İslam Tarihi ve Medeniyeti 1 Dersi 5. Ünite Özet
Hulefa-Yi Raşidin Dönemi-I (Hz. Ebü Bekir Ve Hz. Ömer)
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Hulefâ-yi Râşidin Kavramı
Hz. Peygamberin vefatından sonra Kur’an-ı Kerim’in ayetleri ile belirlenen İslamiyet’in esaslarını tebliğ etme ve bu esasları bizzat yerine getirmek için yine Hz. Peygamberin kurduğu ancak siyasi olarak adı konulmayan devletin başına kimin geçeceği belirlenmeliydi. Hz. Peygamber’in vefatının akabinde Hz. Ebû Bekir’e biat edilmesiyle başlayan (632) ve daha sonra Hz. Ömer, Hz. Osman’ın hilafetlerinin sürüp Hz. Ali ile sonra eren döneme Hülefâ-yi Râşidin dönemi denilir.
Hz. Ebû Bekir Dönemi
Hz. Ebû Bekir 572 yılında Mekke’de doğmuştur. Resul-i Ekrem’den iki üç yaş küçük olan ve Hz. Peygamberin soyundan gelen Hz. Ebû Bekir Atîk veya Sıddîk lakaplarıyla bilinir. Hz. Ebû Bekir ilk Müslümanlardandır ve bazı kaynaklarda elbise, kumaş ticaretiyle meşgul olduğu bildirilir.
Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Ekrem’in peygamberlik görevi başlamasından itibaren her zaman yanında yer aldı. Savaşlarda, hicrette ve Veda Haccın da dahi beraberlerdi. Mekke’de yapılan baskılara rağmen hiçbir zaman Hz. Peygamberin sözünden çıkmamış, hep yanında olmuştur.
Hz. Ebû Bekir’in Halife Seçilmesi ve İcraatları
Hz. Peygamberin vefatının ardından devletin başına kimin geçeceğini belirtmemiştir. Bu nedenle Medineliler kendi aralarından birinin devlet başkanı seçilmesi gerektiğini düşündüler ve Sa’d b. Ubâde’yi aday gösterdiler. Ancak Hz. Ebû Bekir Medinelileri İslamiyet’i ilk kabul eden topluluğun muhacirler olduğunu ve bu nedenle devlet başkanının ensardan değil muhacirlerden olması gerektiği konusunda sahabeleri ikna etti.
Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde b. Cerrah’ın teklifi üzerine Hz. Ebû Bekir halife seçildi. Medinede’ki Müslümanların çoğu da bu karara biat etti.
Üsâme b. Zeyd Kumandasındaki Ordunun Gönderilmesi
Hz. Ebû Bekir halife olduktan sonraki ilk icraatı, Üsâme b. Zeyd’in kumandasında sefere hazırlanan orduyu göndermek oldu. Hz. Peygamber, vefat etmeden önce Nisan 632’de Mûte Savaşı’nda şehit olanların intikamını almak için Suriye’ye göndermek üzere bir ordu hazırlamıştı. Ancak vefatı sonrası ordu harekete geçememişti.
Hz. Ebû Bekir 26 Haziran 632 tarihinde Üsâme ordusuna hareket emrini verdi. Ordu Suriye’nin Belka bölgesine kadar ilerledi. Düşmanla sıcak temasa girmeyen ordu, bazı başkaldırıcı kabileleri yola getirerek İslam ordusunun güçlü olduğunu gösterdi. Böylelikle Suriye bölgesinde İslam fetihlerinin ilk adımı atıldı.
Ridde Hareketleri ve Bastırılması
Hz. Peygamber’in Vedâ Haccı’ndan dönüp Medine’de rahatsızlandığı günlerde bazı yalancı kimselerin peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmasıyla ridde olayları başladı. Esved el-Ansî, Hz. Peygamber’in rahatsızlığını fırsat bilip “rahmânü’l-yemen’’ sıfatıyla peygamberlik iddiasıyla ortaya çıktı. Yemen’deki Ans ve Mezhic kabilelerinin desteği ve Necran bölgesinden topladığı 600- 700 süvariden oluşan kuvvetleriyle San’a üzerine yürüdü. Hz. Peygamber Esved’i İslam’a davet etmiş ancak sonuç alamayınca ortadan kaldırılmasını emretmiştir ve emri yerine getirilmiştir.
Hz. Ebû Bekir halife seçilince peygamberlik iddiasında bulunanlarla ve irtidat eden kabilelerle uğraşmak zorunda kaldı. Bu dönemdeki ridde olaylarında dinî olduğu kadar siyasi sebeplerin de rolü vardı. İrtidat hareketlerinde etkin olan yalancı peygamberler birer manevî önder olmaktan çok Medine’nin siyasî egemenliğine başkaldıran maceraperest kabile reisleriydi.
İçlerindeki bazı kabileler ise zekat verme konusunda ihtilafa düşmüştür. Hz. Ebû Bekir zekat vermeyen kabilelere de müdahale etmiştir. Başkaldıran bu kabilelerle mücadelede ordunun başına önce kendisi geçmiş ardından da Halid b. Velid’i komutaya getirerek Medine’ye dönmüştür. Halid b. Velid bazı kabileleri irşad yoluyla İslam’a döndürerek bazılarını ise savaş yoluyla olayları bastırmıştır.
Hz. Ebû Bekir’in yalancı peygamberlerle savaş ve zekât vermeyenlerin cezalandırılması, devletin siyasî merkez ve güç olarak kurumlaşmasında önemli rol oynamıştır.
İslam Fetihlerinin Başlaması
Hz. Ebû Bekir, ridde olaylarını bastırdıktan sonra İslâm dinini tebliğ etme konusunda Hz. Peygamberin başlattığı stratejiyi devam ettirerek Bizans, Irak, Gassâniler ve Sâsânîlerle mücadeleye girişti. Bu amaçla Halid b. Velid, Ebû Ubeyde b. Cerrah ve Amr b. Âs orduların başında görevlendirilerek ;
- Basra Körfezindeki önemli yerleşim yerleri fethedildi.
- Hîre ve Sâsânîler için önemli bir erzak ve silah ambarı olan Enbâr barış yoluyla alındı.
- Suriye ve Arabistan çölünün birleştiği Aynüttemr fethedildi.
- Ükeydir b. Abdülmelik, Hz. Peygamberle yaptığı anlaşmayı bozduğu için Dûmetülcendel fethedildi.
- Vâdilarabe, Filistin’deki Kaysâriye ve Gazze şehirleri fethedildi.
- Havran bölgesi fethedildi.
- Theodoros kumandasındaki 80.000 kişilik orduya karşı kazanılan Ecnâdeyn Savaşı ile Müslümanlara Filistin ve Suriye kapıları açıldı.
Hz. Ebû Bekir’in Kişiliği ve Yönetim Anlayışı
Hz. Ebû Bekir 23 Ağustos 634 yılında 63 yaşındayken vefat etti. Güzel ahlâkı, merhameti, doğruluğu ve cömertliğiyle gerek Mekke, gerekse Medine dönemlerinde dost düşman herkesin takdir ve saygısını kazandı.
Hz. Ebû Bekir, Müslümanları ilgilendiren bütün gelişmelerde Hz. Peygamber’in fikirlerine en çok başvurduğu ve çoğunlukla tekliflerini uygun bulduğu kişilerdendi. Şahsiyetinin merkezinde İslâm’a samimi inancı ve Hz. Peygamber’e derin sadakati olan Hz. Ebû Bekir halifeliği sırasında mütevazı kişiliğinin yanı sıra gerektiğinde cesaretin de en canlı örneklerini vermiştir.
İdari hayatında ise her zaman İslamiyet ve Kur’an-ın evrensel esaslarına dayanmış, prensip olarak istişare kararlılık, hoşgörü, ehliyet gibi unsurlara dikkat etmiş ve insan haklarına saygılı olmuştur.
Hz. Ömer Dönemi
Hz. Ömer bazı kaynaklara göre 582 bazılarına göre 585 yılında Mekke’de doğmuştur. Çoğu Kureyşli gibi ticaretle meşgul olan Hz. Ömer’in lakabı hak ile batılı ayıran anlamına gelen “Faruk”tur.
Hz. Ömer Müslüman olduktan sonra katıldığı seriyyeler dışında Resûl-i Ekrem’in yanından hiç ayrılmamıştır. Olaylara karşı net ve tavizsiz tavır koyduğu bilinen Hz. Ömer tarihi roller üstlenmiştir.
Hz. Ömer’in Halife Seçilmesi Bizans ve Sâsânîlerle Mücadelenin Yoğunlaşması
Hz. Ebû Bekir’in halifeliği döneminde ona müşavirlik ve kadılık yapan Hz. Ömer, sahabelerle yapılan istişareler sonucu veliaht halife seçilmiştir. Hz. Ebû Bekir’in vefatı sonrası Hz. Ömer Mescid-i Nebevî’de hilafeti için biat alarak hutbe okumuştur.
Irak Cephesi
Hz. Ömer Bizans ve Sâsânîler ile Hz. Ebû Bekir zamanında başlayan mücadeleyi kesintiye uğratmadan sürdürdü.
Irak cephesinde Ebû Ubeyd komutasındaki Müslüman ordusu Köprü Savaşı denilen olayda Sâsânîler’e mağlup olarak bu cephedeki ilk yenilgisini aldı. Bu savaşta Ebû Ubeyd ve bir çok asker şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer kaybedilen savaşta elde kalan orduya hemen takviye istedi ve başına Sa’d b. Ebû Vakkâs’ı tayin etti.
Yaklaşık 3 ay süren hazırlıklar sonucu 637 yılının Mart ayında 9-10.000 kişilik İslam kuvvetleri 70-80.000 kişilik Sâsâniler’i Kâdisiye Savaşı’nda mağlup etti. Bu savaşla:
- Irak’ın kapıları Müslümanlara açılmıştır.
- İran’ın düşüşünün başlangıcı hazırlanmıştır.
- Sâsâniler’in başşehri Medâin fethedilmiştir.
İslam kuvvetleri bu savaşın ardından ilerlemeye ve kaybedilen şehirleri geri almaya çalışan Sâsâni kuvvetleriyle mücadeleye devam etmiştir.
Derbent, Herat, Belh gibi şehirler fethedilerek Hz. Ömer’in hilafetini son yılında Horasan bölgesi tamamen ele geçirilmiş olup İran tamamen Müslümanların eline geçmiş ve ateşperest Sâsâni İmparatorluğu tarihe karışmıştır.
Suriye Cephesi
Hz. Ömer, Bizans İmparatorluğu’na karşı Suriye cephesindeki savaşlara da ara verilmeden devam edilmesini emretti. Fihl, Mercüssuffer, Mercürrûm Savaşlarından galibiyetle ayrılan İslam kuvvetleri, Dımaşk, Humus, Ba’lebek ve Hama’yı fethederek Bizans kuvvetlerini ağır kayıplara uğratmıştır.
Bu başarılar üzerine Bizans İmparatoru 50.000-100.000 kişilik büyük bir ordu hazırladı. Ancak hazırlıkları öğrenen Halid b. Velid 25.000’i aşkın bir kuvvetle 20 Ağustos 636 günü Yermük Savaşı olarak bilinen olayda Bizans ordusunun üstüne yürüdü ve savaşı kazandı.
Filistin ve Mısır’ın Fethi
Yermük Savaşı’nın ardından bölgede güçlenen Müslümanlar Ebû Ubeyde b. Cerrâh kumandasındaki orduyla Kudüs’ü kuşattı. Herhangi bir savaş olmadan şehrin anahtarı Hz. Ömer’e teslim edilmiş, Hz. Ömer de Kudüs’e gelerek halka güvence vererek şehri teslim almıştır. Filistin’in Müslümanların eline geçmesiyle Bizans ile karadan bağlantısı kalmayan Mısır’ın fethi kolaylaşmıştır. Hz. Ömer’den izin alarak Amr B. Âs komutasındaki ordu ile Medine’den gönderilen Zübeyr b. Avvâm komutasındaki ordu birleşerek:
- Babilon Kalesi,
- İskenderiye,
- Feyyum ve
- Asvan gibi stratejik yerleri alarak üç yıl kadar kısa bir sürede Mısır’ı tamamen fethettiler.
Hz. Ömer’in Vefatı ve Kişiliği
Hz. Ömer 644 yılında haccını eda edip Medine’ye döndükten sonra, verdiği bir hükümden memnun olmayan Ebû Lü’lü tarafından Mescid-i Nebevî’deki sabah namazında altı yerinden bıçaklanmıştır. Yaralandıktan üç gün sonra 3 Kasım 644 günü vefat etmiştir.
Aşere-i mübeşşereden olup vahiy kâtipliği de yapan Hz. Ömer sert mizaçlı, gür sesli ve etkileyici biriydi. Hz. Peygamber ‘’Ümmetimin içinde onlara en merhametli olan Ebû Bekir, Allah’ın emri konusunda en şiddetli olan da Ömer’dir’’ sözüyle Hz. Ömer’i tasvir etmiştir.
Hz. Ömer’in Yönetimi ve Kurumsallaşma
Hz. Ömer devlet idaresinde büyük başarı göstermiş, yalnızca İslâm tarihine değil, dünya tarihine de damgasını vuran ölümsüz şahsiyetlerden birisi olduğunu kabul ettirmiştir. Hz. Ömer:
- Fetihlerin organizesi, orduların sevki ve savaşların idaresinde,
- Ortaya çıkan problemlerin çözümlerinde,
- Yeni şehirlerin kurulmasında
- İslamiyet’in tebliğ ve öğretilmesinde birçok ilklere imza atmıştır.
Devlet idaresindeki becerisine ise:
- Medine’de merkezi bir idare kurması,
- Ele geçirilen yerleşim yerlerinde kalıcı hakimiyet kurmak için tedbirler alması,
- Fethedilen yerlere ilk olarak cami inşa ettirmesi,
- Kanallar açtırarak şehirlere su getirmesi,
- Limanlarla kara yolları bağlantılarını kurarak deniz ticaretini canlandırması başlıca örnekler olarak verilebilir.
Hz. Ömer her kararında adaletten yana olmuş ve adaletli icraatlarıyla insanlık tarihine geçmiştir
Hz. Ömer’in Divan Teşkilatını Kurması
Hz. Ebû Bekir tarafından başlatılan fetihleri iktidarı süresince devam ettiren Hz. Ömer, fethedilen yerlerde kalıcı olmayı amaçlamıştır. Bu amaçla sulh ya da fetih yoluyla alınan her yere göre bir planlama oluşturmuştur. Sulh ile alınan yerlerde verilen sözlere sadık kalındıkça herhangi kötü bir muameleye tutulmayacaklarına dair teminatlar vermiştir. Öte yandan ele geçirilen bölgelerdeki farklı millet ve dinlere mensup insanlara İslami usullere bağlı kalarak zekât ve cizye ödemelerine tabi tutmuştur. Savaş ganimetleri de yine İslami usullerle dağıtılmıştır. Devlet bütçesinden ihtiyaç sahiplerine erzak yardımı yapmış ve yardım edilecek kişilerin tespiti ve dağıtım için 30 kişiyi görevlendirmiştir. Taşradaki valilere veya amillere de aylık erzak dağıtım için görevlendirmeler yapmıştır.
641 yılında kurulan divan teşkilatıyla da divan defterlerine beytülmal gelirlerinin ve harcamaların kaydedilmesini sağlayarak adeta bir bütçe geleneği oluşturmuştur.