aofsoru.com

Türkiye´nin Toplumsal Yapısı Dersi 5. Ünite Özet

Türkiye’Nin Toplumsal Yapısı

Giriş

Eğitim kurumu, bir toplumdaki/gruptaki insanların eğitimle ilgili ilişkilerini düzenleyen kurumdur.

Eğitim: Kısa Bir Sosyolojik ve Tarihsel Arka Plan

Eğitim kurumu da toplumlardaki eğitim ilişkilerini düzenler. Eğitim kurumunun açık ve gizli olmak üzere iki tane işlevi vardır. Eğitim kurumunun bilinen ve eğitim kurumundan beklenenler açık işlevlerdir. Bu işlevleri şöyle sıralayabiliriz;

  • Toplumsallaştırma ve kültürün aktarımı
  • Mesleki beceriler kazandırma
  • Bir arada yaşama kültürü kazandırma

Eğitimin gizli işlevleri, eğitim kurumlarından açık olarak beklenmeyen ama eğitimle birlikte ortaya çıkan bazı dolaylı işlevlerdir. Bu işlevleri şöyle sıralayabiliriz;

  • Suç oranlarını azaltma
  • Eş bulma
  • İşsizliği azaltma
  • Aşağıdan yukarıya dikey hareketliliği artırma

Her dönemin ihtiyaç duyduğu kişilik tipi/insan ihtiyacı değiştiği için dönemlere göre eğitimin yapısı da değişmektedir.

Tarım toplumlarında nüfusun büyük bölümü köylerde/ kırsal alanlarda yaşamaktadır. Tarım toplumlarında, nüfusun büyük bölümünün yaşadığı köylerde dine dayalı eğitim yaygındır ve eğitimde, dinî kuralların öğretilmesi öne çıkar. Tarım toplumlarında günümüzdeki üniversite eğitimine benzer eğitim, nüfusun çok küçük bir bölümü için geçerlidir.

Sanayi toplumları, fabrikaların yaygınlık kazandığı ve üretimin fabrikalarda gerçekleştiği toplumlardır. Sanayileşme sürecinde, yüzbinlerce insanın yaşadığı sanayi kentleri ortaya çıkar. Sanayi toplumlarında en öne çıkan ihtiyaçlardan biri, düzen ve disiplinin sağlanmasıdır. Sanayi toplumunda fizik, kimya, biyoloji, mühendislik teknik bilimler ağırlık kazanmıştır. Sanayi toplumunda eğitimin temel özellikleri şunlardır;

  • Kitle eğitimi söz konusudur.
  • Kitle ölçüm sistemleri söz konusudur.
  • Sanayi toplumunda hem toplumsal alanda hem de çalışma hayatında düzen önemlidir.
  • Eğitim de dakiklik önemlidir.
  • Ezberci eğitim sistemi önemlidir.
  • Devletin, kamunun hizmet alana göre önceliği söz konusudur.

1970’li yılların ikinci yarısında bilgisayar, elektronik ve iletişim teknolojilerinde önemli gelişmeler ortaya çıktı. Bu durum yeni teknolojileri kullanabilen, hızlı teknolojik değişimlere uyum sağlayabilen, eğitimli, vasıflı, yaratıcı uzman bir çalışan profiline ihtiyaç ortaya çıkardı. Yeni teknolojiler, vasıfsız, mavi yakalı emeğe duyulan ihtiyacı azalttı. Sanayi toplumlarında eğitim yapısındaki bu gelişmelerle birlikte şu değişiklikler ortaya çıktı;

  • Ezberci eğitim yerine, eleştirelliği, farklı düşünmeyi öne çıkartan bir eğitim yapısı öne çıktı.
  • Herkese aynı eğitim yerine, alanla ilgili belirli derslerin zorunlu olarak alındığı ve kalan dersler için öğrencilerin ilgi alanlarına göre çok geniş bir seçmeli ders havuzundan ders seçebileceği sistem öne çıktı.
  • Eğitimde teknoloji kullanımı ve interaktif ders yöntemi ortaya çıktı.
  • Bilgisayar teknolojileri ve internet sebebiyle dünyada yaşanan gelişmeleri takip edebilen, yabancı dil bilen öğretmen ve öğrenci profili önem kazandı.
  • Küresel düzeyde bağımlılığın artması ile ülkeler arasında öğrenci değişimi yaygınlık kazandı.
  • Klasik eğitim alamayanlar için çok zengin çeşitlilikte açık öğretim, uzaktan/ online eğitim seçenekleri oluştu.
  • Eğitimde de 1980’li yıllardan itibaren gelişmiş ülkelerde ilköğretimden, üniversitelere kadar her düzeyde özel eğitim kurumları yaygınlaştı.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitim

Osmanlı İmparatorluğu’nda sosyal tabakalaşmada yönetenler ve yönetilenler olmak üzere iki kesim olup yönetenler ilmiye kesimi, imparatorluğun yönetim, yargı ve eğitimle ilgilenen ve iyi bir medrese eğitimi alan kişilerden oluşmaktaydı. Yönetilenler ise çocukluktan itibaren değişik mekteplerde özellikle dini eğitimin öne çıktığı bir eğitim almaktaydılar. Osmanlı İmparatorluğu’nda çocukların yaygın eğitim aldığı okullar “sıbyan mektepleri”dir. Günümüzde ilköğretim okullarına karşılık gelen bu okullar, 5-6 yaşından itibaren çocukların gittiği okullardı. Orta ve yüksek öğretimin verildiği kurumlar olarak medreseler öne çıkmaktaydı. Medreselerin gelişmesindeki en yüksek seviye, Kanuni Süleyman zamanında teşkilatlanan “Süleymaniye Medresesi’dir. Bu medresenin en önemli özelliği Tıp Medresesi, Darü’ş Şifa ve riyaziyat öğrenimine mahsus dört medrese ile din dışı alanlara da kalifiye eleman yetiştiren bir kurum olmasıdır. Osmanlı’da çocukların dinî eğitim ağırlıkta olmak üzere gittiği mektepler, imparatorlukta çok yaygındı. Osmanlı’da saray içerisinde bulunan güvenilir devlet adamı ve subay yetiştirilen okullara Enderun Mektebi adı verilirdi. Batıda Rönesans, Reform, Aydınlanma dönemleriyle birlikte dinî eğitimin ağırlığı azalıp giderek pozitif bilimlerin eğitimi öne çıkıyordu. Osmanlı İmparatorluğu ise 1700’lü yıllarda güç kaybetmeye başlayınca Osmanlı’da özellikle Batılı tarzda eğitim veren çok sayıda okul açıldı. Yurt dışına öğrenci gönderilip, eğitimde yeniden yapılanma organize edildi ve eğitim kurumlarında ders vermeleri için yurt dışından yabancı hocalar getirildi. 1800’lü yıllar öncelikle askeri alanda başlayan sonrasında ise mühendislik, tıp, memuriyet vb. alanlarda devam eden çok sayıda okulun açıldığı, yabancı dil eğitiminin yaygın olduğu dönemdir.

Türkiye’de Eğitim

Cumhuriyet ilan edildiğinde okuma yazma bilen nüfusun oranı ise yaklaşık %10’du. Cumhuriyet dönemi modernleşmesinde belirleyici olan isim Atatürk’tür. Cumhuriyet döneminde eğitim alanında yapılan ilk köklü değişiklik, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki koordinesiz, dağınık eğitim yapısının ortadan kaldırılması oldu. 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) kanunu çıkarıldı. Bu kanun ile medreseler kapatıldı ve bütün okullar Maarif Vekaleti’ne (Millî Eğitim Bakanlığı) bağlandı ve eğitimde var olan dağınıklığın ortadan kaldırılması hedeflendi. Yabancı okullara yönelik katı düzenlemeler getirildi. Eğitim tek bir bakanlıkta toplanmış, böylece Cumhuriyet kadrolarının hedeflediği ilkeler merkezinde devlet eliyle bir eğitim politikası uygulaması mümkün hale gelmişti. Eğitime Millilik ve Laiklik kavramı geldi. 1926 yılında karma eğitime geçildi. 1 Kasım 1928 tarihinde harf devrimi gerçekleştirildi ve yeni yazı dili olarak Latin alfabesi kabul edildi. 1932 yılında Türk Dil Kurumu kuruldu. Ortaöğretim ve lise 3’er yıllık eğitim şeklinde düzenlendi. 19 Şubat 1932’de ilk Halkevleri açıldı. Amaç, farklı alanlarda halka hem eğitim verme hem de farklı kurslarla mesleki beceriler kazandırmaktı. Atatürk’ün ölümünden sonra 1950 yılına kadar, ülkede temel politikaları belirleyen isim olarak İsmet İnönü öne çıktı. Bu dönemde eğitim alanında öne çıkan en önemli kurum, 17 Nisan 1940 tarihinde kurulan Köy Enstitüleridir. Köy Enstitülerinde, köy okullarında eğitim verecek öğretmenlerin yetiştirilmesi amaçlandı. İlk yüksek köy enstitüsü, 1942-43 öğretim yılında, Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde açıldı. 1940 yılında bir tercüme bürosu kurularak yüzlerce dünya klasiği Türkçeye çevrilmişti. Demokrat Parti dönemi, ekonomi ve siyasette liberal politikaların öne çıkarılmaya çalışıldığı, dini alanda yumuşamanın yaşandığı dönem olarak bilinir. 1950’li yıllarda ilk ve orta öğretimde zorunlu din dersleri müfredata girer. Köy Enstitüleri 1954 yılında kapatılarak öğretmen okullarıyla birleştirilir. Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini;

  • Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen yurttaşlar yetiştirmek,
  • Hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek,
  • İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak, meslek sahibi yapmak.

1971-1980 dönemi siyasi istikrarsızlığın yoğun olduğu yıllardır. Üniversite sınavları da dâhil olmak üzere çok sayıda sınav yapan ÖSYM 1974 yılında kuruldu. 1980’li yıllardan sonraki süreçte eğitimde anaokulundan başlayarak her düzey de özel eğitim kurumlarının sayısı artmıştır. Zorunlu eğitim, 1997 yılında 8 yıla çıkarılmıştır. 2012 yılında her düzeydeki eğitim kurumunda kıyafet serbestisi getirildi. Zorunlu eğitim 30 Mart 2012 tarihinde 12 yıla çıkarıldı ve günümüzde de 4 yıllık 3 aşamadan oluşan 12 yıllık zorunlu eğitim söz konusudur. Türkiye’de farklı kategorilere göre eğitim veren düz liseler, meslek liseleri, fen liseleri, imam-hatip liseleri, güzel sanatlar liseleri, özel liseler bulunmaktadır.

Cumhuriyet’ten günümüze okuryazarlık oranı %10’lardan %95’lere yükseldi. Birkaç üniversiteden 180’in üzerinde üniversite sayısına ulaşıldı.

Dünyada eğitim sisteminde özellikle 1980’li yıllardan sonra iş dünyasında, çalışma hayatında bilgisayar teknolojilerinin yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla yeni bir çalışan tipine ihtiyaç duyuldu. Çocukluktan itibaren teste odaklanmış ve hayatı sınavlarla başarılı olmak için koşuşturmakla geçmiş kişilerin üniversite ve sonraki süreçte analiz etme, yorumlama, bütünleştirme, eleştirel/ farklı düşünme konusunda önemli eksiklikleri ortaya çıkmıştır. Sanayi toplumundaki kitle eğitiminin yerine, günümüzde kişilerin güçlü oldukları yönleri öne çıkarabilecekleri, zorunlu dersler dışında çok farklı alanlardan derslerde alabilecekleri, kendilerini ifade etmeye, araştırmaya, proje çalışmalarına dayalı eğitim anlayışı öne çıkar. Türkiye’de kitle eğitimi ön plandadır. Kitle eğitiminde nitelik değil, mezun sayısı önem kazanmaktadır. Kitle eğitimi herkese aynı eğitimi verip, aynı sınavları yapıp, farklılıkları törpüleyip, benzer özelliklere sahip mezunlar vermeyi amaçlamaktadır. Kitle eğitiminin özellikleri;

  • Farklılıkları dikkate almayan herkese aynı eğitimi veren bir müfredat, • Kesin sınırlarla ayrılmış eğitim aşamaları,
  • Ezberciliğe dayalı eğitim sistemi,
  • Otoriter bir öğretmen ve otoriter öğretmenin anlattığının kabulüne/ sorgulanmamasına dayalı eğitim anlayışı,
  • Merkezî, teste dayalı sınav sistemi,
  • Benzeşmenin öne çıkarılıp, farklılığın törpülenmesi, eleştirelliğin, sorgulanmanın engellenmesine dayalı yapı.

Türk eğitim sistemi bürokratik bir özellik gösterir. Özellikle genç nüfusun sayısının da fazla olması ve daha çok kişiye eğitim verilmesi amacıyla Türkiye’de okulların mimari yapısı büyüklük üzerine kuruludur. Sınıflar yüksek tavanlı ve büyük ölçülerde yapılır. Yönetici ve yönetilen arasında katı sınırlamalar bulunmaktadır. Üstlere itaat önemlidir. Öğrencilerden beklenen, okul yönetiminin ve öğretmenlerin isteklerini sorgulamadan, tartışmadan, eleştirmeden yerine getirmeleridir.

Türk eğitim sistemi açısından en temel özellik ve sorunlardan biri sürekli değişen sınav sistemleridir.

Türkiye’de 1980 yılı başından itibaren piyasa ekonomisine yönelik uygulamalar sonucunda eğitimde özel sektörün yer alması desteklenmiştir. Özel sektörün eğitimde yer alması eğitim kalitesi açısından okullar arasında ve sınav başarılarında çok büyük farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özel okullarda klasik bir müfredat takibi yapma yerine sınava yönelik test çalışmalarına ağırlık vermekte, test tekrarları yapmaktadır.

Özel okullarda da devlet okullarında da günümüzde akıllı sınıflar, akıllı tahtalar, projeksiyonlar, bilgisayarlar eğitim sürecinde yaygın olarak kullanılıyor. Eğitimde kalitenin arttırılması noktasında öğrenci sayılarının, farklı programlar için en verimli olabilecek şekilde belirlenmesi gerekmektedir.

1980’li yılların başında yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması ekonomide ve etkileşimde serbestliğin öne çıkmasına, eğitimde de yerel, bölgesel ve ulusal sınırların aşılmasına sebep oldu. Üniversite öğrencileri eğitimine yurt dışındaki anlaşmalı üniversitelerin ilgili bölümlerine gidebilir oldular.

Millî Eğitim Bakanlığının e-Okul uygulaması ile yeni sistemle öğrencilerin notları, ödevleri, sınav tarihleri, sınav sonuçları vb. çok farklı unsurlar internet üzerinden takip edilebilir hâle geldi.

Gelişmiş ülkelerde son yıllarda öne çıkan eğilim, üniversiteler yerine meslek kazandırmada öne çıkan kurumlara gitmenin daha yaygınlık kazanmasıdır.

Üniversite tercihi yapan birçok öğrenci, tercih yaparken okuyacakları bölümün gelecekteki kariyerleri açısından nasıl bir yön çizeceği konusunda yetersiz bilgiye sahiptir. Bu nedenle öğrencilerin kişilik yapısına göre, ortaöğretimden itibaren doğru alanlara yönlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email