aofsoru.com

Tarih Metodu Dersi 3. Ünite Özet

Kaynakların Eleştirisi Ve Yöntem Tartışmaları

Kaynakların Eleştirisi

Tarih araştırmaları sırasında, doğruyu yanlıştan ayırabilmek, gerçeği ortaya koyabilmek ancak dikkatli bir kaynak eleştirisi ile mümkündür.

Tarih araştırmalarında kullanılacak malzemenin belge değeri taşıyıp taşımadığı ve malzemenin içerisindekinin doğru olup olmadığının tespit edilmesi için “iç eleştiri ve dış eleştiri” yapılması zorunluluğu vardır.

Dış Eleştiri

Dış eleştiri, tarihi malzemelerin ne dereceye kadar belge değeri taşıdığını inceler, onları kabul eder veya ret eder.

İlk aşama olan, eserin tanıtıcı unsurlarının belirlenmesi aşamasında eserin adı ve yazarı, yazılış tarihi, yazıldığı yer araştırılır. Bu bilgiler genelde yapıtın içerisinde belirli yerlerde bulunurlar. Yazar ismi ciltte, ilk sayfada bulunabilirken, eserlerin sonunda ferağ kaydı (kolofon) denilen bölümde yazılış tarihi, yazıldığı yer gibi bilgiler de bulunabilir. Yoksa bu bilgiler yapıtın içeriğinden tespit edilmeye çalışılır ve dahası tahminlerde bulunulur.

İkinci aşamada, kaynak tahlili ile eserlerin orijinalliği ya da kopya olarak değeri tespit edilmeye çalışılır. Eserin orijinal mi yoksa nakledilmiş mi olduğu kaynaklar kıyaslanarak belirlenir. Bazı kaynaklardaki nakiller kaynak eser ve yazar ismi verilerek yapılmıştır. Referans verilmemesi durumunda bilgilerin kıyaslanması yanında eserdeki dil, üslup ve cümle kuruluşları açısından da kıyaslama yapılır

Eserin yazar tarafından kaleme alınan nüshasının bulunamaması durumunda, orijinale en yakın nüsha tespit edilmeye çalışılır. Kopyalar arasında değerlendirme yapılır.

Bunun için izlenebilecek “tenkitli metin” yönteminde, bütün nüshalar görülür, bazı bölümlere sondajlar yapılarak birbirine benzeyen nüshaların içinden en mükemmeli seçilir. Kalan birkaç nüsha kendi aralarında karşılaştırılarak, farklı oldukları noktalar notlarla gösterilerek, orijinale en yakın metin oluşturulur.

Diğer yöntem ise, nüshanın orijinalliğinin ve değerinin eserin değişik yerlerinden belirlenen adlar, tarihler ve tabirlerin, doğruluğundan emin olunan diğer eserlerle kıyaslanarak belirlenmesidir.

Tarih araştırmalarında kitapların dışında kullanılan belgelerin de eleştirilmesi (Diplomatik Tenkit) gerekir. Kullanılan arşiv belgelerinin, gerçekliğinin belirlenmesinde ilk olarak belgenin özgün mü, kopya (suret) mı olduğunun ortaya konulması gerekir.

Belgede belirtilmemişse, tarihinin ve çıktığı yerin belirlenmesinde yazı türü, kâğıdın cinsi ve ebadı, kullanılan mühürler, belgelerin üzerinde kullanılan bir takım işaretler ipucu olabilmektedir.

Belgelerin eleştirisinde belgelerin işleme konulup konulmadığının belirlenmesi de önemlidir. Mutlaka belgedeki konuda uygulamayı gösteren yeni belgelerin veya doğrudan işin yapıldığının da tespit edilmesi gerekir.

İç Eleştiri

İç eleştiri, tarihi malzemenin içeriklerinin doğruluğunu ve gerçeğe uygunluğunun derecesini tespit etmek için yapılır.

İç eleştirinin birinci basamağında yazarın hayatı, kişiliği ve görüşleri hakkında bilgi sahibi olunması gerekir. Olayların tarafsız anlatılmış olması açısından, yazarın dini inançlarındaki, siyasi görüşlerindeki, dünya algısındaki vs. taassup derecesine, olayları irdeleyerek ve eleştirerek yorum yapabilmesi açısından eğitim ve kültür seviyesine, eserinde görüşlerini özgürce yansıtabilmiş olması açısından, eseri takdim ettiği kişiye ya da onu yetiştiren hocasının görüşlerinin etkisine vs. de bakılmalıdır.

İç eleştirinin ikinci basamağı, ilk olarak eserde anlatılan olayların farklı kaynaklarla kıyaslanarak ve bilgilerin doğruluk dereceleri tespit edilerek ikinci olarak da yazarın anlattığı olayların kendi gözlemlerine dayanıp dayanmadığının belirlenerek eleştirilmesidir.

Bazı yazarların düşüncelerini doğrudan ifade edemedikleri durumlarda ima etme gibi anlatım yollarına başvurmuş olduklarına da dikkat edilmelidir.

Eserin değeri hakkında sonuca varılırken, o devrin tanınmış kaynaklarına uygunluğu güvenilirliğini belirleyicidir. Ayrıca eksik ve fazla bilgiler de birer ipucu olarak kullanılmalı, araştırılmalı ve esere şüphe ile yaklaşılmalıdır.

Sosyal Bilimlerde Yöntem Tartışmaları

19. Yüzyılda doğa bilimlerinde kullanılan yöntemler bilimsel olmanın temel şartı sayılmıştır. Bu nedenle tarih ve sosyoloji gibi sosyal bilimlerin doğa bilimleri gibi bilim sayılıp sayılamayacakları sürekli tartışılmıştır

Pozitivist Sosyal Bilim Yöntemi

Auguste Comte (1789-1857), tarafından geliştirilen pozitivizm, toplumsal yaşamın doğal yaşama benzer bir nesnel gerçekliği olduğunu varsayar. Comte’ye göre toplumsal gerçeklik de tıpkı doğal gerçeklik gibi dış dünyada, bireylerin istek ve iradelerinden bağımsız olarak mevcuttur ve bağlı olduğu yasalar değişmez niteliktedir.

Pozitivist yöntemde yasa temelli bir nedensel açıklama yapılarak, nedensel yasaların keşfedilmesi ile olayların kontrol edilebileceği ve geleceğin tasarlanabileceği varsayılır.

Pozitivist sosyal bilim yönteminde, yalnızca gözlenebilen, ölçülebilen ve sınıflanabilen olguların bilimsel bir gerçekliği vardır ve bilgi, yaygın kanı ve sağduyu gibi yargılardan yalıtılmalıdır. Bilimsel bilgi, “değerlerden” tamamen bağımsız olmalıdır bunun için de araştırmacının değer yargıları işe katılmamalıdır

Doğa bilimleri ile sosyal bilimlerin çalışma konuları ve araştırma nesneleri ayrı olduğu için farklı araştırma teknikleri kullanılmalıdır.

Comte’un pozitivist sosyolojisinin temel amacı, tarihsel ve toplumsal gelişmenin temelinde yatan ve toplumsal evrimi yöneten nedensel yasaları keşfetmektir. Comte, insan bilgisinin alttaki üç ayrı aşamadan geçerek evrimleştiğini ve sonunda pozitif bilimsel yöntem aşamasına eriştiğini iddia eder

  • Teolojik aşamada, insan düşüncesi her şeyi doğaüstü güçlerle açıklamaya çalışır.
  • Metafizik aşamada, insan düşüncesi sosyal veya fiziksel tüm olgu ve olayları soyut güçlerle açıklamaya çalışır.
  • Pozitif aşamada, insan düşüncesi bütün olgu ve olayları bilimsel (evrensel yasalara dayalı) olarak açıklamaya çalışır.

Comte, düşüncesini içeren sosyal dinamiğin anlaşılabilmesi için tarih disiplinini bir yöntem olarak kullanmıştır. Dolayısıyla sosyoloji yasaları ile tarihin yasaları arasında bir özdeşlik ilişkisi söz konusu olmuştur.

Emile Durkheim, toplumu bir bütün oluşturmak amacıyla farklı işlevler üstlenmiş parçalardan oluşan biyolojik bir organizmaya benzetmiş ve bireylere indirgenemeyecek nitelikte bağımsız bir gerçekliği olduğunu tasavvur etmiştir.

Durkheim, toplumsal yaşamın incelenmesinde toplumsal olguların araştırılmasında ve açıklanmasında

  • nedensel olarak toplumsal olguların nedenlerinin başka toplumsal olgularda aranması ve
  • işlevsel olarak toplumsal olguların toplumun ihtiyaçlarının karşılanması açısından sahip oldukları işlevlerin araştırılması

olmak üzere iki farklı yöntem üzerinde durmuştur.

Toplumda düzen ve dayanışmanın kaynağı işbölümü ve uzmanlaşma olarak gören Durkheim, benzeşmeye dayalı basit bir işbölümünün olduğu geleneksel toplumlardaki dayanışmayı mekanik , farklılaşmaya dayalı karmaşık bir işbölümünün ve uzmanlaşmanın olduğu modern toplumlardaki dayanışmayı ise organik olarak tanımlamıştır.

Durkheim, üstün tuttuğu “eş anlı değişiklikler yöntemi” nin yanı sıra bir toplumsal olgunun başka bir toplumsal olgunun nedeni olduğunu kanıtlamada “dolaylı deneyleme ya da karşılaştırmalı yöntem” i kullanmıştır.

Comte’un yöntemi, toplumsal olguların tabi olduğu yasaları, insan iradesinden ve özerkliğinden bağımsız, nedensel bir belirleyicilik ile açıklamaya çalışması nedeniyle katı ve yetersiz bulunmuş, Durkheim’ın yöntemi ise toplumsal olguların nesne gibi ele alınmasının hümanist olmadığı ve pozitivist bilim anlayışının sınırlı anlatımını aşamadığı gerekçesiyle eleştirilmiştir.

Yorumlayıcı Sosyal Bilim Yöntemi

Yorumlayıcı sosyal bilimin temelleri filozof Wilhelm Dilthey’e ve sosyolog Max Weber’e dayanmaktadır ve yöntem güncelliğini korumaktadır. Pozitivist yöntem, doğadaki nesnelerden farklı olarak insanın verdiği kararlarla eylemini gerçekleştirdiği ve insanın kararlarının ancak niyeti açığa çıkarılarak keşfedilebileceği öne sürülerek eleştirilmiştir.

Yorumlayıcı yöntem, Sözlü, yazılı veya görsel bir metnin veya “malzemenin” içinde bulunan doğru ve gerçek anlamın keşfedilmesi amacıyla “metnin” ayrıntılı incelenmesini öngören hermeneutik (yorum bilgisi) olarak adlandırılan bir teori ve yöntemle bağlantılı olarak gelişmiştir.

Yöntemin kurucularından Diltey’e göre, doğa bilimlerinin yöneldiği açıklama nın ötesinde kültür (tin) bilimleri insanın yaratıp içinde yaşadığı tarihsel, toplumsal, kültürel gerçekliği anlamak edeflenmelidir.

Pozitivistler toplumsal gerçekliği, gözlemlenebilir, algılanabilir olarak değerlendirirken, yorumlayıcı sosyal bilim yöntemini benimseyenler, toplumsal gerçekliği bireylerin anlamlı eylemleri sonucu oluştuğunu savunmaktadırlar. Yorumlayıcılara göre, bireylerin dünyaya atfettikleri anlamları temsil eden semboller, açıklayıcıdırlar ve ayrıca toplumsal gerçeklik, toplumsal uzlaşı ve yorumlama süreçlerine bağlı olarak sürekli değişebilir.

Yorumlayıcı sosyal bilim yöntemine göre, toplumsal düzen, doğal bir düzen değil, kurulu veya kurgusal bir düzendir ve bu açıdan bireylerin dünyayı yorumlamalarının dışında bir toplumsal gerçeklik yoktur, böylece bir yorumlayıcı rolündeki sosyal bilimler araştırmacısının değerlerden arınması mümkün değildir

Hermeneutiği bir yöntem olarak kullanan Max Weber, amacı nedensel açıklama olan, anlama üzerine kurulu bir sosyolojiyi hedeflemiştir.

Weber açısından sosyolojinin temel sorunu, anlam ve açıklamanın birleştirilmesidir. Weber, sosyal bilimlerin en önemli yöntemi olarak gördüğü anlama yöntemini “anında veya doğrudan gözlem yoluyla anlama” ve “açıklayıcı anlama” olarak da ikiye ayırmaktadır.

Weber, doğa bilimlerinde kullanılan yasa benzeri kavramlar yerine toplumsal ve kültürel gerçekliği anlamada kullanılacak olan temel bilimsel kavramlar ve yöntemsel araçlar olarak ideal tip olarak bilinen bir kavramsal/yöntemsel aracın kullanılması gerektiğini öne sürmüştür. Weber, toplumsal eylemi analiz etmek üzere; geleneksel, duygusal, değerle ilişkili akılcı ve amaçsal akılcı kavramları ortaya atmıştır ve akılcı/rasyonel eylemi açıkça bir amaca kilitlenmiş ve bu amaca ulaşmayı sağlayacak en uygun araçları seçmiş, hesaplı ve planlı düşünmeye dayalı bir eylem tipi olarak değerlendirmiştir.

Weber, büyük bir önem verdiği karşılaştırma yönteminde ideal tip kavramlarının “sayısız süreçlerin karşılaştırılması sonucu” oluşturulmasında ve toplumsal gerçekliğin oluşturulan bu ideal tiplerle karşılaştırılarak anlaşılmasında “vazgeçilmez bir denetleme yöntemi” olduğunu öne sürmüştür. Weber’in sosyal bilimler yönteminde, nedensel/anlamacı, yorumlamacı ve karşılaştırmacı anlayış egemendir ve ideoloji ve din de dünyayı yorumlama yöntemleri olarak kabul edilirken, bilim “ olması gereken ” ile değil “ olan ” ile ilgilenmesiyle diğerlerinden ayrılır.

Eleştirel Sosyal Bilim Yöntemi

Eleştirel sosyal bilimin kökleri, Karl Marx ve Sigmund Freud’a dayanır ve Teodor Adorno, Herbert Marcuse ve Erich Fromm tarafından ayrıntılandırılmıştır. Çatışma kuramı, feminist analiz ve radikal psikoterapi ile birlikte anılır ve eleştirel kuramla (Frankfurt Okulu) bağlantılıdır. Eleştirel sosyal bilim, pozitivist bilimi dar, antidemokratik olmakla ve aklın kullanımında hümanist olmamakla eleştirmiştir

Toplumsal gerçeklik analiz edilerek değerlendirmeci bir bakış açısıyla eleştirmiştir. Toplumsal gerçeklik; çelişkili/paradoksal ve çatışmacı bir niteliğe sahip olan sosyal, siyasal, kültürel ve benzeri faktörler tarafından kontrol edilen tarihsel bir gerçekliktir. Araştırmacı, eleştirel sorular sorarak görünenin ardında yatanı açığa çıkarmaya uğraşmalıdır.

Eleştirel sosyal bilim yönteminde, araştırmacı toplumsal ilişkilerin altında yatan kaynakları açığa çıkararak toplumsal ilişkileri eleştirmek ve sonrasında dönüştürmeyi de hedefler.

Eleştirel sosyal bilim yönteminin temelinde yer alan “görüneni değil görünenin ardında yatan toplumsal dinamiklerin açığa çıkarılması” ilkesi, materyalist bir tarih felsefesi kuran Karl Marx’a göre insanların düşünme biçimlerini içinde bulundukları toplumsal koşullar belirlemektedir. Eleştirel yaklaşımda, diyalektik ve üretim ilişkileri kavramları önemli bir yer tutmaktadır.

Eleştirel sosyal bilim yönteminin önemli özelliklerinden biri olan diyalektik, aynı süreçte iki kutup arasındaki çatışmaya dayalı değişmeyi ifade etmek için kullanılır.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email