Medya Sosyolojisi Dersi 1. Ünite Özet
Bilim, Toplum, Sosyoloji Ve İletişim Bağı
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Bilim ve Bilimsel Açıklama
Bilim bilme girişimini ifade ederken hiçbir bilginin olmadığı durumlarda ise aşağıdaki aşamalar sırayla takip edilir:
- İsimlendirme, tanımlama/açıklama
- Kategorilere yerleştirme/ayırma
- İlişki kurma, nedensellik bağı ve ileriyi tahmin
İsimlendirme, tanımlama/açıklama: Bu aşama bir şeyin öncelikle isimlendirilerek ve tanımlanarak daha sonra bu tanımlamanın açıklanmasını içermektedir.
Kategorilere yerleştirme/ayırma: Tanımlanan şeylerin belirli benzer ve ayırt edici özelliklerine göre kategori ya da gruplar oluşturulması bu aşamada yapılır.
İlişki kurma, nedensellik bağı ve ileriyi tahmin: Bilim içerisindeki en önemli amaçlardan biri şeyler arasındaki ilişkileri kurmaktır. Bu ilişkiler kurularak belirli sonuçlara ulaşılabilmektedir. Örnek olarak, belirli araştırmalar sonucunda eğitim ile yoksulluk arasında bir ilişki kurulabilmiştir.
Bilgi, önemli olduğu için tarihsel süreç içerisinde farklı biçimlerde üretilerek kontrol edilmeye çalışılmıştır. Orta Çağ Avrupa’sında bilginin üretim ve kontrolü kilisenin elindeyken bu durum 19. ve 20. yüzyılda kapitalizmle birlikte daha çok şirketlerin ve kitle iletişim aygıtları aracılığıyla bu aygıtları üreten şirketlerin elinde olmuştur.
Kapitalizmle birlikte karşımıza iki tür işlevsel bilgi çıkmaktadır:
Birinci Tür İşlevsel Bilgi: Bilim ve Teknolojinin Üretimi: Toplumda, kontrol sahibi güçlerin hedeflerine uygun olarak bilimsel gelişmeyi sağlayan bilginin üretimi bu türde yer almaktadır. Bu tür bilgiyi de teknolojik ve yönetimsel olarak yine iki alt kategoride ele almak mümkündür. Teknolojik bilgi “ürün üreten teknolojiyi” üreten bilgidir.
İkinci Tür İşlevsel Bilgi: Yönetimsel Bilgi: Bu bilgi birkaç temel üzerine inşa edilmiştir. (a) Örgütlenmiş din; (b) örgütlenmiş ahlak; (c) öcü/düşman; (d) bireysel çıkar düşüncesi. Bu biliş yönteminde kişinin yukarıdaki maddelere ilişkin değerleri ödünç alınır ve değiştirilerek kendisine geri iade edilir. Bu bilginin önemi, kitleleri yönetebilme gücünden gelmektedir. Toplum yaşamının her alanında bu bilgiyle karşılaşılabilmektedir.
Sosyali Bilme ve Sosyoloji
Sosyoloji ilk başta Aydınlanma Çağında ortaya çıkmış ve 20. Yüzyılda üniversitelere girerek akademik ve bilim olma özelliğini kazanmıştır. Sosyoloji; “insanı ve toplumu anlama” bilimi olarak ele alınabilir. Sosyoloji bireyden geniş toplumlara, mikrodan makroya çok geniş bir inceleme alanına sahiptir. Sosyoloji örgütlü toplumsal yapılardaki ilişkileri, üretilmiş değerleri, örgütlü ve düşünsel yapıları, güç/iktidar ve otoriteyi, yabancılaşmayı, uyum ve çatışmaları vb konuları ele alır ve inceler.
Comte, Spencer, Durkheim, Marx ve Wever gibi düşünürler, 18. ve 19. yüzyıldan itibaren toplumun bilimsel açıdan incelenebileceğini ve bu yolla anlaşılabileceğini savundurlar. 19. yüzyılda, toplum hareketlenmeleri ve ayaklanmalarının çoğalması, sosyolojinin bu alanlara yönelmesine neden olmuş ve genel olarak bu hareketlenmelerin bir tehlike unsuru olduğu ortaya atılmıştır. İlerleyen süreçte toplumun yaşayan bir organizma olarak ele alındığı dönem başlamış, her insanın bu organizmaya uygun davranması beklenmiş ve davranmayanların da tehlikeli olduğu düşünülmüştür. Yaşayan bir organizma olarak düşünülen toplumun evrimleşmesi de kaçınılmaz olarak görülmüştür. Comte’a göre (1877) bu evrim teolojik ve askeri dönem, adli dönem, bilim ve endüstri dönemi olmak üzere üç aşamadan geçmektedir.
20. yüzyıl, düşünürlerin toplumsal kontrol mekanizmaları üzerine yoğunlaştığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde, toplum kontrolünde baskıdan çok rıza üretimi önemli olmaya başlamıştır. Kamuoyu yaratma biçimi de rıza üretimi için bir çare olarak görülmüştür.
Sonraki dönemde, kitle iletişim araçlarının gelişimi ve yayılımıyla sosyoloji alanındaki düşünceler, iletişim alanını da etkilemeye başlamıştır. Sosyolojide egemen olan pozitivist düşünce ve toplum değişim savları iletişim alanına yansıtılmıştır. İletişimin, toplumun nasıl davranacağını etkileyen bir ağ/şebeke olduğu ortaya konmuştur (Durkheim, 1982). Bu süreç sonrasında da medya sosyolojisi alanı oluşmuş ve bu alanın önemi giderek artmıştır. 1930larda bu alanda genellikle izleyici ve medyanın izleyiciye etkileri üzerinde durulmuştur. İçeriğin ne olduğu ve içeriği yöneten yapılara ise değinilmemiştir. Tutucu gelenekler olarak adlandırabileceğimiz bu yaklaşımda ilk amaç ekonomik çıkarlar için kitlelerin kontrolünün nasıl sağlanacağı olmuştur.
Tutucu geleneğin yanında liberal-demokrat gelenek de sosyoloji için önem arz etmektedir. Bu alanda 19. yüzyıl İngiltere’sinde Spencer, bilgi sosyolojisi, sosyal kontrol ve tabakalaşma gibi alanları ilerici bir bakış açısıyla işlemiştir. Bu düşüncede toplum, farklılaşma ve bütünleşme süreciyle askeri yapıdan endüstriyel yapıya doğru gelişmektedir. Endüstriyel toplumlarda da bireyin önceliği ve hakları ön plandadır. Bununla birlikte, bu gelenek, demokrasiye uymayı savunmaktadır. Kişi toplumdan, toplumda kişiden ayrı düşünülemez çünkü ikisi de birbirini tamamlamaktadır.
Bu iki geleneğin dışında sosyolojiye ilişkin alternatif yaklaşımlarda tarihsel süreç içerisinde yer almaktadır. Bu yaklaşımların başında, toplum yapısını, toplumun üretim ilişkilerine bağlayan Karl Marx’ın yaklaşımı “çatışma teorisi” gelmektedir. Marx’ın yaklaşımı daha sonra da birçok düşünür tarafından geliştirilmiştir. 1950’lerin sonrasında yeni sosyoloji, 1960’ların sonlarında ise eleştirel sosyoloji, radikal sosyoloji, dönüşümsel sosyoloji ve özgürlük hareketi sosyolojisi gibi yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımların çoğu alt-kimlikleri ve bireye indirgenen bir yaklaşım oluşturmuşlardır.
İletişim, Toplum ve Sosyoloji
İletişim sosyoloji içerisinde gelişmiştir. İlk başlarda sosyal bilim olarak ele alınan iletişim, 1980’lerden sonraki tüm sosyal bilimleri etkileyen gelişmelerle kültürel yapısalcılığın etkisinde kalmıştır. İletişim, sosyoloji içerisinde ele alınması gereken bir alan olarak görülüp, bu alana toplumsal bağlamda çok fazla önem verilmemiştir. 20. yüzyılın sonlarına doğru iletişimle sosyoloji aynı kavramda birleştirilmeye çalışılarak iletişim sosyolojisi kapsamında çoğulcu bir bakış açısı elde edilmeye çalışılmış ve makro açıklamaları reddetmiştir.
Toplum, insanların oluşturduğu yapay bir örgütlenmedir. Toplum içerisindeki öğeler iletişim ağıyla birbirlerine bağlıdırlar ve bu iletişim ağı örgütlü bir üretim tarzı ile ilişkilerin bir parçasıdır.
Toplum insanların üretim ilişkilerini yürüttüğü sosyal örgütlü bir yapıdır. İnsanların örgütlü yaşamaları sosyoloji tarihinin başlangıcı ise, bu tarih aynı zamanda örgütlü iletişim tarihinin de başlangıcıdır. İlk örgütlü yaşayan insanlar iletişim için bir dil geliştirmiş ve bu dil kültürel yaşamdan bireysel kullanım araçlarına kadar birçok şekilde geçmişten günümüze her topluluk için farklı şekillerde gelişmiştir.
Tarih boyunca en eski, kalıcı ve egemen olan iletişim biçimi sözlü iletişim olmuştur. Görsel iletişim tarihi ise M.Ö. 45,000 yıl öncesindeki mağara duvarındaki resimlere kadar gitmektedir. Yazılı iletişim ise 5,000 yıl kadar önce Asya, Eski Çin, Maya ve Aztek uygarlıklarıyla başlamıştır. Yaygın olarak bilinen yazılı iletişim yaygınlaşması ile sözlü iletişimin daha az önem arz etmesidir. Bu bilginin şu bağlamlarda yanlış olduğu da düşünülmektedir: (1) Yazılı iletişim sonrasında da sözlü iletişim yaygın olarak kullanılmaya devam etmektedir. (2) Yazılı iletişim sadece o yazıyı okumayı ve yazmayı bilenlerle sınırlıdır. (3) Görüntülü iletişim araçlarının egemenliğinde bile sözlü iletişim hala büyük yer tutmaktadır (4) “Görüntüsel mekân” yazılı iletişim sınırlarının dışında da gerçekleşebilmektedir.
İletişim ağlarıyla birlikte oluşan sosyal zaman/mekân yaşamın sürdürülmesi için örgütlenen yer olarak ele alınabilmektedir. Bu mekân/zaman ise yine teknolojik araçlar ve ekonomi ile kontrol edilebilir duruma getirilmiştir.
İletişim ve Doğası
- “İletişim” insan faaliyetlerinin doğa ve an ile iç içe olduğu özelliklere sahiptir.
- İletişim, her anlamda insanın kendini yeniden üretmesini içerir.
- Biyolojik yapı içerisindeki iletişim, bireyin kendisi ve dış dünya ile iletişimi, teknolojik araçlar aracılığıyla iletişim, örgütlü yapılar (okul, aile vb.) içerisindeki iletişim gibi alanlar iletişim alanları olarak sayılabilir.
İnsan biyolojik ve toplumsal bir varlıktır. Bu her iki özelliğini de sürdürebilme gereksinimi duyar. Bu her iki özellik de aynın anda üretilmektedir. Bu üretimin içerdikleri (s:18, Şekil 1.1)
- Gereksinim hissetmesi ve hissettirilmesi
- Gereksinim üzerinde düşünmesi
- Gereksinimi giderecek faaliyetler arasından birisini seçerek bu faaliyeti gerçekleştirmesi
- Gereksinimi gidererek doyum sağlamasıdır.
a)Gereksinim ve Farkındalık: İnsanın yemek, barınmak gibi biyolojik gereksinimleri vardır ve iletişim sayesinde bu gereksinimlerin farkına varabilmektedir. Biyolojik gereksinimlerin dışında yaratılmış gereksinimler ise, bireyin toplumsal yaşam içerisinde zorunlu hissettirildiği ama karşılamadan da yaşamını sürdürebileceği gereksinimlerdir.
b)Gereksinimi Giderme Üzerinde Düşünme: Gereksiniminin farkına varan insan tüm edindiği bilgi ile bu gereksinimi gidermenin yollarını düşünür.
c)Gereksinimi Giderecek Faaliyeti Seçme ve Yapma: Bu aşamada birey gereksinim giderme faaliyetini iletişimsel olan ya da olmayan eylem aracılığıyla gerçekleştirebilir. Başkalarıyla iletişim kurarak giderilen gereksinimlerde iletişimsel eylem de gerçekleşmiş olur.
d)Gereksinim Giderme ve Faaliyeti Yapabilme Olanakları: İnsanın faaliyete karar verme sürecinden sonra ise bu faaliyeti yapabilme olanakları devreye girmektedir. Faaliyete karar verilse bile bu faaliyetin hangi olanaklarla yapılacağı da insanın düşünmesi gereken bir duruma dönüşmektedir. Seçilen faaliyet iletişim içermek zorunda değildir ama iletişim içeriyorsa bu iletişimin kurulması için gereken araçlara da ihtiyaç duyulmaktadır.
e)Gereksinim Giderme ve Doyum: Seçilen faaliyetin gerçekleştirilmesi sonucunda gereksinim giderilerek doyum sağlanır. Fakat olanaklar çerçevesinde de gereksinimin tümüyle veya kısmen giderilmesi ya da hiç giderilememesi durumuyla da karşılaşılabilir.
Ayrıca kişi bir faaliyetle birden çok gereksinimini de giderebilir. Yenilen pizza ile yemek gereksinimi giderilirken aynı zamanda yapay gereksinimlerle gelen statü ve değer satışı gibi gereksinimler de giderilebilir. Bununla birlikte bir faaliyet içerisinde farklı iletişim biçimleri de kullanılabilmektedir. Yemek yeme faaliyetinin öncesinde, faaliyetin gerçekleşmesi sırasında ve sonrasında birçok iletişim biçimi örnek olarak düşünülebilir.
Zaman içerisinde belirli faaliyetlerin değeri de dönüşmektedir. Daha önceden ayıp olarak görülen bir faaliyet artık ayıp olmaktan çıkabilir. Ayrıca, bazı faaliyetler de terk edilebilmektedir. Tutumlu olma faaliyeti bazı durumlarda gerekli olarak görülürken bazı durumlarda cimrilik olarak görünerek aşağılanır veya terk edilebilir. İletişim araçlarının gelişmesiyle de bazı doğal faaliyetlerin yerini parasosyal (sosyalin yerini alan) faaliyetler alabilir ki örneğin sokakta oyun oynamak yerine bilgisayarda oyun oynamak buna bir örnektir. Son olarak bazı faaliyetlerde ise beklenmeyen sonuçlar olabilir, kişi, yemek faaliyetinden sonra zehirlenebilir.
Kendimizden diğer insanlara, yiyeceklerden giyeceklere, maddi ve düşünsel hayatı üretmek için kullanılan her şey maddi olarak düşünülebilmektedir. Örneğin bir taş, doğadan alınıp, süs eşyası ya da silah olarak kullanıldığında sadece maddi değil aynı zamanda kültürel ve teknolojik bir araçtır, somut olandır.
İnsan da yaşamak için üretimde bulunmaktadır. Bu üretimle, tüketilecek nesne, o nesnenin tüketim tarzı ve nesneyi tüketecek olan tüketici de üretilmektedir. Üretimin kendisi de aslında bir tüketimdir. Üretim için belirli ham maddeler tüketilmektedir. İletişim de hem üretilen hem de tüketilen bir faaliyettir.
Düşünsel üretim ise iletişim için önemli bir kaynaktır.Düşünsel üretim, kitle iletişimi, resmi eğitim, çalışma hayatı ve örgütlü yapılar içinde üretilir. Diğer bir yandan kitap, gazete, sinema, televizyon vb aracılığıyla da örgütsel yapılar tarafından dolaşıma sokulur. Son olarak insanlar arası ilişkiler (iletişimler) aracılığıyla da üretilir.
Bu bağlamda iletişim, toplumsal üretim biçimi ve ilişkilerinin pratiğidir. Bu nedenle sürekli yeniden üretilir. Buna ek olarak, iletişim, örgütlü faaliyetler içinde şekillenir ve gelişir.
İletişimin mübadelesi (değiş tokuş, alışveriş) ve dolaşımı da farklı alanlarda gerçekleşmektedir. Bu alanlar;
- İletişimin üretilmesi için faaliyetlerin ve becerilerin mübadelesi ve dolaşımı
- İletişimi üreten araçların mübadelesi ve dolaşımı
- Üretilmiş iletişim ürünlerinin mübadelesi ve dolaşımı
- Üretenler arası mübadele ve dolaşım.
İletişim ürünleri kullanım süreleri açısından da farklılık gösterebilmektedir. Telefon, kamera gibi uzun süreli ürünler, pil gibi kısa süreli kullanılan ürünlere veya izlenilen televizyon programı gibi bir kez kullanılan ürünler iletişimin sağladığı ve iletişim için kullanılan farklı kullanım sürelerine sahip ürünlerdir.
İletişimin ne olduğuna ilişkin doğru ya da yanlış birçok anlatı vardır. Bunlardan önemli olanları bazıları şunlardır:
a)İletişimde Mesaj Gönderme ve Alma Olabilir: İletişim mesaj gönderme ve alma içerebilir ama iletişim tam olarak bu değildir. Fakat iletişim, mesajı içerebilir fakat bu sırf iletişim kurmak için yapılmamaktadır.
b)İletişimde Bir Şey Söyleme, Gösterme veya Yazma Olabilir: İnsan sırf söz söylemek için faaliyette bulunmaz, bunu muhakkak bir gereksinimden dolayı yapar. İnsan ancak yazarak, söyleyerek ya da göstererek bir faaliyeti gerçekleştirebilir ve bu faaliyette bir gereksinimden doğar.
c)İletişimde İşaretler Setini Kodlama ve Kod Çözme Vardır: Bazı düşünürlere göre işaretler (yazı gibi) ancak başka biri tarafından yorumlanırsa bir anlam ifade etmektedir. Bu durum her koşul için geçerli değildir. İşaretleri bilmeyenler de sözlü iletişim kurabilirler.
d)Mesaj Alınmasa veya Karşılık Verilmese Bile İletişim Vardır: Bir mesaj alınmasa dahi iletişim vardır çünkü bu durum sadece o an mesajın alınmadığını ifade eder. Mesaja karşılık verilmemesi de bir iletişim oluşturmaktadır. Benzer şekilde konuşmamak da iletişim içeriği taşıyabilmektedir.
e)Geri Besleme Çok Çeşitli Anlamlar Taşır: Geri beslemeye örnek olarak bir konuşmada verilen yanıt gösterilebilir. Yanıtın hiç verilmemesi de geri besleme (yanıt) olabilmektedir. Geri besleme, kendimizi öğrenmemizi ve diğer kişileri anlamamızı sağlar.
f)İletişim Etkileşimsel Olabilir: Etkileşim, karşılıklı birbirini etkileme demektir. Etkileşim için ortaklaşa bir iletişim ortamı gerekmektedir. İki arkadaş etkileşim kurabilir fakat bir müdür ile işçi kuramaz.
g)İletişimde Beraberlik, Anlaşma ve Paylaşma Olabilir: paylaşma için öncelikle paylaşılan maddi ya da manevi bir şeyin olması gerekmektedir. Ayrıca paylaşılacak şeyin paylaşılması için de ikinci bir kişiye ihtiyaç vardır. Bununla birlikte paylaşımın gerçekleşmesi için iki tarafın da bunu istemesi gerekir.
h) İletişimde Ortak Dilin, Kültürün, Alışkanlıkların Paylaşımı Olabilir de Olmayabilir de: Genellikle iletişim ortak şeylerin paylaşılması olarak tanımlansa da bu durum her zaman geçerli olmayabilir. Aynı dili sahip kişiler aynı amacı paylaşmıyor ya da aynı geleneği paylaşmıyor olabilirler.
)İnsanlar Pasif Kabullenici veya Aktif Olabilirler: İnsanın aktif olarak her şeyi –gelen tüm mesajları- emdiği düşünülmektedir. İnsan aktif bir öznedir fakat gücüne, aldığı risk oranına, karşısındakinin gücüne ve ilişkinin doğası bağlamında aktiftir.
j)Köle de Özgür İnsan da Mesajın Anlamını Yıkıp Yeniden-İnşa Eder: 1968 yılında R. Barthes, dikkatleri izleyici/okuyucu üzerine çekti. İzleyicinin algısı önem arz etmeye başladı. İzleyici, iletişimin aktif çözümleyeni haline geldi. Fakat bu noktada izleyicinin özgürlüğü de tartışma konusu olmuştur. Bunun nedeni ise seçeneklerin kişiye verilenlerle sınırlı olmasıdır. Özgür irade ancak yaşanılan toplumun sınırları ve çerçevesi kadardır.
k)İletişimde Anlam Üretilir: İletişimde sürekli anlamlar üretilir. Anlam, içeriği örgütleyerek paketleyenin amacını hem de o paketi kullananın amacını taşımaktadır. Bu bağlamda iki amaç ve iki tarafa gereksinim vardır. Buna karşın, iletişimin asıl amacı anlam üretmek değildir ve anlam üretmek için iletişim kurulmaz.
l)İletişimle Kişisel ve Sosyal Gerçekler İnşa Edilir: Kişisel ve sosyal gerçekler iletişim yoluyla inşa edilir ve kişiler bu inşa ile ilişkilerini kurar ve sürdürürler.
m)İletişimde Gürültü, Anlaşmazlık, Yanlış Anlama Olabilir: Gürültü, iletişim sırasında, iletişimin normal akışına engel olan etken ve oluşumlardan oluşmaktadır. Bazı durumlarda gürültü, iletişimi zenginleştirebilir de. Gürültü, gönderenin istediği içeriğe sahipse, artık gönderen için sorun teşkil etmez. Gürültüyle birlikte bazı durumlarda iletişim tamamen de durabilir. İnsanlar arasındaki anlaşmazlıklar maddi ya da düşünsel çıkar uyuşmazlığından doğmaktadır.
İletişim başarısız olduğunda iletişim çökmesi yaşanır. İletişimsizlik ise, hiçbir iletişimin olmadığı durumlarda kullanılan bir kavramdır, diğer bir değişle iletişim yokluğudur.
n)İletişimde Empati Yokluğu: Empati, kendini başkasının yerine koyarak düşünme biçimidir. Empati genel olarak hedefe empati yoksulluğu duygusu işleyerek yönetme ve hedefi bilme ve kontrol etme amacıyla kullanılmaktadır.
İletişim Sorunları ve Çözümleri
İletişim sorunları, iletişimin normal olarak gerçekleşmesine engel teşkil eden durumlarda ortaya çıkan sorunlardır. Burada dikkat edilmesi gereken, sorun olarak görünen bir şeyin başka bir kişi veya durum için çözüm olabileceği durumudur. İletişimin sorunlarını ve bu sorunların kaynaklarını çeşitli gruplar içerisinde ele alabiliriz.
Biyolojik olarak iletişimi engelleyebilecek durumların başında kişinin sağır, kör ya da dilsiz olması gelebilir. Bununla birlikte herhangi bir duyu organı problemi de iletişim için bir sorun yaratabilmektedir.
İnsan psikolojisini oluşturan ve etkileyen birçok çevresel faktör vardır. Psikoloji, insanın kendisiyle ve dışarısıyla nasıl iletişim kurması konusunda önemli rol oynar. Kişinin psikolojik durumuna göre iletişim şekillenir; sorunsallaşır ya da normalleşir.
İnsanlar herhangi bir bilmeme ya da bilgi gereksinimi konusunda iletişime girerler. Bununla birlikte, yanlış bilgi kullanarak da iletişime girebilirler ki bu durum iletişimin sorunlu bir hal almasına neden olabilir. Bu durumda kişinin bilgisinin yanlışlığını kabul etmesi önemlidir.
İletişim ve bilgi arasındaki ilişkinin neden olduğu en önemli sorunlardan biri, bilginin yanlış olduğunun bilinerek kullanılması ve bu bilginin iletişim içerisinde kullanılmasıdır. Bu sorunun çözümü zordur çünkü bilginin yanlış olduğu zaten önceden kabul edilmiştir. Bu nedenle bu yanlış bir sorun olarak da görülmez ve iletişim içerisinde kullanılır. Bunun doğruya çevrilmesi ise ancak yanlış bilginin kullanıldığı çıkarın doğruyla örtüşmesini sağlamak ya da çıkar ilişkilerinin değiştirilmesiyle sağlanabilir.
İletişim için sorun teşkil edebilecek bir başka alan da insan ilişkileridir. İlişkilerin nasıl doğup yürütüldüğü iletişim açısından önemlidir. İnsanlar arası ilişki de bir problem varsa bu iletişime de yansır.
Son olarak, herhangi bir ilişkide egemen tarafın amacını gerçekleştirdiği her durum doğrudur. Amacına engel her şey ise yanlış, kötü ve aykırıdır. İletişim pratiklerinde ise egemenin meşrulaştırılması için bireyi güçsüz bırakacak mekanizmalar oluşturulmuştur. Genellikle bireyin tutum ve değerleri sorun olarak gösterilmektedir. Kişi için bunlar sorun olmasa da hizmet, mal ve düşünce satanlar için sorun olabilmektedir. Gerçekte ise sorunlar güç yapılarının sorunlarıdır.