Göçmen Ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmet Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Türkiye’De Göç, Göçmen Ve Sığınmacılar: Tarihsel Gelişim
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Türkiye'deki göç hareketlerinin yapısı 1990 sonrası nasıl değişmiştir?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren nüfus yapısını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. 1990’lara kadar genel olarak nüfus yapısını kontrol edebilmek için devlet tarafından düzenlenen göç hareketleri, 1990’lara geldiğimizde, ulusal/ulus-aşırı alanlar, göç alan/göç veren ülkeler, kayıt dışı/sığınmacı/kayıtlı göçmenler gibi kavramların iç içe geçtiği karmaşık bir yapıya dönüşmüştür.
Türkiye'deki iç göç hareketleri genellikle hangi yönde olmaktadır?
İç göç hareketleri genel olarak, kırdan-kente, kentten-kente, kentten-kıra ve kırdan-kıra şeklinde görülebilir. Türkiye bağlamında iç göç hareketlerine bakacak olursak göçlerin ço- ğunlukla kırdan-kente ve özellikle son yıllarda yoğun olarak kentten-kente şeklinde olduğunu görürüz.
Türkiye’de kırsal alandaki nüfusu kente iten ve çeken faktörler nelerdir?
-
Kırsal alanda nüfus artışı,
-
Tarımda makineleşme,
-
Tarım alanların yetersizliği ve düşük verimliliği,
-
Toprağın miras yoluyla parçalanması ve belli ellerde yoğunlaşması,
-
Bunların sonucunda kırsal alanda açığa çıkan işsizlik,
-
Doğal afetler,
-
Özellikle 1980’lerden itibaren Güneydoğu’da artan toplumsal ve siyasi çatışmalar
ile terör sonucunda can güvenliğinin tehdit altında kalması.
Türkiye'de nüfusu kente çeken çekici etkenler nelerdir?
• Kır-kent arasındaki ücret farklılıkları
• Daha iyi şartlarda kalıcı iş bulma umudu
• Sanayi ve hizmet sektöründe istihdam olanakları
• Eğitim ve sağlık alanlarında yatırımların kentsel alanlarda yoğunlaşması;
• Ulaşım ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi.
Türkiye'deki nüfus ağırlığı kentte mi kırsal da mı yoğundur?
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kurulduğu dönemde nüfus kırsal ağırlıklıydı. 1927’de yapılan Cumhuriyet Dönemi’nin ilk sayımında kent nüfusunun oranı % 24 olarak tespit edilmişti. Bugün ise bu oran tamamen tersine dönmüş ve kentsel nüfus % 74 oranına erişmiştir.
Kırdan kente olan göçün yoğunlaşması ne gibi sorunları beraberinde getirmiştir?
Kırdan kente olan göçün yoğunlaşması ve sanayileşmenin yeterli bir düzeye ulaşamaması, beraberinde plansız kentleşme sorununu da getirmiştir. Kentlerdeki mevcut formel sektör ve özellikle sanayinin kırdan gelen yoğun nüfusu istihdam edecek yeterlilikte olmaması, kırdan kente göç eden kitlelerin bir yandan “enformel/marjinal sektör”de yoğunlaşmasına ve emeğini göreli olarak ucuz satan yoğun bir nüfusun kentlerde birikmesine neden olmuştur.
Türkiye’den yurt dışına göç hareketleri kaç dönemde ele alınır?
Türkiye’den yurt dışına göç hareketlerini üç dönemde ele almak mümkündür:
1. Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllarda ulus devlet inşası temelinde mübadele göçleri, gayrimüslim azınlığın yurt dışına gönderilmesini içerir.
2. 1960’larla birlikte ise Avrupa’nın iş gücü ihtiyacına karşılık olarak devletler arası ikili anlaşmalarla, başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine yönelik iş gücü göçü başlamıştır.
3.1970’lerden sonra, Afrika, Orta Doğu ve Doğu Avrupa ülkelerinin iş gücü talebi ve bu ülkelerde yapılan yatırımlar da iş gücü göçünün coğrafi dağılımını genişletmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde göç olgusu hangi işlevi ile öne çıkmıştır?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde, ulus-devlet yaratma çabası, Türk ve Müslüman kimliğine dayandırılan bir millet anlayışı çerçevesinde şekillenmiştir. Buna bağlı olarak 1920’lerin başında ortaya çıkan göç olgusu da, homojen bir ulus-devlet oluşturma sürecinde önemli bir işlevsellik kazanmıştır.
Resmi olarak Türkiye'den yurt dışına işçi göçü ne zaman başlamıştır?
Resmî olarak Türkiye’den işçi göçü 1961 yılında ikili anlaşmalarla başlamıştır. 1961 yılında Batı Almanya ile yapılan ikili iş gücü anlaşmasını sonraki yıllarda Avusturya, Hollanda, Belçika, Fransa, İsveç, Avustralya, İngiltere, İsviçre, Danimarka ve Norveç’le yapılan iş gücü anlaşmaları izlemiştir.
Misafir işçi kavramı nedir?
Misafir işçi (gastarbeiter) olarak getirilen ve ihtiyaca göre çalıştırılıp sonra ülkelerine döneceği öngörülen göçmen işçilerdir.
1950’li yıllardan itibaren Avrupa’ya yönelen Türk dış göç hareketinin aşamaları nelerdir?
-
Yurt dışına göç sürecinde bireysel girişimler ve özel aracıların damgasını vurduğu1950’li yıllar.
-
1960’larda ikili anlaşmalara dayanılarak, devlet eliyle düzenlenen iş gücü ihracı.
-
1970’lerde ekonomik krizle yabancı işçi alımının durdurulması aile birleşimleri,
göçmen işçilere tanınan sosyal güvenlik hakları ve çocuk yardımları.
-
1980’lerle birlikte göçmen işçi çocuklarının eğitim sorunları, getto yaşamı, dernek-
leşme hareketleri, sığınma isteklerinin artması, vize zorunluluğu ve geri dönüşler.
-
1990’larda, göçmen işçi ve ailelerinin vatandaşlık ve kimlik kazanması, ev sahibi ülkelerde artan yabancı düşmanlığı, etnik işletmelerin yaygınlaşması, derneklerin yaygınlaşması, siyasal hakların talebi.
1960’larda, işlevsel yönleriyle heyecanla karşılanan Türkiye’den gelen göçmen işçiler, 1970’lerde nasıl görülmeye başlanmıştır?
1960’larda, işlevsel yönleriyle heyecanla karşılanan Türkiye’den gelen göçmen işçiler, 1970’lerde ekonomik yeniden yapılanma ve işsizlik dönemlerinde ek bir yük olarak görülmeye başlanmıştır. İşçilerin artık istenmediği ve gereksiz olarak algılandığı dönemde medya da Türk göçmen işçilerin Müslüman bir alt kültür oluşturarak Avrupa toplumlarının homojen yapısını bozduğu söylemlerini desteklemeye başlamıştır. Misafir işçilerin misafir olmadıklarının ve işsizlik dönemlerinde de kalacaklarının anlaşılmasıyla bu işçiler ve aileleri istenmeyen, toplumsal yapıyı bozan ve olumsuz anlamda kültürel çeşitlilik getiren unsurlar olarak görülmeye başlanmıştır.
Göçmenlerin yaşadığı kültürel anlaşmazlık kaç türlüdür?
Göçmenlerin yaşadığı kültürel anlaşmazlık iki türlüdür, ilki kuşaklar arasında yaşanan kültürel çatışma ikincisi ise bireyin iç dünyasında yaşadığı kültürel çatışmadır.
1990’larda, Almanya'da yabancılara yönelik şiddet eylemlerine örnek veriniz.
1990’larda, yabancılara yönelik şiddet eylemleri ciddi bir artış gösterdi. 1992 Mölln, Rostock, 1993 Solingen faciaları, söz konusu ırkçı saldırıların trajik örneklerindendir.
1990’lardaki çok kültürlülük politikaları Avrupa’da yaşayan Türk göçmen topluluklarını nasıl etkilemiştir?
1990’lara gelindiğinde Avrupa’da yaşayan Türk göçmen topluluklarını ilgilendiren bir önemli konu da çok kültürlülük politikalarıdır. Avrupa Birliği bütünleşmesiyle birlikte birçok Avrupa ülkesi, yurttaşlık yasalarını, göçmenleri ve onların ikinci üçüncü kuşaklarını da kapsayacak şekilde genişletti ve farklı kültürlere kamusal alanda yer vermek gibi çokkültürcü politikalar benimsediler.
2000’li yıllara gelindiğinde yerleşik göçmenlerin ve yeni kuşakların durumu nasıldır?
2000’li yıllara gelindiğinde yerleşik göçmenlerin ve yeni kuşakların, farklı yaşam alışkanlıkları edinmeye başladıkları gözlenmektedir. Bu davranış alışkanlıkları, toplumsal ilişkilerinde, siyasal tartışmalarda, ticari faaliyetlerde ve oluşturdukları etnik işletmelerde, müziklerinde, sembollerinde ve davranış kodlarında görülmektedir. 1960’lardan bugüne edinilen göç deneyiminin ardından farklı Avrupa ülkelerindeki Türkiye kökenli göçmen topluluklarıyla Türkiye arasında böyle ulus-aşırı alanlar oluşmuştur. Kimi araştırmacılarca “üçüncü alan” ya da “diasporik alan” olarak adlandırılır.
Kültüre yönelik bütüncül yaklaşım, kültürel kimlikleri nasıl ele alır?
Kültüre yönelik bütüncül yaklaşım, kültürel kimlikleri, birbirinden ayrı olarak kendi içlerinde ortak değer ve normlar bütünü olarak ele alır. Bölümlere ayrışmış kültürel formlar da herhangi bir uyumsuzluk, dejenerasyon ve arada kalmışlık şeklinde yorumlanır.
Türkiye’ye yönelen göç olgusu kaça ayrılır?
Türkiye’ye yönelen göç olgusunun kabaca ikiye ayrıldığı söylenebilir. Bunlar, düzensiz (kayıt dışı) göç ve düzenli (kayıtlı) göçtür. Düzenli göç Türkiye’ye çalışma ya da eğitim amaçlı gelen kişilerden oluşmakta olup bu kişiler oturma ve çalışma iznine sahiptir. Diğer yandan düzensiz göç; transit göç, mekik (döngüsel) göç ve sığınmacı ve mülteci hareketliliğinden oluştuğu söylenebilir
Mekik göçü nedir?
Mekik göçü, bir ülkeye kısa süreli olarak gelen, kendi ülkesiyle ilişkilerini sürdürmek isteyen, yasal belge almaya ve sınır geçişi ile ilgili mevzuatı zedelememeye gayret eden kişi- lerin tecrübe ettiği bir göç türüdür.
Türkiye için Suriyeli mültecilerin ülkeye girişi nasıl bir durum yaratmıştır?
Türkiye için Suriyeli mültecilerin ülkeye girişi beklenmedik bir durum yaratmıştır. Bunda etkili olan 3 unsurdan söz edilebilir. İlki, sayıları 2 milyonu geçen mülteciler Türkiye tarihindeki kitlesel insan akımlarını hiçbirine benzememektedir. İkincisi Türkiye’nin Avrupa dışından gelmiş bu kadar fazla sayıda mülteciye yönelik “açık kapı politikası” uygulaması geçmişteki uygulamalardan oldukça farklıdır. Son olarak Suriyeli mülteci akını, Türkiye’nin hem bireysel hem de kitlesel sığınmalara cevap veren yeni göç yasasının uygulanmasından sorumlu olacak Göç ve İltica Genel Müdürlüğünün (GİGM) kuruluş dönemine rastlamıştır.