Kent Sosyolojisi Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kavram Olarak Kent Sosyolojisi
- Sorularla Öğrenelim
- Özet
Sosyo-mekânsal bakışa göre kent sosyolojisi neyi kapsar?
Kent sosyolojisine sosyo-mekânsal bir bakışla mekânsal ve çevresel konuların her zaman sosyal ilişkilerin bir bölümü ve parçası olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla çevre konuları sınıf, cinsiyet, yaşam tarzı, iktisat, kültür, siyaset ve eylem planlarının sentezi kentsel bölgelerin gelişiminin esasını oluşturan göstergeler olarak ele alınmalıdır. Bu yaklaşım özellikle Mark Gottdiener ve Ray Hutchison (2011) tarafından savunulmuştur.
Şehirlerin en önemli ortak yapısal özellikleri nelerdir?
Şehirlerin bilgi, güç, zenginlik ve kontrol gibi tüm kaynakların toplanma merkezi olmaları onların en önemli ortak yapısal özellikleriydi. Devlet, din, uygarlık, aile ve ülke kavramları “şehir” kavramı ile iç içeydi.
Polis ve Civis nasıl açıklanabilir?
Polis (Antik Yunan şehir devleti), özünde bir kentin egemenlik alanıyla tanımlanan bir yönetim şeklidir. Civis (kent sakini) ise ‘kent hayatı’ ve ‘iyi bir hayat’ için kentlerde yaşayan kentli yurttaştır.
Goldon Childe kentleşme nedir?
Childe için kentleşme; emeğin uzmanlaşması, toplumsal görevlerin karşılıklı bağımlılığının artması ve farklı işlevlerin ayrışması aracılığıyla gelişen bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir.
Goldon Childe kentsel devrimi hangi özellikleriyle açıklamaktadır?
Goldon Childe kentsel devrimi şu özellikleriyle açıklamaktadır:
- Artan nüfus büyüklüğü ve yoğunluğu,
- Emeğin uzmanlaşması: zanaatkâr, tüccar, din adamı gibi uzmanlıkların artması,
- Tapınakların hâkimiyetinde kurulan kentsel mekânlar,
- Hinterland için gıda üretiminin kontrolü ve artı ürünün depolanması. Toplum üzerinde mutlak kontrole sahip bir egemen sınıf vardır: Rahip, askeri liderler ve yetkililer egemen sınıfın yönetici sınıfını oluştururlar,
- Yazının icadı: Bilginin işlenmesi için sayısal ve alfabetik belirtme sistemleri vardır,
- Sanatlarının gelişmesi: Sanat, müzik gibi giderek rafine edilmiş kültürel ifade formları olmalıydı,
- Bilimlerin gelişimi: Tahmin, ölçüm ve standardizasyon kayıtları (örneğin vergi) tutmak için gerekliydi.
- Diğer merkezler ile uzun mesafeli ticaret mevcuttu,
- Artık akrabalık yerine aidiyet yaşanılan yere bağlıydı.
Goldon Childe’ın kentleşme modeli kısaca nasıl açıklanabilir?
Childe’ın kentleşme modeli, avcı ve toplayıcı toplumlardan modern kentsel ekonomilere dayalı olanlara geçiş ile nitelendirilen evrimci anlayışına dayanmaktadır. Araştırmacılar ise, kentlerin Childe’ın önerdiği evrimci anlayışın sonucu değil, güçlü hükümdarlarının ve onların ticari başarılarının ürünü olduğunu öne sürerler. Bu yaklaşıma göre, ticaret ve devletin gücü büyük şehirleri üretmiştir.
Kentleşme, M.Ö. 1000 ile M.S. 500 arasında bir düşüş yaşamıştır. Ortaçağ Avrupası’nda kentleşme düzeyi gerilerken, Asya, Yakın Doğu ve Latin Amerika’daki şehirler zenginleşmiştir.
Geç ortaçağ döneminde Avrupa’da ne gibi değişikler göze çarpar?
Geç ortaçağ döneminde (11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar) Avrupa önemli değişiklikler yaşadı. İstilalar yavaşladı, savaşlar azaldı. Daha huzurlu bu dönemle birlikte nüfus büyüklüğü arttı ve bir tüccar sınıfı ortaya çıktı. Pirenne’e (1974) göre “erken tüccarlar” temelde “vagabond” serserilerdi. Pirenne, profesyonel tüccar bir sınıfın ortaya çıkmasını; köylüler ve hizmetçilere değil, topraktan kopan bireylerin giderek daha önemli bir sayıya ulaşmasına ve giderek özgürleşerek serseriler gibi yaşamaları ile ilişkilendirmiştir. Herkesin lorda bağımlı olduğu zamanlarda, kimseye hesap vermeden her yerde dolaşan “öncü tüccarlar” kendilerini doğdukları topraktan kopararak özgürleşmişlerdir. Mükemmel konumlandırılan kaleler, tüccarları çekmek için dikilmiştir. Tüccarların gelmesiyle eski ‘burgh’lar (kasabalar) genişlemiştir. Yeni gelenler tüccar banliyöleri veya ‘portus’lardaki (kent kapıları) yakın alanlara yerleşmişlerdir. İç Kale duvarlarının dışında inşa edilen surlarla genişleyen bu yeni kentsel mekânın sakinlerine burgher (kasaba sakini) denmeye başlanmıştır.
Pirenne’ye göre, 11. yüzyıl ve 15. yüzyıl Avrupa’da ne dönemidir?
Pirenne’ye göre, 11. yüzyıl ve 15. yüzyıl Avrupa’da ticari canlanma dönemidir. Bu canlanmanın arkasında yatan ivme dış ticaret ile bağlantısı olan uzun mesafeli ticaretidir. Ortaçağda kentlerin gelişiminde canlanan ve gelişen ticaretin ortaya çıkardığı orta sınıfın rolü büyüktür.
Weber’e göre, ortaçağda kentin ayırıcı özellikleri kısaca nasıl özetlenebilir?
Weber’e göre, ortaçağda kentin ayırıcı özellikleri kalelerle çevrilmiş olması, ekonomilerinin ticarete ve alışverişe dayanması ve siyasi ve idari özerkliğe sahip olmalarıdır. Weber için, sivil ve demokratik katılım (kendi özerk yasa ve ilgili dernekler, kendi mahkemeleri) kentsel gelişim için önemlidir.
Daunton’a göre sanayi büyümesinin kentsel büyümeye etkisi nasıl gerçekleşmiştir?
Daunton (1978), sanayi büyümesinin 18. yüzyılda İngiltere’de gerçekleşen kentsel büyümenin devamı olduğu görüşünü savunmaktadır. Öte yandan 19. yüzyılda buhar gücüyle çalışan fabrikaların icadı ile kentsel ekonomilerin ortaya çıktığına dair yaygın görüş daha çok önem kazanmıştır. Daunton, sanayi devriminde kentlerin rolünü, kentsel nüfusun farklı tüketim mallarına artan talebi ile ilişkilendirerek vurgulamıştır. Ona göre aslında bu talep, tarım sektöründe büyük değişikliklere yol açmıştır. Dolayısıyla, kentsel nüfusun talep ettiği gıda, yakıt ve mesleki uzmanlaşma gerektiren diğer ürünlere duyulan ihtiyaç artmıştır. Daunton, sanayileşmeye duyulan talebin arkasında ev pazarının olduğunu ileri sürmüştür. Daunton ayrıca, ortaçağ sonrası lonca sisteminin kontrollü lisansı gibi geleneksel kontroller dışında kalan bu kentlerin, 18. yüzyılda büyüdüğü ve hızla yayıldığını belirtmiştir. Yavaş yavaş gelişen bu kentler aslında Ortaçağ’ın “özgür” ve “özerk” kentleriydi. Sanayi kentleri 18. yüzyılın ulus devletlerindeki endüstriyel kapitalizmle birlikte ortaya çıkmıştır. Kapitalizm, sermaye birikimine hizmet eden ücretli emek ve emek yoluyla gerçekleştirilen metaların üretimine bağlıydı.
Engels’in kentlerin eşitsizliğiyle ilgili düşüncesi nedir?
Engels 1844 yılında İngiltere’de kapitalist kentlerin toplumsal ve mekânsal düzeyde eşitsizlik ürettiğini ortaya koymaktadır. Kentleşme sürecinde ortaya çıkan toplumsal sorunların önemini vurgulamıştır.
Engels, zengin ve yoksulların kentsel mekânlarda ayrışmasının tezahürünü “eşitsiz gelişme” (uneven development) olarak adlandırır.
Durkheim, Weber ve Marx şehirleri nasıl analiz etmişlerdir?
Marx, Weber ve Durkheim, şehirleri analiz ederken toplumlarda faaliyet gösteren faktörlerin daha geniş bir analizi ile ilgilenmişlerdir:
- Durkheim için şehir “ahlaki uyumun dağılması”,
- Weber için, “hesaplayıcı rasyonelliğin-akılcılığın büyüme”si,
- Marx için ise kapitalist üretimin gelişimidir.
Tönnies, sanayileşme/kentleşme dönemini kısaca nasıl açıklanmıştır?
Tönnies, sanayileşme/kentleşme dönemini, yüz yüze iletişimin sosyal yaşamı belirlediği topluluktan (Gemeinschaft’tan), zayıflamış sosyal bağlara ve düzenlemelere sahip olmakla karakterize edilen topluma (Gesellschaft’a) bir geçiş olarak açıklamıştır.
Georg Simmel kentleşmenin hangi boyutları üzerinde yoğunlaşmıştır?
Georg Simmel kentleşmenin kültürel boyutları üzerinde yoğunlaşmıştır ve kentsel yaşamın nasıl bireysel bilinç dönüşümlerine yol açtığını ele almıştır. Ona göre, modern yaşamın en büyük sorunları bireylerin kendi özerklik ve bireyselliklerini kendi ellerinde tutma iddiasından kaynaklanmaktadır.
Robert E. Park ve “yaşam ağı” kısaca nasıl açıklanabilir?
Robert E. Park (1865-1944) sosyolojiye, gazetecilik ve o günlerde en önemli siyah Amerikan lideri Booker T. Washington ile uzun vadeli bir asistanlıktan uzanan virajlı bir yoldan geldi. İlgi alanları arasında ırk ilişkileri, sendikalar, etnik mahalleler, evsizlik gibi şehir hayatının tüm yönleri vardı. Biyolojik metafor ve ekolojik modeller kentsel toplumsal ilişkilerin analizi için çerçeveleme araçları oldu. Karmaşık sosyal yapılar bir eko-sisteme benzeyen ve olgunluğa doğru ilerleme halinde olan dinamik süreçlerin toplumsal ağları olarak görüldü. Park, şehrin farklı yerleri arasındaki karşılıklı bağımlılığı (veya symbiosis, ortak yaşam) göstermek için “yaşam ağı” kavramını kullanmıştır. Doğal alanlara (niş/niche) dayanan bu varsayımlar simbiyotik ilişkileri vurgulayarak tespit edilebilir. Park’ın doğal ve kentsel çevre arasında kurduğu temel benzerlik bir tür Sosyal Darwinizm’in temelini oluşturmuştur.
Roderick McKenzie varoluş mücadelesinin temelde neye dayandığını öne sürmüştür?
Roderick McKenzie varoluş mücadelesinin temelde konum veya mevkiye dayandığını öne sürmüştür. Mekânsal konum ancak ekonomik rekabet ve hayatta kalma mücadelesine dayanmaktadır. Nüfus da şehir mekânı içinde böyle ayrılmıştır. Bu kentsel örüntülerin incelemesi, kentsel (insan) çevrebilimcilerin (ekolojistlerin) ana konuları oldu. Ernest Burgess bu coğrafi temelli keşfin savunucularından biri olmuştur.
Ernest Burgess “eşmerkezli/özekdeş (concentric) daireler kuramı” nedir?
Ernest Burgess şehir içindeki arazi kullanımının genişleyen (olgunlaşan) boyutunu açıklamak için “eşmerkezli/özekdeş (concentric) daireler kuramını” geliştirdi. Farklı kentsel arazi kullanımının (iş, üretim, farklı sosyal sınıfların barınması, eğlence vb. konutlar) düzenli bir model takip ettiğini savundu.
Şikago Okulunu oluşturan bilim insanlarının görüşleri nasıl özetlenebilir?
Şikago Okulunu oluşturan bilim insanları, yaptıkları araştırmalarda asıl anlamak istedikleri kentsel kültüre alışma, bütünleşme (entegrasyon) veya dağılma hususlarıdır. Bu yaklaşımın ana fikri, kentin çevresinin yeni gelenler (göçmenler) için önemli ölçüde farklı olmasıdır. Göçmenler hızlı uyum sağlamak zorundadırlar ve bu süreç genellikle travmatik deneyimler (düzensizlik) üretir. Bu genel tartışmayı Simmelci bir perspektif ile destekleyerek, Robert E. Park kendi analizinde için “marjinal insan” kavramını geliştirdi. Marjinal insan iki farklı kültürün içinde yaşamak zorunda olan bir kişidir. Park’ın marjinal kişilik tipi genellikle yabancının (ya da kozmopolit) rolünü almak zorunda kalır.
Kentsel toplumsal normların ortaya çıkması neyin sonucu olarak görülmüştür?
Kentin doğası doğal dünyanın bir parçası olarak görülürken, kararlı ve öngörülebilir değişiklikler nüfus artışına bağlı açıklanmış; kentsel arazi kullanımı farklı işlevlerin mekânsal ayrımından, şehir merkeziyle ilişkisinden ve toprak değerlerinden etkilenmiştir. Diğer yandan ortaya çıkan yerleşim desenleri, mekân için farklı sosyal gruplar arasındaki rekabet; ırksal ve etnik gruplar arasındaki uyum insanın doğal çevreye adaptasyonunun sonucu olarak görülüyordu.
Kentsel toplumsal normların ortaya çıkması;
- Nüfusun büyüklüğü,
- Nüfusun yoğunluğu ve
- Nüfusun heterojenliğinin bir sonucu olarak görülmüştür.
Dünya kenti kavramının ortaya atılmasından sonra Saskia Sassen’in küresel kent kavramını ile ilgili iddiaları nelerdir?
Saskia Sassen’in küresel kent kavramını ile ilgili iddiaları şöyle sıralanabilir:
- Küresel kentler’in (TNC-Transnational Corporations/Ulus-Aşırı şirketler) yoğunlaştığı küresel merkezlerdir. Dolayısıyla küresel kentler, dünya ekonomisinin komuta noktalarıdır;
- Finans sektöründe özelleşmiş hizmetler için önemli yerlerdir;
- Üretim ağırlıklı endüstri ve yeniliklerin üretildiği alanlardır;
- Ürünler ve yenilikler için en önemli pazarlardır;
- Bankaların ve şirketlerin kümeleşerek güçlendiği merkezlerdir;
- Küresel kent, emeğin küresel işbölümünde özel bir yer tutar ve böylece ‘geleneksel’ siyasi, dini, idari merkezlerden farklılaşır;
- Küresel kentler, aynı zamanda küresel düzeyde ulaşım ve iletişim merkezleridir;
- Bilgi, medya, eğlence ve yayın merkezidirler;
- Küresel kentler, uzun vadeli yatırımlar için cazibe merkezleridir.
Manuel Castells, küresel ekonomiyle ilgili hangi kavramı ortaya atmıştır?
Manuel Castells, küresel ekonominin birbirine bağlı akışlar (flow) ve düğümlerin (node) mantığına bağlı bir ağ toplumu (network society) kavramını ortaya atmıştır. Bu çerçevede, küresel kentler, artık ulus ötesi şirketlerin merkezi olarak değil, akış mekânları (spaces of flows) olarak tanımlanmaktadır.
Postmodern kent üzerine yapılan tartışmalar kısaca nasıl açıklanabilir?
Postmodern kent üzerine yapılan tartışmalar “Los Angeles Okulu” ile bağlantılıdır. Postmodern kentsel kuramı, Henri Lefebvre’in kentsel kuramına, daha da önemlisi onun ‘mekânın üretimi’ konusunda geliştirdiği fikirlere dayanır. Postmodern kent yaklaşımının temsilcisi Soja, mekân ve toplum arasındaki ilişki hakkında çalışmalar yapmıştır.
Edward Soja, Los Angeles kentinin oluşumu ve gelişimi süreçlerini nasıl açıklar?
Soja, “Postmetropolis” (2000) adlı çalışmasında Postmodern şehirdeki kentsel dönüşümün altı sürecini Los Angeles kentinin oluşumu ve gelişmesi örneği üzerinden şöyle açıklar:
- Bölgesel kent;
- Yeniden yapılandırılan kentsel siyasal iktisat sürecinde daha esnek (flexi-city/esnek kent) üretim biçimiyle post-fordist sanayi metropolünün oluşumu;
- Kültür, sermaye ve emeğin küreselleştiği bir dünya kenti (Cosmopolis) oluşumu;
- Toplumsal kutuplaşmanın arttığı, sosyalmekânsal eşitsizlik açıkça görünür olduğu “çifte kent” (ikili kent);
- Son derece kontrollü ve güçlendirilmiş alanlarda kapalı toplulukların yaşadığı carceral kent (Carcereal Archipielagos);
- Gerçek dünyanın simülasyonları ile kentsel yaşam deneyimimizi etkileyen hiper-gerçek (hyper-real) ve taklit/sahte (simulacrum) mekânlardan oluşan sanal kent (SimCity) imgesi.
Kent sosyolojisinde, birbiriyle yarışan iki paradigma nelerdir?
Kent sosyolojisinde;
- İnsan ekolojisi (human ecology) ve
- Kentsel siyasal iktisat (urban political economy), birbiriyle yarışan iki paradigmadır.
İnsan ekolojisi, sosyo-mekânsal süreçlerin belirleyici olduğunu açıklayan bir yaklaşımın ötesine geçmez iken; siyasal iktisat paradigması sınıf ve sermayenin rolünü kentsel analize dahil eder. Ancak kentsel siyasal iktisat yaklaşımı, kültürün rolünü ekonomik analize hapsederek ihmal etmektedir.
Kentsel kuramlar içinde insan ekolojisi yaklaşımı nasıl açıklanabilir?
Kentsel kuramlar içinde insan ekolojisi yaklaşımı, küresel ölçekte kentleşme deneyimlerine ilişkin bazı yanlış anlamaları barındırmaktadır. Bu yaklaşıma göre, ilerlemeci bakış açısıyla gelişmekte olan ülkelerin zaman içinde gelişmişlik seviyesine onları ulaştıracak olan modernleşme yolunu takip edecekleri baştan kabul edilmektedir. Daha önce de değinildiği üzere, sosyomekânsal perspektif kentsel analizde devletlerin rolünü, sosyo-ekonomik sınıfları ve küresel sermayenin rolünü vurgulamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımlar, kentleşme süreçlerinin daha iyi anlaşılması için kritik öneme sahiptir. Gelişmekte olan ülkelerde kentleşmenin sosyo-mekânsal yaklaşımı, küresel ağlara önem verir, ancak nüfus artışının belirli deneyimleri değişimin daha iyi anlaşılması açısından önemlidir. Kentsel nüfus, küresel ölçekte en yüksek hızda artar ve özellikle mega kentler, göçmenleri çeker. Bu çok sayıda nüfus akışı, gecekondu mahallelerinde (shantytowns) yansımasını bulur. Megakentlerde gözlenen bu durum, enformel konut ve konut sorunuyla başa çıkma stratejileri yoluyla destekleme ekonomisi olarak tanımlanabilir. Özellikle düşük gelirli göçmenler için uygun fiyatlı konutların sağlanamadığı durumlarda, kent yönetiminin de bu sorunu çözmeye istekli olmadığı gözlenmektedir.
Louis Wirth’ün “Bir Yaşam Biçimi Olarak Kentlileşme” çalışmasının temeli neye dayanır?
Nüfusun büyüklüğü, yoğunluğu ve heterojenliği (çeşitliliği), Louis Wirth’ün (1948) “Bir Yaşam Biçimi Olarak Kentlileşme” adlı ilham verici çalışmasının temelini oluşturmuştur. Louis Wirth, bu üç değişkenin sonuçlarını analiz eder. Bir nüfus ne kadar büyükse, çeşitlilik ve uzmanlaşma düzeyi o derece yüksek olacaktır. Nüfus yoğunluğu bir yandan sosyal gruplar ve bireyler arasındaki rekabeti artırırken, diğer yandan diğerleri ile yakın yaşamdan kaynaklanan bir hoşgörüye de yol açabilmektedir.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra kentsel ekolojik yaklaşım nasıl bir boyut kazandı?
II. Dünya Savaşı’ndan sonra, kentsel ekolojik yaklaşım yeni bir ivme kazandı; şehirleri incelemek için yeni girişimler yapıldı. Bunlardan en bilineni Eshrev Shevky ve Wendell Bell’in “Sosyal Alan Analizi” yöntemi (1955) oldu. Bu yöntemle şehirlerdeki alanlar, nüfusların sosyal özellikleri (eğitim, meslek, gelir) temel alınarak sıralanmış ve böylece sosyal sınıf ve etnik grupların haritaları üretilmiştir. Ancak bu tür bir analiz ile elde edilen sonuçların tanımlama düzeyinde kalmış olduğu görülmüştür.
Zamanla bilgisayar teknolojisinde meydana gelen gelişmeyle birlikte bu tür analizler farklı ölçekler (küresel ölçekte şehirlerin yapıları analiz edilerek) geliştirmeye başlamıştır. Böylece bu yeni metodolojik yaklaşım Faktöriyel Ekoloji olarak adlandırılmıştır.
Lefebvre, soyut mekân ve sosyal mekânı kısaca nasıl açıklanmıştır?
Lefebvre; sermaye yatırımı, kâr, kira ve sınıfsal sömürü gibi kavramların kentsel sosyoloji alanına nasıl dahil edilebileceğini göstermiştir. Temelde devlet ve yatırımcıların kâr için dikkate aldıkları mekânı ‘soyut mekân’ (abstract space) olarak kavramsallaştırır. Gündelik hayatta kullanılan mekânı da ‘sosyal mekân’ (social space) olarak adlandırır. Lefebvre soyut ve sosyal mekân arasındaki çatışmanın sınıf çatışmasına benzer şekilde kapitalist toplumda temel olduğunu savunmuştur.
Yeni kent sosyolojisinin önemli iddiaları nasıl özetlenebilir?
Yeni kent sosyolojisinin önemli iddiaları şöyle özetlenebilir:
- Şehirler belirli bir tarihsel bağlamda ekonomik, siyasi ve sosyal ortamların parçaları olarak kabul edilir. Kentler sadece doğal süreçlerin ürünleri kaldırılacak sayılmaz. Şehir, kaynakları ve yatırımları kontrol eden güçlü karar vericiler tarafından yönetilir ve şekillendirilir.
- Kaynak dağıtımı üzerine çatışmalar kentsel mekân ve kentsel yaşamı şekillendirir.
- Hükümetler kentsel dokuların oluşmasında büyük öneme sahiptir; insanların nerede yaşayacağı, işletmeler ve rekreasyon (eğlendiren) alanları gibi alanların nerede yer alacağı hakkındaki karar alma süreçlerinde öncü bir rol üstlenmişlerdir. Yerel yönetim veya siyaset de kaynaklar üzerindeki çatışmaların önemli bir arenasıdır.
- Ekonomik yeniden yapılanma yerel toplulukları etkileyen önemli bir faktördür. Ekonominin küreselleşmesi daha küçük firmaların az ama daha büyük olanlarla birleşmesine yol açar; imalat sanayi de hizmet sektörü tarafından ikame edilir. Şehir ve bölgelerin büyümesi de buna göre değişir, bu nedenle örneğin çalışma ekonomisindeki emek biçimine ilişkin değişiklikler insanların yaşadıkları yerler üzerinde etkiye sahiptir.
Castells, kentsel sistemle ilgili neyi savunmuştur?
Castells, kentsel sistemin bireylerin kendi emek güçlerini (devlet aracılı tüketimi: kanalizasyon, elektrik, ulaşım, vb. gibi) yeniden üreten bir sistem olduğunu ve bu nedenle kentsel bir analizin parçası olması gerektiğini savunmuştur.
David Harvey’e göre sermaye ve emek nasıl bir süreci içerir?
Ekonomi politik perspektifinin bir başka temsilcisi ise David Harvey’dir (1975). Harvey sermayeyle emeğin tahakkümünün kâr yarattığını Marksist bir bakış açısıyla savunmuştur. “Sermaye birikim sürecinde” yapılı çevrenin (konut, altyapı, alışveriş merkezleri, parklar vb.) önemini çalışmıştır. Harvey, kapitalist üretim sürecinde şirketlerin üretime yönelik makine ve hammaddeler için yatırım yapmak yerine artık gayrimenkule yatırım yapmaya başladıklarını ileri sürmüştür. Bu anlamıyla kentsellik, tıpkı bir endüstriyel ‘ürün’ gibi üretilen kentsel mekânın değişim ve tüketim değerini belirleyen en önemli fiziksel ve sosyal ortamdır. Bu nedenle, bu yapılı çevrenin üretilme yolu “sermaye birikim sürecinin” bir parçası haline gelir.
John Logan ve Harvey Molotch neyi tartışır?
John Logan ve Harvey Molotch, siyaset ve ekonominin şehirlerin şekillenmesindeki etkileşimini tartışır. Şehirler, seçkinler tarafından kontrol edilen “büyüme makineleri”dir. Bu seçkinler kendi işlerinin kârını gözeterek kentlerin büyüme hedefli stratejilerine/eylem planlarına destek olurlar.
Ekonomi politik yaklaşımı, neyi analiz etmeye ve açıklamaya çalışmaktadır?
Ekonomi politik yaklaşımı;
- Ekonomik dönüşümlerin kent dokusunu nasıl etkilediğini;
- Kamu politikalarının kentsel alanları ve bölgeleri nasıl analiz edeceğini;
- Kentsel mahallelerde yapılan yatırımların niteliğini;
- Kentsel sosyal grupları ve değişim için iddiaları analiz etmeye ve açıklamaya çalışmaktadır.
Gottdiener, şehirlerin değişiminde neyin önemli olduğunu savunmuştur?
Sosyo-mekânsal perspektifin temsilcilerinden Gottdiener, gayrimenkul yatırımcıları ve yerel yönetimlerin şehirlerin değişiminde önemli olduğunu savunmuştur.
Sosyo-mekânsal bakışa göre kent sosyolojisi neyi
kapsar?
Kent sosyolojisine sosyo-mekânsal bir bakışla
mekânsal ve çevresel konuların her zaman sosyal
ilişkilerin bir bölümü ve parçası olduğu kabul
edilmektedir. Dolayısıyla çevre konuları sınıf, cinsiyet,
yaşam tarzı, iktisat, kültür, siyaset ve eylem planlarının
sentezi kentsel bölgelerin gelişiminin esasını oluşturan
göstergeler olarak ele alınmalıdır. Bu yaklaşım özellikle
Mark Gottdiener ve Ray Hutchison (2011) tarafından
savunulmuştur
Şehirlerin en önemli ortak yapısal özellikleri nelerdir?
Şehirlerin bilgi, güç, zenginlik ve kontrol gibi
tüm kaynakların toplanma merkezi olmaları onların en
önemli ortak yapısal özellikleriydi. Devlet, din, uygarlık,
aile ve ülke kavramları “şehir” kavramı ile iç içeydi.
Polis ve Civis nasıl açıklanabilir?
Polis (Antik Yunan şehir devleti), özünde bir
kentin egemenlik alanıyla tanımlanan bir yönetim şeklidir.
Civis (kent sakini) ise ‘kent hayatı’ ve ‘iyi bir hayat’ için
kentlerde yaşayan kentli yurttaştır.
Goldon Childe kentsel devrimi hangi özellikleriyle
açıklamaktadır?
Goldon Childe kentsel devrimi şu özellikleriyle
açıklamaktadır:
• Artan nüfus büyüklüğü ve yoğunluğu,
• Emeğin uzmanlaşması: zanaatkâr, tüccar, din
adamı gibi uzmanlıkların artması,
• Tapınakların hâkimiyetinde kurulan kentsel
mekânlar,
• Hinterland için gıda üretiminin kontrolü ve artı
ürünün depolanması. Toplum üzerinde mutlak
kontrole sahip bir egemen sınıf vardır: Rahip,
askeri liderler ve yetkililer egemen sınıfın
yönetici sınıfını oluştururlar,
• Yazının icadı: Bilginin işlenmesi için sayısal ve
alfabetik belirtme sistemleri vardır,
• Sanatlarının gelişmesi: Sanat, müzik gibi giderek
rafine edilmiş kültürel ifade formları olmalıydı,
• Bilimlerin gelişimi: Tahmin, ölçüm ve
standardizasyon kayıtları (örneğin vergi) tutmak
için gerekliydi.
• Diğer merkezler ile uzun mesafeli ticaret
mevcuttu,
• Artık akrabalık yerine aidiyet yaşanılan yere
bağlıydı.
Goldon Childe’ın kentleşme modeli kısaca nasıl
açıklanabilir?
Childe’ın kentleşme modeli, avcı ve toplayıcı
toplumlardan modern kentsel ekonomilere dayalı olanlara
geçiş ile nitelendirilen evrimci anlayışına dayanmaktadır.
Araştırmacılar ise, kentlerin Childe’ın önerdiği evrimci
anlayışın sonucu değil, güçlü hükümdarlarının ve onların
ticari başarılarının ürünü olduğunu öne sürerler. Bu
yaklaşıma göre, ticaret ve devletin gücü büyük şehirleri
üretmiştir
Kentleşme, M.Ö. 1000 ile M.S. 500 arasında bir düşüş
yaşamıştır. Ortaçağ Avrupası’nda kentleşme düzeyi
gerilerken, Asya, Yakın Doğu ve Latin Amerika’daki
şehirler zenginleşmiştir.
Geç ortaçağ döneminde Avrupa’da ne gibi değişikler
göze çarpar?
Geç ortaçağ döneminde (11. yüzyıldan 15.
yüzyıla kadar) Avrupa önemli değişiklikler yaşadı.
İstilalar yavaşladı, savaşlar azaldı. Daha huzurlu bu
dönemle birlikte nüfus büyüklüğü arttı ve bir tüccar sınıfı
ortaya çıktı. Pirenne’e (1974) göre “erken tüccarlar”
temelde “vagabond” serserilerdi. Pirenne, profesyonel
tüccar bir sınıfın ortaya çıkmasını; köylüler ve
hizmetçilere değil, topraktan kopan bireylerin giderek
daha önemli bir sayıya ulaşmasına ve giderek
özgürleşerek serseriler gibi yaşamaları ile
ilişkilendirmiştir. Herkesin lorda bağımlı olduğu
zamanlarda, kimseye hesap vermeden her yerde dolaşan
“öncü tüccarlar” kendilerini doğdukları topraktan
kopararak özgürleşmişlerdir. Mükemmel konumlandırılan
kaleler, tüccarları çekmek için dikilmiştir. Tüccarların
gelmesiyle eski ‘burgh’lar (kasabalar) genişlemiştir. Yeni
gelenler tüccar banliyöleri veya ‘portus’lardaki (kent
kapıları) yakın alanlara yerleşmişlerdir. İç Kale
duvarlarının dışında inşa edilen surlarla genişleyen bu yeni
kentsel mekânın sakinlerine burgher (kasaba sakini)
denmeye başlanmıştır
Pirenne’ye göre, 11. yüzyıl ve 15. yüzyıl Avrupa’da ne
dönemidir?
Pirenne’ye göre, 11. yüzyıl ve 15. yüzyıl
Avrupa’da ticari canlanma dönemidir. Bu canlanmanın
arkasında yatan ivme dış ticaret ile bağlantısı olan uzun
mesafeli ticaretidir. Ortaçağda kentlerin gelişiminde
canlanan ve gelişen ticaretin ortaya çıkardığı orta sınıfın
rolü büyüktür.
Weber’e göre, ortaçağda kentin ayırıcı özellikleri
kısaca nasıl özetlenebilir?
Weber’e göre, ortaçağda kentin ayırıcı özellikleri
kalelerle çevrilmiş olması, ekonomilerinin ticarete ve
alışverişe dayanması ve siyasi ve idari özerkliğe sahip
olmalarıdır. Weber için, sivil ve demokratik katılım (kendi özerk yasa ve ilgili dernekler, kendi mahkemeleri) kentsel
gelişim için önemlidir.
Daunton’a göre sanayi büyümesinin kentsel büyümeye
etkisi nasıl gerçekleşmiştir?
Daunton (1978), sanayi büyümesinin 18.
yüzyılda İngiltere’de gerçekleşen kentsel büyümenin
devamı olduğu görüşünü savunmaktadır. Öte yandan 19.
yüzyılda buhar gücüyle çalışan fabrikaların icadı ile
kentsel ekonomilerin ortaya çıktığına dair yaygın görüş
daha çok önem kazanmıştır. Daunton, sanayi devriminde
kentlerin rolünü, kentsel nüfusun farklı tüketim mallarına
artan talebi ile ilişkilendirerek vurgulamıştır. Ona göre
aslında bu talep, tarım sektöründe büyük değişikliklere yol
açmıştır. Dolayısıyla, kentsel nüfusun talep ettiği gıda,
yakıt ve mesleki uzmanlaşma gerektiren diğer ürünlere
duyulan ihtiyaç artmıştır. Daunton, sanayileşmeye duyulan
talebin arkasında ev pazarının olduğunu ileri sürmüştür.
Daunton ayrıca, ortaçağ sonrası lonca sisteminin kontrollü
lisansı gibi geleneksel kontroller dışında kalan bu
kentlerin, 18. yüzyılda büyüdüğü ve hızla yayıldığını
belirtmiştir. Yavaş yavaş gelişen bu kentler aslında
Ortaçağ’ın “özgür” ve “özerk” kentleriydi. Sanayi kentleri
18. yüzyılın ulus devletlerindeki endüstriyel kapitalizmle
birlikte ortaya çıkmıştır. Kapitalizm, sermaye birikimine
hizmet eden ücretli emek ve emek yoluyla gerçekleştirilen
metaların üretimine bağlıydı.
Engels’in kentlerin eşitsizliğiyle ilgili düşüncesi nedir?
Engels 1844 yılında İngiltere’de kapitalist
kentlerin toplumsal ve mekânsal düzeyde eşitsizlik
ürettiğini ortaya koymaktadır. Kentleşme sürecinde ortaya
çıkan toplumsal sorunların önemini vurgulamıştır.
Engels, zengin ve yoksulların kentsel mekânlarda
ayrışmasının tezahürünü “eşitsiz gelişme” (uneven
development) olarak adlandırır.
. Durkheim, Weber ve Marx şehirleri nasıl analiz
etmişlerdir?
Marx, Weber ve Durkheim, şehirleri analiz
ederken toplumlarda faaliyet gösteren faktörlerin daha
geniş bir analizi ile ilgilenmişlerdir:
• Durkheim için şehir “ahlaki uyumun dağılması”,
• Weber için, “hesaplayıcı rasyonelliğin-akılcılığın
büyüme”si,
• Marx için ise kapitalist üretimin gelişimidir
Tönnies, sanayileşme/kentleşme dönemini kısaca nasıl
açıklanmıştır?
Tönnies, sanayileşme/kentleşme dönemini, yüz
yüze iletişimin sosyal yaşamı belirlediği topluluktan
(Gemeinschaft’tan), zayıflamış sosyal bağlara ve
düzenlemelere sahip olmakla karakterize edilen topluma
(Gesellschaft’a) bir geçiş olarak açıklamıştır
Georg Simmel kentleşmenin hangi boyutları üzerinde
yoğunlaşmıştır?
Georg Simmel kentleşmenin kültürel boyutları
üzerinde yoğunlaşmıştır ve kentsel yaşamın nasıl bireysel
bilinç dönüşümlerine yol açtığını ele almıştır. Ona göre,
modern yaşamın en büyük sorunları bireylerin kendi
özerklik ve bireyselliklerini kendi ellerinde tutma
iddiasından kaynaklanmaktadır.
Robert E. Park ve “yaşam ağı” kısaca nasıl
açıklanabilir?
Robert E. Park (1865-1944) sosyolojiye,
gazetecilik ve o günlerde en önemli siyah Amerikan lideri
Booker T. Washington ile uzun vadeli bir asistanlıktan
uzanan virajlı bir yoldan geldi. İlgi alanları arasında ırk
ilişkileri, sendikalar, etnik mahalleler, evsizlik gibi şehir
hayatının tüm yönleri vardı. Biyolojik metafor ve ekolojik
modeller kentsel toplumsal ilişkilerin analizi için
çerçeveleme araçları oldu. Karmaşık sosyal yapılar bir
eko-sisteme benzeyen ve olgunluğa doğru ilerleme halinde
olan dinamik süreçlerin toplumsal ağları olarak görüldü.
Park, şehrin farklı yerleri arasındaki karşılıklı bağımlılığı
(veya symbiosis, ortak yaşam) göstermek için “yaşam ağı”
kavramını kullanmıştır. Doğal alanlara (niş/niche)
dayanan bu varsayımlar simbiyotik ilişkileri vurgulayarak
tespit edilebilir. Park’ın doğal ve kentsel çevre arasında
kurduğu temel benzerlik bir tür Sosyal Darwinizm’in
temelini oluşturmuştur.
Roderick McKenzie varoluş mücadelesinin temelde
neye dayandığını öne sürmüştür?
Roderick McKenzie varoluş mücadelesinin
temelde konum veya mevkiye dayandığını öne sürmüştür.
Mekânsal konum ancak ekonomik rekabet ve hayatta
kalma mücadelesine dayanmaktadır. Nüfus da şehir
mekânı içinde böyle ayrılmıştır. Bu kentsel örüntülerin
incelemesi, kentsel (insan) çevrebilimcilerin
(ekolojistlerin) ana konuları oldu. Ernest Burgess bu
coğrafi temelli keşfin savunucularından biri olmuştur.
Ernest Burgess “eşmerkezli/özekdeş (concentric)
daireler kuramı” nedir?
Ernest Burgess şehir içindeki arazi kullanımının
genişleyen (olgunlaşan) boyutunu açıklamak için
“eşmerkezli/özekdeş (concentric) daireler kuramını”
geliştirdi. Farklı kentsel arazi kullanımının (iş, üretim,
farklı sosyal sınıfların barınması, eğlence vb. konutlar)
düzenli bir model takip ettiğini savundu.
Şikago Okulunu oluşturan bilim insanlarının görüşleri
nasıl özetlenebilir?
Şikago Okulunu oluşturan bilim insanları,
yaptıkları araştırmalarda asıl anlamak istedikleri kentsel
kültüre alışma, bütünleşme (entegrasyon) veya dağılma
hususlarıdır. Bu yaklaşımın ana fikri, kentin çevresinin
yeni gelenler (göçmenler) için önemli ölçüde farklı
olmasıdır. Göçmenler hızlı uyum sağlamak zorundadırlar ve bu süreç genellikle travmatik deneyimler (düzensizlik)
üretir. Bu genel tartışmayı Simmelci bir perspektif ile
destekleyerek, Robert E. Park kendi analizinde için
“marjinal insan” kavramını geliştirdi. Marjinal insan iki
farklı kültürün içinde yaşamak zorunda olan bir kişidir.
Park’ın marjinal kişilik tipi genellikle yabancının (ya da
kozmopolit) rolünü almak zorunda kalır.
Kentsel toplumsal normların ortaya çıkması neyin
sonucu olarak görülmüştür?
Kentin doğası doğal dünyanın bir parçası olarak
görülürken, kararlı ve öngörülebilir değişiklikler nüfus
artışına bağlı açıklanmış; kentsel arazi kullanımı farklı
işlevlerin mekânsal ayrımından, şehir merkeziyle
ilişkisinden ve toprak değerlerinden etkilenmiştir. Diğer
yandan ortaya çıkan yerleşim desenleri, mekân için farklı
sosyal gruplar arasındaki rekabet; ırksal ve etnik gruplar
arasındaki uyum insanın doğal çevreye adaptasyonunun
sonucu olarak görülüyordu.
Kentsel toplumsal normların ortaya çıkması;
• Nüfusun büyüklüğü,
• Nüfusun yoğunluğu ve
• Nüfusun heterojenliğinin bir sonucu olarak
görülmüştür.
Louis Wirth’ün “Bir Yaşam Biçimi Olarak
Kentlileşme” çalışmasının temeli neye dayanır?
Nüfusun büyüklüğü, yoğunluğu ve heterojenliği
(çeşitliliği), Louis Wirth’ün (1948) “Bir Yaşam Biçimi
Olarak Kentlileşme” adlı ilham verici çalışmasının
temelini oluşturmuştur. Louis Wirth, bu üç değişkenin
sonuçlarını analiz eder. Bir nüfus ne kadar büyükse,
çeşitlilik ve uzmanlaşma düzeyi o derece yüksek olacaktır.
Nüfus yoğunluğu bir yandan sosyal gruplar ve bireyler
arasındaki rekabeti artırırken, diğer yandan diğerleri ile
yakın yaşamdan kaynaklanan bir hoşgörüye de yol
açabilmektedir
II. Dünya Savaşı’ndan sonra kentsel ekolojik yaklaşım
nasıl bir boyut kazandı?
II. Dünya Savaşı’ndan sonra, kentsel ekolojik
yaklaşım yeni bir ivme kazandı; şehirleri incelemek için
yeni girişimler yapıldı. Bunlardan en bilineni Eshrev
Shevky ve Wendell Bell’in “Sosyal Alan Analizi” yöntemi
(1955) oldu. Bu yöntemle şehirlerdeki alanlar, nüfusların
sosyal özellikleri (eğitim, meslek, gelir) temel alınarak
sıralanmış ve böylece sosyal sınıf ve etnik grupların
haritaları üretilmiştir. Ancak bu tür bir analiz ile elde
edilen sonuçların tanımlama düzeyinde kalmış olduğu
görülmüştür.
Zamanla bilgisayar teknolojisinde meydana gelen
gelişmeyle birlikte bu tür analizler farklı ölçekler (küresel
ölçekte şehirlerin yapıları analiz edilerek) geliştirmeye
başlamıştır. Böylece bu yeni metodolojik yaklaşım
Faktöriyel Ekoloji olarak adlandırılmıştır.
Lefebvre, soyut mekân ve sosyal mekânı kısaca nasıl
açıklanmıştır?
Lefebvre; sermaye yatırımı, kâr, kira ve sınıfsal
sömürü gibi kavramların kentsel sosyoloji alanına nasıl
dahil edilebileceğini göstermiştir. Temelde devlet ve
yatırımcıların kâr için dikkate aldıkları mekânı ‘soyut
mekân’ (abstract space) olarak kavramsallaştırır. Gündelik
hayatta kullanılan mekânı da ‘sosyal mekân’ (social space)
olarak adlandırır. Lefebvre soyut ve sosyal mekân
arasındaki çatışmanın sınıf çatışmasına benzer şekilde
kapitalist toplumda temel olduğunu savunmuştur.
Yeni kent sosyolojisinin önemli iddiaları nasıl
özetlenebilir?
Yeni kent sosyolojisinin önemli iddiaları şöyle
özetlenebilir:
• Şehirler belirli bir tarihsel bağlamda ekonomik,
siyasi ve sosyal ortamların parçaları olarak kabul
edilir. Kentler sadece doğal süreçlerin ürünleri
kaldırılacak sayılmaz. Şehir, kaynakları ve
yatırımları kontrol eden güçlü karar vericiler
tarafından yönetilir ve şekillendirilir.
• Kaynak dağıtımı üzerine çatışmalar kentsel
mekân ve kentsel yaşamı şekillendirir.
• Hükümetler kentsel dokuların oluşmasında büyük
öneme sahiptir; insanların nerede yaşayacağı,
işletmeler ve rekreasyon (eğlendiren) alanları gibi
alanların nerede yer alacağı hakkındaki karar
alma süreçlerinde öncü bir rol üstlenmişlerdir.
Yerel yönetim veya siyaset de kaynaklar
üzerindeki çatışmaların önemli bir arenasıdır.
• Ekonomik yeniden yapılanma yerel toplulukları
etkileyen önemli bir faktördür. Ekonominin
küreselleşmesi daha küçük firmaların az ama
daha büyük olanlarla birleşmesine yol açar;
imalat sanayi de hizmet sektörü tarafından ikame
edilir. Şehir ve bölgelerin büyümesi de buna göre
değişir, bu nedenle örneğin çalışma
ekonomisindeki emek biçimine ilişkin
değişiklikler insanların yaşadıkları yerler
üzerinde etkiye sahiptir.
David Harvey’e göre sermaye ve emek nasıl bir süreci
içerir?
Ekonomi politik perspe ktifinin bir başka
temsilcisi ise David Harvey’dir (1975). Harvey
sermayeyle emeğin tahakkümünün kâr yarattığını Marksist
bir bakış açısıyla savunmuştur. “Sermaye birikim sürecinde” yapılı çevrenin (konut, altyapı, alışveriş
merkezleri, parklar vb.) önemini çalışmıştır. Harvey,
kapitalist üretim sürecinde şirketlerin üretime yönelik
makine ve hammaddeler için yatırım yapmak yerine artık
gayrimenkule yatırım yapmaya başladıklarını ileri
sürmüştür. Bu anlamıyla kentsellik, tıpkı bir endüstriyel
‘ürün’ gibi üretilen kentsel mekânın değişim ve tüketim
değerini belirleyen en önemli fiziksel ve sosyal ortamdır.
Bu nedenle, bu yapılı çevrenin üretilme yolu “sermaye
birikim sürecinin” bir parçası haline gelir.
Ekonomi politik yaklaşımı, neyi analiz etmeye ve
açıklamaya çalışmaktadır
Ekonomi politik yaklaşımı;
• Ekonomik dönüşümlerin kent dokusunu nasıl
etkilediğini;
• Kamu politikalarının kentsel alanları ve bölgeleri
nasıl analiz edeceğini;
• Kentsel mahallelerde yapılan yatırımların
niteliğini;
• Kentsel sosyal grupları ve değişim için iddiaları
analiz etmeye ve açıklamaya çalışmaktadır.
Gottdiener, şehirlerin değişiminde neyin önemli
olduğunu savunmuştur?
Sosyo-mekânsal perspektifin temsilcilerinden
Gottdiener, gayrimenkul yatırımcıları ve yerel
yönetimlerin şehirlerin değişiminde önemli olduğunu
savunmuştur.
Dünya kenti kavramının ortaya atılmasından sonra
Saskia Sassen’in küresel kent kavramını ile ilgili iddiaları
nelerdir?
Saskia Sassen’in küresel kent kavramını ile ilgili
iddiaları şöyle sıralanabilir:
• Küresel kentler’in (TNC-Transnational
Corporations/Ulus-Aşırı şirketler) yoğunlaştığı
küresel merkezlerdir. Dolayısıyla küresel kentler,
dünya ekonomisinin komuta noktalarıdır;
• Finans sektöründe özelleşmiş hizmetler için
önemli yerlerdir;
• Üretim ağırlıklı endüstri ve yeniliklerin üretildiği
alanlardır;
• Ürünler ve yenilikler için en önemli pazarlardır;
• Bankaların ve şirketlerin kümeleşerek güçlendiği
merkezlerdir;
• Küresel kent, emeğin küresel işbölümünde özel
bir yer tutar ve böylece ‘geleneksel’ siyasi, dini,
idari merkezlerden farklılaşır;
• Küresel kentler, aynı zamanda küresel düzeyde
ulaşım ve iletişim merkezleridir;
• Bilgi, medya, eğlence ve yayın merkezidirler;
• Küresel kentler, uzun vadeli yatırımlar için
cazibe merkezleridir.
Manuel Castells, küresel ekonomiyle ilgili hangi
kavramı ortaya atmıştır?
Manuel Castells, küresel ekonominin birbirine
bağlı akışlar (flow) ve düğümlerin (node) mantığına bağlı
bir ağ toplumu (network society) kavramını ortaya
atmıştır. Bu çerçevede, küresel kentler, artık ulus ötesi
şirketlerin merkezi olarak değil, akış mekânları (spaces of
flows) olarak tanımlanmaktadır
Postmodern kent üzerine yapılan tartışmalar kısaca
nasıl açıklanabilir?
Postmodern kent üzerine yapılan tartışmalar “Los
Angeles Okulu” ile bağlantılıdır. Postmodern kentsel
kuramı, Henri Lefebvre’in kentsel kuramına, daha da
önemlisi onun ‘mekânın üretimi’ konusunda geliştirdiği
fikirlere dayanır. Postmodern kent yaklaşımının temsilcisi
Soja, mekân ve toplum arasındaki ilişki hakkında
çalışmalar yapmıştır.
Edward Soja, Los Angeles kentinin oluşumu ve
gelişimi süreçlerini nasıl açıklar?
Soja, “Postmetropolis” (2000) adlı çalışmasında
Postmodern şehirdeki kentsel dönüşümün altı sürecini Los
Angeles kentinin oluşumu ve gelişmesi örneği üzerinden
şöyle açıklar:
• Bölgesel kent;
• Yeniden yapılandırılan kentsel siyasal iktisat
sürecinde daha esnek (flexi-city/esnek kent)
üretim biçimiyle post-fordist sanayi
metropolünün oluşumu;
• Kültür, sermaye ve emeğin küreselleştiği bir
dünya kenti (Cosmopolis) oluşumu;
• Toplumsal kutuplaşmanın arttığı, sosyalmekânsal
eşitsizlik açıkça görünür olduğu “çifte
kent” (ikili kent);
• Son derece kontrollü ve güçlendirilmiş alanlarda
kapalı toplulukların yaşadığı carceral kent
(Carcereal Archipielagos);
• Gerçek dünyanın simülasyonları ile kentsel
yaşam deneyimimizi etkileyen hiper-gerçek
(hyper-real) ve taklit/sahte (simulacrum)
mekânlardan oluşan sanal kent (SimCity) imgesi.
Kentsel kuramlar içinde insan ekolojisi yaklaşımı nasıl
açıklanabilir?
Kentsel kuramlar içinde insan ekolojisi
yaklaşımı, küresel ölçekte kentleşme deneyimlerine ilişkin
bazı yanlış anlamaları barındırmaktadır. Bu yaklaşıma
göre, ilerlemeci bakış açısıyla gelişmekte olan ülkelerin
zaman içinde gelişmişlik seviyesine onları ulaştıracak olan
modernleşme yolunu takip edecekleri baştan kabul
edilmektedir. Daha önce de değinildiği üzere, sosyomekânsal
perspektif kentsel analizde devletlerin rolünü,
sosyo-ekonomik sınıfları ve küresel sermayenin rolünü
vurgulamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımlar,
kentleşme süreçlerinin daha iyi anlaşılması için kritik
öneme sahiptir. Gelişmekte olan ülkelerde kentleşmenin
sosyo-mekânsal yaklaşımı, küresel ağlara önem verir,
ancak nüfus artışının belirli deneyimleri değişimin daha
iyi anlaşılması açısından önemlidir. Kentsel nüfus, küresel
ölçekte en yüksek hızda artar ve özellikle mega kentler,
göçmenleri çeker. Bu çok sayıda nüfus akışı, gecekondu
mahallelerinde (shantytowns) yansımasını bulur. Megakentlerde
gözlenen bu durum, enformel konut ve konut
sorunuyla başa çıkma stratejileri yoluyla destekleme
ekonomisi olarak tanımlanabilir. Özellikle düşük gelirli
göçmenler için uygun fiyatlı konutların sağlanamadığı
durumlarda, kent yönetiminin de bu sorunu çözmeye
istekli olmadığı gözlenmektedir.
Kent Sosyolojisi nedir ?
Kent sosyolojisine sosyo-mekânsal bir bakış, mekânsal ve çevresel konuların her zaman sosyal ilişkilerin bölümü ve parçası olduğu anlamına gelmektedir.
Gordon Childe kentsel devrimi nasıl açıklamıştır ?
1. Artan nüfus büyüklüğü ve yoğunluğu.
2. Emeğin uzmanlaşması: zanaatkâr, tüccar, din adamı gibi uzmanlaşmanın artması
3. Tapınakların hâkimiyetinde kurulan kentsel mekânlar
4. Hinterland için gıda üretiminin kontrolü ve artı ürünün depolanması. Toplum üzerinde mutlak kontrole sahip bir egemen sınıf vardır: Rahip, askeri liderler ve yetkililer egemen sınıfın yönetici sınıfını oluştururlar.
5.Yazının icadı: bilginin işlenmesi için sayısal ve alfabetik belirtme sistemleri vardır.
6. Sanatlarının gelişmesi: sanat, müzik gibi giderek rafine edilmiş kültürel ifade formları olmalıydı.
7. Bilimlerin gelişimi: tahmin, ölçüm ve standardizasyon kayıtları tutmak için (örneğin vergi) gerekliydi.
8. Diğer merkezler ile uzun mesafeli ticaret mevcuttu.
9. Artık akrabalık yerine aidiyet yaşanılan yere bağlıydı.
Childe'ın kentleşme modeli nedir ?
Childe’ın kentleşme modeli, avcı ve toplayıcı toplumlardan modern kentsel ekonomilere dayalı olanlara geçiş ile nitelendirilen evrimci anlayışına dayanmaktadır. Ancak, bazı araştırmacılar kentlerin Childe’ın önerdiği evrimci anlayışın sonucu değil, güçlü hükümdarlarının ve onların ticari başarıların ürünü olduğunu öne sürerler. Bu yaklaşıma göre, ticaret ve devletin gücü büyük şehirleri üretmiştir.
Polis ve Civis sözcükleri nasıl açıklanmaktadır ?
Polis, yani Antik Yunan şehir devleti özünde bir kentin egemenlik alanıyla tanımlanan bir yönetim şeklidir.
Civis (kent sakini) ise kent hayatı ve iyi bir hayat için kentlerde yaşayan kentli yurttaştır.
Ortaçağ kentinin özellikleri nelerdir ?
11.yüzyıl ve 15.yüzyıl Avrupa’da ticari canlanma dönemidir. Bu canlanmanın arkasında yatan ivme dış ticaret ile bağlantısı olan uzun mesafeli ticaretidir. Ortaçağda kentlerin gelişiminde ticaretin ortaya çıkardığı orta sınıfın rolü büyüktür. Ortaçağda kentin ayırıcı özellikleri kalelerle çevrilmiş olması, ekonomilerinin ticarete ve alışverişe dayanması ve siyasi ve idari özerkliğe sahip olmalarıdır. Weber’e göre bu kentleri ayırıcı kılan sivil ve demokratik katılımdır.
Tönnies sanayileşme/ kentleşme dönemini nasıl açıklamıştır ?
Tönnies, sanayileşme/kentleşme dönemini, yüz yüze iletişimin sosyal yaşamı belirlediği topluluktan (Gemeinschaft’tan), zayıflamış sosyal bağlara ve düzenlemelere sahip olmakla karakterize edilen topluma’a (Gesellschaft’a) bir geçiş olarak açıklamıştır.
Georg Simmel kent sosyolojisinde hangi konu ele almıştır ?
Georg Simmel kentleşmenin kültürel boyutları üzerinde yoğunlaşmıştır ve kentsel yaşamın nasıl bireysel bilinç dönüşümlerine yol açtığını ele almıştır. Ona göre, modern yaşamın en büyük sorunları bireylerin kendi özerklik ve bireyselliklerini kendi ellerinde tutma iddiasından kaynaklanmaktadır.
Burgess'in kentsel büyüme modeli temelde eş merkezli bölgeler hangi bölgelerden oluşur ?
1. Merkezi İş ve Ticaret Bölgesi (Central Business District,
CBD)
-
Hem konut hem de iş alanlarının yer aldığı karma alanlar (geçiş bölgesi)
-
Alt sınıf yerleşim alanları (şehir içi)
-
Orta sınıf konut alanları (dış banliyöler)
-
Abonman toplu ulaşım kartı olanların yaşadığı Banliyö (Commuters) bölgesi
Lous Wirth nüfus büyüklüğü ve yoğunluğu hakkındaki yorumları nasıldır ?
Louis Wirth, nüfusun büyüklüğü, nüfusun yoğunluğu ve nüfusun çeşitliliğinin sonuçlarını analiz eder. Bir nüfus ne kadar büyükse, çeşitlilik ve uzmanlaşma düzeyi o derece yüksek olacaktır. Nüfus yoğunluğu bir yandan sosyal gruplar ve bireyler arasındaki rekabeti artırmaktadır. Aynı zamanda farklılıklara karşı da hoşgörüyü geliştirir.
Yeni kent sosyolojisinin önemli iddiaları nelerdir ?
1. Şehirler belirli bir tarihsel bağlamda ekonomik, siyasi ve sosyal ortamların parçaları olarak kabul edilir. Kentler sadece doğal süreçlerin ürünleri olarak sayılmaz. Şehir, kaynakları ve yatırımları kontrol eden güçlü karar vericiler tarafından yönetilir ve şekillendirilir.
2. Kaynak dağıtımı üzerine çatışmalar kentsel mekân ve kentsel yaşamı şekillendirir.
3.Hükümetler kentsel dokuların oluşmasında büyük öneme sahiptir; insanların nerede yaşayacağı, işletmeler ve rekreasyon (eğlendiren) alanları gibi alanların nerede yer alacağı hakkındaki karar alma süreçlerinde öncü bir rol üstlenmişlerdir. Yerel yönetim veya siyaset de kaynaklar üzerinde çatışmaların önemli bir arenasıdır.
4. Ekonomik yeniden yapılanma yerel toplulukları etkileyen önemli bir faktördür. Ekonominin küreselleşmesi daha küçük firmaların az ama daha büyük olanlarla birleşmesine yol açar; imalat sanayi de hizmet sektörü tarafından ikame edilir. Şehir ve bölgelerin büyümesi de buna göre değişir, bu nedenle örneğin çalışma ekonomisindeki emek biçimine ilişkin değişiklikler insanların yaşadıkları yerler üzerinde etkiye sahiptir.
Lefebvre ekonomi politik yaklaşımı nasıl ele almıştır ?
Lefebvre; sermaye yatırımı, kâr, kira ve sınıf- sal sömürü gibi kavramların kentsel sosyoloji alanına nasıl dâhil edilebileceğini göstermiştir. Temelde devlet ve yatırımcıların kâr için dikkate aldıkları mekânı ‘soyut mekân’ (abstract space) olarak kavramsallaştırır. Gündelik hayatta kullanılan mekânı ‘sosyal mekân’ (social space) olarak adlandırır. Lefebvre soyut ve sosyal mekân arasındaki çatışmanın sınıf çatışmasına benzer şekilde kapitalist toplumda temel olduğunu savunmuştur.
Küresel kentler sıralamasında ilk beş hangi kentlerden oluşur ?
Küresel kentler sıralamasında ilk beş kent şunlardır: New York, Londra, Tokyo, Paris ve Hong Kong.
Postmodern şehirdeki kentsel dönüşümün altı sürecini Los Angeles kentinin oluşumu ve gelişmesini örneği üzerinden nasıl açıklanır ?
-
Bölgesel kent;
-
Yeniden yapılandırılan kentsel ekonomi po- litik sürecinde daha esnek (flexi-city/esnek kent) üretim biçimiyle post-Fordist sanayi metropolünün oluşumu;
-
Kültür, sermaye ve emeğin küreselleştiği bir dünya kenti (Cosmopolis) oluşumu;
-
Toplumsal kutuplaşmanın arttığı, sosyal- mekânsal eşitsizlik açıkça görünür olduğu “çifte kent” (ikili kent);
-
Son derece kontrollü ve güçlendirilmiş alanlarda kapalı toplulukların yaşadığı car- ceral kent (Carcereal Archipielagos)
-
Gerçek dünyanın simülasyonları ile kentsel yaşam deneyimimizi etkileyen hiper-gerçek (hyper-real) ve taklit/sahte (simulacrum) mekânlardan oluşan sanal kent (SimCity) imgesi
Kent sosyolojisinde insan ekolojisi modeli nasıl açıklanabilir ?
İnsan ekolojisi, sosyo-mekânsal süreçlerin belirleyici olduğunu açıklayan bir yaklaşımın ötesine geçmez iken; ekonomi politik yaklaşım sınıf ve sermayenin rolünü kentsel analize dâhil eder. Ancak kentsel ekonomi politik yaklaşım kültürün rolünü ihmal etmektedir.
Kentsel toplumsal hareketler hangi konular üzerine odaklanılmıştır ?
Kentsel toplumsal hareketlere dair açıklamalar, yeni toplumsal hareketler çerçevesinde kimlik, yaşam kalitesi ve yurttaşlık,
yurttaş sorumluluğu üzerine yoğunlaşmıştır.
Ekonomi politik yaklaşımı nasıl açıklanabilir ?
Ekonomi politik yaklaşımın kenti açıklayan yaklaşımı; ekonomik dönüşümlerin kent dokusunu nasıl etkilediğini; kamu politikalarının kentsel alanları ve bölgeleri nasıl analiz edeceğini; kentsel mahallelerde yapılan yatırımların niteliğini; kentsel sosyal grupları ve değişim için iddiaları analiz etmeye ve açıklamaya çalışmaktadır.
Childe göre kentleşme nedir ?
Childe’ye göre kentleşme; emeğin uzmanlaşması, toplumsal görevlerin karşılıklı bağımlılığının artması ve farklı işlevlerin ayrışması aracılığıyla gelişen bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir.
Harvey için kentsellik nedir ?
Harvey için, kentsellik, tıpkı bir endüstriyel ‘ürün’ gibi üretilen kentsel mekânın değişim ve tüketim değerini belirleyen en önemli fiziksel ve sosyal ortamdır. Bu nedenle, bu yapılı çevrenin üretilme yolu “sermaye birikim sürecinin” bir parçası haline gelir.
Dünya kenti kavramı hangi özellikleri içerir ?
1. Küresel kentler TNC (Transnational Corporations/Ulus-Aşırı Şirketler)’in yoğunlaştığı küresel merkezlerdir. Dolayısıyla küresel kentler, dünya ekonomisinin komuta noktalarıdır;
2. Finans sektöründe özelleşmiş hizmetler için önemli yerlerdir;
3. Üretim ağırlıklı endüstri ve yeniliklerin üretildiği alanlardır;
4. Ürünler ve yenilikler için en önemli pazarlardır;
5. Bankaların ve şirketlerin kümeleşerek güçlendiği merkezlerdir;
6. Küresel kent, emeğin küresel işbölümünde özel bir yer tutar ve böylece ‘geleneksel’ siyasi, dini, idari merkezlerden farklılaşır;
7. Küresel kentler, aynı zamanda küresel düzeyde ulaşım ve iletişim merkezleridir;
8. Bilgi, medya, eğlence ve yayın merkezidirler;
9. Küresel kentler, uzun vadeli yatırımlar için cazibe merkezleridir.
Postmodern kenti kuramsallaştırma çalışması nasıl açıklanabilir ?
Postmodern kent üzerine yapılan tartışmalar Los Angeles Okulu ile bağlantılıdır. Postmodern kentsel kuramı, Henri Lefebvre’in kentsel kuramına, daha da önemlisi onun mekânın üretimi konusunda geliştirdiği fikirlere dayanır. Postmodern kent yaklaşımının temsilcisi Soja, mekân ve toplum arasındaki ilişki hakkında çalışmalar yapmıştır.