyen dönemlere ilişkin
Mezopotamya yasaları konusunda takrîbî tarihleri göz
önünde tutularak nasıl bir sıralama yapılabilir?
• Sümerce yazılmış yasalar: Urukagina (2350); Ur-
Nammu (2100); Ana-İttişu (2000) ve Lipit-İştar
(1900) Yasaları.
• Akkadca yazılmış yasalar: Eşnunna (1770) ve
Hammurabi (1750) Yasaları.
• Daha sonra da Orta Assur Yasaları (1450-1250) ve
Yeni Bâbil Yasaları (625-539).
Urukagina Yasalarının önemi nedir?
Tarihin belki de ilk sosyal reformist kralı
Urukagina’nın koyduğu yasalar (Urukagina Yasaları),
Sümer’in ve insanlığın bilinen en eski yazılı hukuk
kurallarıdır. Ruhbân sınıfının yüksek ve zengin sınıflarla
birleşerek yaptıkları mezâlime karşı çıkan ve başına
geçtiği halk tabakasının isyan ve ihtilâli neticesinde Lâgaş
hükümdarı olan Urukagina (2351-2342), zenginlerin
fakirleri sömürmesine ve hepsinin de ruhbânlarca
istismarına karşı bayrak açmıştır.
Sümer hukukunun genel özellikleri nelerdir?
• Sümer hukukunun aileye büyük önem verdiği, karıkoca
ve çocuklar arasındaki görev ve
sorumluluklara ilişkin karşılıklı ve dengeli kurallar
koyduğu görülmektedir.
• Sümer hukuku, evlenmeyi, tek taraflı bir akit olarak
kabul etmiştir.
• Suçlunun takibi ve cezalandırılması devletin yetkili
organlarınca yapılırdı.
• Adam öldürme, yaralama, dövme, genel âdâba
aykırı hareketler, tecavüz, hırsızlık gibi fiiller suç
sayılarak, bunların her biri hakkında çeşitli cezalar
belirlenmişti.
• Sümer hukuku, özel mülkiyete verdiği önem
dolayısıyla, hırsızlık suçuyla ilgili olarak ağır
cezalar öngörmüştü.
• Yargılama yeri tapınaklardı ve hakimler genellikle
rahiplerdi; meslekten hâkimler ise üst düzey
mahkemelerde görev yaparlardı.
• Verilen karar kesin olup daha sonra kararı veren
hakim veya mahkemece dahi onda herhangi bir
değişiklik yapılamazdı.
• Sümer hukuk sisteminin en önemli yönlerinden biri
de, davalaşma aşamasına gitmeden dostane
uzlaşma yolu önermesi idi.
Hammurabi Kanunnamesi hangi ihtiyaçlardan dolayı
ortaya çıkmıştır?
Site devletinden giderek imparatorluk hâline
dönüşen Bâbil Devleti sınırları içerisinde hukuk birliğini
sağlama, farklı kent devletlerinde uygulanan yazılı
olmayan yerel hukuk kuralları arasındaki farklılıklar
dolayısıyla ortaya çıkan belirsizliğe son verme
ihtiyacından kaynaklanan Hammurabi Kanunnamesi,
Mezopotamya hukuk metinleri içinde en kapsaml0, en
ayrıntılı, en pratik ve en seküler olanıdır.
Hammurabi Kanunnamesinde nelere yer verilmiştir?
Hammurabi, örf ve âdet kurallarını ve
mahkemelerde çeşitli konulara ilişkin olarak verilmiş
kararları hukukçularına derlettikten sonra belki kendisi de
bazı reform niteliğinde eklemeler yaparak, meydana
getirdiği 282 maddelik İlk Çağ’ın en önemli hukuk
anıtlarından biri olan bu Kanunnamesini, bir taş stel
üzerine yazdırarak herkese ilan ve tebliğ mahiyetinde
olmak üzere, Bâbil şehrindeki Marduk/Esagila
Tapınağı’na diktirmiştir (M.Ö.1783). Bu derleme
niteliğinden dolayı, içinde, dönemiyle kıyaslandığında,
çok ileri hukuk ilkelerine yer verildiği gibi, en barbarca
cezaların da yer aldığı görülür. Diğer yandan, bu
kanunnamenin ülkede uygulanan kanunların tamamını
ihtiva etmeyip, bir kısmını oluşturduğunu da belirtmek
gerekir.
• Hammurabi Kanunnâmesi’nde en büyük yer aile
hukukuna, evlenme, nişanlanma, boşanma, miras,
evlatlık edinme gibi konulara ayrılmıştır.
• Hammurabi Kanunnâmesi’nde mirasla ilgili
hükümlerin Sümerlerdeki miras hükümleri ile aynı
olduğu görülmektedir.
• Suç sayılan pek çok fiilin belirtildiği ve suçun
ağırlığı yanında, gerek suçlunun, gerek suça
muhatap olan kimsenin (mağdurun) hür olup
olmadığı da göz önünde tutularak, bunlara ilişkin
cezaların belirlendiği görülmektedir.
• Hammurabi Kanunu’na göre, korunmalı durumdaki
bir malı evden vs. çalan kişinin cezası idamdır.
• Evli kadının zina etmesini çok ağır bir suç telakki
ederek, faillerini, “bağlanarak nehre atılma” cezası
ile cezalandırmaktadır.
Orta Assur Kanunlarının genel özellikleri nelerdir?
• Takriben doksan maddeden ibarettir.
• Hammurabi Kanunlarından sonra kadîm
Mezopotamya’nın en önemli hukuk belgesidir.
• Adında da belirtildiği gibi Orta Assur dönemine
aittir.
• Aşağı yukarı Hz. Musa’nın zamanında ve belki de
biraz daha öncesinde [MÖ 1450-1250 yıllarında]
tedvin edildiği ve hazırlanışında Hammurabi
Kodu’ndan yararlanıldığı anlaşılmaktadır.
• Daha önceki yasa düzenlemeleriyle
karşılaştırıldığında çok daha sert ve şiddetli
cezalara yer verildiği görülmektedir.
Hitit hukukunun genel özellikleri nelerdir?
• Hitit dîni ve Hitit hukuku, Mezopotamya
hukukundan büyük ölçüde etkilenmiştir
• Kanun yapma, hukukî ihtilâfları çözme; yönetim ve
askerlikle ilgili tüm yetkiler Büyük Kralın şahsında
toplanmıştır, aynı zamanda “Başrahip” olarak, en
yüksek ruhanî yetki ve otoriteye sahiptir, emir ve
yetkileri mutlaktır, tartışılamaz.
• Hitit Hukukunda öngörülen cezalar Hammurabi
Mecellesi’ne kıyasla hem daha yumuşaktır, hem de
bu eğilimin zaman itibariyle giderek daha da arttığı
görülür.
• Hitit hukuk zihniyeti, doğan zararın bir şekilde
giderilmesi ve mağdurun bu yolla tatmin edilmesi
esası üzerine kuruludur.
• Hitit kanunları, yakın akrabalar arasında evliliği
yasaklayan birçok düzenlemelere de yer
vermektedir.
• Hitit Kodu’nda, mülkiyetin korunması hususuna
ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Hitit
Hukukunun, mülkiyet hakkına tecavüz, hırsızlık
gibi suçlar için genellikle para cezaları öngördüğü
anlaşılmaktadır.
• Şahısların menkul ve gayrimenkul sahibi
olmalarının düzenlenmesi yanında, köy ve
kentlerin tüzel kişiliklerine ait topraklara da yer
verilmektedir.
• Ölüm cezalarına daha az yer verilmekte, cinayet
suçlarında bile, fidye ve tazminat yoluna
gidilmektedir.
• İlke olarak suçluların devlet organları tarafından
cezalandırılmaları esası benimsenmiştir.
Hitit döneminde mahkemelerin durumu nasıldı?
Kral ve kraliçe de dahil olmak üzere hanedan
mensuplarının yargılandığı “Pankuş Meclisi” ile
yargılamayı tapınak rahiplerinin yaptığı, özel teamülleri
olan tapınak mahkemeleri hariç tutulursa Hitit’te üç derece
mahkemesi bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunlar;
• Kral Mahkemesi;
• Âyân Mahkemesi;
• Aksakallar Mahkemesidir.
Toplumdaki konumu ne olursa olsun herkes, suçlu olduğu
takdirde mahkeme huzuruna çıkarılırdı. Pankuş Meclisi,
kralları ve kraliçeleri bile sorguya çekmek ve haklarında
hüküm vermek yetkisine haizdi.
Talmud nedir?
İbrani kutsal kitap külliyatının diğer bir kısmını
Talmud oluşturur. Binlerce sayfayı bulan Talmud,
neredeyse Tevrat ile eşdeğerde tutulur ve İbranilerce
“ikinci Tevrat”olarak kabul edilir.
İbrani Hukuku, dayandığı temel hukuk metinleri
bakımından kaç döneme ayrılabilir?
İbrani Hukuku, dayandığı temel hukuk metinleri
bakımından iki döneme ayrılabilir;
• Kudüs’ün Romalılar tarafından işgal ve tahribinden
önceki birinci devrede hukukun kaynağı Tanah
(Tevratı ve Zeburu da içeren ve 39 kitaptan oluşan
Eski Ahit) ve örf ve âdet hukukudur.
• İkinci devirde ise Mişna ve Talmud da hukuk
kaynakları arasına katılmıştır. Talmud, Yahudilerin
medeni ve dini kanunlarıdır ve Tevrat’ın devamı,
mütemmimi sayılır.
İbrani hukukunun genel özellikleri nelerdir?
• İbrani Hukukuna göre fertler hukukî ehliyet
bakımından eşit statüde değildir. Kişiler önce
Yahudi olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye,
bunlar da kendi içlerinde hür olanlar ve köle
olanlar şeklinde ayrıca iki ayrı kategoriye ayrılmış
ve ona göre hukukî düzenlemeler getirilmiştir
• İbrani Hukuku, erkeğe, dilediği zaman karısını
boşayabilme hakkını tanımaktaydı.
• İbrani Hukukuna göre, ilk dönemlerde, sadece
erkek çocuklar babalarına mirasçı olabilirdi.
• Ödünç para vermelerde, İbrani olmayan birisine
faizle borç verme câiz olduğu halde; bir Yahudi’nin
diğer bir Yahudi’den faiz alması kabul
edilmemiştir.
• Suçlulara verilecek cezada temel kural kısas
ilkesidir, “cana can, göze göz, dişe diş, ele el,
ayağa ayak, yanığa yanık, yaraya yara, bereye
bere” esası kabul edilmiştir.
• Ölüm veya organ kaybı gibi bir sonuç doğurmayan
kavga ve yaralamalarda tazminat ödenmesi ve
doğan zararın giderilmesi yoluna gidilmektedir.
• Çalınan veya sahiplenilen malın kendiliğinden geri
getirilmesi durumunda çalınan malın, değerinin %
20 fazlası ile iade edilmesi gerekir.
• İbrani savaş hukuku da savaşta esir düşenler
konusunda, gönüllü olarak teslim olanlarla, zor
kullanılarak teslim alınanlar arasında bir ayırım
yapmaktadır.
• Kişinin suçlu olup olmadığını belirlemede, diğer
delillerin yanında, en büyük mevki şahitliğe
verilmiş ve bu konuda özel hükümler getirilmiştir.
Hint hukukunda evlilik nasıl yer almıştır?
Hint/Brahman Hukuku, yasal evlilikleri, makbul
ve şerefli olan ve yasal olmakla beraber, makbul ve şerefli
olmayan evlilikler şeklinde ikiye ayırmış ve sekiz çeşit
nikah öngörmüştür. Yakın akrabalar arasında evlilik Hint
Hukukunda yasaklanmıştır. Boşanmayı talep hakkı sadece
kocaya tanınmıştır.
Hint hukukunda babanın vefatı durumunda miras nasıl
paylaşılmaktaydı?
• Babanın vefatı hâlinde miras erkek çocukları
arasında eşit olarak paylaşılırdı. Ancak, en büyük
erkek çocuğun mevkii ve sorumluluğu diğer
çocuklardan daha üstün tutulur ve bu sebeple onun
miras hissesine fazladan bir pay daha eklenirdi.
• Diğer yandan, düğünlerinde düzülen çeyizin
onların miras hisselerine karşılık geldiği
düşünüldüğünden, evlenmiş kız kardeşler mirasa
dahil edilmedikleri halde, evde henüz evlenmemiş
bir kız kardeş varsa, onun çeyiz masrafı için erkek
kardeşler, miras hisselerinin dörtte birini vermek
durumunda idiler.
• Diğer yandan, eğer baba sağlığında, kızını
evlendirirken, kızından doğacak erkek çocukların
kendisine varis olmalarını istediğini belirtmişse,
vefatında bu erkek torunları da dayıları ile birlikte
mirasa dahil olurlardı. Eğer baba, çeşitli varna’lara
mensup bir kadınla evlenmiş ve bu kadınlardan da
çocukları bulunuyorsa, aşağı varna’ya mensup
anadan olma çocuklar mirasta ikinci sırada yer
alırdı.
Hint hukukunda annenin vefatı durumunda miras nasıl
paylaşılmaktaydı?
Annenin vefatı hâlinde malları sadece kız
çocuklarına intikal ederdi; bu hüküm Yajnavalkiya
Mecellesinde açıkça yer almaktadır. Eğer kadının çocuğu
yoksa, o zaman evlenme akdinin niteliğine bakılırdı; kadın
kocasıyla makbul bir nikâh yaparak evlenmişse malları
kocasına kalır; aksi durumda miras kadının babasına
kalırdı.
Hint hukukunda mülk edinme ile ilgili düzenlemeler
nasıldı?
Taşınmaz mülkiyetinin edinilmesi ve toprağın
kullanılmasıyla ilgili konularda kastlara göre farklı
düzenlemeler vardı:
• Taşınmazlar üzerinde mülkiyet edinme hakkı
sadece ilk üç kasta tanınmaktadır.
• Brahmanlar satın alma yoluyla toprak sâhibi
olamaz, ancak bağış yoluyla olabilirler, toprağı
bizzat işleyemez, işletemezlerdi; başka kastlardan
kişilere kiraya vermeleri gerekirdi.
• Kflatriyalar da toprak satın alamazlar, onlar ancak
fetih/ganimet yoluyla toprak edinebilirlerdi.
• Brahmanlar ve Kflatriyaların alım-satım, ticaret
gibi işlerle uğraşmaları yasaktı; ancak karz,
istikraz, emânet gibi sınırlı işlemleri yapabilirlerdi.
• Vaysiyalar için bu konuda bir kısıtlama yoktu, her
türlü hukukî işlemlerde bulunabilirlerdi.
• Sudralar ise taşınmaz sâhibi olamaz; ancak diğer
sınıfların topraklarında işçi veya ortakçı olarak
çalışabilirlerdi.
• Menkul mallar on sene bilfiil tasarruf/zilyetlik ile
edinilebilirdi. Ancak mülkiyete konu olan şeyin
gerçek sâhibinin rüşt yaşını ikmal etmiş olması ve
akıl hastalığıyla mâlûl olmaması gerekirdi.
• Gayrimenkullerde zamanaşımı süresi,
Brahmanların ve dinî müesseselerin mülkiyetinde
olan topraklar hariç, üç batın olarak belirlenmişti.
Dördüncü batında toprak onu işlemekte olan
ailenin mülkiyetine geçerdi.
Hint hukukunda alacak ve borç konularıyla ilgili
yapılan düzenlemeler nelerdi?
Tarafların edimlerini yerine getirmesi hususuna
çok önem verilir, akdin şartlarına uyulmaması suç
sayılırdı. Manu Mecellesi, emânet akdine konu olan şeyin
iade edilmemesini hırsızlık suçu sayarak, aynı şekilde
cezalandırmaktadır. Kezâ, alacaklının, borcunu ödemeyen
borçlusuna karşı bizzat ihkâk-ı hak yoluna
gidebileceğinden bile söz edilmektedir. Ayrıca,
sözleşmeden doğan edimlerin ifasında da hukuka ve
dürüstlük ilkelerine uygun davranmayan ve haklı ve
zorunlu bir sebep olmadan edimlerini ifa etmeyen ve
verdiği sözden cayan kişilere, o beldeden sürülmelerine
kadar giden cezalar verilebilmektedir.
Hint hukukunda borçlu eğer Brahman kastından ise
nasıl bir uygulama vardı?
Varna düzeni bu noktada da işe karıştırılırdı.
Borçlu eğer Brahman kastından ise borçluyu edimini îfâya
zorlayacak bir yol yoktu. Vaysiya sınıfından birinin bir
Brahmandan alacağı var ve Brahman da borcunu
vermiyorsa, yapabileceği şey onun merhametine sığınmak,
kapısının önünde açlık grevine gitmekti. Ancak eğer
borcunu ödememekte ısrar eder ve Vaysiya açlıktan
ölürse, bu durumda Brahman çok kınanır ve prestij
kaybına uğrardı.
Hint hukukunda borçlu eğer bir Kflatriya ise nasıl bir
uygulama vardı?
Bir Kflatriya bir Brahmandan borç almış ve
ödemiyorsa, Brahman kralın emrini sağlayarak alacağını
tahsil edebilirdi. Ama tersi durumda Brahmana hiçbir
müeyide uygulanamazdı. Alacakların tahsilinde, varsa
hükümdarın ve Brahmanların alacakları öncelik taşırdı.
Böyle bir statü önceliği durumu yoksa, alacaklılardan daha
eski olanının önceliği vardı.
Hint’te Ceza Hukuku ile ilgili en eski düzenlemeler
nelerdir?
Hint’te Ceza Hukuku ile ilgili en eski
düzenlemeler Manu ve Yajnavalkiya yasalarıdır.
Manu Mecellesinde suç ve ceza ile ilgili olarak neler
yer alır?
Manu Mecellesinde;
• cezaların türleri,
• bunların hangi suçlarda,
• kimlere, nasıl uygulanacağı belirtilmektedir.
Suçlara ilişkin bu cezaların Tanrı tarafından konulduğu ve
dünyada barış ve huzurun cezaların uygulanmasına bağlı
olduğu ifade edilmektedir. Bu konuya o kadar büyük bir
önemlidir ki, belirlenmiş cezanın verilmesinde krala bile
bir takdir yetkisi bırakılmamakta, kuralları koyan ilahi
gücün otoritesinin kralın bile üstünde olduğu
hatırlatılmaktadır.
Bir Brahmanı öldüren kişi, Hint Hukukunda nasıl
cezalandırılırdı?
Bir Brahmanı öldürmek suçların en ağırı sayılır
ve Kflatriya bile olsa idamla cezalandırılırken; bir
Brahmanın aşağı kastlardan birini öldürmesi hâlinde, aşağı
kastlara doğru gittikçe miktarı azalan para cezalarına;
meselâ bir Sudra’yı öldürmüşse az bir para cezasına, bir
Kflatriya’yı öldürmüşse en ağır para cezasına
hükmolunurdu.
Hint düşüncesinde kral neyi ifade etmekteydi?
Hint düşüncesinde kral, yeryüzünde anarşiyi
ortadan kaldırıp, nizamı sağlamak için ilâhî güçlerce
görevlendirilen ve her ne kadar, Kflatriya (askerler)
varnasına mensup olsa da tanrı İndra’nın soyundan
geldiğine inanılan biriydi. Buna rağmen, kralın otoritesi
birçok yönden sınırlanmıştır. Hint’teki varna (kast)
sistemi, kamu hukuku bakımından, temelde Brahmanların
nüfuzuna dayanan, teokrasi ile birleşmiş aristokratik bir
sistemin oluşmasına yol açmıştır. Tahta çıkan kralın
krallık sıfatının Brahmanlarca yapılacak dinî bir ayinle
kutsanması gerekirdi. Hindistan, dünya tarihinde laik
güçlerin ruhban sınıfına hiçbir zaman üstün gelemediği
nadir teokrasilerden
biri olagelmiştir.
Hint hukukunda hakaret suçu işleyenler ile ilgili
olarak nasıl bir uygulama vardı?
Hakaret suçlarında da, suçluya, suçun mahiyetine
ve tarafların kast statüsüne göre değişen cezalar
uygulanırdı. Bir Brahmanın üzerine tüküren, aşağı sınıftan
birinin dudakları; sözle hakaret etmişse dili kesilir veya
ağzı kızgın demirle dağlanır, elle vurmuşsa eli kesilirdi.
Tersi durumlar, para ve hapis cezaları ile geçiştirilirdi.
Manu Mecellesinde zina nasıl değerlendirilmiştir?
Manu Mecellesinde evli kadın zinası,
kastların/ırkların karışmasına ve bu yolla dünyanın
mahvına sebep olacak pek ağır bir suç olarak
değerlendirilirdi. Zina, ırza tecavüz gibi suçlarda da
cezalar kastlara göre değişirdi. Manu Yasasına göre, bir
kişi aynı kasttan bir kadınla rızası ile cinsel ilişkide
bulunursa cezalandırılmaz. Ancak, bir kişi kendisinden
yukarı varnadan bir kadınla rızası ile veya rızası dışında
cinsel ilişkiye girerse ölüm cezasına çarptırılırdı. Bu
cezanın infazı da, erkeğin yakılması, kadının da köpeklere
parçalatılması şeklinde icrâ edilirdi.
Çin hukukunun genel özellikleri nelerdir?
• Çin, yazılı hukuka, medenî ve cezai kanunlara,
tepede imparatorun bulunduğu dokuz ana bakanlık
altında teşkilatlanmış bir devlet yapısına sahipti.
• Evlenme “kadının satın alınması” şeklinde
yapılırdı.
• Erkek karısını çocuk doğurmamasından, gevezelik
yapmasına kadar herhangi bir sebepten dolayı
boşayabilirdi.
• Çin hukuku, miras hakkını sadece ölenin fürûuna
tanımıştı; usûle miras hakkı tanınmıyordu. Miras
ailenin en büyük erkek çocuğuna intikal eder ve o
ailenin reisi statüsüne geçer, atalara ibâdet
vazifesini de yüklenirdi.
• Çin’de borcun yazılı bir belgeye dayanması ve söz
konusu belgenin bu işle görevli bir memura tevdî
edilmesi gerekirdi.
• Çin’de ceza hukuku öç ve kısas esasına
dayanıyordu. Suç işleyen kişi, zarar gören kişinin
kendisi veya akrabaları tarafından cezalandırılırdı.
Çin hukukunda yargılama süreci nasıldır?
Yargılama süreci basitti, lisanslı noterler müvekkilleri
lehine hazırladıkları metinleri mahkemede okurlar,
şüphelilerin parmak izleri alınır ve itiraflarda bulunmaları
için işkence uygulanırdı. Cezalar şiddetli idi; saçların
kesilmesinden başlar, kamçılamaya, sürgüne ve idam
cezasına kadar uzanırdı. Eğer suçlu yüksek mevki ve
sınıftan biri ise idam cezası onun kendisini öldürmesine
izin verilmesi şeklinde uygulanırdı. Çin adaletinin salt
belgelere dayanan bir yargılama usûlü benimsediği
anlaşılmaktadır. Davalarda sözlü savunmalara yer
verilmiyor, tarafların yazılı dilekçelerinin okunması ve
ifadelerinin dinlenmesi ile yetiniliyordu. Esasen Çin
kültürü, tüm tarihi boyunca hep hitabetten ziyade kitâbete
(yazıya) önem veren bir kültür olmuştur.
Çin medeniyetinde “Göğün Oğlu” sıfatı kime
verilirdi?
Devletin başında bulunan hükümdâr, hem dinî
hem de dünyevî güçleri elinde tutuyordu. İmparatorun
şahsının kutsal olduğuna inanılıyordu ve “Göğün Oğlu”
sıfatını taşımakta idi. Efendisi olduğu halkı yönetme
yetkisini Gök’ten (ilâhlardan) aldığı; yeryüzünde Gök’ü
(Tanrı’yı) temsil ettiği ve O’nun vekili durumunda olduğu
kabul edilmekteydi. O’nun iradesi kanundu ve verdiği
hüküm kesindi.
Hangi Sümer kralları bürokrasiyle yönetilen güçlü bir merkezi devlet modeli ortaya koymuşlardır?
Sumer kralları, özellikle Akkad kralı Sargon ve daha sonra Hammurabi gibi hükümdarlar, asırlar boyu Mezopotamya’da süre gelen teokratik, site ve tapınak temelli devlet yönetimine -teorik planda olmasa da, fiilen- son vermiş ve yerine bürokrasiyle yönetilen güçlü bir merkezi devlet modeli ortaya koymuşlardır.
İnsanlığın bilinen en eski yazılı hukuk kuralları kim tarafından konulmuştur?
Tarihin belki de ilk sosyal reformist kralı Urukagina’nın koyduğu yasalar (Urukagina Yasaları), Sumer’in ve insanlığın bilinen en eski yazılı hukuk kurallarıdır. Ruhbân sınıfının yüksek ve zengin sınıflarla birleşerek yaptıkları mezalime karşı çıkan ve başına geçtiği halk tabakasının isyan ve ihtilali neticesinde Lagaş hükümdarı olan Urukagina (2351-2342), zenginlerin fakirleri sömürmesine ve hepsinin de ruhbanlarca istismarına karşı bayrak açmıştı.
Sümer hukukunda çocuklar üzerinde velayet hakkı ne şekilde düzenlenmiştir?
Sümer hukukunda çocuklar üzerinde velayet hakkı esas itibarıyla babaya tanınmış olmakla beraber, babadan sonra velayet hakkı anaya aitti. Baba ve ananın ölümü halinde velayet hakkı en büyük çocuğa intikal ederdi.
Sümer özel hukukunda evlenme ve boşanmada kadın ile ilgili hükümler nasıldı?
Kural olarak, bir erkeğin meşru tek bir karısı olabilirdi. Kadın, kocasının sadakatsizliği, alâkasızlığı, evlilik hukukuna riayetsizliği gibi sebeplerle boşanma talebinde bulunabilirdi. Sümer hukuku, evlenmeyi, tek taraflı bir akit olarak kabul etmiştir. Kural olarak, bir erkeğin meşru tek bir karısı olabilirdi. Ancak, bazı hallerde ve belli şartlarda, erkeğin ikinci bir kadınla da evlenebilmesi mümkündü. Fakat, kocasına çocuk doğuramayan bir kadın, ona bir odalık/cariye temin edecek olursa, erkek ikinci bir kadınla evlenemezdi. Karısının temin ettiği bu odalıktan doğan çocuklar da, hukuki bakımdan, erkeğin meşru karısından doğmuş meşru çocuklar statüsüne girerdi. Karısının ağır, daimi hastalığı veya kısırlığı durumunda, erkek kendisi de, karısını terk etmemek ve ona bakmaya devam etmek kaydıyla bir odalık alabilirdi. Sümer hukukunda, erkek karısını alacaklısına rehin olarak verebilmekte; sadakatsizlik gösteren karısını köle olarak satabilmektedir. Karılık/analık görevlerini yapmaktan kaçınacak olursa nehre atılırdı. Zina erkek için mazur görülebilen bir şeydi, ama kadın ölümle cezalandırılırdı.
Sümer özel hukukunda baba ile ilgili miras bırakma hükümleri nasıldı?
Babanın vefatı halinde erkek çocuklar eşit olarak kendisine vâris olurlardı. Eğer baba, bazı erkek çocuklarını evlendirmeden vefat etmişse, bu erkek çocuklar, miras hisselerinden başka, evlenme masraflarına tekabül eden miktarda bir fazla alırlardı. Kız çocukları evlenirken, babalarından cihaz (şeriktu) aldıklarından, bunun onların miras hisselerine karşılık olduğu düşünülür ve kız çocukları babalarına mirasçı olamazlardı. Eğer baba, kız çocukları henüz evlenmeden ölmüşse, miras bütün çocuklar arasında -evlenmemiş kızlar da dahil- eşit olarak paylaşılırdı. Vefat eden babanın, hem meşru karısından, hem de odalığından çocukları varsa, bu ikinci kategorideki çocukları, ancak babaları sağlığında kendilerini evlat olarak tanımışsa babalarına vâris olabilirlerdi. Kadın, evlenirken kocasından nudunnu aldığından, ölen kocasına mirasçı olamazdı. Ancak, çocuğu olan kadın, dul kaldığı sürece, ölen kocasının evinde ikamet eder ve kocasından kalan bu mülkün intifa hakkına sahip olurdu. ölen kocasına mirasçı olamazdı. Ancak, çocuğu olan kadın, dul kaldığı sürece, ölen kocasının evinde ikamet eder ve kocasından kalan bu mülkün intifa hakkına sahip olurdu.
Sümer kamu hukukunda yargılama yeri ve hakimler ile ilgili hükümler nasıldı?
Yargılama yeri tapınaklardı ve hakimler genellikle rahiplerdi; meslekten hakimler ise üst düzey mahkemelerde görev yaparlardı. Verilen karar kesin olup daha sonra kararı veren hakim veya mahkemece dahi onda herhangi bir değişiklik yapılamazdı.
Hammurabi Kanunnamesi’ne temel oluşturan kaynaklar hangisidir?
Sumer dönemine ait yazılı kanunnamelerin, bilhassa Ur-Nammu (veya Dungi) ve Lipit-İştar mecellelerinin, Hammurabi Kodu’na temel oluşturan kaynaklar olduğu düşünülmektedir.
Hammurabi Kanunnamesi hakkındaki bilgileri yazınız?
Hammurabi, örf ve âdet kurallarını ve mahkemelerde çeşitli konulara ilişkin olarak verilmiş kararları hukukçularına derlettikten sonra belki kendisi de bâzı reform niteliğinde eklemeler yaparak, meydana getirdiği, 282 maddelik İlk Çağ’ın en önemli hukuk anıtlarından biri olan bu Kanunnamesini, bir taş stel üzerine yazdırarak herkese ilan ve tebliğ mahiyetinde olmak üzere, Babil şehrindeki Marduk/ Esagila Tapınağı’na diktirmiştir. Kanunname’de düzenlenen hususlar, genel olarak evlilik ve aile mülkiyeti, mülkiyete karşı işlenen suçlar, arazi ve ev, ticaret ve alışveriş, saldırı ve yaralama, köle hukuku, meslek sahiplerinin verdikleri zararlar, eşya fiyatları ve üçretler gibi konuları içermektedir.
Hammurabi Kanunnamesinde mülkiyet edinme yolları ile ilgili düzenleme nasıldır?
Akit, miras, zamanaşımı ve birleşme’dir.
Hammurabi Kanunnamesinde olup da bugün modern hukukun kabul ettiği bazı önemli hukuki esaslar hangileridir?
Hammurabi Kanunnamesi, bugün de modern hukukun kabul ettiği bazı önemli hukuki esasları öngörmüştü. Bunlardan önemlileri: Hata da bir borç kaynağıdır. Beklenmeyen haller, sözleşmeden doğan borcu sona erdirebilir. Yetkisiz temsilcinin yaptığı işlemler, namına işlem yapılan şahsın icazetiyle geçerli hale gelebilir. Akitlerde iyi niyet esası hakimdir. Haksız fiillerle ilgili olarak genel bir değerlendirmede bulunmak gerekirse, herkesin sebep olduğu zararı tazmin etmesi ilkesinin genel bir hukuk prensibi olduğu ve uygulandığı anlaşılmaktadır
Hammurabi Kanunnamesinde, cezalandırmada esas ilke nedir?
Cezalandırmada esas ilke “lex talions” (kısas) ilkesiydi yani tarafların sosyal statüsü eşitse, suç sayılan fiilin aynısının devletçe suçlunun şahsına da uygulanmasıydı. Öldürene ölüm cezası; göz çıkarana, göz çıkarma cezası verilmesi gibi. Ancak, kısas cezasının uygulanmasında suçlunun suçu işleme kastının varlığı aranır, böyle bir kasıt yoksa kısas cezasının yerine tazminat gibi cezaların verilmesi yoluna gidilir. Kasıt, cezai sorumluluğun esasıdır.
Orta Assur Kanunları ile ilgili özellikler nelerdir?
Orta Assur Kanunları, Aşağı yukarı Hz. Musa’nın zamanında ve belki de biraz daha öncesinde [MÖ 1450-1250 yıllarında] tedvin edildiği ve hazırlanışında Hammurabi Kodu’ndan yararlanıldığı anlaşılmaktadır. Daha önceki yasa düzenlemeleriyle karşılaştırıldığında çok daha sert ve şiddetli cezalara yer verildiği görülmektedir.
Hitit’te Büyük Kralın yetkileri nelerdir?
Kanun yapma, hukuki ihtilafları çözme; yönetim ve askerlikle ilgili tüm yetkiler Büyük Kralın şahsında toplanmıştır aynı zamanda “Başrahip” olarak, en yüksek ruhani yetki ve otoriteye sahiptir, emir ve yetkileri mutlaktır, tartışılamaz.
Hitit’te adalet kavramı simgesi nedir?
Adalet kavramı Güneş’le simgelenir ve Arinna’nın Güneş Tanrıçası’nın, adaletin koruyucusu ilahesi olduğuna inanılır.
Hitit hukukunun Hammurabi Kanunnamesine göre özellikleri nelerdir?
Hammurabi Kanunnamesindeki suça yaklaşım felsefesi, “kısas”, “misliyle mukabele” ilkesi olduğu halde; Hitit hukuk zihniyeti, doğan zararın bir şekilde giderilmesi ve mağdurun bu yolla tatmin edilmesi esası üzerine kuruludur. Öte yandan, zamanın icaplarına göre kolaylıkla yeni bazı düzenlemelere ve değişikliklere gidilebilmiş olması Hitit Hukukunun bir başka önemli özelliğidir.
Hitit hukukuna göre krala/devlete karşı gelme ve saygısızlıkta bulunmaya ilişkin cezaların kapsamı hakkında bilgi veriniz?
Hitit hukuk zihniyetine göre, tanrılara ve onun temsilcisi konumundaki krala/devlete karşı gelme ve saygısızlıkta bulunmaya ilişkin suçlar, hatta bunlar istenmeden kazaen vuku bulsalar bile, en ağır cezaları gerektirirdi; o kadar ki bazen bu kişilere verilen cezalar onların ailelerine bile sirayet edebilirdi.
Hitit hukukunda cezalandırma ile ilgili kurallar nelerdir?
İlke olarak suçluların devlet organları tarafından cezalandırılmaları esası benimsenmiş ve ihkak-ı hak ve intikam uygulamasına yer verilmemiş olmakla beraber, geçmiş dönemlerin bir kalıntısı olarak, istisnai de olsa, bazı durumlarda, suçtan zarar görenlere suçluyu bizzat cezalandırma imkanı tanındığı görülmektedir. Mesela, karısını, kendi evinde bir başkası ile zina halinde yakalayan koca, her ikisini öldürebilirdi.
İbrani Hukukunun, dayandığı temel hukuk metinleri hangileridir?
Kudüs’ün Romalılar tarafından işgal ve tahribinden önceki birinci devrede hukukun kaynağı Tanah (Tevratı ve Zeburu da içeren ve 39 kitaptan oluşan Eski Ahit) ve örf ve âdet hukukudur. İkinci devirde ise Mişna ve Talmud da hukuk kaynakları arasına katılmıştır. Talmud, Yahudilerin medeni ve dinî kanunlarıdır ve Tevrat’ın devamı, mütemmimi sayılır.
İbrani Hukukunda fertler hukukî ehliyet bakımından hangi özellikleri taşır?
İbrani Hukukuna göre fertler hukuki ehliyet bakımından eşit statüde değildir. Daha önceki toplumlarda gördüğümüz hürler ve köleler ayrımına, ırk (kavim) esasına dayalı bir ayrımcılık da eklenmiştir. Çünkü, Tevrat’ta Tanrı’nın sadece İbranileri diğer bütün insanlar arasından kendi “öz halkı” olarak seçtiği bildirilmektedir (Tesniye: VII/6). Bu ayrımcılık İbrani mantalitesinde en temel esası oluşturduğundan, genel nitelikteki hükümlerde bile zımni olarak -sadece ve özellikle- İbranilerin kastedildiği unutulmamalıdır. Özetle, kişiler önce Yahudi olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye, bunlar da kendi içlerinde hür olanlar ve köle olanlar şeklinde ayrıca iki ayrı kategoriye ayrılmış ve ona göre hukuki düzenlemeler getirilmiştir.
İbrani Hukukunda, Suçlulara verilecek cezada temel ilke nedir? Adam öldürme ile ilgili cezai kural nasıl işlemektedir?
Suçlulara verilecek cezada temel kural kısas ilkesidir, “cana can, göze göz, dişe diş, ele el, ayağa ayak, yanığa yanık, yaraya yara, bereye bere” esası kabul edilmiştir. Bu yaklaşım içinde, adam öldürmenin cezası ölümdür; öldürülen kimsenin en yakın akrabası suçluyu takip edip öldürebilirdi. Cinayet durumunda Yahve’nin, ölenin yakınlarının bizzat intikam alması hususunda teşvikçi bir tutum takındığı görülmekte, onların bedel alarak intikam haklarından vazgeçmelerini kesinlikle istememektedir. Bu ilkenin uygulanmasına o kadar önem veriliyordu ki; Tevrat’ta, karşı taraf kabul etse dahi, diyet ödenmesi uygulamasına karşı çıkılmaktadır. Ancak, işlenen fiilin kasten değil, kazaen veya ihmal sonucu vuku bulması gibi bazı istisnai hallerde diyet uygulamasına cevaz verildiği görülmektedir.
Hint/Brahman Hukukunda evlilik ile ilgili hükümler hakkında bilgi veriniz?
Hint/Brahman Hukuku, yasal evlilikleri, makbul ve şerefli olan ve yasal olmakla beraber, makbul ve şerefli olmayan evlilikler şeklinde ikiye ayırmış ve sekiz çeşit nikah öngörmüştür. Makbul ve şerefli evlilikleri diğerinden ayıran en önemli özellik, kadının babasının evlenmeye razı olması ve evlenme masraflarını üstlenmesi; erkeğin evleneceği kadına, onun mülkü olmak üzere bir miktar mal (stridhana: “mehir”) vermesi ve evliliğin dini bir ayinle icra edilmesidir. Yakın akrabalar arasında evlilik Hint Hukukunda yasaklanmıştır. Gotama Mecellesine göre bir erkek, baba tarafından altıncı, ana cihetinden dördüncü dereceye kadar akrabadan bir kadınla evlenemezdi. Kan hısımlığı yanında, sıhrî hısımlık da evlenme yasağı oluştururdu. Kocası ölmüş olsa dahi, kayınpederle gelinin veya erkek kardeşlerin, ağabeylerinin veya küçük kardeşlerinin eşleriyle ilişki kurmaları çok ağır ve iğrenç görülen bir suç (ensest) ve günahtı.
Hint/Brahman Hukukunda, Taşınmazlar üzerinde mülkiyet edinme hakkı ile ilgili kurallar nasıldır?
Taşınmazlar üzerinde mülkiyet edinme hakkı sadece ilk üç kasta tanınmaktadır. Brahmanlar satın alma yoluyla toprak sahibi olamaz, ancak bağış yoluyla olabilirler. Ayrıca toprağı bizzat işleyemez, işletemezlerdi; başka kastlardan kişilere kiraya vermeleri gerekirdi. Kşatriyalar da toprak satın alamazlardı; onlar ancak fetih/ganimet yoluyla toprak edinebilirlerdi. Brahmanlar ve Kşatriyaların alım-satım, ticaret gibi işlerle uğraşmaları yasaktı; ancak karz, istikraz, emanet gibi sınırlı işlemleri yapabilirlerdi. Vaysiyalar için bu konuda bir kısıtlama yoktu, her türlü hukuki işlemlerde bulunabilirlerdi. Sudralar ise taşınmaz sahibi olamaz; ancak diğer sınıfların topraklarında işçi veya ortakçı olarak çalışabilirlerdi.
Vasiştha Mecellesinde usûl hukuku ile ilgili önemli hükümler hangileridir?
Vasiştha Mecellesinde usul hukuku ile ilgili önemli hükümlere rastlanmakta, mesela, mülkiyetin yazılı delil, şahitler ve zilyetlik gibi üç çeşit delil ile ispat edilebileceği belirtilmektedir. Yajnavalkiya Mecellesinde yer alan usul hukukuna dair diğer bazı hükümler de şunlardı: Mahkemelerde görülecek davalarda deliller taraflarca mahkemeye sunulmak gerekir. Savunmalarını yapabilmeleri için hakim davalı tarafa münasip bir süre vermelidir. Mahkemede zabıt tutulmalı ve tarafların iddia ve müdafaaları bu zabıtlara geçirilmelidir. Bir dava görülürken, açılacak mütekabil dava, ancak ilk dava sonlandıktan sonra kabul edilebilir.
Çin’de MÖ VI. asrın başlarında Cheng ve Chin dükalıklarınca oluşturulan kanunlar külliyatının özellikleri nelerdir?
Bu mecelle, aristokrasi yanlısı bir düzenleme idi. Onların kendi kendilerini disipline edecekleri faraziyesinden hareketle aristokratlar birçok cezai düzenlemenin dışında tutuluyorlardı. Meselâ bu sınıftan soyluların cinayet işlemeleri hâlinde intihar etme yoluna giderek kendi kendilerini cezalandırmaları öngörülüyordu ve pek çoğu da bunu yaptı.
Çin hukukunda evlenme ile ilgili kurallar nasıldır?
Evlenme “kadının satın alınması” şeklinde yapılırdı. Evlenecek erkeğin babası kızın babasına kıymetli bir hediye göndererek onu satın alır, kız tarafı da buna, hatırı sayılır bir çeyiz göndererek karşılık verirdi. Baba cihetinden akrabalarla evlenilemezdi; evlenecek kadın ve erkeğin aynı sülaleden olmaması gerekirdi. Servet durumu müsait olan erkekler, cariye edinebilir ve birden fazla kadınla evlenebilirlerdi ama bu sonraki eşler hiçbir zaman ilk eşin statüsünde olamazlardı.
Çin hukukunda yargılama süreci nasıldı?
Yargılama süreci basitti, lisanslı noterler müvekkilleri lehine hazırladıkları metinleri mahkemede okurlardı. Şüphelilerin parmak izleri alınır ve itiraflarda bulunmaları için işkence uygulanırdı. Cezalar şiddetli idi; saçların kesilmesinden başlar, kamçılamaya, sürgüne ve idam cezasına kadar uzanırdı. Eğer suçlu yüksek mevki ve sınıftan biri ise idam cezası onun kendisini öldürmesine izin verilmesi şeklinde uygulanırdı.