Siyaset Bilimi Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Siyaset Ve Birey: Siyasal Katılma
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Siyasal toplumsallaşma faktörleri nelerdir? Açıklayınız.
Çocukluk çağından başlayıp hayatın sonuna kadar devam eden siyasal toplumsallaşma sürecinde etkili olan pek çok faktörden söz edilebilir. Genelde toplumsallaşmanın ajanları olarak nitelenen bu faktörleri iki grupta toplamak mümkündür. Biri aile ve arkadaş grubu gibi birincil gruplar; diğeri de okul, meslek grubu, dernekler ve medya organları gibi ikincil gruplardır Ailede otoriter, sert ve disipline aşırı önem veren bir babanın yanında yetişen bir kişinin siyasal otoriteye karşı boyun eğici, itaatkâr ve muhalefetten çekinen bir tutum içinde olacağı; kendisinin otorite konumunda olması durumunda alttakilere karşı sert, otoriter, disiplinli bir tavır sergileyeceği kabul edilebilir. Bir kişinin anarşist, sosyalist, tutucu veya suikastçı; iyimser, kuşkucu veya güvensiz oluşunda ailedeki ilişkileri ve yetişme biçiminin önemli rol oynadığı belirlenmiştir. Bireyin siyasal toplumsallaşması sürecinde etken olan birincil gruplardan bir diğeri de yüz yüze ilişkilerin ve biz duygusunun egemen olduğu arkadaş gruplarıdır. İnsan hayatının büyük bölümü ailenin yanı sıra bu türdeki gruplar içerisinde geçmekte ve bunları n toplumsallaşma üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır. Toplumsal kültürün, değerlerin, inançların, kuralların ve tutumların topluma yeni katılacak bireylere aktarılmasında arkadaş grupları belli işlevler görmektedir. Bir aile içinde doğan birey ilk değerleri, kuralları ve eğilimleri burada alırken hayatın erken dönemlerinden itibaren ailenin yanı sıra içinde yer aldığı değişik arkadaş gruplarından da bu yönde etkilenir. Arkadaş gruplarının çocuğun davranışları üzerinde belli bir etkiye sahip olduğu halk arasında da kabul edilen bir görüştür. Bilimsel araştırmalar da bu görüşü doğrulamaktadır. Toplumsal sistemin varlığını koruması ve devam ettirmesinin zorunlu şartı olan siyasal toplumsallaşma sürecinde etken olan ikincil nitelikteki grup ve kurumların başında okul ve eğitim kurumları gelmektedir. Her siyasal sistem yönettiği toplum üyelerine belirli tutumlar, değerler, inançlar, davranış kalıpları ve eğilimleri aktarmaya gayret göstermektedir. Bu amaçla eğitim kurumundan yararlanılmakta ve eğitim sürecinde bireylere belli değerler, tutumlar ve davranış kalıpları aktarılmaktadır. Eğitim süreci bilinçli şekilde siyasal kültürün yeni kuşaklara, siyasal sisteme katılacak yeni bireylere ve kesimlere aktarıldığı bir etkinlik olarak anlaşılabilir. Birey okulda, aile dışında bir başka otorite ile tanışmakta ve otorite ilişkisi içerisinde yaşamayı öğrenmektedir. Bir yandan okulda bireylere siyasal sistemle ilgili çeşitli bilgiler verilirken diğer yandan toplumsal hayatın otorite ilişkisi içerisinde sürmesiyle ilgili bir çerçeve sunulmaktadır. Okulda çocuk için otoriteyi ifade eden öğretmen ve okul yönetiminin konumu, verdiği emirlere uyulmasının gerekli oluşu, uyulmaması durumunda cezalandırılma, siyasal alanda yansımaları olacak bir model oluşturmaktadır. Okuldaki eğitim sürecinde bireylere hangi siyasal tutum ve değerlerin verileceği, ne tür bilgilerin kazandırılacağı müfredat programlarında belirlenmiştir. Okulların müfredat programları, siyasal toplumsallaşma açısından değerlendirilebilir. Aslında eğitim kurumuyla “iyi vatandaş” yetiştirilmek istenmektedir. ‹yi vatandaş, siyasal sistemin bir ideal olarak tanımladığı temel tutum ve değerlere sahip, kendisinden beklenen davranışları gösterebilen bir kişidir. Bu bakımdan müfredat programları iyi vatandaş imgesi üzerinde kuruludur. Bireyin siyasal toplumsallaşması sürecinde etkili rol oynayan kurumlardan biri de farklı amaçları bulunan çeşitli toplumsal/siyasal dernek ve örgütlerdir. Bireyin hayatı birbirinden farklı dernek ve örgütlerde değişik roller oynayarak geçer. Özellikle hayatın olgunluk, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde bu tür örgüt ve dernek üyelikleri öne çıkar. Meslek birlikleri, sendikalar, dinî örgütler, siyasal örgütler, hemşehrilik dernekleri, spor ve eğlence birlikleri gibi çeşitli dernek ve örgütler birey hayatında önemli yer tutar. Bu tür dernek ve örgütlerin, siyasal toplumsallaşma sürecinde belli etkileri olduğu kabul edilmektedir. Meslek birlikleri veya grupları, temelde siyasal bir örgüt olmamakla birlikte siyasal sistemin kararlarından olumlu veya olumsuz şekilde etkileneceğinden siyasal hayatla ilgilidirler. Mesela bir işçi sendikası hükümetin asgari ücretle ilgili kararından etkilenir, yüksek öğrenim gençliği öğrenci harçlarının artırılmasından veya yurt ücretlerinden etkilenir. Dolayısıyla meslek grubu siyaset dışı bir alanda gözükse de siyasal hayattan bağımsız ve ilgisiz değildir. Belli siyasal tutum, değer, kural ve davranışın geliştirilmesi, üyeleri tarafından benimsenmesi, ortak hareket edilmesi gibi eylemlerde etkili olabilmektedir. Kitap, dergi ve gazete gibi yazılı; radyo ve müzik araçları gibi sözlü; sinema, tiyatro, bale, opera, televizyon ve video gibi hem sesli hem de görüntülü ve İnternet gibi çok yönlü kitle haberleşme araçları da siyasal toplumsallaşma sürecinde önemli rol oynamaktadırlar. Söz konusu kitle haberleşme araçları, öncelikle okuyucusuna veya dinleyicisine bilgi aktaran, olaylar ve gelişmeler konusunda haber veren araçlardır. Fakat bu araçların temel işlevi sadece bilgi vermekle sınırlı olmayıp aynı zamanda okuyucu, dinleyici veya seyircilerine belli tutum ve değerleri de aktarma ve bunların benimsenmesine yardımcı olma gibi işlevleri de bulunmaktadır. Bilgi ve haberin yanı sıra aktardığı tutum ve değerlerin benimsenmesini ve bu yolla bireylerin yönlendirilmesini sağladıkları bilinmektedir. Kitle haberleşme araçlarını okuması, dinlemesi veya izlemesi bireyin kendi isteğine ve çabasına bağlı bir davranıştır. Bundan dolayı bu tür araçların bireyler üzerindeki etkisi farklı düzeylerde gerçekleşmektedir. Bireyler genellikle gazete, dergi veya kitap okurken; yahut radyo ve müzik dinlerken; televizyon, sinema, tiyatro, bale, opera seyrederken belli tercihlerden hareket eder ve seçici davranırlar. Herkes ne her şeyi okumakta ne de her şeyi dinlemekte veya seyretmektedir. Evinin oturma odasında elinde televizyon kumandasıyla koltuğa oturmuş olan kişi televizyon kanalları arasında rahatlıkla gezinti yapabilmekte ve mevcut program seçenekleri arasından ilgisini çekeni tercih etmektedir. Bu tercihinde genellikle kendi tutum, değer ve inançlarına uygunluğun etkili olduğu söylenebilir. Kitle haberleşme araçlarının siyasal tutum ve davranışların değişmesinde fazla etkili olmadığı, bireylerin tutum ve davranışlarını değiştirmekten çok mevcut tutum ve inançlar güçlendirme yönünde etkili oldukları belirlenmiştir.
Bireyi siyasete yönlendiren temel faktörler nelerdir?
Toplumsal hayatın her düzeyinde olduğu gibi siyasal hayatın her aşamasında bireylerin aktif bir aktör olarak belirli roller üstlendikleri ve onların davranışlarıyla ortaya çıkan eylemlerin siyasetin işleyişini sağladıklarını söyleyebiliriz. Bu bakımdan bireyle siyaset arasında anlamlı bir ilişkinin varlığı kabul edilir. Bireyin siyasal hayatta aktif bir aktör olarak yer almasında bazı psikolojik özelliklerin etkili olduğu kabul edilmektedir. Bu noktada iki temel gerçeklik öne çıkmaktadır. Biri “insanları n daha çok iktidar” peşinde koştukları, diğeri ise “insanların kişisel menfaat kaygısı ile hareket ettikleri” gerçeğidir. Bireyin siyasal davranışlarını yönlendiren daha çok iktidar ve daha çok kişisel menfaat saikleri siyasetin dinamizmini açıklama hususunda bize bir çerçeve sunmaktadır. Bireyin siyasal hayatta etkili bir aktör olarak rol oynayabilmesi için öncelikle siyaset olgusunu nasıl algıladığı ve anlamlandırdığı hususu önem taşımaktadır. Siyaset ve buna ilişkin her türlü gelişmenin, bireylerin kendi hayatlarından bağımsız, ilgisiz ve etkisiz bir olgu olarak algılanması durumunda bireylerin siyasete yönelmeleri düşünülemez. Mesela siyasetin Tanrısal ve kutsal bir iş olarak görüldüğü bir toplumda bireylerin siyasal hayata aktif bir aktör olarak katılmaları ve çeşitli siyasal eylemlerde bulunmaları beklenemez. Diğer yandan bireylerin siyasal iktidarın eylemleriyle kendi mukadderatları arasında bir ilginin varlığına inanmaları ve iktidarın kararlarının kendilerini etkileyeceğini bilmeleri gerekir. Böyle bir ilgi kurulamazsa bireylerin siyasete yönelmeleri düşünülemez. Yine bireylerin siyasal iktidarın alacağı kararları kendi eylem ve faaliyetleriyle etkilemelerinin mümkün olduğuna inanmaları ve tecrübelerle bunun kanıtlanmış olması gerekir. Siyaset olgusu temelde insanın tabiatı üzerinde yükselmekte olup insan tabiatının bazı temel özellikleri siyaset olgusunun temellendiği ve belli bir biçim aldığı bir alan olarak değerlendirilebilir. Siyasetin temellendiği insan tabiatının genel özelliklerini birkaç başlık altında toplamak mümkündür.
Siyasal toplumsallaşma nedir? Açıklayınız.
: Toplumsallaşmanın bir boyutunu ifade eden siyasal toplumsallaşma toplumdaki siyasal değerlerin, inançların, kuralların, eğilimlerin ve davranış kalıplarının toplum üyelerine aktarılması ve benimsetilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Kısaca “siyasal toplumsallaşma, toplumsal-siyasal çevre ile birey arasında yaşam boyu süren dolaylı ve doğrudan etkileşim sonucunda, bireyin siyasal sistemle ilgili görüş, düşünüş, tutum ve değerlerinin gelişmesi” olarak görülebilir. Topluma yeni katılan bireylerin siyasal sistemde rol oynayabilecek birer aktör hâline gelmeleri siyasal insan olarak yetişmeleriyle mümkündür. Siyasal toplumsallaşma ile bireyler, siyasal sistemde rol oynamaya hazır birer siyasal insan hâline gelirler. Bu süreçle bireyler siyasal sistemin değerlerini, kurallarını, inançlarını, eğilimlerini ve davranışlarını öğrenir, neler yapmaları gerektiğini kavrar ve ne tür roller oynayacaklarını bilirler. Temelde siyasal kültürü bireylere ve yeni kuşaklara benimsetme, sisteme uyumlu kişiler yetiştirme, sistem içinde oynayacakları rolleri öğretme süreci olan siyasal toplumsallaşma, sistemin devamı için hayati bir öneme sahiptir. Bundan dolayı hiçbir toplum ve siyasal sistem siyasal toplumsallaşmaya karşı kayıtsız kalamaz ve ilgisizlik gösteremez. Bunun için siyasal toplumsallaşmanın resmî bir boyutu bulunmaktadır. Fakat bu süreç sadece resmî kurumların eylem ve davranışlarından ibaret olmayıp aynı zamanda sivil ve bireysel faaliyetler de toplumsallaşmada önemli rol oynamaktadır. Az önce belirttiğimiz gibi siyasal toplumsallaşmanın temel amacı, sistemin devamını sağlayacak nitelikte davranışları gösterecek “eylemci” bireyler (aktörler) yetiştirmektir. Doğduğunda siyasal sistemle ilgili hiçbir şey bilmeyen bireyler zamanla içinde yaşadıkları toplumun siyasal değerlerini, inanç ve kurallarını öğrenirler. Belli bir aşamadan sonra birey, sistem içinde nasıl rol oynayacağından ve ne tür eylemlerde bulunacağından haberdar olur. Toplum yapısında çeşitli pozisyonlar (statüler, mevkiler) işgal eden bireylerin bu pozisyonlara uygun rollerin ne olduğunu bilmeleri, kendilerinden beklenen eylemleri yapmaları için zorunludur. Bu ancak toplum üyelerinin bir siyasal insan olarak yetişmeleriyle mümkün olabilir. Siyasal toplumsallaşma, işte sözünü ettiğimiz siyasal insan olabilmek veya siyasal benlik kazanabilmek imkânı sağlayan bir süreçtir. Siyasal toplumsallaşma çocukluktan başlayarak hayatın sonuna kadar devam eden bir süreç olmakla birlikte her dönemde eşit şekilde işleyen bir süreç değildir. Bireyin siyasal değerleri, inanç ve tutumları alması, içinde yaşadığı siyasal sistemin farkına varması, kendisinden beklenen rolleri kavraması ve buna uygun eylemlerde bulunması çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde farklı süreçler hâlinde işlemektedir. Çocukluk dönemi, toplumsallaşmanın başlangıç dönemidir. Genellikle çocukların siyasetten anlamadıkları sanılır ve çocukların siyasetle ilgilenmemeleri gerektiği belirtilir. Oysaki araştırmalar çocukların erken denebilecek yıllarda siyasetle ilgi kurdukları ve bazı siyasal tutumlar geliştirdiklerini ortaya çıkarmıştır. Çocuk ilk siyasal bilgileri, sembol ve kimlikleri okul öncesindeki yıllarda öğrenir. Okul çağına gelince öğretmen ve polisin şahsında devleti, devlet başkanını ve diğer siyasal kurumları algılar.
Eylemin yoğunluk ve zorluk derecesine göre siyasal katılma biçimleri nelerdir? Açıklayınız
Hükümetleri etkilemek amacıyla gösterilen ve birbirinden farklı biçimlerde ortaya çıkan siyasal eylem ve davranışları bazı kriterlere göre sınıflandırmak mümkündür. Bilim adamları siyasal katılma biçimlerini ele alırken farklı kriterlerden hareket etmiş ve değişik biçimler üzerinde durmuşlardır. Bu alanda önemli bir çalışmaya imza atan L. Milbrath Political Participation (Chicago, III, Rand McNally, 1965) adlı kitabında eylemin yoğunluk ve zorluk derecesini kriter olarak kabul etmiş ve siyasal katılma eylemlerini üç kategoride ele almıştır. Buna göre en kolay eylemleri izleyici faaliyetleri, daha zor olanları geçiş faaliyetleri ve en zor eylemleri de gladyatör faaliyetler şeklinde sınıflandırmıştır. Bir parti veya aday rozeti taşımak, bir kimseyi belirli bir yönde oy kullanmak için ikna etmek, bir konuda konuşma yapmak, oy vermek, siyasal uyarılara açık olmak gibi yoğunluğu çok düşük olan eylemler izleyici faaliyetleri; bir siyasal toplantı veya gösteriye katılmak, siyasal bir liderle ilişki kurmak, bir partiye yahut adaya para yardımı yapmak, bürokratlarla temas kurmak gibi eylemler geçiş faaliyetleri; daha yoğun ve zor nitelikteki seçim kampanyasında çalışmak, siyasal partiye ait bir makamı işgal etmek, bir siyasal makam için aday olmak, faal siyasal parti üyeliği yapmak, siyasal fon temini için çalışmak, bir siyasal strateji toplantısına katılmak gibi eylemler de gladyatör faaliyetler oluşturmaktadır. Bir siyasal eylemin zorluk ve kolaylık kriterine göre sınıflandırılması biraz da çevre ve zaman şartlarıyla sınırlı bir durumdur. Herhangi bir toplumda nispeten kolay olarak nitelendirilecek bir siyasal eylem bir başka toplumda çok zor olabilir. Yine bir dönem yapılması çok zor ve riskli olan bir eylemin bir başka dönemde daha kolay bir çerçevede ortaya çıkması mümkündür. Mesela izleyici faaliyetleri arasında gösterilen oy verme eyleminin, her yerde kolay denebilecek bir şekilde yerine getirilmesi imkansızdır.
Olağan ve olağandışı siyasal katılma biçimleri nelerdir?
Bunun yanında siyasal katılma eylemlerini olağan ve olağandışı davranışlar şeklinde ayırmak da mümkündür. Siyasal rejim tarafından konulmuş kurallara ve normlara uygun olanlar olağan siyasal katılma eylemlerini oluştururken mevcut kurallara ve normlara uygun olmayan ve onlara karşı çıkmak amacıyla gösterilen eylemler de olağandışı siyasal katılma davranışlarını oluşturmaktadır. Oy kullanmak, siyasal konularda tartışmalarda bulunmak, siyasal miting ve toplantılara katılmak, siyasal şahsiyetlerle ve kamu görevlileriyle ilişki kurmak, başkalarını siyasal bakımdan etkilemek için faaliyetlerde bulunmak gibi eylemler olağan siyasal katılma davranışı oluştururken toplu dilekçe vermek, gösteri yapmak, boykot, işgal ve grev yapmak, trafiği engellemek, yollarda barikatlar kurmak, vergi vermeyi reddetmek, kamu mallarına zarar vermek, silahlı saldı rı ve bombalamalar yapmak, suikast ve saldırılarda bulunmak gibi eylemler olağandışı protesto davranışlarını oluşturmaktadır. Yerleşik kurallara ve normlara uygun olmayan olağandışı bu tür eylemlerin bir kısmı hükümeti ve kurulu düzeni protestoya yönelikken bir kısmı bu tür eylemleri bastırmak ve bir baskı uygulamak amacına yöneliktir. Neticede bunlar da olağandışı eylemler olmakla birlikte amacı protesto eylemleri üzerinde bir baskı oluşturmak ve bu yolla kurulu düzene destek vermek şeklinde ortaya çıkmaktadır. Alışılagelmiş veya olağan siyasal katılma eylemlerinin en çok bilineni ve ilk akla geleni oy kullanmaktır. Vatandaşlar oy kullanmak suretiyle bir yandan siyasal kadroları belirlerken diğer yandan bu kadrolardan beklenenlerin neler olduğunu ortaya koyarlar. Tek parti sistemlerinde oy kullanmanın anlamı ile çok partili düzenlerdeki anlamı elbette aynı değildir. Tek parti sistemlerinde oy kullanmak, değişik alternatifler arasında bir tercihte bulunmak değil önlerine konulmuş olanların onaylanması şeklindedir. Siyasal rekabetin ve iktidar yarışına katılmanın meşru olduğu sistemlerde ise oy kullanmak, alternatifler arasından bir tercihte bulunmayı, belli bir programı, düşünceyi ve ekibi iktidara taşımayı ifade etmektedir. Seçimlerin partiler arası yarışa dönüştüğü sistemlerde vatandaşların siyasal hayata ve seçim yarışına katılmaları için çeşitli yollara başvurulmaktadır. Seçim kampanyalarında herkes aynı davranışı göstermemektedir. Kimisi daha faal rol oynarken kimisi sadece sandığa gidip oy vermekle yetinmektedir.
. Siyasal katılmayı etkileyen sosyo-ekonomik faktörler nelerdir?
Siyasal katılma açısından geleneksel toplumlarda katılımın çok sınırlı olduğu gelişmiş toplumlarda ise katılma imkânlarının ve yöntemlerinin arttığı, vatandaşların bireysel olarak ve topluluklar hâlinde siyasal hayata ve süreçlere katılabildikleri ve alınan siyasal kararları etkileyebildikleri gözlenmektedir. Sosyal ve ekonomik bakımdan gelişmiş, refah düzeyi yüksek, şehirleşmiş, farklılaşmış, karmaşıklaşmış toplumlarda, az gelişmiş, kırsallık özellikleri daha fazla, ekonomik bakımdan daha geri durumdaki toplumlara oranla vatandaşların siyasete katılmaları daha fazladır. Gelişmiş toplumlarda hem katılma kanalları çeşitlenmekte hem de vatandaşların katılma yönündeki arzuları ve eylemleri artmaktadır. Huntington ve Dominguez’in ifadeleriyle söylersek “öyle görülüyor ki, sosyo-ekonomik modernleşme ile siyasal katılmanın genişlemesi, tarih boyunca birbirine paralel yürümüştür. Bir toplumda sosyoekonomik gelişme düzeyi ne kadar yüksekse, siyasal katılma düzeyi ve muhtemelen özerk katılmanın mobilize katılmaya oranı da o kadar yüksektir.” Sosyo-ekonomik gelişme ile siyasal katılma arasındaki ilişkiyi Huntington ve Dominguez beş noktada özetlemişlerdir. Buna göre: • Bir toplumda siyasal katılma düzeyi, sosyoekonomik statüye bağlı olarak değişme eğilimdedir ve toplumlarda sosyal ve ekonomik faktörlerin yükselmesi, gelişmesi siyasal katılma eğilimi lehinde bir etki meydana getirmektedir. Daha yüksek gelir sahipleri, daha yüksek eğitim görmüş olanlar, yüksek statülü mesleklerde çalışanlar, şehirliler, modernleşen toplum kesimleri gelir düzeyleri düşük, az eğitim almış, düşük statülü mesleklerde çalışan, kırsal alanlarda yaşayan ve modernleşmemiş kesimlere göre daha çok siyasal hayata katılmaktadırlar. • Sosyo-ekonomik gelişme toplumda örgütlenmelerin çoğalmasına ve daha çok kişinin bu örgütlere katılmalarına yol açmak suretiyle siyasal katılmayı artırma yönünde katkıda bulunmaktadır. • Sosyo-ekonomik modernleşme toplumsal gruplar arasındaki gerginlikleri ve çatışmaları artırır, yeni gruplar ortaya çıkar, mevcut gruplar tehditlerle karşı karşıya gelir, mevcut gruplar durumlarını iyileştirmek için yeni imkânlar bulurlar. Yeni grupların ortaya çıkması, mevcut grupların tehdit altında kendilerini hissetmeleri, grup veya sınıf bilincinin doğması ve gelişmesi grupların siyasal hayatta daha aktif katılımını uyarır, bireyler ve gruplar siyasete yönelmek zorunda kalırlar. • Ekonomik gelişme, devletin işlevlerinin artmasına yol açar. Devletin faaliyet alanları genişledikçe toplum üzerindeki etkisi ve baskısı giderek artar. Buna karşılık bireyler ve gruplar siyasal hayata katılma ve devletin özgürlükleri sınırlandırıcı işlevlerini daraltmaya çalışırlar. • Sosyo-ekonomik gelişme millî bütünleşme çerçevesinde işler. Modern millî devlette bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptirler ve siyasete katılabilme konusunda asgari eşit hakları ve şansları vardır.
Siyasal katılmayı etkileyen siyasal ve hukuksal faktörler nelerdir?
Bütün bunların yanında toplumun siyasal yapısı ile sistemin işleyişine ilişkin hukuksal faktörler de siyasal katılma ve tercihleri etkilemektedir. Bütün siyasal rejimlerde siyasal süreçlerin işleyişi ve vatandaşların bu sürece katılmaları belli kurallara ve normlara bağlanmıştır. Hiçbir toplumda siyasal süreçler gelişigüzel ve normatif düzenlemeler olmaksızın işlemez. Başta anayasa olmak üzere temel yasalar siyasete belli sınırlar çizmektedir. Vatandaşların siyasal sürece nasıl katılacakları, ne gibi sorumluluk ve haklara sahip oldukları, siyasal haklarını kullanırlarken hangi normlara uymaları gerektiği gibi hususlar yasalarca düzenlenmiştir. Oy verme, seçme ve seçilme hakkı belli standartlara bağlanmıştır. Tarihsel olarak oy verme hakkı giderek genişlemiş olmakla birlikte yine de belli kısıtlamalar söz konusudur. Mesela silah altında bulunan erlerin oy kullanmaları söz konusu değildir. Belli suçları işlemiş ve çeşitli cezalar almış olanlar seçilebilme hakkını kaybedebilmektedir. Siyasal sistemin demokrasi veya totaliter bir rejim olması durumunda siyasal katılma farklı anlam kazanmaktadır. Vatandaşların kendi hür iradeleriyle toplumun yönetimine katılmaları anlayışına dayalı demokrasilerde bile siyasal katılmanın önüne konulmuş bir çok engel ve sınır bulunmaktadır. Siyasal sistemin karmaşıklaşması ve sorunların çözümü için profesyonelliğin öne geçmesi de demokrasilerde bir teknokrasi sorununu gündeme getirmektedir ki bu gelişmelerin her biri siyasal tercih ve katılma eylemleri üzerinde sınırlandırıcı bir rol oynayabilmektedir. Totaliter sistemlerde siyasal katılmanın hem anlamı hem de işleyişi önemli farklılıklar göstermektedir. Her ne kadar totaliter sistemler de kendilerini demokrasi olarak sunsalar ve halka dayandığını savunsalar da bunun fazla bir önemi olmadığını biliyoruz. Totaliter sistemlerde siyasal katılma bireysel düzeyde değil toplumsal düzeyde kitlelerin mobilize edilmesinin bir aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Toplum üyelerinin kullandıkları bir hak ve siyasal hayatta aktif rol oynayabilecekleri bir kanal değil iktidardakilerin toplumu harekete geçirmek, belli alanlara yöneltmek ve mobilize etmek için baş vurdukları bir yol olarak görülmektedir. Resmî ideolojiyi toplum katlarında yaymak ve ideolojiye destek sağlamak amacına yönelik olarak iktidarı elinde tutanlarca güdümlü olarak yönlendirilen siyasal katılma eylemleri hür ve özerk şekilde gerçekleşmemektedir. Totaliter sistemlerdeki siyasal katılma daha çok bağımlı veya güdümlü katılma biçiminde gerçekleşmektedir. Bu sistemlerde vatandaşların oy verme eylemleri, alternatifler arasından en uygunun seçilmesi değil iktidardakiler tarafından önlerine konulmuş olanın onaylanması şeklinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla vatandaşların hür bir ortamda siyasal tercihlerde bulunmaları, tercihlerini açıklayabilmeleri, tercihleri doğrultusunda hükümetleri etkileyebilmeleri söz konusu değildir. Örgütlenme, toplu gösteri ve yürüyüş, ifade özgürlüğü ve benzeri temel hakların kullanılmasıyla ilgili düzenlemeler de siyasal katılmayı etkileyebilmektedir. Bazı toplumlarda dinî, etnik, bölgesel, sınıfsal temelli örgütlenmelere izin verilmemekte, kimi örgütlenmeler önceden izne tabi tutulmakta veya bazı teminatları gerekli kılmaktadır. Sistemin işleyişine ilişkin hususlar da siyasal katılmada etkili faktörlerdir. Demokratik sistem iki partili veya çok partili olabilir. Seçim sisteminin çoğunluk veya nispi temsil olması, bunların uygulamasının farklılığı, iki turlu veya tek turlu olması, barajlı veya barajsız uygulanması gibi durumlar vatandaşların siyasal katılma eylemleri üzerinde bazen genişletici bazen de daraltıcı etkide bulunabilir. Mesela nispi temsil sistemi çok partililiğe ve her bir partinin aldığı oy oranında parlamentoda temsil edilmesine imkân verirken bunun ulusal veya bölgesel düzeyde bir barajla uygulanması siyasal tercih ve katılmada daraltıcı bir etkiye yol açmaktadır.
Bir toplum için siyasi hayat ne gibi eylem ve davranışlara işaret etmektedir?
Bir toplum için siyasal hayat söz konusu edildiğinde, en genel ifadesiyle toplumun varlığını sürdürmesi amacına yönelik olarak cebir kullanma yetkisine sahip gücün örgütlü faaliyetleri bağlamında karar alması, alınan kararları uygulaması, topluma benimsetmesi, toplumun kararları etkilemesi, kararların uygulanmasında ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözümlemesi, kararları alacak kişilerin belirlenmesi, siyasal değerlerin ve rollerin yeni nesillere benimsetilmesi, bulunduğu iç ve dış çevresinden gelen istek ve baskılara göre yeniden örgütlenmesi gibi bir dizi eylem ve davranışa işaret edilmektedir.
İnsan dış dünyadan gelen etkilere karşı ne tür tepkiler vermektedir?
Canlı organizma olan insan, hem dış dünyadan hem de kendi iç dünyasından etkiler almakta ve bunlara karşı çeşitli tepkiler vermektedir. Dış dünyadan gelen etkilere karşı, bireyler uyma veya uymama şeklinde iki tür davranış gösterirler. Uyma genel olarak itaat, özdeşleşme ve benimseme şeklinde gerçekleşmektedir. İtaat şeklindeki uyma davranışının temelinde cezalandırılmak yahut ödüllendirilmek güdüsü, özdeşleşmenin temelinde beğenilen bir başkası gibi olmak güdüsü, benimsemenin temelinde de doğru bilinen şeyi yapmak isteme güdüsü yatmaktadır. Uymama davranışında ise ters tepki yahut bağımsızlık güdüsü etkili olmaktadır.
Bireyin siyasal hayatta aktif bir aktör olarak yer almasında etkili psikolojik özellikler nelerdir?
Bireyin siyasal hayatta aktif bir aktör olarak yer almasında bazı psikolojik özelliklerin etkili olduğu kabul edilmektedir. Bu noktada iki temel gerçeklik öne çıkmaktadır. Biri “insanların daha çok iktidar” peşinde koştukları, diğeri ise “insanların kişisel menfaat kaygısı ile hareket ettikleri” gerçeğidir.
Siyasetin temellendiği insan tabiatının genel özellikleri nelerdir?
Varlığını Koruma ve Güvenlik içinde Yaşama ihtiyacı
Daha iyi Yaşama Arzusu
Zıt Duygulara Sahip Olma
İktidar Arzusu
Hürriyet içinde Yaşama Arzusu
Toplumsallaşma nedir?
Genel olarak içinde yaşadığı toplumun değerlerini, kurallarını, inançlarını, eğilimlerini ve davranışlarını benimsemesi sürecine toplumsallaşma diyoruz. Kısaca toplumsallaşma, bireyin uyumlu bir toplum üyesi olma, toplumsal bir birey hâline gelme, toplumsal hayatın gereklerine uygun değer, inanç ve eğilimler kazanarak beklentiler doğrultusunda davranışlar gösterecek şekilde yetişme sürecidir. Toplumsallaşma, bir başka anlatımla kuşaklar arası bir etkileşim olup bir kuşaktan diğerine düzenli bilgi akışının sağlanması sürecidir. Toplumun devamı için yeni kuşaklara mevcut bilgilerin, değerlerin aktarılması zorunludur. Bunun yanında toplumsallaşmayı birey düzeyinde düşündüğümüzde bireylerin toplumsal değerleri, inançları ve kuralları benimsemeleri süreci olarak belirmektedir.
Siyasal toplumsallaşma nedir, tanımlayınız.
Toplumsallaşmanın bir boyutunu ifade eden siyasal toplumsallaşma toplumdaki siyasal değerlerin, inançların, kuralların, eğilimlerin ve davranış kalıplarının toplum üyelerine aktarılması ve benimsetilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Kısaca “siyasal toplumsallaşma, toplumsal-siyasal çevre ile birey arasında yaşam boyu süren dolaylı ve doğrudan etkileşim sonucunda, bireyin siyasal sistemle ilgili görüş, düşünüş, tutum ve değerlerinin gelişmesi” olarak görülebilir.
Çocukluk çağından başlayıp hayatın sonuna kadar devam eden siyasal toplumsallaşma sürecinde etkili olan faktörler nelerdir?
Çocukluk çağından başlayıp hayatın sonuna kadar devam eden siyasal toplumsallaşma sürecinde etkili olan pek çok faktörden söz edilebilir. Genelde toplumsallaşmanın ajanları olarak nitelenen bu faktörleri iki grupta toplamak mümkündür. Biri aile ve arkadaş grubu gibi birincil gruplar; diğeri de okul, meslek grubu, dernekler ve medya organları gibi ikincil gruplardır.
Siyasal tolumsallaşma sürecinde ailenin önemini açıklayınız.
Birey bir aile içerisinde dünyaya gelir, orada büyür ve ilk otorite ile burada tanışır. Emirlere uyulması gerektiğini, uyulmadığında cezalandırılacağını, davranışlarını sınırlandırmayı, başkasının emirlerine uymayı önce ailede öğrenir. Çocuğun ailede tanıdığı otorite siyasal olmasa da bu çerçevedeki iktidar ilişkisini daha sonra siyasal alana aktarması mümkündür. Siyasal sistemle ilgili ilk izlenimleri, ilk bilgileri, duyguları, kavramları ve olayları ailede öğrenir. Ailenin toplumsallaşmadaki etkisi iki alanda ortaya çıkmaktadır. Bir yandan aile üyelerinin çocuğa bazı siyasal değerleri, inançları, kuralları ve tutumları aktarmalarıyla birey, ilk siyasal bilgileri ailede elde etmektedir. Diğer yandan ise ailede hiç siyasal bilgiler aktarılmasa bile burada tanık olduğu otorite ilişkisi, ileride siyasal alana da yansıyacağından dolaylı bir etkilenme meydana gelecektir. Böylece ailenin etkisi doğrudan öğretim ile dolaylı etkilenme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ailede otoriter, sert ve disipline aşırı önem veren bir babanın yanında yetişen bir kişinin siyasal otoriteye karşı boyun eğici, itaatkâr ve muhalefetten çekinen bir tutum içinde olacağı; kendisinin otorite konumunda olması durumunda alttakilere karşı sert, otoriter, disiplinli bir tavır sergileyeceği kabul edilebilir. Bir kişinin anarşist, sosyalist, tutucu veya suikastçı; iyimser, kuşkucu veya güvensiz oluşunda ailedeki ilişkilerin ve yetişme biçiminin önemli rol oynadığı belirlenmiştir. Mesela bireylerin duydukları siyasal güvensizliğin arkasında ailede anne ve babanın çocuklarını aşırı bir koruma ile yetiştirmeleri, çocukların kendilerini gerçekleştirecekleri bir alan bırakmamalarının etkisi olduğu savunulmuştur. İnsanların girişimci bir eğilime sahip olup olmamaları ile ailede yetişme biçimleri arasında yakın bir ilişkinin olduğu kabul edilmektedir. Kendi ayakları üzerinde durabilen ve zorlukları aşabilen bireyler toplumsal hayatta daha aktif olabilmektedirler.
Arkadaş grubunun bireyin siyasal toplumsallaşması sürecindeki etkisini açıklayınız.
Bireyin siyasal toplumsallaşması sürecinde etken olan birincil gruplardan bir diğeri de yüz yüze ilişkilerin ve biz duygusunun egemen olduğu arkadaş gruplarıdır. İnsan hayatının büyük bölümü ailenin yanı sıra bu türdeki gruplar içerisinde geçmekte ve bunların toplumsallaşma üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır. Toplumsal kültürün, değerlerin, inançların, kuralların ve tutumların topluma yeni katılacak bireylere aktarılmasında arkadaş grupları belli işlevler görmektedir. Bir aile içinde doğan birey ilk değerleri, kuralları ve eğilimleri burada alırken hayatın erken dönemlerinden itibaren ailenin yanı sıra içinde yer aldığı değişik arkadaş gruplarından da bu yönde etkilenir. Arkadaş gruplarının çocuğun davranışları üzerinde belli bir etkiye sahip olduğu halk arasında da kabul edilen bir görüştür. Bilimsel araştırmalar da bu görüşü doğrulamaktadır.
Siyasal toplumsallaşma sürecinde okul ve eğitim kurumlarının önemini açıklayınız.
Her siyasal sistem yönettiği toplum üyelerine belirli tutumlar, değerler, inançlar, davranış kalıpları ve eğilimleri aktarmağa gayret göstermektedir. Bu amaçla eğitim kurumundan yararlanılmakta ve eğitim sürecinde bireylere belli değerler, tutumlar ve davranış kalıpları aktarılmaktadır. Eğitim süreci bilinçli şekilde siyasal kültürün yeni kuşaklara, siyasal sisteme katılacak yeni bireylere ve kesimlere aktarıldığı bir etkinlik olarak anlaşılabilir. Birey okulda, aile dışında bir başka otorite ile tanışmakta ve otorite ilişkisi içerisinde yaşamayı öğrenmektedir. Bir yandan okulda bireylere siyasal sistemle ilgili çeşitli bilgiler verilirken diğer yandan toplumsal hayatın otorite ilişkisi içerisinde sürmesiyle ilgili bir çerçeve sunulmaktadır. Okulda çocuk için otoriteyi ifade eden öğretmen ve okul yönetiminin konumu, verdiği emirlere uyulmasının gerekli oluşu, uyulmaması durumunda cezalandırılma, siyasal alanda yansımaları olacak bir model oluşturmaktadır.
Okuldaki eğitim sürecinde bireylere hangi siyasal tutum ve değerlerin verileceği, ne tür bilgilerin kazandırılacağı müfredat programlarında belirlenmiştir. Okulların müfredat programları, siyasal toplumsallaşma açısından değerlendirilebilir. Aslında eğitim kurumuyla “iyi vatandaş” yetiştirilmek istenmektedir. İyi vatandaş, siyasal sistemin bir ideal olarak tanımladığı temel tutum ve değerlere sahip, kendisinden beklenen davranışları gösterebilen bir kişidir. Bu bakımdan müfredat programları iyi vatandaş imgesi üzerinde kuruludur.
Okulun siyasal toplumsallaşma üzerindeki etkisi üç farklı faktör tarafından yürütülür: Öğretmen, okul çevresi ve müfredat programı. Bireyin aile dışında karşılaştığı en önemli otorite olan öğretmen, öğrenciye siyasal bilgi aktaran en önemli kaynak konumundadır. Öğretmen öğrenciye her alanda nasıl davranması gerektiğiyle ilgili kurallar, değerler ve eğilimler aktarmaktadır. Bir otorite olarak verdiği emirlerin karşılığında öğrencinin itaatini istemekte, itaatsizlik durumunda cezalandırmakta ve böylece toplumsal hayatta kurallara uyulmasının önemini kavratmaktadır. Öğrenci otoritenin emirlerine uyulması gerektiğini ve uyulmaması durumunda nelerin olacağını okullardaki uygulamalardan öğrenmektedir. Bu ilişkiler modeli daha sonra siyasal hayata da teşmil edilmektedir.
Öğretmen ve müfredat programlarının yanı sıra okul çevresinin, daha doğrusu ders dışındaki okul ortamının da siyasal toplumsallaşma sürecinde önemli etkisi olduğu unutulmamalıdır. Okul ve eğitim süreci sadece derslerle ilgili faaliyetlerden ibaret değildir. Sabah ders zili çalınca tüm öğrencilerin bahçede toplanmaları, bir tür askerî komutla belli bir düzene sokulmaları, bir disiplin içinde marş ve andın okunması, sınıflara belli bir disiplin dâhilinde girilmesi gibi uygulamalar temelde disiplinli bir toplum yaratma amacına yöneliktir. Yine bu çerçevede okullarda öğrencilerin giymek mecburiyetinde oldukları üniformaların da siyasal toplumsallaşma sürecinde belli bir işlevi olduğu ve tek tip bir toplum yaratma amacına hizmet ettiği düşünülebilir.
Bireyin siyasal toplumsallaşması sürecinde rol oynayan toplumsal/siyasal dernek ve örgütlerin önemini açıklayınız.
Bireyin siyasal toplumsallaşması sürecinde etkili rol oynayan kurumlardan biri de farklı amaçları bulunan çeşitli toplumsal/siyasal dernek ve örgütlerdir. Bireyin hayatı birbirinden farklı dernek ve örgütlerde değişik roller oynayarak geçer. Özellikle hayatın olgunluk, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde bu tür örgüt ve dernek üyelikleri öne çıkar. Meslek birlikleri, sendikalar, dinî örgütler, siyasal örgütler, hemşehrilik dernekleri, spor ve eğlence birlikleri gibi çeşitli dernek ve örgütler birey hayatında önemli yer tutar. Bu tür dernek ve örgütlerin, siyasal toplumsallaşma sürecinde belli etkileri olduğu kabul edilmektedir. Meslek birlikleri veya grupları, temelde siyasal bir örgüt olmamakla birlikte siyasal sistemin kararlarından olumlu veya olumsuz şekilde etkileneceğinden siyasal hayatla ilgilidirler. Mesela bir işçi sendikası hükümetin asgari ücretle ilgili kararından etkilenir, yükseköğrenim gençliği öğrenci harçlarının artırılmasından veya yurt ücretlerinden etkilenir.
Dolayısıyla meslek grubu siyaset dışı bir alanda gözükse de siyasal hayattan bağımsız ve ilgisiz değildir. Belli siyasal tutum, değer, kural ve davranışın geliştirilmesi, üyeleri tarafından benimsenmesi, ortak hareket edilmesi gibi eylemlerde etkili olabilmektedir. Siyasal amaçlı veya siyasal amaçlı olmayan dernek ve örgütler, birey için bir tür siyasal eğitim mekânı olarak işlev görmektedir. Elbette her bir dernek veya örgütün bireyin bir siyasal insan olarak yetişmesinde veya siyasal benlik kazanmasında eşit derecede etkide bulunduğu söylenemez. Amacı siyasal olanların, mesela siyasal partilerin etkisi, amacı siyasal olmayanlarınkinden daha fazla ve doğrudandır.
Bu dernek veya örgütler, bireylerin daha sonraki hayatlarında kullanabilecekleri çeşitli siyasal bilgi, kural, duygu ve tutum edinmelerinde kaynak işlevi görürler. Bu dernek ve örgütlerdeki çeşitli çalışma usulleri, kazanılan beceriler ve geliştirilen bazı kişisel meziyetler bireyin siyasal hayatta etkin rol oynamasını sağlayabilir. Mesela topluluğa hitap etme, etkin propaganda, komisyon hâlinde çalışma, rakiplerinin zaaflarını yakalama, başkalarını etkileyecek yöntemler bulma, değişik alternatifler arasında isabetli seçim yapabilme gibi beceriler edinmede bu örgüt ve dernekler kaynaklık edebilir.
Siyasal katılma nedir, tanımlayınız.
Siyasal katılma, en özet tanımla, bir siyasal toplumda bireylerin yerel ve ulusal düzeyde siyasal yöneticileri seçme ve yöneticilerin kendi istek ve menfaatleri doğrultusunda karar almalarını temin etmek amacıyla gösterdikleri her türlü davranış ve eylemleri ifade etmektedir.
Özerk ve mobilize katılma kavramlarını açıklayınız.
Eğer eylem ve davranışlarda bulunan aktörler tarafından tasarlanmış ise buna bağımsız (otonom) özerk katılma, başkaları tarafından tasarlanmış olması durumunda ise uyarılmış (bağımlı) mobilize katılma söz konusudur.
R. Dahl’a göre siyasal katılmanın düzeyleri nelerdir, açıklayınız.
R. Dahl’a göre siyasal katılmanın ilgi, önemseme, bilgi ve eylem olmak üzere birbirini izleyen dört ayrı düzeyi bulunmaktadır. Bir davranışın meydana gelmesi için önce bireyin o konuya ilgi duyması, onu önemsemesi, konu hakkında belli bir bilgiye sahip olması ve nihayet eyleme geçmesi gerekmektedir. Bu bakımdan ilgi, siyasal sisteme ilişkin olayları ve gelişmeleri izlemeyi; önemseme, siyasal sisteme ilişkin olaylara önem vermeyi; bilgi olaylar ve sorunlar hakkında belli bir bilgi sahibi olmayı; eylem de siyasal sürece fiilî olarak karışmayı ve belli bir davranışta bulunmayı ifade etmektedir.
R. Dahl'ın dörtlü tabakalaşma modelini açıklayınız.
R. Dahl, vatandaşların siyasal katılmadaki durumlarından hareketle dörtlü bir tabakalaşma modeli oluşturmuştur. Buna göre siyasi olmayan tabaka, siyasi tabaka, iktidar peşinde koşanların oluşturduğu tabaka ile iktidar sahiplerinin oluşturduğu tabaka söz konusudur. En düşük katılımdan en yoğun katılıma doğru yapılan bu tabakalaşmada meraklıların, ilgililerin, bilgililerin ve faal olanların oluşturduğu siyasi tabakayı daha yoğun katılım sergileyen iktidar peşinde koşanlar takip etmekte ve en üstte ise iktidarı fiilen kullananlar yer almaktadır.
L. Milbrath Political Participation (Chicago, III, Rand McNally, 1965) adlı kitabında siyasal katılma eylemlerini hangi kategorilere ayırmıştır?
L. Milbrath Political Participation (Chicago, III, Rand McNally, 1965) adlı kitabında eylemin yoğunluk ve zorluk derecesini kriter olarak kabul etmiş ve siyasal katılma eylemlerini üç kategoride ele almıştır. Buna göre en kolay eylemleri izleyici faaliyetleri, daha zor olanları geçiş faaliyetleri ve en zor eylemleri de gladyatör faaliyetler şeklinde sınıflandırmıştır. Bir parti veya aday rozeti taşımak, bir kimseyi belirli bir yönde oy kullanmak için ikna etmek, bir konuda konuşma yapmak, oy vermek, siyasal uyarılara açık olmak gibi yoğunluğu çok düşük olan eylemler izleyici faaliyetleri; bir siyasal toplantı veya gösteriye katılmak, siyasal bir liderle ilişki kurmak, bir partiye yahut adaya para yardımı yapmak, bürokratlarla temas kurmak gibi eylemler geçiş faaliyetleri; daha yoğun ve zor nitelikteki seçim kampanyasında çalışmak, siyasal partiye ait bir makamı işgal etmek, bir siyasal makam için aday olmak, faal siyasal parti üyeliği yapmak, siyasal fon temini için çalışmak, bir siyasal strateji toplantısına katılmak gibi eylemler de gladyatör faaliyetler oluşturmaktadır.
Olağan ve olağandışı siyasete katılma biçimlerini açıklayınız.
Siyasal katılma eylemlerini olağan ve olağandışı davranışlar şeklinde ayırmak da mümkündür. Siyasal rejim tarafından konulmuş kurallara ve normlara uygun olanlar olağan siyasal katılma eylemlerini oluştururken mevcut kurallara ve normlara uygun olmayan ve onlara karşı çıkmak amacıyla gösterilen eylemler de olağandışı siyasal katılma davranışlarını oluşturmaktadır. Oy kullanmak, siyasal konularda tartışmalarda bulunmak, siyasal miting ve toplantılara katılmak, siyasal şahsiyetlerle ve kamu görevlileriyle ilişki kurmak, başkalarını siyasal bakımdan etkilemek için faaliyetlerde bulunmak gibi eylemler olağan siyasal katılma davranışı oluştururken toplu dilekçe vermek, gösteri yapmak, boykot, işgal ve grev yapmak, trafiği engellemek, yollarda barikatlar kurmak, vergi vermeyi reddetmek, kamu mallarına zarar vermek, silahlı saldırı ve bombalamalar yapmak, suikast ve saldırılarda bulunmak gibi eylemler olağandışı protesto davranışlarını oluşturmaktadır. Yerleşik kurallara ve normlara uygun olmayan olağandışı bu tür eylemlerin bir kısmı hükümeti ve kurulu düzeni protestoya yönelikken bir kısmı bu tür eylemleri bastırmak ve bir baskı uygulamak amacına yöneliktir. Neticede bunlar da olağandışı eylemler olmakla birlikte amacı protesto eylemleri üzerinde bir baskı oluşturmak ve bu yolla kurulu düzene destek vermek şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Huntington ve Dominguez'e göre sosyo-ekonomik gelişme ile siyasal katılma arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Sosyo-ekonomik gelişme ile siyasal katılma arasındaki ilişkiyi Huntington ve Dominguez beş noktada özetlemişlerdir. Buna göre:
- Bir toplumda siyasal katılma düzeyi, sosyo-ekonomik statüye bağlı olarak değişme eğilimdedir ve toplumlarda sosyal ve ekonomik faktörlerin yükselmesi, gelişmesi siyasal katılma eğilimi lehinde bir etki meydana getirmektedir. Daha yüksek gelir sahipleri, daha yüksek eğitim görmüş olanlar, yüksek statülü mesleklerde çalışanlar, şehirliler, modernleşen toplum kesimleri gelir düzeyleri düşük, az eğitim almış, düşük statülü mesleklerde çalışan, kırsal alanlarda yaşayan ve modernleşmemiş kesimlere göre daha çok siyasal hayata katılmaktadırlar.
- Sosyo-ekonomik gelişme toplumda örgütlenmelerin çoğalmasına ve daha çok kişinin bu örgütlere katılmalarına yol açmak suretiyle siyasal katılmayı artırma yönünde katkıda bulunmaktadır.
- Sosyo-ekonomik modernleşme toplumsal gruplar arasındaki gerginlikleri ve çatışmaları artırır, yeni gruplar ortaya çıkar, mevcut gruplar tehditlerle karşı karşıya gelir, mevcut gruplar durumlarını iyileştirmek için yeni imkânlar bulurlar. Yeni grupların ortaya çıkması, mevcut grupların tehdit altında kendilerini hissetmeleri, grup veya sınıf bilincinin doğması ve gelişmesi grupların siyasal hayatta daha aktif katılımını uyarır, bireyler ve gruplar siyasete yönelmek zorunda kalırlar.
- Ekonomik gelişme, devletin işlevlerinin artmasına yol açar. Devletin faaliyet alanları genişledikçe toplum üzerindeki etkisi ve baskısı giderek artar. Buna karşılık bireyler ve gruplar siyasal hayata katılma ve devletin özgürlükleri sınırlandırıcı işlevlerini daraltmaya çalışırlar.
- Sosyo-ekonomik gelişme millî bütünleşme çerçevesinde işler. Modern millî devlette bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptirler ve siyasete katılabilme konusunda asgari eşit hakları ve şansları vardır.
Siyasal kaynaklar nelerdir, açıklayınız.
Bireylerin tutum ve davranışlarınının oluşmasında belli rolleri bulunan her türlü gelir, servet, tecrübe, bilgi, işgal edilen toplumsal pozisyon, hitabet gücü, fizikî güzellik, cinsiyet, yaş, mensubu bulunulan aile, belirli bir dinin veya mezhebin üyesi olmak gibi subjektif ve objektif etkenler siyasal kaynaklar olarak tanımlanmaktadır.
Yabancılaşma nedir?
Yabancılaşma, psikoloji, sosyoloji ve felsefe alanında kullanılan kişinin kendisine, içinde yaşadığı çevresine, topluma, doğaya ve başka insanlara karşı duyduğu yabancılık hissi olarak tanımlanabilir. Batı dillerindeki karşılığı alienation’dur.
Yaş ile siyasal katılım arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Yaş ile siyasal katılma arasındaki ilişkiler belli yaş gruplarının siyasal olayları algılama ve yaşanılan çevrede olup biten siyasal gelişmelere karşı belli tepkiler göstermeleriyle ilgili gözükmektedir. Burada söz konusu olan bireyin biyolojik yaşından çok yer aldığı belli yaş grubu ve kuşağıdır. Belli yaş gruplarının belli siyasal katılma eylemlerinde bulunmaları eğiliminin daha çok olduğu ampirik araştırmalarla da doğrulanmıştır. Mesela gençlerin zaman ve enerji olarak belli siyasal eylemlere elverişli olmaları, aile ve geçim yükümlülüğü taşımamaları, disiplinli ve kontrollü çalışmayı gerektiren bir meslek sahibi olmamaları gösteri yürüyüşü, boykot, grev, seçim kampanyalarında görev alma, protesto eylemlerinde bulunma gibi siyasal davranışları göstermelerine imkân vermektedir. Bu eylemler için hem zamanları hem de enerjileri vardır. Oysa zaman ve enerji açısından daha sınırlı imkânları bulunan orta yaş veya yetişkinler için gösteri yürüyüşüne katılma, partilerin kampanyalarında aktif görev alma, boykot ve grevlerde bulunma daha zordur. Bunların aile geçindirme, mesleğin gereklerini yerine getirme gibi sorumlulukları bulunduğundan bu siyasal kaynaklar siyasal eylemlerde sınırlandırıcı etkide bulunmaktadır.
Bireyin siyasal katılımı ile cinsiyet arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Bireyin siyasal katılma eylemleri üzerinde etkili olan bir başka değişken cinsiyettir. Bütün toplumlarda cinsiyetten kaynaklanan bir rol farklılaşması bulunmaktadır ve bu durum siyasal davranışlara da yansımaktadır. Cinsler arasındaki rol farklılaşmasının erkeklerde siyasal katılmanın alanını genişletirken kadınlarda daraltmakta olduğu gözlenmektedir. Hukuk açısından böyle bir farklılaşma olmasa bile sosyolojik bakımdan bir gerçeklik teşkil etmektedir. Erkeğe ev dışı roller yüklenirken kadınlara “aile içi” ve eve yönelik roller verilmektedir. Siyasal eylemlerde bulunabilme açısından erkeğin sosyo-ekonomik donanımı ile kadının donanımı arasında önemli farklılıkların bulunması da kadınların aleyhine bir durum oluşturmaktadır. Ev ve aile içi rollerle yetinen bir kadının siyasal hayata aktif olarak katılması beklenemez.
Teknokrasi nedir?
Teknokrasi, teknisyenlerin ve uzmanların belirleyici rol oynadıkları sistem olarak tanımlanabilir. Teknokraside her türlü teknik ve uzmanlık bilgisine sahip bürokratlar, seçilmiş kişilerin önüne geçerek halktan almadıkları bir gücü, sahip oldukları teknik bilgiye dayalı olarak kullanmaktadırlar. Bu durum yönetme yetkisini halka ve halkın temsilcilerine veren demokrasi ile ciddi bir çelişki oluşturmaktadır.