Davranış Bilimlerine Giriş Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kültür Toplumsal Değişme Ve Tabakalaşma
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kültür nedir?
Kültür, bir toplumun üyesi olarak insanların gereksinim duyduğu objeler, değerler ve öteki niteliklerin oluşturduğu karmaşık yaşam için yapılmış tasarımdır. Kavramsal olarak kültürü, bir nesilden diğerine, dil, jest, mimik, yazı gibi iletişim yollarıyla aktarılan düşünce ve davranışın bütün biçimleri olarak tanımlayabiliriz. Sosyal bilimler açısından kültür ise, insan toplumunun biyolojik olarak değil ancak toplumsal araçlarla iletip aktardığı her şeyi ifade eder. Bazı hayvan türlerinin de kültürel yeteneklere sahip olduğuna ilişkin görüşler olsa da kültür sadece insan
toplumunun sembolik ve öğrenilmiş yönlerini tanımlamaktadır. Aynı zamanda kültür, bir insan grubunun üyelerini diğer grupların üyelerinden ayıran zihnin ortak bir programlanması niteliğindedir. Bu bağlamda kültür değerler sistemini kapsar. Öz olarak kültür, bir toplum ya da grubun yaşam biçimini tanımlayan karmaşık davranış ve anlamlandırma sistemidir. İnançlar, değerler, bilgiler, sanat, ahlak, yasalar, alışkanlıklar, gelenekler, dil, giyim, kuşam vb. unsurları kapsar.
Kültür kavramının oluşma süreci nasıl gerçekleşmiştir?
Latincede cultura kelimesi natura yani doğanın karşıtı olarak kullanılmıştır. Romalılar insanların yetiştirdikleri bitkileri kendiliğinden yetişen bitkilerden ayırmak ve tanımlamak üzere bu kavramı kullanmışlardır. Kelimenin şimdiki anlamında kullanılmasına yönelik ilk girişimler 17. ve 18.yüzyılda olmuştur. Kültür (culture) kavramı başlangıçta bir sürecin adı olarak (cultivation) ekin yetiştirme, bu amaçla toprağı işleme, hayvanları yetiştirme ve terbiye etme anlamlarında kullanılmıştır. İlerleyen süreçte ise ‘‘insan zihninin ürünü olarak kültür’’ anlamında kullanılmaya başlanmıştır. 18.yüzyılın sonlarında özellikle Almanca ve İngilizcede, insanların yaşam biçimlerini şekillendiren ruhu tanımlayan bir kavrama dönüşmüştür. Kültür kavramı, dünyada farklı kültürlerin varlığını vurgulamak üzere 18.yüzyılda yaşamış olan ünlü Alman düşünür Herder (1744- 1803) tarafından ilk kez çoğul olarak ‘‘kültürler’’ biçiminde kullanılmıştır. T.S. Eliot (1948) ise kültürü ‘‘belirli bir yerde bir arada yaşayan belirli insanların yaşam biçimleri’’ olarak tanımlamıştır. Bu bağlamda toplulukların sanatlarında, toplumsal düzenlerinde, inançlarında, alışkanlıklarında ve geleneklerinde görünür hale gelen kültür aynı zamanda bunların toplamından fazla bir şeydir.
Kültürün kavramsal özellikleri nelerdir?
Kültürün kavramsal özelliklerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
- İnsanların yaşam biçimleri
- Bireylerin gruplarından edindikleri toplumsal miras
- İnanma, hissetme ve düşünme biçimleri
- Bir gruptaki insanların davranma biçimlerine ilişkin kuram
- Derlenen bütün öğrenilen şeylerin deposu
- Tekrarlayan sorunlara yönelik geliştirilen tek tip davranışlar
- Öğrenilmiş davranışlar
- Davranışların normatif olarak düzenlenmesi
- Bireylerin dış çevreye ve öteki insanlara göre kendisini ayarlama teknikleri
- Tarihin izleri
Kültürün türleri nelerdir?
Kültürün temel olarak iki boyutu ya da türü olduğu söylenebilir; maddi ve manevi kültür. Belirli bir toplumda yaratılan mimari, sanat, araç-gereçler, oyuncaklar, yazılı-görsel medya gibi somut objeler maddi kültürü, normlar, yasalar, idealar, gelenekler ve inanışlar ise manevi kültürü oluşturmaktadır. Maddi kültürün unsurları arasında mızraktan sabana, pişirme kaplarından kompakt diske kadar insan ürünü fiziki objeler yer almaktadır. Manevi kültürü oluşturan bilgi, inançlar, normlar, değerler, semboller ve dil toplumsal yapının oluşmasında ve yaşatılmasında temel bir işleve sahiptir.
Uygarlık nedir?
Kültürün sistematik biçimde gelişmesi ve toplumsal sınırlarının ötesinde etkili olabilmesi sürecinde uygarlık (civilization) ortaya çıkmaktadır. Uygarlık, birçok kültürdeki ana ve belirleyici kültürel özellikler tarafından biçimlendirilmiş kültürel kompleks olarak tanımlanabilir. Uygarlığın belirgin özelliği, kaçınılmaz olarak kaynak sınırlarının ötesine yayılmasıdır.
Kültürlenme, yutulma ve uyma kavramlarını açıklayınız.
Uygarlıkların sınırlarının ötesine yayılması ve başka toplumlar üzerinde de etkili olması
kültürlenme (acculturation), yutulma (asimilasyon) ve uyma (accommodation) gibi süreçler aracılığıyla gerçekleşir. Bir kültürden bir birey başka bir kültüre ait norm ve değerleri kendisininkine eklemlediğinde kültürlenme gerçekleşir. Geniş bir medeniyetin içinde yaşayan bir grubun egemen olan farklı kültürel özelliklere, farklı bir dile, farklı değerler ve normlara uyum sağlaması ve toplumsal kurumlar içinde eşit konum kazanması halinde yutulma, küçük ve görece zayıf bir grubun büyük bir medeniyetle temas halinde dahi öz kültürünü koruyabilmesi durumunda ise uyma söz konusudur.
Kültürel gecikme nedir?
Kültürel gecikme, kültürün bazı unsurlarının daha hızlı değişerek, henüz değişmemiş olan geleneksel unsurlarla çatışması sürecini ifade etmektedir. Kültürel gecikme kavramını ortaya atan Ogburn (1964) teknoloji gibi maddi kültür unsurlarının manevi kültür unsurlarından daha hızlı değiştiğini vurgulamıştır.
Kültürel değişim nedir?
Kültürel değişim kültürün dinamikleri ile ilişkilidir. Malinowski kültür değişmesini ‘‘bir toplumdaki maddi ve manevi kültür modelinin başka bir modele dönüşmesi süreci’’ olarak tanımlamıştır. Kültürel değişim, farklı kültürlerle ilişki ve etkileşim sonucunda serbest bir biçimde gerçekleşebileceği gibi zorunlu kültür değişmesi biçiminde de gerçekleşebilir. Bu durumda bir toplumun başka bir toplum üzerinde baskısı ya da bir toplumdaki egemen güçlerin farklı bir modeli zorla kabul ettirmesi söz konusudur.
Kültür şoku nedir?
Kültür şoku kavramı bireylerde endişe ve rahatsızlık yaratan bu durumu tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Kültür şoku, farklı bir kültüre alışmaya çalışanların yaşadıkları zorluğu ifade etmektedir.
Etnosantrizm nedir?
Bireyler üyesi oldukları toplumun kültürünü farklı düzeylerde benimseyerek özdeşlik kurabilirler. Bir bireyin kendi kültürünü diğer kültürlerden üstün görmesine etnosantrizm denir. Birey düşüncelerinde ve yaşantısında kendi kültürünü merkeze koyar.
Etnosantrizmin ne gibi olumsuz sonuçları olabilir?
Kendi kültürünü üstün görmenin aşırı biçimlerinde başka kültürleri aşağılama, onlardan nefret etme ya da korku duyma gibi olumsuz özellikler görülebilir. Yabancı düşmanlığı, İslamofobi, ırkçılık ya da eşcinsel düşmanlığı bu bağlamda değerlendirilebilir. Etnosantrizm bütün toplumlarda belirli seviyelerde görülmektedir.
Kültürel görelilik nedir?
Kültürel görelilik, kültürlerin özgün kavramları ve koşulları ile anlaşılması, değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder. Ancak başkalarının kültürlerine onların gözü ile bakabildiğimizde davranışlarının nedenlerini daha iyi anlayabiliriz. Kültürel görelilik, toplumsal grupların ve kültürlerin ön yargılardan ve kültürler arası karşılaştırmalardan uzak bir biçimde, o grubun üyeleri gibi anlaşılıp incelenmesini ifade etmektedir.
Kültürü oluşturan temel öğeler ve bu öğelerin sınıflandırılması nasıldır?
Kültürün kapsamına giren unsurlar, kültürü oluşturan temel öğelerin yer aldığı üç ana boyutta ifade edilebilir;
- Bireylerin bilinç düzeyini düzenleyen düşünme biçimleri.
- Normlar ya da düşünceleri aktarmanın, uygulamanın kabul edilmiş yolları.
- Maddi kültür; kültür ürünlerini kullanma ve sahip olma kalıpları.
Kültür öğelerini beş grupta sınıflandırabilir;
- Değerler
- İnançlar
- Semboller
- Dil
• Normlar
Kültürü oluşturan öğelerin kapsamları nelerdir?
Kültürü oluşturan bu öğelerin kapsamları şu şekilde açıklanabilir:
Değerler, bir topluluk ya da gruptaki ideal prensipleri tanımlayan öz standartlardır. Bu standartlar amaçlarımızı ve davranışlarımızı belirlerken bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterir. Değerler iyi, kötü, güzel ya da çirkini belirlemede ölçütler sunar ve güçlü bir toplumsal kontrol aracı niteliğindedir.
İnançlar, bir kültürde insanların birlikte sahip oldukları doğrunun, hakikatin ne olduğuna ilişkin paylaşılan idealler inançları oluşturur. İnançlar, sağduyuya, dine, bilime ya da bunların karışımına
dayanabilir. Dini doktrinler birer inanç sistemidir, aynı zamanda siyasal ideolojiler de siyasal alanda ne olması gerektiği konusundaki inançlara dayanır.
Semboller, kültürü oluşturan bütün unsurların temelinde yer alır. Bütün yaratıklar gibi insanlar da çevrelerindeki dünyayı duyumsarlar ancak diğerlerinden farklı anlamlar yüklerler. Semboller, kültürü paylaşan, tanınmış belirli anlamları aktaran her şeydir. Bir söz, bir duvar yazısı, yanıp sönen kırmızı bir ışık, sıkılmış bir yumruk hepsi birer semboldür. Sembollere yüklenen anlamlar da kültürden kültüre farklılık göstermektedir.
Dil, kültür dünyasının taşıyıcısı ve anahtarı konumundadır, bireylerin birbirleriyle iletişimde bulunmalarına imkân tanıyan bir semboller sistemi ve kurallar setidir. Kültürün öğrenilmesinde ve aktarılmasında dil büyük önem taşıyan bir araçtır. Dilbilim alanında görelilik hipotezine göre kültür ile dil arasında güçlü bir etkileşim söz konusudur aynı zamanda bir kültürün normları, değerleri ve inançları açısından olasılıkları ve potansiyelleri belirler.
Normlar, kişisel alanı kullanma vb. bir durumda nasıl davranılacağına ilişkin belirli kültürel beklentilerdir. Sosyologlar paylaşılan kültürel beklentileri toplumsal normlar olarak görürler. Gündelik yaşamı düzenleyen mekanizmalar ve bütün toplumsal muhataplar açısından normlar kurallaşmış, standartlaşmıştır. Kişiler birbirlerinin beklentileri hakkında ancak paylaşılan normlar aracılığıyla bilgi sahibi olurlar. Normlar zorlandığında ise doğru ve yanlışı tanımlayan bu paylaşılmış kurallar toplumsal davranışın sınırlarını hatırlatır.
Kültür, sosyolojik düşünce perspektifinden nasıl açıklanabilir?
Kültürün anlamı sosyolojik düşüncenin üç temel perspektifine göre aşağıdaki biçimde açıklanabilir;
İşlevselci perspektif, kültürün toplumsal düzeni sağlama işlevine vurgu yapar. Kültür insanların gereksinimlerini karşılamak üzere önemli işlevleri yerine getirir. Bu bakış açısına göre örneğin Hindistan’da ineklerin kutsal olduğuna ilişkin var olan inanç, çiftlik işlerinde kullanılan ve birtakım ekonomik yararlar açısından önem taşıyan bu hayvanların korunması yoluyla toplumsal düzeni ve istikrarı sağlar, yaşatır.
Çatışma perspektifi, kültürü, statükoyu korur, varsıl egemenlere yarar sağlar, toplumsal eşitsizliği destekler. Bu bakış açısına göre, örneğin rekabet kültürü işçilerin üreticiliğini uyararak işverenler için büyük yarar sağlar. Bu kültür aynı zamanda zenginlerin zekâları ve çok çalışmaları nedeniyle zenginliği hak ettikleri inancını ortaya çıkarır ve besler.
Sembolik etkileşimci perspektif, kültürün insanlar arasındaki etkileşimin ürünü olarak geliştiğini savunur. Kültür toplumsal etkileşim açısından rehber görevi gören paylaşılmış anlayışlar bütününü yansıtır. Örneğin kültür insanlara markette nasıl alışveriş yapacaklarını gösterir ve daha sayısız birçok yönlendirme yapar. Kişilerin süpermarkette ürünleri kendilerinin seçmeleri, kendi kendilerine hizmet etmeleri gibi, yeni karşılaştıkları durumlarla baş etmek üzere geliştirdikleri yöntemlerle birlikte kültür de değişime uğrar.
Kültürel evrensellik nedir?
Kültür belirli bir toplumda kabul gören davranış biçimlerini tanımlar ve toplumdan topluma farklılıklar gösterir. Bütün farklılıklara rağmen kültürel evrensellikler de vardır. Çünkü kültürler her yerde bireylerin gereksinimlerini karşılama tarzlarını ifade etmektedir ve bu gereksinimler de evrenseldir. Dolayısıyla gerek maddi gerek manevi kültür açısından evrensellikten söz edilebilir. Dünyada ensestin tabu olması, mitler, folklor, tıp, yemek pişirme, dans, kutlama yapma gibi kültürel evrensellikler bu duruma örnek olarak verilebilir.
İdeal kültür nedir?
Değerler ya da normlar gerçekleşmekte olan davranışları değil o davranışlara yön vermesi beklenen ilkeleri yani ideal kültürdür.
Kültürdeki farklılaşmayı açıklayan kavramlar nelerdir?
Yüksek kültür ve popüler kültür ayrımı, kültürdeki farklılaşmaları açıklayan en önemli kavramlardandır. Kültürdeki farklılık ve çeşitliliğin kaynaklarından biri de toplumdaki elitlerle geniş halk tabakalarının norm ve değerler konusundaki ayrılıklardır. Özel bir yaşam biçimi, zevkleri, alışkanlıkları olan küçük elit bir grubun sahip olduğu kültüre yüksek kültür denir. Televizyon seyretmek, maça gitmek, aile etkinliklerine katılmak, sokaktaki köfteciden köfte yemek gibi özellikler ise yaygın (popüler) kültürde görülür. Popüler kültürde söz konusu olan halkın beğenisidir. Halkın sevmediği kişilerin ya da konuların popüler kültürde yeri yoktur.
Kitle kültürü nedir?
Endüstri toplumlarının ürünü olan kitle kültürü kavramı belirli bir toplumsal grup tarafından halka yönelik geliştirilen ve kitle iletişim araçlarıyla üretilen kültürü ifade etmektedir.
Folk kültürü nedir?
Yüksek kültür ve popüler kültürün dışında, daha çok endüstrileşmemiş geleneksel toplumların özelliklerini taşıyan, belirli bir halkın yaşam tarzı ve ürettiği kültüre folk ya da halk kültürü denilir. Halk kültürü zaman içerisinde özellikle günümüzde popüler kültürü ve yüksek kültürü de etkilemekte ve biçimlendirmektedir.
Alt ve karşı kültür nedir?
Belirli bir toplumda kültürün karmaşık yapısını anlamakta yararlı olacak temel kavramlar egemen kültür, alt kültür ve karşı kültürdür. Toplumun temel kültürel değerlerini benimsemekle birlikte kendisini diğer gruplardan ayıran özgün değer, norm ve yaşam tarzları olan grupların kültürü alt kültür olarak tanımlanabilir. Gençliğin, ırkların, etnik grupların oluşturduğu alt kültürler vardır. Toplumun bazı bölümlerininkinden ayrı yapılanan kültür kalıpları alt kültürleri ifade eder. Hip-hop müziği ile eğlenen gençler, Polonya kökenli Amerikalılar, çok sık uçuş yapan yöneticiler, cazcılar, kampçılar, bilgisayar düşkünleri hepsi birer alt kültür örneğidir. Alt kültürün değerleri ve üyeleri için getirmiş olduğu diğer ölçütler toplumun hâlihazırdaki değerlerine ve diğer kültürel niteliklerine kesin bir tepki niteliği taşıdığında söz konusu olan kültür karşı kültür olarak adlandırılır. Alt kültürler toplumsal yapı açısından çeşitlilik işlevi görürken karşı kültürlerin toplumsal kültürle bütünleşmesi zor olabilir (Doğan, 2004: 298). Karşı kültürde norm ve yaşam biçimi açısından içinde yaşanılan topluma ve kültürüne ters düşme söz konusudur, toplumun kültürü reddedilir.
Toplumsal değişme nedir?
Toplumsal değişmeyi tanımlamak oldukça zordur. Toplumsal değişme, bir toplumun kurumları ile kültürünün zaman içinde dönüşmesidir. Günümüzde toplumsal dönüşüm giderek daha hızlı gerçekleşmektedir, yeni bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki gelişme nedeniyle değişimin hızı giderek artmaktadır. Toplumsal değişme, toplumsal yapının ve onu oluşturan toplumsal ilişkiler ağının, bu ilişkileri belirleyen toplumsal kurumların ve kültürün değişmesini ifade eder.
Modernite nedir?
Toplumsal değişme çalışmalarının önemli bir kavramı endüstrileşmeden doğan toplumsal desenler ifade eden modernitedir. Bütün dünyayı farklı düzeylerde etkileyen bir toplumsal
değişme biçimi olarak modernleşme tarım kültürüne sahip toplumların endüstri toplumlarına dönüşme süreçlerini ifade eder.
Modernleşmenin temel özellikleri nelerdir?
Modernleşmenin temel özellikleri aynı zamanda geleneksel toplumlarda yaşanan toplumsal değişmenin hangi alanlarda gerçekleştiğini de yansıtmaktadır. Bu özellikler;
- Küçük geleneksel toplulukların yok olması,
- Kişisel tercih alanının genişlemesi,
- Toplumsal çeşitliliğin artması,
- Gelecek yönelimlilik ve gelişen zaman bilinci.
Toplumsal değişmenin kaynakları nelerdir?
Toplumsal değişmenin çok çeşitli kaynakları vardır, bu kaynakları iç ve dış kaynaklar olarak sınıflandırabiliriz. İç kaynaklar; çevresel değişmeler, istila, kültürel temas, yayılma gibi etkenler iken dış kaynaklar, keşifler ve icatlar, nüfus hareketleri gibi etkenlerdir (Özkalp, 1999: 349 vd.). Farklı bir sınıflandırma ise fiziksel çevre, politik örgütsel ve kültürel etkenler biçiminde yapılabilir
Toplumsal değişmeye kaynaklık eden etkenler nelerdir?
Toplumsal değişmeye kaynaklık eden çeşitli etkenler şu şekilde sıralanabilir:
İklimlerin ve coğrafyanın insanların karakterlerini biçimlendirdiği ve bütün uygarlıkların uygun coğrafi koşullarda ortaya çıktığına ilişkin düşünceler çok eskilere dayanmaktadır. Ancak toplumsal değişmenin sadece fiziki çevreye indirgenmesi doğru olmasa da insanların yaşadıkları fiziki çevre toplumsal örgütlenmelerini etkilemektedir. Kutuplarda yaşayanlar tropikal bölgelerde yaşayanlara göre farklı alışkanlık ve pratikler geliştirirler, yine de çevrenin toplumsal değişme üzerinde doğrudan etkisinin çok büyük olmadığı söylenebilir.
Nüfus yapısı da toplumları dönüştüren etkenlerdendir. Nüfusun yaşlanması önemli bir değişime yol açabilir. Değişim ve dönüşüme yol açan önemli nüfus hareketi ise göçtür. Kültür toplumsal değişmeyi etkiler fakat tek etken değildir. Weber kültürün ve kültürün önemli bir unsuru olan din olgusunun toplumlar üzerindeki etkisini açıklamıştır. Kültürde meydana gelen değişmeler bir biçimde toplumsal değişmeye neden olur. Toplumsal değişmeye yol açan kültürel etkenler arasında dinin etkileri, iletişim sistemleri, yazının bulunmasının etkileri, Hz. İsa, Hz. Muhammed, Sezar, Newton vb. liderlerin etkileri sayılabilir.
Toplumsal değişme kuramları nelerdir?
Toplumsal değişme kuramları:
- Evrimci Kuram
- Çevrimsel Kuramlar
- Çatışma Kuramları
- İşlevselci Kuramlar ve
- Etkileşimci Kuramlar
Toplumsal değişme kuramlarından evrimci kuramın özellikleri nelerdir?
19.yüzyılda çok sayıda düşünür toplumsal düzensizliği ve değişmeyi evrimsel gelişme temelinde açıklamıştır. Comte’a göre toplumlar evrimleşerek daha iyiye ve doğruya ulaşacaktır. Toplumlar teolojik, metafizik ve pozitivist aşamalardan geçerek evrimleşir ve bu süreçte toplumsal değişme meydana gelir. Kurama göre toplumlar aşama aşama basitten karmaşığa doğru değişmektedir. İşlevselci Herbert Spencer kuramın ilk temsilcilerindendir. Ona göre bütün toplumlar tek biçimdeki evrimin doğal yasalarını izlemektedir. En güçlü olanın yaşamda kalması biçiminde özetlenebilecek bu yasalara göre bunu başaran toplumlar yaşamaya devam eder ve gelişmesi kaçınılmazdır, başaramayanlar ise yok olmaya mahkûmdur. Kuram, Batı kültürünü medeniyetin en üst düzeyi olarak sunan aşırı etnik merkezciliği nedeniyle eleştirilmiştir. Modern evrimciler basitten karmaşığa doğru gelişmeyi kabul etmekle birlikte bunun her zaman bir iyileşme anlamına gelmeyeceği görüşündedirler.
Toplumsal değişme kuramlarından işlevselci yaklaşımın özellikleri nelerdir?
İşlevselci yaklaşımın en önemli temsilcisi Parsons’a göre toplumsal değişmenin incelenebilmesi için öncelikle toplumsal yapı ele alınmalıdır. Değişmenin temeli toplumsal yapı, toplumsal sistemdir. Çeşitli toplumsal işlevler farklılaşma sürecinde yeni yapılara evrilir, toplumsallaşmanın aileden okula, üretimin bireysel işyerinden atölye ve fabrikalara kayması gibi. Farklılaşma ile işlevlerin bölünmesi yeni bir bütünleşmeyi gerektirir. Toplumsal değişme bir denge içinde oluşan bir evrim niteliğindedir. Toplumun bütün parçaları bazı işlevleri yerine getirir ve birbirlerine bağımlıdır bu nedenle parçalardan birinde meydana gelen değişim diğer parçalarda dengeleyici değişimlere yol açar. Toplum yeniden dengeyi sağlamak için değişim geçirir. Kuram aşamalı değişimleri açıklama konusunda işlevsel kabul edilirken devrim hareketlerinin yarattığı değişimi açıklamakta yetersiz görülmüş, aynı zamanda toplumları olduğundan daha istikrarlı ve uyum içinde gösterdiği için eleştirilmiştir.
Toplumsal değişme kuramlarından çevrimsel kuramın özellikleri nelerdir?
Evrimci yaklaşım tek yönlü bir toplumsal değişimi var sayarken çevrimsel kuram toplumların sonsuz çevrim serileri boyunca ileri-geri ve yukarı-aşağı hareket ettiğini ileri sürer. Alman tarihçi Oswald Spengler kuramın ilk temsilcilerindendir. Toplumları ve medeniyetleri bir organizma gibi
değerlendiren Spengler, doğum, gençlik, olgunluk, yaşlılık ve ölüm çevrimlerinin toplumlar için de geçerli olduğunu savunmuştur. Spengler’in kuramı bilimsel olmaktan çok şiirsel olarak görülmüş ve eleştirilmiştir. Sorokin de toplumların tek çizgi boyunca gelişimi düşüncesine karşı çıkar, ona göre tarihsel süreçte hiçbir toplum sadece gelişmez, yükselmelerin yanı sıra düşüşler de vardır.
Toplumsal değişme kuramlarından çatışma kuramının özellikleri nelerdir?
Diyalektik modeller bu kapsamda yer alır. Değişme toplumsal sınıfların çatışmasının ürünüdür. Toplum bu çatışmalarla çeşitli aşamalardan geçer. Sürecin sonunda sınıflar ortadan kalkacak ve toplum dengeye ulaşacaktır. Marx’ın görüşüne göre bütün toplumsal yapının ve toplumsal değişmenin tek belirleyicisi ekonomik ilişkilerdir. Ancak toplumsal değişmeyi etkileyen hukuk, edebiyat, sanat, din gibi daha birçok etken de söz konusudur. Yaklaşıma göre toplumlar karşıt iki keskin gücün mücadelesi sonucunda çabucak ve kökten bir biçimde değişebilir. Marx kapitalist toplum geliştikçe, işçilerin daha çok bir araya geleceklerini, yabancılaşma ve sınıf bilinci gibi etkenlerle işçi sınıfının kapitalist sınıfa karşı devrim gerçekleştireceğini var sayar. Bu öngörüler ilerleyen süreçte gerçekleşmemiştir. Marx’ın, geniş orta sınıfın ortaya çıkışını ve yönetimlerin toplumsal çatışmalara, işçilerin koşullarını iyileştirerek karşılık verebileceğini öngöremediği söylenebilir. Kapitalist yönetimler bu görüşten yararlanarak işçilerin sorunlarına çözüm aramaya başlamıştır. Geliştirilen üretim olanak ve araçları önceki üretim araçlarına göre kurulmuş olan üretim ilişkileri düzeni ile çatışarak yeni üretim biçimi, yeni bir sınıf ve yeni bir ideoloji ortaya çıkarır. Değişim, dışsal bir etkinin ürünü olarak değil, toplumun kendi içinden gelen bir kaynağa bağlı olarak düşünülür.
Toplumsal değişme kuramlarından sembolik etkileşimci perspektifin özellikleri nelerdir?
Sembolik etkileşimciliğe göre insanlar etkin bir biçimde dünyayı yorumlar ve buna göre davranırlar. Toplum yeni bir toplumsal yaşam ortaya çıkarmak üzere değiştiğinde insanlar dünyayı geçmiştekinden daha farklı tanımayacaklardır. Bireyler genç ise yaşanmakta olan dünyaya alışkın olduklarından önceki toplumsal yaşama alışkın olan anne-babalarıyla yeni dünyayı yorumlayışlarında farklılıklar olacaktır. Toplumsal değişme bireylerin kendilik algılarını da başkalarıyla etkileşimlerini de dönüştürür.
Toplumda eşitsizlikleri tanımlamak amacıyla tanımlanan tabakalaşma nedir?
İnsanlar ve gruplar arasında var olan eşitsizlikleri tanımlamak üzere sosyologlar tabakalaşmayı kullanırlar. Tabakalaşma, sosyologların ilgilerinin odak noktası konumundadır çünkü modern toplumlar geniş ölçekli eşitsizlikler içerir. Tabakalaşma (stratification) kelimesi katman kelimesinden gelmektedir (strata-layer), bu kavramla kaya tabakalarının birbirinin üstüne gelmesine atıf yapılmaktadır. Kadın-erkek, zengin-fakir, siyah-beyaz ve sınıflar arasında eşitsizlikler vardır. Tabakalaşma cinsiyet, yaş, askeri konum ve dini sıfatlar nedeniyle de oluşabilir. Bireyler ve gruplar tabakalaşma şemasındaki konumlarına uygun olarak toplumsal ödüllere farklı düzeyde ulaşmanın çeşitliliğini deneyimlerler. Basit bir şekilde tabakalaşma, farklı insan gruplaşmaları arasındaki yapılaşmış-yapısal eşitsizlikler olarak tanımlanabilir. Toplumların daha çok tercih edilenin en üstte, daha az ayrıcalıklı olanın da en alta yakın olduğu bir hiyerarşi içinde “tabakalar”dan oluştuğu düşünülebilir.
Tabakalaşma kavramları nelerdir?
Tabakalaşmaya ilişkin önemli kavramlar aşağıdaki biçimde tanımlanabilir;
Ekonomik eşitsizlik: Zenginlik, gelir ve çalışma saatleri gibi bireylerin yaşamlarını etkileyen maddi ölçütlere ilişkin eşitsizlik.
Yaşam Fırsatları: Toplumda istenilir şeylere sahip olma ve istenmeyen şeylerden kaçınma korunmaya ilişkin fırsatlar. İyi bir ev, sağlık, tatil, iş güvenliği ve eğitimde başarı gibi istenilir ve hastalık, işsizlik gibi kaçınılacak şeyler.
Statü: Bir grup ya da toplulukta, farklı konumlara öteki üyeler tarafından atfedilen saygı. Hıristiyan bir toplumda bir papaza yüklenen yüksek statü büyücülükle uğraşan cadılık atfedilenlere verilmez.
Verili Rol: Bireye doğumuyla birlikte verilen ve genellikle yaş, cinsiyet, doğum yeri ve aile gibi değişmeyen roller.
Kazanılmış Rol: Bireylerin kendi çabaları ile eğitim, yetenek, kariyer gibi kanallarla kazandıkları rol.
Statü Sembolleri: Bireylerin statülerini başkalarına gösteren şeyler. Sahip olunan iş, para
harcama tarzı, yaşanılan ev, kullanılan otomobil modeli vb. genel yaşam tarzı.
Toplumsal hareketlilik: Toplumsal tabakalar arasında yukarı ya da aşağı doğru hareketlilik.
Toplumsal tabakalaşmanın temel ilkeleri nelerdir?
Toplumsal tabakalaşma dört temel ilke üzerine yapılanır;
- Toplumun bir özelliğidir, bireysel farklılıkların basit bir yansıması değildir.
- Nesiller boyunca ısrarlı bir biçimde varlığını sürdürür.
- Evrenseldir ancak farklı biçimleri vardır.
- Sadece eşitsizlikleri değil inançları da kapsar.
Tabakalaşma sistemleri nelerdir?
Sosyologların tanımlamış olduğu temel tabakalaşma sistemlerini;
- Eşitlikçi Sistem: Tabakalaşmanın az olduğu toplumlar eşitsizliğin de en az düzeyde olduğu
toplumlardır. Avcı-toplayıcı toplumlar bu bağlamda en eşitlikçi toplumlardır. Bunun yanı sıra erkekler kadınlardan, Şamanlar diğerlerinden ve iyi avcılar diğer üyelerden daha yüksek statüde yer alırlar. - Efendi-Köle Sistemi:Bu sistemde bazı insanları hizmet etmeleri için başkaları sahiplenir. Eski Mısır, Roma ve Yunanda mevcut olan bu sistem yakın dönemlerde ABD’de de görülmüştür.
- Kast Sistemi: En belirgin örneğinin Hindistan’da görüldüğü kast sistemi bireylere hayat boyu taşınan sosyal statülerin verilmiş olduğu toplumsal bir sistemdir. Farklı toplumsal katmanlar kapalıdır ve bireyler toplumsal katmanlarını doğumdan ölüme sürdürmek zorundadırlar. Toplumsal statüler bireylerin kişilik özellikleri ile yakından ilişkilidir, ırk ya da etnik köken ya da anne-babanın inancı kastı belirleyicidir. Tarım toplumlarında görülen bu tipik sistem Hindistan’ın kırsal kesimlerinde varlığını sürdürmüştür.
- Feodal Zümreler Sistemi: Feodal zümreler sisteminde tabakalaşma sisteminin temelini toprak sahipliği oluşturur. Zümreler, Avrupa feodalizminin ve diğer birçok geleneksel medeniyetin parçasıdır. Zümre sisteminde birbirine karşı sorumlulukları ve hakları olan değişik tabakalar söz konusudur. En üstte yer alan zümre aristokratlar ve eşraftır. Ruhban sınıfı diğer bir tabakadır. Aşağıda bir tabaka olmasına rağmen özgün bir takım ayrıcalıklara ve güce sahiptir. Üçüncü tabakayı ise halk tabakası, serfler, özgür köylüler, tüccarlar ve zanaatkârlar oluşturur.
- Sınıf Sistemi: Sınıf (class) kelimesi 14. ve 16. yüzyıllarda kullanılmıştır. Kategorileri ve sıralamayı ifade eden kelime bugünkü kavramsal içeriğini 18.yüzyıl ikinci yarısından itibaren kazanmıştır. Endüstrileşme ile birlikte dönüşüm geçiren toplumsal koşullarda ortaya çıkan sınıf sistemi birçok açıdan kölelik, kast ve zümreden (mülk sahipleri) farklıdır. Sınıf, yaşam biçimlerini etkileyen genel ekonomik kaynakları paylaşan büyük çaptaki insan öbeği olarak tanımlanabilir.
Kast sisteminde bulunan kastlar nelerdir?
Hindu kast sistemi iki bin yıllık geçmişi olan Hindu dini inancını yansıtmaktadır. Belirli meslek gruplarıyla yakından ilişkili dört temel kast vardır. Brahmanlar (bilgin ve ruhani liderler) tepede yer alırlar, onları Kşatriyalar ( askerler ve yöneticiler), Vaisyalar (çiftçiler ve tüccarlar) ve Sudralar (işçiler ve zanaatkârlar) izler. Bu dört kastın en altında Dalitler (dokunulmayanlar- ezilmiş insanlar) bulunur. İnsanların pisliklerini taşımak, çöplüklerden yiyecek aramak gibi özellikler bu gruba aittir.
Feodal zümre sisteminin özellikleri nelerdir?
Feodal zümre sisteminin üç önemli özelliği bulunmaktadır: Zümreler,
- hukuki olarak ifade edilmiştir. Her bir zümrenin hak, yükümlülük ve ayrıcalıkları yasal olarak belirlenmiştir,
- geniş ölçekte yaygın bir iş bölümünü yansıtır,
- aynı zamanda siyasal grupları ifade eder.
Marx'ın tabakalaşmaya ilişkin varsayımları nelerdir?
Marx’ın düşüncelerinin kaynaklık ettiği toplumsal çatışma yaklaşımının tabakalaşmaya ilişkin varsayımlarını şöyle özetleyebilir;
- Toplumsal tabakalaşma toplumsal çatışmanın ürünüdür. Toplumsal kaynaklardaki farklılıklar bazılarının çıkarına hizmet ederken bazılarının aleyhinedir.
- Toplumsal tabakalaşma toplumdaki yetenek ve becerilerin bütünüyle geliştirilemeyeceği anlamına gelir.
- Tabakalaşma sadece bazıları için yararlıdır.
- Tabakalaşma mutlaka var olması zorunlu bir olgu değildir.
- Değerler ve inançlar ideolojiktir, toplumdaki egemen güçlerin çıkarlarını yansıtır.
Tabakalaşma yaklaşımlarından Max Weber'in yaklaşımının özellikleri nelerdir?
Weber, tabakalaşmanın toplumdaki sınırlı kaynaklar için yapılan mücadeleden kaynaklandığına inanmıştır. Hem ekonomik kaynaklar için hem de saygınlık ve siyasal güç için mücadelenin varlığını dikkate almıştır. Marx gibi Weber de tabakalaşma analizinde sınıfları esas almış ancak toplumsal tabakalaşmanın çok daha karmaşık ve çeşitliliğe sahip yapısını ortaya çıkarmıştır. Piyasa ekonomisinde benzer konumları paylaşan bireyler sınıfları oluşturmaktadırlar ve mülk sahibi olmayan gruplar arasında da önemli farklılıklar söz konusudur. Weber, kapitalist toplumdaki sınıfları şöyle gruplandırmıştır; mülk sahibi varlıklı üst sınıf, mülksüz varlıklı olmayan beyaz yakalı çalışanlar, küçük burjuvalar ve kol gücü ile çalışan işçiler.
Tabakalaşma yaklaşımlarından yapısal-işlevci yaklaşımın özellikleri nedir?
Yapısal-işlevselci kurama göre, toplumsal eşitsizlik bir anlamda toplumun doğasından kaynaklanan ve toplumun işleyişinde belirli bir işleve sahip olan farklılaşmaların sonucunda ortaya çıkar. Toplumun belirli gereksinimleri ve işlevsel bazı önkoşulları vardır ve toplumsal tabakalaşma bu gereksinim ya da işlevlerin karşılanmasını sağlar. Tabakalaşma toplumun varlığını sürdürmesine ve sağlığına katkıda bulunur. Toplum üyelerinin işlevselliğe dayanan bir mekanizma çerçevesinde bir şekilde toplumsal pozisyonlara dağıtılması ve bu üyelerin bu pozisyonların yükümlülüklerini yerine getirmeye ikna edilmesi gereklidir.
Toplumsal hareketliliğin önemi nedir?
Toplumsal hareketliliğin önemini:
- Toplumsal hareketliliğin düzeyi sınıfların biçimlenmesinde önemli etkilere sahiptir. Toplumsal
hareketlilik düzeyi düşükse üyelerinin çoğu o sınıfta kalmaya devam edecek ve bu durum ortak
yaşam deneyimlerinin üretilmesine, sınıf dayanışmasına ve tutkunluğa yol açacaktır.
• Toplumsal hareketlilik çalışması, toplumun üyelerinin yaşam şanslarının belirlenmesini
sağlayabilir.
• Aşağı doğru hareketlerin, memnuniyetsizliklerin toplumsal istikrara etkisi söz konusudur. Bu nedenle insanların toplumsal hareketliliğe verdikleri tepkilerin bilinmesi önem taşır.
Toplumsal hareketlilik nasıl ortaya çıkmaktadır?
Toplumsal hareketlilik iki biçimde ortaya çıkabilir:
Bir Nesil Boyunca Gerçekleşen Hareketlilik: Tek bir nesil içinde oluşan toplumsal hareketlilik. Bir kişinin, iş hayatına kol gücüne dayalı niteliksiz bir işçi olarak başlayıp on yıl sonra muhasebeci olması tek nesil içindeki hareketliliğe örnektir.
Nesiller Arası Hareketlilik: Çocukların anne babalarının meslekleri ve toplumsal konumları
karşılaştırılarak ölçülebilir. Niteliksiz bir işçinin çocuğu bir muhasebeci olmuş ise bu durumda nesiller arası toplumsal hareketlilik söz konusudur.
Toplumsal hareketlilik ne türlerde gerçekleşir?
Toplumsal hareketliliğin iki temel şekli vardır;
Yatay toplumsal hareketlilik: Yatay toplumsal hareketlilikte bireyin ya da grubun statüsünde bir değişiklik olmaz. Nüfus artışının sebep olduğu çeşitli göçler, prestiji aynı bir meslekten öbürüne geçiş, köylerden kentlere göç, her türlü seyahat ve turizm etkinlikleri, iş bulmak için sürekli veya mevsimlik yer değiştirmeler yatay hareketlilik örnekleridir.
Dikey toplumsal hareketlilik: Dikey hareketlilikte tabakalar veya sınıflar arasında yer değiştirme söz konusudur. Bireyin toplumsal tabakalaşma sistemindeki statüsünde bir yükselme veya düşme vardır. Dikey hareketlilik alttan yukarıya doğru olduğu gibi, yukarıdan aşağıya doğruda olabilir. Yapılan devrimlerle soylu bir ailenin elindeki bütün imtiyazların alınması, onların aşağı tabakalara doğru hareket etmesine neden olacaktır. Eğitimin etkili olduğu hareketlilik ise bireysel dikey hareketliliktir ve genellikle nesiller arası geçiş dönemlerinde ortaya çıkar. Eğitim yoluyla bireyler daha önceki konumlarından daha iyi bir yere yükselebilirler.