aofsoru.com

Osmanlı´da İskan ve Göç Dersi 4. Ünite Özet

İskanda Görevli Memurlar Ve İskanın Tesirleri

İskân Dairesinin Kurulmasının Ana Sebepleri, Nizamları ve Konar-Göçerler

İskân hareketi, Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinden başlayarak hükümetin uyguladığı nizam ve kaidelere göre yapılmaktaydı. Siyasî ve içtimaî durumun değişmesine paralel olarak devletin iskân politikasında da gerekli değişiklikler yapılmıştır.

Osmanlı Devleti’nde XVII. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren iskân çalışmalarına başlanmasının idarî, iktisadî ve sosyal nedenleri bulunmaktaydı. Konar-göçerlerin yerleşik hayata geçirilme politikalarının önemli nedenlerinden birisi hayat tarzları dolayısı ile yerleşik ahaliye verdikleri zararın engellenmek istenmesidir. Bu zararlar ekili toprakların çiğnenmesi, tahrip edilmesi ve hayvanların gasp edilmesine kadar varabilmekteydi. Celali isyanları ve savaşlar nedeniyle boşalmış verimli arazilere konar-göçerlerin yerleştirilerek huzurun sağlanması ve verimin arttırılması hedeflenmiştir.

İskân hareketi belirli bir kanunname ile belirtilmese de konu ile ilgili vilayetlere gönderilen talimatlar, emir ve fermanlar iskân hareketlerinin nizamlarını belirlemiş ve düzenli bir şekilde iskân defterleri kâtipler tarafından tutulmuştur.

İskân Dairesi ve İskânda Görevli Memurlar

Osmanlı Devleti’nin içe dönük iskân politikasının kalıcı olabilmesi için tasarlanmış iskân hareketini fiilen idare eden mekanizma içerisinde bir kısmı merkezden bir kısmı ise yerel yöneticilerden oluşan vazifeli memurlar bulunmakta idi. İskânın sağlıklı yürütülebilmesi için konar-göçerlerin ileri gelenlerince belirlenen kişilere de görev verilmekte idi.

Rütbe sırasına göre taşrada iskân işlerinden sorumlu kişiler :

  • Sancakbeyi: Başında bulunduğu sancağın idarî, askerî konular ve asayişten sorumludur. İskân komisyonunda yer alarak devletin tayin ettiği memurlar ve aşireti arasında bağ kurardı.
  • Kadı ve Naib: Kaza merkezlerinde ikamet eder, kazanın adlî ve idarî işleriyle ilgilenirdi. Yargı mercii ve asayiş amiriydi. Yargı alanında olduğu kadar idarî, ilmî, askerî, mülkî ve beledî alanlarda da yetkileri olan kadılar vardı.
  • İskân Kâtibi: İskân dairesinde kayıt işlemlerini yürütür, boy ve oymakların her türlü ihtiyaçlarının kaydını ve tahrir işlerini yapardı.
  • İskân Mübaşiri: Valinin yardımcısı olarak yada bu iş için merkezden gönderilen ve bazı ahvalde iskânı bizzat idare eden kişilerdi.
  • İskânbaşı: İdareciler tarafından tayin edilen ve görevlendirildikleri oymak ve boylardan birine mensup, iskân edilenleri iyi tanıyan ve daimî şekilde onlarla temas etmesi gereken kişiydi.İskân edilenlerin ıslah veya tadil onun fikriyle gerçekleştirilirdi.
  • İskân beyleri ve kethüdaları: İskâna memur her bir boy veya oymağı kendi yerlerine sevk eden boy beyleri ve kethüdaların olması muhakkaktı. Bu kişiler devlet ile konar-göçer veya aşiret arasındaki irtibatı sağlamakla mükellif, iskânda karar alınacağı zaman iskânbaşı ile birlikte bilirkişi sıfatıyla ilgili konuları komisyona taşırlardı.
  • Türkmen ağası: Hükümetçe tayin edilir, kendilerine bağlı yerleşik veya konar-göçerlerin sayınımı düzenli bir şekilde tespit ederek ona göre vergisini tahsil etmekteydi.
  • Çöl beyliği (çöl hâkimi): Halep civarındaki Arap aşiretlerine hükümet tarafından atanan, bu aşiretlerin tüm iskân işlerinden yetkili tek sorumlu ve komisyon ile müşterek hareket eden kişilerdi. Aşiretlerin denetim altına alınmasından ve yol kesen eşkıyayı ortadan kaldırmakla sorumluydular.
  • Mimar: İskân dairesindeki mesleklerden birisidir ve sürekli olmamakla birlikte bu daire içinde sulama ve benzeri yapım işleri, ziraate elverişli arazinin keşif ve etüdünde görevlendirilirlerdi. İskân bölgesini ve ahaliyi tanıyan mimar merkezden gelen mimar ile birlikte hareket ederek iskânın istendik bir şekilde olmasını sağlardı.

Konar-Göçer Aşiretlerin İskândaki Fonksiyonları

Osmanlı Devleti’nin iskân politikası çerçevesinde yeni yerleşim birimlerinin kurulması oldukça önemlidir. Bu amaçlar ile derbent, köprü, menzil, kale, cami-mektep, han, panayır gibi kurumlar, kasabalar kurulmuştur. Ülke içinde istikrarın yeniden sağlanması için buralara iskân edilecek ahali titizlikle seçilmiştir. Bu sayede yerleşik ahalinin emniyeti sağlanmış, konar-göçer grupların yerleşik düzene geçmek istemeleri ile ekonomik ve psikolojik durumları olumlu şekilde değişmiş, başıboş gruplar üzerinde asayiş sağlanmıştır. Böylece uygulanan iskân politikaları huzuru sağlamış, ülkenin iç ve dış güvenliğini arttırmış, sosyal ve ekonomik istikrarı sağlamış ve verimi arttırmıştır.

İskânın Siyasî Etkileri (Kale, Derbent, Köprü, Menzil)

Derbent: Ticaret yolları ve geçitler üzerindeki derbentler yolcuların emniyetlerini sağlar, yol boyunca her türlü ihtiyaçlarını karşılarlardı. Derbentler sayesinde ıssız bölgeler güvenli hale gelmiş, iktisadî ve sosyal açılardan hareketlenmiştir. Derbentler dört tarafı duvarlar ile çevrili küçük bir kale şeklindedir. Han, cami, mektep ve dükkânları ile küçük bir kasaba özelliği taşır. Çok önemli ve stratejik yerlere kurulan derbentler kervanların ve ordunun geçişinde önemlidirler. Bir bölgenin derbent olarak belirlenmesi için bölgenin kadısı derbent mevkiini merkeze bildirir, İstanbul’dan gönderilen vilâyet muharrirlerinin detaylı raporlarına göre merkez tarafınca uygun görülürse süreç olumlu sonuçlanırdı. Mahiyeti itibarıyla derbentler şu şekilde tasnif edilebilirler:

  • Derbent mahiyetindeki kaleler ? Büyük vakıf şeklindeki derbent tesisleri
  • Han ve kervansarayların derbent olarak kullanılması
  • Köprü yerlerinde bulunan derbentler

Köprücülük: Köprücüler ülke sınırları içerisinde mevcut köprülerin tamir ve bakımıyla ilgili tedbirleri almış, stratejik yollar üzerinde yeni köprüler inşa etmişlerdi. Derbentçilerle aynı hukukî nizama sahiptiler. Muhafaza ve inzibat gibi işleri de yerine getirirlerdi. Sık sık yer değiştiren yerleşik halka olan güvensizlik ve konar-göçerlerin eşkıya hareketlerine katılmalarını engellemek için derbent, kale, menzil ve köprülerin savaşçı ruhlu kişiler tarafından korunması düşüncesine neden olmuş ve bu görevlere getirilen konar-göçerler sayesinde bölgede emniyetin sağlanması hedeflenmiştir.

Menzil: Osmanlı Devleti’nde hareket halindeki ordunun konakladığı, kervânın durup geceyi geçirdiği, resmî evrak taşıyan görevli memurun at değiştirmek, dinlenmek veya geceyi geçirmek için kullandığı yerdir. Haberleşme ve yol sistemi için büyük önem taşır. Merkezî idâre tarafından organize edilen menzillerin kulanım amaçları; haberleşme, askerî ve hac menzilleri olarak üç amaçta toplanır. Menzilde menzilci, menzil kethüdası, ahur kethüdası, seyis, odacı, sürücü, aşçı gibi hizmetli ve menzilkeş olarak adlandırılan çevredeki köy ve kasaba ahalisinden oluşan bir grup bulunmaktaydı.

Kale: Stratejik bir yeri, geçidi koruma amaçlı inşa edilen askerî yapılardır. Kalenin en yetkili kişisi kalenin ve şehrin güvenliğinden sorumlu serbest tımar sahibi yöneticiler olan dizdarlardır. Asıl amaçları yanında saldırılardan kaçan yada varoşlardaki halkın sığındığı mekanlar olarak iskân yeri olarak da kullanılmış, özel konumlarından dolayı konar-göçerler benzer yerlere iskân edilmiştirler.

İskânın Ekonomik Etkileri (Han/Kervansaraylar, Çarşı/Arasta ve Bedesten, Panayır)

Türkmen ve Yörüklerin iktisadî hayatları asırlarca hayvancılığa dayanmıştır. Orta Asya kültürünün devamı olan Anadolu göçebe kültürü yeni coğrafya ile bir miktar değişerek devam etmiştir. Türkmen ve Yörükler bulundukları coğrafyada vergiler ve taşımacılık gibi yollarla ekonomik faaliyetlerin içinde yer almışlardır.

Han/Kervansaraylar: Kervanların güvenliğinin korunması için şehirlerarası anayol kenarlarına tesis edilen vakıf yapılardır. Kervanlar geçici olarak konaklayıp ihtiyaçlarını karşıladıkları gibi ellerindeki malları pazarlama fırsatı da buluyorlardı. Böylelikle bölge insanını sosyal ve ekonomik olarak etkilendikleri alanlardı.

Çarşı/Arasta ve Bedesten: Arastalar genellikle aynı malın ticaretini yapan dükkânlardan oluşmaktadır. Bu çarşılar başta camiiler olmak üzere vakıf eserlere gelir sağlamak amacıyla onlara yakın, bazı durumlarda da uzağa, yapılmıştır. Ekonomik ve siyasî olduğu kadar kültürel yönden de etkili kuruluşlardır.

Panayır: Panayırlar oldukça geniş bir bölgenin esnaf ve tüccarları ile bölge halkını bir araya getiren, yılda bir ya da birkaç kez belirli zamanlarda bir hafta-on gün açık kalan alan pazarlarıdır. İç ve dışa dönük iskânda ekonomiyi canlandıran, hem ticari hem de sosyal hayatı canlandıran kurumlardır. İskân dairesi tarafından güvenliği ve muhafazası sağlanmıştır.

Hafta Pazarı: Küçük yerleşim yerlerindeki ahalinin her türlü ihtiyacını karşılamıştır. Bir günlük mesafedeki köylerdeki ahalinin kolayca ulaşabileceği merkezi konumlar olmalarına önem verilmiştir. Bu pazarlara civardaki köylüler, has, zeamet, tımar sahipleri ile vakıflar, hububat ve diğer mahsulleri, şehir esnafı da imal ettikleri ürünleri getirip tüketiciye arz ediyorlardı.

İskânın Sosyal Etkileri (Tekke, Zaviye, Vakıflar)

Tekke ve Zaviye: Tekke ve zaviyeler Osmanlı fetihlerini kolaylaştırmada büyük öneme sahiptiler; halkı psikolojik olarak arkadan gelecek orduya karşı hazırlanmalarını temin ediyorlardı. Dinî ve ahlakî konularla ilgili bilgi veren eğitim kurumu niteliği taşımalarının yanı sıra gayri Müslümlerinde yaralandığı yaygın eğitim sağlayan, bulundukları köy ve mezraların kültürel ve ekonomik gelişmelerine de önemli katkıda bulunan kurumlardı. Yazılı eğitimde ise tekke şeyhleri tarafından kaleme alınan kitap ve risalelerdeki bilgiler aktarılırdı. Bazı tekke ve zaviyeler özellikle yolculuk için dağlarda, aşılması güç boğaz ve geçitler gibi tehlikeli olan yerlere tahsis ediliyor, böylelikle askeri sevk ve idareyi kolaylaştırarak ticarete engel olabilecek eşkıyalara engel bir jandarma karakolu görevi yapıyorlardı. Bu tarz yerlerde dervişler gelip geçen yolculara hizmet etmekte, karşılığında da bu yerleri vakıf olarak almaktaydılar. Derbent yakınlarına kurulan zaviyeler sayesinde de bölge hareket kazanmakta idi.

Vakıf: Osmanlı Devleti’nde vakıfların kurulma amacı Anadolu ve Rumeli’de boşalan ve tahribata uğrayan yerlerin iskânını kolaylaştırmak, güvenliğini sağlamak ve ticareti canlandırmaktır. Vakıf kişinin şahsi mallarını kamu hizmeti görecek kuruluşlar haline getirmesidir. Genellikle sultanlar, yüksek rütbeli subaylar ve zenginlerce yaptırılırdı. Vakıfların kurulmasıyla yeni tesisler ortaya çıkar, vakfedene dinî bir huzur verirken şehrin planlı, düzenli bir şeklide kurulmasını sağlardı. Vakıflar yolu ile cami, medrese, hastane, su yolları, yol, köprü hayrat ve bunların bakımı için gelir getiren han, çarşı, kervansaray, hamam, değirmen, aşevi gibi kurumlar oluşturulmuştur.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email