Temel Sağlık Hizmetleri Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Hastalık Belirtilerini Gözlemleme, Takip Etme Ve İlk Önlemler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı sağlık tanımı nasıldır?
Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık; yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir.
Hastalık nedir?
Hastalık veya rahatsızlık; beden veya zihinde meydana gelen ve görev bozukluğuna yol açan belirli bir anormal duruma verilen isimdir. Türk Dil Kurumuna göre, "hastalık"; "Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz, maraza, esenlik karşıtı"dır.
İnsan, hayvan ve bitkileri etkileyen bilim dallarına verilen isimler nelerdir?
İnsan hastalıkları ve bunların tedavisiyle ilgilenen bilim dalı tıptır. Birçok benzer durum ve süreçler hayvanları da etkilemektedir; hayvanları etkileyen hastalıkları inceleyen bilim dalı veteriner hekimliğidir. Hayvanlar ve insanlar dışında, her organizma gibi, bitkiler enfeksiyon, besin yetersizliği veya mutasyonlar gibi çeşitli durumlardan etkilenip zarar görebilirler. Bitkileri etkileyen hastalıkları inceleyen bilim dalı bitki patolojisidir.
Modern tıpta hastalıklar nelere bağlı olarak ortaya çıkıp tanınabilmektedir?
Modern tıpta hastalıklar, bulaşıcılığa bağlı (enfeksiyon), yaşlanma ve harabiyete bağlı (dejenerasyon), travmaya bağlı (travmatik), ruhsal değişikliklere bağlı (psikolojik), tümöre bağlı (tümoral), bağışıklık sistemindeki bozulmaya bağlı (enflamatuvar), metabolizmadaki değişikliklerine bağlı (metabolik) ve nesilden nesile geçişe bağlı (kalıtsal veya genetik) olmak üzere ayrılarak daha kolay tanınabilmekte ve tedavi edilebilmektedir.
En sık görülen hastalık belirtileri nelerdir?
En sık görülen hastalık belirtileri;
-
Ağrı
-
Ateş
-
Halsizlik ve yorgunluk
-
Kilo kaybı
-
İştahsızlık
-
Kilo alımı
-
Ağız kuruluğu
-
Öksürük
-
Hapşırık
-
Nefes darlığı
-
Titreme
-
Morarma
-
Uykusuzluk
-
Fazla uyuma
-
İdrarı tutamama
-
Gayta tutamama
-
Yürüyememe
-
Dengesizlik
-
Konuşamama
-
Bilinç kaybı
-
Kasılma
-
Kusma-Bulantı
-
Baş dönmesi
-
Kulak çınlaması
-
Terleme
-
Şişme-ödem
-
Çarpıntı
Bulaşıcı hastalıkların genel belirtileri nelerdir?
Enfeksiyon (Bulaşıcı) hastalıkların en sık görülen genel belirtileri:
-
Ateş,
-
Hâlsizlik, iştahsızlık,
-
Kilo kaybı,
-
Deri döküntüleri ve
-
Ağrılardır.
Üst solunum sistemi hastalıkları ve bunların genel belirtileri nelerdir?
Üst solunun yolunda; nezle, grip, larenjit, farenjit, rinit gibi hastalıklar; ateş, boğaz ağrısı, boğaz kaşıntısı, yutma güçlüğü, bulantı, burun, akıntısı-tıkanıklık, öksürük, ses kısıklığı, iştahsızlık, genel vücut ağrısı, hapşırma, burun kanaması, baş ağrısı, büyümüş lenf bezleri gibi belirtilerle görülebilir.
Alt solunum sistemi hastalıkları ve bunların genel belirtileri nelerdir?
Alt solunum yollarında; bronşit, astım, zature, akciğer tümörleri, apseler gibi, hastalıklar halsizlik, kilo kaybı, balgam, ateş, kan tükürme (hemoptizi), göğüste yanma, solunum sıkıntısı, öksürük, soluk renk, ıslık şeklinde solunum, çomak parmak, paslı dil, gece terlemesi, çarpıntı tansiyon düşüklüğü gibi farklı belirtilerle görülebilir.
Dolaşım sistemi ve kan hastalıklarının genel belirtileri nelerdir?
Kol-bacak damar hastalıkları, kan hastalıkları (lösemi, lenfoma, anemi, pıhtılaşma bozuklukları bu sistemin en sık görülen hastalıklarıdır. Bunların belirtileri şu şekilde olabilir;
Kalp, kalp-damar, kalp-kapak, doğuştan kalp hastalıkları belirtileri,
Özellikle gece ortaya çıkan solunum sıkıntısı (dispne), ancak otururken uyuyabilme (ortopne), öksürük, balgam, çarpıntı, terleme, bacak ödemi, karaciğer ve dalak büyümesi, gece idrara sık çıkma, yorgunluk, yüzde renk değişikliği, sıcak basması, baş ağrısı, iştahsızlık, uykusuzluk, nabız düzensizliği, bulantı, kusma, fiziki gelişme geriliği, bayılma olarak sıralanabilir.
Kan basıncı değişiklikleri belirtileri ise;
Baş ağrısı, yorgunluk, ense ağrısı, çarpıntı, unutkanlık, kulak çınlaması, gözde noktalanma, bayılma, renk değişikliği, baş dönmesi, bulantı, kusma, koma’ dır.
Periferik (kol-bacak damar) hastalıkları;
Yorgunluk, tüy dökülmesi, renk ve ısı değişikliği, uyuşma, karıncalanma, hissizlik, ağrı, nabız alınamaması, ödem, yaralar, ateş belirtileri ile seyredebilir.
Kan hastalıkları;
Ateş, halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı, iştahsızlık, kanamalar, karın ağrısı, lenf bezlerinde büyüme, diş eti bozuklukları, çarpıntı, terleme, nefes darlığı, tırnaklarda çabuk kırılma, baş dönmesi, sarılık, gece terlemesi belirtilerini gösterebilir.
Sindirim sistemi hastalıklarının genel belirtileri nelerdir?
Sindirim sistemi, yemek borusu, mide, ince ve kalın barsaklar, karaciğer ve safra yolları ve pankreastan oluşmuştur.
Yemek borusu hastalıkları;
Bulantı olmadan mide içeriğinin ağza gelmesi (regurjitasyon), yutma güçlüğü, göğüs arkası ağrı, kilo kaybı, ses kısıklığı, öksürük ile,
Mide hastalıkları;
Bulantı, kusma, şişkinlik, kanama, kilo kaybı, ağrı, iştahsızlık, geğirme, kansızlık ile,
İnce ve kalın barsak hastalıkları;
Ağrı, kramp, ishal, kabızlık, kitle, kilo kaybı, kansızlık, bulantı, kusma, sarılık, hafif ateş ile,
Karaciğer ve safra yolları;
Erkeklerde meme başı büyümesi (jinekomasti), dalak büyüklüğü, parmak şekil bozukluğu (dupuytren kontraktürü), asit, varis, portal hipertansiyon, anemi, güçsüzlük, diabet, bulantı, kusma, sarılık, çarpıntı, geğirme, Murphy belirtisi (sağ kosta altı derin palpe edilirken hastadan bu esnada nefes alması istendiğinde, ani oluşan ağrıdan nefes alamaz) ile seyreder.
Endokrin sistemi hastalıklarının genel belirtileri nelerdir?
Endokrin sistemi, hipofiz, tiroid, paratiroid, pankreas ve sürrenal bezlerden oluşur. Bu organların hastalıklarında; çok su içme (polidipsi), çok idrara çıkma (poliüri), iştahsızlık, bilinç değişikliği, karaciğer ve dalakta büyüme, çok uzun boy veya cücelik, burun kanadında-dilde büyüme, alt çene ve el, ayak büyüklüğü, kifoz, baş ağrısı, görme bozukluğu, terleme, çarpıntı, ishal, uykusuzluk ve sinirlilik, ellerde titreme, ishal-kabızlık, kilo alma, kilo verme, kasılma, kramp, gözlerin öne doğru çıkması (ekzoftalmi), anemi, saçlarda dökülme, karın ağrısı, hipo-hipertansiyon, hormonal değişiklikler, ciltte kuruma, konsantrasyon değişikliği, bayılma, pigmentasyonda artış, dalgınlık, yüzde aydede görünümü, şişmanlık, kısırlık görülebilir.
Sinir sistemi hastalıklarının genel belirtileri nelerdir?
Sinir sistemi iki beyin lobundan, beyincik, omurilik ve omurilikten çıkan sinirlerden oluşur. Bu bölgenin hastalıkları damar hastalıkları, enfeksiyon, tümör, kalıtsal hastalıklar, bağışılık sistemi hastalıkları şeklinde olup, tutulan yere göre belirti verir.
Kişilik ve davranış değişiklikleri, duyu ve motor bozukluklar, yürüme bozuklukları, nöbetler, denge bozuklukları, görme bozuklukları, baş dönmesi, bulantı kusma, yürüyememe, kaslarda gerginlik ve kramplar, titreme, bellek bozuklukları, yutma bozuklukları, idrar kaçırma, baş ağrısı, felçler görülebilir.
Genito-üriner sistem hastalıklarının genel belirtileri nelerdir?
Bu sistem, kadın ve erkek genital sistemlerinden ve boşaltım sisteminden (böbrek, idrar yolları ve mesane) oluşur.
Boşaltım sistemi hastalıklarında, kanlı idrar, idrar yapamama, idrar kaçırma, ödem, tansiyon, halsizlik, yorgunluk görülebilir.
Kadın ve erkek genital sistemi hastalıklarında, yorgunluk, halsizlik, kısırlık, ağrılar, idrar yapma bozukluğu, bulantı, kilo kaybı, kanama, akıntı görülebilir.
Hastalık belirtilerini takip yöntemleri nelerdir?
Hastalıklar ani ortaya çıkan (akut) hastalıklar ve uzun yıllar boyunca seyreden (kronik) hastalıklar olmak üzere sınıflandırılabilir. Mikrobik hastalıklar, nezle, grip, sıcak çarpması, menenjit, damar tıkanmaları akut hastalıklar iken, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, felç, kalp hastalığı, romatizma gibi hastalıklar kronik hastalıklardır. Akut hastalıklar ilk tanılarını ortaya çıkan belirtiler üzerinden hastane ve benzeri sağlık kuruluşlarında alırken, aynı belirtiler veya eklenen yeni belirtilerin hastalık üzerindeki etkileri, aile sağlığı merkezleri veya hastanelerin poliklinik veya kliniklerinde takip edilir. Hastalık belirtilerinin seyri, veri tabanları, elle veya bilgisayarla doldurulan formlar, dosyalar, sağlık karneleri gibi yöntemlerle takip edilir. En iyi takip yöntemi sayısal ölçüm tekniğidir. Sayısal olarak ölçüm yapılamayan durumlarda ölçeker (skala) kullanılır.
Tansiyon nedir? Nasıl ifade edilir? Açıklayınız.
Tansiyonu kısaca kan basıncı olarak tanımlayabiliriz. Damarlarınızdaki kan, dolaşım sırasında bir basınç oluşturur. Bu basınç alınan gıda, yapılan iş ve harcanan güçle bağlantılı olarak gün içinde küçük değişiklikler gösterebilir.
Kan basıncı (veya tansiyon) iki ölçümle ifade edilir:
-
Sistolik basınç (büyük tansiyon)
-
Diyastolik basınç (küçük tansiyon)
Tansiyon düzeyinin sayısal olarak ifade edilmesini sağlayan aletlere tansiyon aleti adı verilir. Günümüzde kullanılan aletler havalı, cıvalı ve elektronik cihazlar olarak ayrılabilir. Tansiyon ölçen aletlere sfigmomanometre denir. Tansiyon ölçümü sırasında kalp atışlarının dinlenmesini sağlayan aletin adı da steteskop'tur.
Tansiyon nasıl ölçülür? 10 adımda açıklayınız.
-
Hasta, kan basıncı ölçümünden yarım saat önce egzersizden kaçınmalı, birşey yememeli, kafein almamalı ve sigara içmemelidir. Hasta en az 5 dakika istirahat etmelidir.
-
Ölçüm yapılacak kişinin kolundaki kıyafet omza kadar sıyrılmalı ve kıyafetin kolu sıkmamasına özen gösterilmelidir, kolu sıkıyorsa çıkarılmalıdır. Tansiyon aletinin kola sarılan kısmına "manşon" denir. Manşon kalple aynı hizada, dirsek çizgisinin bir-iki parmak üzerinden sarılır.
-
Tansiyon ölçümü sırasında kişi en az 5 dakika süreyle ve sırtı arkaya dayalı şekilde otururken, ölçüm yapılacak kol da dirsek çukuru göğüs hizasında olacak şekilde alttan destekleniyor durumda olmalıdır, yani tansiyon ölçülürken kol havada tutulmamalıdır.
-
Manşon sarıldıktan sonra steteskop kulağa takılır. Steteskopun sesleri alan kısmına "steteskopun diyaframı" denir. Diyafram dirsek çukurunda gövdeye yakın tarafa yerleştirilir. Sesin duyulduğu damar brakiyal damar olup, bu hizadan geçer.
-
Manşon şişirilir. Buradaki amaç, manşon içindeki hava basıncının, damarlar içindeki basıncı yenmesidir. Dolayısıyla nabız ya da herhangi bir ses alınabilen "sessiz" sahaya ulaşana kadar şişirilir. Manşon yaklaşık 180 mm. Hg'ya kadar şişirilir.
-
Daha sonra yavaş yavaş hava boşaltılmaya başlanır. Bu arada dikkat ve gözler basınç göstergesindedir. Önerilen saniyede 2mm hızla basıncı düşürmektir. Basınç düşerken nabız atışlarının ilk duyulduğu basınç değeri "sistolik basınç" ya da "büyük tansiyon" denilen basınçtır. Basınç düşürülmeye devam edilir. Seslerin kaybolduğu son nokta “küçük tansiyon”dur (diyastolik basınç). Yani seslerin ilk ve son duyulduğu basınçlar kişinin önce büyük sonra küçük tansiyonununu verir.
-
Tansiyonu ölçülecek kişilerde başlangıçta her iki koldan da ölçmek gereklidir. Hangi koldan okunan değer yüksekse, takip de artık hep o koldan yapılmalıdır.
-
Kol atardamarlarının sorunlu olduğu hastalıklarda tansiyonun ölçüleceği kolla dikkatli olunmalıdır. Meme kanseri gibi koltuk altı bölgesinde cerrahi girişim yapılmış hastalarda o taraftaki kolun ve böbrek yetersizliği nedeniyle hemodiyalize girmekte olan hastalarda da fistül bulunan kolun, tansiyon ölçümü için kullanılmaması gerekir.
-
Tansiyon takibinde ölçümlerin günün değişik saatlerini ve koşullarını içine alacak şekilde yapılması gereklidir. Sigara içmek, yemek yemiş olmak, kahve ilk 30-60 dakikalık dönemde tansiyonu artırıcı yönde etki yapabilir.
-
İlk ölçümde hipertansiyon tanısı koymaktan kaçınılmalıdır. Sistolik kan basıncı, gün boyunca 100 mm Hg'ya kadar değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle hipertansiyon tanısı koymadan veya tedaviye başlamadan önce, değişik zamanlarda en az 2 kez daha ölçülmelidir.
Kan basıncını ölçerken yapılan hatalar nelerdir?
Kan basıncını ölçerken yapılan hatalar:
-
Bacak bacak üstüne atma
-
Kolun gergin olması
-
Dirsek çukurunun kalp hizasının altında olması
-
Manşetin çok uzun olması
-
Manşetin kısa olması
-
Manşetin gevşek sarılması
-
Manşetin yavaş şişirilmesi
-
Manşetin fazla şişirilmesi
-
Manşetin havasının çok yavaş boşaltılması
-
Manşetin havasının çok hızlı boşaltılması
-
Steteskopun çan kısmının iyi tutulmaması
Nabız nedir? Ölçümü nasıl yapılır?
Nabız, kalbin 1 dakika içinde kaç kere kasıldığının göstergesidir. Kalp her kasılmasıyla bir miktar kanı atardamarlara fırlatır ve damarların esneyebilme özelliğinden dolayı atardamarlarda buna bağlı bir genişleme olur. Damar duvarı bu genişlemenin ardından tekrar eski durumuna döner, ardından bir sonraki atım ile yeni bir basınç dalgası ile tekrar genişler ve bu böyle devam eder gider. İşte bu genişleme, el bileği, dirsek içi, kasık, şakak, ayak bileği gibi damarların yüzeysel seyrettiği yerlerde nabız dalgası olarak hissedilir.
Nabız bize hem kalp hızı hakkında bilgi verirken, hem de kalbin düzenli çalışıp çalışmadığı, yani ritmi hakkında da bilgi verir. Nabız bölgelerinde birinci ve ikinci el parmak uçları ile yavaşça bastırarak nabız dalgasını aranır. Önce düzenli ve ritmik olup olmadığına daha sonra ise 1 dakika içindeki sayısına bakılır.
Vücut ısısını etkileyen faktörler nelerdir?
Vücut ısısı gün içerisinde değişim gösterebilir. Yaş, fiziksel aktivite, hormonal faktörler, günlük ısı döngüsü, stres, çevre ısısı ve beslenme, uyku hali, kanama ve bazı ilaçlar vücut ısısını etkileyebilir.
Ateş ölçümü için kullanılan gereçlere ne denir? Çeşitleri nelerdir?
Ateş ölçümü için kullanılan gereçlere ısıölçer veya termometre adı verilir. Termometreler civalı, elektronik, ısıya dayanıklı bant ve timpanik olmak üzere farklı şekillerde olabilir.
Ateş ölçümü sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Ateş ölçümü sırasında dikkat edilecek şeyler şunlardır.
-
Derece göz hizasında - yatay olarak, parmaklar arasında tutulur, gerekirse hafifçe öne-arkaya hareket ettirilerek civanın yeri belirlenir.
-
35°C altında olmalıdır, bunun için civalı kısım aşağı gelecek şekilde termometre üst taraftan sıkıca tutulur ve el bilekten sallanarak civanın düşmesi sağlanır.
-
Cam termometre kırıldığında açığa çıkan civanın çevreye zarar verdiğini unutmadan uygun bir kaba alıp, toplama yerine teslim edilir.
Solunum nedir? Solumuna yardımcı organlar hangileridir?
Vücudun enerji elde etmek için havadan oksijeni alarak vücuda zararlı olan karbondioksiti havaya geri vermesi olayına solunum denir. Solunum, solunum organlarıyla yapılır. Bu organlar; burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, bronş ve bronşcuklar, akciğerlerdir.
Solunum sırasında vücutta sırasıyla neler gerçekleşmektedir?
Solunum için;
-
Soluk aldığımızda göğüs kafesimiz genişler.
-
Diyafram düzleşir.
-
Akciğerlerimize hava girer ve genişler.
-
Soluk verdiğimizde göğüs kafesimiz daralır.
-
Diyafram kubbeleşir.
-
Akciğerlerimizden hava çıkar ve daralır.
Sağlıklı bir bireyde soluk alıp verme sayısı dakikada kaçtır?
Sağlıklı insanda soluk alıp verme sayısı dakikada 12 – 16'dır.
Solunum sıklığını etkileyen faktörler nelerdir?
Yaş, nabız, vücut ısısı, ağrı, sigara, vücut pozisyonu, ilaçlar, beyin travması, anemi, pnömotoraks, egzersiz, heyecan, korku, sevinç ve ağır yük solunum sıklığını etkiler.
Kan şekerinin normal değerleri nedir?
Normal değerleri 70-110 (mg/dl) arasındadır.
Kan şekerinin düşmesine ve yükselmesine ne denir?
Düşmesine hipoglisemi, yükselmesine hiperglisemi denir.
Vücudumuzda en çok enerji tüketen hücreler hangileridir?
Vücudumuzda en çok enerji tüketen hücreler kas ve beyin hücreleridir.
Kan şekerinin ayarlanmasında görevli hormonlar hangileridir?
Kan şekeri ayarlanmasında iki hormon görev alır. İnsulin kandan glikozu toplar depolar, glukagon depolardan tekrar kana verir.
Kan şekeri nasıl ölçülür?
-
Kan şekeri ölçümü için test çubukları (strip) kullanılır.
-
Ölçüm cihazına yerleştirilen test çubuğuna bir damla kan damlatılır (Bazı cihazlarda test çubuğuna kan damlatıldıktan sonra cihaza yerleştirerek ölçüm yapılır)
-
Cihazın özelliğine göre bir süre beklenir.
-
Ölçüm sırasında ellerin temiz olmasına dikkat edilmelidir.
-
Delme işleminden sonra parmaktan gelen ilk damla kan kuru bir pamukla silinmelidir.
-
Test çubuklarının üzerindeki kod numaraları cihazdakiyle aynı olmalıdır.
-
Test çubuklarının bulunduğu kutu ısı, ışık ve nemden korunmalıdır.
Kan şekeri cihazı alırken dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
Kan şekeri cihazı alırken dikkat edilmesi gerekenler:
-
Kullanımının kolay olması gerekir.
-
Cihazla birlikte kullanılan malzemeler (stripler, parmak delme preparatları) kolay temin edilebilmelidir.
-
Cihaz kolayca taşınabilmelidir.
-
Cihazın ekranındaki rakamlar ve uyarılar kolayca görülebilmelidir.
-
Kan şekeri sonuçları bir hafızada saklanabilmelidir.
Diyabet tedavisinde, test için en uygun zamanlar nelerdir?
Diyabet tedavisinde, test için en uygun zamanlar; açlık, öğünden hemen önce ve öğünden 1–2 saat sonraki zamanlardır. Bununla birlikte, günde 7 kez test yapılması ideal iken, zaman yokluğu, gerekli test çubuklarının alım güçlüğü ve de sık olarak parmağı delmenin verdiği rahatsızlık gibi nedenler sık ölçüm yapılmamasının nedenleri arasındadır.
Hipertansiyon nedir?
Kişinin kan basıncının normal değerlerin üzerinde olmasına hipertansiyon denir.
Hipotansiyon nedir?
Kişinin kan basıncının normal değerlerin altında olmasına hipotansiyon denilir.
Sistolik tip hipertansiyon nedir?
Sistolik basıncın 140-150 mmHg üzerinde olmasına SİSTOLİK TİP(büyük) HİPERTANSİYON denilir.
Diastolik tip hipertansiyon nedir?
Diastolik basıncın 90 mmHg üzerinde olmasına DİASTOLİK TİP (küçük) HİPERTANSİYON denilir.
Normal tansiyon aralığı nedir?
NORMAL TANSİYON; Küçük tansiyon 80 mm cıvanın (veya 8), büyük tansiyon (sistolik basınç) ise 120 mm cıvanın (veya 12) altındadır.
Ortostatik hipotansiyon nedir?
Ayağa kalkıldığında ortaya çıkan kan basıncı düşmesine ORTOSTATİK veya POSTÜRAL HİPOTANSİYON denilir. Özellikle uzun süre yatmış olan (günlerce, haftalarca) ya da ameliyat ve kaza sonrası kişilerin ayağa kaldırılması sonrasında ortostatik hipotansiyon nedeniyle kişi baş dönmesi, bulantı yaşayabilir, bilincini kaybedebilir( bayılma/senkop); o nedenle bu gibi kişiler yataktan yavaş yavaş kaldırılır.
Nabız basıncı nedir? Normal değerleri kaçtır?
Sistolik basınç (Büyük tansiyon) ile diastolik basınç (küçük tansiyon) arasındaki farka NABIZ BASINCI denilir ve normal değeri 30-40 mmHg arasındadır.
Tansiyon değerini etkileyen etmenler nelerdir?
Tansiyon değerini etkileyen etmenler;
-
Kalbin pompalama gücü; Arttıkça arteryel basınç yükselir; kalbin pompalama gücü düştükçe azalır. Kalbin pompalama gücü kalp bölmelerinden pompalanan bir dakikadaki kan miktarıdır.
-
Periferik (kalp dışındaki bölgelerdeki) direnç
-
Kanın vizkozitesi (akışkanlığı); Kandaki hücre (hematokrit) yüzdesidir. Kandaki hücre oranı arttıkça, kanın akış hızı yavaşlayacaktır (hematokrit arttıkça akışmazlık artar). Akışkanlık azaldıkça (yani akışmazlık arttıkça) kan basıncı da artar
-
Arter (damar) duvarının esnekliği (elastikiyeti) Yaşla birlikte ya da hastalıkların etkisiyle damar çeperleri esnekliğini yitirir. Damar sertleştikçe kan basıncı artar.
Hipertansiyonun hedef organları nelerdir?
Hipertansiyonun hedef organları damarlar (özellikle kalp damarları), böbrekler, kalp, göz ve beyindir. Damarlarda ateroskleroza (damar sertliği) neden olup darlık ve tıkanıklıkların gelişmesine neden olurken, böbreklerde ileride böbrek yetmezliğine kadar giden hasara, kalpte kas kalınlaşmalarına ve kalp yetmezliğine, gözlerde körlüğe kadar giden hipertansif retinopatiye, beyinde ise kanama ve bunun sonucunda inmeye (felç) neden olabilir Yüksek kan basıncında, atardamarlar kan akımına gittikçe artan dirençle karşı koyarlar, bu ise kalbin pompalamasını ve kanı dolaştırmasını zorlaştırır.
Hipertansiyona neden olan değiştirilemez faktörler nelerdir?
Hipertansiyon Nedenleri
Değiştirilemez Faktörler
-
Kalıtım: Ailesinde yüksek tansiyon hastası bulunan kimselerde hipertansiyon gelişme riski yüksektir. Ancak bu, yüksek tansiyonluların yakınlarında da mutlaka yüksek tansiyon gelişeceği anlamına gelmez. Ancak bu kişiler daha dikkatli olmalıdır.
-
Yaş: Yüksek tansiyon genellikle 35 ile 50 yaşları arasında ortaya çıkar. Ancak bu hastalık daha genç yaşlarda da gelişebilir.
-
Cinsiyet: Yüksek tansiyon 50 yaşından küçük erkeklerde, kadınlara göre daha sık görülür. 50 yaş üstünde ise kadınlarda erkeklere göre sıklığı artar.
-
Şeker hastalığı: Şeker hastalarında yüksek tansiyonun ortaya çıkma riski, şeker hastası olmayanlara göre daha fazladır. Şeker hastalarında hipertansiyonun kontrolü çok daha önemlidir: şeker hastalarında tansiyonun normal kabul edilen sınırları 130/80 mmHg'dır.
Hipertansiyona neden olan değiştirilebilir faktörler nelerdir?
Hipertansiyon Nedenleri
Değiştirilebilir Faktörler
- Şişmanlık: Fazla kilolar, kan basıncı üzerinde olumsuz rol oynayarak yüksek tansiyona zemin hazırlar. Bu yüzden fazla kiloların verilmesi, kan basıncının normal düzeye indirilmesine büyük ölçüde yardımcı olur.
- Sigara: Sigara, yüksek tansiyonun damarlar üzerindeki zararlı etkilerini hızlandırır.
- Tuz: Yüksek kan basıncı, tuzlu yiyeceklerle daha da yükselir.
- Stres: Aşırı sıkıntılı bir yaşam biçimi, yüksek tansiyonun ortaya çıkması için zemin hazırlar.
- Hareketsizlik: Düzenli yapılan egzersiz ve spor, yüksek tansiyonun kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.
- Fazla alkol: Aşırı miktarda alınan alkol, damar sağlığı üzerinde olumsuz etkide bulunur. Günlük alkol tüketimi en fazla 60 ml viski, rakı veya votka, 300 ml şarap veya 720 ml bira olmalıdır. Kadınlar ve zayıf olanlarda bu miktarlar daha az olmalıdır.
Hipertansiyon belirtileri neler olabilir?
Hipertansiyonun oluşturduğu şikayetler son derece silik olabildiği gibi, şiddetli de olabilir. Sabahları ense bölgesinde hissedilen ağrı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi, baş ağrısı, sık idrara çıkma hipertansiyon belirtisi olabilir.
Kan basıncını normale indirmek için hastanın yaşamında yapması gereken değişiklikler nelerdir?
Kilo ve Tuz;
Az tuzlu yenmelidir. Fazla kilolar verilmelidir.
Spor
Haftada en az 3 gün ve en az 30 dakika düzenli spor yapılmalıdır (örneğin tempolu yürüyüş). Spor tansiyonu 4-9 mm civa düşürür.
Sigara ve Alkol
Sigara damarlara zararlıdır ve bırakılmalıdır.
Alkol tüketimi azaltılmalıdır.
Tüm bunlara rağmen kan basıncı hala yüksek ise hekimin vereceği ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır.
Belli aralıklarla doktora gidilmelidir.
İlaçlar kesintisiz ve düzenli alınmalıdır.
Tansiyon düştüğü için ilaç kesilmemelidir.
Tansiyon tedavisini zorlaştıran etmenler nelerdir?
Tedaviyi zorlaştıran etmenler şunlardır;
Hastaların hastalığı kabul etmediği durumlar,
Tedavinin ömür boyu olması,
Tansiyon normale indiği için ilaçların bırakılması,
İlaçların diğer organlara zarar verdiği yanlış kanısının olması.
Düşük tansiyon durumlarında organizmada olan değişiklikler nelerdir?
Düşük tansiyon durumlarında organizmada olan değişiklikler şunlardır;
1. Kalp tarafından atılan kan miktarı arttırılır, bu ise kalbin hızını arttırır. Damarlara gelen toplam kan miktarı arttırılarak kan basıncı yükseltilmeye çalışılabilir. Kalp kan basıncını yükseltmek için daha hızlı ve daha güçlü atmaya çalışır.
2. Toplardamarlar kendini daha fazla daraltarak kalbe gelen kan miktarı arttırılır ve tansiyon yükseltilmeye çalışılır.
3. Böbrekler devreye girerek yapılan idrar miktarı azaltılır ve tansiyon yükseltilmeye çalışılır. Böbreklerde kan basıncını ve dolaşan kan miktarını ayarlamaya çalışan sisteme renin- anjiyotensin-aldesteron sistemi de denir. Bu sistem dolaşan kan miktarı ve basıncı algıladıktan sonra bu adı geçen hormonlar sayesinde böbrek üzerinden tuz atılımı ve tutulmasını ayarlayarak tansiyonu azaltır veya arttırır.
Düzensiz nabız nedir? Hangi durumlarda görülür?
Aralıkları, vurgusu, dolgunluğu ve sayısı düzenli olmayan nabza da düzensiz (Aritmi) nabız denir. Aritmi, kalp hastalıklarında, hipertansiyonda ve kalbi etkileyen kafeinli, teinli içeceklerin fazla içilmesinde görülür.
Bradikardi nabız nedir?
Nabzın dakikada 60 ve altında olmasına BRADİKARDİ adı verilir.
Taşıkardi nabız nedir?
Nabzın dakikada 100-120 ve daha üstte olmasına TAŞIKARDİ adı verilir.
Filiform nabız nedir?
Dakikada 130'un üzerinde hızlı ve zayıf nabza FİLİFORM nabız adı verilir.
Normal bir yetişkinde, bir dakikadaki solunum sayısı kaçtır?
Normal bir yetişkinde, bir dakikadaki solunum sayısı dakikada 15-20 arasındadır; 25 ten fazla, 12 az ise sorun olabilir.
Taşipne nedir?
Solunum sayısındaki artışa taşipne denir.
Bradipne nedir?
Solunum sayısındaki azalmaya bradipne denilir.
Solunumun tamamen durması ne olarak bilinir?
Solunumun tamamen durması APNE olarak bilinir.
Hızlı, yüzeysel ve güçlükle yapılan solunum ne olarak adlandırılır?
Hızlı, yüzeysel ve güçlükle yapılan solunum DİSPNE olarak adlandırılır.
Solunum sayısını değiştiren faktörler nelerdir?
Yaş, nabız hızı, egzersiz, vücut ısısı, ağrı, anksiyete, sigara, vücudun pozisyonu, ilaçlar, beyin travması, kansızlık ve akciğer hastalıkları solunum sayısını değiştirir.
Normal vücut ısısı sınırları kaçtır?
Amerikan Sağlık Birliği, normal ısı sınırlarını 36,5 - 37,2°C olarak kabul etmiştir.
Vücut ısısını düzenleme merkezi neresidir?
Vücut ısısını düzenleme merkezi beyindeki “Hipotalamus”tur; ısı, deri ve ter bezleri ile kontrol altında tutulur.
Ateş başlarken hastada hangi belirtiler görülür?
Ateş başlarken hastada, üşüme, titreme, piloereksiyon, vazokonstriksiyon, soğukluk, solukluk, nabız hızında ve solunum hız ve derinliğinde artma görülür.
Ateşli durumdaki kişide neler görülür?
Ateşli durumda, deri ısınır, deride kızarıklık, vazodilatasyon, susama huzursuzluk, iştahsızlık halsizlik ve kas ağrısı görülür.
Hiperpreksi nedir?
Vücut ısısının 41°C ye yükseldiği duruma HİPERPREKSİ denir.
Hipotermi nedir?
Soğukta kalma gibi çevre ısısının çok daha düşük seyrettiği durumlarda ortaya çıkan ısı düşüklüğüne hipotermi denir.
Vücut ısısı 42 °C ye ulaştığında ne olur?
Vücut ısısı 42 °C ye ulaştığında beyinde sinir hücreleri ölür.
Vücut ısısı 44 °C ye ulaştığında ne olur?
44 °C de solunum merkezi hasar görür, doku proteinleri yıkılır, enzimler inaktive olur ve ölüm oluşur.
Hiperpreksi ile karşılaşıldığında ilk uygulamalar nasıl olmalıdır?
Nedeni ne olursa olsun hiperpreksi ile karşılaşıldığında ilk uygulamalar şöyle olmalı;
Vital yani yaşamsal bulgular sık aralıklarla kontrol edilmeli yakından kontrol edilmelidir.
Ateş nedeni olabilecek yerlerden (kan, idrar gibi...) kültür örneği alınmalıdır.
Çevre ısısı düzenlemelidir.
Titreme evresi haricinde soğuk uygulama yapılmalıdır.
Hastanın yeterli sıvı alımı ve beslenmesi sağlanmalıdır.
Oksijen tedavisi uygulanabilir.
Aktivite kısıtlanmalıdır.
Ağız bakımı yapılmalıdır.
Ateşi bir an önce düşürmek için ilaç tedavisi uygulanmalıdır (antipretik, antibiyotik...).