aofsoru.com

Topluma Hizmet Eğitimi Dersi 3. Ünite Özet

Kamu Kesiminde Topluma Hizmet

Giriş

Bu ünitenin amacı topluma hizmet eğitiminin de içinde olduğu genel çerçevede sosyal ve politik aktör ve süreçleri tanımlamaktır. Topluma hizmet eğitimi dünyada ve Türkiye’de öğretim programlarının bir parçası olarak gerçekleşmektedir. Burada ana kurumsal aktör devlettir. Bu yüzden takip edilen bölümlerde, devlet kavramsal olarak açıklanmaya çalışılmış ve de toplumsal yarar açısından geçirdiği evrimlere odaklanılmıştır. Bir sosyal yardım programı olan Şartlı Nakit Transferi (ŞNT) programı açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca sosyal sermaye kavramı incelenmiştir ve topluma hizmet eğitimi ile olan ilişkisi açığa çıkarılmıştır.

Bir Kavram Olarak Devlet

Devletin Kavramsallaştırılması : Devleti bir toplumdaki en büyük örgüt olarak tanımlayabiliriz. Bu anlamda devlet, toplumsal yaşamı, ilişkileri, eğitim, ekonomi, hukuk ve diğer tüm toplumsal kurumları, ve bunların arasındaki ilişkileri düzenleyen en büyük kurumdur. Devletin yüzlerce tanımlaması yapılabilir. Oxford sözlüğü (1995) devleti bir hükümet tarafından yönetilen örgütlenmiş politik topluluk olarak tanımlar. Max Weber ise devleti belli bir toprak parçası üzerinde meşru güç kullanma yetkisini elinde bulunduran zorunlu politik örgüt olarak tanımlar.

Devletin Ortaya Çıkışı ve Toplum Sözleşmesi Kuramı : Bu konuda en kabul gören kuram Toplum Sözleşmesi (Sosyal Kontrat) kuramıdır. Temsilcileri, Thomas Hobbes, John Locke, ve Jean Jacques Rousseau’dur. Bunlar, insanların kendi iradeleriyle yönetme, düzenleme ve gerektiğinde güç kullanma haklarını bir üçüncü tarafa devrettikleri hukuksal bir durumdan bahsederler. Bu üçüncü taraf devlettir.

Hobbes’a bireyler doğa durumunda savaş ve kargaşa halindedirler. Bu durumdan kurtulmak için özgürlüklerini devlete devrederler. Bireyler devletin koyacağı kuralları, kullanacağı gücü kabul ederler ve meşru sayarlar. Devlet istediği zaman kuralları değiştirebilir. Bu yüzden devlet otoriterdir. Sözleşme tek taraflıdır.

Locke’a göre insanlar doğa durumunda barış ve özgürlük içindedirler. Ancak zarar verenlere müdahale etmek için toplumsal sözleşme ile devlet ortaya çıkar. Ancak suç işlendiğinde devlet müdahale eder. Bu anlayışta devlet özgürlükçüdür. Sözleşme birey ve devlet arasında iki yönlüdür.

Rousseau ise bireylerin doğa durumunda eşitlik içinde olduklarını ancak özel mülkiyet dolayısıyla eşitlik oluştuğunu ileri sürer. Toplumsal sözleşme ile bu durum aşılır.

Modern Devlet

İçinde bulunduğumuz dönemde devlet ve işlevleri kavramsal açıdan ‘modern devlet’ ya da ‘ulus devlet’ olarak anılır. Post-modern yaklaşımlar ise devleti ‘ulus ötesi’ veya ‘modernism sonrası’ olarak ele alır.

Başlangıçta devletin meşruiyet zemini ulus kavramı olarak ortaya çıkmıştır, fakat daha sonra çeşitlenmiştir.

Liberalizm ve Modern Devlet : On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’de başlayan endüstri devrimiyle ekonomik model olarak Liberalizm egemen olmuştur. Liberalizm, Adam Smith ve David Ricordo’nun klasik ekonomi kuramlarına dayanır. bu yaklaşım laissez faire laissez passez (bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler) olarak adlandırılır. Bu ekonomik yaklaşım devletin ekonomiye müdahale etmediği, hatta ekonomik ve sosyal düzenlemeler açısından devletin rolü olmadığını varsayar. Bu yaklaşımı savunan devletler çalışanların ekonomik ve sosyal koşullarını, refahını tamamen ekonomik Pazar dinamiklerine bırakmışlardır (Gough, 1989).

Keynesyen Ekonomi ve Devletler : 1929 ekonomik buhranı ile işsizlik başta olmak üzere çeşitli ekonomik ve sosyal sorun ortaya çıkmıştır. Bu sorunların çözümü için Keynes devletin ekonomiye birtakım müdahalelerde bulunması gerektiğini öne sürmüştür. Böylece devletin yeni rol ve işlevleri yeniden tanımlanmaya başlanmıştır.

Sosyal Refah Devleti ve Sosyal Politika

Refah devleti kavramı on dokuzuncu yüzyıldan itibaren Fransa ve Almanya’da kullanılmaya başlanmıştır. 1940’larda sonra İngiltere’de de kullanılmaya başlanmıştır. Keynesyen ekonomide devletin artan rolüne karşı, yurttaşlar arasındaki eşitsizlikler, refahın dağıtılmasında ortaya çıkan adaletsizlikler, fırsat eşitsizlikleri gibi temel sorunlar, yapısal bir dönüşümü de beraberinde getirmiştir.

Tarihsel süreç içerisinde refah devleti için geçerli bir tanımlama yapmak oldukça güçtür. Ancak, yurttaşların ekonomik ve sosyal refahının sağlanması ve korunmasında devletin anahtar bir rol oynadığı hükümet kavramı olarak tanımlanabilir.

Ekonomik sistem açısından ise refah devleti, ekonomik pazara hükümetin müdahalesini içeren kapitalist sistemdeki devlet rolüdür. Bu rol aşağıdaki üç bileşenden oluşur.

  • Tüm yurttaşlar için sosyal hakları genişletmek,
  • Eşitsizlikleri gidermek,
  • Sosyal dayanışmayı ve özgürlüğü arttırmak.

Briggs’e (1961) göre refah devleti, devletin örgütlenmiş gücünün ekonomik pazarda üç temel yönde müdahalesidir.

Asgari Bir Gelir Temin Etmek : Bu müdahalenin ilki toplumdaki tüm yurttaşların asgari bir geliri garantilemeleridir.

Sosyal Güven Şemsiyesi Sunmak : Tüm yurttaşların hastalık, yaşlılık, ve işsizlik gibi durumlarına ilişkin onlara sosyal güvence sunup bunların sosyal bir krize dönüşmesine engel olmaktır.

Sosyal Hizmetler Sunmak : Tüm yurttaşlara en iyi koşullarda sosyal hizmetler sunmaktır.

Sonuç olarak refah devleti ile devlet ve ekonomik Pazar arasındaki ilişki değişerek varlığını sürdürür.

Neo-liberalism ve Sosyal Refah Devleti : Refah devleti 1979 dünya ekonomik krizi ile yeni bir dönemece girer. Devletkerin ekonomik pazarla ilişkilerini yeniden düzenleyen ve neo-liberalism olarak adlandırılan yeni bir model ortaya çıkar. Neo-liberalism basitçe sosyal refah devletinin eğitim,sağlık ve sosyal güvenlik alanlarına bütçeden yaptığı katkıyı azaltarak, finansman ve yatırımların özel sektör tarafından yapılmasını amaçlayan bir ekonomi politikasıdır. Neo-liberalism bu amaçla devletleri, alternatif oluşum ve sistemleri kurmaya ve teşvik etmeye yöneltmektedir.

Bu özerk alternatif oluşumlar arasında sivil toplum örgütleri ve üniversiteler önemli yer tutar.

Topluma Hizmet Eğitimi ve Sosyal Refah Devleti : Bu ikisi arasındaki ilişki aşağıdaki aşağıda belirtilen özellikler üzerine kurgulanabilir.

  • Topluma hizmet eğitimi sosyal refah devletin asli görevi arasında ola eğitim hizmeti içinde sunulan bir derstir.
  • Dersin amacı refahın arttırılmasına yönelik sosyal devletin benimsediği amaçların mikro modelidir.
  • Dersin temel ilkesi sosyal devletin bireysel ve sosyal gelişmeye yönelik amaçlarıdır.
  • Toplumsal yarara yönelik etkinlik içerir.
  • Ortaya çıkan sosyal sorunlar dersin temaları olarak kabul edilir ve toplumsal yarar üretmek için etkinlikler düzenlenir.
  • Yoksulların, engellilerin, yaşlı ve hastaların yaşam koşullarının iyileştirilme çabaları dersin kapsamındadır.
  • Sosyal refah devletinin uyguladığı politikaların tamamlayıcısı niteliğindedir.
  • Sosyal yardımlar program ve uygulamalarıyla benzer amaçlara sahiptirler.

Sosyal Politika

Geniş anlamıyla sosyal güvenliğin yanı sıra hiçbir ayrım gözetmeden; sağlık hizmetleri, sosyal hizmet, başta dezavantajlı kesimler olmak üzere tüm kesimlere eğitim, istihdam, barınma sunulmasını içerir.

Sosyal Yardım

Yasal anlamada düzenlendiği ilk ülke İngiltere’dir. Basit anlamıyla, toplumda asgari yaşam koşullarına sahip olmayan ya da “yoksul” olan bireylerin yaşam koşullarını iyileştirmek için yapılan parasal ya da maddi yardımlardır.

Ülkemizde bu amaçla sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu kurulmuştur.

Bir Sosyal Politika Uygulaması Olarak Şartlı Nakit Transferi (ŞNT)

Şartlı Nakit Transferi (ŞNT) sosyal yardım programı az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yoksullukla mücadele etmek için kurulan bir programdır. Amaç yoksulluğun aile kurumu aracılığı ile yeni nesile aktarılmasını önlemektir. Yardım nakit olarak yapılır ve bu yardımı almak için belli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir.

ŞNT yardım programları eğitim, sağlık, ve yardım alanın süreçte yer almasını sağlayan katılım olmak üzere üç elemandan oluşur.

Türkiye’de Şartlı Nakit Transferi Uygulaması

Türkiye’de ŞNT yardım programı 2001 yılında Dünya Bankası destekli ‘Sosyal Riski Azaltma Projesi (SRAP)’ ile başlamıştır.

Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) : En yoksul % 6’lık kesimde bulunan ve maddi imkansızlıklar nedeniyle çocuklarını okula gönderemeyen ailelere, çocuklarının okula devam etmeleri koşuluyla “Şartlı Eğitim Yardımı” yapılmaktadır. Kadının aile içindeki statüsünü arttırmak, karar alma süreçlerine katılımını sağlamak, ve özellikle kırsal kesimde kadına ilişkin olumsuz algıyı azaltmak için, yardımlar annenin hesabına yatırılır. Ayrıca, kız çocuklarına yapılan yardımlar erkek çocuklara yapılanlardan fazladır.

Şartlı Sağlık Yardımı (ŞSY) : En yoksul kesimde yer alan ailelere 0-6 yaş arasındaki çocuklarını düzenli olarak sağlık kontrollerine götürmeleri şartıyla düzenli olarak nakit para yardımı yapılmaktadır. Ödemelerde ŞEY’de kullanılan yöntem benimsenmiştir.

Sosyal Sermaye

Sosyal sermaye kavramı, yazın alanında modern toplumlarda bireyselleşme sorunu, sivil toplum, toplumsal dayanışma, yardımlaşma ve sosyal politika gibi geniş bir bağlamda tartışılmaktadır. Öncül kavramları beşeri sermaye ve kültürel sermayedir.

Beşeri Sermaye : Bu sermaye ekonomi bilimi içerisinde kar getirmesi beklenen, pazarda değişim değeri olan, ya da yaratan ve artı değeri olan bir kaynak olarak tanımlanmıştır. Daha nitelikli insan gücü oluşturmanın bir yoludur ve bunun yolu eğitimden geçer.

Kültürel Sermaye : Bu sermaye bireylerin toplumda ve içinde bulundukları sosyo-kültürel çevrede toplumsallaşma süreçlerinde kazandıklarıyla ilişkilidir. Kültürel sermayenin edinilmesindeki temel etken ile ve çevredir. Belirleyici diğer bir unsur da eğitimdir.

Sosyal sermayeye ilişkin farklı kavramsallaştırmalar ve kuramlar vardır. Bu anlamda aşağıdaki üç kuram ön plana çıkar.

Pierre Bourdieu ve Sosyal Sermaye : Bourdieu için sosyal sermaye bireyin içinde bulunduğu koşullarla ilişkilidir ve daha çok sosyal etkileşim üzerinden kurulur.

James Coleman ve Sosyal Aktörler : Coleman için eğitim toplumdaki eşitsizliklerin kaldırılmasında en temel aktörler olan birey ve ailelere fırsat sunar. Sosyal sermaye bir toplumda yüksek ise o toplumda toplumsal güven dayanışma ve geniş ağlar vardır.

Robert D. Putnam ve Sivil Katılım Ağları : Putnam için, sosyal sermayenin yaratılmasında belirleyici olan toplumdur.

Sosyal sermayeye ilişkin tüm bu kavramsallaştırmaların otak özellikler şunlardır:

  • Sosyal sermaye bir toplumda bireylerin nitelikleri ve bunların gelişme ve üretme kapasitesiyle ilişkisi üzerine odaklanır.
  • Oluşması ve gelişmesinde bireyin içinde bulunduğu çevreler ve üyesi olduğu örgütler etkilidir.
  • Toplumda ilişki ağları üzerinden paylaşılır ve ilişki ağlarıyla gelişir.
  • Değer, inanç, norm, bilgi, beceri, tutum, ve bakış açılarını kapsar.
  • Kişiler ve nesiller arası geçişkendir.
  • Sosyal sermaye, toplumsal güven, dayanışma, bütünlük, sivil toplum ve kamuyla ilişkilidir.

Kamu ve Sosyal Sermaye : sosyal sermayenin korunarak geliştirilmesinde siyaset ve kamu etkilidir. Bu etkinin taşıdığı etkiler aşağıda belirtilmiştir.

  • Devlet ve hükümetler toplumda bir güven oluşturmak zorundadırlar. Toplumsal güven sosyal sermayeyi besleyen bir ortam yaratır.
  • Hükümetler milli manevi ve kültürel değerlerle sosyal sermayenin yeniden üretilerek gelişebileceği ilişkiler ağları yaratır.
  • Sosyal yardım programları sosyal sermayenin geliştirilmesinde özellikle yeni nesiller açısından önem taşır. Yardım alanın farklı araç ve örgütlere katılımının sağlanması sosyal sermayenin niteliklerinin arttırılmasında önem taşır.
  • Yoksul, engelli, yaşlı ve hastalara ilişkin sosyal yardımlar toplumda manevi, kültürel ve insani değerleri sosyal hayata taşır. Bunlar sosyal sermayenin geliştirilerek korunmasına fırsatlar sağlarlar.
  • Devlet ve sivil toplum ilişkisi yeni ilişki ağları üretilmesine ve soysal sermayenin gelişmesine katkı sağlar.
  • Yerel yönetimlerin uygulamaları ve sivil toplum ile ilişkileri sosyal sermayenin gelişmesine yönelik bir diğer etkinlik alanıdır.
  • Sosyal devletin eğitime ilişkin rolleri de sosyal sermayeyi etkileyen etmenlerdendir.

Topluma Hizmet Eğitimi ve Sosyal Sermaye : Yapısı ve işleyişi açısından değerlendiğinde sosyal sermayenin geliştirilmesine yönelik fırsatlar sunar.

Öğrenciler açısından;

  • Toplumsal hizmet eğitimi çerçevesindeki etkinlikler; toplumsal yarar güden amaçları gerçekleştirmek için ilişki kurulan sivil toplum örgütleri, parçası olunan sosyal ilişki ağlarıyla öğrencilerin sosyal sermayesinin gelişimine katkı sağlar.
  • Gerçekleştirilen projelerin toplumsal yarar güden amaçları öğrencilerin sosyal farkındalığını geliştirir.
  • Bu projelerle öğrenciler yeni ilişki ağlarına katılırlar.
  • Öğrencilere aktarılan bilgi ve beceriler edinilen bilgi ve becerilerle bütünleşir, uygulamaya dönüşür ve ilişki ağlarıyla paylaşılıp değerlendirilir.

Toplumsal açıdan;

  • Dejavantajlı gruplar olan yoksul, yaşlı, hasta ve engellilere yönelik projeler bu kesimlere ve toplumun sosyal sermayesine katkı sağlar.
  • Yoksulluk ve diğer nedenlerle kamusal hizmetlerden yararlanamayanlara yönelik projeler sosyal sermayenin niteliğini arttırır.
  • Yoksul ve engelli öğrencilerin gelişimine yönelik projeler sosyal sermayenin gelişimine katkı sağlar.
  • Toplumsal hizmet etkinlikleriyle insani, sosyal, kültürel, milli ve manevi değerlerin anlamını kaybetmesine müdahale etmek için stratejiler üretilir.
  • Amaçlı ve örgütlü ilişki ağları yeniden üretilir. Paylaşılan değerler bu ilişki ağları üzerinden yeniden paylaşılarak toplumsal bir kimlik ve anlam olarak yeniden üretilir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email