Suç Sosyolojisi Dersi 8. Ünite Özet
Nefret Söylemi Ve Nefret Suçları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Türkiye’de Yasalar ve Nefret Suçları
Nefret suçları, ırk, etnik köken, doğum yeri, dil, din, mezhep, siyasi düşünce, siyasi tercih, felsefi düşünce, bedensel engel, cinsiyet ve cinsel tercih gibi konulardaki önyargılara bağlı olarak içlenen. Bu kadar geniş bir alanda görülebilen bir suç türü olarak nefret suçlarını diğer suç türlerinden ayırt etmede, yasalar belirli maddi unsurları esas almaktadır. Bir eylemin kanunen suç olarak kabul edilebilmesi için yasalarda açıkça suç olarak tanımlanmış olması gereklidir. Başka bir deyişle, hangi eylemlerin nefret suçu tanımlamasına gireceği, kanunlarla belirlenmelidir. Anayasamızın 10. Maddesi, “kanun önünde eşitlik” ilkesini; 24.Maddesi“düçünce ve kanaat özgürlüğünü”; 25. Maddesi ise “inanç ve düşünce özgürlüğünü” getirmektedir
Nefret Suçlarının Kapsamını ve Sınırları
Bir eylemin suç olarak gösterilebilmesi için, bu eylemin yasalar tarafından suç olarak tanımlanmış olması şarttır. Ülkemizde nefret suçları Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında suç olarak tanımlanmış bir dizi eyleme karşılık gelir. TCK’nın 115. ve 122. Maddeleri, nefret suçlarını tanımlayarak bu suçun maddi unsurlarını ortaya koyar. TCK’ya göre nefret suçu, bir kimsenin dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlamak ya da bunları açıklamaktan veya yaymaktan menetmek; dini inançların yerine getirilmesine engel olmak; inanç, düşünce ve kanaatlerden kaynaklanan yaşam tarzına müdahalede bulunmak; dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle bir kimsenin kamuya arz edilmiş bir hizmetten yararlanmasını, içe alınmasını ve olağan bir ekonomik faaliyette bulunmasını engellemek eylemlerini kapsar. Dünya genelinde nefret suçlarının hukukî tanımı Türkiye’deki tanıma oldukça benzerdir. Nefret suçlarının yaygın motiflerini din, dil, ırk, etnik köken, inanç, kanaat, yaşam tarzı, cinsiyet ve cinsel tercihle ilgili farklılıklar meydana getirir.
Nefret Suçlarının Faillerinin Genel Özellikleri
Yapılan araştırmalarda nefret suçlarını en çok işleyen faillerin ortak özellikleri tespit edilmiş ve failler üç gruba ayrılmıştır: Maceracı failler, reaktif failler ve misyoncu failler. Maceracı failler, genellikle genç yaştaki insanlardır. Organize olmayan bir şekilde, grup içi dinamiklerle bireysel olarak hareket ederek bu tür suçlara yönelen gençler, içledikleri nefret suçu sayesinde bir tür övünme ve böbürlenme hikâyeleri yaratırlar. Bu tür failler için en temel suç motifi grup içerisinde kabul görme ve kendini ispat etmedir. Reaktif failler ise adından anlaşılacağı gibi, bir duruma reaksiyon göstererek nefret suçu içleyen faillerdir. Reaktif failler, toplumsal statülerinden veya sosyolojik konumlarından ötürü kendi kendilerine bir takım hak ve ayrıcalıklar atfederler. Kendilerine atfettikleri hak ve ayrıcalıkların başka insanlar tarafından (örneğin Amerika’da siyah derili insanlar tarafından) tehdit edildiği vehmine kapıldıkları anda nefret suçu eğilimi baç gösterir. Araştırmalar, reaktif faillerin tehdit olarak gördükleri kişilerle genellikle yakın mekânsal ilişki içerisinde olduklarını ortaya koymuştur. Bu nedenle reaktif failler ile nefret suçunun mağduru olan kişiler iç yeri, okul, mahalle gibi ortak mekânlarda bulunurlar. Misyoncu failler nefret suçlarında en tehlikeli eylemler sergileyen ve en fazla şiddete eğilimi olan faillerdir. Nefret suçlarının misyoncu failleri kurbanlarının varlıklarını meşru kabul etmezler. Bu failler için kurbanlar dünyada var olmaması gereken, aşağı düzeydeki varlıklardır. Bu nedenle “dünyayı veya ulusu bir an önce bu aşağı derecedeki varlıklardan kurtarmak” gibi bir misyonu yerine getirdiklerine inanarak nefret suçları içlerler.
Bir Nefret Suçu Türü Olarak Yabancı Düşmanlığı
Irkçılıktan farklı olan ama ona çok benzeyen bir başka yaygın nefret suçu ise yabancı düşmanlığıdır (zenofobi). Yabancı düşmanlığı ırkçılıktan farklı olarak kültürel farklılıklara dayanmaktadır. Yabancı düşmanlığında aidiyet ve mensubiyet hisleri önemli rol oynar. Belirli bir gruba dinsel, ideolojik veya kültürel aidiyet hisseden bir grup, bu aidiyeti hissetmeyen veya bu mensubiyetin dışında kalan gruplara veya bireylere karşı nefret hissedebilir. Bu nefret kitlesel boyuta vardığında, nefret suçlarının farklı çeşitlerini birbirine dönüştürecek bir güç haline gelebilir. Kitlesel duygulara dayanan nefret suçları, birbirine dönüşebilen suç türleridir. Örneğin yabancı düşmanlığı ırkçılığa dönüşebilir. Bedensel özellikleri bakımından ev sahibi toplumdan farklı olan bir göçmen grubunu ele alalım. Bu göçmen grubu aidiyet ve mensubiyet yoluyla zaman içerisinde yeni kültürel atmosfere uyum sağlasa bile bu göçmen topluluğuna karşı ev sahibi toplumun ön yargıları ırkçılığa dönüşebilir. Örneğin ABD’ye göç eden Hintlileri ele alalım. Hintliler birkaç kuşak sonra kusursuz biçimde İngilizce konuşmaya başladığında Amerikan yaşam tarzına yüksek düzeyde uyum sağlasalar bile ırkçı grupların nefret objesi olmaktan kurtulamazlar. Zira bu tür nefret örgütleri için bedensel farklılıklar kültürel farklılıklardan önce gelir.
Nefret Söylemi ve Nefret Suçlarının Sosyolojik Sonuçları
Nefret söyleminin olumsuz sosyolojik sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz: Nefret söyleminin en belirgin sonuçlarından biri, nefret söylemine veya nefret suçlarına maruz kalan mağdurların sessizleşmesidir. Toplumdaki bazı gruplar, diğer grupları ötekileştirip onlar hakkında basmakalıp yargılar ürettiğinde, ötekileştirilen gruplar üzerindeki baskı artar ve bu gruplar kamusal yaşamda silikleşir, pasifleşir ve demokratik sisteme güçlü bir katılım gösterme cesaret ve motivasyonlarını yitirebilir. Bu durum, kamusal yaşama eşit ve özgür katılım hakkının herkes tarafından demokratik bir şekilde kullanılmasını engelleyecektir. İkincisi, nefret söyleminin ve suçlarının yaygın olarak izin verildiği, görmezden gelindiği, göz yumulduğu veya teşvik edildiği toplumlarda sıradan insanlar, farklı düşünenlerden, farklı din ve kökenden olanlardan, farklı görünüştekilerden, farklı cinsel eğilime sahip olanlardan, kısaca ötekilerden korkar, nefret eder ve en ileri biçiminde nefret ettiği kişileri kendi varlığına bir tehdit olarak görür ve ortadan kaldırmayı düşünür veya kaldırılmasını onaylar. Üçüncüsü, nefret söylemi ve nefret suçları, demokrasinin çoğullaşmasının, derinleşmesinin engelleyen temel bir eğilimdir. Bu açıdan, hem yerel hem de küresel düzeyde nefret söylemi ve nefret suçları; sosyal ilişkiler, kültürel alışverişler, siyaset yapma alışkanlıkları ve kültürü açısından da açık bir tehdittir. Dördüncüsü, Nefret söylemi ve nefret suçlarının Habermas’ın müzakereci demokrasi olarak nitelediği ve tüm farklı kimliklere sahip grupların özgürce konuşabildiği bir kamusal alanın sınırlarını daraltmasıdır. Beşincisi, toplumda farklı gruplara karşı nefret söyleminin ve nefret suçlarının yaygınlığı, toplumsal barışı tehdit etmekle kalmaz, kitlesel linç, pogrom vb. şiddet eylemlerinin ortaya çıkmasına elverişli bir zemin hazırlar. Başka bir şekilde ifade edersek nefret söyleminden nefret suçlarına gidilen yol çok kısadır.
Yeni Medya Teknolojilerinin Yarattığı Alternatif Kamusal Alanların Demokratik Potansiyeli ve Nefret Söylemi Açısından Yarattığı Olumsuz Sonuçlar
Yeni medyanın (dijital teknolojiler, sosyal ağlar, cep telefonu vb.) alternatif bir kamusal alan ve sivil toplum alanı olduğu görüşü yaygın olarak savunulmaktadır. Buna göre sosyal ağların, yeni ağ toplumunun kamusal alanı haline gelmiç ve çevrimiçi tartışma ortamı olarak kullanılmaya başlanmıştır. İnternet ve sosyal ağlar ana akım medyanın aksine interaktif bir iletişim sağlamakta ve bireylerin fikirlerini paylaşmasını ve başka insanlara duyurmasını, tartışmasını, bilgi sahibi olmasını kısaca demokratikleşmesini sağlamakta, kendisi gibi düşünen diğer insanların farkına vararak suskunluk sarmalını kırıp daha cesurca hak arayışına çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bununla birlikte, yeni medya platformları aracığıyla toplum söz hakkı istemekte, kendini ifade etmekte, siyasetçilerin iletilerine yorum yapmakta, desteklemekte ya da karşı çıkmaktadır. Öte yandan, yeni medyanın ötekine ihtiyaç duymadan benzer insanların bir araya gelmesini sağlayan kapalı gettolar halinde sanal cemaatler oluşturmak için bir zemin olduğu yönünde tezler ortaya atılmaktadır. Sanal cemaatlerde insanlar içine girecekleri grupları seçtikleri Nitekim yeni medyanın çeşitli uzamları ve toplumsal paylaşım ağları, kamusal alanda kendilerine yeterince yer bulamadıklarını düşünen, genellikle de toplumsal güçler tarafından dışlanan, meşruluğu sorgulanan ırkçı örgütlenmeler tarafından da yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yönüyle, bu platformların ırkçı ve ayrımcı nefret söylemleri için sokaksız ve hareketsiz bir kamusal alan haline geldiğini tespit etmek gerekiyor. Bu kapsamda, yeni medya platformlarının bazılarının kapalı nefret gettoları haline geldiği tartışılmaktadır.
Gündelik Yaşamda ve Yeni Medya Platformlarında Ortaya Çıkan Nefret Söylemi ve Nefret Suçları ile Mücadele Etme
Eğitim baçta olmak üzere, hukuk, medya vb. toplumsal kurumların ürettiği nefret söylemleriyle mücadele ancak bu kurumlardaki zihniyet dönüşümü ile mümkün olabilir. Dolayısıyla öncelikle, bu kurumların çokkültürlü, çok taraflı, eşitlikçi, çoğulcu, müzakereci ve demokratik bir anlayışla yeniden düzenlenmesi acil ve öncelikli eylem planı olmalıdır. Ayrıca, öğretim kademelerinin her düzeyinde (ilköğretim, ortaöğretim, lisans, halk eğitimi, açık öğretim) eleştirel medya okur- yazarlığının geliştirilmesi de bu adımın tamamlayıcı bir boyutu olarak mutlaka müfredatta yerini almalıdır. Eleştirel medya okuryazarlığı dersleri kapsamında, yeni medya platformlarında üretilen cinsiyetçi, ırkçı, yabancı düşmanı ve ayrımcı söylemlerin örnekleri analiz edilerek örnek olaylar üzerinden nefret içeriklerinin hangi bağlamlarda ve hangi düzeylerde üretildiğinin bilgisi verilerek öğrencilerde bu konuda bir farkındalık oluşturulması ve eleştirel bir tutum geliştirilmesi sağlanabilir. Basın meslek örgütleri de medya profesyonellerinin bilerek, kasten ya da farkında olmadan dolaşıma soktukları ve yeniden ürettikleri nefret söylemleri konusunda uyarı, kınama ve etkili yaptırımlar içeren uygulamaları yapabilmelidir. Bu konuda, ilgili sivil toplum kuruluşları ve basın meslek örgütleri nefret söylemi ve nefret suçlarının basındaki ve yeni medya üzerindeki örneklerini belirleyerek periyodik olarak kamuoyuyla paylaşma ve bilgilendirme sorumluluğunu da üstlenebilmelidir. Bilgi teknolojileri ve yeni medya araçları demokratik standartların geliştirilmesi, bireylere çatışma çözümlerinin öğretilmesi, çok-kültürlü ve çok taraflı anlayışların geliştirilmesi, müzakereci bakış açısının yaygınlaştırılması, ayrımcılık ve hoşgörüsüzlüğün engellenmesi konularında eşitlikçi bir kamusal mecra haline getirilebilir. Bunun için internette konuşma özgürlüğü, özel hayatın gizliliği ve demokratik konuşma haklarının birlikte korunduğu konuşma alanları yaratmak, karşılıklı etkileşim ve katılımı destekleyerek interneti, sivil toplumu ve kamusal alanı güçlendirmek üzere kullanmak gerekir.
Nefret suçlarıyla mücadelenin önemli bir başka boyutu ise, nefret söyleminin ve nefret suçlarının yasalarla önüne geçilmesi gerekliliğidir. Şu ana kadar inşa edilmiş olan ulusal ve uluslararası yasaların bu çok boyutlu ve büyük soruna tek bir çözüm bulamadığı görülmektedir. Açıkçası, ırkçılık, ayrımcılık ve cinsiyetçilik üzerine inşa edilen nefret söylemleri ve nefret suçları toplumun kılcal damarlarına kadar işlemiş bir sorun olduğundan, sadece yasalarla ve hukukla bu sorunun üstesinden gelmek mümkün görünmemektedir. Asıl yapılması gereken, nefret suçuna neden olan anlayışın ve zihniyetin dönüşmesi için yapısal, kurumsal ve bireysel alanlarda nefret söylemlerinin teşhiri, analizi, takibi ve değişimini sağlamaktır.
Yeni medya teknolojileri aracılığıyla yaygınlaşan nefret söylemi ve suçlarına yönelik olarak daha özel bir takım uygulamalara ihtiyaç olduğu açıktır. Nefret söyleminin ve bu söylemin iletişim teknolojileri yoluyla yayılmasının önlenmesi için yasaların daha etkin ve hızlı bir şekilde uygulanabilmesi genişletilmesi için ileri düzeyde uluslararası çabalara ve işbirliğine ihtiyaç olduğu belirtilebilir. Hem gündelik hayatın kültürel, siyasal ve sosyal düzlemlerinde hem de internet ortamlarında nefret suçlarıyla mücadelenin hükümetler, uluslararası kurumlar, servis sağlayıcılar, sivil toplum kuruluşları, eğitim, adalet ve diğer ilgili bakanlıklar, emniyet teşkilatları vb. çoklu aktörlerin etrafında şekilleneceğini söylemek mümkündür. Devlet kurumları, uluslararası ve uzmanlaşmış örgütler, kullanıcılara, özellikle de genç insanlara, ırkçılığın, her türlü ayrımcılığın ve nefretin tehlikeleri üzerine doğru bilgiler sağlayarak ve böylece ırkçı örgütlerin nüfuzlarına karşı koyarak eğitim ve farkındalık kampanyalarına yatırım yapmaya devam etmelidirler. Bilgi, eğitim ve farkındalık kampanyaları, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadelede herhangi bir girişim veya programın hayati bileşeni olmalıdır.