Çalışma Sosyolojisi Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Çalışma Kültürünün Dönüşümü
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Endüstri toplumunun tarım toplumundan ayrıştığı en önemli noktalardan biri nedir?
İşletmenin aileden ayrılması bu duruma verilecek bir örnektir. Tarım toplumunda çalışma, gelişigüzel, dağınık, bir disiplin ve bütünlükten yoksun olarak gerçekleşmekteydi. Dev fabrikaların kurulmasından sonra ise sistemin aksamaması için fabrikaların düzenli çalışan kişilere ihtiyaçları bulunmaktaydı. Endüstrileşme sürecinin ilk yıllarında bu kişilik yapısının oluşmasında önemli sıkıntılar yaşansa da endüstrileşmenin gelişim sürecinde daha önceki toplumlarda olmayan bir sınıf ortaya çıkacaktır: İşçi sınıfı. İşçi sınıfı, hayatlarını sadece o işi yaparak kazanan, belirli saatler içinde emeğini fabrikanın hizmetine sunan, fabrika çalışma tarzına uyan, endüstri toplumuna özgü bir sınıftır. Özellikle endüstrileşmenin ilk sürecinde son derece sert ve acımasız çalışma koşulları yaşanmaktadır. 1800’lü yılların başında 7-8 yaşındaki çocukların dahi günde 15 saate yaklaşan sürelerde karın tokluğuna, son derece zor çalışma koşullarında çalıştığı bir dönemdir.
Tarım toplumundan endüstri toplumuna geçişle ne gibi farklar ortaya çıkacaktır.
Tarım toplumundaki köy vb. küçük ölçekli yerleşim birimlerinin yerini, endüstri toplumunda fabrikalar etrafında şekillenen büyük yerleşim birimleri olan kentler alacaktır. Kentsel nüfus endüstrileşme süreciyle paralel olarak düzenli olarak artacaktır. Din, gelenek ve bağlı bulunulan gruba bağlı sosyal kontrol yöntemleri yüz binlerce insanın yaşamaya başladığı kentlerde işlevini kaybedecektir. Tarım toplumlarında gücün kaynağını toprak ve fiziki kuvvet sahipliği belirlemekteydi. Endüstrileşme süreciyle birlikte gücün kaynağı da yön değiştirecektir. Endüstrileşme toplumunda güç toprak sahiplerinden sermaye sahiplerine geçecektir.
Frayer’in İngiltere’yi merkeze alarak ortaya koyduğu teknik gelişmenin aşamaları nelerdir?
İlgili teknik gelişmenin aşamaları; • Dokuma endüstrisi dalgası, • Demir çelik dalgası, • Ulaştırma dalgası, • Kimya çağı, • Elektrik endüstrisi dalgası ve • Benzin motor çağıdır.
Çalışma kültürü dönemleri nelerdir?
Her dönem, kendi içerisinde ayrımlaştırılabilecek olsa da çalışma kültürünü merkeze aldığımızda, üç farklı dönemi öne çıkarmak mümkündür: • Birincisi, tarımsal yapının hâkim olduğu tarım toplumlarında ortaya çıkan çalışma kültürü. • İkincisi, tarım toplumlarındaki yapının endüstrileşmeyle birlikte farklı bir hal aldığı, ortaya yeni ve bambaşka bir çalışma kültürünün çıktığı endüstri toplumu dönemi. • Üçüncüsü, özellikle son otuz yılda hız kazanan değişimlerle birlikte endüstri toplumundaki çalışma kültüründe önemli değişimlerin yaşandığı endüstri sonrası toplum olarak nitelenen dönemdir. Bu üç dönemde de çalışma tarzları ve çalışma kültürü birbirinden keskin farklılaşmalar içermektedir.
“Tarım toplumu” ifadesi hangi yıllarda kullanılmıştır ve tarım toplumunun özellikleri nelerdir?
Her dönem kendi içerisinde farklı bölümlere ayrılabilse ve aynı dönem içerisinde değişik toplumlarda farklı kültürel özellikler görülebilse de endüstrileşmenin ağırlığını hissettirmeye başladığı 1750’li yıllara kadar olan dönem “Tarım Toplumu” olarak adlandırılmaktadır. Tarım toplumu, o toplumsal koşullar içerisinde oluşmuş değerlere ve çalışma kültürüne sahiptir. Tarım toplumlarında var olan çalışma kültürünün daha iyi anlaşılabilmesi için, o toplumlarda çalışma kültürünü belirleyen temel özellikleri ana hatlarıyla değerlendirmek önem kazanmaktadır. Öncelikle tarım toplumlarında “güç” daha fazla toprağa ve fiziki kuvvete sahip olmaktan geçmektedir. Bu toplumlarda sahip olunan toprak miktarı ve insan gücü toplumsal statü sağlamada önemli işlev görmektedir.
Tarıma dayalı olarak çalışan Tarım toplumu kentlerde nasıl adlandırılmaktadır?
Özellikle kentlerde zanaatkârlık olarak adlandırılan bu kesim küçük işletmelerde, az sayıda insanın el emeğiyle üretimde bulunduğu bir çalışma şeklini yansıtır.
Tarım toplumlarında toplumsal alanda bulunan katı sosyal sınırlar nelerdir?
Bu toplumlarda insanlar içinde doğdukları toplumsal sınırların dışına çıkma ve bu sınırları aşma imkânına çok fazla sahip değildirler. İnsanlar belirli bir statü grubu içerisinde doğmakta ve hayatlarını bu grup içerisinde geçirmektedirler. Yönetenler, aristokrasi, din adamlığı, askerlik, köylülük insanların yaşam sınırlarını belirleyen statülerden bazılarıdır. Bu bağlamda tarım toplumları sosyal hareketliliğin çok yavaş gerçekleştiği toplumlardır. Bulunduğu pozisyon ve statüden çok daha farklı bir pozisyon ve statüye geçmeyi ifade eden “dikey hareketlilik” yolları, tarım toplumlarında kapalıdır. Bir kişinin ailesinin sosyal konumunun üzerine çıkma fırsatını bulması çok ender görülen bir durumdur.
Tarım toplumunda geniş aile yapısının önemli işlevleri nelerdir?
Bu toplumlarda var olmanın/ayakta kalmanın/güç elde etmenin temelini oluşturan fiziki kuvvet sayısının büyük önem taşıması, özellikle geniş aile yapısının varlığını da zorunlu kılmaktadır. Dış tehditlere açık bu tür toplumlarda sayıca fazla olmak dış tehditler karşısında önemli bir caydırıcılık unsurudur. Bunun yanında geniş ailenin toprakların işlenmesi sürecinde aile üyeleri arasında işlerin yürütülmesi ve dayanışma anlamında da önemli işlevleri bulunmaktadır.
Tarım toplumlarında erkeklerin ön plana çıkmasının gerekçeleri nelerdir?
Hem dış tehditler karşısında caydırıcı olması, hem bütün alanlarda güvenliği sağlaması hem de toprağın işlenmesinin fiziki güce dayanması tarım toplumlarında toplumsal rollerde erkek egemenliğini de beraberinde getirmektedir. Tarım toplumları ataerkil toplumlardır. Erkek otoritesi ailede egemendir. Toplumsal hayatta da erkeksi değerlerin hâkimiyeti söz konusudur. Endüstri toplumuna geçiş sürecinde ailenin işlevinde önemli değişimler yaşanması sosyal hayatta erkek egemenliğinde önemli aşınmalar ortaya çıkaracak, kadının ailede ve toplumsal hayattaki konumu güçlenecektir.
Tarım toplumlarında geniş ailenin öne çıkmasının çalışma hayatına yönelik etkileri nelerdir?
Bu toplumlarda işin aileyle birlikte yapılması, küçük yerleşim yerlerinde ortak geçmişi paylaşan insanların ihtiyaç hallerinde birbirleriyle yardımlaşması, tarım toplumlarında aile ve yakın çevre dışındakilere güvensizliğin de önemli bir değer olarak ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Tarım toplumlarında nüfusun çok büyük bir bölümünün sınırlı miktarda üretimde bulunmasının nedenleri nelerdir?
Tarım toplumlarında halk ürettiği ürünün belirli bir bölümünü hâkimiyeti altında olduğu feodal vb. güç odaklarına vermektedir. Halkın ürettiği ürünü, malı, canı gibi unsurlarda üstündeki otoritenin zorbalık tasarrufunda bulunduğu çok sayıda örnek bu toplumlarda karışımıza çıkmaktadır. Avrupa’da belirli dönemlerde daha uç bir örnek olarak bir erkek evlendiğinde ilk gece hakkının bağlı bulunduğu feodale ait olduğu dönemler de yaşanmıştır. Bu bağlamda tarım toplumlarında halk, kendinden üstün değişik otoritelerin hâkimiyeti altında yaşamlarını sürdürmektedir. Kendi bağlı bulundukları otoriteyi aşarak aşırı zenginleşmeleri vb. durumlar çok istisnadır. Kendi geçimlerini sağlayacak, belirli bir yakın dönemi de öngörebilecek kadar üretebilmektedirler. Çalışma, zaman ve disiplin açısından daha gelişigüzel, dağınık bir çerçevede gerçekleşmektedir. Tarım toplumlarında teknolojik yetersizlikler, ulaşım imkânlarında ve yol güvenliği konularında yaşanan sorunlar nedeniyle geniş çaplı uluslararası pazarları da içeren büyük ölçekli üretimler yapılamamaktadır.
Tarım toplumlarındaki güvensizliğin nedenleri nelerdir?
Tarım toplumları nüfusun çok büyük bir bölümünün küçük yerleşim yerleri olan köylerde yaşadığı toplumlardır. Tarım toplumlarında güven, aile ve yakın çevredeki insanlarla ortak bir tarih duygusu ve yaşanmışlığa dayalı olarak oluşmaktadır. Bu yönüyle bu toplumlarda öteki ve yabancı olana yönelik büyük bir güvensizlik duyulur. Dayanışmanın ve iş birliğinin merkezini, bu ortak yaşam ilişkisinden kaynaklanan güven duygusu oluşturmaktadır. Benzeşme, dayanışma, gruba uyum, iş birliği bu toplumlarda köy hayatının da dayattığı temel değerlerden bazılarıdır. Kişi, grup içerisinde uyum gösterdiği ölçüde kabul görür. Bireysellik ve farklılık, bu toplumlarda dışlanmanın en önemli sebeplerinden birini oluşturur.
Tarım toplumlarında gelenekçiliğin ortaya çıkma nedenleri nelerdir?
Tarım toplumlarındaki hayatın statikliği, bu toplumlarda gelenekçiliğin önemli bir değer olarak ortaya çıkmasını beraberinde getirir. Eskiden beri alışılmış yaşam ve davranış alışkanlıklarını içeren gelenekçilik, aslında endüstri toplumunun ilk dönemlerinde bütün boyutlarıyla karşılaşılacak olan değişim olgusunun tamamen karşısında yer almakta, bambaşka bir yaşam, çalışma ve davranış üslubunu içermektedir. Var olan ve işe yarayanın devam ettirilmesi bağlamında gelenekçilik, yeni ve farklı yaşam tarzlarının, çalışma alışkanlıklarının, değişikliklerin karşısında da yer almayı beraberinde getirir. Farklılık ve değişim bu toplumlarda korkulan, en azından mesafeli yaklaşılan bir kavram olarak karşımıza çıkar. Bu durum, bu toplumların özellikle endüstrileşme ile birlikte ortaya çıkan yeni çalışma kültürüne ilk dönemlerde adapte olmalarını da zorlaştıracaktır.
Tarım toplumlarında çalışma kültürünü belirleyen unsurlardan biri nedir?
İnsanın doğa karşısında kendisini konumlandırma şeklidir. Tarım toplumlarında insanlar, kendileri dışındaki kuvvetler tarafından şekillendirilen bir dünyanın pasif ve edilgen mensuplarıdır, zayıf ve güçsüzlerdir. İnanılış tarzlarına göre din, tanrı, metafizik güçler, soyut güçler, doğa, putlar vb. unsurlar tarafından şekillendirilen bir dünyada yaşamaktadırlar. Bu toplumlarda insanlar yaşanan olumlu olay ya da felaketlerin sebeplerini kendi dışındaki güçlerde ararlar. Bu yönüyle de kendileri dışındaki varlıklar tarafından şekillendirilen bir dünyada, insanlar kaderlerini belirleyen güçler karşısında iman/ibadet/tevekkül etme son derece önemlidir. Bu nedenle tarım toplumlarında kadercilik önemli bir değer olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum insanların çalışmaya karşı yaklaşımını da etkilemektedir. İnsanın kendisi ve ailesinin geçimlerini sağlayacak kadar çalışıp üretip geri kalan zamanlarını ibadeti de içeren faaliyetlere zaman ayırması bu toplumlarda önem kazanmaktadır.
Tarım toplumlarında zamanın ciddi bir bölümünün düzenli ve sürekli olarak çalışmaya ayrılması neden hoş görülmez?
Aşırı kazanç hırsı nedeniyle çalışmanın çok öne çıkartılması hoş görülmez. Hayatı idame ettirecek kadar çalışma, bunun yanında ibadete zaman ayırma bu toplumlarda öne çıkar. Kanaatkârlık ve tevekkül, tarım toplumlarındaki çalışma kültüründe öne çıkan değerlerdir.
Amerikan edebiyatının önemli isimlerinden Steinbeck, bir Amerikan ailesinin topraklarından kopup çalışmak için kente göç ederken yaşadıklarını anlattığı “Gazap Üzümleri” isimli romanında tarım toplumundaki insanın toprakla olan ilişkisini hangi sözüyle yansıtır?
“İnsanın bir karış toprağı oldu mu, o toprak artık o insanındır. O insanın bir parçasıdır. O insana benzer. Eğer o arazinin üzerinde yürüyorsa, o araziyi işliyorsa, o acı çekerken üzülüyor, yağmur yağdıkça seviniyorsa, o mülk o adamın kendisi olur. Adam da ona sahip olduğu için büyür. Başarılı olmasa bile, toprağıyla büyük olur. Böyledir bu”.
Steinbeck, romanında tarım toplumlarındaki insanın makineleşmeye bakışını ve makinelerin ağırlık kazanmasının insan-doğa-toprak-çalışma ilişkisini nasıl bozduğunu hangi cümlelerle anlatır?
“Sürücü, demir sandalyesinde oturuyordu. Kendi isteği olmayan dümdüz rotasından, kendi malı olmayan, hiçbir sevgi duymadığı traktöründen, kontrolü altına alamadığı gücünden gurur duyuyordu. O ürün büyüdüğü, hasat edildiği zaman, kimsenin eli sıcak toprağına değmemiş, kimsenin parmakları arasından yere toprak elenmemiş olacaktı. Ne kimse eliyle tohuma dokunmuş, ne kimse büyümesi için özlem duymuş olacaktı. İnsanoğlu kendi yetiştirmediği şeyi yiyecekti. Ekmeğiyle arasında bir yakınlık olmayacaktı. Toprak o demirlerin altında doğuracak, yavaş yavaş o demirlerin altında ölecekti. Söz konusu olan sevgi ya da nefret değildi çünkü. Ne hayır dua vardı ortada, ne lanet”.
Tarıma makinenin girişinin insan üzerindeki etkileri nelerdir?
İnsanın doğa ve toprakla olan duygusal bağını azaltacaktır. Tarım toplumlarında sadece tarımsal üretimde değil zanaatkârlıkta da ustanın el emeğiyle ürettiği ürün arasında özdeşleşme söz konusudur. Endüstrileşme ise insanın her anlamda ürettiği ürünle olan duygusal bağının tamamen kopmasına neden olarak insanın ürettiklerine yabancılaşmasını da beraberinde getirecektir.
Tarım toplumlarında dinsel inançların çalışma kültürünün oluşmasına etkileri nelerdir?
Özellikle endüstrileşmenin başladığı yer olan Avrupa merkezinde değerlendirildiğinde, endüstrileşme süreci öncesinde çalışma kültürünün şekillenmesinde Hristiyanlığın oldukça etkili olduğu söylenebilir. Hristiyanlıkta kazanç hırsı, bencillik, faiz vb. kavramlara olumsuz yaklaşılarak, bunlar günah olarak görülür. Kendisi ve çevresiyle uyumlu, daha toplulukçu, kaderci, çalışma ve kazanç hırsı taşımayan, kanaatkâr bir insan tipolojisi öne çıkar.
Endüstri toplumunda aklın toplumsal yaşamın merkezinde önem kazanmasının nedenleri nelerdir?
Toplumsal yaşamda özellikle, din, metafizik ve geleneksel düşünce yerine aklın merkezi önem kazanmasının arka planı 15. Yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlayan Reform ve Rönesans hareketlerine götürebilir. 18. Yüzyıldan itibaren ise Aydınlanma Çağı akılcılığın merkezi önem kazanmasını da beraberinde getirmiş, akılcılığın toplumsal yaşamın her alanına yerleşmesi ise Endüstri Devrimi ile kalıcılık kazanmıştır.
Endüstrinin başlangıcı hangi döneme denk gelir?
Tarım toplumundaki toplumsal yapılarda köklü dönüşümler ortaya çıkarmış olan endüstrileşmenin köklerini hangi tarihe kadar götürebilirsiniz? MS 1000’li yıllardan itibaren batıda kentleşmenin ortaya çıktığı, kentlerde esnaf ve zanaatkârlığın oluştuğu, birtakım basit tezgâhlarda üretim yapıldığı biliniyor. Bu örgütlenme ve yaşam şekilleri toplumsal yapıyı sarsacak büyüklükten ve üretim miktarından oldukça uzaktır. Küçük ölçekli makinelerle, az sayıda insanın çalıştığı bir üretim yapısı söz konusudur. İnsanlık tarihini etkileyecek ölçüde büyük değişimlerin yaşandığı endüstrileşme girişimlerinin ilk ayak sesleri 1750’li yıllarda duyulmaya başlamıştır. 1800’lü yıllar ise endüstrileşmenin tüm Avrupa’yı etkisi altına aldığı ve büyük değişimler yarattığı dönemdir.
Endüstrileşmeyle birlikte nasıl bir işadamı zihniyetine ihtiyaç duyulmaktadır?
Yeni işadamı tipolojisinin kazanma tutkusunu içselleştirmesi, kazandıklarını tasarruf etmesi, lüks tüketimden kaçınması, birikimlerini yatırımda kullanması ve paradan paraya kazanmayı yani faizi de meşru görmesi gerekmektedir.
Endüstrileşme ile nasıl bir çalışan tipi ortaya çıkmıştır?
Fabrika düzenini çalışmayı içselleştirecek, düzenli çalışacak, bedenini disiplin altına alacak, sorun çıkarmayacak, uysal, itaatkâr, söz dinleyen bir çalışan tipine ihtiyaç duyulmaktadır.
Bilimsel yönetimi oluşturan yapı nasıl özetlenebilir?
Bilimsel yönetimi oluşturan yapı şöyle özetlenebilir: • Gelişigüzel yöntemler değil, bilim, • İhtilaf değil, uyum, • Bireycilik değil, iş birliği, • Sınırlı üretim değil, maksimum üretim, • Her işçinin en üst verimlilik ve refah düzeyine geliştirilmesi.
1970’li yıllarda endüstri toplumunun, fabrikaların, kitle örgütlerinin ve sendikaların krize girmesinin nedenleri nelerdir?
İlgili krize girme nedenleri şöyle sıralanabilir: • Teknolojide yaşanan gelişmeler, teknolojinin ucuzlaması ve yaygınlaşması, • Müşteri taleplerinde yaşanan değişmeler ve müşterinin belirleyiciliğinin önem kazanması ve • Liberal paradigmaların öne çıkışıdır.
Endüstri sonrası toplumda öne çıkan bilgi ve hizmet işlerinde çalışan beyaz yakalı olarak tanımlanan işçilerin genel özelleri nelerdir?
Beyaz yakalı olarak tanımlanan işçilerin genel özelleri şunlardır: • Eğitimli, • Çalıştığı işte uzman, • İş süreçlerinin bütünü hakkında bilgi sahibi, • Çok yönlü, • Yaratıcı, • Muhakeme ve analiz yeteneği kuvvetli, • Yeni teknolojileri kullanabilen, • İnisiyatif alabilen, • Gelişimi açık, • Takım çalışmasında uyumlu ve • Esnek çalışmaya uyumlu.
Jean M. Twenge’e göre, “Ben nesli” olarak tanımladığı 1970, 1980 ve 1990’larda doğmuş insanların temel özellikleri nelerdir?
“Ben nesli” olarak tanımlanan insanların temel özellikleri şunlardır: • Bireyci ve kendine odaklı, • Çok para kazanma isteği, • İyi bir kariyer isteği, • Kendi tarzıyla fark yaratma isteği, • Kendi hayallerinin, arzularının peşinden gitme, başkalarının ne düşündüğünü umursamama, • Şöhret olma arzusu yoğun, • Depresif ve yalnız, • Dine ve kiliselere, özellikle kısıtlayıcı kurallar dayatan dinsel inanışlara ve kurumlara mesafeli, • Siyasete, protesto gösterilerine ve oy kullanmaya daha az ilgili, • Farklılıklara hoşgörülü, • Komşulara ve dış çevreye karşı güvensiz, • Açık sözlü ve • Duyguları yansıtmada rahat.
Geniş anlamıyla çalışmayı tanımlayınız.
Geniş anlamda çalışmayı “Mal, hizmet ve bilgi üretmek için gerçekleştirilen faaliyetler” olarak tanımlayabiliriz.
Çalışma kültürü nedir?
Çalışma kültürü, bir toplumda çalışmaya yönelik değer, tutum, inanç ve davranışlardan oluşan bir bütün olarak tanımlanabilir. Çalışma kültürü dönemler ve toplumlar itibarıyla farklılıklar göstermektedir.
Çalışma kültürünün dönemlerini anlatınız.
Çalışma kültürünü merkeze aldığımızda, üç farklı dönemi öne çıkarmak mümkündür. Birincisi, tarımsal yapının hakim olduğu tarım toplumlarında ortaya çıkan çalışma kültürü. İkincisi, tarım toplumlarındaki yapının endüstrileşmeyle birlikte farklı bir hâl aldığı, ortaya yeni ve bambaşka bir çalışma kültürünün çıktığı endüstri toplumu dönemi. Üçüncüsü, özellikle son otuz yılda hız kazanan değişimlerle birlikte endüstri toplumundaki çalışma kültüründe önemli değişimlerin yaşandığı endüstri sonrası toplum olarak nitelenen dönemdir.
Tarım toplumlarında "Güç" neyi ifade etmektedir?
Tarım toplumlarında “güç” daha fazla toprağa ve fiziki kuvvete sahip olmaktan geçmektedir.
Tarım toplumlarında çalışma kaynağı nedir?
Tarım toplumlarında çalışmayı belirleyen şey toprağın işlenmesidir. Çalışma kültürü de tarımsal üretime dayalı olarak şekillenir.
Zanaatkârlık nedir?
Zanaatkârlık küçük işletmelerde, az sayıda insanın el emeğiyle üretimde bulunduğu bir çalışma şeklini yansıtmaktadır.
Tarım toplumlarında toplumsal rollerde erkek egemenliğinin sebepleri nelerdir?
Dış tehditler karşısında caydırıcı olması, hem bütün alanlarda güvenliği sağlaması hem de toprağın işlenmesinin fiziki güce dayanması erkek egemenliği beraberinde getirmiştir.
Köye dayalı yaşamda çalışma hayatında öne çıkan değerler nelerdir?
Dayanışma, iş birliği, kanaatkârlık, kadercilik, tevekkül ve yakın çevreye güvendir.
Endüstri toplumlarında aklın önem kazanması hangi tarihte gerçekleşmiştir?
Endüstri toplumunda akıl toplumsal yaşamda merkezi önem kazanmıştır. Toplumsal yaşamda özellikle din, metafizik ve geleneksel düşünce yerine aklın merkezi önem kazanmasının arka planı 15. yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlayan Reform ve Rönesans hareketlerine götürülebilir.
Endüstrileşme girişimlerinin başlangıç tarihi nedir?
İnsanlık tarihini etkileyecek ölçüde büyük değişimlerin yaşandığı endüstrileşme girişimlerinin ilk ayak sesleri 1750’li yıllarda duyulmaya başlamıştır. 1800’lü yıllar ise endüstrileşmenin tüm Avrupa’yı etkisi altına aldığı ve büyük değişimler yarattığı dönemdir.
Freyer’in ortaya koyduğu teknik aşamaları sırasıyla yazınız.
Dokuma endüstrisi dalgası, Demir çelik dalgası, Ulaştırma dalgası, Kimya çağı, Elektrik endüstrisi dalgası ve Benzin motoru çağı.
Elektrik endüstrisi dalgasını anlatınız.
Elektrik endüstrisi dalgası; telefon ve telgraf 1830 ile 1840 yılları arasında icat edilir. Ancak bu dalga büyük bir endüstri olarak 19. yüzyılın son çeyreğinde, kuvvetli akım tekniğine geçişle birlikte başlar. Bu yeni endüstri bütün kendisinden önceki endüstrileri kökten değiştirir. Elektrik sayesinde taşıma ve ulaştırma farklı bir şekle bürünür.
Endüstri ve tarım toplumlarının birbirinden ayrıldığı en önemli nokta ne olarak görülmektedir?
Endüstri toplumunun tarım toplumundan ayrıştığı en önemli noktalardan birini işletmenin aileden ayrılması oluşturmaktadır.
İşçi sınıfı terimini açıklayınız?
İşçi sınıfı, hayatlarını sadece o işi yaparak kazanan, belirli saatler içinde emeğini fabrikanın hizmetine sunan, fabrika çalışma tarzına uyan, endüstri toplumuna özgü bir sınıftır.
İşçilere son derece düşük ücretler ödenmesinin sebebi nedir?
Kentlerde yoğun bir işsizliğin bulunması, iş bulabilmek ve karnını doyurabilmek için minimum koşulları kabul etmeye hazır binlerce insanın varlığı, işverenle-rin son derece düşük ücretler ödeyerek çalışanların emeklerini sömürmesine neden oluyordu. Bu son derece sert ve acımasız çalışma şartlarının oluşması zamanla işverenler karşısında zayıf konumda bulunan ve kişisel girişimlerle sonuç alamayacak olan çalışanlarda bir çıkar ve sınıf bilinci oluşmasına da neden olmuştur.
Yeni işadamı tipolojisini anlatınız.
Kazanma tutkusunu içselleştirmesi, kazandıklarını tasarruf etmesi, lüks tüketimden kaçınması, birikimlerini yatırımda kullanması ve paradan para kazanmayı yani faizi de meşru görmesi gerekmektedir.
Yeni girişimci sınıfı Weber'in tanımı ile yazınız.
Weber’in köklerini Protestan ahlakına dayandırdığı çok çalışan, tasarruf yapan, lüks tüketimden kaçınarak kazandığını üretime harcayan, bedensel zevklerini kontrol altına alan, kazanç hırsını da meşru sayan yeni bir girişimci sınıf ortaya çıkacak, para kazanma ve kazanç hırsı meşru görülecektir.
İnsan doğa ilişkisindeki değişimler nelerdir?
İnsanın akıl ve pozitif bilimle doğanın yasalarını keşfetmesi, teknoloji ve endüstrileşme ile yasalarını keşfettiği doğanın hakimi hâline gelmesi endüstri toplumunda insan-doğa ilişkisinde önemli değişimler yaratır. İnsanın tarım toplumundaki kendisi dışında şekillendirilen bir dünyadaki pasif nesne konumundan, endüstri toplumunda akıl/bilim/teknoloji ile doğayı hükümdarlığı altına alıp doğanın hakimi hâline geldiği kuvvetli bir özne konumuna geçiş, insanın yeryüzünün tanrısı hâline gelmesi söz konusudur.
Bilimsel yönetimi oluşturan kombinasyonlar nelerdir?
Gelişigüzel yöntemler değil, bilimdir. İhtilaf değil, uyumdur. Bireycilik değil, iş birliğidir. Sınırlı üretim değil, maksimum üretimdir. Her işçinin en üst verimlilik ve refah düzeyine gelişidir.
Fordist üretim modelinden beklenen nedir?
Fordist üretim modelini uygulayan fabrikalarda işçi, montaj hattının bir uzantısı olarak görülüyor ve kendisinden beklenilen işi sorgulamadan yerine getirmesi bekleniyordu. Bu durum iş süreçleri üzerinde çalışanın yabancılaşmasına yol açıyordu. Montaj hattında çalışan işçilerin ikamelerinin kolay olması, herhangi bir itaatsizlik ve verimsizlik durumunda bu işçilerin işten çıkarılmasını ve çok kısa bir sürede bu işçilerin yerinin doldurulmasını da beraberinde getiriyordu. Montaj hattı, bürokratik ve hiyerarşik yapılanma, çalışanların kararlara ve iş süreçlerine katılım hakkının olmadığı bir iş yapılanmasını ortaya çıkarıyordu. Fordist üretimin büyük verimlilik ve kârlılık sağlaması, bu üretimin kısa zamanda endüstri toplumunun temel üretim tarzı hâline gelmesine yol açtı.
1970'li yıllarda yaşanan krizin sebeplerini yazınız.
1970’li yıllarda endüstri toplumunun, fabrikaların, kitle örgütlerinin ve sendikaların krize girmesinin önemli nedenleri bulunmaktadır. Bu nedenlerin en öne çıkanları teknolojide yaşanan gelişmeler, teknolojilerin ucuzlaması ve yaygınlaşması, müşteri taleplerinde yaşanan değişmeler ve müşterinin belirleyiciliğinin önem kazanması ve liberal paradigmaların öne çıkışıdır.
Beyaz yaka olarak tanımlanan işçilerin özellikleri nelerdir?
Beyaz yakalı olarak tanımlanan işçilerin genel özellikleri eğitimli, çalıştığı işte uzman, iş süreçlerinin bütünü hakkında bilgi sahibi, çok yönlü, yaratıcı, muhakeme ve analiz yeteneği kuvvetli, yeni teknolojileri kullanabilen, inisiyatif alabilen, gelişime açık, takım çalışmasına uyumlu ve esnek çalışmaya uyumlu olmalarıdır.