Rusya Tarihi Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Sovyetler Birliği’Nin Dağılması Ve Rusya Federasyonu
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Boris Yeltsin Döneminde Rusya Federasyonu’nun iç politikası nasıldı?
Döneminde Rusya Federasyonu’nun iç Politikası Boris Yeltsin’in 12 Temmuz 1991’de Rusya Federasyonu başkanı olmasından 31 Aralık 1999’daki istifasına kadar geçen süreyi kabaca üç döneme (1991-1993, 1993- 1996 ve 1996-1999) ayırmak mümkün gözükmektedir. ilk dönem 1993’de Devlet Başkanı Boris Yeltsin ve Parlamento arasındaki yetki paylaşımından doğan sorunlar yüzünden Parlamento’nun lağvedilmesi ve Parlamento binasının bombalanması ve 12 Aralık 1993’teki referandum sonrasında Rusya’da başkanlık rejimine dayanan Anayasa’nın kabul edilmesiyle, ikinci dönem 03 Temmuz 1996’da Boris Yeltsin’in yeniden devlet başkanlığına seçilmesi, üçüncü dönem ise 31 Aralık 1999’da Boris Yeltsin’in devlet başkanlığından istifası ile sona ermiştir. Boris Yeltsin’in ilk dönemi daha çok Rusya’da yeni bir kimlik arayışı, devletleşme ve eski kurumların yeniden yapılandırılması çalışmalarına odaklanıldığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde Boris Yeltsin ekonomik ve siyasi reformlar anlamında çok şey vaat eden karizmatik bir lider görüntüsündedir ve kurumların görece zayıflığı onun bu pozisyonunu güçlendirmiştir. Ancak Rusya’da 1991-1992 döneminde hızla parçalanan siyasi ve ekonomik sistemin yeri aynı hızla serbest piyasa ekonomisi ve iyi işleyen bir demokratik rejim ile doldurulamayıp, ciddi bir kargaşa ve istikrarsızlık ortamı doğunca geniş halk kitlelerinin desteğine dayanan Devlet Başkanı ile Parlamento arasında yetki kavgaları çıkmaya başlamış ve Parlamento Devlet Başkanı’nın uygulamalarının önünü kesecek şekilde reform sürecini bloke etme girişimlerinde bulunmuştur. Bu şekilde kendi geleceğinden duyduğu kaygı nedeniyle Boris Yeltsin müttefikler kazanmak adına ülke içindeki yerel politikacılar ve iş çevrelerine daha fazla tavizler vererek âdemi merkeziyetçiliğin yolunu açmıştır
Boris Yeltsin döneminde ikinci dönem diye adlandırılabilecek dönem nasıl başlamıştır ve ne tür gelişmeler görülmüştür?
Parlamento ile yaşadığı sorunların Parlamento’nun lağvedilmesi ve bombalanması ile sonuçlanmasının ardından Boris Yeltsin’in ikinci dönemi olarak adlandırılabilecek görece karizmasını ve etkinliğini kaybettiği bir döneme girilmiştir. Muhalefetin güç kullanılarak bastırılması Rus toplumunun görece zayıf yapısı ile de birleşince ortaya çıkan boşluk siyasi açıdan kısmi otoriter başkanlık sistemi, ekonomik açıdan da oligarklar ve kısıtlı piyasa sistemleri ile doldurulmuş ve her iki alanda da yozlaşma ve mafya düzeni had safhaya ulaşmıştır. Bu dönemde Rusya’da oligarşik, kriminal, otoriter ve liberal özellikler taşıyan oluşumların tamamını birarada görmek mümkün olmuştur. O dönemde Rus toplumunun oligarşik boyutunu daha çok yeni zenginler, hükümette Devlet Başkanı’ndan yerel politikacılara kadar her düzeyde hizmet alabilen ve kriminal örgütlerle de işbirliği içinde olup siyasi olarak desteklenen gruplar; kriminal boyutunu oligarşi tarafından kontrol edilen ve pek çok küçük ve orta ölçekli işletmenin kontrolünü elinde bulunduran yasadışı ve organize suç örgütleri; otoriter boyutunu liderin ve bürokrasinin ülkeyi demokratik kurumlara riayet etmeden yönetme eğilimi; liberal boyutunu ise demokratik kurumlar, Parlamento, mahkemeler, görece özgür medya, özel sektör ve bankaların varlığı oluşturmaktadır.
Şok terapi kavramı neyi ifade etmektedir ve nasıl etkileri olmuştur?
Şok Terapi: Rusya’da 1990’ların başlarından itibaren Yegor Gaydar ve Anatoli Çubais tarafından uygulanan ve doğudan pazar ekonomisine geçilmesinin sağlanmasını hedefleyen uygulamalar (devlet planlamasına son verilmesi, fiyatlar›n serbest bırakılması, özelleştirilmesi vs.) bütününü içeren bir programdır.
Boris Yeltsin dönemi Rusya Federasyonu dış politikası nasıldı?
Yeltsin döneminde Rusya’da kurulmaya çalışılan yeni sistemin eski Sovyet sisteminden büyük farkı içeride liberalizm fikrinin benimsenmesi, dış politikada ise farklı dış politika alan ve konularına göre değişen daha uysal, uzlaşmacı ve pragmatik bir arayış içine girilmiş olmasıdır. Yeltsin döneminde dağınık yürütme hiyerarşisinin ülke içinden gelebilecek baskılara karşı açık ve savunmasız olması da ülkede Sovyetler Birliği döneminde Komünist Parti’nin varlığı ile perçinlenen siyasi güç dengesini değiştirmiş ve bu dış politika karar alma sürecini daha karmaşık hale getirmişti.
Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından ne türden farklı fikirler ortaya çıkmıştır?
Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden süreçte Rusya’nın milli çıkarlarının, milli kimliğinin tanımlanması konusunda ülkede Batıcı ve Avrasyacı fikirleri savunan iki temel farklı görüş ortaya çıkmış ve bu görüşler yerini zamanla pragmatik milliyetçi fikirlere bırakmıştır. Rusya’da izlenen dış politika da bu gelişmelere paralel bir seyir izlemiştir. SSCB’nin dağılmasının hemen ardından Rusya’nın Batı ile ilişkilerinde görece pasif kalmasında, o dönemde Rusya’da yaşanan kurumsal değişmeler ve Rusya’nın uluslararası alanda hareket serbestisinin sınırlarını algılamasının etkisi büyüktür. Yeltsin döneminde dış politika öncelikleri konusunda yapılan tartışmalar çoğunlukla iç politika kavgalarının içine yerleşmiştir. Ülkede siyasi polemiğe girmek isteyen kişiler çoğunlukla dış politika konuları üzerinden politika üretmeyi tercih etmişlerdir. Bu tartışmaların en önemli parçasını ise Rus milli çıkarlarının ve milli kimliğinin tanımlanması süreci oluşturmuştur. Bu arada da Rusya’nın bir imparatorluk olarak kurulması, tarih boyunca da varlığını değişik şekillerde imparator-devlet olarak devam ettirmesi bu tanımlamanın önemli parçası haline gelmiştir.
Primakov Doktrini nedir?
Bu yaklaşım ideolojik kalıplar içerisinde tanımlanan dış politikadan daha geleneksel bir politikadır. Bu politika ile Rusya’nın tarihinden gelen sembol ve mitler üzerinde daha fazla durulmuş ve bu politikanın temelleri belirlenirken Rus tarihinden daha fazla yararlanılmıştır. Ancak milli çıkara dayalı daha pragmatik ve makul dış politika oluşturma çabaları da milli çıkarların tam olarak tanımlanamaması ve Boris Yeltsin’in gittikçe zayıflayan otoritesi ile sekteye uğramıştır. Sonuç olarak Boris Yeltsin döneminde eski Sovyet alanıyla ilişkiler Batı ile iliş- kilerin ardından ikinci sırada kalmış, Primakov’un girişimi bile bu gerçeği tam manasıyla değiştirememiştir. Yeltsin döneminde ABD’ye olan bağımlılık sürmüş, AB ve NATO ile ilişkiler geliştirilmeye çalışılmıştır. Yine Sovyetler Birliği’nin ardılı olması sebebiyle BM Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı olan daimi üye bir ülke olarak (ki, Yugoslavya krizinde bu hakkı kullanmıştır) yer alan Rusya, G-7’nin 8. üyesi olmuştur. Öte yandan ABD’ye denge oluşturabilecek biçimde 1990’ların ortalarından itibaren Çin ile ilişkiler (fiangay işbirliği girişimi ile sembolleşen) geliştirilmeye çalışılmış ama Ortadoğu politikası dâhil ABD’ye yakın politikalar izlenmesi durumundan vazgeçilememiştir.
Vladimir Putin dönemi hakkında kısaca neler söyleyebiliriz?
1 Ocak 2000 itibarıyla Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in görevinden ayrılması ile devlet başkanlığını vekâleten yürütmeye başlayan Vladimir Putin 26 Mart 2000’de gerçekleştirilen seçimlerde oyların %53’ünü alıp, 5 Mayıs 2000’de yemin ederek resmen devlet başkanı olmuştur. 14 Mart 2004’de gerçekleştirilen seçimlerde de Putin oyların % 71,3’ünü olarak ikinci başkanlık dönemine başlamıştır. Vladimir Putin’in her iki başkanlığı için de yapılan yorumlarda en çok üzerinde durulan konuların başında ülkede siyasi ve ekonomik istikrarın yeniden sağlanmış olması, Çeçenistan sorunun zor kullanılarak da olsa çözülmüş olması, oligarklarla ve yolsuzluklarla mücadelede kısmi de olsa başarı sağlanması, buna karşın yönetim kadrolarında eski istihbarat ve askeri uzmanlarının hakimiyetinin artması, demokratikleşme sürecinden uzaklaşma, merkezileşme ve diktatörleşme eğilimi gelmektedir. Vladimir Putin iki dönem başkanlık yaptıktan sonra ülkenin en popüler kişisi haline gelmekle kalmamış, Rusya’da Rusya modeli demokrasi, sahte demokrasi, Putinizm ve demokrasi görünümünde yarı otoriter rejim gibi kavramlarla anı- lan yeni bir sistemin de mimarı olmuştur.
Vladimir Putin döneminde Rusya Federasyonu iç politikası nasıldır?
Vladimir Putin devlet başkanlığı görevine olabilecek en zorlu dönemde başlamıştır. Vladimir Putin bir önceki Devlet Başkanı Boris Yeltsin’den tamamen merkezi otoritenin kaybolduğu, kurumlara ve yönetime tamamıyla oligarkların hakim olduğu bir ülke devralmıştır. Bunun sonucunda da Putin öncelikli iki amacını ortaya koymuş ve bu iki amacın gerçekleştirilmesini sağlamaya yönelik politikalar geliştirmiştir. Vladimir Putin’in ilk amacı ülkenin idari yapısını yeniden düzenlemek (merkezi kontrolü sağlayacak ve sağlamlaştıracak biçimde), ikinci amacı ise ülkenin toprak bütünlüğünü yeniden sağlamak olmuştur. Bu doğrultuda da ilk önce güç hiyerarşisini yeniden düzenleme çabasına girmiş, daha önce seksen dokuz bölgeye bölünmüş olan Rusya Federasyonu yeni bir kanunla yedi idari bölgeye bölünüp, özerk bölgelerin de bu yedi federal idari bölgeye dâhil edilerek yetkilerinin sınırlandırılması (dikey iktidar) sağlanmıştır. Bu doğrultuda bölge vali ve cumhuriyetlerin devlet başkanlarının Kremlin’den atanmasını ve bölge ve cumhuriyetlerde uygulanan kanunların merkez ile uyumlu hale getirilmesini zorunlu kılan kararlar da önemlidir.
Vladimir Putin döneminin Boris Yeltsin döneminden farkı nedir?
Vladimir Putin döneminde Boris Yeltsin döneminin aksine Sovyetler Birliği’nin etkilerinden kurtulma çabasının yerini Sovyetler Birliği dönemindeki sembollere, mitlere geri dönüş çabası almıştır. 2001 yılı başı itibariyle Sovyet ulusal marşı yeni sözlerle kabul edilmiş, devletin bayrağı Çarlık Rusya’sının üç renkli bayrağı olarak kalırken, ordunun bayrağı kızıl olmuştur. Yine Rusya vatandaşları için hazırlanan kimliklere milliyet hanesi eklenmeyerek, etnik kökene bakılmaksızın tüm vatandaşların Rus kimliği ile tanınması sağlamıştır. Rus hükümeti bütün federe cumhuriyetlerde Kril alfabesi kullanılmasına dair karar alarak, Latin alfabesine geçişi de engellemeye çalışmıştır. Yukarıda sözü edilen ve daha çok Rusya’da merkeziyetçiliğe dönüşün hedeflendiği bu politikalar genelde Vladimir Putin’in ilk başkanlık dönemine denk gelmektedir.
Vladimir Putin döneminde sosyo-ekonomik durum kısaca nasıldır?
Putin döneminde Rusya’da sosyo-ekonomik alanda yaşanan gelişmeler ele alındığında ise enerji fiyatlarındaki artışa paralel olarak enerji kaynaklarından elde edilen gelirle Rusya’nın iç ve dış borçlarının ödenmesi, döviz rezervlerinin artması, ekonominin yaklaşık %8’lerle büyümeye başlaması ve kişi başına düşen milli gelirin yükselmesi en önemli gelişmeler olarak göze çarpmaktadır. Yine aynı dönemde Rusya’da nüfusun giderek azalması (artan ölüm ve azalan doğum oranları, aşırı içki tüketiminin erken ölümlere sebep olması, AIDS ve benzeri hastalıkların hızla yayılması, hayat standartlarının düşük olması vs.) Vladimir Putin’in 2005’de ülke çapında bir sosyal reform paketi (doğum oranlarının artması için teşvikler, sağlık ve eğitim alanına bütçeden daha fazla pay ayrılması, hayat standartlarının yükselmesi vs.) başlatmasına sebep olmuştur.
Vladimir Putin döneminde Rusya Federasyonu dış politikası nasıldır?
Vladimir Putin’in devlet başkanlığına gelmesiyle birlikte Rusya’nın artık her konuda kendi çıkarlarına göre tutum alacağını ve bundan sonra herhangi bir ülke veya ülkeler grubunun himayesine girmeyeceği ve ekonomik ve siyasi kısa vadeli çıkarların tatmini adına uzun vadeli hedeflerden taviz vermeyeceğini açıklamış olması dış politika açısından Yeltsin döneminin açık bir eleştirisi olarak değerlendirilebilir. Nitekim Rusya’da yeni dönemin dış politika prensipleri ve öncelikleri Ocak 2000 tarihli Rusya Federasyonu Güvenlik Doktrini, Nisan 2000 tarihli Rusya Federasyonu Askeri Doktrini ve Temmuz 2000 tarihli Rusya Federasyonu Dış Politika Doktriniyle ortaya konulmuştur. Putin doktrini olarak da adlandırılan yeni dış politika yaklaşımı daha önce Yevgeni Primakov tarafından da benimsenen yaklaşımın bazı özelliklerini taşımakta ve özellikle de çok kutuplu uluslararası ilişkiler sisteminin oluşturulmasını öncelikli hedef olarak açıklamaktaydı.
Vladimir Putin döneminde Rusya FederasyonuTürkiye ilişkileri nasıldır?
Putin dönemi Türkiye-Rusya ilişkileri açısından da önemli bir dönemdir, zira TürkiyeRusya ilişkileri Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında ilk kez Vladimir Putin döneminde rekabetçi algıdan sıyrılarak başta ekonomik (ticaret, enerji, turizm vs.) alanlar olmak üzere pek çok alanda işbirliği anlayışı ile şekillenmeye baş- lamıştır. Yine Putin döneminde ilişkilerin ana unsurunu ekonomik ilişkiler oluştursa da taraflar arasında siyasi işbirliğinin temelleri de atılmıştır. Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında siyasi diyaloğun geliştirilme çabasının temel belgesi dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı ismail Cem ile Rusya Dışişleri Bakanı Igor Ivanov arasında 2001 yılında imzalanan Avrasya Eylem Planı olmuştur. Daha önce de değinildi- ği üzere Türkiye-Rusya ilişkilerinin ekonomik boyutu (ticaret, yatırım vs.) çok önemlidir. ilişkilerin bir başka boyutu ise kültüreldir (karma evlilikler, eğitim işbirliği, turizm vs.). Türkiye ve Rusya arasında işbirliği alanları yanında bazı sorunlu alanların (Rus tırlarının sınırlarda bekletilmesi, Temmuz 2008’de Rusya’nın Türkiye’yi yasadışı ticarette en riskli ülkeler arasına alması, sınırda gümrük görevlilerinin uzun denetim prosedürleri, Türkiye’den ihraç edilen gıda ürünlerinin sağlığa zararlı oldukları gerekçesiyle geri gönderilmesi, Rusya’da iş yapan Türk şirketlerinde çalışacak Türk işçiler için kota konulması, karşılıklı ticaret ilişkilerinde açığın Türkiye aleyhine artması vs.) varlığı da unutulmamalıdır. Uluslararası ilişkiler alanında da Türkiye ve Rusya söz konusu dönemde yakınlaşmış, Rusya Türkiye’nin desteği sayesinde islam Konferansı Örgütü’nde gözlemci statüsü elde etmiş, Rus yetkililer de Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olmadıklarını dile getirmişlerdir. NATO’nun Karadeniz’e inme çabalarını kontrol altında tutma konusunda da Türkiye ile Rusya’nın görüşleri uyuşmaktadır. Bu doğrultuda Türkiye Möntrö Anlaş- ması’nın değiştirilmesine karşı çıkarken, Rusya NATO güçlerinin Karadeniz’e yayılmasını istememektedir.
Dimitriy Medvedev döneminde Rusya Federasyonu iç politikası nasıldır?
Medvedev döneminde iç politikada ülkede demokrasinin geliştirilmesi, yolsuzluklarda mücadele, hammadde ihracatına dayalı ekonominin çeşitlendirilmesi ve özellikle inovasyonun ön plana çıkarılması yönünde vaatlerde bulunulmasına rağmen, Putin dönemine göre önemli bir değişikliğin meydana geldiği ileri sürülememektedir. Ancak Medvedev bir kısım bakanlıklar ve önemli bürokratik kadrolara yaptığı atamalarda, genelde sivil ve hukuk eğitimli kişileri tercih ederek, Putin’in siloviki uygulamalarından farklılık göstermiştir.
Dimitriy Medvedev döneminde Rusya Federasyonu dış politikası nasıldır?
Medvedev’in Başkan olmasının ardından, 12 Temmuz 2008’de Putin dönemi dış politika kararlarının rehberlik ettiği, Rusya Federasyonu’nun yeni Dış Politika Konsepti yayınlanmıştır. Söz konusu Konsept’te, dünya güç dengesi içinde Rusya’nın önemine değinilerek, sistem yapısının çok kutuplu olduğu vurgulanmış ve ABD’nin tek kutuplu dünya yaklaşımına açıkça karşı durulmuştur. Uluslararası hukukun üstünlüğüne değinilerek, ABD’nin Irak’da yaptığı gibi tek taraşı hukuka veya BM kararlarına dayanmayan, her eylemin karşısında olduğu mesajı verilmek istenmiştir. Ayrıca geçmişte olduğu gibi başta Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üyesi devletler olmak üzere Avrasya’nın genelinde Rusya’nın etkinliğinin artırılması öngörülmüştür. Yurtdışında yaşayan Rus kökenli kişilerin Rusya dış politikasında özel önem içerdiği ve bu kişilerin her türlü haklarının Rusya tarafından korunacağı yine aynı konsept içerisinde yer almıştır. Bununla birlikte dünya ekonomisiyle tam bütünleşme ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliği önemli hedefler olarak belirlenmiş ve 2011 yılı sonunda Rusya DTÖ üyesi olmuştur.
Bu dönemde Rusya Federasyonu’nun ABD ve NATO ile olan ilişkileri nasıldı?
Rusya’nın ABD ve NATO ile ilişkileri dış politikasının en önemli alanlarından birisini oluşturmaktadır. Bush döneminde ABD’nin Irak’ı hukuksuz şekilde işgal etmesi ve genel anlamda sergilediği saldırgan dış politika iki ülke ilişkilerinin gerginleşmesine neden olmuştur. Rusya ve ABD’de yapılan başkanlık seçimleri sonrası Medvedev ve Obama’nın iktidara gelmesi ile iki ülke ilişkilerinin gelişmesi için olanak sağlayacağı düşünülmüştür. Afganistan’da devam eden NATO harekatına ve uluslararası terör ile mücadeleye Rusya’nın olumlu yaklaşımı, İran’ın nükleer çalışmalarına karşı her iki ülkenin de benzer tutumlar sergilemesi ve nükleer silahların azaltılması yönünde yapılan görüşmeler; bu alanda umut vermeye yeterli olmamıştır. Günümüz itibari ile değerlendirildiğinde, RusyaABD ilişkileri, Soğuk Savaş sonrasındaki en gergin dönemini yaşamaktadır. Rusya’nın bu dönemde ABD ve NATO ile NATO’nun genişlemesi, Gürcistan ile 2008 yılı Ağustos ayında yaşanan Beş Gün Savaşı ve Avrupa’da kurulan füze kalkanı konularında karşı karşıya gelmiştir.
Boris Yeltsin’in Rusya Federasyonu başkanlığı hangi dönemlere ayrılarak incelenir?
Boris Yeltsin’in 12 Temmuz 1991’de Rusya Federasyonu başkanı olmasından 31 Aralık 1999’daki istifasına kadar geçen süreyi kabaca üç döneme (1991-1993, 1993-1996 ve 1996-1999) ayırmak mümkün gözükmektedir. İlk dönem 1993’de Devlet Başkanı Boris Yeltsin ve Parlamento arasındaki yetki paylaşımından do- ğan sorunlar yüzünden Parlamento’nun lağvedilmesi ve Parlamento binasının bombalanması ve 12 Aralık 1993’teki referandum sonrasında Rusya’da başkanlık rejimine dayanan Anayasa’nın kabul edilmesiyle, ikinci dönem 03 Temmuz 1996’da Boris Yeltsin’in yeniden devlet başkanlığına seçilmesi, üçüncü dönem ise 31 Aralık 1999’da Boris Yeltsin’in devlet başkanlığından istifası ile sona ermiştir.
Sovyetler Birliği’nin siyasal yapısındaki çözülmeler nasıl gerçekleşmiştir?
Sovyetler Birliği’nin siyasal yapısındaki çözülmeler öncelikle Baltık ülkelerinin bağımsızlık ilanları ile başlamıştır. Litvanya Parlamentosu 11 Mart 1990, Letonya Parlamentosu 04 Mayıs 1990 ve Estonya Parlamentosu da 08 Mayıs 1990’da ülkelerinin bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Baltık ülkelerini 23 Ağustos 1990’daki bağımsızlık ilanıyla Ermenistan takip etmiştir. Ukrayna 24 Ağustos 1991’de, Belarus 25 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Azerbaycan’da 30 Ağustos 1991’de, Özbekistan ve Kırgızistan’da 31 Ağustos 1991’de, Türkmenistan’da 27 Ekim 1991’de ve Kazakistan’da da 16 Aralık 1991’de bağımsızlıkla ilgili halk oylamalarına gidilmiş ve müteakiben bu ülkelerin de bağımsızlık ilanları gerçekleşmiştir.
Boris Yeltsin döneminde uygulanan “şok terapi” nedir?
Şok Terapi: Rusya’da 1990’ların başından itibaren Yegor Gaydar ve Anatoli Çubais tarafından uygulanan ve doğrudan pazar ekonomisine geçilmesinin sağlanmasını hedefleyen uygulamalar (devlet planlamasına son verilmesi, fiyatların serbest bırakılması, özelleştirilmesi vs.) bütününü içeren bir programdır.
Şok terapi uygulamalarının kısa vadede sonuçları neler olmuştur?
Şok terapi uygulamalarının kısa vadede tüketici refahının azalması, işsizlik, erken emeklilik ve sosyal travmalar gibi halk üzerindeki olumsuz etkileri de ağır olmuştur. Ekonomik sorunlar sadece sanayi kesimini değil, tarım, altyapı ve insan kaynaklarını da etkilemiş ve bu yüzden Sovyet döneminden miras kalan barınma, ısınma, ulaşım vs. altyapı da olumsuz etkilenmiştir. Yine bütçeden araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ayrılan pay azaldığı için ülkedeki pek çok bilim adamı daha iyi yaşam sağlayabilecekleri ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Toplumda gizli işsizlik artmış, emekli maaşları ödenemez, sosyal hizmetlere de kolay ulaşılamaz olmuştur.
Yeltsin döneminde Rusya’da kurulan yeni sistemi eski Sovyet sisteminden ayıran özellikleri nedir?
Rusya’da kurulmaya çalışılan yeni sistemin eski Sovyet sisteminden büyük farkı içeride liberalizm fikrinin benimsenmesi, dış politikada ise farklı dış politika alan ve konularına göre değişen daha uysal, uzlaşmacı ve pragmatik bir arayış içine girilmiş olmasıdır.
Primakov doktrini ne ifade eder?
Primakov doktrini Yevgeni Primakov’un hem dışişleri hem de başbakanlığı döneminde özellikle dış politika alanına ilişkin oluşturduğu düşünceler bütünüdür. Primakov doktrininin özetle dört önemli unsuru bulunmaktadır: ABD’nin girişimlerine karşı olmak, Rusya’nın dünya ekonomisine eklemlenmesi, yakın çevre ülkelerine yakın ilgi ve çok kutuplu dünya düzeninin kurulması.
1990’lı yıllarda Türkiye-Rusya ilişkileri ne yönde ilerlemiştir?
Rusya’nın bu dönemde Türkiye ile olan ilişkileri ele alındığında ise kaydeğer bir gelişmenin yaşandığını söylemek mümkün değildir. 1990’lı yıllarda Türkiye’nin (PKK terörü, koalisyon hükümetleri dönemi vs.) ve Rusya’nın (dönüşümün sancıları, ekonomik sorunlar, yeni kimlik arayışı, Çeçen sorunu vs.) kendilerine özgü iç hassasiyetleri arada karşılıklı olarak ciddi bir ilişki zemini kurulmasını engellemiş, bu dönemdeki ilişkiler bavul ticareti ve Mavi Akım projesi gibi bazı girişimlerin ötesine geçememiş, özellikle siyasi konularda bir uzlaşı sağlanması imkâanı yakalanamamıştır.
Vladimir Putin, Yeltsin’den başkanlığı devraldığında Rusya iç politikaları ne durumdadır?
Vladimir Putin devlet başkanlığı görevine olabilecek en zorlu dönemde başlamıştır. Vladimir Putin bir önceki Devlet Başkanı Boris Yeltsin’den tamamen merkezi otoritenin kaybolduğu, kurumlara ve yönetime tamamıyla oligarkların hakim olduğu bir ülke devralmıştır. Bunun sonucunda da Putin öncelikli iki amacını ortaya koymuş ve bu iki amacın gerçekleştirilmesini sağlamaya yönelik politikalar geliştirmiştir.
Vladimir Putin Çeçenistan sorununu nasıl ele almıştır?
Rusya Federasyonu’nun dağılma ve parçalanma tehlikesini bertaraf etmek için özel çaba sarfetmiş, bu bağlamda Çeçenistan sorununu en önemli sorunlardan biri olarak değerlendirmiştir. Putin, Çeçenistan’ın bağımsızlığının öncelikle toprak kaybı dolayısıyla toprak bütünlüğünü bozacağı, ikinci olarak da diğer federe cumhuriyetlere örnek teşkil edebileceği gerekçesiyle Çeçen sorununun bir an önce çözülmesinden yana bir tavır takınmıştır.
Putin döneminin önemli eksikleri arasında neler gösterilebilir?
Ekonominin özellikle enerji ihracından kazanılan gelire dayalı kalması, insana yapılan yatırımlardaki (ertelenen sosyal ihtiyaçlar gibi) eksiklikler, yolsuzluk ve organize suç örgütleri ile mücadelede yetersiz kalınması, Kuzey Kafkasya’da istikrarın tam olarak sağlanamamış olması, orduda reformun gerçekleştirilememesi ve ülkede ırkçı saldırılarda meydana gelen artış Putin döneminin önemli eksiklikleri olarak değerlendirilebilir.
“Putin doktrini” olarak adlandırılan yeni dış politika yaklaşımının en önemli unsurları nelerdir?
Yeni yaklaşımın en önemli unsurları Rusya’nın ekonomik olarak büyümesinin unsurlarının yaratılması, etrafında dostane ilişkiler yaşayabileceği ülkeler grubu oluşturulması, yakın çevrede yaşayan Rus vatandaşlarının haklarının korunması ve Rusya dışında Rus dilinin ve Rus kültürünün desteklenmesiydi.
Vladimir Putin döneminde enerji konusunda AB ile ilişkilerde sıkıntılı bir süreç yaşanmasının nedeni nedir?
Putin döneminde Rusya AB’nin 2004 yılında Baltık ülkelerini (Estonya, Letonya, Litvanya) de içine alacak biçimde genişlemesi, 2007 yılında da Bulgaristan ve Romanya’yı alarak Karadeniz’den komşu olarak ve uyguladığı politikalarla (Komşuluk Politikası vs.) kendi etkinlik sahasına girmesi ve Rusya’nın Ukrayna ve Belarus ile yaşadığı sorunlar dolayısıyla Avrupa’ya giden enerjide kesintiler olması sebebiyle AB ile ilişkilerde de sıkıntılı bir süreç içerisindeydi.
Putin dönemi Türkiye-Rusya ilişkileri açısından nasıl bir dönemdir?
Türkiye-Rusya ilişkileri Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında ilk kez Vladimir Putin döneminde rekabetçi algıdan sıyrılarak başta ekonomik (ticaret, enerji, turizm vs.) alanlar olmak üzere pek çok alanda işbirliği anlayışı ile şekillenmeye başlamıştır. Yine Putin döneminde ilişkilerin ana unsurunu ekonomik ilişkiler oluştursa da taraflar arasında siyasi işbirliğinin temelleri de atılmıştır. Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında siyasi diyaloğun geliştirilme çabasının temel belgesi dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile Rusya Dışişleri Bakanı Igor Ivanov arasında 2001 yılında imzalanan Avrasya Eylem Planı olmuştur. Daha önce de değinildiği üzere Türkiye-Rusya ilişkilerinin ekonomik boyutu (ticaret, yatırım vs.) çok önemlidir. İlişkilerin bir başka boyutu ise kültüreldir (karma evlilikler, eğitim işbirliği, turizm vs.).
Putin’in Rusya’daki iktidarında yöneticilerini seçtiği iki ana grubu bulunmaktadır, bunlar nelerdir?
Bunların ilkini Putin’in Sovyet istihbarat örgütü KGB’de görev yaptığı dönemden tanıdığı siloviki olarak da tabir edilen istihbarat ve güvenlik kurumlarının eski çalışanları; ikinci grubu ise -Dmitriy Medvedev gibi- St. Petersburg’da bulunduğu sürede tanıdığı teknokrat ve bürokratlar oluşturmaktadır.
Medvedev’in başkanlığı döneminde Rusya’nın kronikleşmiş iç sorunlarına karşı nasıl çözüm yöntemleri belirlenmiştir?
Yolsuzluk, rüşvet, organize suç örgütlerinin önlenmesine yönelik önemli bir adım atılamamıştır. Bu konuda önemli sayılabilecek büyük devlet şirketlerinin denetlenmesi, Yolsuzlukla Mücadele Konseyi kurulması ve yasası çıkarılması, polis reformu gibi birkaç çalışma yaptırmışsa da söz konusu alanlarda başarı sağlanamamıştır.
Rusya-ABD ilişkileri günümüzde nasıl değerlendirilir?
Günümüz itibari ile değerlendirildiğinde, Rusya-ABD ilişkileri, Soğuk Savaş sonrasındaki en gergin dönemini yaşamaktadır. Rusya’nın bu dönemde ABD ve NATO ile NATO’nun genişlemesi, Gürcistan ile 2008 yılı Ağustos ayında yaşanan Beş Gün Savaşı ve Avrupa’da kurulan füze kalkanı konularında karşı karşıya gelmiştir.
Timaşenko yönetimindeki Ukrayna ile Rusya arasında doğalgaz borcu üzerinden 2008 yılı Mart ayında çıkan kriz nasıl çözümlenmiştir?
Ukrayna ile Rusya arasında doğalgaz borcu üzerinden 2008 yılı Mart ayında çıkan kriz; 2006 yılında meydana gelen kısa süreli krizin aksine; yıl boyunca sürmüş ve pek çok Avrupa ülkesine gaz akışında önemli sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Benzer sorunlar Ukrayna’dan geçen ham petrol boru hatları ile petrol ithalatı yapan Avrupa ülkeleri için de 2009 yılı içerisinde yaşanmıştır. Sorunun nihai çözümü 2010 yılında Ukrayna’da yapılan seçimler sonrası meydana gelen iktidar değişikliği ile olmuştur.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da meydana gelen Arap Baharı’na Rusya’nın yaklaşımı ne yönde olmuştur?
Arap Baharı’na Rusya’nın yaklaşımı ABD ve Avrupa ülkelerinden farklı olmuştur. Rusya, demokrasi ve özgürlükler söylemi ile devlet yönetimlerinin yıkılmaya ve Batı yanlısı yönetimlerin bölgede kurulmaya çalışıldığını düşünmektedir. Libya konusunda desteklediği BM Güvenlik Konseyi kararının yorumlanarak NATO’nun askeri harekatına dönüşmesi sonrasında Rusya, Suriye konusunda Çin ile birlikte doğrudan tedbir alarak Suriye’ye yabancı güçlerin müdahalesine neden olabilecek BM nezdindeki her girişimi engellemekte ve Esad rejimine desteğini sürdürmektedir.
Medvedev döneminin yasal zorunluluktan kaynaklanan bir mola olarak değerlendirilmesinin sebebi nedir?
Medvedev dönemi başından itibaren Putin’in üçüncü başkanlık dönemine erişimi öncesinde (Anayasaya göre üst üste en fazla iki kez devlet başkanlığı yapılabildiği için) “yasal zorunluluktan kaynaklanan bir mola” olarak değerlendirilmiştir.
Rusya 2012 yılında ev sahipliğinde yapılacak olan G-8 ve APEC zirvelerine katılmama kararı almasının sebebi nedir?
Rusya ve ABD arasında gerginleşen ilişkiler diplomasiye de yansımış ve iki ülke liderleri 2012 yılında ev sahipliklerinde yapılacak olan G-8 ve APEC zirvelerine katılmama kararı almıştır.
Rusya’nın 2004-2009 yılları arasında ülke nüfusu yaklaşık 2 milyon kişi azalmasının nedeni nedir?
Özellikle Rus kökenli nüfusunun göçler ve doğum oranlarının düşmesi sonucunda azalmıştır. 2004-2009 yılları arasında ülke nüfusu yaklaşık 2 milyon kişi azalmıştır. Yine ülke içinde alkolizm ve AIDS’in yayılması güvenlik sorunu haline gelmiştir.