İslam Tarihi ve Medeniyeti 1 Dersi 3. Ünite Özet
İslam’In Medine Dönemi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Hz. Peygamber’in Medine’deki İlk Faaliyetleri
Medine’de çeşitli açılardan uygun bir ortam olması ve Müslümanlara sevgiyle kucak açan ensarın tutumu hicretin sebebi olmakla birlikte İslamiyet’in hızla gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de “İman edip hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenlerle bunları barındırıp yardım elini uzatanlar, işte onlar birbirlerinin gerçek dostlarıdır” (el-Enfâl 8/72) gibi birçok ayette muhacirler ve ensardan övgüyle bahsedilir.
Hz. Peygamber’in Medine’ye hicret ettiği dönemde bütün Hicaz Bölgesi’nde olduğu gibi burada da teşkilatlanmış bir devlet yapısı yoktu, her kabilenin reisi, kabilesinin diğer kabilelerle ilişkisini idare ettiriyordu. Hz. Peygamber Medine’de;
- Müslümanların bir araya gelip ibadet etmeleri, İslam’ı öğrenmelerini sağlamak için Mescid-i Nebevi’yi inşa ettirdi
- Medine’de yaşayan Evs ve Hazrec kabilelerinin yanı sıra Yahudi ve Hristiyan kabileleri de yaşamaktaydı. Hz. Peygamber hicret edenlerle (muhacir) onlara kucak açanların (ensar) aralarında muâhât ile Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği sağlamıştır.
- Bunun yanı sıra henüz Müslüman olmamış Arap kabileleri, Yahudi ve Hristiyan kabilelerini de içine alan barış ve huzur içinde yaşamalarını sağlayan Medine Vesikası adı verilen bir anlaşma da yapmıştır.
Kureyş Müşrikleriyle İlişkiler ve Mekke’nin Fethi
Mekke-Medine İlişkileri: Hz. Muhammed (s.a.v) İslamiyet’i yaymak için gösterdiği her türlü çabaya karşın Mekke’de müşriklerin baskısı yüzünden birçok sıkıntıyla karşılaşmış ancak Medine’ye hicretten sonra intikam yoluna gitmemiştir. Aksine Müslümanlara sabrı tavsiye etmiştir. Mekke müşrikleri, İslamiyet’in yayılmasının önüne geçmek amacıyla baskı ve zulümlerine burada da devam edince Allah yolunda cihat için izin verilmiştir (elHacc 22/39-40). Hz. Peygamber Müslümanları Kureyş’in baskısından kurtarmak için; Sîfülbahr Seriyyesi, Buvât Gazvesi, Ebva Gazvesi, Uşeyre Gazvesi vb. gibi sekiz kadar askerî operasyon gerçekleştirdi.
Bedir Gazvesi : Müşriklere gözdağı vermek amacıyla gerçekleştirilen gazve ve seriyyelerden sonra ticaret kervanına baskın olayıyla müşriklerle Müslümanlar ilk büyük çarpışmalarını gerçekleştirmiştir. Bedir ticaret ve kervanların geçiş güzergâhı üzerinde bulunmakta ve her yıl panayırlar kurulup, içinde hayvancılığın da bulunduğu çeşitli faaliyetler yürütülmekteydi. Dolayısıyla iki taraf için de önem arz eden bir mevki idi. 13 Mart 624 Cuma 305 kişilik Müslüman kuvvetiyle 1000 kişilik müşrik ordusu arasındaki savaşta Ebû Cehil dâhil yetmiş müşrik öldürüldü, yetmişi esir alındı. Müslümanlar ise on dört şehid verdi. Kur’an’da elde edilen zaferin Allah’ın yardımıyla gerçekleştiği (el-Enfâl 8/8-12; Âl-i İmrân 3/123-127) vurgulanmaktadır. Bedir’de ele geçirilen savaş esirleri fidye veya 10 Müslümana okuma yazma öğretme karşılığında serbest bırakılmıştır. Müşriklerin ağır yenilgisi ile Müslümanlar Arabistan’da itibar kazanmışlardır. Mekkeli müşrikler ise intikam için yemin etmişlerdir.
Uhud Gazvesi: Bedir’in intikamını almak için 1 yıl sonra Ebu Süfyan başkanlığında 3000 kişilik bir ordu toplayan müşrikler dost kabilelerden de yardım alarak Medine’ye doğru yürüdüler. Hz. Peygamber sahabilerle istişare ettikten sonra Uhud’a gitmeye karar verdi. Yolda münafıklardan 300 kişinin ayrılmasıyla İslam ordusu 700 kişiyle yola devam ettiler. Münafıklar Müslümanlardan gözüktükleri halde gerçekte her fırsatta Müslümanların aleyhine çalışmalar yürüten kişilerdir. Yanında kalan 700 sahabesiyle Uhud Dağı eteklerine gelen Hz. Peygamber, arkasını emniyete almak için Ayneyn tepesine 50 okçu yerleştirdi ve kendisinden bir emir gelmedikçe yerlerinden ayrılmamalarını emretti. Savaş iki taraf arasında başladı ve Müslümanların Kureyşlileri püskürttüğünü gören okçulardan birkaçı dışında gerisi ganimet toplamak amacıyla Ayneyn tepesini terk edince savaşın seyri değişti. Müslümanlar ağır bir kayıp verdiler. Hz. Peygamber yüzünden yaralandı ve dişi kırıldı. İçlerinde Hz. Hamza’nın da bulunduğu birçok sahabe şehid edildi. Müşrikler Bedir’in intikamını aldıklarını hissetiler.
Hendek Gazvesi: Kureyşlilerin Medine’ye son saldırısı ise Hendek Gazvesi olmuştur. Selmân-i Fârisî adlı sahabinin fikriyle Medine etrafına büyük bir hendek kazılarak bugüne kadar görülmemiş bir savaş taktiği uygulanmıştır. Hendeğin derin olmayan bazı noktaları ve geçiş yerlerine de nöbetçiler yerleştirilmiştir. Savaş karşılıklı teke tek mübareze şeklinde başlamıştır. Yirmi gün kadar süren kuşatmadan sonra şiddetli bir fırtınayla çadırları dağılan Kureyş ordusu Mekke’ye dönmeye mecbur kalmışlardır. Kureyşlilerden sekiz kişi öldürülmüş; altı Müslüman şehid edilmiştir. Bu gazve sırasında Müslümanlar ağır sıkıntılarla karşılaşmış ve müttefik ordular karşısındaki korkuları Ahzab Suresi’nde bahsedilmiştir. Surede Müslümanların bir iman sınavı verdiği ve Allah’ın kendilerine görünmeyen ordularla destek olduğu ifade edilmiştir. Hendek Savaşı’ndan sonra Hz. Peygamber savaş stratejisini değiştirmiş, savunma değil, hücum etmenin gerekli olduğunu görmüştür. Bu doğrultuda Beni Kurayza üzerine sefer düzenlemiştir.
Hudeybiye Antlaşması : Hz. Peygamber ve Mekkeli Müslümanlar vatanlarını çok özlüyor; tevhid inancının yeryüzündeki mabedi Kâbe’yi ziyaret etmeyi çok istiyorlardı. Bu amaçla Hz. Peygamber Umre ziyareti yapmaya karar verdi. Medine’nin mikat yeri şehrin güneybatısında Mescid-i Nebevi’ye 11 km uzaklıktaki Zülhuleyfe’de ihrama girerek, yanlarına sadece yolculuk silahı alan 1400-1500 kadar sahabeyle, Mart 628 tarihinde Medine’den hareket etti. Hudeybiye mevkiinde konakladığını duyan Kureyşliler Halid bin Velid kumandasında 200 kişilik bir süvari birliğini bölgeye gönderdi. Hz. Peygamber geliş amaçlarını iletmesi amacıyla Hıraş b. Ümeyye’yi elçi olarak gönderdi. Elçi tehdit edilerek öldürülmek istenince Hz. Peygamber Kureyşliler arasında birçok akrabası olan Hz. Osman’ı görevlendirdi. Kureyşliler anlaşmaya varamayınca Hz. Osman’ı esir olarak aldılar ve bu haber Müslümanlara onun öldürüldüğü şeklinde gitti. Habere son derece üzülen Hz. Peygamber ve Müslümanlar müşriklerle savaşacaklarına karşın biat ettiler. Bu biata Fetih Sure’sinde de belirtildiği üzere Allah’ın razı olduğu biat anlamında Bey’atürrıdvan, ‘semure’ denilen bir çeşit çöl ağacının altında yapıldığı için ‘el-Bey’atü’ş-şecere’, biat edenlere de “ağaç altında biat edenler anlamında” Ashabü’ş-şecere adı verilmiştir. Müslümanların bu bağlılıklarını gören Kureyşliler telaşa kapılarak Hz. Osman’ı serbest bıraktılar ve Süheyl bin Amr başkanlığında bir heyeti barış yapmak için gönderdiler. Anlaşma şartlarına göre;
- Müslümanlar o yıl Mekke’ye girmeden geri dönecekler, umre için ertesi yıl gelecek ve şehirde üç gün kalabileceklerdi.
- Mekkeli biri Medine’ye kaçarsa iade edilecek, Medine’den biri Mekke’ye kaçarsa iade edilmeyecekti.
- Barış 10 yıl sürecek, taraflar anlaşma şartlarına bağlı kalacaktır.
- İki tarafın hâkimiyeti altındaki topraklarda ticaret kervanlarının geçişi hac ve umre için emniyet sağlanacaktır.
- Diğer Arap kabileleri istedikleriyle ittifak yapabilecek, bu şartlara tarafların dışında kendileriyle müttefik olan kabileler de uyacaktı.
Hudeybiye Antlaşması ile müşrikler İslam Devleti’ni tanımakla beraber Hz. Peygamber’in asıl amacı müşrik ittifakını bozmaktı. Kureyşli müşrikler Müslümanları bu antlaşmayla kendilerine denk olarak kabul etmişlerdir. Ayrıca diğer kabilelerin İslam Devleti ile olan ilişkileri artmış ve Müslümanların sayısı hızla artmaya devam etmiştir.
Mekke’nin Fethi: Beni Bekir kabilesinin Kureyşlilerle birleşerek Müslüman olan Huzaa kabilesine saldırmaları ve kabile reisleri de dâhil bazı mensuplarının öldürülmesi üzerine Huzaa Kabilesi Hz. Peygamber’den yardım istediler. Hz. Peygamber Kureyş’e uyarı mektubu göndererek Bekiroğullarıyla olan ittifakı bozmalarını istediyse de Kureyş reddetmiştir. Böylelikle Hudeybiye Antlaşması’nın maddeleri iki tarafça feshedilmiş olup Mekke’nin fethi için sefer hazırlıklarına başlanıldı. Kureyşliler haberi alınca Ebu Süfyan başkanlığında bir heyeti Hz. Peygamber’e gönderdi. Hz. Peygamber onları Müslüman olmaya davet etti. Ebu Süfyan Mekke’ye dönerek kendisinin Müslüman olduğunu, teslim olmaktan başka çarelerinin olmadığını, Mescid’i Haram’a ve evine sığınanlara bir zarar gelmeyeceğini duyurdu. Hz. Peygamber de zor durumda kalmadıkça kan dökülmemesi gerektiğini vurgulayarak, hamd ve şükür ile 10.000 kişilik Müslüman ordusuyla Mekke’ye girdi; Mekke’nin harem olduğunu ve bunun devam edeceğini, sidane ve sikaye dışındaki tüm görevleri kaldırdığını duyurdu. Fetih esnasında Halid b. Velid kumandasındaki birliğe direniş gösteren 20 kadar kişi dışında kan dökülmeden Mekke fetih edilmiş oldu.
Kâbe etrafındaki bütün putlar temizlendi ve tevhid inancının sembolü olan Kâbe asıl amacını taşımaya yeniden başladı. Mekke’nin fethiyle birlikte İslam Devleti hızla büyümeye devam etti. Çok sayıda kabile grup grup Müslüman olduklarını bildirmeye geldiler. Hz. Peygamber kabilelere İslam dininin gereklerini öğretmek amacıyla bazı sahabeleri görevlendirdi.
Hz. Ebubekir’in Hac Emiri Tayin Edilmesi ve Müşriklere Son Çağrı: Mekke etrafındaki birçok kabile İslam’a girmeyi kabul ettiyse de putperestliğe devam edenler de mevcuttu. Damre, Gıfar, Cüheyne ve Eşca vb. müşrik kabilelerle barış anlaşmaları yapılmış ve emniyetli bir ortam oluşturulmuştur. Allah Resulü bu müşrik kabilelerin Kâbe’yi çıplak bir şekilde tavaf etmelerine razı olmayarak Tebük Seferi’nden döndükten sonra Hz. Ebubekir’i hac emiri olarak Mekke’ye görevlendirdi. Bu sırada Tevbe Suresi’nin ilk yirmi sekiz ayeti nazil olunca Hz. Peygamber, Hz. Ali’yi haber vermesi amacıyla Hz. Ebubekir’e gönderdi. Ayetlerde; Kâbe’nin çıplak tavaf edilemeyeceği, Kâfirlerin ebedi kurtuluşa eremeyeceği, müşriklerin Mescid’i Haram’a yaklaşamayacağı, Ehl-i Kitap (Hristiyan ve Yahudiler) olmak üzere diğer din mensuplarının cizye ödemeleri şartıyla kendi dinlerini özgürce yaşamaları hakkı vb. konular vurgulanmıştır.
Diğer Müşrik Arap Kabileleriyle İlişkiler
Recî’ Vak’ası: Uhud Gazve’sinden birkaç ay sonra Adal ve Kare kabilelerinden bir heyet Medine’ye gelerek Hz. Peygamberden İslam’ı öğretmesi amacıyla sahabeler göndermesini istediler. Bunun üzerine görevlendirilen on kişilik heyet Reci’ suyu yanında konakladığı sırada Lihyanoğulları’ndan 100 kadar silahlı grup sahabelerin 7’sini şehid etti. 3 kişiden biri yolda, diğer ikisi ise işkenceyle şehid edildi. Haber Hz. Peygamber’e ulaşınca çok üzüldü ve 200 kişilik bir kuvveti ile Lihyanoğulları’na sefer düzenledi. İki gün boyunca onların topraklarında kaldıktan sonra dağlara çekilen katliamcılar meydana çıkmayınca geri dönüldü.
Bi’rimaune Faciası: Recî’ Vak’ası’ndan kısa bir süre sonra Amir b. Sa’saa kabilesi kendilerine İslam’ı öğretmesi amacıyla bazı kimselerin gönderilmesini istedi. Hz. Peygamber kabile reisinden sahabelerin güvenliği hakkında kesin söz aldıktan sonra Kur’an’ı iyi bilen, çoğu Ensar, Suffe ehlinden 70 veya 40 kişilik grubu görevlendirdi. Grup Bi’rimaune’ye gelince hayatlarını garanti eden kişinin ölmesi üzerine Müslümanlara karşı kin duyan Amir b. Tufeyl’in kışkırtmasıyla civar kabileler 3’ü hariç diğer sahabeleri katletti. Kurtulanlardan Münzir b. Muhammed de bir süre sonra şehid edildi. Bu üzücü olay vahiyle Hz. Peygamber’e bildirilince O (s.a.v.) bunu ashabıyla paylaşmış ve otuz veya kırk gün süreyle katliamcılara sabah namazında beddua etmiştir. Allah Resulü, 24 kişilik bir kuvveti onların üzerine gönderdi ve çok sayıda kadın ve hayvan ele geçirildi. Ancak kadınlar ve onları almaya gelenler Müslüman olunca onlar serbest bırakıldı.
Müreysi’ (Beni Mustalik) Gazvesi: Mustalikoğulları kabilesinin reisi Haris b. Ebu Dırar başından beri Müslümanların düşmanıydı ve çevre kabileleri de, kışkırtarak Medine’ye saldırmak amacıyla asker topladı. Haberi alan Hz. Peygamber 700 kişilik bir kuvveti bölgeye yönlendirince müşrik grubu dağılmaya başladı. Müreysi suyunun yanına gelindiğinde İslam’a davet edilse de grup direniş yapınca savaş başladı ve Müslümanların zaferi ile sona erdi. Çok sayıda mal ve hayvan ele geçirildi. Kabile reisinin kızı Cüveyriye Müslüman oldu ve Hz. Peygamber kendisi ile evlenince Mustalikoğulları topluca İslam’a girmiş oldu.
Huneyn (Hevazin) Gazvesi: Cahiliye Dönemi’nde Hevazin kabilesi ile Kureyş Kabilesi’nin arasındaki düşmanlık Kureyşlilerin Müslüman olması sebebiyle Hz. Peygamber’e düşmanlığa kadar gitti. Mekke’nin fethinden sonra en önemli hedefi Hevazinlilerin üzerine yürümek olan Hz. Peygamber; ele geçirilen bir casustan düşmanın ordu toplama hazırlığı içine girdiğini öğrenince 12.000 kişilik bir İslam ordusu topladı. Halid b. Velid kumandanlığındaki öncü grup Huneyn Vadisi’nde pusuya yatmış okçu Hevazinlilerle karşılaştı. Müslümanlar ilk etapta bozguna uğradılar. Bunun sebebini Allah, Tevbe Suresi’nin 25-26. Ayetlerinde Müslümanların sayıca çokluğuna güvenerek O’na (c.c.) tevekkülün tam olmaması şeklinde ifade eder. Hz. Peygamber’in cesaretli ve kararlı tutumuyla İslam ordusu yeniden toplandı ve Allah’ın da yardımıyla savaş zaferle sonuçlandı. Müslümanlardan 4’ü şehid olurken 70 düşman askeri öldürüldü.
Taif Kuşatması: Huneyn Savaşı’ndan sonra düşman askerinin kaçarak yeni bir ordu toplama teşebbüsü Taif kabilesinin de desteğiyle birleşince tehlike arz etmeye başlamıştı. Taifliler öteden beri Hz. Peygamber’e ve İslam dinine düşmanlıkları artarak devam ediyordu. Nitekim Hz. Peygamber Huneyn’den sonra dağılan düşmanın takibi için askeri birlikler görevlendirdi. Evtas kabilesi ile yapılan savaşta çok sayıda ganimet ve esir elde edildi. Bu esirler Ci’rane’ye götürüldü. Hz. Peygamber Taif üzerine yürüyerek Sakıflileri ve Hevazinlileri kuşatma altına aldı. Ancak surların çok emniyetli olması ve düşmanın savunma taktiklerini gören Hz. Peygamber mancınık gibi bugüne kadar görülmemiş savaş taktikleri uyguladıysa da 1 ay süren kuşatmayı kaldırdı.
Ci’rane’de Ganimetlerin Taksimi: Hz. Peygamber’den Taif’ten sonra Huneyn Gazve’sinde elde edilen ganimetlerin taksimini burada gerçekleştirdi. O (s.a.v.) yeni Müslüman olan Kureyşlilerin kalplerini İslam’a ısındırmak için onlara daha fazla hisse verdi. Bunun üzerine, Hz. Peygamber’in kabilesini kayırdığı, gibi söylentiler çıkınca neden bu şekilde dağıtım yaptığını açıklayan Peygamber ensarın faziletini dile getirerek, her daim onlarla olacağını söyledi.
Bazı Bedevi Kabilelerin Tutumu: Arap kabilelerinin çoğu Müslüman olsa da Müslümanlara düşman olan Kur’an’da “a’rab” denilen bedeviler de vardı. Hz. Peygamber’in umreye gittiğini haber almaları üzerine ordu toplama hazırlığı içine giriştiler. Benzer bir olay Tebük Gazvesi sırasında olmuşsa da bastırılmıştır. Öte yandan Hz. Peygamber’in rahatsızlığını fırsat bilen Müseylimetülkezzab, yine vefatını fırsat bilen Tuleyha bin Huveylid el-Esedi gibi çıkarcı kimseler yalancı peygamberlik iddiasına girmişlerdir. Bu kişiler, dinden dönmeleri üzerine Hz. Ebubekir (r.a.)’in halifeliği döneminde ortadan kaldırıldı.
Yahudilerle İlişkiler
Medine’de yaşayan Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Ben’i Kurayza Yahudileri Medine Vesikası’nın anlaşma şartlarını çeşitli şekillerde ihlal ettiler. Yahudiler yakın zamanda gelecek peygamberin kendi içlerinden geleceği düşüncesiyle Evs ve Hazrec kabilelerini tehdit ediyorlardı. Ancak durumun böyle olmaması üzerine çeşitli fitne faaliyetlerine başladılar.
Beni Kaynuka Gazvesi: Çarşıda bir Müslüman kadını Ben’i Kaynuka’dan bir kişinin taciz etmesi üzerine bir Müslüman o kişiyi öldürmüştür. Bunun üzerine diğer kabile mensupları da Müslüman kimseyi şehid etmeleri üzerine anlaşma şartları bozulmuştur. Bunun üzerine Beni Kaynuka’ya yürüyen Hz. Peygamber önce onları İslam’a davet etti. Onlar reddedip kalelerine sığınınca 15 gün süren kuşatma sonrasında teslim oldular. Hz. Peygamber onlara şehirden ayrılmaları için 3 gün süre verdi. Beni Kaynuka Suriye topraklarındaki Ezriat’a yerleştiler.
Beni Nadir Gazvesi: Nadiroğullarının Uhud Savaşı’nda müşrikleri kışkırtması, Medine’de çeşitli suikast teşebbüsleri, çatışma çıkarmaları ve en son kendileriyle konuşmaya giden Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’yi öldürme girişimleri onların anlaşma şartlarını bozmasının sebebidir. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara şehri terk etmeleri için 10 gün süre verdi. Onlar hazırlığa başlamışken Abdullah b. Übey yardımcı olacağını söyleyerek vazgeçirdi. Sonuç olarak anlaşma sağlanamayınca 15 gün süren kuşatmadan sonra büyük çoğunluğu Hayber’e bir kısmı da Suriye’ye yerleşti.
Beni Kurayza Gazvesi: Medine’deki son Yahudi kabilesi de Hendek Gazvesi’nde şehri beraber koruma şartına uymayarak müşriklerin tarafında olmuştur. Bunun üzerine Hz. Peygamber Hendek Gazvesi’nden sonra Beni Kurayza Yahudilerinin üzerine yürüme kararı almıştır. Müslüman olmaya davet edildilerse de onlar buna uymamış ve savaş başlamıştır. 15 veya 25 gün süren kuşatmadan sonra Sa’d b. Muaz’ın vereceği hükme razı olacaklarını söylemişlerdir. Onların kendi kitaplarının (Tesniye) hükümlerine uyarak savaşacak durumdaki erkekler öldürülmüş, kadın ve çocukların esir edilerek ganimet olarak alınmasına karar verilmiştir. Böylelikle Medine’deki Yahudi kabileleri sorunu da çözüm bulmuştur.
Hayber’in Fethi: Hayber’e giden Nadiroğulları orada soydaşlarıyla ve müşrik Arap kabileleriyle birleşerek büyük tehlike arz etmeye başlayınca Hz. Peygamber 1500 kişilik bir grup ile Hayber’e yürüdü. Hz. Ali’nin büyük kahramanlık gösterdiği savaşta 93 Yahudi öldürülmüş, 15 Müslüman şehid olmuştur. Hz. Peygamber Yahudilere Hayber’de yarıcılık usulüyle tarımla uğraşmalarına izin vermiştir. Aynı uygulama Vadilkura ve Fedek halkına da uygulanmıştır.
Bizans ve Diğer Bazı Devletlerle İlişkiler
İslam’a Davet Mektupları: Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Hz. Peygamber kâtiplerine 6 adet mektup yazdırmış ve bunları dönemin ileri gelen devlet başkanlarına gönderdi. Yazılan mektuplar diğer Arap kabilelerine gönderilmiş olup mektuplarda, kişilere unvanlarıyla hitap edilmiş, küçük düşürücü ya da tehdit edici ifadeler yer almamıştır. Özellikle kabile reislerine gönderilen mektuplarda kabilenin Müslüman olması halinde can ve mal güvenliklerinin sağlanacağına, toprak, mera, maden yerlerinin ikta olarak verileceğine işaret edilmiştir. 630 yılında bunlara ek olarak Müslüman olmayan kabilelerin Tevbe Suresi’ndeki ifadesiyle cizye vermeleri gerektiği vurgulanmıştır. Çeşitli devletlere gönderilen mektuplarda bazı devlet adamları elçilere güzel muamele de bulunmuşsa da elçiyi öldüren ya da Medine’ye savaş açacağı tehdidinde bulunan da olmuştur. Asıl önemli olan konu ise İslam Devleti’nin diğer devletlerce tanınması ve kendilerine denk olarak görülmesidir.
Mute Savaşı: Hz. Peygamber’in gönderdiği Haris b. Umeyr adlı elçiyi öldüren, daha sonra bölgeden geçen 15 kişilik Müslüman heyeti oka tutan Hristiyan Gassani Emiri Şürahbil b. Amr üzerine Hz. Peygamber 3.000 kişilik orduyu bölgeye sevk etti. Müslümanlara karşı Bizans ordusu ve Hristiyan Arap kabilelerinin ittifakı ile oluşturulmuş 100.000 veya 200.000 kişilik büyük bir orduyla savaş başlamıştır. Kumandan olarak tayin edilen Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Revaha’nın şehit olduğunu, sancağı Halid’in aldığı ve ona fethin müyesser olduğunu müjdelemiştir. Peygamber ashabına ağlayarak anlatmıştır. Daha yeni Müslüman olan Halid b. Velid bu savaşta gösterdiği kahramanlık ve başarı sebebiyle “Seyfullah” lakabıyla anılmıştır.
Tebük Gazvesi: Hz. Peygamber Bizans İmparatoru Heraklios’un Arap kabileleri ile birleşerek savaş hazırlığına girdiği haberini alınca 30.000 kişilik ordusu ile Tebük’e kadar gitti ve burada karargâh kurdu. 15-20 gün kadar burada bulundularsa da Bizans ordusu ile karşılaşmamış ayrıca zor bir kıtlık zamanında yapılmış olan bu sefere “sa’atü’l-usra”, sefere katılan orduya da zor zamanların ordusu anlamında “ceyşü’l-usra” denilmiştir.
Ayrıca Kuzey Arabistan’ın büyük bir kısmı bu sefer sebebiyle İslam hakimiyeti altına alınmıştır. Kur’an’da bu savaşa katılamayan veya katılmak istemeyen Müslümanlara uyarı mahiyetinde Tevbe Suresi’nde birçok ayet yer almaktadır.
Arabistan’da Siyasi Birliğin Sağlanması: Elçiler Yılı
Hicretin 9. yılı (630-631) elçiler yılı anlamında “senetü’lvüfud” diye anılmıştır. Çünkü bu dönemde Mekke’nin fethi, büyük Hevazin kabilesinin Müslüman olması, Kuzey Arabistan’ın İslam hâkimiyetine girmesi vb. durumlar Arap kabilelerinin Medine’ye elçiler göndererek akın akın Müslüman olmalarını sağlamıştır. Bu heyetlerin sayısı 70’e kadar çıkmış olup gelen heyetler İslam dinini ya bizzat tebliğcisinden öğrenmek istiyor ya da kendilerine bir öğretmen gönderilmesini istiyorlardı. Bunun yanı sıra Müslüman olmaksızın cizye ödeyerek Hristiyanlığı yaşamaya devam etmek isteyen kabileler vardı. Hz. Peygamber heyet üyelerine değer veriyor, onları en güzel şekilde ağırlayıp öyle gönderiyordu. Onlara bazı işler için (vali, zekât-cizye tahsildarı) görevliler gönderiyordu.
Veda Haccı ve Hz. Peygamber’in Vefatı
Veda Haccı: Hz. Peygamber’in her yıl Ramazan ayında her gece Cebrail ile buluşarak o güne kadar inen ayetleri okuduğu bilinmektedir. Hicretin 10. Yılı Ramazan ayında ise bu karşılıklı okumanın 2 defa olması üzerine Hz. Peygamber artık görevinin sona erdiğini ve ecelinin yaklaştığını anladı, bu hususu Hz. Fatıma ile de paylaştı. O (s.a.v) her yıl Ramazan ayının son 10 gününde bazı zaruri durumlar hariç mescitte ibadetle meşgul olmaktaydı. Hz. Peygamber bu son yıl Ramazan ayında 20 gün itikâfa girmişti. Daha sonra Hz. Peygamber hacca gitmek için hazırlıklara başladı ve bütün Müslümanları bu hacca davet etti. Bu yüzden bu hacca Veda Haccı denmektedir. Mekke’de öğle üzeri Arafat’ta sayıları 120.000’i aşan ashabına Veda hutbesi diye anılan konuşmayı yaptı. Konuşmasında Allah’a hamd ile başlayarak her türlü cahiliye âdetini kaldırdığını, insanlar arasında sadece takva bakımından üstünlük olabileceği vb. hususları bildirerek “Tebliğ ettim mi?” diye sorarak tasdik ettirdi. Maide Suresi’nin 3. Ayetiyle de dinin tamamlandığını ifade etti.
Hz. Peygamber’in Vefatı: Hz. Peygamber’in Veda Haccı’ndan sonra ateşli bir baş ağrısı ile sağlığı bozuldu. Bugünlerde Uhud şehitlerini ziyaret etti, Cennetü’l-Baki mezarlığına giderek dua etti. Son günlerini Hz. Aişe’nin odasında geçiren Peygamber, 8 Haziran 632 de ruhunu teslim etti, yıkama ve definleme işlemiyle Hz. Ali meşgul oldu. Hz. Aişe’nin odasına defnedildikten sonra burası hücre-i saadet adıyla anılmaya başlandı.