Uygarlık Tarihi 1 Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Orta Asya Ve İran Tarihi Ve Uygarlığı
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Ön Türkler olarak adlandırılan insanlar hangi kültüre aittirler?
Asya’daki arkeolojik araştırmalara göre Minusinsk Bölgesi’ndeki Afenesyevo Kültürü (İ.Ö. 2500 - 1700) ile aynı bölgedeki Andronovo Kültürü (İ.Ö. 1700 - 1200)’nün temsilcilerinin Türk soyunun prototipini (ön tipi) oluşturan insanlar
olduğu anlaşılmıştır. Ön Türkler diye adlandırılan bu insanların bir görüşe göre bu bölgede (Altaylar- Sayan Dağları’nın güneybatı bölgesi) Neolitik Dönem’den beri yaşadığı kabul edilmektedir.
Devlet kurmadan önce Orta Asya Türk toplulukları hangi aşamalardan geçmişlerdir?
Devlet kurmadan önceki Orta Asya Türk topluluklarına bakıldığında başlıca üç aşamadan geçtikleri görülür. Bunlar toplayıcılık, hayvancılık ve tarım aşamalarıdır.
Türkler hangi hayvanları evcilleştirmişlerdir?
Türkler at ile birlikte sığır, deve, ren geyiği ve küçükbaş hayvanları da evcilleştirmişlerdir.
Uygur Devleti nasıl kurulmuştur?
Gök-Türklere bağlı olarak Orhun ve Selenga bölgesinde dağınık halde yaşayan Uygurlar, Basmil ve Karluklar ile birlikte Gök-Türkleri yıktıktan sonra kurulan Basmil Kağanlığı’nın Doğu kanadında (yabguluk) yer almışlardı. Ardından 744 yılında Basmil kağanını mağlup eden Uygur yabgusu Kutluk Bilge Kül Kağan unvanını alarak merkezi Karabalgasun olan bağımsız Uygur Devleti’ni kurmuştur.
Avrupa Hunlarının kurulmasının tarihteki önemi nedir?
Asya Hun İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra, Asya’nın batı kesiminde oturan Hunlar, İ.S. 4. yüzyılda Hazar Denizi ile Aral Gölü arasındaki topraklarda yaşayan Hint-Avrupalı bir kavim olan Alanların ülkesini ele geçirerek Avrupa içlerine doğru ilerleyişlerinin ilk adımını atmışlardır. Bu dönemde Karadeniz’in Kuzeyinde ve Doğu Avrupa’da Germen kabileleri olan Gotlar, Vizigotlar, Vandallar, İran ve Slav kabileleri yaşamaktaydı. Hunların batıya ilerleyerek Karadeniz’in kuzeyinde gözükmeleriyle bölgede bir göç hareketi başlamış, hızla yayılan Hun istilası karşısında önce Gotlar, daha sonra diğer kabileler Hun egemenliği altına girmişlerdir. Hunların Avrupa içinde hızla yayılması, bölgenin etnik yapısını değiştiren bir kavimler göçünün başlangıcı olmuş, Avrupa’nın en büyük gücü Roma İmparatorluğu bu göçler karşısında sarsıntılı günler geçirmiştir.
I. Göktürk Devleti nasıl yıkılmıştır?
Ta-po Kağan yerini İşbara’ya bırakınca bu durumdan hoşnut olmayan ve bağımsızlık eğilimindeki Tardu (İstemi Yabgu’nun oğlu) İşbara’nın kağanlığını tanımamış ve bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu gelişmede Çin’in Tardu’yu İşbara’ya karşı kışkırtmasının büyük etkisi olmalıdır. Böylelikle 582 yılında Gök-Türkler Doğu ve Batı Gök-Türkleri olarak iki ayrı devlet haline gelmiştir. 609-619 yılları arasında Doğu’nun başında bulunan Shih-Pi Kağan, GökTürkler’in son büyük kağanı olarak anılmaktadır. Devletini Çin karşısında siyasi ve
askeri anlamda tekrar güçlendiren bu kağandan sonra başa geçen yöneticiler onun başarısını devam ettirememişler iç ve dış etkenler devleti sürekli yıpratmıştır. 620-630 yılları arasında görülen Tarduş, Bayırku ve Uygur ayaklanmalarının yarattığı yıkım Çin için bir fırsat olmuş ve devlet 630 yılında Çin tarafından yıkılmıştır.
Orta Asya'nın sınırları nasıl belirlenmiştir?
Orta Asya’nın sınırları, çoğunlukla kuzeyde Ural Dağları’ndan başlayıp Altay Dağları’nı geçerek Kingan Dağları’na kadar uzanır. Güneyde Himalayalar ve Pamir’e kadar devam eden bu hat, nihayet Hazar Denizi’nin doğu kıyısında sona erer.
Orta Asya'da bulunan Türkler tarımcılığı nasıl yapmışlardır?
Tarımcılık, başlangıçta evcilleştirilen hayvanların beslenmesi için uygulanmaktayken bir süre sonra bir geçim kaynağına dönüşmüştür. Türkler
tarım yaptıkları araziye tarıglak diyorlardı. Tarıglaklarda yetiştirdikleri ilk ürün, hayvanlar için kullanmış oldukları yonca idi. Türklerin ilk ürettikleri gıda ise darı olmuştur.
Kuruluş aşamasında Hunların çevresindeki güçler nelerdir?
Kuruluş döneminde Hunların çevresinde Çin’in dışında iki önemli güç daha vardı. Bunlar Moğol Tunguzlar ve Yüeçiler idi.
Pai-Teng Antlaşmasının önemi nedir?
Çin ile Hunlar arasında imzalanan İ.Ö. 201 tarihli
Pai-Teng Antlaşması Doğu Asya tarihinde iki büyük devlet arasında yapılan ilk antlaşma olma özelliği taşımıştır. Bu antlaşma Hunlar ile Çin arasında uzun bir süre devam edecek dostluk döneminin de başlangıcı olmuştur. Ancak, aynı tarihlerde Mete’nin Çinli bir prensesle evlenmesi, Hun sarayında yavaş yavaş bir Çin etkisinin doğması sonucunu da getirmiştir.
Hun Devleti'nin tamamının Çin etkisine girme süreci nasıl gerçekleşmiştir?
Başa geçen Chün-Chen devrinde (İ.Ö.160 - 126) Çin etkisi artık yoğun bir biçimde hissedilmiştir. Bu dönemde Hunlarla, kendi taktikleri ile başa çıkamayacaklarını anlayan Çinliler artık Hun tarzında teşkilatlanmışlar ve bu değişiklik Çin’in
Hunlar üzerinde üstünlük sağlamalarının anahtarı olmuştur. Çin imparatorları içerisinde önemli bir yere sahip olan Wu-ti (İ.Ö. 141 - 87) zamanında Hunların karşısında önemli başarılar elde eden Çinliler, Hunların tekrar güçlü imparatorluk
hâline gelme ümitlerini de ortadan kaldırmışlardır. Zaman zaman Çin karşısında başarılı olan Hunlar, İ.Ö. 123 ve İ.Ö. 99-97’lerde Çin ordusunu yenmiş ve bazı önemli Çinli generalleri esir almışlardır. Ancak, bu başarılar kalıcı olmamış, İ.Ö. 80’lerden itibaren Hun topraklarında baş gösteren açlık, kıtlık, iklim değişiklikleri ve buna bağlı ortaya çıkan iç çatışmalar devletin sonunu getirmiştir. Bu olumsuz koşulları atlatabilmek için İ.Ö. 53’te Hunların başında bulunan Ho-han-yeh Çin’e
bağlılığını bildirmiştir. Ancak bu bağlılık fikrine karşı çıkan kardeşi Çi-çi, Hun Devleti’nin batısında egemenliğini ilan ederek harekete geçmiştir. Böylelikle Hun Devleti fiilen doğu ve batı olarak ikiye ayrılmıştır. Batıda oldukça önemli başarılar
elde eden Çi-çi’ye karşı Çin ile ittifak yapan Ho-han-yeh nihayet, Çinlilerin desteği ile İ.Ö. 36’da Çi-çi’yi ortadan kaldırmış, böylece Hun Devleti’nin tamamı Çin etkisi altına girmiştir.
Mani dini nasıl ortaya çıkmıştır ve ne ifade etmektedir?
Pers İmparatorluğu içinde kurulan ve kısa sürede hızla büyük bir coğrafyaya yayılan bir dindir. En parlak dönemini 8. yüzyılda Uygur Devleti’nin milli dini olarak ilan edilmesiyle
yaşamıştır. Mani kelimesi Çağatay Türkçesi’nde “Tanrı” demektir. Mani dininde tanrısal aydınlık ile karanlık iki rakip olarak karşı karşıya durur. Bu ikisinin birbirleriyle mücadelesinde aydınlığın
bir kısmı karanlığın içinde (dünyanın içinde) tutsak kalmıştır. İnanca göre dünyanın sonunda ışık ile karanlık ebediyen ayrılacaktır.
İskitlerin Orta Asya tarihinde en önemli etkileri ne olmuştur?
İskitlerin Orta Asya tarihine ilişkin en önemli yönleri bu bölgeye ait kültür değerlerini daha batıya taşımalarıdır. Örneğin Güney Rusya’da bulunan arkeolojik malzemelerin Orta Asya’da bulunanlarla benzerlikler taşıması Orta Asya’nın diğer coğrafi alanlarla etkileşim hâlinde olduğunu göstermektedir.
Eski Türklerde hangi inanç sistemleri yer almaktadır?
Eski Türklerde totemciliğin olduğu ileri sürülmüş, kanıt olarak da kurdun ata olarak tanınması, kartal ve kurt gibi hayvanlara saygı duyulması ve put-fetişlerin varlığı gösterilmiştir. Fakat totemcilik yalnızca bir hayvanı ata saymaktan ve ona saygı duymaktan ibaret değildir. Bir inanç sistemi olarak onun sosyal ve hukuki yanları da vardır. Din konusunda Türkler ile bağlantı kurulan diğer bir inanç ise Şamanizm’dir. Yakut ve Altaylıların bu inanca bağlılıkları bilinmekle beraber, Hunların bu inanca bağlı olup olmadıkları açık değildir. Hunlardaki kam ile şamanın aynı olmadığı da araştırmalarla ortaya çıkartılmıştır. Hunların inançları ile Şamanlık arasında bazı benzerlikler bulunmakla birlikte, Hunlar esas olarak üç inanç tipini benimsemişlerdir. Bunlar; doğa güçlerine inanma, atalar kültü ve Gök Tanrı inancıdır. Tüm
bu inançların temelinde ise Gök Tanrı inancı yer almaktadır. Hunlardan itibaren Türkler Tengri’yi evrenin yaratıcısı olarak görmüşler ve kağanlarının da Gök Tengri tarafından kendilerine yönetici olarak gönderildiğine inanmışlardır. İlahî dinlerde Allah ile beraber, meleklere, peygamberlere, kitaplara ve azizlere
de iman edilmesi gibi Hunlarda da güneş, ay ve yıldızlar gibi ikincil derecede yan varlıklara inanma görülmüştür. Bunlardan başka Türklerde ölmüş büyüklere saygı yani Atalar Kültü de önemli bir yer almaktadır. Asya Hunları ve daha sonraki diğer Türk devletleri kutsal mağaralar önünde atalarının ruhlarına kurbanlar sunmuşlardır.
Medlerin Ön Asya tarihindeki en büyük etkisi nedir?
İ.Ö. 7. yüzyılın son çeyreğinde Yeni Assur Krallığı’nın çöküşünde Medler etkin bir rol oynamıştır. Bu dönemin politik olayları ile ilgili önemli bilgiler veren Ninive Kroniği olarak adlandırılan yazılı kaynaktan öğrenildiğine göre, İ.Ö. 615 yılında Medler ve Babilliler Assur’a karşı birlikte hareket etmeye başlamıştır. İ.Ö.
614’te Medler, tek başlarına Kyaksares (Umakistar) önderliğinde en önemli Assur
yönetim merkezi olan Assur’u feth etmişlerdir. İ.Ö. 612 yılında ise Şehir Derebeyi yerine Kral olarak hitap edilen Kyaksares önderliğindeki Med orduları ile Babil orduları birleşerek Assur başkenti Ninive’yi ele geçirmiş ve Yeni Assur Krallığı’nı yıkmışlardır. Mevcut yazılı kaynakların ayrıntılı incelenmesi, Medlerin Ön Asya tarihinde
sadece Yeni Assur Krallığı’nın yıkılışı sırasında politik açıdan etkili bir güç olduğunu ortaya koymaktadır.
Persler nasıl kurulmuşlardır?
İ.Ö. 700 yıllarında Parsuaların başında Akamenid Hanedanı’na ismini veren Akamenes adında bir prens bulunuyordu. Pers İmparatorluğu kurulduktan sonra bile hükümdarlar Ahamenes’i hanedanlarının atası olarak anmışlardır. Pers İmparatorluğu’nun kurucusu olan kişi II. Kyros (İ.Ö. 559-530)’tur. II. Kyros, Pasargad’da babası Pers Prensi Kambyses’in yerine geçip Anşan prensi ilan
edildi. Bu dönemde Yakın Doğu üç büyük güç arasında bölünmüş durumdaydı. Bunlar Med, Babil ve Lidya devletleriydi.
Satraplık nedir?
Perslerde eyalet sistemini ifade etmektedir.
Eyaletin başında bulunan satraplar, merkezden
gönderilen denetleyici memurlar tarafından kontrol altında tutulurdu.
Elamlılar nasıl bir devle şeklini kurmuşlardır?
İ.Ö. 2. binyılın başında Elam ülkesinde Silhaha Hanedanı feodalite temeline dayalı bir devlet şekli kurmuştur. Buna göre hanedanın en büyük kişisi kral olarak tanınıyor, diğer merkezlerin başında da yine bu hanedana bağlı prensler bulunuyordu. Baş kral Sukkalmah unvanıyla anılıyor, diğer prenslere ise Sukkal unvanı
veriliyordu. Elam’da kutsallık bireylere değil hanedana ait sayılıyordu. Krallar ve prensler hem din adamı hem de yönetici olarak kabul ediliyordu ve krallara tanrının vekili gözüyle bakılıyordu.Elam’da askerî ve mülki idare birbirinden ayrıydı. Ama kral her iki idarenin de başı durumundaydı. Kralın yanında Dörtler Kurulu adı verilen bir danışma meclisi vardı. Önemli devlet işleri görüşülürken kral da bu kuruma başkanlık ederdi.
Asya Hun İmparatorluğu'nun sosyal yapısının katmanları nasıl oluşmaktadır?
Ailelerin ve urugların (sülale) bir araya gelmesiyle oymaklar oluşurdu. Daha sonra oymakların birleşmesiyle siyasi içerikli boylar meydana gelirdi. Boy beyleri, ekonomik, siyasi güçleri ve doğrulukları ile tanınmış kimseler arasından seçimle iş başına gelirlerdi. Bu durum kurultayların (Toy) küçük çaptaki ilk örnekleri olarak görünmektedir. Boylar birliğine ise budun deniyordu. Bunların başında yabgu, şad veya ilteber gibi bazı unvanlar taşıyan idareciler bulunuyordu. Budunlar ise bir araya gelerek başında hakan, kağan ya da şanyü unvanlarını taşıyan bir hükümdarın bulunduğu İl (devlet)i meydana getirirlerdi.
Perslerin kullandıkları dil ve yazı nasıldır?
Akamenidler Dönemi’ndeki dil, bugün eski Pers dili denilen lehçedir. Bu lehçenin Sanskrit yani Rid-veda ve Auseta dilleriyle beraber proarien denilen ortak bir kaynağa bağlı olduğu ileri sürülmektedir. Bu dilin yalnızca resmî yazı dilinde kullanıldığı, halk arasında kullanılan dilin daha sade olduğu kabul edilmektedir. Persler Ön Asya’da çivi yazısını kullanan ulusların sonuncusudur. Pers çivi yazısı, Babil, Assur ve Elam yazılarından alınmış olan 41 hece işaretinden oluşur.
Hun ordusunun diğer yerleşik toplumlarından farkı nedir?
Hunların ordu teşkilatlanmaları da tam bir bozkır devleti özelliği taşımaktadır. Hunlarda eli silah tutan hemen herkes savaşa hazır durumda olduğundan askerliğe özel bir meslek olarak bakılmazdı. Sû ya da börü denilen Hun ordusu ile diğer yerleşik toplumların orduları arasında üç temel fark görülmektedir: Bunlardan birincisi, ordunun ücretli askerlerden oluşmaması; ikincisi, ordunun sürekli olmasıydı.
Kadın, erkek, genç, yaşlı hemen herkes her an savaşa hazır durumdaydı. Öyle ki yapılan eğlenceler, sporlar ve avlanmalar bile askerî bir egzersiz olarak görülürdü. Üçüncüsü ise ordunun tamamına yakın bir kısmının süvarilerden oluşmasıydı.
İran coğrafyası nasıl sınırlandırılmaktadır?
İran, Dicle Irmağı’nın doğusundaki dağlardan Afganistan’a kadar uzanan, kuzeyde Hazar Gölü ve Harezm Bölgesi, güneyde Umman Denizi, güneybatıda ise Basra Körfezi ile çevrili olan alanda yer almaktadır. Genel anlamda çorak, bitki türleri bakımından zayıf ve oldukça yüksek bir platoda yer alan İran’ın kuzeyi daima karlarla kaplı Elburz Dağları, batısı ise Zagros Dağları ile çevirilidir. İran’ın iç taraflarına gidildikçe tamamıyla bir çöl ile karşılaşılmaktadır. Yerleşime uygun yöreler,
öncelikle batı ve kuzeydeki dağların iç kenarları ile yaylalardır. Mezopotamya’ya yakın olan güneybatı kısım da iklim olarak yerleşik hayat için elverişlidir.
Göktürkler nasıl kurulmuşlardır?
Gök-Türklerin başında bulunan Bumin 546 yılında Juan Juanlara karşı başlatılan Töles ayaklanmasını bastırmış, bu başarısına karşılık olarak da Juan Juan hakanının kızını eş olarak istemiştir. Bu istek Hakanın aşırı tepkisi ve aşağılamalarıyla karşılanınca Bumin Juan Juanlara karşı Çin’in de desteğini alarak bağımsızlık hareketine girişmiştir. 552 yılında Juan Juanları büyük bir yenilgiye uğratan
Bumin için bağımsız devletini kurma konusunda artık hiç bir engel kalmamıştır.